Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

    50- Muhtaç Olmamak İçin Çaba

    Abdula'la şöyle diyor:

    Medine yolu üzerinde İmam Sadık (a.s)'la karşılaştım. Çok sıcak bir gündü. İmam (a.s)'a arzettim ki: "Fedan olayım! Allah nezdindeki o yüce makamına ve Resulullah (s.a.a)'le olan yakınlığına rağmen neden bu sıcakta kendini böyle zahmete düşürüyorsun?"

    İmam (a.s) cevaben şöyle buyurdular:
    "Abdula'la! Ben senin gibilere muhtaç olmamak ve rızk elde etmek için (günün bu saatinde) dışarıya çıktım."

    (Bihar, c. 47, s. 55)
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

      51- Amel Defterinin İmama Sunulması

      Davud-i Rıkki şöyle diyor:

      "Ben İmam Sadık (a.s)'ın huzurunda sessiz oturmuştum, ben daha hiçbir şey söylemeden İmam (a.s) şöyle buyurdular:

      "Ey Davud! Perşembe günü amel defterinizi benim yanıma getirdiklerinde, senin, falan amcan oğlu hakkında iyilik yapmış olduğunu gördüm. Senin bu işinden çok hoşnut oldum ve anladım ki senin ona karşı sıla-i rahimde (iyilikte) bulunman (ve onun ise sıla-i rahmi kesmesi) amcan oğlunun çabuk ölmesine sebep olmuştur."

      Davud şöyle devam ediyor:
      "Çok kötü ahlaklı ve katı düşmanım olan bir amcam oğlu vardı. Onun ve ailesinin çok fakir olduklarını ve çok zor bir şekilde geçindiklerini duyunca, onun için bir miktar ev eşyası alıp gönderdim ve daha sonra Mekke'ye doğru hareket ettim. Medine'de İmam (a.s)'ın huzuruna vardığımda, ben daha hiçbir söz söylemeden İmam (a.s) olayın neden ibaret olduğunu (yani benim onlara yardımda bulunmamı ve amcam oğlunun ise ölümünü) bana haber verdi."

      (Bihar, c. 74, s. 93)
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

        52- Tağut Valisi Karşısında Kırıcı Söz

        Abdullah b. Süleyman şöyle diyor:

        Mensur Devaniki, "Şeybe b. Gaffal" isminde bir şahısı Medine'ye vali tayin etti. Şeybe Cuma günü Mescid'un-Nebi'de minbere çıkıp bir hutbe okuyarak şöyle dedi: "Ali b. Ebi Talib, Müslümanların arasında ihtilaf çıkardı, mümin insanlarla savaştı, hükümeti elinde tutmak istedi ve onu ehline bırakmadı! Ama Allah-u Teâla onu hükümetten mahrum etti ve hilafet arzusu içerisinde dünyadan gitti. Ondan sonra da O'nun oğulları fitne çıkarmada onun yolunu takip ettiler ve liyakatleri olmadan hükümet yapmak istemekteler. İşte bundan dolayı her biri dünyanın bir köşesinde öldürülüp kanlarına bulaşıyorlar!"

        Şeybe'nin sözleri halka çok ağır geldi ama kimse cesaret edip de bir söz söyleyemedi. Bu sırada yünlü elbise giymiş olan birsi yerinden kalkarak şöyle dedi: "Biz Allah'a hamdediyor, Hz. Peygambere ve bütün peygamberlere selam gönderiyoruz. İyiliklerden dediğin şeylere bizler layığız, çirkinliklerden dediğin şeylere ise sen ve seni buraya vali tayin eden kimse (yani sizler) layıksınız. Şunu da bil ki, aşağılık ve mahcubiyet, başkasının bineğine binip ekmeğini yiyen senin gibi şahıslara yakışır."

        Daha sonra halka dönerek şöyle buyurdu: "Kıyamet günü, terazide amelleri herkesten daha hafif ve herkesten daha zararlı olan kimseyi size söyleyeyim mi? Bu şahıs ahiretini başkasına satan kimsedir. Bu fasık vali de böyle birisidir. (Zira o ahiretini Mensur'un dünyasına satmıştır.)"

        Herkes sessizliğe boğulmuştu, vali de hiçbir şey söylemeksizin camiden dışarı çıktı.
        Abdullah b. Süleyman sözünün devamında şöyle diyor: Halka, "valinin karşısında böyle bir cesaretle kırıcı ve ezici olarak konuşan şahıs kimdi?" diye sorduğumda, "O İmam Cafer b. Muhammed Sadık'tır" dediler.

        (Bihar, c. 47, s. 165)
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

          53- Rızk Elde Etmek İçin Çaba Göstermenin Gerekliliği

          İmam Cafer Sadık (a.s)'ın yarenlerinden olan Ömer b. Muslim, bir müddet İmam (a.s)'ın yanına gelmedi. İmam (a.s) dostlarından onun ne durumda olduğunu sordu. Şöyle dediler: "O ticareti terk edip ibadete koyulmuştur."

          İmam (a.s) bu sözü duyunca şöyle buyurdular: "Vay olsun ona! Acaba o, rızık kazanmak için çaba göstermeyenin duasının kabul olmayacağını bilmiyor mu?"

          Sonra şöyle buyurdular: "Peygamber (s.a.a)'in ashabından bir grup kimse, "Kim Allah'tan korkup sakınırsa, (Allah ona bir çıkış yolu gösterir; ve onu hesaba katmadığı bir yönden de rızıklandırır."(1) ayeti nazil olduğunda, kapıları yüzlerine kapatarak ibadete yöneldiler ve "Allah bizim rızkımızı üstlenmiştir" dediler.

          Peygamber (s.a.a) onların bu durumundan haberdar olunca şöyle buyurdular: "Kim böyle yaparsa, duası kabul olmaz. Bu yüzden siz, yaşamak ve ailenizin geçimini sağlamak için çalışıp çaba göstermelisiniz." (2)
          _________________
          1 - Talak / 2-3
          2 - Bihar, c. 22, s. 131
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

            54- Takva Üzere Olan Amelin Üstünlüğü

            Mufazzal şöyle diyor:

            İmam Sadık (a.s)'ın huzurunda olduğum bir sırada amellerin niteliği hakkında söz açıldı.
            Ben dedim ki: "Amelim ne kadar da azdır!"
            İmam (a.s) buyurdu ki: "Sus! Allah'tan mağfiret dile!"
            Sonra buyurdu ki: "Takva üzere olan az amel, takva üzere olmayan çok amelden daha üstündür."
            Arzettim ki: "Takvalı olmayan amel nasıldır?"

            İmam (a.s) buyurdu ki: "O kimsenin ameli gibidir ki, halka yemek veriyor, komşularına şefkatli davranıyor, evinin kapısını herkesin yüzüne açıyor, ama haram bir işle karşılaşınca ondan uzaklaşmıyor; haram ve günaha duçar oluyor. Evet, takvasız amelin örneği işte budur. Diğer bir kimse de vardır ki, (yemek vermek, komşuya şefkatli davranmak gibi) iyi işler yapmıyor ama haram bir şeyle karşılaşınca kendisini koruyor, haram ve günaha duçar olmuyor. Elbette bu şahıs birici şahıstan daha üstündür."

            (Bihar, c. 70, s. 104)
            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

            Yorum


              Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

              55- Hikmetli Öğütler

              İnvan-i Besrî şöyle diyor:

              "…İmam Cafer Sadık (a.s)'dan bana öğüt vermesini istedim. Buyurdular ki:
              "Dokuz şeyi yapmanı tavsiye ediyorum. Bu tavsiyeler sadece senin için değildir; Allah yolunda adım atmak isteyen herkes içindir. Allah'tan dileyim, bunları yapmakta sana yardımcı olmasıdır. Onlardan üç tanesi riyazet (nefsi kötü şeylerden arındırıp eğitmek) hakkındadır; diğer üç tanesi ise sabır ve tahammül hakkındadır; geri kalan üç tanesi ise ilim ve bilgi hakkındadır. Bunları koru ve gevşeklik yapma."

              İnvan-i Besri diyor ki: "Ben kalp ve canımla onları algılamaya hazırlandım. Sonra İmam (a.s) şöyle buyurdular:
              "Rızayet ve nefis tezkiyesi hakkında olan o üç şey şunlardır:

              a) İstemediğin bir şeyi yemekten sakın. Zira bu iş ahmaklık ve aptallığa sebep olur.
              b) Sadece aç olduğunda yemek ye.
              c) Yemek yediğinde ise helal yemek ye; yediğinde de Allah'ın ismini an (bismillah söyle). Sürekli Resulullah (s.a.a)'in hadisini hatırla. Zira Resulullah (s.a.a) çok yemek yeme hakkında şöyle buyurmuştur: "İnsan karnından daha kötü olan bir kap doldurmamıştır. Eğer yemesi gerekiyorsa, (midesinin) üçte birini yemeğe, üçte birini de içilecek şeylere, diğer üçte birini ise soluk almaya tahsis etmelidir."

              Hilim ve tahammül hakkında olan şeyler ise şunlardır:
              a) Bir adam sana: "Eğer bir şey dersen, on şey duyarsın" derse, cevabında şöyle de: "Eğer on şey dersen, bir şey de duymazsın"
              b) Eğer bir adam sana söver ve kötü laf ederse, cevabında şöyle de: "Eğer dediğin şeyler doğru ise, Allah'tan beni affetmesini diliyorum; eğer yalan ise, Allah'tan seni bağışlamasını diliyorum.
              c) Eğer bir kimse sana çirkin söz vaadinde bulunursa, sen ona nasihat ve saygı gözetme vaadinde bulun.

              İlim ve bilgi hakkındaki olan üç şey ise şunlardır:
              a) Bilmediğin şeyleri bilginlerden sor; sakın eziyet etmek ve denemek için sorma.
              b) Sakın (sadece) kendi görüşünle amel etme; bütün işlerde mümkün olduğu kadar ihtiyat et.
              c) Aslandan kaçtığın gibi fetva vermekten kaç ve boynunu halk için köprü yapma."

              İmam (a.s) bu hikmetli öğüt ve nasihatlerden sonra şöyle buyurdu: "Ey İnvan-i Besri! Artık kalk git. Şüphesiz sana nasihatte bulundum, zikrimi bozma (ibadet vaktidir, vaktimi alma). Zira ben kendi nefsime cimriyim (vaktimi öldürmek ve boşa geçirmek istemiyorum. Allah'ın salat ve selamı hidayete tabi olan kimseye olsun."

              (Bihar, c. 1, s. 226)
              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                56- Müminle Görüşmenin Sevabı

                İshak b. Ammar şöyle diyor:

                Ben Kufe'de zengin olmuştum, dinî kardeşlerden birçok kimseler benim yanıma geliyorlardı. Halkın arasında meşhur olmaktan korktuğum için köleme dedim ki: "Dini kardeşlerden biri gelip beni sorduğunda, burada yoktur" de.
                Aynı yıl içerisinde Mekke'ye gittim, İmam Sadık (a.s)'ın huzuruna varıp selam verdim. İmam (a.s) ağır ve değişik (rahatsız) bir şekilde selamımın cevabını verdi.

                Arzettim ki: "Fedan olayım! Beni senin yanında değiştiren şey nedir? (Bana eskisi gibi ilgi göstermemenin sebebi nedir?)
                Buyurdu ki: "Seni müminlere karşı değiştiren şeydir (müminlere karşı takındığın tavır ve harekettir)."

                Arzettim ki: "Fedan olayım! Çok meşhur olmaktan korktuğum için böyle yaptım. Allah biliyor ki onları çok seviyor ve onlara oldukça ilgi duyuyorum."

                İmam (a.s) buyurdu ki: "Ey İshak! Mümin kardeşlerinin çok olmasından (sana çok müracaat etmelerinden) usanıp sıkılma. Zira mümin, mümin kardeşiyle karşılaştığında ona "merhaba" derse, kıyamet gününe kadar ona merhaba yazılır. Onunla musafaha ederse, Allah-u Teâla onların parmakları arasına yüz rahmet indirir; bunlardan doksan dokuzu, din kardeşini daha çok seven kimse içindir. Sonra Allah yüzüyle (tam rahmetiyle) onlara yönelir, arkadaşına daha çok şefkatli davranan kimse, Allah'ın rahmetine daha çok mahzar olur. Eğer Allah'ın rızası için kucaklaşırsa, Allah'ın rahmeti onları sarar. Eğer Allah'ın rızası için durup konuşurlarsa, onlara şöyle denilir: "Siz bağışlandınız; o halde yeniden amele koyulunuz." Bir şey sormak istediklerinde melekler birbirlerine şöyle derler: "Onlardan uzaklaşalım, onların sırları vardır, Allah onların sırlarının üzerini örtmüştür (kimsenin haberdar olmasını istemiyor)."

                İshak devamında şöyle diyor:
                Arzettim ki: Sözlerimiz yazılmıyor mu? Oysa Allah-u Teâla şöyle buyuruyor:
                "O, söz olarak ne söylerse, mutlaka yanında rakîb ve atîd (amelleri yazan hazır ve gözetleyici iki melek) vardır."

                İmam (a.s) bu sözü duymakla dertliler gibi bir ah çekti ve sonra öyle şiddetli bir şekilde ağladı ki, göz yaşları Hazretin mübarek sakalını ıslattı. Sonra şöyle buyurdu:
                "Ey İshak! Allah-u Teâla müminleri yüceltmek için meleklerin onlardan uzaklaşmasını emretmektedir. Melekler onların sözlerini yazmasalar ve duymasalar da, gizlilikleri ve sırları bilen alim ve hafız (Allah) onlardan haberdardır.

                Ey İshak! Allah'tan, O'nu görürcesine kork; sen O'nu görmesen de O seni görüyor. O'nun seni görmediğini zannedersinse, kafir olursun. Eğer Allah'ın seni gördüğüne yakinin olduğu halde yine de günah işlersinse, bu durumda O'nu, kendisinden hâyâ etmediğin bakıcıların en aşağısı kılmış olursun."

                (Bihar, c. 76, s. 21)
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                  57- İbn-i Ebi'l-Avca'nın Şüphesi

                  Ebu Cafer Ahvel şöyle diyor:

                  Bir gün İbn-i Ebi'l-Avca dedi ki: "Acaba birisi bir şeyi yapıp icat etse, öyle ki onu yapanın kim olduğu belli olsa, o, o şeyin yaratıcısı olmaz mı?"
                  Ben; "Evet" dedim.
                  Dedi ki: "Bir veya iki ay mühlet ver, sonra gel sana bir şey göstereyim."

                  Sonra ben hacca gittim. İmam Sadık (a.s)'ın yanına vardığımda buyurdular: "İbn-i Ebi'l-Avca, senin için iki koyun hazırlamış ve arkadaş ve dostlarından bir grup ile senin yanına gelecek ve bedenleri kurtlanmış ölü koyunları getirerek diyecek ki: Bu kurtçukları ben yarattım ve bunlar benim yaratıklarımdırlar." Sen de cevaben de ki: "Eğer bunlar senin yaratıkların ise, o halde onların erkek ve dişilerini birbirinden ayır."

                  İbn-i Ebi'l-Avca, (vaat edilen gün) kurtçukları getirdi. Ben ona; "Onların erkek ve dişilerini birbirlerinden ayır" dedim.
                  O bu sözü işitince; "Allah'a yemin ederim ki, bu senin sözün değildir. Zira bu hediyeleri develer Hicaz'dan getirmişlerdir" dedi.

                  (Rical-i Keşşi, s. 189, h. 332)
                  "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                  Yorum


                    Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                    58- Ebu Hamza Somali'nin Ölüm Haberi

                    Ebu Besir diyor:

                    İmam Sadık (a.s)'ın hizmetine vardığımda şöyle buyurdular: "Ey Eba Muhammed! Ebu Hamza Somali ne yapıyordu?"
                    -Arzettim: "Ben geldiğimde durumu iyiydi."
                    -Buyurdu: "Döndüğünde ona selamımı ilet ve de ki: Günlerden filan günde öleceksin."
                    -Arzettim: "O hoş sohbet birisidir ve sizin Şiilerinizdendir."
                    -Hazret buyurdular: "Doğru söyledin Ya Eba Muhammed! Bizim yanımızda olan onun için daha hayırlıdır."
                    -Arzettim: "Fedan olayım, sizin Şiileriniz böyle midir?"
                    -Buyurdular: "Evet, bizim Şiilerimiz Allah'tan korktuğunda, O'nu göz önünde bulundurur ve günahtan sakınırlar. Böyle yaparlarsa bizim derecemizde, (cennette) bizimle birlikte olurlar."

                    Ebu Besir diyor: "Ben döndüğümde Ebu Hazma aynı gün ve aynı saatte vefat etti."

                    (Keşf'ul-Ğumme, c. 2, s. 190)
                    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                    Yorum


                      Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                      59- Hazreti Masume (s.a)'dan Haber Vermesi

                      Kadı Nurullah, İmam Sadık (a.s)'dan şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

                      "Şüphesiz Allah'ın bir haremi vardır, o, Kabe'dir. Resulullah (s.a.a)'in bir haremi vardır, o, Medine'dir. Müminlerin emiri Ali (a.s)'ın bir haremi vardır, o da Kufe'dir. Bilin ki, Kum şehri küçük Kufe'dir. Bilin ki, cennetin sekiz kapısı vardır ve onlardan üçü Kum şehrine açılacaktır. Benim soyumdan Musa kızı Fatıma adında bir hanım, o şehirde vefat edecek ve onun şefaatiyle bütün Şiilerim cennete girecekler."

                      (Sefinet'ül-Bihar c. 2, s. 376, Fetame maddesi)
                      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                      Yorum


                        Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                        60- İslam, İmandan Öncedir

                        Yunus b. Yakup şöyle diyor:

                        -Şamlı bir adam, Hişam b. Hakem'e; "Bugün Allah'ın insanlara hücceti kimdir?" diye sordu.
                        -Hişam: "Orada oturmuş olan bu büyük insandır. Etraftan O'nu ziyarete geliyorlar, O da babasından ve ceddinden miras olarak aldığı ilmiyle semavi haberleri bizlere iletiyor."
                        -Şamlı: "Ben sözünün doğruluğunu nereden bilebilirim?"
                        -Hişam: İstediğin şeyi O'ndan sorabilirsin!"
                        -Şamlı: "Şimdi benim için mazeret yolu bırakmadın, O'ndan bir şey sormalıyım."

                        İmam Sadık (a.s) buyurdular: "Ey Şamlı adam! Yolculuk olayını ve yolunun niteliğini beyan etmemi istiyor musun?"

                        Sonra İmam (a.s) onları tek tek beyan buyurdular. Şamlı adam tasdik etti ve dedi: "Şimdi Allah'a teslim oldum ve İslam'a girdim."

                        Hazret buyurdu: "Şimdi Allah'a iman ettin. Zira İslam, imandan öncedir."

                        Adam dedi: "Doğru söyledin. Ben şehadet ediyorum ki, Allah birdir ve Muhammed (s.a.a) O'nun elçisi ve sen de vasilerin vasisisin."

                        (İsbat'ul-Hudat, c. 5, s. 336)
                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                          61- Niçin Ve Nasıl Şii Olduk?

                          Safvan b. Yahya diyor:

                          Cafer b. Muhammed b. Eş'as bana dedi: "Şia mezhebi hakkında hiç konuşmamamıza ve başkalarının bildiğini bizim bilmememize rağmen bizim nasıl Şii olmamızın ve Şia mezhebini nasıl tanımamızın sebebini biliyor musun?"
                          "Sebebi ne idi?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Mensur Devaniki, babam Muhammed b. Eş'as'a şöyle dedi: "Ey Muhammed! Bir iş için görevlendirebileceğim akıllı bir adam bul."

                          Babam; "Onu buldum; o, dayım oğlu Muhacir'dir" dedi. "Onu getir" dedi. Ben onu getirdiğimde şöyle dedi: "Ey Muhacir! Bu parayı al ve Medine'ye git. Orada Abdullah b. Hasan b. Hasan'ın ve bazı yakınlarının, örneğin İmam Sadık (a.s)'ın yanına git. Onlara de ki: "Ben Horasan ehlinden garip bir kimseyim ve bu parayı da sizin oradaki Şiileriniz gönderdiler."
                          Şu şu şartlarla bir miktar para onlara ver. Paraları aldıklarında onlara de ki: "Ben bir aracıyım, bu paraların elinize geçtiğine dair kendi hattınızla yazılı bir belge verirseniz memnun olurum."

                          Mensur'un memuru parayı alıp, Medine yolunu tuttu. Sonra Muhammed b. Eş'as'ın da yanında bulunduğu bir sırada Mensur'un yanına döndü. Mensur: "Ne haber?" diye sorunca şöyle dedi: "Cafer b. Muhammed (İmam Sadık) hariç onların hepsiyle görüşüp parayı verdim. Bu da onların parayı aldıklarına dair verdikleri makbuzlar. Cafer b. Muhammed'e gelince; Peygamber'in mescidinde O'nun yanına vardım. O namaz kılıyordu. Arkasında oturup namazını bitirmesini bekledim ve diğerlerine söylediklerimi ona da nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum. İmam Sadık namazın selamını verir vermez şöyle buyurdu: "Be adam! Allah'tan kork, Peygamber ehlibeytini aldatma, onlar Mervan Oğullarının pençesinden yeni kurtulmuş ve hepsi muhtaç durumdadırlar."

                          Dedim: "Allah liyakatini artırsın, ne olmuş?" Başını yaklaştırıp seninle aramızda geçen her şeyi, sanki yanımızdaki üçüncü kişiymiş gibi bana anlattı.
                          Mensur dedi: "Ey Muhacir'in oğlu! Her peygamber ailesinden bir muhaddes (meleklerin gaybi haberleri kendilerine ilettiği İmam niteliğinde) kimseler vardır. Bugün Cafer b. Muhammed de bizim içimizde yaşayan muhaddes'tir."
                          İşte İmam (a.s)'ın bu şekil gaipten haber vermesi ve bu mucizesi, bizim Şii olmamıza neden oldu.

                          (Usul-u Kafi, c. 1, s. 475, h. 6, Hüccet kitabı)
                          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                          Yorum


                            Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                            62- Cafer B. Abdullah Hemdani'nin Ölüm Haberi

                            Ebu Sabah Kenani diyor:

                            İmam Sadık (a.s)'a arzettim ki, bizim Cafer b. Abdullah adında Hemdanlı bir komşumuz var. Bazen sohbetlerimiz oluyor. Hz. Ali (a.s)'ı andığımızda O hazrete kötü sözler söylüyor. O'nu öldürmeme izin verir misiniz?"

                            -Hazret buyurdular: "Ey Ebu Sabah! Böyle bir şey yapar mısın?"
                            -Arzettim: "Evet, vallahi yaparım! Eğer izin verirseniz ona bir tuzak kurarım ve tuzağa düşünce de kılıçla hamle eder, canı çıkıncaya kadar vururum."
                            -Buyurdu: "Ey Ebu Sabah! Bu bir hiledir ve Allah Resulü (s.a.a) bundan menetmiştir. İslam bu harekete manidir. O'nu kendi haline bırak, çok yakında başka biri onu öldürecektir."

                            Ebu Sabah diyor: "Kufe'ye döndüm ve henüz on sekiz günden fazla geçmemişti ki, sabah namazı için mescide gittim. Namazdan sonra takibat ile meşgul olduğum bir sırada birisi beni dürterek: "Ey Ebu Sabah! Müjdeler olsun" dedi.
                            "Hayrola, ne oldu?" dedim.

                            Dedi ki: "Dün gece Cafer b. Abdullah, Cebane mahallesindeki evinde uyuduğu sırada, onu sabah namazına çağırmak için gittiklerinde, onu bir tulum gibi şişmiş olduğu bir halde gördüler. Onu yerden kaldırmak istediklerinde, etinin kemikten ayrıldığını ve altında bir yılan olduğunu müşahede ettiler. Sonra onu bir deriye doldurarak götürüp defnettiler."

                            (İsbat'ul-Hudat, c. 5, s. 305. İbn-i Şehraşub da az bir farklılıkla Menakıb'da (c. 4, s. 239) nakletmiştir.)
                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum


                              Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                              63- İmam Sadık (a.s)'ın Katledilme Şayiası

                              Ali b. Meyser'e diyor:

                              Hz. Sadık (a.s) Mensur'un yanına gitmek istediğinde, Mensur kölelerinden birini çağırıp; "Cafer b. Muhammed içeri girdiğinde boynunu vur" diye emretti.
                              O Hazret içeri girdiğinde Mensur'a bakarak kendi kendine, kimsenin duymayacağı bir şekilde bir şeyler söyledi. Sonra sesli bir şekilde dedi: "Ey bütün mahlukuna kifayet eden ve hiç kimsenin kendisine kifayet etmediği (Allah'ım)! Şu Abdullah b. Ali'nin şerrine karşı bana yet (onun şerrini benden uzaklaştır)."

                              Bu sözden sonra Mensur kölesini görüyordu ama o onları göremiyordu. Sonra Mensur dedi: "Ey Cafer b. Muhammed! Bu sıcakta size zahmet verdik, lütfen dönünüz."

                              Hazret dışarı çıkınca, Mensur kölesine; "Neden emrime itaat etmedin?" diye sordu.

                              -Köle: "Vallahi onu göremedim! Bir şey gelip aramıza girerek O'nu görmeme mani oldu" dedi.
                              -Mensur: Vallahi eğer bu olayı birisine söyleyecek olur isen, seni öldürürüm" dedi.

                              (İsbat'ul-Hudat, c. 5, s. 334)
                              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                              Yorum


                                Ynt: İmam Cafer Sadık’ın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                                64- İmam Rıza (a.s)'ın Şahadet Haberi

                                Hüseyin b. Zübeyr şöyle diyor:

                                İmam Sadık (a.s)'ın şöyle dediğini duydum:

                                "Oğlum Musa'nın evlatlarından, Emir'ül-Müminin Ali (a.s) ile aynı ada sahip birisi, Horasan'ın Tus beldesine gidecek ve orada zehirleme yoluyla şehit edilecek ve o gurbet elde toprağa verilecektir. Kim O'nun hakkını tanıyarak ziyaret ederse, Allah, Mekke'nin fethinden önce İslam için infak eden ve savaşan kimsenin sevabını ona bağışlar."

                                (Men La Yehzuruh'ul-Fakih, c. 2, s. 364, h. 3183)
                                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X