İmam Ali (a.s) , İmam Hasan (a.s) ' a Vasiyeti
Dünyanin benden yüz çevirip zamanin bana karsi serkeslik etmesi, ahiretin ise bana yönelmesi; beni, baskasini düsünmekten ve ardimda kalanlari hatirlamaktan ve onlari önemsemekten alikoydu. Halkin dertleri degil, yalnizca kendi derdim beni sarinca, artik fikir ve istegim degisti ve isimin gerçegi bana aydinlandi, bu ise beni sakasi olmayan bir ciddiyete ve yalan lekesi dokunmayan bir dogruluga sevketti. Senin, vücudumun bir parçasi, hatta vücudumun bütünü oldugunu gördüm; sana bir musibet gelse bana gelmis olur, sana ölüm gelip çatsa bana çatmis olur. Bu sebeple, senin islerin (sorunlarin), kendi islerim gibi beni ilgilendirmege basladi; onun için ölsem de, kalsam da, yardimcin olsun diye sana bu vasiyetnameyi yazdim.
Oglum, ben sana Allah'tan çekinmeyi (ilahî takvayi), devamli olarak Allah'in emirlerine itaat etmeyi, O'nu anmakla kalbini onarmayi ve O'nun ipine (Kur'an'a) sarilmayi tavsiye ederim. Eger ona (Kur'an'a) sarilirsan, artik seninle Allah arasinda ondan daha saglam bir bag olamaz!
Kalbini ögütle dirilt; zahitlikle öldür; yakinle (tam inançla) kuvvetlendir; ölümü anmakla alçalt; fani olusuna ikrar ettir; dünyanin feci olaylariyla basiret sahibi kil; zamanin saldirisindan, gecelerin ve gündüzlerin kötü geçisinden çekindir. Göçüp gidenlerin haberlerini ona sun, senden öncekilerin baslarina gelenleri hatirlat; onlarin yurtlarinda ve biraktiklari eserler arasinda gez ve ne yaptiklarina, nereye konduklarina ve nereden göçtüklerine bak. Göreceksin ki, onlar dostlarindan ayrilmis, gurbet diyarina inmislerdir. Onlarin yurduna (geldin mi) söyle seslen: Ey issiz diyar, ehlin nerede? Sonra onlarin kabirlerinin basina git ve söyle hitap et: Ey çürümüs cesetler ve birbirinden dagilmis organlar, içinde bulundugunuz bu diyari nasil buldunuz?
Ey aziz oglum, yakinda sen de onlardan biri gibi olacaksin; öyleyse konagini islah et, ahiretini dünyana satma.
Bilmedigin sey hakkinda konusmayi ve üzerine düsmedigi halde söz söylemeyi terket. Sapiklik olacagindan korktugun bir yola girme; çünkü sapiklik saskinligindan sakinmak, korkunç belalara duçar olmaktan daha iyidir. Marufu emret ki, maruf ehlinden (iyilerden) olasin. Kötülügü elinle, dilinle önle ve kötü is yapanlardan bütün çabanla uzaklas. Allah yolunda hakkiyla cihat et; bu ugurda hiç bir kinayicinin kinamasi seni tutmasin (yolundan alikoymasin). Nerede olursa olsun, hakka ermek için güçlüklerin en siddetlilerine korkusuzca atil. Dinde fakih (anlayis ve kavrayis sahibi) ol; nefsini sabretmeye alistir. Bütün islerde Allah'a sigin ki, tam koruyan bir koruyucuya ve tam güçlü bir savunucuya siginmis olursun. Rabbinden bir sey dilerken ihlasli ol; çünkü vermek de vermemek de O'nun elindedir. Hayri çok dile; vasiyetimi iyice anla; önemsemeyerek yanindan geçme. Çünkü sözün hayirlisi fayda verenidir. Bil ki, fayda vermeyen bilgide hayir yoktur; nesredilemeyen bilgiden de faydalanilmaz.
Ey oglum, senin olgun bir yasa ulastigini, benim ise zaafimin (günden güne) arttigini görünce, gönlümdekileri sana söylemeden ecelim gelir, yahut bedenimin zayifladigi gibi görüsümde de bir zayiflik olur, yahut da bazi galip gelen heva ve hevesler veya dünya fitneleri benden önce sana gelip çatar da sen de buyruk dinlemez serkes deve gibi olursun endisesiyle sana birtakim hasletleri vasiyet etmeye koyuldum. Çünkü gencin kalbi ekilmemis alana benzer; oraya ne ekilirse tutar, boy atar. Ben de kalbin katilasmadan ve aklin mesgul olmadan seni edeplendirmeye çalistim ki, tecrübe edenlerin senin yerine arama ve sinamasini yüklendikleri gerçekleri tam kesin bir kararla karsilayasin. Böylece arama zahmetinden kurtulur, deneme zorlugundan da muaf olursun. Iste bizlerin, pesi sira gittigimiz seylerin (bilgilerin) kendisi sana gelmis; bazen bize karanlik (ve gizli) olan seyler sana apaçik ve gün isigina çikmistir.
Ey oglum, ben her ne kadar öncekiler gibi ömür sürmediysem de, onlarin yaptiklarina baktim, haberleri hakkinda düsündüm, geriye kalan eserlerini gezip gördüm. Öyle ki onlardan biri gibi oldum; hatta onlarin yasayislarindan bana ulasan haberler bakimindan onlarin ilkinden sonuncusuna kadar, onlarla ömür sürmüse döndüm. Sonuçta, hallerinin durusunu bulanigindan, faydalisini zararlisindan ayirt ettim; senin için ise her isin en seçkinini, en güzelini seçtim; açik olmayanini senden uzaklastirdim; senin durumunun sefkatli bir baba olarak beni de ilgilendirdigini görünce daha genç olup tertemiz bir kalbe ve iyi niyete sahip oldugun bir vakitte seni terbiye etmeye (egitmeye) karar verdim. Bu ugurda önce Allah'in kitabini ve te'vilini, Islam seriatini ve hükümlerini, helal ve haramini sana ögretmekle baslayip bundan öteye (baska bir konuya) geçmemeye karar verdim. Sonra insanlarin, ihtilafa düsmelerine sebep olan heva ve heveslere, onlarin kapildigi gibi senin de kapilmandan korktum. Istemedigim halde seni tembih ederek bu konuda da senin isini saglamlastirmak, seni helak olmayacagindan emin olmadigim bir ise birakmaktan daha sevimli geldi bana. Allah Teâla'nin seni dogru yolu bulmanda ve maksadina ermende basariya ulastirmasini dilerim. Bu nedenle bu vasiyetimi senin için yazdim ve bununla birlikte bu konuyu saglamlastirmaya koyuldum.
Ey aziz oglum, vasiyetimden uyacagin seylerin bence en sevimlisi, Allah'tan çekinmen, ilahi farizalari eda etmekle yetinmen ve senden önce gelip geçen atalarinin ve dindaslarindan salih kisilerin yolunu tutmandir. Çünkü senin bakip durumunu gözden geçirdigin gibi onlar da kendi durumlarina bakip dikkat ettiler; senin düsündügün gibi onlar da düsündüler; sonra aldiklari netice onlari, bildiklerini almaya ve mükellef olmadiklari seylerden kaçinmaya sürükledi. Ama eger nefsin, onlarin bildikleri gibi bilmeden onlarin sünnetini kabul etmeye hazir olmazsa, bu ilimleri anlama ve ögrenme yoluyla talep et, süphelere düserek, husumetleri çogaltarak degil. Böyle bir ise girismeden önce Allah'tan bu ugurda yardim iste; seni muvaffak kilmasi için O'na yönel; seni süpheye sokacak ve sapikliga sevk edecek her süpheli isi terket. Gönlünün ariliga ulasip da kabul etmeye hazir bulunduguna, düsüncenin kâmil olup toplanarak bu yolda tek bir amaca sahip olduguna yakin ettiginde sana açikladigim seylere bak; eger sevdigin sekilde düsüncen henüz halislesmemisse bilmelisin ki, geceleyin gözü görmeyen kimse gibi bilmeden adim atmaktasin. Bilmeden adim atan ve hakla bâtili birbirine karistiran birisi dini dileyen olamaz. Bu durumda el çekip durmak daha dogrudur. Bu konuda ilk ve son sözüm sudur:
Sana kendi ilahimi, senin ilahini, senin ilk ve son babalarinin ilahini, göklerin ve yeryüzü ehlinin Rabbini layik oldugu ve sevdigi bir sekilde (makamina layik olan hamt ile) övüp hamt ediyor ve Allah-u Teâla'dan bizim tarafimizdan Peygamber'e, onun Ehl-i Beyt'ine ve bütün peygamberlere, tüm salavat gönderenlerin salavatinca salavat göndermesini niyaz eder ve O'ndan bizi dua etmeye muvaffak kildigi seylerde bize olan nimetini, icabetiyle kâmil etmesini dilerim. Çünkü salih isler O'nun nimeti ile tamamlanir.
Ey oglum, tavsiyelerimi iyice anla. Bil ki, ölümün sahibi yasayisin da sahibidir; yaratan öldürendir; yok eden tekrar diriltendir; dert veren derdi giderendir. Dünya, Allah'in nimetler verip ve sinamalara ugratarak, ahirette karsilik vermesi veya Allah Tebareke ve Teâlâ'nin bizim bilmedigimiz diger birtakim seyleri takdir etmesinden baska bir sey degildir. Bunlardan biri sana agir gelirse (iyice tasdik edemedigin takdirde) onu kendi cehaletine hamlet; çünkü sen önce cahil (bilgisiz) olarak yaratildin; sonra bilgi sahibi oldun. Nice seyler vardir ki bilemezsin; o konuda saskinliga düsersin; gözün görmez olur da sonra görür, anlarsin. Seni yaratana, sana rizk verene, senin yaratilisini düzgün bir hale getirene sigin, ümidin ve ilgin O'na ve korkun da O'ndan olsun.
Bil ki, ey aziz oglum, hiç bir kimse noksan sifatlardan münezzeh olan Allah'tan, bizim Peygamber'imizin salla'llâhu aleyhi ve alih haber getirdigi gibi haber getirmemistir. Buna göre, bir önder ve bir kurtulus kilavuzu olarak ona razi ol ve gönül ver.
Ben sana ögüt vermede kusur etmiyorum; sen de her ne kadar dikkat edersen et, benim kadar hayrini görüp anlayamazsin.
Sunu bil ki, ey aziz oglum, eger Allah'in ortagi olsaydi, O'nun da peygamberleri gelirdi sana; O'nun da tasarruf ve kudret eserlerini görürdün; O'nun da sifatlarini ve islerini tanirdin. Fakat kendisini vasiflandirdigi gibi O bir Allah'tir; kudretinde ve ilahliginda O'nunla ziddiyet ve husumet edecek bir varlik yoktur; her varligin yaraticisi O'dur, rabblik makami, gönülle veya gözle kavranmaktan çok yücedir. Bunu böyle bildiginde (Allah'i böyle tanidiginda) o zaman da senin gibi kadri küçük, kudreti az, aczi çok, Rabbine ihtiyaci fazla olan kisinin nasil hareket etmesi gerekiyorsa, O'na itaat etmekte, O'ndan korkup gazabindan çekinmek hususunda öyle davran. Çünkü O, seni güzel seylerden baska bir seye emretmemis, çirkin seylerden baska bir seyden de men etmemistir.
Ey oglum, sana dünyaya, dünya ahvaline, onun zevaline, ehlinin ebedi olmayisina (halden hale girisine) dair haberler verdim; ahiretten, ahiret ehli için hazirlanan seylerden de seni haberdar edip bu konuda örnekler getirdim.
Dünyaya basiretle bakan (ve dünya halini bilen) kimseler yikik dökük, kitlik ve darlik içinde olan bir yerden, bayindir ve iklimi iyi olan bir yeri kasdedip yola düsen topluluga benzerler; onlar sonunda yerlesecekleri genis, hos mu hos olan evlerine varmak için yolun zahmetine katlanirlar, dostlarin ayriligina dayanirlar, yolculugun uyku ve yiyecek sikintisi gibi birçok güçlüklerine sabrederler; onlar bunlarin hiç birisinden herhangi bir aci duymaz ve bu yolculugun masrafini zarar ve ziyan olarak kabul etmezler. Onlar için kendilerini konaklarina yaklastiracak seyden daha sevimli bir sey yoktur.
Dünyaya aldanan kimseler ise verimli, nimeti bol, mâmur bir konaktan, kitlik ve kupkuru bir yere göç ettirilen topluluga benzerler. Onlara, önce bulunduklari yerden ayrilmak ve ansizin öyle bir yere gelmekten daha korkunç ve kötü bir sey olamaz.
Ben seni çesitli bilgisizliklerden dolayi, kendini alim bilmemen için daha önceden kinadim ki, bildigin bir seyle karsilastiginda onu büyük saymayasin. Çünkü alim bir kimse bildigini, bilmedikleri seyler karsisinda pek az görür. Bu yüzden kendisini cahil bilip, neticede ilim tahsil etmede daha çok çaba gösterir; daima onu ister, ona ilgi duyar, onu arar durur. Ilim ehlinin karsisinda mütevazi olup ona yönelir. Susmaya sarilip, hata yapmaktan çekinir, ondan utanir. Bilmedigi bir meseleyle karsilastiginda da onu inkâr etmez; çünkü önceden nefsi kendi cehaletine ikrar etmistir. Cahil kimseyse bütün cehaletiyle birlikte kendisini alim sayar; reyini yeterli görür; daima alimlerden uzaklasir; onlari ayiplayip durur; onunla muhalefet edenleri, hata ettin diyerek dislar; bilmedigi her seyi sapiklik sayar; bilmedigi bir meseleyle karsilastiginda onu inkâr ve tekzip eder; cehaleti yüzünden: Ben onu böyle bilmiyorum, böyle olduguna inanmiyorum, böyle oldugunu sanmiyorum, bu söz de nereden çikti? der durur. (Bu sözlerle onun batil oldugunu söylemek ister.) Bütün bunlar kendi görüsüne (yersiz olarak) itimat ettiginden ve kendi cehaletini pek az tanidigindan ileri gelir. Böylece, bilmedigi konularda yanilgiya düstügü için, sürekli cahilliklerle basbasa kalir ve (yeni) cahillikler arar; hakki inkâr edip, cehalet içinde sasirip kalir; ilim talep etmekten böbürlenerek kaçinir.
Ey oglum, vasiyetimi iyice anla ve nefsini, kendinle baskalari arasinda bir tarti (ölçü) haline getir; kendin için sevdigin, diledigin seyi baskalari için de sev, dile; kendin için istemedigin seyi onlar için de isteme. Nasil zulme ugramayi istemezsen, sen de kimseye zulmetme. Nasil sana iyilik yapilmasini istiyorsan, sen de iyilik et. Baskasinda çirkin buldugun seyi kendin için de çirkin bul. Digerlerine davrandigin gibi onlarin da sana davranmasina razi ol. Bilmedigin seyi söyleme; hatta bildigin seylerin de hepsini açiga vurma. Sana söylenmesini istemedigin seyi, sen de baskalarina söyleme. Bil ki, kendini begenmek, hakka ters düstügü gibi ayni zamanda akillarin da afetidir. Dogru yola hidayet edildin mi, Rabbine karsi daha da fazla egil, husu et.
Bil ki, önünde uzak mi uzak, çetin mi çetin, korkunç mu korkunç bir yol var; o yol için hazirlikli olmaktan baska çaren yok. Gücün yettigi kadar azik al ve sirtindaki yükünü hafiflet. Gücünün üstünde olan yükü yüklenme. Yüklenirsen sana agirlik verir, vebal getirir. Senin azigini yüklenecek ve muhtaç oldugunda sana geri verecek yoksul birisini buldun mu bunu ganimet bil. Durumun iyiyken senden borç isteyen bir kimseyi ganimet bil; ödeme vaktini de darliga düstügün zamana birak.
Bil ki, önünde sarp bir geçit var; istesen de istemesen de o geçitten ya cennete dogru gideceksin ya da cehennemi boylayacaksin. Bu geçitte yükü hafif olanin hali, yükü agir olandan çok daha iyidir; öyleyse konmadan önce kendine konak hazirla.
Dünyanin benden yüz çevirip zamanin bana karsi serkeslik etmesi, ahiretin ise bana yönelmesi; beni, baskasini düsünmekten ve ardimda kalanlari hatirlamaktan ve onlari önemsemekten alikoydu. Halkin dertleri degil, yalnizca kendi derdim beni sarinca, artik fikir ve istegim degisti ve isimin gerçegi bana aydinlandi, bu ise beni sakasi olmayan bir ciddiyete ve yalan lekesi dokunmayan bir dogruluga sevketti. Senin, vücudumun bir parçasi, hatta vücudumun bütünü oldugunu gördüm; sana bir musibet gelse bana gelmis olur, sana ölüm gelip çatsa bana çatmis olur. Bu sebeple, senin islerin (sorunlarin), kendi islerim gibi beni ilgilendirmege basladi; onun için ölsem de, kalsam da, yardimcin olsun diye sana bu vasiyetnameyi yazdim.
Oglum, ben sana Allah'tan çekinmeyi (ilahî takvayi), devamli olarak Allah'in emirlerine itaat etmeyi, O'nu anmakla kalbini onarmayi ve O'nun ipine (Kur'an'a) sarilmayi tavsiye ederim. Eger ona (Kur'an'a) sarilirsan, artik seninle Allah arasinda ondan daha saglam bir bag olamaz!
Kalbini ögütle dirilt; zahitlikle öldür; yakinle (tam inançla) kuvvetlendir; ölümü anmakla alçalt; fani olusuna ikrar ettir; dünyanin feci olaylariyla basiret sahibi kil; zamanin saldirisindan, gecelerin ve gündüzlerin kötü geçisinden çekindir. Göçüp gidenlerin haberlerini ona sun, senden öncekilerin baslarina gelenleri hatirlat; onlarin yurtlarinda ve biraktiklari eserler arasinda gez ve ne yaptiklarina, nereye konduklarina ve nereden göçtüklerine bak. Göreceksin ki, onlar dostlarindan ayrilmis, gurbet diyarina inmislerdir. Onlarin yurduna (geldin mi) söyle seslen: Ey issiz diyar, ehlin nerede? Sonra onlarin kabirlerinin basina git ve söyle hitap et: Ey çürümüs cesetler ve birbirinden dagilmis organlar, içinde bulundugunuz bu diyari nasil buldunuz?
Ey aziz oglum, yakinda sen de onlardan biri gibi olacaksin; öyleyse konagini islah et, ahiretini dünyana satma.
Bilmedigin sey hakkinda konusmayi ve üzerine düsmedigi halde söz söylemeyi terket. Sapiklik olacagindan korktugun bir yola girme; çünkü sapiklik saskinligindan sakinmak, korkunç belalara duçar olmaktan daha iyidir. Marufu emret ki, maruf ehlinden (iyilerden) olasin. Kötülügü elinle, dilinle önle ve kötü is yapanlardan bütün çabanla uzaklas. Allah yolunda hakkiyla cihat et; bu ugurda hiç bir kinayicinin kinamasi seni tutmasin (yolundan alikoymasin). Nerede olursa olsun, hakka ermek için güçlüklerin en siddetlilerine korkusuzca atil. Dinde fakih (anlayis ve kavrayis sahibi) ol; nefsini sabretmeye alistir. Bütün islerde Allah'a sigin ki, tam koruyan bir koruyucuya ve tam güçlü bir savunucuya siginmis olursun. Rabbinden bir sey dilerken ihlasli ol; çünkü vermek de vermemek de O'nun elindedir. Hayri çok dile; vasiyetimi iyice anla; önemsemeyerek yanindan geçme. Çünkü sözün hayirlisi fayda verenidir. Bil ki, fayda vermeyen bilgide hayir yoktur; nesredilemeyen bilgiden de faydalanilmaz.
Ey oglum, senin olgun bir yasa ulastigini, benim ise zaafimin (günden güne) arttigini görünce, gönlümdekileri sana söylemeden ecelim gelir, yahut bedenimin zayifladigi gibi görüsümde de bir zayiflik olur, yahut da bazi galip gelen heva ve hevesler veya dünya fitneleri benden önce sana gelip çatar da sen de buyruk dinlemez serkes deve gibi olursun endisesiyle sana birtakim hasletleri vasiyet etmeye koyuldum. Çünkü gencin kalbi ekilmemis alana benzer; oraya ne ekilirse tutar, boy atar. Ben de kalbin katilasmadan ve aklin mesgul olmadan seni edeplendirmeye çalistim ki, tecrübe edenlerin senin yerine arama ve sinamasini yüklendikleri gerçekleri tam kesin bir kararla karsilayasin. Böylece arama zahmetinden kurtulur, deneme zorlugundan da muaf olursun. Iste bizlerin, pesi sira gittigimiz seylerin (bilgilerin) kendisi sana gelmis; bazen bize karanlik (ve gizli) olan seyler sana apaçik ve gün isigina çikmistir.
Ey oglum, ben her ne kadar öncekiler gibi ömür sürmediysem de, onlarin yaptiklarina baktim, haberleri hakkinda düsündüm, geriye kalan eserlerini gezip gördüm. Öyle ki onlardan biri gibi oldum; hatta onlarin yasayislarindan bana ulasan haberler bakimindan onlarin ilkinden sonuncusuna kadar, onlarla ömür sürmüse döndüm. Sonuçta, hallerinin durusunu bulanigindan, faydalisini zararlisindan ayirt ettim; senin için ise her isin en seçkinini, en güzelini seçtim; açik olmayanini senden uzaklastirdim; senin durumunun sefkatli bir baba olarak beni de ilgilendirdigini görünce daha genç olup tertemiz bir kalbe ve iyi niyete sahip oldugun bir vakitte seni terbiye etmeye (egitmeye) karar verdim. Bu ugurda önce Allah'in kitabini ve te'vilini, Islam seriatini ve hükümlerini, helal ve haramini sana ögretmekle baslayip bundan öteye (baska bir konuya) geçmemeye karar verdim. Sonra insanlarin, ihtilafa düsmelerine sebep olan heva ve heveslere, onlarin kapildigi gibi senin de kapilmandan korktum. Istemedigim halde seni tembih ederek bu konuda da senin isini saglamlastirmak, seni helak olmayacagindan emin olmadigim bir ise birakmaktan daha sevimli geldi bana. Allah Teâla'nin seni dogru yolu bulmanda ve maksadina ermende basariya ulastirmasini dilerim. Bu nedenle bu vasiyetimi senin için yazdim ve bununla birlikte bu konuyu saglamlastirmaya koyuldum.
Ey aziz oglum, vasiyetimden uyacagin seylerin bence en sevimlisi, Allah'tan çekinmen, ilahi farizalari eda etmekle yetinmen ve senden önce gelip geçen atalarinin ve dindaslarindan salih kisilerin yolunu tutmandir. Çünkü senin bakip durumunu gözden geçirdigin gibi onlar da kendi durumlarina bakip dikkat ettiler; senin düsündügün gibi onlar da düsündüler; sonra aldiklari netice onlari, bildiklerini almaya ve mükellef olmadiklari seylerden kaçinmaya sürükledi. Ama eger nefsin, onlarin bildikleri gibi bilmeden onlarin sünnetini kabul etmeye hazir olmazsa, bu ilimleri anlama ve ögrenme yoluyla talep et, süphelere düserek, husumetleri çogaltarak degil. Böyle bir ise girismeden önce Allah'tan bu ugurda yardim iste; seni muvaffak kilmasi için O'na yönel; seni süpheye sokacak ve sapikliga sevk edecek her süpheli isi terket. Gönlünün ariliga ulasip da kabul etmeye hazir bulunduguna, düsüncenin kâmil olup toplanarak bu yolda tek bir amaca sahip olduguna yakin ettiginde sana açikladigim seylere bak; eger sevdigin sekilde düsüncen henüz halislesmemisse bilmelisin ki, geceleyin gözü görmeyen kimse gibi bilmeden adim atmaktasin. Bilmeden adim atan ve hakla bâtili birbirine karistiran birisi dini dileyen olamaz. Bu durumda el çekip durmak daha dogrudur. Bu konuda ilk ve son sözüm sudur:
Sana kendi ilahimi, senin ilahini, senin ilk ve son babalarinin ilahini, göklerin ve yeryüzü ehlinin Rabbini layik oldugu ve sevdigi bir sekilde (makamina layik olan hamt ile) övüp hamt ediyor ve Allah-u Teâla'dan bizim tarafimizdan Peygamber'e, onun Ehl-i Beyt'ine ve bütün peygamberlere, tüm salavat gönderenlerin salavatinca salavat göndermesini niyaz eder ve O'ndan bizi dua etmeye muvaffak kildigi seylerde bize olan nimetini, icabetiyle kâmil etmesini dilerim. Çünkü salih isler O'nun nimeti ile tamamlanir.
Ey oglum, tavsiyelerimi iyice anla. Bil ki, ölümün sahibi yasayisin da sahibidir; yaratan öldürendir; yok eden tekrar diriltendir; dert veren derdi giderendir. Dünya, Allah'in nimetler verip ve sinamalara ugratarak, ahirette karsilik vermesi veya Allah Tebareke ve Teâlâ'nin bizim bilmedigimiz diger birtakim seyleri takdir etmesinden baska bir sey degildir. Bunlardan biri sana agir gelirse (iyice tasdik edemedigin takdirde) onu kendi cehaletine hamlet; çünkü sen önce cahil (bilgisiz) olarak yaratildin; sonra bilgi sahibi oldun. Nice seyler vardir ki bilemezsin; o konuda saskinliga düsersin; gözün görmez olur da sonra görür, anlarsin. Seni yaratana, sana rizk verene, senin yaratilisini düzgün bir hale getirene sigin, ümidin ve ilgin O'na ve korkun da O'ndan olsun.
Bil ki, ey aziz oglum, hiç bir kimse noksan sifatlardan münezzeh olan Allah'tan, bizim Peygamber'imizin salla'llâhu aleyhi ve alih haber getirdigi gibi haber getirmemistir. Buna göre, bir önder ve bir kurtulus kilavuzu olarak ona razi ol ve gönül ver.
Ben sana ögüt vermede kusur etmiyorum; sen de her ne kadar dikkat edersen et, benim kadar hayrini görüp anlayamazsin.
Sunu bil ki, ey aziz oglum, eger Allah'in ortagi olsaydi, O'nun da peygamberleri gelirdi sana; O'nun da tasarruf ve kudret eserlerini görürdün; O'nun da sifatlarini ve islerini tanirdin. Fakat kendisini vasiflandirdigi gibi O bir Allah'tir; kudretinde ve ilahliginda O'nunla ziddiyet ve husumet edecek bir varlik yoktur; her varligin yaraticisi O'dur, rabblik makami, gönülle veya gözle kavranmaktan çok yücedir. Bunu böyle bildiginde (Allah'i böyle tanidiginda) o zaman da senin gibi kadri küçük, kudreti az, aczi çok, Rabbine ihtiyaci fazla olan kisinin nasil hareket etmesi gerekiyorsa, O'na itaat etmekte, O'ndan korkup gazabindan çekinmek hususunda öyle davran. Çünkü O, seni güzel seylerden baska bir seye emretmemis, çirkin seylerden baska bir seyden de men etmemistir.
Ey oglum, sana dünyaya, dünya ahvaline, onun zevaline, ehlinin ebedi olmayisina (halden hale girisine) dair haberler verdim; ahiretten, ahiret ehli için hazirlanan seylerden de seni haberdar edip bu konuda örnekler getirdim.
Dünyaya basiretle bakan (ve dünya halini bilen) kimseler yikik dökük, kitlik ve darlik içinde olan bir yerden, bayindir ve iklimi iyi olan bir yeri kasdedip yola düsen topluluga benzerler; onlar sonunda yerlesecekleri genis, hos mu hos olan evlerine varmak için yolun zahmetine katlanirlar, dostlarin ayriligina dayanirlar, yolculugun uyku ve yiyecek sikintisi gibi birçok güçlüklerine sabrederler; onlar bunlarin hiç birisinden herhangi bir aci duymaz ve bu yolculugun masrafini zarar ve ziyan olarak kabul etmezler. Onlar için kendilerini konaklarina yaklastiracak seyden daha sevimli bir sey yoktur.
Dünyaya aldanan kimseler ise verimli, nimeti bol, mâmur bir konaktan, kitlik ve kupkuru bir yere göç ettirilen topluluga benzerler. Onlara, önce bulunduklari yerden ayrilmak ve ansizin öyle bir yere gelmekten daha korkunç ve kötü bir sey olamaz.
Ben seni çesitli bilgisizliklerden dolayi, kendini alim bilmemen için daha önceden kinadim ki, bildigin bir seyle karsilastiginda onu büyük saymayasin. Çünkü alim bir kimse bildigini, bilmedikleri seyler karsisinda pek az görür. Bu yüzden kendisini cahil bilip, neticede ilim tahsil etmede daha çok çaba gösterir; daima onu ister, ona ilgi duyar, onu arar durur. Ilim ehlinin karsisinda mütevazi olup ona yönelir. Susmaya sarilip, hata yapmaktan çekinir, ondan utanir. Bilmedigi bir meseleyle karsilastiginda da onu inkâr etmez; çünkü önceden nefsi kendi cehaletine ikrar etmistir. Cahil kimseyse bütün cehaletiyle birlikte kendisini alim sayar; reyini yeterli görür; daima alimlerden uzaklasir; onlari ayiplayip durur; onunla muhalefet edenleri, hata ettin diyerek dislar; bilmedigi her seyi sapiklik sayar; bilmedigi bir meseleyle karsilastiginda onu inkâr ve tekzip eder; cehaleti yüzünden: Ben onu böyle bilmiyorum, böyle olduguna inanmiyorum, böyle oldugunu sanmiyorum, bu söz de nereden çikti? der durur. (Bu sözlerle onun batil oldugunu söylemek ister.) Bütün bunlar kendi görüsüne (yersiz olarak) itimat ettiginden ve kendi cehaletini pek az tanidigindan ileri gelir. Böylece, bilmedigi konularda yanilgiya düstügü için, sürekli cahilliklerle basbasa kalir ve (yeni) cahillikler arar; hakki inkâr edip, cehalet içinde sasirip kalir; ilim talep etmekten böbürlenerek kaçinir.
Ey oglum, vasiyetimi iyice anla ve nefsini, kendinle baskalari arasinda bir tarti (ölçü) haline getir; kendin için sevdigin, diledigin seyi baskalari için de sev, dile; kendin için istemedigin seyi onlar için de isteme. Nasil zulme ugramayi istemezsen, sen de kimseye zulmetme. Nasil sana iyilik yapilmasini istiyorsan, sen de iyilik et. Baskasinda çirkin buldugun seyi kendin için de çirkin bul. Digerlerine davrandigin gibi onlarin da sana davranmasina razi ol. Bilmedigin seyi söyleme; hatta bildigin seylerin de hepsini açiga vurma. Sana söylenmesini istemedigin seyi, sen de baskalarina söyleme. Bil ki, kendini begenmek, hakka ters düstügü gibi ayni zamanda akillarin da afetidir. Dogru yola hidayet edildin mi, Rabbine karsi daha da fazla egil, husu et.
Bil ki, önünde uzak mi uzak, çetin mi çetin, korkunç mu korkunç bir yol var; o yol için hazirlikli olmaktan baska çaren yok. Gücün yettigi kadar azik al ve sirtindaki yükünü hafiflet. Gücünün üstünde olan yükü yüklenme. Yüklenirsen sana agirlik verir, vebal getirir. Senin azigini yüklenecek ve muhtaç oldugunda sana geri verecek yoksul birisini buldun mu bunu ganimet bil. Durumun iyiyken senden borç isteyen bir kimseyi ganimet bil; ödeme vaktini de darliga düstügün zamana birak.
Bil ki, önünde sarp bir geçit var; istesen de istemesen de o geçitten ya cennete dogru gideceksin ya da cehennemi boylayacaksin. Bu geçitte yükü hafif olanin hali, yükü agir olandan çok daha iyidir; öyleyse konmadan önce kendine konak hazirla.