Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İMAMET SORUMLULUĞU

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    İMAMET SORUMLULUĞU

    Kûfe'nin en kötü şartlar altında varlığını sürdürdüğü bir zamanda Emir-ul Müminin (a.s.) şehid edildi. Kûfeliler Camel savaşında, eskiden beri rekabette bulundukları Basralılara , karşı zafere ulaştılarsa da çok geçmeden, Sıffîn savaşında gösterdikleri şecaat ve yiğitliklere rağmen zafere tam bir adım (kalmışken düşmanın oyununa kapılıp ağır bir şekilde yenildi­ler, hem de çok öncelerden beri Küfe için korkunç bir rakip sayılan Şamlılar karşısinda. Şimdi Küfe, gerçek İslam ve | onun yürürlüğe sürülmesi için başlarında (cahiliyet sembolü) Muaviye bulunan Şam ordusuyla savaşmaktaydı ama taviz vermelerinden, za'f göstermelerinden dolayı onların varlığını kabullenmekle kalmayıp üstünlüklerine bile boyun eğdiler.

    Bu, sadece işin başlangıcı idi; Kûfe'de mevcut olan- bu depresyon ve küçümsenme duygusu, Harici adında yoz-faşmış ve inatçı bir grubun çıkmasına neden olmuştu. Bun­lar, Muaviye tarafından önerilen "Kur'an'ın hakimiyeti"ni Emir-üi Müminin (a.s.)'a kabullendirmeme direndiler ama, yâptıkları işin reaksiyonunu görünce İmamı, haince tenkit, itiraz ve ithamlar yağmuruna tuttular. Neticede Kûfeliler sahip oldukla­rı silahları kendilerine karşı kullandılar ve böylece Kûfe'nin birlik ve bütünlüğüne başka bir derin darbe de inmiş oldu.

    Küfe, içinde olduğu bu şartlar altında işini yürütemez, ol­du. Emir-ul Müminin (a".s.) Kûfelileri Muaviye'yle savaşmaya hazırlamak ve İslamın mukaddes vücudundaki bu kanser urunu kazımak için her ne kadar ısrar ettiyse de, bunlar ken­dilerinden bir rağbet göstermediler; hiç, hatta Irak'ı savun­maya bile katlanmadılar. Muaviye'nin vali ve komutanları durmadan Irak'a tecavüz ediyor, Kûfeliler ise, buna karşılık hiç bir tepki göstermiyorlardı. Ne İmamın nasihatları ve ne de sert çıkışları onların aklını başlarına getiremedi. Çünkü Kûfelilerin tembellik ve saflıklarının doğurduğu bu ruhsal za'f, onları herhangi bir hareketlenmeden aciz ve felç etmiş bulunuyor­du.

    İmam, Küfe'de ve böyle acı şartlar içinde şehid edildi. Bu şehadetin mazlumiyeti toplumda bir dalga coşturmasına rağmen Kûfeliler, ihtilafları ve ne yapacaklarını bilmemeleri neticesinde felakete uğramış, Muaviye ve Şam ordusu da ay­nen bir kâbus gibi Iraklıları öyle bir vahşete düşürmüştü ki Emir-ül Müminin (a.s.)'ın mukaddes cesedi gizlice toprağa gömüldü ve o hazretin defnolunduğu yeri herkesten gizlediler ve nitekim şia imamları Ali (a.s.)'ın mezarını halka gösterdiler.

    Bu mazlumiyet dalgası, Kûfeliler arasında güçlü bir tepki yarattı. Irak zayıflatılmış, sarsılmıştı doğru; ama bu tezlikte Şam rejiminin zulmüne boyun eğmiyor ve bu kolaylıkla Şam'a teslim olmayı kendileri için bir leke ve yüz kızartısı ola­rak görüyorlardı; ve bu nedenle aniden toplanıp dikkatleri kendine çeken nisbeten güçlü bir teşekkül ve yapılanma Kü­fe'de meydana geldi. Şimdi Kûfeliler, biat etmek için Emir-ül Müminin (a.s.)'ın planlarını uygulayacak ve onun siyasetini iz­leyecek bir önder peşindeydiler. Ali (a.s.)'ın oğlundan başka hiç bir kimse bu yolu sürdürmeye layık olmadığından İmam Hasan (a.s.)'a biat ettiler ve sırf Muaviye'yle savaşmak şartıy­la kendisine biat ettiklerine ısrar ettiler. Fakat İmam onları denemiş olduğundan dolayı -kendi maslahat gördüğüne amel etme- şartıyla hatta bir takım koşullar gereğince Mua­viye ile barış etmeye mecbur olsa bile kimsenin itiraz hakkı olmadığına dair onların biatini kabul etti.

    Bu defa da Irak halkı ilk etapta ciddi ve kesin bir karara vardılar ama her zaman olduğu gibi kısa bir süre geçtikten sonra kararlarından dönüp kabullenmekten çekindikleri leke ve yüz kızartısını kolaylıkla kabul ettiler.

    (Bazı hususlara değinmeden biraz ileri atıldık) İmama biat etmek, imamın topluma önderlik etmedeki meşhur liya­kat ve kabiliyetine ilaveten, esasen o hazretin imameti ve liyakati hususundaki peygamber (s.a.a.) ve Ali (a.s.)'ın tekitle­rinden kaynaklanmaktaydı. .

    Rasulullah (s.a.a.) İmam Hasan (a.s.)'ın ve kardeşinin hakkında şöyle buyurmuşlardı:

    "Hasan (a.s.) ve Hüseyn (a.s.) ister imamet görevlerini yerine getirsinler, ister bazı engel veya maslahatlardan dolayı yapmasınlar her ikisi de imamdırlar."15

    Emir-ül Müminin (a.s.) de o hazreti kendi halifesi olarak tayin buyurmuştu ve İmam Hasan (a.s.) da Muaviye'ye yaz­dığı bir mektupda şöyle belirtmiştir:

    "Emir-ül Müminin (a.s.) dünyadan göçerken, beni ken­dinden sonraki hükümete halife tayin buyurdu."16

    Abdullah b. Abbas halkı o hazrete biat etmek için davet etmek istediğinde şöyle dedi:

    "Bu şahıs, peygamberinizin evladı ve imamınızın vasiyyi ve halîfesidir; kendisine biat edin."17

    O hazrete biat etmek isteyen Kûfe'nin ileri gelenlerinden bir grubu onun, babasının hâlifesi olduğuna dayandılar:

    "Sen, babanın halifesi ve vasiyyisin; biz de senin emrin-deyiz."18 ,

    Bu yukarıdaki sözler, Hasan Mücteba'nın (a.s.) babası tarafından imametini ve vasiyy oluşunu gösteren delillerinden bir .kaç örnektir sadece.19

    imam, biat edilen günün ertesi, Kasitine karşı koymak için halkı hazırlamaktan ibaret olan asıl hareketini başlattı.






    15) Keşf-ül Ğummet (İrbili), c: 2, s: 159/İrsad (Şeyh Müfîd), s: 220.

    16) Mekatil-ut Talibin (el-İsfâhani), s: 55/Muruc-uz zeheb (Mes'udi), ı, C: 2, s: 432.

    17) Mekatil-ut Talibin (el-İsfahani), s: 34/A'lam-ul Vera (Tabersi), s: 208.

    18) Bihar-ul Envar (Allame Meclisi) c: 44, s: 43.

    19) el-Hayat-us siyasiyye lil-imam-il Hasan (Allame Seyyit Cafer Murtaza), s: 47 ve sonrasına bakınız.



YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X