Süleyman diyor ki; Asayı alıp eve girdim, bu esnada evde dolaşan bir yılan gördüm ve hemen onu öldürdüm.[11]
Alçak Gönüllülüğü ve Tevazusu
Yasir-i Hadim şöyle diyor:
“İmam Rıza (a.s) yalnız kaldığında, küçük ve büyük bütün akrabalarını toplayarak onlarla konuşup sohbet ederdi, onlara şefkatli davranırdı. Sofraya oturduğunda, büyük küçük bütün aile fertlerini, hatta hayvana bakan ve hacamat yapanları bile sofrası başına oturtuyordu.”[12]
Bir gün İmam Rıza (a.s) hamama gitti, bir adam İmam’a; “Bana kese sür” dedi. İmam (a.s) da onu keselemeğe başladı. Bu arada başkaları İmam (a.s)’ı o adama tanıttılar; o adam özür dilemeğe başladı. Ama İmam (a.s) onun kalbini hoş ederek ona kese sürüyordu.”
Abdullah b. Cafer, Belh ahalisinden olan bir adamdan şöyle dediğini naklediyor:
İmam Rıza (a.s)’ın Horasan yolculuğunda, O Hazretle birlikte idim. Bir gün sofrasını getirmelerini istedi; sofrayı açtıklarında, hizmetçi ve kölelerini kendisiyle yemek yemeleri için sofranın başına topladı. Bunun üzerine; “Canım sana feda olsun, bunların sofrasını ayırırsanız daha iyi olur” dedim.
İmam (a.s) benim bu sözümü duyunca şöyle buyurdular: Sus, herkesin Rabbi birdir, anne babası birdir; mükafat ve ceza da amellere göredir.”
Muaşeret Adabı
İbrahim b. Abbas şöyle diyor:
Ben İmam Rıza (a.s)’ın, herhangi bir kelimeyle birisini incittiğini ve bir adamın sözünü yarıda kestiğini kesinlikle görmedim. İmam Rıza (a.s) hiçbir kimseyi, gücü dahilinde olduğu ihtiyaçları karşılamaksızın geri çevirmezdi, ayaklarını kimsenin önünde uzatmazdı, onun karşısında bir yastığa dayanmadı. Onun hizmetçi ve kölelerden birine sövdüğünü ve birisi yanında tükürdüğünü kesinlikle görmedim. Kahkahayla güldüğü görülmezdi, gülmesi tebessüm idi.”
Nadir Hadim şöyle diyor:
“İmam Rıza (a.s), bizden herhangi birimiz yemek yediğinde, yemeğimizi bitirmedikçe bizi hizmete almazdı (bize bir iş yaptırmazdı).”
Zikir ve İbadeti
Meşhur şair olan Di’bil’in kardeşi İsmail b. Ali şöyle diyor:
İmam Rıza (a.s) Di’bil’e yünlü kumaştan bir gömlek hediye ederek şöyle buyurdu:
“Bu gömleği koru (onun kadrini bil); ben bin gece ve her gece bin rekat namaz onda kıldım ve Kur’ân’ı bin defa o gömlekte (onu giydiğim halde) hatmettim.”
Reca b. Ebî Zehhak diyor ki:
“İmam Rıza (a.s) seferde ve vatanda gece namazını, şef’ namazını, vitr namazını ve iki rekat da sabah namazının nafilesini terk etmiyordu.”[
Reca b. Ebi Zahhak şöyle diyor:
“Allah’a and olsun ki, İmam Rıza (a.s)’dan daha takvalı, bütün vakitlerinde Allah’ı O’ndan daha çok anan ve Allah’dan O’nun kadar çok korkan bir kimseyi görmedim.”
İbrahim b. Abbas şöyle diyor:
“İmam Rıza (a.s), geceleri az yatardı, çoğu geceleri sabaha kadar ibadet ve zikirle geçirirdi, çok oruç tutardı, her ay üç gün oruç tutmayı kaçırmazdı ve “Her Ay üç gün oruç tutmak, (sevap açısından) bütün günleri oruç tutmak gibidir” buyuruyordu.
İmam Rıza (a.s), gizlide çok iyilik yapar ve sadaka verirdi; bunların çoğunu karanlık gecelerde yapıyordu. Fazilette onun gibi birisini gördüğünü iddia eden kimsenin sözüne inanmayın.”
Abdusselam b. Hirevi (el-Heratî) şöyle diyor:
“İmam Rıza (a.s)’ın Serahs’da hapsedildiği evin kapısına giderek hapishane bekçisinden İmam’la görüşmek için izin istedim. Bekçi cevaben: “Senin ona ulaşmana bir yol yoktur” dedi. “Neden?” dediğimde şöyle dedi: “Çünkü O birçok zaman, bir günde (gecesi de dahil olmak üzere) bin rekat namaz kılmaktadır...”
İmam Rıza (a.s)’ı Medine’den Horasan’a götürmekle görevli olan Memun’un memurlarının komutanı Reca b. Ebî Zehhak, İmam Rıza (a.s)’ın yolculuk esnasındaki gece gündüz yaptığı ibadetlerini anlatırken şöyle diyor:
“İmam Rıza (a.s) geceyi sabahladığında sabah namazını kılıyordu ve namazın selamını verdikten sonra namaz kıldığı yerde oturup güneş doğuncaya dek tespih, hamd, tekbir ve tehlil zikirleri ve Peygamber (s.a.a)’e salavat göndermekle meşgul oluyordu...”
Cömertlik ve Bağışı
Uzun boylu garip bir adam İmam Rıza (a.s)’ın yanına gelerek şöyle dedi:
“Ey Resulullah’ın oğlu, selam’un aleykum. Ben sizi, babanızı ve ceddinizi sevenlerdenim, hacdan dönmüşüm, yol param tükenmiş, beni vatana ulaştıracak bir şeyim kalmamıştır. Eğer mümkünse beni vatana ulaştıracak bir şey lütfederseniz minnettar olurum. Şehrime ulaştığımda bana verdiğiniz malın karşılığını sizden taraf yoksullara sadaka veririm; çünkü ben fakir birisi değilim. İmam (a.s); “Allah sana rahmet etsin, otur.” buyurdu...
Daha sonra kalkıp bir odaya girdi, kapının üst tarafından elini uzatarak Horasanlı adama; “Bu iki yüz dinarı al, kendine yol azığı et, onunla teberrük et ve benden taraf da onun karşılığını sadaka vermen gerekmez...” diye buyurdular.
Horasanlı adam parayı alıp gittiğinde İmam (a.s) o odadan çıkıp geldi. İmam (a.s)’a; “Neden para alınca sizi görmemesi için böyle davrandınız? dediklerinde şöyle buyurdular; “Onun ihtiyacını karşıladığımdan dolayı, utanması ve eziklik hissetmesinden korktum...”
İbn-i Şehraşub Menakıb kitabında şöyle nakletmiştir:
İmam Rıza (a.s), Horasan’da bir Arefe günü bütün malını yoksullara bağışladı. Fazl b. Sehl; “Bu garamet (büyük zarar) değil midir?” dediğinde şöyle buyurdular: “Hayır, bu ganimettir (bir yatırımdır); kendisiyle mükafat ve keramet aradığın bir şeyi sakın garamet sayma.”
İmam Rıza (a.s) yemek istedi, yemek geldiğinde bir tepsi getirerek sofrasının yanına koyup yiyeceği yemeklerin en güzelini alıp onun içerisine bıraktı; sonra onun fakirlere verilmesini emretti. Daha sonra; “Fela iktehame’l- akabe” ayetini okuyup şöyle buyurdular: “Allah Teala biliyor ki, her insan bir köle azat etmeğe kadir değildir; işte bundan dolayı (yoksullara yemek vermekle) cennete ulaşabilmeleri için onlara bir yol karar kılmıştır.”
İbrahim b. Abbas diyor ki:
“İmam Rıza (a.s) gizlide çok ihsanda bulunur ve sadaka verirdi. Bu amelleri daha çok karanlık gecelerde yapardı. Kim, fazilette onun mislini gördüğünü zannederse, onu tasdik etmeyin.”
Misafiri Ağırlaması
Abdullah-i Bağdadi bazılarından şöyle naklediyor:
Bir gün İmam Rıza (a.s)’a bir misafir geldi. İmam (a.s) bir gece onunla konuştuğu esnada lamba bozuldu, misafir olan adam elini uzatıp onu düzeltmek istedi, fakat İmam (a.s) onu bırakmayarak kendisi onu düzeltti. Daha sonra şöyle buyurdu:
“Biz, misafirlerimizi hizmete almayan bir kavimiz.”
İşçinin Ücretine Dair Tavsiyesi
İmam Rıza (a.s)’ın dostlarından olan Süleyman-i Caferi şöyle diyor:
Bazı işler için İmam Rıza (a.s)’la birlikte idim, işim bittiğinde evime dönmek istedim. Ama İmam (a.s); “Bu gece bizim yanımızda kal” buyurdular.
Ben de İmam’la birlikte O’nun evine gittim. İmam (a.s), hizmetçileriyle birlikte yabancı birisinin de bina yapımında çalıştığını görünce; “Bu kimdir?” diye sordu.
Hizmetçileri; “Bize yardım ediyor, ona ücret olarak bir şey vereceğiz.” dediler.
İmam (a.s): “Ücretini tayin etmiş misiniz?” diye sordu.
Hizmetçiler: “Hayır, tayin etmemişiz; her ne verirsek kabul eder.” dediler.
İmam (a.s) bu durumdan çok rahatsız olup sinirlendi. Ben İmamın bu durumunu görünce; “Canım sana feda olsun, rahatsız olma.” dediğimde İmam (a.s) şöyle buyurdular:
“Ben defalarca onlara demişim ki, bir kimsenin ücretini tayin etmeden onu çalışması için getirmeyin. Şunu bil ki, bir kimse ücreti tayin edilmeden işlerse, ücretinden üç kat fazlasını da versen, yine ücretinin az verildiğini zanneder. Ama eğer anlaştığın ücretten fazla ona bir şey bağışlamış olur isen, her ne kadar az da olsa sana teşekkür eder.”
İsrafa Karşı Çıkışı
İmam Rıza (a.s)’ın hizmetçisi Yasir şöyle diyor:
Bir gün İmam (a.s), çocukların elma yiyip onu iyice bitirmeden attıklarını görünce şöyle buyurdular: “Subhanellah! Eğer sizin ihtiyacınız yoksa, bazı kimselerin buna ihtiyacı vardır; öyleyse onu ihtiyacı olan kimselere verin.”
Abdestte Yardımdan Sakınması
Hassan-ı Veşşa şöyle naklediyor:
Bir gün İmam Rıza (a.s)’ın yanına vardım, Hazretin önünde bir ibrik vardı, onunla abdest almak istiyordu, yanına yaklaşarak eline su dökmek istedim, fakat İmam bu işten sakınarak; “Ya Hasan! Bu işten vazgeç.” diye buyurdular.
Ben; “Neden eline su dökmekten beni nehy ediyorsun; benim sevap kazanmamdan mı hoşlanmıyorsun?” dediğimde İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Sen sevap kazanıyorsun, oysa ben günah işlemiş oluyorum.”
Neden böyle olur? dediğimde de şöyle buyurdular:
“Allah Teala’nın şu sözünü duymamış mısın?:
“Kim Rabbine kavuşmayı ümit ediyorsa, iyi amel yapmalıdır ve Rabbinin ibadetine kimseyi ortak koşmamalıdır.” Ben şimdi namaz için abdest alıyorum, namaz da ibadettir; öyleyse onda bir kimsenin benimle ortak olmasını sevmem.”
Zühdü
İbn-i Şehraşub diyor ki:
“Süfyan-i Sevrî İmam Rıza (a.s)’ın yünlü bir kumaş giydiğini görünce: “Ey Resulullah’ın evladı! Bundan daha düşük bir elbise giyseydiniz daha iyi olurdu” dediğinde İmam (a.s): “Elini getir” diye buyurdu.
Sonra onun elini, elbisesinin yenine (kol ağzına) sokarak iç elbisesinin nasıl olduğunu ona bildirmek istedi. Böylece Süfyan-i Sevri, İmam (a.s)’ın iç elbisesinin telisten (yumuşak olmayan sert bir elbiseden) olduğunu görüp anlamış oldu. Sonra İmam (a.s) şöyle buyurdular:
“Ey Süfyan! Yünlü kumaş, halk içindir; telis (bu sert elbise) ise, Hak (Allah) içindir.”
Namaz Misvakı
İmam Rıza (a.s)’ın içerisinde beş misvak bulunan bir çantası vardı. Onlardan her birinin üzerine beş namazdan birinin ismi yazılmıştı. Her namaz vakti, o namaz için tahsis edilen misvakla dişlerini misvaklıyordu.”
Misk ve Gül Suyu Kullanması
Sûlî diyor ki:
Büyük annemden İmam Rıza (a.s)’la ilgili soru sorduklarında şöyle diyordu:
“Ondan bir şey hatırlamıyorum. Sadece Hindistan uduyla (bir çeşit koku) tütsülendiğini ve daha sonra misk ve gül suyu kullandığını görüyordum.”
Hacamat Ettirmesi
Ensarî diyor ki:
“İmam Rıza (a.s)’ın kanı bazen taşkınlık ettiğinde (tansiyonu yükseldiğinde) gece yarısı hacamat ettiriyordu (iki omuzu arasından kan aldırıyordu).”
Yüzüğünün Nakşı
Yunus b. Abdurrahman diyor ki:
“İmam Rıza (a.s)’dan kendi yüzüğüyle babasının yüzünün nakşı hakkında sordum. Buyurdular ki:
“Yüzüğümün kaşının nakşı (yazısı) şudur:
“Mâşâallah, lâ kuvvete illa billah” (Allah’ın istediği olur; bütün güçler Allah’tandır.) Babamın yüzüğünün nakşı (yazısı) ise şu idi:
“Hasbiyellah” (Allah bana yeter.) O, (mektupları) onunla mühürlediğim yüzüktür.”
Üzümü Sevmesi
Muhammed b. Cehm diyor ki:
“İmam Rıza (a.s) (meyveler içerisinde) üzümü çok severdi.
Bir Şey Yazarken Allah’ın Adını Anması
Hasan b. Şu’be el-Harranî diyor ki:
“İmam Rıza (a.s), ihtiyaçlarını not etmek istediğinde şöyle yazıyordu: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla; hatırlarım inşaAllah.”
Daha sonra istediği şeyi yazardı.”
Oğluna Karşı Davranışı
İmam Rıza (a.s)’ın katibi Ebu’l- Hüseyin b. Muhammed diyor ki:
İmam Rıza (a.s), oğlu Muhammed Takî (a.s)’ı künyesiyle anar ve şöyle buyururdu:
“Ebu Muhammed bana yazdı.”
Oysa o Medine’de henüz çocuktu ama bununla birlikte saygıyla onu yad eder ve mektuplarının cevabını çok fasih ve güzel bir şekilde verirdi.”
Namazı İlk Vakitte Kılması ve Halkın İşlerine Yetişmesi
Sûlî diyor ki:
(Bir müddet İmam Rıza (a.s)’a hizmet etme iftiharına nail olan) büyük annem bana şöyle dedi:
“İmam Rıza (a.s), sabah namazını ilk vaktinde kıldıktan sonra secdeye kapanıp güneş yükselinceye dek başını secdeden kaldırmazdı. Daha sonra kalkıp halk için oturuyordu (onların işleriyle ilgilenip ihtiyaçlarını gideriyordu) ve (daha sonra) bineğine binerek işinin peşine gidiyordu.”
Memun’a Nasihat Etmesi
Şeyh Mufid (r.a) diyor ki:
“İmam Rıza (a.s), Memun’la baş başa kaldığında ona öğüt veriyor, onu Allah’tan sakındırıyor ve yaptığı çirkin işlerinden dolayı onu kınıyordu. Memun ise bu tavsiye ve nasihatleri İmamdan kabul ettiğini izhâr ediyor ama bu sözlerin kendisine ağır geldiğini ve bu çeşit nasihatlerden hoşlanmadığını açığa vurmuyordu.”[
Alçak Gönüllülüğü ve Tevazusu
Yasir-i Hadim şöyle diyor:
“İmam Rıza (a.s) yalnız kaldığında, küçük ve büyük bütün akrabalarını toplayarak onlarla konuşup sohbet ederdi, onlara şefkatli davranırdı. Sofraya oturduğunda, büyük küçük bütün aile fertlerini, hatta hayvana bakan ve hacamat yapanları bile sofrası başına oturtuyordu.”[12]
Bir gün İmam Rıza (a.s) hamama gitti, bir adam İmam’a; “Bana kese sür” dedi. İmam (a.s) da onu keselemeğe başladı. Bu arada başkaları İmam (a.s)’ı o adama tanıttılar; o adam özür dilemeğe başladı. Ama İmam (a.s) onun kalbini hoş ederek ona kese sürüyordu.”
Abdullah b. Cafer, Belh ahalisinden olan bir adamdan şöyle dediğini naklediyor:
İmam Rıza (a.s)’ın Horasan yolculuğunda, O Hazretle birlikte idim. Bir gün sofrasını getirmelerini istedi; sofrayı açtıklarında, hizmetçi ve kölelerini kendisiyle yemek yemeleri için sofranın başına topladı. Bunun üzerine; “Canım sana feda olsun, bunların sofrasını ayırırsanız daha iyi olur” dedim.
İmam (a.s) benim bu sözümü duyunca şöyle buyurdular: Sus, herkesin Rabbi birdir, anne babası birdir; mükafat ve ceza da amellere göredir.”
Muaşeret Adabı
İbrahim b. Abbas şöyle diyor:
Ben İmam Rıza (a.s)’ın, herhangi bir kelimeyle birisini incittiğini ve bir adamın sözünü yarıda kestiğini kesinlikle görmedim. İmam Rıza (a.s) hiçbir kimseyi, gücü dahilinde olduğu ihtiyaçları karşılamaksızın geri çevirmezdi, ayaklarını kimsenin önünde uzatmazdı, onun karşısında bir yastığa dayanmadı. Onun hizmetçi ve kölelerden birine sövdüğünü ve birisi yanında tükürdüğünü kesinlikle görmedim. Kahkahayla güldüğü görülmezdi, gülmesi tebessüm idi.”
Nadir Hadim şöyle diyor:
“İmam Rıza (a.s), bizden herhangi birimiz yemek yediğinde, yemeğimizi bitirmedikçe bizi hizmete almazdı (bize bir iş yaptırmazdı).”
Zikir ve İbadeti
Meşhur şair olan Di’bil’in kardeşi İsmail b. Ali şöyle diyor:
İmam Rıza (a.s) Di’bil’e yünlü kumaştan bir gömlek hediye ederek şöyle buyurdu:
“Bu gömleği koru (onun kadrini bil); ben bin gece ve her gece bin rekat namaz onda kıldım ve Kur’ân’ı bin defa o gömlekte (onu giydiğim halde) hatmettim.”
Reca b. Ebî Zehhak diyor ki:
“İmam Rıza (a.s) seferde ve vatanda gece namazını, şef’ namazını, vitr namazını ve iki rekat da sabah namazının nafilesini terk etmiyordu.”[
Reca b. Ebi Zahhak şöyle diyor:
“Allah’a and olsun ki, İmam Rıza (a.s)’dan daha takvalı, bütün vakitlerinde Allah’ı O’ndan daha çok anan ve Allah’dan O’nun kadar çok korkan bir kimseyi görmedim.”
İbrahim b. Abbas şöyle diyor:
“İmam Rıza (a.s), geceleri az yatardı, çoğu geceleri sabaha kadar ibadet ve zikirle geçirirdi, çok oruç tutardı, her ay üç gün oruç tutmayı kaçırmazdı ve “Her Ay üç gün oruç tutmak, (sevap açısından) bütün günleri oruç tutmak gibidir” buyuruyordu.
İmam Rıza (a.s), gizlide çok iyilik yapar ve sadaka verirdi; bunların çoğunu karanlık gecelerde yapıyordu. Fazilette onun gibi birisini gördüğünü iddia eden kimsenin sözüne inanmayın.”
Abdusselam b. Hirevi (el-Heratî) şöyle diyor:
“İmam Rıza (a.s)’ın Serahs’da hapsedildiği evin kapısına giderek hapishane bekçisinden İmam’la görüşmek için izin istedim. Bekçi cevaben: “Senin ona ulaşmana bir yol yoktur” dedi. “Neden?” dediğimde şöyle dedi: “Çünkü O birçok zaman, bir günde (gecesi de dahil olmak üzere) bin rekat namaz kılmaktadır...”
İmam Rıza (a.s)’ı Medine’den Horasan’a götürmekle görevli olan Memun’un memurlarının komutanı Reca b. Ebî Zehhak, İmam Rıza (a.s)’ın yolculuk esnasındaki gece gündüz yaptığı ibadetlerini anlatırken şöyle diyor:
“İmam Rıza (a.s) geceyi sabahladığında sabah namazını kılıyordu ve namazın selamını verdikten sonra namaz kıldığı yerde oturup güneş doğuncaya dek tespih, hamd, tekbir ve tehlil zikirleri ve Peygamber (s.a.a)’e salavat göndermekle meşgul oluyordu...”
Cömertlik ve Bağışı
Uzun boylu garip bir adam İmam Rıza (a.s)’ın yanına gelerek şöyle dedi:
“Ey Resulullah’ın oğlu, selam’un aleykum. Ben sizi, babanızı ve ceddinizi sevenlerdenim, hacdan dönmüşüm, yol param tükenmiş, beni vatana ulaştıracak bir şeyim kalmamıştır. Eğer mümkünse beni vatana ulaştıracak bir şey lütfederseniz minnettar olurum. Şehrime ulaştığımda bana verdiğiniz malın karşılığını sizden taraf yoksullara sadaka veririm; çünkü ben fakir birisi değilim. İmam (a.s); “Allah sana rahmet etsin, otur.” buyurdu...
Daha sonra kalkıp bir odaya girdi, kapının üst tarafından elini uzatarak Horasanlı adama; “Bu iki yüz dinarı al, kendine yol azığı et, onunla teberrük et ve benden taraf da onun karşılığını sadaka vermen gerekmez...” diye buyurdular.
Horasanlı adam parayı alıp gittiğinde İmam (a.s) o odadan çıkıp geldi. İmam (a.s)’a; “Neden para alınca sizi görmemesi için böyle davrandınız? dediklerinde şöyle buyurdular; “Onun ihtiyacını karşıladığımdan dolayı, utanması ve eziklik hissetmesinden korktum...”
İbn-i Şehraşub Menakıb kitabında şöyle nakletmiştir:
İmam Rıza (a.s), Horasan’da bir Arefe günü bütün malını yoksullara bağışladı. Fazl b. Sehl; “Bu garamet (büyük zarar) değil midir?” dediğinde şöyle buyurdular: “Hayır, bu ganimettir (bir yatırımdır); kendisiyle mükafat ve keramet aradığın bir şeyi sakın garamet sayma.”
İmam Rıza (a.s) yemek istedi, yemek geldiğinde bir tepsi getirerek sofrasının yanına koyup yiyeceği yemeklerin en güzelini alıp onun içerisine bıraktı; sonra onun fakirlere verilmesini emretti. Daha sonra; “Fela iktehame’l- akabe” ayetini okuyup şöyle buyurdular: “Allah Teala biliyor ki, her insan bir köle azat etmeğe kadir değildir; işte bundan dolayı (yoksullara yemek vermekle) cennete ulaşabilmeleri için onlara bir yol karar kılmıştır.”
İbrahim b. Abbas diyor ki:
“İmam Rıza (a.s) gizlide çok ihsanda bulunur ve sadaka verirdi. Bu amelleri daha çok karanlık gecelerde yapardı. Kim, fazilette onun mislini gördüğünü zannederse, onu tasdik etmeyin.”
Misafiri Ağırlaması
Abdullah-i Bağdadi bazılarından şöyle naklediyor:
Bir gün İmam Rıza (a.s)’a bir misafir geldi. İmam (a.s) bir gece onunla konuştuğu esnada lamba bozuldu, misafir olan adam elini uzatıp onu düzeltmek istedi, fakat İmam (a.s) onu bırakmayarak kendisi onu düzeltti. Daha sonra şöyle buyurdu:
“Biz, misafirlerimizi hizmete almayan bir kavimiz.”
İşçinin Ücretine Dair Tavsiyesi
İmam Rıza (a.s)’ın dostlarından olan Süleyman-i Caferi şöyle diyor:
Bazı işler için İmam Rıza (a.s)’la birlikte idim, işim bittiğinde evime dönmek istedim. Ama İmam (a.s); “Bu gece bizim yanımızda kal” buyurdular.
Ben de İmam’la birlikte O’nun evine gittim. İmam (a.s), hizmetçileriyle birlikte yabancı birisinin de bina yapımında çalıştığını görünce; “Bu kimdir?” diye sordu.
Hizmetçileri; “Bize yardım ediyor, ona ücret olarak bir şey vereceğiz.” dediler.
İmam (a.s): “Ücretini tayin etmiş misiniz?” diye sordu.
Hizmetçiler: “Hayır, tayin etmemişiz; her ne verirsek kabul eder.” dediler.
İmam (a.s) bu durumdan çok rahatsız olup sinirlendi. Ben İmamın bu durumunu görünce; “Canım sana feda olsun, rahatsız olma.” dediğimde İmam (a.s) şöyle buyurdular:
“Ben defalarca onlara demişim ki, bir kimsenin ücretini tayin etmeden onu çalışması için getirmeyin. Şunu bil ki, bir kimse ücreti tayin edilmeden işlerse, ücretinden üç kat fazlasını da versen, yine ücretinin az verildiğini zanneder. Ama eğer anlaştığın ücretten fazla ona bir şey bağışlamış olur isen, her ne kadar az da olsa sana teşekkür eder.”
İsrafa Karşı Çıkışı
İmam Rıza (a.s)’ın hizmetçisi Yasir şöyle diyor:
Bir gün İmam (a.s), çocukların elma yiyip onu iyice bitirmeden attıklarını görünce şöyle buyurdular: “Subhanellah! Eğer sizin ihtiyacınız yoksa, bazı kimselerin buna ihtiyacı vardır; öyleyse onu ihtiyacı olan kimselere verin.”
Abdestte Yardımdan Sakınması
Hassan-ı Veşşa şöyle naklediyor:
Bir gün İmam Rıza (a.s)’ın yanına vardım, Hazretin önünde bir ibrik vardı, onunla abdest almak istiyordu, yanına yaklaşarak eline su dökmek istedim, fakat İmam bu işten sakınarak; “Ya Hasan! Bu işten vazgeç.” diye buyurdular.
Ben; “Neden eline su dökmekten beni nehy ediyorsun; benim sevap kazanmamdan mı hoşlanmıyorsun?” dediğimde İmam (a.s) şöyle buyurdular: “Sen sevap kazanıyorsun, oysa ben günah işlemiş oluyorum.”
Neden böyle olur? dediğimde de şöyle buyurdular:
“Allah Teala’nın şu sözünü duymamış mısın?:
“Kim Rabbine kavuşmayı ümit ediyorsa, iyi amel yapmalıdır ve Rabbinin ibadetine kimseyi ortak koşmamalıdır.” Ben şimdi namaz için abdest alıyorum, namaz da ibadettir; öyleyse onda bir kimsenin benimle ortak olmasını sevmem.”
Zühdü
İbn-i Şehraşub diyor ki:
“Süfyan-i Sevrî İmam Rıza (a.s)’ın yünlü bir kumaş giydiğini görünce: “Ey Resulullah’ın evladı! Bundan daha düşük bir elbise giyseydiniz daha iyi olurdu” dediğinde İmam (a.s): “Elini getir” diye buyurdu.
Sonra onun elini, elbisesinin yenine (kol ağzına) sokarak iç elbisesinin nasıl olduğunu ona bildirmek istedi. Böylece Süfyan-i Sevri, İmam (a.s)’ın iç elbisesinin telisten (yumuşak olmayan sert bir elbiseden) olduğunu görüp anlamış oldu. Sonra İmam (a.s) şöyle buyurdular:
“Ey Süfyan! Yünlü kumaş, halk içindir; telis (bu sert elbise) ise, Hak (Allah) içindir.”
Namaz Misvakı
İmam Rıza (a.s)’ın içerisinde beş misvak bulunan bir çantası vardı. Onlardan her birinin üzerine beş namazdan birinin ismi yazılmıştı. Her namaz vakti, o namaz için tahsis edilen misvakla dişlerini misvaklıyordu.”
Misk ve Gül Suyu Kullanması
Sûlî diyor ki:
Büyük annemden İmam Rıza (a.s)’la ilgili soru sorduklarında şöyle diyordu:
“Ondan bir şey hatırlamıyorum. Sadece Hindistan uduyla (bir çeşit koku) tütsülendiğini ve daha sonra misk ve gül suyu kullandığını görüyordum.”
Hacamat Ettirmesi
Ensarî diyor ki:
“İmam Rıza (a.s)’ın kanı bazen taşkınlık ettiğinde (tansiyonu yükseldiğinde) gece yarısı hacamat ettiriyordu (iki omuzu arasından kan aldırıyordu).”
Yüzüğünün Nakşı
Yunus b. Abdurrahman diyor ki:
“İmam Rıza (a.s)’dan kendi yüzüğüyle babasının yüzünün nakşı hakkında sordum. Buyurdular ki:
“Yüzüğümün kaşının nakşı (yazısı) şudur:
“Mâşâallah, lâ kuvvete illa billah” (Allah’ın istediği olur; bütün güçler Allah’tandır.) Babamın yüzüğünün nakşı (yazısı) ise şu idi:
“Hasbiyellah” (Allah bana yeter.) O, (mektupları) onunla mühürlediğim yüzüktür.”
Üzümü Sevmesi
Muhammed b. Cehm diyor ki:
“İmam Rıza (a.s) (meyveler içerisinde) üzümü çok severdi.
Bir Şey Yazarken Allah’ın Adını Anması
Hasan b. Şu’be el-Harranî diyor ki:
“İmam Rıza (a.s), ihtiyaçlarını not etmek istediğinde şöyle yazıyordu: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla; hatırlarım inşaAllah.”
Daha sonra istediği şeyi yazardı.”
Oğluna Karşı Davranışı
İmam Rıza (a.s)’ın katibi Ebu’l- Hüseyin b. Muhammed diyor ki:
İmam Rıza (a.s), oğlu Muhammed Takî (a.s)’ı künyesiyle anar ve şöyle buyururdu:
“Ebu Muhammed bana yazdı.”
Oysa o Medine’de henüz çocuktu ama bununla birlikte saygıyla onu yad eder ve mektuplarının cevabını çok fasih ve güzel bir şekilde verirdi.”
Namazı İlk Vakitte Kılması ve Halkın İşlerine Yetişmesi
Sûlî diyor ki:
(Bir müddet İmam Rıza (a.s)’a hizmet etme iftiharına nail olan) büyük annem bana şöyle dedi:
“İmam Rıza (a.s), sabah namazını ilk vaktinde kıldıktan sonra secdeye kapanıp güneş yükselinceye dek başını secdeden kaldırmazdı. Daha sonra kalkıp halk için oturuyordu (onların işleriyle ilgilenip ihtiyaçlarını gideriyordu) ve (daha sonra) bineğine binerek işinin peşine gidiyordu.”
Memun’a Nasihat Etmesi
Şeyh Mufid (r.a) diyor ki:
“İmam Rıza (a.s), Memun’la baş başa kaldığında ona öğüt veriyor, onu Allah’tan sakındırıyor ve yaptığı çirkin işlerinden dolayı onu kınıyordu. Memun ise bu tavsiye ve nasihatleri İmamdan kabul ettiğini izhâr ediyor ama bu sözlerin kendisine ağır geldiğini ve bu çeşit nasihatlerden hoşlanmadığını açığa vurmuyordu.”[