Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İmam Seccad (a.s),dan ibretli öyküler

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: İmam Seccad (a.s),dan ibretli öyküler

    Çölde Bir Çocuk İbrahim b. Edhem şöyle diyor:
    Kafileyle birlikte çölde hareket ediyordum. Bir ihtiyaçtan dolayı kafileden uzaklaştım. Aniden bir çocuğun tek başına hareket ettiğini gördüm. Kendi kendime dedim ki: Sübhanellah! Susuz ve otsuz bu çölde bu çocuk ne yapıyor?
    Onun yanına varıp selam verdim. Selamımın cevabını verdi. Ona: “Nereye gidiyorsun?” diye sordum.
    Çocuk cevaben: “Allah’ın evinin ziyaretine” dedi.
    Dedim ki: “Azizim, sen küçüksün, Allah’ın evinin ziyareti henüz sana farz kılınmamıştır.”
    Çocuk: “Benden daha küçük olan çocukların öldüğünü görmemiş misin?” dedi.
    Dedim ki: “Azık ve bineğin nerde?”
    Çocuk: “Azığım takva, bineğim ise ayaklarımdır; işte bu azık ve binekle mevlamın yanına gidiyorum” dedi.
    Dedim ki: “Seninle birlikte hiçbir yiyeceğin olduğunu görmüyorum!”
    Çocuk: “Ey yaşlı adam! Acaba bir kimse seni evine davet ettiğinde, senin onun evine yemek götürmen doğru olur mu?” dedi.
    Ben de cevabında: “Hayır” dedim.
    Çocuk: “Beni evine davet eden, benim ekmeğimi ve suyumu verecektir” dedi.
    Dedim ki: “Acele et de kafileye yetişesin.”
    Çocuk: “Bana gayret etmek, O’na (Allah’a) ise beni (hedefime) ulaştırmak gerekir. Allah-u Teâla’nın şöyle buyurduğunu duymamış mısın?: “Bizim uğrumuzda cihad (gayret) edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla birliktedir.”[26]
    Onunla konuştuğum sırada güzel simalı ve beyaz elbiseli bir genç gelerek o çocuğa selam verdi ve o onunla görüştü. Ben o gence dönerek: “Sana bu güzelliği ve hoş ahlakı veren Allah için söyle, bu çocuk kimdir?” dedim.
    Cevabımda şöyle dedi: “Bunu tanımıyor musun? O Ali b. Hüseyin b. Ali (Zeyn’ul-Abidin)’dır. Onu bırakıp Ali b. Hüseyin’e yönelerek: “Babalarının hakkı hürmetine söyle, bu genç kimdir?” diye sordum. Buyurdu ki: “Tanımıyor musun? Bu, kardeşim Hızır’dır. Her gün gelip bize selam veriyor.”
    Sonra O Hazrete dönerek şöyle dedim: “Sana değerli babalarının hakkı için yemin veriyorum ki söyle; bu kupkuru çölü, yol azığı olmadan nasıl kat ediyorsun?”
    Buyurdu ki: “Azığım vardır; bu azık ise dört şeydir.”
    “Onlar nedir?” dediğimde şöyle buyurdu: “O dört şey şunlardır:

    1- Ben dünyayı bütün güzellikleriyle birlikte Allah’ın mülkü biliyorum.
    2- Bütün yaratıkları Allah’ın kulları ve ailesi olarak görüyorum.
    3- Sebep ve rızkları Allah’ın elinde görüyorum.
    4- Allah’ın kaza ve kaderini, O’nun her yerinde geçerli ve cari biliyorum.
    Dedim ki: “Ne de güzel azık! Siz bu azıkla ahiret çöllerini kat edersiniz, sizin için dünya çöllerini kat etmek neymiş!” [27]

    18- İmam (A.S)’ın Hermele Hakkındaki Bedduası

    Minhal şöyle diyor:
    Allah’ın evini ziyaret ettikten sonra Medine’ye döndüm. Medine’de İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın yanına vardım. İmam (a.s) konuşma esnasında bana hitaben: “Minhal! Hermele ne haldedir?” diye sordu.
    Ben de cevabında: “Ben gelirken o Kufe’de idi” dedim.
    İmam (a.s) ellerini göğe doğru kaldırarak onun hakkında üç defa şöyle dedi: “Allah’ım! Ateşin sıcaklığını Hermele’ye tattır!”
    Minhal sözünün devamında şöyle diyor:
    Ben Medine’den dönüp Kufe’ye vardığımda, Muhtar’ın kıyam ettiğini gördüm. Ben birkaç gün evde dostların gelip gitmesiyle meşgul olduktan sonra bir bineğe binerek Muhtar’ı görmeye gittim. Evin dışında Muhtar’la mülakat ettiğimde şöyle dedi: “Minhal! Neden hükümetimizin bayrağı altına gelmiyorsun ve neden bizimle yardımlaşmıyorsun?”
    Cevabında dedim ki: “Mekke’ye gitmiştim, şimdi sizin hizmetinizdeyim.”
    Daha sonra Muhtar’la birlikte hareket ettim, yol esnasında konuşmakla meşgul olduk. Nihayet Kufe’nin Kenase mahallesine yetiştik. Muhtar orada biraz durdu, sanki bir şeyi bekliyordu. Muhtar, Hermele’nin nereye sığındığından haberdar olmuştu. Birkaç memuru, onu yakalamak için gönderdi. Çok geçmeksizin bir grup adam koşarak gelip şöyle dediler:
    “Emir (komutan)! Müjde! Hermele yakalandı. Biraz sonra Hermele’yi getirdiler. Muhtar’ın gözü Hermele’ye ilişince şöyle dedi: “Allah’a şükürler olsun ki, beni sana musallat etti.”
    Sonra şöyle dedi: “Deve öldüren, deve öldüren getirin!”
    Deve öldüren satırı getirdiklerinde, Hermele’nin ellerinin kesilmesini emretti. Hemen Hermele’nin ellerini kestiler.
    Sonra şöyle dedi: “Onun iki ayaklarını da kesin.”
    Hermele’nin iki ayaklarını da kestiler.
    Sonra: “Ateş getirin! Ateş getirin!” diye bağırdı.
    Bir miktar kamış getirerek Hermele’yi o kamışların arasına bırakıp o kamışları yaktılar.
    Ben taaccüple: “Sübhanellah!” dedim.
    Muhtar bu sözü duyunca şöyle dedi: “Sübhanellah demek iyidir ama sen ne için bu zikri söyledin?”
    Cevabında şöyle dedim: “Emir! Ben Mekke’den dönerken Medine’de İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın huzuruna vardım, İmam (a.s) bana: “Hermele ne haldedir?” diye sordu. Ben de cevabında: “Ben gelirken o Kufe’de idi” dedim. İmam (a.s) ellerini göğe doğru kaldırdı ve Hermele hakkında beddua ederek üç kez şöyle dedi: “Allah’ım! Ateşin sıcaklığını Hermele’ye tattır.”
    Muhtar: “İmam Zeyn’ul-Abidin’in bu sözü buyurduğunu bizzat sen kendin mi duydun?” diye sordu.
    Cevabında: “Allah’a andolsun ki bu şekilde buyurduğunu duydum” dedim.
    Muhtar, bineğinden inerek iki rekat namaz kıldı ve secdeye kapandı. Daha sonra kalkarak bineğine bindi…[28]

    Yorum


      #17
      Ynt: İmam Seccad (a.s),dan ibretli öyküler

      cin Çarpmış Bir Kızİmam Muhammed Bakır (a.s)’dan şöyle buyurduğu naklediliyor:
      Ebu Halid Kabolî bir süreden beri İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın yanında hizmet ediyordu. Bir gün O Hazret’e annesini çok özlediğini söyledi ve onu ziyaret için izin istedi. İmam (a.s) buyurdular:
      “Yarın Şam ehlinden, makam, mevki ve mal varlığına sahip bir adam, cin çarpmış bir kızıyla doktora başvurmak için buraya gelecek. O, kızının iyileşmesi için malını harcamaya hazırdır. O geldiğinde sen herkesten önce git ve de ki: “On bin dirhem alır, onu iyileştiririm.” O adam senden emin olunca parayı sana verecek.”
      Ertesi gün adam kızıyla geldi ve doktor aramağa koyuldu. Ebu Halid ona; “Ben onu, bir daha durumu değişmemek üzere iyileştirir ve karşılığında da on bin dinar alırım” dedi.
      Kızın babası parayı ödeyeceğine dair söz verdi. İmam (a.s), Ebu Halid’e adamın hile yapacağını ve sözünde durmayacağını söyledi. Daha sonra buyurdu: “Git, kızın sol kulağını tut ve de ki: Ey Habis! (Şeytan)! İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) bu kızın bedeninden, bir daha dönmemek üzere dışarı çıkmanı istiyor.”
      Ebu Halid de söylenenleri yapınca, habis Şeytan dışarı çıktı ve kız iyileşti. Sonra babasından malı isteyince, adam o tarafa bu tarafa atmağa başladı. Adam parayı vermemek için direndiğinde, Ebu Halid olayı İmam (a.s)’a anlattı. İmam (a.s); “Sana hile yapacağını söylememiş miydim” dedi ve ekledi: “Yarın kızın rahatsızlığı geri dönecek. Şam’lı tekrar yanına gelince de ki: Vaadine vefa etmediğin için hastalık geri döndü. Şimdi eğer on bin dirhemi Ali (Zeyn’ul-Abidin -a.s-)’a teslim edersen, ben onu iyileştiririm ve bir daha hastalığı geri dönmez.”
      Ertesi gün olay aynı şekilde cereyan etti ve kız iyileşti. Ebu Halid de malı alarak annesinin ziyaretine gitti.[30]

      Yorum


        #18
        Ynt: İmam Seccad (a.s),dan ibretli öyküler

        Cafer-İ Kezzab’dan Haber

        Ebu Halid-i Kaboli diyor ki:
        İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) Cafer-i Kezzabı anarak şiddetli bir şekilde ağladı ve buyurdu:
        “Adeta Cafer-i Kezzab’ı görüyorum ki, zamanının tağutunu, gaipte ve Allah’ın hıfzı altında olan velisini ve O’nun ailesini teftiş etmeğe mecbur etmiştir. Onun bu işi, O hazretin doğumuna olan cehaletinden, O’nu öldürmeğe olan hırsından ve O’nun mirasına göz dikmiş olduğundan dolayıdır; o haksız yere O’nun malını almak istiyor.”
        Ebu Halid arzetti: “Ey Allah Resulünün oğlu! Bu iş gerçekleşecek mi?
        İmam (a.s) buyurdu: “Evet! Allah’a andolsun ki bu emir, bizim yanımızda bulunan sahifede yazılıdır.”[31]

        22- Ömer B. Abdulaziz

        Abdullah b. Ata-i Temimi diyor:
        Mescitte İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’la birlikteydim. Bu sırada Ömer b. Abdülaziz, ayağında gümüş bağlı bir naleyn olduğu halde oradan geçti. O en şakacı gençlerden biriydi. Hazret ona baktı ve buyurdu: “Ey Abdullah b. Ata! Bu nimet içerisinde olan kişiyi görüyor musun? Bu, halkın önderi olmadıkça ölmeyecektir.”
        Arzettim: “Bu mu halife olacak?”
        Buyurdular: “Evet, ama çok geçmeden ölecektir. Öldüğünde, gök ehli ona lanet okuyacak ama yer ehli onun için mağfiret dileyecekler.”[32]

        23- Peygamber (S.A.A)’in KılıcıEbu Halid-i Kabolî şöyle diyor:
        Peygamber (s.a.a)’in kılıcını Ali b. Hüseyin (a.s)’dan sormak için O’nun yanına gittim. Hazret beni görünce buyurdular: “Ebu Halid! Peygamber (s.a.a)’in kılıcını sana göstermemi istiyor musun?”
        Arzettim: “Yemin ederim ki, bundan başka bir amaçla buraya gelmiş değilim; siz kalbimden haber verdiniz.”
        Daha sonra büyük çantayı istedi ve kılıcı bana gösterdi.[33]

        24- İmam Bakır (A.S)’ın İlmi Neşretme Zamanı

        Kasım b. Avf şöyle diyor:
        İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s) bana buyurdular ki:
        “Sakın ilim talep etmek için başkasının kapısına gitme. İlmi burada aramak gerekir. Benim ölümümden yedi yıl sonra, Allah-u Teala Fatıma (a.s)’ın evlatlarından bir genci seçer, ilim ve hikmet O’nun sinesinde, otun yağmurdan bittiği gibi biter.”
        Kasım ekliyor: “Ali b. Hüseyin (a.s) vefat ettiğinde, söylenen gün, hafta, ay ve yıldan (tarihten) ne bir gün eksik ve ne de bir gün fazla olmaksızın İmam Muhammed Bakır (a.s) ilmi neşretmeğe başladı.”[34]

        Yorum


          #19
          Ynt: İmam Seccad (a.s),dan ibretli öyküler

          İmam Hüseyin (A.S)’ın Hareminden Haber Vermesi

          İmam Rıza (a.s) babalarından naklen İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:
          “Adeta İmam Hüseyin (a.s)’ın kabrinin üzerinde saray misali yapıların yükseldiğini, kabrinin etrafında pazarların kurulduğunu ve çok geçmeden etraftan O’nun ziyaretine geldiklerini görür gibiyim. O dönem, Mervan Oğulları hükümetinin sona erdiği dönemdir.”[37]

          27- Muhtar’ın Kıyamından Haber

          Hz. Zeyn’ul-Abidin (a.s)’ın ashabı dediler ki: “Ey Allah Resulünün oğlu! Emir’ul-Müminin Ali (a.s), Muhtar’ın kıyamından haber verdi, ama kimi öldüreceğini ve ne zaman öldürüleceğini haber vermedi. İmam (a.s) buyurdu: “Emir’ul-Müminin (a.s) doğru buyurmuştur. Acaba bu işin ne zaman gerçekleşeceğini size haber vereyim mi?”
          Ashap: “Evet, haber ver” dediler.
          İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Bu tarihten itibaren üç yıl sonra falan gün gerçekleşecek ve yakında filan gün İbn-i Ziyad ve Şimr’in başlarını getirecekler ve biz onları önümüze koyup yemek yiyeceğiz ve onlara bakacağız.”
          İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s), Muhtar, Ümeyye oğullarını öldürdüğü gün ashabıyla birlikte sofranın başında oturmuşlardı. İmam (a.s) onlara şöyle buyurdu: “Kardeşler! Gönlünüz şad olsun, yiyin, için. Zira siz yemek yiyorsunuz, Ümeyye oğullarının zalimleri ise biçiliyorlar.”
          Ashap: “Nerede?” diye sordular.
          İmam (a.s) buyurdu: “Filan yerde Muhtar onları öldürüyor ve yakında filan gün o iki başı bize getirecekler.”
          O gün Hz. Zeyn’ul-Abidin (a.s) namazını kılıp sofraya oturmak istediğinde başları getirdiler. İmam (a.s)’ın gözü onlara ilişince secdeye kapanarak şöyle dedi: “Allah’a hamdolsun ki, bu başları bana gösterene kadar beni yaşattı.”[38]

          28- Abdulmelik’e Mektup
          Haccac b. Yusuf, Abdulmelik’in saltanatı zamanında ona şöyle bir mektup yazdı: “Eğer saltanatının devam etmesini istiyorsan, Ali b. Hüseyin’i öldür!..”
          Abdulmelik mektubun cevabında şöyle yazdı:
          “Bismillahirrahmanirrahim. Emma ba’d. Beni, Haşim Oğullarının kanlarını dökmekten uzak tut ve bu kanları koru; çünkü ben, Ümeyye Oğulları onların kanlarını dökmekte aşırı gittiklerinden çok geçmeksizin Allah’ın onların devletlerini yok ettiğini gördüm.”
          Sonra mektubu, sırrı ve gizli olarak Haccac’a gönderdi. Aynı saatte İmam Seccad (a.s) da Abdulmelik’e şöyle bir mektup yazdı:
          “Haşim Oğulları’nın kanlarını koruma hususunda yazdığın mektubu biliyorum. Allah senin bu işini beğendi, saltanatını sabit ve ömrünü uzun kıldı.”
          İmam (a.s) bu mektubu aynı saatte hizmetçisiyle Mekke’den ona gönderdi. Abdulmelik mektubun tarihinin, kendi mektubu ile aynı olduğunu görünce, O hazretin doğru sözlü olduğunu anladı ve bu amelinden hoşnut oldu. Daha sonra İmam (a.s)’a büyük ve değerli hediyeler gönderdi ve; “Kendin veya dostların için bir isteğin olursa bana yaz” diye ricada bulundu.
          Hazret mektubun cevabında şöyle yazdı:
          “Peygamber-i Ekrem (s.a.a) rüyada yanıma geldi ve senin Haccac’a gönderdiğin mektubu bana gösterdi ve bu işinden dolayı teşekkür etti.”[39]

          29- Kendi Şahadetinden Haber Vermesi


          İmam Sadık (a.s) buyuruyor:
          Hz. Ali b. Hüseyin (a.s), vefat gecesi oğlu İmam Bakır (a.s)’a buyurdular: “Oğulcağızım, abdest almak için biraz su getir.”
          Ben kalkıp su getirdiğimde; “Bu suyu istemiyorum; çünkü içerisinde ölü hayvan vardır” buyurdular.
          Işık getirdiğimde, suyun içinde bir fare ölüsü olduğunu gördüm. Gidip ayrı bir su getirdim, buyurdular ki: “Oğlum, bu gece, bana ölüm vaat edilen bir gecedir.”
          Sonra devesi için bir ahır yapmalarını ve yemini zamanında vermelerini sipariş etti. Hazretin vefatından sonra deveyi ahıra koymuşlardı. Çok geçmeden dışarı çıkıp O hazretin kabrinin yanına geldi. Yüzünü O hazretin kabrine sürüyor, ses çıkarıyor ve gözlerinden yaşlar akıyordu. Durumu İmam Bakır (a.s)’a haber verince gelerek şöyle buyurdu: “Sakin ol, şimdi kalk; Allah sende bereket kılsın.”
          Deve kalktı ve artık tahammülsüzlük yapmadı. İmam (a.s) buyurdu: “Babam ona binip Mekke’ye gidiyordu. Kırbacını yüküne bağlar ve Medine’ye varıncaya kadar ona bir kırbaç bile vurmazdı.”[40]

          30- İmam Ve Müneccim

          İmam Zeyn’el-Abidin (a.s) yaranlarıyla birlikte olduğu bir vakit, bir şahıs O hazretin yanına geldi. İmam (a.s) ona; “Sen kimsin?” diye sordu.
          O adam: “Müneccim ve yıldız bilimcisiyim.”
          İmam (a.s) ona bakarak: “Acaba seni, içeri girdiğin andan şimdiye kadar (yani birkaç dakikalık süre içinde) on dört bin alemi gezmiş olan birisine hidayet edeyim mi?”
          Müneccim: “O kimdir?”
          İmam (a.s): “Eğer istiyorsan, bugün yediğin ve zahire olarak evde sakladığın şeyi sana haber vereyim?”
          Müneccim: “İstiyorum.”
          Hazret: “Bugün soğuktan ölmüş olan çekirgeleri yedin ve evinde, üç dinarı evde yapılmış olan yirmi dinar vardır.”
          Müneccim (İmam’ın bu sözünü duyunca): “Şahadet ediyorum ki, sen Allah’ın yeryüzündeki büyük hücceti ve kelimesisin.”
          İmam (a.s) da şöyle buyurdu: “Sen de bir dostsun ki, Allah iman etmen için kalbini denedi ve sen de iman ettin.”[41]

          31- İmam Mehdi (A.S)’dan Haber

          Said b. Cubeyr diyor:
          İmam Zeyn’ul-Abidin (a.s)’dan şöyle buyurduğunu duydum:
          “Bizim Kâim’imizde (Hz. Mehdi’de) peygamberlerin sünnetlerinden birkaç sünnet vardır. Adem’den, Nuh’tan, İbrahim’den, Musa’dan, İsa’dan, Eyyup’tan ve Muhammed (s.a.a)’den. Adem ve Nuh’tan olan sünnet, uzun ömürdür; İbrahim’den olan sünnet, gizli doğmasıdır; Musa’dan olan sünnet, korku ve gaybettir; İsa’dan olan sünnet, kendisinden sonra halkın görüş ihtilafları içinde olmasıdır; Eyyup’tan olan sünnet, imtihandan sonra ferec ve genişliktir; Muhammed (s.a.a)’den olan sünnet ise, kılıç ile kıyamdır.”[42]

          Yorum


            #20
            Ynt: İmam Seccad (a.s),dan ibretli öyküler

            --------------------------------------------------------------------------------

            [1]- Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 116.

            [2]- Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 142

            [3]- Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 67



            [4]- Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 81.



            [5]- Bihar’ul-Envar, c. 46, s. 65

            [6] Âl- i İmran/134

            [7] - Bihar, c. 46, s. 54.

            [8] - Bihar, c. 46, s. 60.

            [9] - Bihar, c. 48, s. 135.

            [10]- Muhammed/2, Ra’d/25, Bakara/27.

            [11] - Bihar, c. 74, s. 196 ve 208; c. 78, s. 137 (Az bir farklılıkla).

            [12] - Bihar, c. 46, s. 75.

            [13] - Âl- i İmran/33.

            [14] - Bihar, c. 46, s. 68; c. 69, s. 348; c. 71, s. 398, 413, c. 80, s. 329

            [15] - Bu kaside, kırk beyittir; bunların hepsi Bihar’ul-Envar kitabının, c. 46, s. 125’de nakledilmiştir. Biz sadece birkaç beytini aktardık.

            [16] - Bihar, c. 46, s. 125

            [17] - Bihar, c. 46, s. 68

            [18] - Bihar, c. 78, s. 160

            [19] - Şura / 23

            [20] - İsra / 26

            [21] - Ahzab / 33

            [22] - Bihar, c. 45, s. 155-166. (Az bir farklılıkla.) Şimdi de bu ayetleri defalarca okumalarına rağmen gerçek manalarını anlamayan milyonlarca nice cahil ve hatta sözde alim insanlar vardır. Bunları aydınlatmak hepimizin görevidir. M.

            [23] - Al-i İmran Sure'sinin 28 ayetine işarettir.

            [24] - A'raf / 200

            [25] - Bihar, c. 6, s. 223

            [26] - Ankebut / 69

            [27] - Bihar, c. 46, s. 38

            [28] - Bihar, c. 45, s. 332

            [29] - Emali-yi Şeyh Saduk, 69. Meclis, h. 3

            [30] - Rical-i Keşşî, s. 121, h. 193

            [31] - İsbat’ul-Hudat, c. 5, s. 224

            Bu sahife, Peygamber (s.a.a)’in dilinden Hz. Ali (a.s)’ın kalemiyle yazılmış bir sahifedir. İmamlar onu birbirine takdim etmişlerdir. Bu sahife Peygamber (s.a.a)’den sonra On iki İmamın ve onların yaranlarının başına gelecek mühim olayları içermektedir. M.

            [32] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 143

            [33] - Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 135

            [34] - Ricali Keşşî, s. 124, h. 196

            [35] - Kufe’de meşhur bir mahalle.

            [36] - Ferhat’ül-Bari, İbn-i Tavus, s. 116

            [37] - İsbat’ul-Hudat, c. 5, s. 233

            [38]- İsbat’ul-Hudat, c. 5, s. 247

            [39] - Fusul’ul-Mühimme, İbn-i Sebbağ, s. 203

            [40] - Besair’ud-Derecat, Saffar, s. 503

            [41] - İsbat’ul-Vasiyye, Mes’udi, s. 324

            [42] - Kemalud- Din, c. 1, s. 322, h. 3

            Yorum


              #21
              İmam Seccad (a.s),dan ibretli öyküler

              sarı yazıları okuyamadım ama güzel allah razı olsun
              QUR WAY IS THE WAY OF İMAM MOOSA AL KADHEM
              WHO TEACHED US TO LİVE IN THE PRISON......

              Yorum

              YUKARI ÇIK
              Çalışıyor...
              X