Kanlı Kerbela kıyamı, beşeri kıyamlar ve dini-inkılabi hamaseler arasında eşsiz bir yere sahiptir. Bu mesele o kadar açıktır ki, hiçbir delil göstermeye gerek yoktur. Buna göre, bu kıyamın özelliklerini incelemek ve onun imtiyaz yönlerini ortaya koymak önemlidir. Acaba bu imtiyaz, kıyamın rehberliği ile mi ilgilidir? Yoksa kıyamın ülkü ve idealleri ile mi? Veya kıyamı vücuda getirenlerin şahsiyet ve karakterleri ile mi? Yoksa kıyamın metoduyla mı?
Bu kıyamın taşıdığı belirgin özelliklerden biri şudur ki Kerbela Kıyamı kitabının iki faslı vardır. Şehadet faslı ve Esaret faslı.
Başka bir tabirle mukaddes kerbela hareketinin oldukça güçlü iki manivelası şehadet ve esarettir. Netice olarak Kerbela kıyamını vücuda getirenler iki grup idiler: Şehitler ve Esirler.
Neticede esirler kervanı Kerbela kıyamının kemale ermesinde özel bir görev üstlendiler. Eğer bunlar olmasaydı kıyam hedefine ulaşmayacaktı. İşte bu yüzden kıyamın önderi; kendi kadın çocuklarından olan risalet hanedanını da beraberinde getirmişti. Böylece İmam Seccad'ın (a.s) o şehadet ve fedakârlık anında Allah'ın iradesiyle hastalanmasının ve savaşa katılamayıp esir düşmesinin önemli bir ilahî hikmete dayandığı da açıklık kazanır. Zira inkılab ağacının semere vermesi ve devam etmesinde özel bir rolü vardı onun. Ondan başka hiç kimse bu rolü hakkıyla eda edemezdi. Elbette bu sözü derken diğer özellikle de kıyam önderinin bacısı ve Peygamber'in vasisi Emir-ül Müminin'in (a.s)'ın kızı Zeyneb-i Kübra'nın (a.s) kıyamın rüşd ve gelişimindeki rollerini göz ardı etmiyoruz. Ancak İmam Seccad'ın (a.s) üstlendiği görev daha başkaydı. Bu kıyamı âlim ve hekim olan Allah-u Teala planladığı için hikmet ve meşiyyeti gereği bu kıyamın çeşitli kesitlerinde özel bir rolü ifa etmek üzere belli insanları seçmişti. Böylece, bu yüzden ilahi hikmet gereği İmam Seccad (a.s) hastalandı ki, şehadet kalemiyle değil, esaret kalemiyle inkılab kitabının ikinci faslını yazsın ve yazdı da.
Kıyam esnasında bereketli ömründen henüz yirmi üç yıllık bir zaman geçmiş olan bu güçlü Kerbela yazarı, kanlı Kerbela kıyamından sonraki otuz dört yıllık[1] zaman zarfında İslam ümmetinin imamet ve önderliği ile Kerbela olayını kemale erdirme görevini yürüttü. Bu ağır görevi çeşitli metodlar ve farklı tedbirler ile ifa eden İmam Seccad'ın giriştiği en önemli iş, Kerbela kıyamında muhalif cebheyi oluşturanlara karşı en önemlisi aydınlatıcılık ve ifşacılıktı.[2]
İmam Seccad (a.s), kendi konuşma ve sözleriyle uyumuş ve gaflete dalmış düşünceleri uyandırdı ve Emevi zalimlerinin korkunç ve çirkin yüzündeki maskelerini yere düşürdü. Onların alçak ve iğrenç mahiyetini kandırılmış insanlara ifşa etti. Şam ve Kufe halkının ölü ve donuk kalbine kıyam ve fedakârlık tohumlarını saçtı.
Hz. Zeyn-ül Abidin (a.s)'ın feryadları halkın kalp, göz ve kulaklarını örten cehalet ve gaflet perdelerini yırttı; Kerbela inkılabının mesajını onlara ulaştırdı; Emevi sultası, uşakları ve kandırılmış insanların yaptıkları çirkin ve kötü işleri ifşa etti; İmam Hüseyin (a.s) ve fedakar dostlarının mazlumiyet ve hakkaniyetini açığa vurdu ve esaret siperinde düşmanları öylesine mağlub bir duruma düşürdü ki, az öncesine kadar yaptıkları cinayetler ile övünen ve bunu galibiyet olarak değerlendiren düşmanları yaptıklarına pişman etti.
Bu yazıda İmam Seccad (a.s)'ın esaret döneminde zalim Emevi sultasının zulüm ve cinayetlerini ifşa edici mahiyette olan bazı sözlerini ve Kufe ve Şam'ın kandırılmış halkına yaptığı konuşmalarını okuyacaksınız. İmam'ın esaret dönemindeki tüm konuşmalarını üç bölümde ele alacağız:
1- İmam Seccad'ın (a.s) Emevi hükumet başkanlarıyla yaptığı münazaralar.
2-İmam'ın bazı kandırılmış insanlarla konuşması.
3- İmam'ın Kufe, Şam ve Medine'deki umuma hitaben yaptığı konuşmaları.
Bu kıyamın taşıdığı belirgin özelliklerden biri şudur ki Kerbela Kıyamı kitabının iki faslı vardır. Şehadet faslı ve Esaret faslı.
Başka bir tabirle mukaddes kerbela hareketinin oldukça güçlü iki manivelası şehadet ve esarettir. Netice olarak Kerbela kıyamını vücuda getirenler iki grup idiler: Şehitler ve Esirler.
Neticede esirler kervanı Kerbela kıyamının kemale ermesinde özel bir görev üstlendiler. Eğer bunlar olmasaydı kıyam hedefine ulaşmayacaktı. İşte bu yüzden kıyamın önderi; kendi kadın çocuklarından olan risalet hanedanını da beraberinde getirmişti. Böylece İmam Seccad'ın (a.s) o şehadet ve fedakârlık anında Allah'ın iradesiyle hastalanmasının ve savaşa katılamayıp esir düşmesinin önemli bir ilahî hikmete dayandığı da açıklık kazanır. Zira inkılab ağacının semere vermesi ve devam etmesinde özel bir rolü vardı onun. Ondan başka hiç kimse bu rolü hakkıyla eda edemezdi. Elbette bu sözü derken diğer özellikle de kıyam önderinin bacısı ve Peygamber'in vasisi Emir-ül Müminin'in (a.s)'ın kızı Zeyneb-i Kübra'nın (a.s) kıyamın rüşd ve gelişimindeki rollerini göz ardı etmiyoruz. Ancak İmam Seccad'ın (a.s) üstlendiği görev daha başkaydı. Bu kıyamı âlim ve hekim olan Allah-u Teala planladığı için hikmet ve meşiyyeti gereği bu kıyamın çeşitli kesitlerinde özel bir rolü ifa etmek üzere belli insanları seçmişti. Böylece, bu yüzden ilahi hikmet gereği İmam Seccad (a.s) hastalandı ki, şehadet kalemiyle değil, esaret kalemiyle inkılab kitabının ikinci faslını yazsın ve yazdı da.
Kıyam esnasında bereketli ömründen henüz yirmi üç yıllık bir zaman geçmiş olan bu güçlü Kerbela yazarı, kanlı Kerbela kıyamından sonraki otuz dört yıllık[1] zaman zarfında İslam ümmetinin imamet ve önderliği ile Kerbela olayını kemale erdirme görevini yürüttü. Bu ağır görevi çeşitli metodlar ve farklı tedbirler ile ifa eden İmam Seccad'ın giriştiği en önemli iş, Kerbela kıyamında muhalif cebheyi oluşturanlara karşı en önemlisi aydınlatıcılık ve ifşacılıktı.[2]
İmam Seccad (a.s), kendi konuşma ve sözleriyle uyumuş ve gaflete dalmış düşünceleri uyandırdı ve Emevi zalimlerinin korkunç ve çirkin yüzündeki maskelerini yere düşürdü. Onların alçak ve iğrenç mahiyetini kandırılmış insanlara ifşa etti. Şam ve Kufe halkının ölü ve donuk kalbine kıyam ve fedakârlık tohumlarını saçtı.
Hz. Zeyn-ül Abidin (a.s)'ın feryadları halkın kalp, göz ve kulaklarını örten cehalet ve gaflet perdelerini yırttı; Kerbela inkılabının mesajını onlara ulaştırdı; Emevi sultası, uşakları ve kandırılmış insanların yaptıkları çirkin ve kötü işleri ifşa etti; İmam Hüseyin (a.s) ve fedakar dostlarının mazlumiyet ve hakkaniyetini açığa vurdu ve esaret siperinde düşmanları öylesine mağlub bir duruma düşürdü ki, az öncesine kadar yaptıkları cinayetler ile övünen ve bunu galibiyet olarak değerlendiren düşmanları yaptıklarına pişman etti.
Bu yazıda İmam Seccad (a.s)'ın esaret döneminde zalim Emevi sultasının zulüm ve cinayetlerini ifşa edici mahiyette olan bazı sözlerini ve Kufe ve Şam'ın kandırılmış halkına yaptığı konuşmalarını okuyacaksınız. İmam'ın esaret dönemindeki tüm konuşmalarını üç bölümde ele alacağız:
1- İmam Seccad'ın (a.s) Emevi hükumet başkanlarıyla yaptığı münazaralar.
2-İmam'ın bazı kandırılmış insanlarla konuşması.
3- İmam'ın Kufe, Şam ve Medine'deki umuma hitaben yaptığı konuşmaları.
Yorum