İmam Rıza (a.s) da diğer masum İmamlar gibi Resulullah (s.a.a)’in tayini ve açıklaması ile ve babası İmam Musa Kazım (a.s)’ın O’nu halka tanıtması ile imamet makamına atanmıştır. Bu hususta bazı rivayetleri naklediyoruz:
Mahzumî şöyle diyor:
İmam Musa b. Cafer (a.s) bizi yanına çağırtıp; “Sizi ne için çağırdığımı biliyor musunuz?” diye sordu. Biz de; “Hayır, bilmiyoruz” dedik. Bunun üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdular:“Bu oğlum -İmam Rıza’ya işaret etti- benim vasim ve halifemdir...”
Mansur b. Yunus diyor ki:
Bir gün Musa b. Cafer (a.s)’ın huzuruna gittim; İmam (a.s) bana; “Ya Mansur! Bugün ne yaptığımı biliyor musun?” diye sordu. Ben; “Hayır, bilmiyorum” dediğimde İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Ben bugün oğlum Ali’yi vasim ve kendimden sonra halifem kıldım; O’nun yanına git, bu makamından dolayı O’nu tebrik et ve bunu sana emrettiğimi O’na bildir.”
Mansur diyor ki, İmam Musa b. Cafer (a.s)’ın bu emri doğrultusunda İmam Rıza (a.s)’ın yanına gidip O’nu bu makamından dolayı tebrik ettim ve baban böyle yapmamı bana emretmiştir dedim.
Davud-u Rıkkî şöyle diyor:
İbrahim’in babası İmam Musa Kazım’a; “Canım sana feda olsun, ben artık yaşlanmışım, senden sonra kimin İmam olacağını bana söyle” dediğimde, İmam (a.s), Ebu’l- Hasan’ir- Rıza (a.s)’a işaret ederek; “Bu benden sonra sizin sahibinizdir.” buyurdular.
Süleyman-i Mervzî de şöyle diyor:
İmam Musa b. Cafer (a.s)’ın yanına vardım; kendisinden sonra Hüccetin (İmam’ın) kim olduğunu sormak istiyordum. Ama İmam (a.s) ben sorumu sormadan şöyle buyurdular: “Ey Süleyman! Oğlum Ali (Rıza) benim vasim ve benden sonra insanların hüccetidir; O, oğullarımın en üstünüdür. Eğer benden sonra yaşayacak olursan, Şiilerimin ve velayet ehli kimselerin yanında halifemi soracak olurlarsa buna tanıklık et .”
Makam ve Mevkisi
İmam Musa Kazım (a.s) oğullarına şöyle buyuruyordu:
“Bu kardeşiniz (Ali b. Musa er-Rıza), Muhammed Ehl-i Beyt’inin alimidir. Öyleyse O’na dininizle ilgili sorular sorun, dediklerini alın. Babam Cafer b. Muhammed defalarca bana şöyle buyurdular: Şüphesiz Muhammed Ehl-i Beyti’nin alimi senin sulbündedir; keşke ben O’nu görebilseydim; O, Emir’ul Muminin Ali’nin adaşıdır.”
Memun, İmam Rıza (a.s) hakkında şöyle diyordu:
“O, yeryüzü ehlinin en üstünü, en alimi ve en abididir (en çok ibadet edenidir .)”
İmam Musa Kazım (a.s) buyurdular ki:
“Oğlum Ali (İmam Rıza) benim en büyük oğlum, sözümü en çok dinleyen ve emrime en çok itaat edendir; O, benimle “Cefr” ve “Camia” kitabına bakıyor. Peygamber ve Peygamber’in vasisinden başkası o kitaba bakamaz.”
İlim ve Bilgisi
İbrahim b. Abbas şöyle diyor:
“Ben İmam Rıza (a.s)’dan bir şey sorulup da O’nun bilmediğini ve o güne kadar da geçmiş tarihi O’ndan daha iyi bilen birini görmedim. Memun her şeyden soru sorarak İmam’ı imtihan ediyordu, ama İmam (a.s) hepsinin cevabını veriyordu. Bütün söz, cevap ve misalleri Kur’an’dan idi. Kur’an’ı üç günde bir hatmediyor ve şöyle buyuruyordu:
“İstesem üç günden daha çabuk Kur’an’ı hatmederim; ama okuduğum her ayet hakkında ve neyin hakkında nazil olduğunu düşünmeden geçmiyorum.”
Ebu Salt-i Herevi şöyle diyor:
“Ali b. Musa er-Rıza (a.s)’dan daha alim birini görmedim. Onu gören her alim de benim dediğim gibi demiştir. Memun, bütün din ve mezhep alimlerini toplayarak İmam Rıza (a.s)’la tartışmaları için bir meclis düzenledi. İmam Rıza (a.s) onların hepsini mağlup etti; öyle ki onlar, İmam’ın üstünlüğünü ve kendi acizliklerini itiraf etmekten başka çareleri kalmadı.”
Ebu Salt-ı Herevi şöyle diyor:
İmam Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu duydum:
“Ben Medine’de Ravza-i Mutahhara’da oturuyordum, birçok alimler de birbirleriyle tartışıyorlardı, birisi bir meselede aciz kaldığında hepsi bana yönelirlerdi, meseleyi bana sorurlardı, ben de o meselenin cevabını verirdim.”
Ebu Salt-ı Herevi yine şöyle naklediyor:
Muhammed b. İshak b. Musa b. Cafer babasından, Musa b. Cafer (a.s)’ın çocuklarına şöyle buyurduğunu nakletti:
“Bu kardeşiniz Ali b. Musa er-Rıza, Âl-i Muhammed’in alimidir; öyleyse dininiz hakkında O’ndan soru sorun, size dediği şeyi belleyin. Şüphesiz ben Ebu Cafer b. Muhammed (babam İmam Bakır -a.s-)’den defalarca bana şöyle buyurduğunu gördüm:
“Şüphesiz Âl-i Muhammed’in alimi senin sulbündedir; keşke ben onu görebilmiş olsaydım; O Emir’ul- Muminin Ali’nin adaşıdır.”
Bütün Lisanları Bilmesi
Ebu Salt-i Herevi şöyle diyor:
İmam Rıza (a.s), halkla kendi lisanlarıyla konuşuyordu. Allah’a and olsun ki insanların en fasihi idi; her lisan ve lügati herkesten daha iyi biliyordu. Bir gün İmam (a.s)’a; “Ey Resulullah’ın oğlu! Senin her dil ve lügati bunca ihtilaflı olmasına rağmen bilmene şaşırıyorum” dediğimde şöyle buyurdular:
“Ey Eba Salt! Ben Allah’ın yaratıklarına olan hüccetiyim, Allah Teala insanların lisan ve lügatlerini bilmeyen bir kimseyi insanlara hüccet kılmaz. Emir’ul-Muminin Hz. Ali (a.s)’ın; “Allah Teala fasl’ul- hitap bize verilmiştir” diye buyurmuş olduğu sözü duymamış mısın? Fasl’ul-Hitap (Hitapları ayırt edebilme) lisan ve lügatleri bilmekten başka bir şey midir?”
Cafer b. Ebu Talip evlatlarından olan Süleyman şöyle diyor:
İmam Rıza (a.s)’la birlikte bir duvarın kenarında durmuştuk. Bu esnada bir serçe İmam (a.s)’ın önüne gelip ıstırapla ötmeğe başladı. İmam (a.s) bana; “Bu serçenin ne dediğini biliyor musun?” diye sordu.
Ben cevaben; “Allah, resulü ve resulünün oğlu daha iyi biliyorlar” dedim.
İmam (a.s) buyurdular ki: “O serçe şöyle diyor: Bir yılan yuvamdaki yavrumu yemek istiyor.” Öyleyse kalk, şu asayı al eve girerek yılanı öldür!”
Mahzumî şöyle diyor:
İmam Musa b. Cafer (a.s) bizi yanına çağırtıp; “Sizi ne için çağırdığımı biliyor musunuz?” diye sordu. Biz de; “Hayır, bilmiyoruz” dedik. Bunun üzerine İmam (a.s) şöyle buyurdular:“Bu oğlum -İmam Rıza’ya işaret etti- benim vasim ve halifemdir...”
Mansur b. Yunus diyor ki:
Bir gün Musa b. Cafer (a.s)’ın huzuruna gittim; İmam (a.s) bana; “Ya Mansur! Bugün ne yaptığımı biliyor musun?” diye sordu. Ben; “Hayır, bilmiyorum” dediğimde İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Ben bugün oğlum Ali’yi vasim ve kendimden sonra halifem kıldım; O’nun yanına git, bu makamından dolayı O’nu tebrik et ve bunu sana emrettiğimi O’na bildir.”
Mansur diyor ki, İmam Musa b. Cafer (a.s)’ın bu emri doğrultusunda İmam Rıza (a.s)’ın yanına gidip O’nu bu makamından dolayı tebrik ettim ve baban böyle yapmamı bana emretmiştir dedim.
Davud-u Rıkkî şöyle diyor:
İbrahim’in babası İmam Musa Kazım’a; “Canım sana feda olsun, ben artık yaşlanmışım, senden sonra kimin İmam olacağını bana söyle” dediğimde, İmam (a.s), Ebu’l- Hasan’ir- Rıza (a.s)’a işaret ederek; “Bu benden sonra sizin sahibinizdir.” buyurdular.
Süleyman-i Mervzî de şöyle diyor:
İmam Musa b. Cafer (a.s)’ın yanına vardım; kendisinden sonra Hüccetin (İmam’ın) kim olduğunu sormak istiyordum. Ama İmam (a.s) ben sorumu sormadan şöyle buyurdular: “Ey Süleyman! Oğlum Ali (Rıza) benim vasim ve benden sonra insanların hüccetidir; O, oğullarımın en üstünüdür. Eğer benden sonra yaşayacak olursan, Şiilerimin ve velayet ehli kimselerin yanında halifemi soracak olurlarsa buna tanıklık et .”
Makam ve Mevkisi
İmam Musa Kazım (a.s) oğullarına şöyle buyuruyordu:
“Bu kardeşiniz (Ali b. Musa er-Rıza), Muhammed Ehl-i Beyt’inin alimidir. Öyleyse O’na dininizle ilgili sorular sorun, dediklerini alın. Babam Cafer b. Muhammed defalarca bana şöyle buyurdular: Şüphesiz Muhammed Ehl-i Beyti’nin alimi senin sulbündedir; keşke ben O’nu görebilseydim; O, Emir’ul Muminin Ali’nin adaşıdır.”
Memun, İmam Rıza (a.s) hakkında şöyle diyordu:
“O, yeryüzü ehlinin en üstünü, en alimi ve en abididir (en çok ibadet edenidir .)”
İmam Musa Kazım (a.s) buyurdular ki:
“Oğlum Ali (İmam Rıza) benim en büyük oğlum, sözümü en çok dinleyen ve emrime en çok itaat edendir; O, benimle “Cefr” ve “Camia” kitabına bakıyor. Peygamber ve Peygamber’in vasisinden başkası o kitaba bakamaz.”
İlim ve Bilgisi
İbrahim b. Abbas şöyle diyor:
“Ben İmam Rıza (a.s)’dan bir şey sorulup da O’nun bilmediğini ve o güne kadar da geçmiş tarihi O’ndan daha iyi bilen birini görmedim. Memun her şeyden soru sorarak İmam’ı imtihan ediyordu, ama İmam (a.s) hepsinin cevabını veriyordu. Bütün söz, cevap ve misalleri Kur’an’dan idi. Kur’an’ı üç günde bir hatmediyor ve şöyle buyuruyordu:
“İstesem üç günden daha çabuk Kur’an’ı hatmederim; ama okuduğum her ayet hakkında ve neyin hakkında nazil olduğunu düşünmeden geçmiyorum.”
Ebu Salt-i Herevi şöyle diyor:
“Ali b. Musa er-Rıza (a.s)’dan daha alim birini görmedim. Onu gören her alim de benim dediğim gibi demiştir. Memun, bütün din ve mezhep alimlerini toplayarak İmam Rıza (a.s)’la tartışmaları için bir meclis düzenledi. İmam Rıza (a.s) onların hepsini mağlup etti; öyle ki onlar, İmam’ın üstünlüğünü ve kendi acizliklerini itiraf etmekten başka çareleri kalmadı.”
Ebu Salt-ı Herevi şöyle diyor:
İmam Rıza (a.s)’ın şöyle buyurduğunu duydum:
“Ben Medine’de Ravza-i Mutahhara’da oturuyordum, birçok alimler de birbirleriyle tartışıyorlardı, birisi bir meselede aciz kaldığında hepsi bana yönelirlerdi, meseleyi bana sorurlardı, ben de o meselenin cevabını verirdim.”
Ebu Salt-ı Herevi yine şöyle naklediyor:
Muhammed b. İshak b. Musa b. Cafer babasından, Musa b. Cafer (a.s)’ın çocuklarına şöyle buyurduğunu nakletti:
“Bu kardeşiniz Ali b. Musa er-Rıza, Âl-i Muhammed’in alimidir; öyleyse dininiz hakkında O’ndan soru sorun, size dediği şeyi belleyin. Şüphesiz ben Ebu Cafer b. Muhammed (babam İmam Bakır -a.s-)’den defalarca bana şöyle buyurduğunu gördüm:
“Şüphesiz Âl-i Muhammed’in alimi senin sulbündedir; keşke ben onu görebilmiş olsaydım; O Emir’ul- Muminin Ali’nin adaşıdır.”
Bütün Lisanları Bilmesi
Ebu Salt-i Herevi şöyle diyor:
İmam Rıza (a.s), halkla kendi lisanlarıyla konuşuyordu. Allah’a and olsun ki insanların en fasihi idi; her lisan ve lügati herkesten daha iyi biliyordu. Bir gün İmam (a.s)’a; “Ey Resulullah’ın oğlu! Senin her dil ve lügati bunca ihtilaflı olmasına rağmen bilmene şaşırıyorum” dediğimde şöyle buyurdular:
“Ey Eba Salt! Ben Allah’ın yaratıklarına olan hüccetiyim, Allah Teala insanların lisan ve lügatlerini bilmeyen bir kimseyi insanlara hüccet kılmaz. Emir’ul-Muminin Hz. Ali (a.s)’ın; “Allah Teala fasl’ul- hitap bize verilmiştir” diye buyurmuş olduğu sözü duymamış mısın? Fasl’ul-Hitap (Hitapları ayırt edebilme) lisan ve lügatleri bilmekten başka bir şey midir?”
Cafer b. Ebu Talip evlatlarından olan Süleyman şöyle diyor:
İmam Rıza (a.s)’la birlikte bir duvarın kenarında durmuştuk. Bu esnada bir serçe İmam (a.s)’ın önüne gelip ıstırapla ötmeğe başladı. İmam (a.s) bana; “Bu serçenin ne dediğini biliyor musun?” diye sordu.
Ben cevaben; “Allah, resulü ve resulünün oğlu daha iyi biliyorlar” dedim.
İmam (a.s) buyurdular ki: “O serçe şöyle diyor: Bir yılan yuvamdaki yavrumu yemek istiyor.” Öyleyse kalk, şu asayı al eve girerek yılanı öldür!”