Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

    13- Zühdü

    İbn-i Şehraşub diyor ki:

    "Süfyan-i Sevrî İmam Rıza (a.s)'ın yünlü bir kumaş giydiğini görünce: "Ey Resulullah'ın evladı! Bundan daha düşük bir elbise giyseydiniz daha iyi olurdu" dediğinde İmam (a.s): "Elini getir" diye buyurdu.

    Sonra onun elini, elbisesinin yenine (kol ağzına) sokarak iç elbisesinin nasıl olduğunu ona bildirmek istedi. Böylece Süfyan-i Sevri, İmam (a.s)'ın iç elbisesinin telisten (yumuşak olmayan sert bir elbiseden) olduğunu görüp anlamış oldu. Sonra İmam (a.s) şöyle buyurdular:

    "Ey Süfyan! Yünlü kumaş, halk içindir; telis (bu sert elbise) ise, Hak (Allah) içindir."

    (Menakıb-i İbn-i Şehraşub, c. 4, s. 360)
    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #17
      Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

      14- Namaz Misvakı

      İmam Rıza (a.s)'ın içerisinde beş misvak bulunan bir çantası vardı. Onlardan her birinin üzerine beş namazdan birinin ismi yazılmıştı. Her namaz vakti, o namaz için tahsis edilen misvakla dişlerini misvaklıyordu."[1]

      15- Misk ve Gül Suyu Kullanması

      Sûlî diyor ki:
      Büyük annemden İmam Rıza (a.s)'la ilgili soru sorduklarında şöyle diyordu:
      "Ondan bir şey hatırlamıyorum. Sadece Hindistan uduyla (bir çeşit koku) tütsülendiğini ve daha sonra misk ve gül suyu kullandığını görüyordum."[2]

      16- Hacamat Ettirmesi

      Ensarî diyor ki:
      "İmam Rıza (a.s)'ın kanı bazen taşkınlık ettiğinde (tansiyonu yükseldiğinde) gece yarısı hacamat ettiriyordu (iki omuzu arasından kan aldırıyordu)."[3]
      _____________
      1- Mekarim'ul-Ahlak, s. 50.
      2- Mekarim'ul-Ahlak, s. 40.
      3- Mekarim'ul-Ahlak, s. 73
      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #18
        Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

        17- Yüzüğünün Nakşı

        Yunus b. Abdurrahman diyor ki:
        "İmam Rıza (a.s)'dan kendi yüzüğüyle babasının yüzünün nakşı hakkında sordum.

        Buyurdular ki: "Yüzüğümün kaşının nakşı (yazısı) şudur:
        "Mâşâallah, lâ kuvvete illa billah" (Allah'ın istediği olur; bütün güçler Allah'tandır.) Babamın yüzüğünün nakşı (yazısı) ise şu idi:

        "Hasbiyellah" (Allah bana yeter.) O, (mektupları) onunla mühürlediğim yüzüktür."

        (Vesail'uş- Şia, c. 3, s. 410, h. 3)
        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #19
          Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

          18- Üzümü Sevmesi

          Muhammed b. Cehm diyor ki:
          "İmam Rıza (a.s) (meyveler içerisinde) üzümü çok severdi."[1]

          19- Bir Şey Yazarken Allah'ın Adını Anması

          Hasan b. Şu'be el-Harranî diyor ki:
          "İmam Rıza (a.s), ihtiyaçlarını not etmek istediğinde şöyle yazıyordu: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla; hatırlarım inşaAllah."
          Daha sonra istediği şeyi yazardı."[2]

          20- Oğluna Karşı Davranışı

          İmam Rıza (a.s)'ın katibi Ebu'l- Hüseyin b. Muhammed diyor ki:
          İmam Rıza (a.s), oğlu Muhammed Takî (a.s)'ı künyesiyle anar ve şöyle buyururdu:
          "Ebu Muhammed bana yazdı."
          Oysa o Medine'de henüz çocuktu ama bununla birlikte saygıyla onu yad eder ve mektuplarının cevabını çok fasih ve güzel bir şekilde verirdi."[3]
          _________________
          [1] - Bihar'ul-Envar, c. 49, s. 308.
          [2] - Tuhaf'ul-Ukul, s. 923, h. 12.
          [3] - Uyun, c. 2, s.266, h. 1.
          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #20
            Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

            21- Namazı İlk Vakitte Kılması ve Halkın İşlerine Yetişmesi

            Sûlî diyor ki:
            (Bir müddet İmam Rıza (a.s)'a hizmet etme iftiharına nail olan) büyük annem bana şöyle dedi:
            "İmam Rıza (a.s), sabah namazını ilk vaktinde kıldıktan sonra secdeye kapanıp güneş yükselinceye dek başını secdeden kaldırmazdı. Daha sonra kalkıp halk için oturuyordu (onların işleriyle ilgilenip ihtiyaçlarını gideriyordu) ve (daha sonra) bineğine binerek işinin peşine gidiyordu."

            (Bihar, c. 49, s. 90, h. 2)
            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

            Yorum


              #21
              Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

              22- Memun'a Nasihat Etmesi

              Şeyh Mufid (r.a) diyor ki:

              "İmam Rıza (a.s), Memun'la baş başa kaldığında ona öğüt veriyor, onu Allah'tan sakındırıyor ve yaptığı çirkin işlerinden dolayı onu kınıyordu. Memun ise bu tavsiye ve nasihatleri İmamdan kabul ettiğini izhâr ediyor ama bu sözlerin kendisine ağır geldiğini ve bu çeşit nasihatlerden hoşlanmadığını açığa vurmuyordu."

              (Bihar, c. 49, s. 308, h. 18)
              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                #22
                Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                23- Hizmetçisine Şefkati

                İmam Rıza (a.s)'ın hizmetçisi Nadır şöyle diyor:
                "Ebu'l- Hasan'ir- Rıza (a.s), cevizli helvayı dürüm yaparak bana veriyordu."[1]

                24- Sofra Başında Hizmetçiye Karşı Davranışı

                İmam (a.s)'ın Hizmetçisi Nadır diyor ki:
                "İmam Rıza (a.s), hizmetçilerden biri yemek yediğinde, yemekten kalkmadıkça ona bir iş yaptırmazdı."[2]
                _________________
                [1] - Mehasin-i Berkî, c. 2, s. 200, h. 1584.
                [2] - Kâfî, c. 6, s. 298, h. 11.
                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #23
                  Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                  25- Cenazeyi Teşyi Etmesi

                  Musa b. Seyyar şöyle diyor:

                  Ben İmam Rıza (a.s) ile birlikte idim, Tus şehrinin duvarlarına yaklaşmıştık, bir ağlama sesini duyduk, o sesin peşice gittik, derken bir cenazeyle karşılaştık, gözüm cenazeye iliştiğinde İmam (a.s)'ın atından indiğini gördüm. Sonra cenazeye doğru gelip onu kaldırdı, kuzu kendisini annesine yapıştırdığı gibi İmam (a.s) da kendisini ona yapıştırıyordu.

                  Daha sonra bana yönelerek şöyle buyurdular:
                  "Ey Musa b. Seyyar! Kim bizim dostlarımızdan birini teşyi ederse, annesinden doğduğu gün gibi günahtan dışarı çıkmış olur; öyle ki asla bir günahı kalmaz."

                  Musa b. Seyyar şöyle ekliyor:
                  Cenazeyi kabrin kenarına bıraktıklarında mevlam İmam Rıza'yı cenazenin tarafına gidip halkı bir kenara ittiğini, cenazeye yaklaşıp elini onun göğsüne bırakarak şöyle dediğini gördüm:
                  "Ey filan oğlu filan! Seni cennetle müjdeliyorum, bu saatten sonra artık sana bir korku yoktur."

                  Ben İmam'a; "Canım sana feda oldun, sen bu adamı tanıyor musun? Halbuki sen, Allah'a and olsun ki bugüne kadar bu bölgeye asla gelmemişsin!"

                  İmam (a.s) cevaben buyurdular ki:
                  "Ey Musa b. Cafer! Şialarımızın amellerinin her gün sabah ve akşam biz İmamlara sunulduğunu bilmiyor musun? Eğer onların amellerinde bir kusur olursa, Allah Teala'dan onun affedilmesini isteriz; ama eğer onların işlerinde bir yücelik görürsek, Allah Teala'dan onlar için mükafat dileriz."

                  (Kafi, c. 49, s. 98)
                  "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                    26- Din Alimleriyle Münazarası

                    Şia'nın büyük alimlerinden olup 1000 yıl önce yaşayan Şeyh Saduk (r.a), rivayetin metnindeki senetle Hasan b. Muhammed en- Nevfilî'den şöyle naklediyor:

                    Memun, Fazl b. Sehl'e; "Caslik"[1], "Re's'ul- Calut"[2], "Rüus'us- Saibin"[3], "Horbuz'ul- Ekber"[4], "Nestas-i Rumi"[5] gibi çeşitli mezhep ve din alimlerini bir araya toplamasını emretti. Fazl b. Sehl de onları bir araya topladı. Sonra onların toplandığını Memun'a bildirdi. Memun da onları yanına getirmesini emretti. Onlar Memun'un yanına gelince, Memun onlara hoş geldiniz diyerek sözlerine şöyle başladı:

                    "Ben sizi hayır bir şey için toplamışım, amcam oğluyla münazara yapmanızı istiyorum. Sabah olunca hepiniz yanıma gelin, kimse gelmekten çekinmesin."
                    Onlar da; "Ey müminlerin emiri! Başımız üstüne, yarın erken sizin yanınıza geleceğiz inşaallah." dediler.

                    Hasan b. Muhammed en-Nevfilî şöyle ekliyor:
                    Biz İmam Rıza (a.s)'ın yanında oturup konuşuyorduk. İmam'ın işleriyle ilgilenen Yasir yanımıza gelerek şöyle dedi: "Ey efendim! Müminlerin Emiri size selam iletip şöyle dedi: ‘Kardeşin sana feda olsun, çeşitli din ve milletlerin büyükleri benim yanımda toplanmıştır, eğer onların sözlerini duymak istiyorsan, yarın erken bizim yanımıza gel; eğer gelmek istemiyorsan zorlanma, istediğin takdirde biz senin yanına geliriz."

                    İmam Rıza (a.s) cevaben Yasir'e şöyle dedi: "Benim selamımı ona ilet ve ona de ki; maksadını anladım, ben yarın erken sizin yanınıza geleceğim inşaallah Teala."

                    Nevfilî diyor ki; Yasir gittiğinde İmam Rıza (a.s) bana buyurdular ki:
                    "Ey Nevfilî! Sen Iraklısın, Iraklılar zeki olur, Memun'un çeşitli din ve akait alimlerini bir araya toplaması hakkında görüşün nedir?"
                    Ben cevaben; "Canım sana feda olsun, sizi imtihan etmek ve ilminizin seviyesini öğrenmek istiyor." dedim...
                    İmam (a.s): "Acaba onların benim delilimi batıl etmelerinden mi korkuyorsun?"

                    Nevfilî: "Hayır, Allah'a and olsun ki asla bundan korkum yoktur, senin onlara galip olmanı ümit ediyorum."
                    İmam (a.s): "Ey Nevfili! Memun'un ne zaman pişman olacağını bilmek istiyor musun?"
                    Nevfili: "Evet."

                    İmam (a.s): "Ben Tevrat ehli ile Tevratlarıyla, İncil ehli ile İncilleriyle, Zebur ehli ile Zeburlarıyla, Saibiler ile kendi İbrani dilleriyle, Horbuzanla Farsça dili ile, Rumlularla kendi dilleri ile, Makalat Ashabıyla kendi lügatleriyle istidlal edip onları mahkum ederek delillerini çürüttüğümde ve kendi inançlarından vazgeçip benim sözüme uydukları zaman, Memun bu işinden pişman olup oturduğu makamın onun hakkı olmadığı anlayacaktır..."

                    Sabah olunca İmam (a.s) onların bulunduğu yere gitti... Memun İmam'a iltifat edip saygı gösterdi. Daha sonra Caslik'e dönerek onun İmamla tartışmasını istedi. Caslik şöyle dedi: Ey müminlerin Emiri! Benim kabul etmediğim bir kitap ve inanmadığım bir peygamberle ihticaç edecek olan bir kimseyle ben nasıl tartışa bilirim?"

                    İmam Rıza (a.s); "Ey Hıristiyanlı! Eğer İncilinle senin aleyhinde delil getirsem, kabul edecek misin?" diye sordu.
                    Caslik; "Evet, istemesem de kabul edeceğim; İncil'in dediğini hiç inkar edebilir miyim?"

                    Sora İmam (a.s) onunla İncil ile, Res'ul-Calut'la Tevrat ile, Zebur ehli ile Zebur'la İslam Peygamberinin hak olduğunu geniş delillerle ispatladı, onlar da İmam'ın sözünü teyit ettiler. Başkalarıyla da tartıştı, onları da güçlü delillerle susturmaya mecbur kıldı. Daha sonra şöyle buyurdular:
                    "Ey cemaat! Eğer sizin aranızda muhalif olup da sorusu olan varsa, sorusunu utanmadan ve çekinmeden sorsun!"

                    Bu esnada Kelam ilminde eşi olmayan İmran-i Sabi şöyle dedi:
                    "Ey alimler! Eğer Onun kendisi beni sora sormaya davet etmeseydi soru sormayacaktım. Çünkü ben Kufe, Basra, Şam ve Cizre'ye gidip o bölgelerin alimleriyle konuşup tartışmışım; ama kimse Allah'ın vahdaniyetini bana ispatlayamamıştır..."

                    İmam (a.s), Allah'ın birliğini ispatlayıcı delilleri detaylı bir şekilde onun için beyan ettiğinde, İmran, İmam'ın delilleriyle ikna olup şöyle dedi:
                    "Ey efendim, dediklerini anlayıp kanaat getirdim, şehadet ederim ki Allah Teala, senin vasf ettiğin şekildedir; hidayet ve hak bir dinle peygamberliğe seçilmiş olan Muhammed de O'nun kuludur."

                    İmran daha sonra kıbleye yönelerek secdeye kapandı ve müslüman oldu. Mütekellimler İmran-i Sabi'nin sözünü duyunca artık bir şey soramadılar. Bu tartışmadan sonra Memun kalkıp İmam (a.s)'la birlikte evin içine gittiler, halk da dağıldı."[6]
                    ______________
                    [1] - Hıristiyan oskofların reisi.
                    [2] - Yahudi alimlerin reisi.
                    [3] - Melek veya yıldıza tapanların, ya da Hz. Yahya'nın dinine mensup olanların büyükleri.
                    [4] - Ateşe tapanların kadısı.
                    [5] - Rumlu tabip) ve mütekellimler (akait ilminde üstat olanlar.
                    [6] - Bihar, c. 49, s. 173, h. 12. Bu rivayet çok uzun olduğundan dolayı biz onu özet olarak aktardık.
                    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                      27- Bayram Namazı Kıldırışı

                      Hicri 202 (M: 818.) yılının Ramazan veya kurban bayramlarının birinde Memun, İmam Rıza (a.s)'dan halka bayram namazını kıldırmasını istedi. İmam (a.s) özür dilemesine rağmen Memun isteğinden vazgeçmedi. Nihayet İmam (a.s) Memun'un ısrarını ve bu işten vazgeçmeyeceğini görünce şöyle buyurdular:

                      "Eğer ben bayram namazı kıldıracak olursam, ceddim Resulullah (s.a.a) ve Emir'ul- Muminin Ali (a.s) gibi namaz kıldırmak için dışarı çıkacağım."
                      Memun İmam (a.s)'ın bu sözünü kabul edip; "İstediğin şekilde namaz için dışarı çıkabilirsin" dedi. Memun komutanlarına, hizmetçilerine ve diğer insanlara bayram günü İmam Rıza'nın evinin önünde hazır olmalarını emretti.

                      Bayram gününün sabahı, güneş doğmadan önce cadde ve sokaklar İmam Rıza'nın nasıl bayram kıldıracağını merak eden insanlarla dolup taşmıştı, hatta kadın ve çocuklar bile oraya gelmişlerdi. Hepsi İmam Rıza (a.s)'ın dışarı çıkmasını bekliyorlardı.
                      Komutanlar da ordularıyla birlikte, atlarına bindikleri bir halde İmam (a.s)'ın evinin önünde durmuşlardı.

                      İmam Rıza (a.s) bayram guslü yapıp beyaz bir gömlek giydiler, pamuktan örülen beyaz bir imameyi başına bırakıp imamenin bir ucunu göğüslerine, öbür ucunu ise arkalarına sarktılar; kendilerine bir miktar koku sürüp eline bir asa alarak yanındakilere; "Ben nasıl yaparsam siz de öyle yapın."
                      buyurdular. Daha sonra şalvar ve elbisesinin eteğini çemremiş bir halde ayak yalın yola çıkıp hareket etmeğe başladılar. Biraz yürüdükten sonra durup göğe bakarak; "Allah-u Ekber!" diye tekbir getirdiler. Tekbir sesini duyan herkes bir ağızdan tekbir getirdi...

                      Memun'un komutan ve adamları, İmam (a.s)'ı bu halde görünce, onlar da bineklerinden aşağı inerek ayakkabılarını ayaklarından çıkarıp yalın ayakla yürümeğe başladılar.

                      İmam (a.s) bir müddet namazgaha doğru yürüdükten sonra, tekrar tekbir getiriyorlardı. Her yandan gelip toplanan halk da bir ağızdan tekbir getiriyordu. Herkes ağlamaktaydı; heyecan içindeydi. Adeta bütün şehir İmam (a.s)'la beraber yürümekte ve tekbir getirmekteydi.
                      Fazl b. Sehl durumu böyle görünce, Memun'un yanına vararak halkın bu durumunu ona anlatarak şöyle dedi: "Eğer durum böyle devam ederse, ne olacağı bilinmez!"

                      Memun bir adamı İmam'ın yanına göndererek; "Size zahmet verdik, siz geri dönün" diye ricada bulundu. İmam (a.s) da ayakkabılarını isteyip onları giyerek evine döndü.[1]

                      Halk da böylece Memun'un, İmam (a.s) hakkındaki söylediği sözlerin yalan ve gösteriş için olduğunu ve kendi siyasi hedeflerine ulaşmaktan başka bir hedefi olmadığını anlamış oldu.
                      _________________
                      [1] - İrşad-ı Mufid, s. 213-214. Uyun, c. 2, s. 148-149.
                      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                      Yorum


                        #26
                        Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                        28- İleri Görüşlülüğü

                        Muhammed b. Sinan şöyle diyor:
                        Harun'nun hilafeti döneminde İmam Rıza (a.s)'a; "Siz kendinizi imametlik hususunda meşhur edip babanızın yerinde oturmuşsunuz; oysa Harun'nun kılıcından kan damlıyor!"

                        İmam (a.s) onun bu sözüne karşılık şöyle buyurdular:
                        "Beni bu işe pervasız eden Resulullah (s.a.a)'in; "Eğer Ebu Cehl benim başımdan bir kıl azaltırsa ben peygamber değilim." şeklindeki buyurmuş olduğu sözdür. Ben de şöyle diyorum: Eğer Harun benim başımdan bir kıl eksiltirse, şahit olun ki ben İmam değilim!" [1]

                        Durum İmam Rıza (a.s)'ın buyurmuş olduğu gibi oldu. Harun İmam'a bir tehlike yöneltmeğe kesinlikle fırsat bulamadı. Harun İran'ın doğusunda vuku bulan kargaşalardan dolayı, ordusuyla Horasan'a gitmeğe mecbur oldu, nihayet Hicri 193'te Tus'da ölerek, İslam ve müslümanlar onun meş'um vücudundan güvende kalmış oldular.

                        Safvan b. Yahya şöyle diyor:
                        İmam Rıza (a.s) babasının vefatından sonra öyle sözler buyurdular ki, biz Hazretin canından korktuğumuzdan O'na şöyle dedik: "Büyük bir sözü aşikar ettiniz, biz bu tağuttan (Harun'dan) sizin canınız için korkuyoruz."

                        İmam (a.s) bizim bu sözümüze karşılık şöyle buyurdular:
                        "O (Harun), her ne kadar çaba sarf etse de, bana ulaşacak bir yolu yoktur." [2]
                        _________________
                        [1] - Kafi, c. 8, s. 257.
                        [2] - a.g.e, c. 1, s. 487.
                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                          29- Rıza Adlandırılmasının Sebebi

                          Muhammed b. Nasr-i Bezenti şöyle diyor:

                          Ben İmam Muhammed Taki (a.s)'a; "Muhalifleriniz, babanız İmam Aliyy'ur- Rıza'ya, veliahtlığı kabul ettiğinden dolayı "Rıza" lakabını Memun ona verdi diyorlar" dedim.

                          İmam (a.s) şöyle buyurdular:
                          "Allah'a and olsun ki yalan söylüyorlar, gerçek yoldan sapıyorlar. O lakabı Allah Teala ona vermiştir; çünkü O, gökte Allah'ın sevdiği, yerde Resulullah'ın ve Ondan sonra da masum İmamların razı oldukları kişidir."

                          Arz ettim: "Peki, geçmiş atalarınız Allah'ın sevgilileri, resulünün ve İmamların razı oldukları kişiler değil miydi; neden yalnız babanız "Rıza" diye anılıyor?

                          İmam (a.s) cevaben şöyle buyurdular:
                          "Dost ve taraftarları ondan razı oldukları gibi muhalif ve düşmanları da O'ndan razı oldular; bu rızalık, atalarından hiçbirine nasip olmadı. İşte bundan dolayı babam "Rıza" diye anılmış oldu."

                          (Uyun, c. 1, s. 24, h.1)
                          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                            30- Dualarının İcabete Erişmesi

                            Muhammed b. Fuzayl şöyle diyor:

                            İmam Rıza (a.s) Arafat'ta durup dua ediyordu, daha sonra başını aşağı salıverdi. Neden böyle yaptınız? dediklerinde şöyle buyurdular:

                            "Ben, Bermek ailesi aleyhinde, babama yaptıkları zulümden dolayı beddua ettim, Allah Teala da işte bugün benim onların hakkındaki duamı kabul etti."
                            İmam (a.s)'ın eve dönmesinden uzun bir zaman geçmeksizin Harun, Bermeki ailesinden olan Cafer ve Yahya'yı yakalatıp onları cezalandırdı ve ailelerinin durumu tamamıyla değişip zelil bir duruma düştüler.[1]

                            Müfessir olan Muhammed b. Kasım İmam Hasan Askeri (a.s)'dan şöyle naklediyor:

                            "Memun, Ali b. Musa er-Rıza (a.s)'ı kendine veliaht ettiğinde, bir müddet yağmur yağmadı. Bundan dolayı Memun'un etrafında bulunan ve İmam Rıza (a.s)'ın muhaliflerinden bazıları şöyle dediler: "Ali b. Musa er-Rıza bu bölgeye geldiğinden beri gökten yağmur yağmamıştır; Allah Teala yağmurunu esirgemiştir."

                            Bu haber Memun'a yetişince rahatsız olup İmam Rıza (a.s)'dan istiska (yağmur isteme) namazını kıldırmasını rica etti. İmam (a.s) da Pazartesi günü kıldıracağını bildirdi...

                            İmam (a.s) Pazartesi günü toplu bir cemaatla çöle çıktı. Herkes İmama bakıyordu. İmam (a.s) minbere çıkarak Allah'a hamd-u sena ettikten sonra şöyle dua etti:
                            "Allah'ım! Ey Rabbim! Sen biz Ehl-i Beyt'in hakkını büyük kıldın ki, sen emrettiğin şekilde halk bize tevessül etsin, senin fazl, rahmet, ihsan ve nimetini umsun ve arasınlar. Öyleyse onlara kendi yararlı yağmurunu gönder; yağmurunun başlangıcı bu çölden evlerine döndükten sonra olsun."

                            Allah'a and olsun ki, İmam'ın bu duasından hemen sonra rüzgar esmeğe başladı, bulutlar oluştu, gökte şimşek ve yıldırım çakmağa başladı, halk yağmurdan kaçmak için harekete geçti. Ama İmam (a.s); "Ey insanlar! Sakin olun, safları bozmayın, bu bulutlar filan şehre gidiyor" buyurdular. İmam (a.s)'ın buyurduğu gibi bulutlar gelip geçti yağmur da yağmadı.
                            Daha sonra şimşekli ve yıldırımlı bir bulut daha geldi, yine halk yerlerinden kalkıp hareket etmek istediler. Yine İmam (a.s); "Ey cemaat! Sakin olun, bu bulut da sizin için değildir, filan şehre gidiyor; o şehrin halkına yağacaktır." buyurdular.

                            On bulut böylece ard arda gelip geçti. İmam (a.s) da her defasında; "Bu bulut sizin için değildir, filan şehirlere gidiyor, siz yerinizde durun, hareket etmeyin." buyuruyordu. Nihayet, on birinci kez bir bulut daha aşikar oldu. İmam (a.s) bu defasında şöyle buyurdular:
                            "Allah Teala işte bu bulutu sizin için göndermiştir, öyleyse O'na bu lütfünden dolayı şükredin, şimdi kalkın evlerinize gidin; bu bulut evlerinize ulaşmadıkça yağmayacak, evlerinize yetiştikten sonra yağacaktır."

                            İmam (a.s) bu sözleri buyurduktan sonra minberden aşağı indi, halk da evlerine doğru hareket etti. Bulut öylece durmuştu, oradaki halk evlerine yetişmedikçe yağmadı. Onlar evlerine yetiştikten sonra öyle şiddetli yağdı ki, havuzlar, çukurlar, nehirler dolup taştı. Halk Resulullah'ın oğlunu (İmam Rıza'yı), Allah'ın O'na bağışlamış olduğu bu kerametinden dolayı tebrik etmeğe başladılar.

                            Daha sonra İmam (a.s) toplanmış olan halkın arasına gelerek Allah'tan çekinmeği, O'nun nimetlerinin kadrini bilmeyi, bu nimetleri karşısında O'na şükretmeği, müminlerin birbirlerine yardımda bulunmalarını vs. şeyleri onlara hatırlatarak onlara öğüt ve nasihatte bulundu...[2]
                            _________________
                            [1] - Uyun, c. 2, s. 54, H.1. Bihar, c. 49, s. 85, H.4.
                            [2] - Uyun, c. 2, s. 383. B.41. H.1. Bu rivayet çok uzun olduğundan dolayı onu özet olarak aktardık.
                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                              31- Allah'ı Çok Anması

                              Reca b. Ebî Zehhak diyor ki:
                              "Allah'a and olsun ki, İmam Rıza (a.s)'dan daha takvalı, bütün vakitlerinde Allah'ı daha çok anan ve onun kadar Allah'tan daha çok korkan bir kimse görmedim."[1]

                              32- Kur'ân Okuması

                              İbrahim b. Abbas diyor ki:
                              "İmam Rıza (a.s) her üç günde bir defa Kur'ân'ı hatmediyor ve buyuruyordu ki:
                              "Eğer üç günden daha kısa bir zamanda hatmetmek istesem edebilirim ama, her bir ayetin hangi şey hakkında ve ne zaman nazil olduğunu düşünmeden geçmiyorum. İşte bundan dolayı üç günde hatmediyorum."[2]
                              Reca b. Ebî Zehhak diyor ki:
                              "İmam Rıza (a.s) geceleri yatmak istediğinde çok Kur'ân okuyordu. Cennet ve cehennemden bahseden bir ayete ulaştığında ağlayarak Allah'tan cenneti isteyip cehennem ateşinden de O'na sığınıyordu."[3]
                              ____________
                              [1] - Mişkat'ul-Envar, s. 62.
                              [2] - Bihar, c. 92, s. 204, h. 1.
                              [3] - Uyun, c. 2, s. 196; Bihar, c. 49, s. 94.
                              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                              Yorum


                                #30
                                Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri

                                33- Salavât Getirmesi

                                Reca b. Ebî Zehhak diyor ki:
                                "İmam Rıza (a.s) dualarına Peygamber (s.a.a)'e ve Ehl-i Beyti'ne salavat getirmekle başlıyordu. Namazda ve diğer zamanlarda da çok salavat getiriyordu."[1]

                                34- Peygamberlerin Silahınâ Sarılmayı Tavsiye Etmesi

                                Ravi diyor ki:
                                "İmam Rıza (a.s) sürekli ashabına: "Peygamberlerin silahına sarılın" diye buyuruyordu. "Peygamberlerin silahı nedir?" diye sorduklarında: "Duadır" buyuruyorlardı."[2]
                                _________________
                                [1] - Uyun, c. 2, s. 194, h. 5.
                                [2] - Mekarim'ul-Ahlak, s. 270.
                                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X