Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #61
    Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

    4- Tuzsuz Ekmek İnfak Etmek

    Yağmurlu bir gece İmam Sadık (a.s) gecenin karanlığından istifade ederek tek başına evden dışarı çıkıp "Zılle-i Beni Saide"(1) tarafına yola koyuldu. Mualla b. Huneys, İmam (a.s)'ı bu karanlık gecede yalnız bırakmamak için az bir mesafeyle sessizce Hazretin arkasına takıldı.

    Aniden İmam (a.s)'ın omzundan bir şeyin yere düştüğünü hissetti. O anda İmam'ın yavaş bir sesle: "Allah'ım! Bunu bana geri çevir" dediğini duydu.
    Mualla bu durumu görünce yakına gidip selam verdi. İmam (a.s) Mualla'nın sesinden onu tanıyıp şöyle buyurdu:
    "Mualla sen misin?"
    Mualla, "Evet, ben Mualla'yım" dedi.
    Mualla İmam (a.s)'ın cevabını verdikten sonra, yere düşen şeyin ne olduğuna dikkat ederken bir miktar ekmeğin yere düşmüş olduğunu gördü.

    İmam (a.s): "Mualla! Bunları yerden topla bana ver" buyurdu.
    Mualla da ekmekleri yerden toplayıp İmam'a verdi. Mualla diyor ki; İmam'ın omzundaki dağarcık çok büyüktü, bir insan onu ancak zorlanarak taşıyabilirdi.
    İmam (a.s)'a: "Müsaade edin bu dağarcığı ben omzuma alayım" dedim. Ama İmam (a.s): "Ben bu iş için senden daha layığım" buyurdular.

    İmam (a.s) ekmekle dolu olan dağarcığı omzuna alınca birlikte "Zılle-i Beni Saide" tarafına doğru hareket ettik, nihayet oraya ulaştık. Orası yoksul ve çaresizlerin, evi ve barkı olmayanların (dinlenmek için) toplandığı bir yer idi.
    Herkes uykuya dalmıştı; bir kişi bile uyanık değildi. İmam (a.s) ekmekleri bir ve ikişer olarak onların elbiselerinin altına bırakıyordu; öyle ki ekmek verilmemiş hiç kimse baki kalmadı. İmam (a.s) sonra dönmeye azmetti.

    Mualla diyor ki İmam (a.s)'a: "Efendim, bu gecenin karanlığında kendilerine ekmek getirdiğin bu kimseler, Şii midirler, sizin imametinizi kabul ediyorlar mı? diye sordum. İmam (a.s) cevaben: "Hayır! Bunlar benim imametime inanmıyorlar; eğer imamete itikatları olsaydı (onlara) tuz da getirirdim!" buyurdular.(2)
    _________________
    1 - Zille-i Ben-i Saide, halkın sıcak günlerde, sıcaktan korunması için altında toplandıkları bir gölgelik, geceleri ise fakir ve garip kimselerin orada istirahat etmeleri için uygun bir yer idi.
    2 - Bihar'ul-Envar, c. 47, s. 20
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #62
      Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

      5- İmam Sadık (a.s)'ın Şarap Meclisini Terk Etmesi

      Harun b. Cehm şöyle diyor:
      İmam Sadık (a.s) "Hiyre"de Mensur-u Devaniki ile mülakat ettiğinde ben de onun hizmetinde idim. Mensur'un komutanlarından biri oğlunu sünnet ettirmişti. Bu münasebetten dolayı a'yan ve eşraftan (ileri gelen büyük şahsiyetlerden) bir çok kimseleri de velimeye (sünnet törenine) davet etmişti.

      İmam Sadık (a.s) da davet edilenlerdendi. Sofra hazırlandı, misafirler sofranın başına oturup yemek yemekle meşgul oldular. Bu sırada misafirlerden biri su istedi. Kendisine şarap kadehlerinden birini verdiler, kadeh onun eline verilir verilmez İmam Sadık (a.s) yemeği yarıda bırakıp hemen sofranın başından kalkarak meclisten dışarı çıktılar.

      İmam'ı geri çevirmek için her ne kadar ısrar ettiyseler de İmam (a.s) geri dönmedi ve Peygamber (s.a.a)'in şu sözünü buyurdular:
      "Kim şarap olan bir sofranın başında oturursa, Allah ona lanet eder."

      (Bihar'ul-Envar, c. 47, s. 39)
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #63
        Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

        6- İmamların Şiileri Cennet Ehlidir

        Zeyd b. Usame şöyle naklediyor:
        Bir gün İmam Sadık (a.s)'ın ziyaretine müşerref oldum.
        -İmam (a.s) bana: "Kaç yaşındasın?"diye sordular.
        -Ben: "Yaşım bu kadardır." dedim.
        -İmam (a.s): "İbadetlerini tazele ve geçmiş günahlarından tövbe et" buyurdu.
        -İmam (a.s)'ın bu sözü beni çok etkiledi, ağlamaya başladım.
        -İmam (a.s), "Niçin ağlıyorsun?" buyurdu.
        -Ben, " Kendi buyruğunuzla ölümümden haber verdiniz" dedim.
        -İmam (a.s), "Ey Zeyd! Müjde olsun sana. Çünkü sen bizim Şialarımızdansın ve yerin cennettir" buyurdular.

        (Bihar'ul-Envar, c.47, s.77)
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #64
          Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

          7- Altın Külçesi Ve İmam Sadık (a.s)'ın Mucizesi

          Bir gün İmam Cafer Sadık (a.s)'ın ashabından bir grup kimse, onun huzurunda oturmuşlardı. İmam (konuşma esnasında) şöyle buyurdular:
          "Yerin hazine ve anahtarları bizim yanımızdadır. Eğer ayağımızla yere işaret etmiş olursak, yer kendinde sakladığı altın ve gümüş ne varsa dışarı döker!"

          Sonra ayağıyla yere bir çizgi çizdi, (derken) yer yarıldı, İmam (a.s) elini uzatıp bir karış uzunluğunda olan bir parça altını dışarı çıkardılar!

          Daha sonra: "Yerin yarığına bakın!" buyurdular. Ashap yerin yarığına baktıklarında, birbiri üzerine yığılmış güneş gibi parlayan bir takım altınlar gördüler.

          Ashaptan biri şöyle dedi: "Ey Resulullah'ın turunu! Allah Tebarek ve Teala dünya malından size bu şekilde bağışta bulunmuştur, o halde neden şii ve dostlarınız böyle fakir ve muhtaç bir durumdalar?"

          İmam (a.s) onun cevabında şöyle buyurdular: "Allah-u Teala dünya ve ahireti, biz ve Şiilerimiz için toplamıştır. Biz ve dostlarımız cennete gideceğiz, düşmanlarımız ise cehennemi boylayacaktır."

          (Bihar'ul-Envar, c. 104, s. 37)
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #65
            Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

            8- Batında Maymun Ve Domuz Olan İnsanlar

            İmam Sadık (a.s)'ın muhlis ve samimi Şiilerinden olan Ebu Besir, İmam (a.s)'la hac merasimine katıldı.

            İmam (a.s)'la birlikte Ka'be'yi tavaf ederken İmam'a şöyle dedi: "Canım sana feda olsun, acaba Allah Teala hac merasimine katılan bu kadar toplumun hepsini affediyor mu?"

            İmam (a.s), "Ey Ebu Besir! Gördüğün bu toplumdan çoğu insanlar, maymun ve domuzdur!"buyurdu.
            Ebu Besir, "Onları bana gösterir misiniz?"dedi.

            İmam (a.s) elini onun gözlerine çekti, bir takım kelimeler söyledi. Aniden o insanlardan çoğunu maymun ve domuz görerek vahşete kapıldı! İmam (a.s) daha sonra yine elini onun gözlerine çekti. Derken onları zahirde oldukları şekliyle gördü.

            Daha sonra İmam (a.s) Ebu Besir'e şöyle buyurdular: "Üzülme! Siz cennette hoşnut olacaksınız, cehennemin tabakaları sizin yeriniz değildir. Allah'a ant olsun ki, siz hakiki Şiilerden üç, iki, hatta bir kişi bile cehennem ateşinde olmayacaktır."

            (Bihar'ul-Envar, c. 47, s. 79 ve c. 68 s. 118)
            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

            Yorum


              #66
              Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

              9- Bir Hıristiyanı Müslüman Eden Ayet

              Zekeriyya b. İbrahim şöyle diyor:
              "Ben bir Hıristiyan idim, Müslüman oldum. Daha sonra hac merasimine katılmak için Mekke'ye doğru hareket ettim. Orada İmam Sadık (a.s)'ın huzuruna vardım. İmam (a.s)'a: "Ben bir Mesihi (Hıristiyan) idim, sonra Müslüman oldum" dedim.

              İmam (a.s), "Müslüman olmana ne sebep oldu ?"diye sordu.
              Zekeriyya şöyle dedi: "Şu ayet hidayet yolunu bulmama sebep oldu: "Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak biz onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz."(1)

              Bu ayetle İslam'ın kamil bir din olduğunu anladım. Mektep ve medreseye gitmeyen bir kimseden bu çeşit sözler mümkün değildir. Binaen aleyh ona vahiy edilmiş olması gerekir."
              İmam (a.s)- "Gerçekten Allah (c.c) seni hidayet etmiştir" buyurdu.

              Sonra İmam (a.s) üç defa şöyle buyurdular:
              "Allah'ım, onu (iman yoluna) hidayet et."
              İmam (a.s) daha sonra: "Yavrum, her ne diliyorsan (soracağın ne varsa) sor!"buyurdu.

              Zekeriyya-, "Babam, annem ve bütün ailem Mesihidirler; annem de kördür. Acaba ben onlarla yaşamak zorunda olduğuma göre onların kaplarında yemek yiyebilir miyim?"diye sordu.

              İmam (a.s), "Onlar domuz eti yiyorlar mı?"diye sordu.
              Zekeriyya, "Hayır, ona el bile dokundurmuyorlar" dedi.
              İmam (a.s), "Onlarla birlikte ol! Sakıncası yoktur. Özellikle annene çok şefkatli ol, ölürse onu başkasına bırakma (kendin defnet). Mina'da benim yanıma gelinceye dek yanıma geldiğini hiç kimseye söyleme" dedi.

              Zekeriyya diyor ki, Mina'da İmam'ın huzuruna vardım. Halk mektep çocukları (öğrenciler) gibi onun etrafını sarıp soru soruyorlardı.
              Kufe'ye döndüğümde, anneme karşı çok şefkatli davrandım. Bir gün annem şöyle dedi: "Oğlum! Sen bizim dinimizde oluğun müddetçe, bana karşı böyle davranmıyordun! Şimdi böyle davranmana sebep olan nedir?"

              Zekeriyya, "Allah'ın Peygamberlerinden birinin Ehl-i Beyt'inden olan bir şahıs, bana böyle davranmayı emretmiştir" dedi.
              Zekeriyya'nın annesi, "O şahıs peygamber midir?"diye sordu.
              Zekeriyya, "Hayır, o peygamberin torunudur" dedi

              Zekeriyya'nın annesi, "O şahısın Peygamber olması gerekir. Çünkü bu çeşit tavsiyeler, Peygamberlere mahsustur" dedi.
              Zekeriyya, "Hayır anne! Bizim Peygamberden sonra artık bir Peygamber gelmeyecektir, o Peygamber'in torunudur" dedi.

              Zekeriyya'nın annesi, "Senin dinin, dinlerin en iyisidir, o dini bana öğret!" dedi.
              Zekeriyya diyor ki, "Ben şehadeteyni ona öğrettim; öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kıldıktan sonra şöyle dedi:

              "Gözümün nuru! Bana dediğini tekrarla!" Ben şehadeteyni tekrar ona söyledim; o da o anda dünyaya gözlerini kapadı. Sabahleyin Müslümanlar ona gusül verdiler, ben de ona namaz kıldım ve onu kabrine koydum."(2)
              _________________
              1 - Şura / 52
              2 - Bihar'ul-Envar, c. 47, s. 374
              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                #67
                Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                10- Yetmiş Helal Dinar İle Ticaret

                Bir gün bir genç İmam Sadık (a.s)'ın huzuruna gelip: "Sermayem toktur" dedi.
                İmam (a.s): "Doğru ve dürüst ol! Allah Teala rızkı ulaştırır" buyurdular.
                Genç İmam' ın yanından ayrılıp dışarı çıktığında yol üzerinde kemere bağlanan bir kese buldu. İçerisinde yedi yüz dinar vardı. Kendi kendine şöyle dedi: "İmam'ın tavsiyesiyle amel etmem gerekir, halka bir kese bulduğumu ilan etmeliyim."

                Böyle bir kararı aldıktan sonra yüksek bir sesle şöyle dedi: "Kim bir kese kaybetmişse, gelip nişanesini söyleyerek onu alsın!"
                Bir adam gelip o kesenin nişanelerini söyledi ve o keseyi ondan aldı. Kese sahibi kendi isteği ile yetmiş dinarı ona verdi.

                Genç İmam (a.s)'ın huzuruna dönüp macerayı ona anlattı.
                İmam (a.s) cevaben şöyle buyurdular: "Bu helal olan yetmiş dinar, haram olan o yediyiz dinardan daha iyidir; Allah Teala onu sana yetiştirmiştir."
                Adam o parayla ticaret yaparak durumunu düzeltti, çok zengin oldu.

                (Bihar'ul-Envar, c. 47, s. 117)
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #68
                  Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                  11- Suçsuz Kadın

                  Beşşar-i Mekkarî şöyle diyor:

                  Kufe'de İmam Sadık (a.s)'ın huzuruna vardım. İmam (a.s) hurma yemekle meşgul idiler.
                  İmam (a.s): "Beşşar! Otur bizimle hurma ye" buyurdu.
                  Ben cevaben şöyle arzettim: "Sana feda olayım! Gelirken kalbimi inciten bir manzarayla karşılaştım, rahatsızlıktan bir şey yiyemiyorum!"

                  İmam (a.s), "Yolda ne gördün?"diye sordu.
                  Beşşar, "Yolda gelirken memurlardan birinin bir kadını dövdüğünü ve onu hapse doğru götürdüğünü gördüm. Her ne kadar halktan yardım dilediyse, hiç kimse yardımına koşmadı!"dedi

                  İmam (a.s),"O kadın ne yapmıştı?"diye sordu.
                  Beşşar," Halk dediğine göre o kadının ayağı kayıp yere düştüğünde: "Ya Fatime! Allah senin katiline lanet etsin" demiş."dedi.

                  İmam (a.s) bu sözü duyur duymaz ağlamaya başladı. Öyle ki mendili, mübarek sakalı ve göğsü yaş oldu.
                  İmam (a.s),"Beşşar! Kalk, o kadının kurtuluşu için "Sehle" camisine gidip dua edelim" buyurdu.

                  İmam (a.s), o kadından bir haber elde etmek için sultanın sarayına da bir kişi gönderdi.
                  İmam'la birlikte "Sehle" camisine gittik ve iki rekat namaz kıldık. İmam (a.s) o kadının kurtuluşu için dua edip secdeye kapandı. Daha sonra başını secdeden kaldırıp şöyle buyurdu:
                  "Kalk gidelim, o kadını serbest bıraktılar!"

                  İmam (a.s)'la birlikte camiden çıktık. Sultanın sarayına gönderilen şahıs da yolun yarısında bizimle karşılaşıp İmam'a şöyle dedi:

                  "Sultanın sarayına gittim, kadını hapisten çıkardıklarını gördüm, onu hakimin yanına getirdiler. Hakim kadına şöyle dedi:
                  "Sen ne yaptın ki memur seni yakalayıp buraya getirdi?" Kadın olayın nasıl olduğunu tarif etti. Hakim kadının sözlerini duyunca ona iki yüz dirhem verdi. Ama o kabul etmedi. Hakim kadına: "Bizi helal et, bu dirhemleri de al!"dedi.

                  Kadın yine o parayı almadı; fakat sonuçta serbest bırakıldı.
                  İmam Sadık (a.s) bu sözleri dinledikten sonra şöyle buyurdular:
                  "Beşşar! Bu yedi dinarı ona ver. Çünkü bu paraya çok muhtaçtır. Benim selamımı da ona ulaştır."

                  Beşşar diyor ki, o yedi dinarı kadına verip İmam (a.s)'ın selamını ona ulaştırdığımda, o kadın sevincinden düşüp bayıldı. Ayıldığında: "İmam bana mı selam gönderdi? dedi. "Evet, selamını sana iletmemi istedi"dedim. Üç kez bu soru ve cevap tekrarlandı. Sonra benden, selamını İmam Sadık (a.s)'a ulaştırmamı ve O'nun cariyesi olduğunu İmam'a söylememi ve İmam'ın duasına muhtaç olduğunu söyledi.
                  Onun yanından döndükten sonra, macerayı İmam'a anlattım, İmam (a.s) da sözlerimizi dinledi ve ağladığı halde ona dua ettiler.

                  (Bihar'ul-Envar, c. 100, s. 441)
                  "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                  Yorum


                    #69
                    Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                    12- Günün Fiyatıyla Ekmek Almak

                    İmam Sadık (a.s), evinin masraf sorumlusu olan Mu'teb'e şöyle buyurdular:

                    "Mu'teb! Cinsler (yiyecek gıdaları) pahalanıyor, bu yıl evde buğday var mıdır?"
                    Mu'teb: "Ey Resulullah'ın torunu! Bir kaç aya yetecek kadar buğday zahire etmişiz" dedi.

                    İmam (a.s): "Onları pazara götür, halkın ihtiyarına bırak ve sat!"buyurdu.
                    Mu'teb: "Şehirde buğday az bulunuyor, bunları satacak olursak artık buğday almak bizim için kolay olmayacaktır" dedi.
                    İmam (a.s): "Sen benim dediğimi yap, buğdayın hepsini, halkın ihtiyarına bırak ve sat!"

                    Mu'teb; İmam (a.s)'ın emri doğrultusunda var olan buğdayı götürüp çarşıda sattı ve neticeyi İmama iletti.

                    İmam (a.s) ona tekitle şöyle buyurdular:
                    "Artık bundan sonra, benim ekmeğimi, her gün için çarşıdan al; benim evimin ekmeği, halkın büyük kitlesinin yediği ekmekle bir farkı olmamalıdır. Benim evimin ekmeği bundan sonra yarısı buğday yarısı da arpadan olmalıdır. Benim, elhamdülillah yılın sonuna kadar evimi buğday ekmeği ile idare etmeğe gücüm vardır; ama Allah'ın huzurunda ilahî iktisada ve yaşantıdaki muhasebeye riayet etmiş olmak için bu işi yapmıyorum!"

                    (Bihar'ul-Envar, c. 47, s. 59)
                    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                    Yorum


                      #70
                      Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                      13- Mal Bağışlamakla Islah Etmek

                      Adamın birisi sürekli olarak İmam Sadık (a.s)'ın yanına gelip ağzına geleni Hazrete söylüyordu (İmam'a sövüyordu). İmam (a.s)'ın yakınlarından bazıları durumu böyle görünce İmam'a: "İzin verin biz bu fasığı öldürelim!" dediler.

                      İmam (a.s), onların böyle bir hareketine izin vermedi. O adamın mekan ve tarlasının nerede olduğunu sordular. Daha sonra İmam (a.s) bir bineğe binip onun tarlasına gitti.
                      O adam yüksek bir sesle: "Benim tarlamın içinden gelmeyin, mahsulümü çiğnemeyin!" diye bağırdı.

                      İmam (a.s) o adama yaklaşıp bineğinden aşağı indiler. Gülümseyerek kenarında oturdular. Daha sonra şöyle buyurdular:
                      "Bu ziraata ne kadar masrafın olmuş?"
                      Tarla sahibi, "Yüz dinar" dedi.

                      İmam (a.s), "Ne kadar (kâr) elde etmeyi ümid ediyorsun?"diye sordu
                      Tarla sahibi, "İki yüz dinar" dedi.
                      İmam (a.s), "Bu üç yüz dinarı al, mahsul da senin kendi malın olsun. Allah Teala ümit ettiğin şeyi sana bağışlasın."

                      Adam parayı alıp İmam'ın alnından öptü. İmam (a.s) gülümseyip geri döndü (oradan ayrıldı). İmam Sadık (a.s) ertesi gün camiye geldiler. O adam da camide oturmuştu. İmam (a.s)'ı görünce: "Allah Teala risaletini, hangi ailede karar kılacağını daha iyi biliyor" dedi.

                      İmam (a.s)'ın ashabı: "Dün ne diyordu, bugün ne diyor?" dediklerinde İmam (a.s) şöyle buyurdular:
                      "Siz dün bana; ‘müsaade edin bu adamı öldürelim' dediniz, ama ben bir miktar parayla onu ıslah ettim!"

                      (Bihar'ul-Envar, c. 48, s. 103)
                      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                      Yorum


                        #71
                        Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                        14- İmam Sadık (a.s)'ın Yahya Bin Halid'in Valisine Mektubu

                        Rey ahalisinden (halkından) olan bir şahıs şöyle diyor:

                        Yahya b. Halid, bir kimseyi bize vali tayin etti. Bir miktar maliyet (vergi) borçlu idim, sürekli benden istiyorlardı. Ama ben onu ödemekten mazurdum. Çünkü benden almış olsalardı, fakir ve muhtaç olurdum. Valinin, Şii mezhepli birisi olduğunu bana söylediler. Bununla birlikte yine de onun yanına gitmekten korktum. Çünkü bu haberin doğru çıkmayarak beni yakalamalarından, borcu ödemeye mecbur kılacaklarından ve huzurumu bozacaklarından korkuyordum.
                        Bu sorunun çözümü için Allah'a sığınmak istedim. Bundan dolayı Allah'ın evi (Kâ'be)'nin ziyaretine gidip mevlam İmam Sadık (a.s)'ın yanına vardım ve kendi halimden şikayet ettim.

                        İmam (a.s) benim sözlerimi dinledikten sonra valiye şöyle bir mektup yazdılar:
                        "Bismillahirrahmanirrahim. Bil ki, Allah'ın arşının altında bir gölge vardır; kardeşine ihsan eden, onun sorununu gideren veya onun kalbini şen edenden başka bir kimse o gölgenin altında yer alamaz; ve bu senin kardeşindir. Vesselam."

                        Hac amellerini yaptıktan sonra kendi şehrime geri döndüm. Geceleyin o adamın yanına gidip mülakat için izin istedim ve "ben Musa b. Cafer'in elçisiyim" dedim.

                        Valinin kendisi yalın ayak gelip kapıyı açtı ve iki gözümün arasından öpüp beni bağrına bastı. İmam (a.s)'ı görmekle ilgili benden soru sorduğu her defasında aynı hareketi tekrarlıyordu (gözlerimin arasından öpüp beni bağrına basıyordu). İmam'ın sıhhatinin yerinde olduğunu ona söylediğimde çok sevindi ve Allah'a şükretti. Daha sonra beni evinin baş tarafına oturttu, kendisi ise karşımda oturdu. İmam (a.s)'ın ona hitaben yazmış olduğu mektubu ona teslim ettiğimde ayağa kalkıp mektubu öptü ve onu okudu. Daha sonra para ve elbise istedi; paraları dinar-dinar, dirhem-dirhem (kuruş-kuruş) bölüp elbiseleri de bir-bir taksim etti; hatta bölmesi mümkün olmayan malları da bana bağışlıyordu.

                        O böldükleri ve bağışladıkları mal ve paraları bana verdikçe: "Kardeş! Seni hoşnut ettim mi?" diye soruyordu.
                        Ben de cevaben: "Evet, Allah'a ant olsun ki, sen benim hoşnutluk ve sevincimi artırdın" diyordum.

                        Daha sonra maliyet (vergi) defterini istedi ve benim adıma yazılan her şeyi (borcu) sildi ve "bu vergi vermekten muaftır" diye bir mektup da yazıp bana verdi. Sonra onunla vedalaşıp evime döndüm.

                        Eve dönerken kendi kendime: "Ben bu adamın (valinin) hizmetini telafi etmekten acizim, gelecek yıl hacca müşerref olduğumda onun için dua etmem ve İmam (a.s)'ın huzuruna gittiğimde, onun benim için yaptığı şeyleri İmam'a anlatmam iyi olur" diye düşündüm.Bu düşündüğüm işi de yaptım; benimle o adam arasında geçen şeyleri İmam'a anlattım. İmam (a.s)'ın bu durumdan sevindiği yüzünden okunuyordu.

                        İmam'a: "Mevlam! Bu haber seni sevindirdi mi?" diye sordum.
                        İmam (a.s): "Evet, Allah'a and olsun ki, bu haber beni, Emir'ul-Muminin Ali (a.s)'ı, ceddim Resulullah (s.a.a)'i ve Allah-u Teala'yı hoşnut ve mesrur etti" buyurdular.

                        (Bihar'ul-Envar, c. 48, s. 174 ve 313)
                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          #72
                          Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                          15- Ahvaz Valisi Neccaşi'nin Cömertliği

                          İmam Sadık (a.s)'ın zamanında, Ahvaz ve Şiraz'ın valisi olan "Neccaşi" isminde bir şahıs vardı. O Abbsi halifeleri tarafından vali olmasına rağmen İmam Sadık (a.s)'ın dost ve şiilerindendi.

                          İşçilerden biri İmam Sadık (a.s)'ın huzuruna vararak şöyle dedi: Ahvaz ve Şiraz valisi olan Neccaşi, sizin şiilerinizden olan mümin bir adamdır. Onun vergi defterinde benim için bir miktar vergi yazmışlar, bundan dolayı onlara borçluyum. Eğer uygun görürseniz benim hakkımda ona bir mektup yazarak beni ona tavsiye ediniz.

                          İmam Sadık (a.s) ona şöyle kısa bir mektup yazdılar: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Kardeşini sevindir, Allah da seni sevindirsin."

                          Adam mektubu alarak Neccaşi'nin yanına gitti. Neccaşi genel bir mecliste oturduğu sırada, o da o meclise girip oturdu. Meclis sakinleştiğinde mektubu Neccaşi'ye verirken: "Bu İmam Sadık (a.s)'ın mektubudur" dedi.
                          Neccaşi mektubu öpüp gözünün üzerine koyarak: "Hacetin nedir?" diye sordu.
                          İşçi adam: "Sizin vergi defterinizde, bana bir miktar borç yazılmış."

                          Neccaşi: "Ne kadar."
                          İşçi adam: "On bin dirhem."
                          O anda Neccaşi, defter memurunu çağırarak ona şöyle emretti:
                          "Bu adamın borcunu defterden sil, onu benim hesabımdan öde; onun gelecek yılının vergisi hakkında da aynı işi yap."

                          Daha sonra vali (Neccaşi) ona dönerek: "Seni sevindirdim mi?" diye sordu.
                          İşçi adam: "Evet, sana feda olayım" dedi.
                          Bu sırada vali memurlarına, bir merkep (binek), bir hizmetçi ve bir takım elbise ona vermelerini de emretti. Onlardan her birini ona verdikçe: "Seni sevindirdim mi?" diye soruyordu.

                          O da: "Evet, sana feda olayım" diyordu. O, evet dedikçe Neccaşi de bağışını artırıyordu. Nihayet o adama şöyle dedi: "İmam Sadık (a.s)'ın mektubunu bana verdiğin zaman üzerinde oturmuş olduğum halıyı da al götür. Bundan sonra da bir ihtiyacın olduğunda, ihtiyacının karşılanması için benim yanıma gel."

                          İşçi adam halıyı da toplayıp sevinçle dışarı çıktı. Daha sonra İmam Sadık (a.s)'ın huzuruna vararak Ahvaz valisiyle görüşme olayını İmam'a anlattı. İmam Sadık (a.s) da Neccaşi'nin ona karşı davranışını duymakla hoşnut oldu.
                          İşçi adam: "Ey Resulullah'ın oğlu! Görüyorum ki Neccaşi'nin bana karşı iyi davranması sizi de hoşnut etti? dediğinde İmam Sadık (a.s): "Evet, Allah'a and olsun ki Neccaşi, Allah'ı ve Allah'ın Peygamber'ini de hoşnut etti" buyurdular.

                          (Bihar, c. 47, s. 370; c. 74, s.292)
                          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                          Yorum


                            #73
                            Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                            16- Gençliği Zayi Etmek

                            Katade diyor ki, bir gün İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdular:

                            "Ben sizlerden bir gencin, gününü iki hal dışında başlatmasını sevmiyorum: Ya alim (öğreten) olmalıdır; ya da öğrenen (öğrenci); eğer böyle olmazsa vazifeyi yapmada kusur etmiştir; kusur eden de (gençliğini) zayi etmiştir; (gençliğini) zayi eden de günah işlemiştir; günah işleyen de, Muhammed'i (s.a.a) hak olarak gönderen Allah'a and olsun ateşe girmiş olacaktır."

                            (Bihar, c. 1, s.170, h.22)
                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum


                              #74
                              Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                              17- Cenneti Bize Garanti Et

                              İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
                              Ensar Müslümanlarından bir grup kimse, Resulullah (s.a.a)'in huzuruna gelerek selam verdiler. Resulullah (s.a.a) de selamlarının cevabını verdi.
                              Ensarlılar: "Ya Resulellah! Bizim sizden bir isteğimiz vardır" dediler.

                              Resulullah (s.a.a): "İsteğiniz nedir? söyleyin" buyurdu.
                              Ensarlılar: "İsteğimiz çok büyüktür."
                              Resulullah (s.a.a): "Her ne kadar büyük de olsa söyleyin."
                              Ensarlılar: "Cennet ehli olmamız için Allah tarafından cenneti bize garanti et."

                              Resulullah (s.a.a) bu sözü duyunca, başını aşağı eğdi, tefekkür halinde biraz toprağı alt üst etti, sonra başını kaldırarak buyurdular ki:
                              "Ben cenneti, şu şartla size garanti ediyorum; kesinlikle kimseden bir şey istemeyiniz."

                              İmam Sadık (a.s) sözlerinin devamında şöyle buyurdular:
                              "Geçmişte Müslümanlar böyle idiler; yolculukta onlardan birinin elinden kırbaç yere düştüğünde, isteme zilletine düşmemesi için kimseden, o kırbacı bana ver diye istekte bulunmazlardı. İşte bundan dolayı kendisi bineğinden inerek kırbacı yerden alırlardı. Veya sofranın kenarında, su içmek istediğinde bazıları suya daha yakın olmasına rağmen onlardan su istemezdi; kendisi kalkıp o suyu alır içerdi; çünkü su içmede bile kimseden bir ricada bulunmayı istemezlerdi."

                              (Bihar, c. 22, s. 129 )
                              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                              Yorum


                                #75
                                Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                                18- Beni Allah'a Yönelt

                                Allah'ı inkar eden biri olan Abdullah-i Disanî, İmam Sadık (a.s)'ın huzuruna vararak şöyle dedi:

                                "Beni Rabb'ime doğru yönelt" dedi.
                                İmam (a.s): "İsmin nedir?" diye sordu.
                                Disanî ismini demeden kalkarak gitti.
                                Dostları ona: "Neden ismini söylemedin?" dediler.

                                Disani şöyle dedi: "Eğer ismim Abdullah'tır demiş olsaydım, o zaman kesinlikle: "Kulu olduğun zat kimdir?" diye sorardı.
                                Arkadaşları ona dediler ki: "İmam Sadık'ın (a.s) yanına git ve O'ndan Allah'a yöneltmesini ve senden ismini sormamasını rica et."

                                Disani İmam Sadık (a.s)'ın yanına dönerek: "Beni yaratanıma hidayet et ve ismimi de sorma" dedi.

                                İmam (a.s) ona: "Otur" diye buyurdu. Bu esnada küçük bir çocuk, elinde bir yumurtayla oynadığı halde içeriye girdi. İmam Sadık (a.s) o çocuğa: "Yumurtayı bana ver" dedi. Çocuk da yumurtayı o Hazrete verdi.
                                Sonra İmam (a.s) şöyle buyurdular:

                                "Ey Disanî! Bu bir kaledir, kalın bir kabuğu vardır, kalın kabuğun altında ince bir perde vardır, o ince perdenin altında da akıcı bir gümüş ve sıvı bir altın (yumurtanın beyazı ve sarısı) vardır; ne sıvı altın akıcı olan gümüşe karışır, ne de akıcı olan gümüş sıvı altına karışıyor. Bunlar kendi hallerindedir; hiç kimse onun içerisinden bir haber getirmemiştir ve yine hiçbir kimse onun erkek için mi yoksa dişi için mi yaratılmış olduğunu bilmiyor. Kırıldığında tavus gibi elvan-elvan kuşlar ondan dışarı çıkıyor! Acaba bunun ilim sahibi bir yaratıcısının olduğuna inanmıyor musun?"

                                Disanî bir müddet başını aşağı eğdikten sonra şöyle dedi "Allah'tan başka bir ilahın olmadığına ve Muhammed'in (s.a.a) de O'nun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ediyorum. Şüphesiz sen İmamsın ve Allah'ın, yaratığına olan hüccetisin. Kuşkusuz ben sahip olduğum inançtan dolayı tövbe ediyorum."

                                (Bihar, c. 3, s. 31 – 32. Beş ile altıncı rivayetlerin karışımından.)
                                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X