Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

MUSTAZ'AFLARIN SON ZAFERİ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    MUSTAZ'AFLARIN SON ZAFERİ


    MUSTAZ'AFLARIN SON ZAFERİ

    Yeryüzünün her bir köşesinde bir zalim ve müstekbır, zayıf ve mustaz'aflara hükmetmekte, onların herşeyıne musallat olmuş ve herkesi kudretinden korkar hale getirmiştir. Bunlardan başka süpergüç diye bilinen zulüm çete ve sistemleri dünyanın dört bir yanına egemenliklerim kurmaya çalışıyorlar. Bütün bunlara rağmen Hz. Mehdi (a.s) nasıl kıyam ederek zafere ulaşacaktır?

    Bu sorunun cevabı şu ki; Hz. Mehdı'nın (a.s) zaferi, dünya mustaz'aflarının zaferidir. (Ki dünyada çoğunluk da mustaz'aflardır ve dünyanın tüm güçlen de gerçekte onların elindedir.) Ama azınlık olan müstekbırlerın gerçek bir gücü yoktur. Hz. Mehdı'nın zaferim mümkün kılan da bu gerçektir. Konunun açıklığa kavuşması için biraz açıklama yapmak gerekiyor.


    Kur'an ayetleri ve hadislerden de anlaşıldığı gibi dünya mustaz'afları Mehdı'nın (a.s) rehberliğim yürüttüğü genel bir ınkılab hareketiyle müstekbırlere galıb gelecek, onların tağutı rejimlerim kökten kazıyıp yok edecek ve dünyanın kudret ve idaresini ele geçirecektir. Allah Teala Kuranda şöyle buyuruyor: "Biz de istiyoruz ki yeryüzünde müstazaf olanlara, onları önderler yapalım, onları (yeryüzüne)mirasçı kılalım." (Kasas/5)

    Görüldüğü gibi mezkur ayet, sonunda dünyanın kudret ve idaresinin mustaz'afların eline geçeceğim kesin bir şekilde müjdelemektedir. O halde Hz. Mehdı'nın (a.s) zaferi mustaz'afların müstekbırlere galebe çalmasıdır. Konunun daha iyi anlaşılması için birkaç noktaya dikkat etmek gerekir.

    1- İstiz'af ne demektir ve mustaz'af kimlerdir?
    2- Müstekbırlerın özelliklen nelerdir?
    3- Niçin müstekbırler mustaz'aflara galip olmuşlar?
    4- Mustaz'aflar nasıl müstekbırlere galip olacaklar?
    5- O cihanşümul büyük inkılabın rehberi kim olacaktır?



    Kur'an'da mustaz'af, müstekbırler karşısında zikredilmiştir. Bu yüzden bu ikisini birlikte ele almamız gerekiyor. Kur'an'da müstekbırler için bir takım özellikler zikredilmiştir. Müstekbırlerden bin olan Firavun hakkında şöyle denilmektedir:

    "Gerçek şu ki Firavun yeryüzünde büyüklenmiş ve oranın halkını bir takım fırkalara ayırarak bölmüştü. Onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o bozgunculardandı." (Kasas/4)

    Bu ayette Firavun için üç alamet zikredilmiştir:

    1-İstıkbarvebüyüklenmek
    2- İnsanlar arasında ihtilaf ve tefrika çıkarmak
    3-Fesat ve bozgunculuk


    Başka bir ayette şöyle geçmektedir: "Çünkü Firavun gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı." (Yunus/83)




    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    #2
    Ynt: MUSTAZ'AFLARIN SON ZAFERİ


    Bu ayette israf ve ölçüyü taşırmak da müstekbırlerın sıfatlarından bin sayılmaktadır. Diğer bir ayette ise: "Böylelikle kendi kavmini küçümsedi, onlar da ona boyun eğdiler. Gerçekten onlar fasık bir kavimdi." (Zuhruf/54)

    Bu ayette de insanları küçümsemek müstekbırlerın sıfatlarından biri sayılmış ve bunun da insanların boyun eğme ve itaat nedenlerinden biri olduğu söylenmiştir.


    Başka bir ayette şöyle buyurmaktadır: "Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (yıkıma uğrattık.) Andolsun Musa onlara apaçık delillerle gelmişti. Ancak onlar yeryüzünde büyüktendiler." (Ankebut/39)


    Bu ayette ise hakkı kabul etmemek ıstikbarın alametlerinden bin sayılmıştır. Başka bir ayetteyse şöyle buyurmuştur:

    "Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) içlerinden iman edip de onlarca zayıf bırakılanlara (mustaz'aflara) dediler ki: "Salih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyormusunuz?" Onlar: "Biz, gerçekten onunla gönderilene inananlarız." dediler. Büyüklük taslayanlar (müstekbirler de şöyle) dedi: "Biz de gerçekten sizin inandığınızı tanımayanlarız." (A'raf/75-76)


    Başka bir ayette küfür ve şirki yaymak müstekbırlerın alametlerinden bin sayılmıştır. "Za'fa uğratılanlar da büyüklük taslayanlara: "Hayır siz gece-gündüz hileli düzenler (kurup) bizim Allah', inkar etmemizi ve O'na eşler koşmamız, emrediyordunuz" dediler." (Sebe/33)

    Görüldüğü gibi mezkur ayetlerde müstekbırler için tam yedi özellik sayılmaktadır:

    1-Büyüklerime ve ıstıkbar
    2-İhtilaf ve tefrika çıkarmak 3-İsraf
    4-Tahkir ve küçümsemek
    5-İfsad ve bozgunculuk
    6-Hakkı kabullenmemek
    7-Küfür ve fesadı yaymak


    Bu ayetlerin genelinden de anlaşıldığı üzere müstekbırler haksız yere kendilerinin diğerlerinden üstün olduğunu iddia ederek şöyle derler: "Biz siyasetçi, ışbılır ve akıllı kimseleriz. Sızın çıkarınızı sizlerden daha iyi biliyoruz. Sızın aklınız kendi maslahatlarınızı anlayacak durumda değildir. Bizlere itaat edin ki saadet ehli olasınız." İstikbarın önemli özelliklerinden bin ihtilaf ve tefrika çıkarmaktır. Renk, soy din, mezheb dil, kavım, milliyet, ülke, şehir, memleket, vilayet vb. yüzlerce ihtilaf sebebi olan etkenler nedeniyle insanlar arasında ihtilaf ve tefrika çıkarmaktadırlar. Halka egemen olabilmek için küfür, şirk fesad ve günahları yayarlar, bu vesileyle yönetim merkezlerim kendi ellerine alır, mallarına el koyar ve servetleri keyfi bir şekilde harcarlar; ülkeyi savunmak bahanesiyle ordu ve silah temin ederler, güya asayiş ve ihtiyaçların temim için kendi lehlerine bir takım adlı ve idari teşkilatlar kurar ve beytulmalı istedikleri şekilde har vurup harman savururlar, istediklerine bağışta bulunurlar. Gerçekte ise onlar yalancılardır, kendi hakimiyetlerim sürdürmekten başka amaçları yoktur. Müstekbırler gerçekte büyük değillerdir, güçlen yoktur. Yalan ve hilelerle halkın gücünü kendi güçlen olarak kullanır ve onları tahkir ederler.

    Buradan mustaz'afin manası da anlaşılmaktadır: Mustaz'af zayıf ve güçsüz demek değildir. Mustaz'af, aslında müstekbırlerın telkinleri, hilekarlıkları ve yalancı propogandaları sebebiyle asıl gücünü unutmuş, kulluk ve zillete düşmüş kimse demektir. Gerçek güç bizzat halkındır. Yer, su, hava doğal kaynaklar, iş gücü, ılım sanat ve buluş gücü hep halka aittir. Ordunun gücü adalet ve idari güç... hepsi halkındır. İlim, buluş ve sanayi gücü de milletin fertlerine aittir. O halde toplumsal kudretin kaynağı bizzat halktır. Eğer halkın işbirliği ve yardımı olmazsa zorba yöneticilerin ne güçlen vardır? Ama müstekbırler hile, yalan ve propogandalar vasıtasıyla halkı kendi kimliğinden uzaklaştırmış ve zayıf düşürmüştür. Onları kendileri vasıtasıyla ezmekte ve sömürmektedirler, müstekbırler azınlıktır, ama tarih boyunca halkları cahil ve zayıf düşürmeye çalışmış buna dayanarakta onlara hakimiyet kurmuşlardır.


    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #3
      Ynt: MUSTAZ'AFLARIN SON ZAFERİ


      İlahı peygamberler bu zayıf düşürülen halkları uyandırmakla görevlendirilmişlerdi. Böylece onları kendi fıtri ve ilahı güçlerinden haberdar ederek özgürlüğe kavuşturmak istiyorlardı. Peygamberler daima müstekbırlerı ifşa etmek, onların yalancı güç ve kudretlerim yok etmek için çalıştılar, mustaz'afları müstekbır ve tağutların yalancı kudretleri karşısında kıyam etmeye ve sömürgecilik bağlarını parçalayıp koparmaya teşvik ettiler.

      Hz. İbrahim (a.s) Nemrud adlı tağuta karşı kıyam etti, Hz. Musa (a.s) Fıravun'a karşı kıyam etti, Hz. İsa (a.s) asrının zalim ve zorbaları karşısında kıyam ederek mahrumları kurtarmaya çalıştı.


      Hz. Muhammed (s.a.a) de Ebu Cehil, Ebu Süfyan, Ebu Leheb, Kayser ve Kısralar karşısında kıyam etti ve mustaz'afları kurtarmak için cihada koyuldu. Peygamberler müstekbırlerın aksine hep halkı uyandırmaya çalışmışlardır. Şirk, putperestlik ve fesatla savaşmış, halkı tevhıd ve vahdete davet etmiş, zulüm ve zorbalığa karşı çıkmışlardır.

      Nitekim Allah Teala da Kur'an'da şöyle buyurmaktadır:

      "Andolsun biz her ümmete: Allah'a kulluk edin ve tağuttan kaçının" (diye tebliğ etmesi için) bir peygamber gönderdik." (Nahl/36)

      Kuran şöyle buyurmaktadır: "Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa o sapasağlam bir kulpa yapışmıştır." (Bakara/256)


      Kur'an mustaz'afları kurtarmak için cıhad etmeyi de müslümanların görevlerinden bin olarak kabul etmekte ve şöyle buyurmaktadır: "Size ne oluyor ki Allah yolunda ve: "Rabbimiz bizi halk, zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu, sahib) gönder, bize katından bir yardım eden yolla" diyen mustazafi erkekler, kadınlar ve çocukların adına savaşmıyorsunuz? İman edenler Allah yolunda savaşırlar küfredenler de tağutun yolunda savaşırlar. Öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz şeytanın hileli düzeni pek zayıftır." (Nisa/75-76)

      Buraya kadar ki bahsimiz neticesinde şu dört mesele ispat edilmiş oldu:

      1- Halka hükümet eden müstekbırler azınlıktır, hakiki bir güçlen yoktur. Onlar sadece Allah'ın mustaz'aflara vermiş olduğu güc kullanmakta ve onları zayıf düşürmektedirler.
      2- Mustaz'aflar halkın çoğunluğu olup Allah'ın verdiği gerçek kudretin sahihleridir. Onlar zayıf ve güçsüz değillerdir; müstekbırlerın telkinleri vasıtasıyla kendilerim zayıf sanmaktadırlar.
      3- Mustaz'afların talihsizliğinin en önemli etkeni onların zayıf oldukları duygusuna
      kapılmalarıdır. Onlar müstekbırlerı güçlü sandıkları için onların oyuncağı olmaktadırlar. Onlara itaat
      ederek her türlü mahrumiyet ve zillete razı olmaktadırlar. Ve muhalefet etmeye cesaret edemezler.


      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        #4
        Ynt: MUSTAZ'AFLARIN SON ZAFERİ


        Mustaz'af halkın en zor ve tedavisi imkansız hastalığı kendi büyük güçlerini unutmaları ve müstekbırlerın yalancı güçlen karşısında kömpleksedüşmelerıdır. Böylece sömürü ve zorbalığa kapı aralamakta ve tağutlara kendi elleriyle teslim olmaktadırlar.

        4- Mustaz'af ve mahrum halkın tek kurtuluş yolu kaybettikleri güçlü ve büyük şahsiyetlerine yemden kavuşmalarıdır. Genel bir ınkılab ve saldırı ile tüm esaret bağlarını koparmalı ve müstekbırlerın hakimiyetim temelden kazımahdırlar. Bu mümkün bir şeydir. Eğer bilginler, kaşifler, işçiler, memurlar, ordu mensupları, çiftçiler, zanaatkarlar diğer meslek sahiplen kendilerine gelir ve güçlerinin farkına varırlarsa müstekbırlerın hükümeti bir anda kendiliğinden yıkılır. Eğer tüm güçler, beyinler, ordular ve silahlar mustaz'aflar için çalışır ve bu yolda seferber olursa artık müstekbırlerın ne gücü kalır ki?
        Bu gerçi zordur, ama mümkündür.


        Kur'an da böyle aydın bir çağı müjdeleyerek şöyle buyurmaktadır:

        "Biz de istiyoruz ki yeryüzünde müstazaflara lütfedelim, onları önderler yapalım. Onları (ötekilerin mülküne) mirasçı kılalım. Ve (istiyoruz ki) onları yeryüzünde iktidar sahipleri olarak yerleşik kılalım..." (Kasas/5)


        Bu cihanşümul ınkılab Hz. Mehdi, muzaffer ve fedakar ashabı tarafından gerçekleştirilecektir. Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s) bir hadiste şöyle buyurmaktadır: "Kâimimiz kıyam edince Allah Teala elini kullarının başının üzerine koyacak, böylece onların akılları başlarına gelip kendilerini toparlayacaklardır.*350

        Kur'an-ı Kerım'de de yer aldığı üzere bu büyük ve kapsamlı ınkılab din adına ve ilahı kanunları icra etmek için gerçekleşecektir. Bunun rehberi de Hz. Mehdı'dır (a.s). Salih ve fedakar müminler de onun yanında yer alacak ve cıhad edeceklerdir.

        Kur'an şöyle buyurmaktadır: "Allah içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara şöyle vadetmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl "güç ve iktidar sahibi yaptıysak onlar, da yeryüzünde güç ve iktidar sahibi kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onlar, korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim ki bundan sonra küfre saparsa işte onlar fasık olandır." (Nur/55)


        Bazı hadislerde de yer aldığı üzere mezkur ayetten maksad Hz. Mehdi (a.s) ve ashabıdır. İslam dini onlar vasıtasıyla yayılacak ve tüm dinlere galıb gelecektir. Kur'an ve masumlardan nakledilen hadisler mustaz'afların gaflet uykusundan uyandıkları, büyük güçlerinin farkına vardıkları ve müstekbırlerın zayıflığının bilincine vardıkları bir günü müjdelemektedir. Hz. Mehdi (a.s)'ın rehberliği sayesinde herkes tevhıd bayrağı altında toplanacak, iman gücüyle tek saf halinde müstekbırler karşısında kıyam edecektir. Cihanşümul bir hareket ile ıstıkbar rejimlerine karşı saldırıya geçecek ve onları birbiri ardınca devirecektir. Küfür, şirk zulüm ve maddeciliğin kökten silinip atıldığı ilahı vaadlerın gerçekleştiği bir altın çağda her yen adalet ve tevhıd kuşatacaktır. Halk arasında ihtilaf kalkacak, ihtilaf nedenleri kökten kurutularak ve temelsiz sınırlar ortadan kaldırılacaktır. Tüm insanlar sulh, refah ve mutluluk içinde yaşayacaktır.

        350- Bihar,c.52,s.336.



        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          #5
          Ynt: MUSTAZ'AFLARIN SON ZAFERİ



          Allahım! işlerimizin sonunu saadete yakın kıl;
          ma'rifet konusunun akibetini ve Allah'ı sevmeyi elimize ver;
          taşlanmış devin ve şeytanın isyan elini kalbimizden çektir;
          bir coşku hâsıl olabilmesi için kendi muhabbet ateşinden bir koru yüreğimize at;
          benlik ve kendini beğenmişlik harmanımızı, senden başkasını görmememiz
          ve istemememiz ve kalblerin yükünü senin sokağından başkasına boşaltmamamız için aşk ateşinin nuruyla yak.


          */*/*/*/*/

          ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ALİ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM...
          ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ALİ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM...
          ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ALİ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM...




          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            #6
            Ynt: MUSTAZ'AFLARIN SON ZAFERİ

            Müstekbirler, mustazAfları yönetmek saptırmak, dinlerini güzel yaşamalarını engellemek amacıyla onlara sürekli maddi manevi engeller, çeldiriciler hedef saptırıcı araçlar icad ederler...

            kimi zaman bu araçlar somuttur. geçim kaygısı aşırı yoksulluk gibi

            kimi zamansa bunlar soyut, ama hiç bir dini dayanağı olmayan kavramlardır. bunlar da mustaz'afların seviye ve inanma biçimlerine göre çeşitlilik arzetmektedir. kimilerinin önüne oyalayıcı müzikler klipler konur kimilerinin önüne futbol ya da bazılarına borsa ya da kumar...

            insanlar oyalansın dursun.. yok yere ümitlerle yaşasınlar.. kesin kazandıracak ahiret yatırımı ve bire 700 kadar kar marjı dururken çok az dünya kazancı ve de bir sürü rislklerle kumar ve borsa tutkunu olanlar vardır..

            kimilerine oyunca olarak tv ve filmler diziler verilir..

            tüm bunlara kanmayıp İslami amaç sahibi olan ve müslüman cemaat arasında bulunanlara yönelik de, müstekbirlerin mustaz'aflaştırma (zayıf düşürme) kavramları icad edilmiştir.

            bayarak, milliyetçilik, vatan millet sakarya bunların en çok kullanılanlarıdır. şiiler arasında..

            geldiğim sünni çevrede bu konularda asla yanlışı olmayan bir sürü insan varken şiilerin arasında milliyetçilik duygularının İslam kardeşliği ve İslami değerlerin önüne geçtiğini üzülerek müşahade etmekteyim.. Bu bazen hayal kırıklığı yaratmaktadır. Nasıl olur da tertemiz Ehlibeyt mektebi basit, mantık dışı yerel renklere milliyetçilik duygularına esir olmuş insanlarca bozuk görüntü sergiler diye sık sık düşündüğüm olmuştur..

            Örneğin son yerel seçimlerde Iğdırdan gelen haberler bizi bu konuda fena halde şaşırttı. şiiler tek lider çıkaramadılar. ve Iğdırın yönetimini hiç istemedikleri birilerine kaptırdılar.

            seçimde kim desteklenmeliydi ya da seçimlerde bir müslüman olarak tavır ne olmalıydı ayrı bir konu ama meselenin benim ilgilendiğim en çok konuşulması gerektiğine inandığım yönü liderlik konusunda müslüman şiilerin büyük bir cehalet içinde olduklarıdır..

            Oysa hiç bir mektepte liderlik konusunda imamet inancının yansıması olan bir sürü kurallar silisilesi yoktur. hiç bir inanç sisteminde bu kadar açık şekilde lider nasıl olur konusu işlenmiş değildir. buna rağmen şiayı şia yapan en önemli konulardan biri olan imamet bilgisi gereği asla hata yapmamaları gereken mektebin sözde bağlıları tamamen milliyetçi ve İslamla hiç alakası olmayan sonuçta müstekbirlerin işlerine yarayacak tutum sergilediler sergilemektedirler..

            İmam Ali a.s. kendisine yönetim devredilince: sizin yönetilme işiniz benim yanımda bir keçinin aksırığı kadar bile değerli değildir sözü Iğdırda iki aday çıkaran şiilere hiç mi bir şeyler anlatmaz?

            Peygamberimiz s.a.a. 'in: biz bu görevi (yöneticiliği) istemeyene veririz dediği hiç mi duyulmamıştır ığdırda! Ki Peygamberimiz bur sözüyle bi dünya ölçü ve yol belirlemektedir. bi kere yönetim işi sorumluluk işidir. tüm yönettiklerinizin gelirleri size ait olacak, onların aç açık kalmalarının günahı size gelecek. ailenizde üç beş kişinin rızkı konusunda nasıl hassassanız onları doyuramamak sizin için nasıl kriz yaratıyorsa bunun tüm yöneticilik sınırları içindeki insanlar için genişlediğini düşünsenize!

            bir adam bir bölgenin hazinelerini (gelirlerini) kontrol makamını istiyorsa bu adamın üzerine ne büyük yük aldığını düşünemiyorum. bir de başınızda bu işi zulüm esasına göre yürüteceksiniz diyen bir amiriniz (genel yönetim, iktidar) varsa bu durumda sorumluluğunu kaça katlanıyor siz düşünün..

            buna rağmen hala bu ağır vebali ve belayı şii biri nasıl yüklenir. yüklenmemesi lazım zorla bu göreve birini atamaları lazım şii halk..

            yok eğer bir adam bu göreve başkasından daha çok kendisinin layık olduğunu düşünüyorsa bu durumda bu adamın din diye bir derdi yok demektir. ya kendini büyük yetenekleri ve saptırılamayacak takvası olan biri olarak görüyor ki bu durumda bu insandaki kibirin büyüklüğünü varın siz hesaplayın ya da biz başka türlü düşüneceğiz..

            kişisel menfaat. yalınayaklı zavallı aç, pazar artığı toplayarak yiyeceklerini kazananların haklarına göz dikmiş, bunları, başademeyeceği zenginlere sus payı olarak dağıttıktan sonra kalanlarıyla kendisinin oyalanacağının hesabını yapıyor diye...

            biz ığdır seçimlerinde iki aday çıktığnda bunları söyleyemezdik ve hep içimizde kaldı olayın sıcaklığıyla bizi bile vururlardı.. çünkü gözünü dünya ve makam hırsı bürümüş insanın yapamayacaı hiç bir şey yoktur.. Rabbim şiileri bu durumdan korusun..

            ve ığdırlılarda hiç olmaması gerektiği kadar milliyetçilik var. ki bunların zaman zaman işlenmesi gereklidir..

            umarım ığdırlılar bize kızmazlar..

            çünkü bunlar egemenlerin mustaz'afları kullanıp uyutup müstekbirliklerini icra edebilecekleri dayanaklardır. bize değil egemenlere kızsınlar.. milliyetçiliği, tağut yolunda savaşmayı İslami amelmiş gibi kendilerine sunan egemenlere...

            Yorum


              #7
              Ynt: MUSTAZ'AFLARIN SON ZAFERİ

              bayrak, milliyetçilik, vatan millet sakarya bunların en çok kullanılanlarıdır. şiiler arasında..

              geldiğim sünni çevrede bu konularda asla yanlışı olmayan bir sürü insan varken şiilerin arasında milliyetçilik duygularının İslam kardeşliği ve İslami değerlerin önüne geçtiğini üzülerek müşahade etmekteyim.. Bu bazen hayal kırıklığı yaratmaktadır. Nasıl olur da tertemiz Ehlibeyt mektebi basit, mantık dışı yerel renklere milliyetçilik duygularına esir olmuş insanlarca bozuk görüntü sergiler diye sık sık düşündüğüm olmuştur..

              Örneğin son yerel seçimlerde Iğdırdan gelen haberler bizi bu konuda fena halde şaşırttı. şiiler tek lider çıkaramadılar. ve Iğdırın yönetimini hiç istemedikleri birilerine kaptırdılar.
              Tümü çarpıcı olmakla birlikte bütün çarpıcılığın özeti yukarıdaki ifadelerinizde ehlibeytinizinde kardeş.

              Maalesef, tağuti rejim tarafından tanzim edilen, şekil ve anlam verilen bayrak, emperyalistlerce sınırları çizilmiş vatan, islama muğayir ırkçı söylemler çerçevesinde tanımlanmış millet ve milliyetçilik kavramlarını şiiler hangi imam ya da hangi taklit merciinin emrine göre benimseyebilmektedirler bir türlü anlam verememekteyiz.

              Vatan, millet, bayrak gibi kavramlarla azeriler islam düşmanı bir rejimle kendilerini özdeş görürlerken, tümüyle ehlibeytin emirlerine göre dizayn edilmiş İran İslam İnkılabına şovenist azeriler düşman gözüyle bakabilmektedirler.

              Elbetteki bu, böyle olmayan kardeşlerimizin suçu değildir. Onlar da zaten bu tür fitne ve fesadı yok etmek için vardırlar.
              Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
              Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

              Yorum


                #8
                Ynt: MUSTAZ'AFLARIN SON ZAFERİ


                Resulullah (s.a.a):

                “Son ümmetimde Mehdi zuhur edecektir. Allah onu yağmur ile suvaracaktır.
                Yeryüzü bitkilerini çıkaracaktır. Malı tümüyle verecek, dört ayaklı hayvanlar çoğalacak ve ümmet yücelecektir.”


                Kenz’ul Ummal, 38700


                İmam Zeyn’ul Abidin (a.s):

                “Kaim’imiz kıyam edince Allah Şiilerimizden afetleri giderir, kalplerini demir parçaları gibi, (sert) kılar.
                Onlardan birinin gücü kırk kişinin gücüne ulaşır.
                Yeryüzünün hakimleri ve efendiler olurlar.”


                Mişkat’ul Envar, 79



                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum

                YUKARI ÇIK
                Çalışıyor...
                X