Ynt: İmam Ali Rıza’nın (as) Hayatı, Fazileti, Siresi ve Sözleri
18- Me'mun'un Neticesiz Komplosu
Hersemet b. A'yan şöyle diyor:
Me'mun'un evinde, İmam Rıza (a.s)'ın öldüğüne dair gerçek dışı bir şayia çıkarıldı. Ben, Me'mun'un kapısını çalıp, O hazretin hizmetine varmak için izin istedim. -İmam'ın yanına varmak için Me'mun'un evinden geçmek gerekiyordu.- Me'mun'un Subeyh isimli hizmetçisi (aynı zamanda İmam'ın dostlarındandı) dışarı çıkarak dedi ki:
"Ey Herseme! Me'mun dün akşam, gecenin ilk yarısında hizmetçilerinden otuz kişiyi topladı. Girdiğimizde mumların çokluğundan ortalık gündüz gibi olmuştu. Zehirle bilenmiş keskin kılıçlar önündeydi ve bizden başka kimse de orada yoktu. Sonra bizleri tek tek çağırıp her birimizden ahit ve söz alarak dedi ki: "Bu ahdinize vefalı kalmalısınız; bu ahit gereği verdiğim emri uygulamalısınız ve onda kusur yapmamalısınız."
Biz de onun emrinden çıkmayacağımıza dair yemin ettik. Daha sonra şöyle dedi: "Her biriniz şu kılıçlardan birini alın, İmam Rıza'nın odasına girin, hangi halde olursa olsun (ister ayakta, ister oturmuş, ister yatmış olsun) O'nunla konuşmadan kılıçları üzerine indirin ve onu parça parça edin. Yerdeki sergi ile bedenini sarıp kılıçlarınızı da onunla temizleyin ve gelin. Yaptığınız bu amel ve koruyacağınız bu sır karşılığında, her birinize o bin dirhemlik olan on kese ve verimi iyi olan on tarla vereceğim ve yaşadığım sürece benden yararlanacaksınız."
Biz de kılıçları alıp odaya girdik. O hazret uzanmıştı, el ve gözünü hareket ettirerek bir şeyler söylüyordu, ama biz anlayamıyorduk. Köleler kılıçlarla ona hamle ettiler, ben de kılıcı bırakıp O hazrete bakıyordum. Sanki onların hamle edeceğini bildiğinden elbisesinin altından kılıcın işlemeyeceği bir şey giymişti. O Hazretin bedenini bir sergiye bırakıp onu dürdükten sonra Me'mun'un yanına gittiler.
Me'mun; "Ne yaptınız?" diye sordu.
Cevabında; "Emrettiğini uyguladık" dediler.
Me'mun; "Artık (bu olay hakkında) bir şey söylemeyin" dedi.
Sabah ortalık aydınlanınca Me'mun, güya İmam'ın vefatından haberdar olup üzülmüş bir görüntü içerisinde başı ve yakası açık bir şekilde evden dışarı çıktı. Daha sonra kalkıp, olayın nasıl olduğunu görmek için ayak yalın gitti. Ben de onun önünde gidiyordum. Odasının önüne yetiştiğinde ağır bir ses duydu. Korkarak şöyle dedi: "Odada kim var?"
"Ey müminlerin emiri, bilmiyoruz" dedik.
Me'mun: "Zikir sesi geliyor" dedi.
Ben; "Bir kişi Hz. Rıza'nın mihrabında oturup namaz kılıyor, zikir ediyor" dedim.
Me'mun titreyerek şöyle dedi: "Beni aldattınız! Allah size lanet etsin."
Daha sonra bana dönerek dedi ki: "Subeyh! Sen O'nu tanıyorsun, bak gör namaz kılan kimdir?"
Ben odaya doğru giderken Me'mun geri döndü. Kapıya vardığımda İmam (a.s) "Subeyh!" diye seslendi. Ben de "Lebbeyk ey mevlam!" dedim ve yere kapandım.
Buyurdular: "Kalk! Allah sana merhamet etsin. Bu zalimler Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar; ama Allah, kafirler istemese de nurunu tamamlayacaktır."
Sonra Me'mun'un yanına döndüğümde, yüzünün simsiyah olduğunu gördüm.
Me'mun; "Subeyh! Ne haber?" diye sordu.
Cevabında; "Ey müminlerin emiri! Allah'a andolsun ki, (İmam Rıza) kendi odasında oturmuştu; beni çağırdı ve şöyle böyle dedi" dedim.
Me'mun elbisesinin düğmelerini bağladı, kapıları kapatmalarını emretti ve şöyle dedi: "Deyin ki, O bayılmıştı, ama şimdi kendine geldi."
Herseme diyor: "Allah'a çok şükrettim, sonra İmam (a.s)'ın huzuruna vardım. Beni görünce şöyle buyurdular: "Ey Herseme! Subeyh'in sana söylediklerini, Allah'ın, kalplerini bizim velayetimiz ve dostluğumuzla imtihan ettiği kimseler hariç başkalarına söyleme."
Ben de; "Gözüm üstüne" dedim.
Sonra şöyle buyurdular: "Ey Herseme! Allah'a andolsun ki, bunların hileleri, Allah'ın emrinin zamanı gelmedikçe bize bir zarar vermez.
(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza, c. 2, s. 224)
18- Me'mun'un Neticesiz Komplosu
Hersemet b. A'yan şöyle diyor:
Me'mun'un evinde, İmam Rıza (a.s)'ın öldüğüne dair gerçek dışı bir şayia çıkarıldı. Ben, Me'mun'un kapısını çalıp, O hazretin hizmetine varmak için izin istedim. -İmam'ın yanına varmak için Me'mun'un evinden geçmek gerekiyordu.- Me'mun'un Subeyh isimli hizmetçisi (aynı zamanda İmam'ın dostlarındandı) dışarı çıkarak dedi ki:
"Ey Herseme! Me'mun dün akşam, gecenin ilk yarısında hizmetçilerinden otuz kişiyi topladı. Girdiğimizde mumların çokluğundan ortalık gündüz gibi olmuştu. Zehirle bilenmiş keskin kılıçlar önündeydi ve bizden başka kimse de orada yoktu. Sonra bizleri tek tek çağırıp her birimizden ahit ve söz alarak dedi ki: "Bu ahdinize vefalı kalmalısınız; bu ahit gereği verdiğim emri uygulamalısınız ve onda kusur yapmamalısınız."
Biz de onun emrinden çıkmayacağımıza dair yemin ettik. Daha sonra şöyle dedi: "Her biriniz şu kılıçlardan birini alın, İmam Rıza'nın odasına girin, hangi halde olursa olsun (ister ayakta, ister oturmuş, ister yatmış olsun) O'nunla konuşmadan kılıçları üzerine indirin ve onu parça parça edin. Yerdeki sergi ile bedenini sarıp kılıçlarınızı da onunla temizleyin ve gelin. Yaptığınız bu amel ve koruyacağınız bu sır karşılığında, her birinize o bin dirhemlik olan on kese ve verimi iyi olan on tarla vereceğim ve yaşadığım sürece benden yararlanacaksınız."
Biz de kılıçları alıp odaya girdik. O hazret uzanmıştı, el ve gözünü hareket ettirerek bir şeyler söylüyordu, ama biz anlayamıyorduk. Köleler kılıçlarla ona hamle ettiler, ben de kılıcı bırakıp O hazrete bakıyordum. Sanki onların hamle edeceğini bildiğinden elbisesinin altından kılıcın işlemeyeceği bir şey giymişti. O Hazretin bedenini bir sergiye bırakıp onu dürdükten sonra Me'mun'un yanına gittiler.
Me'mun; "Ne yaptınız?" diye sordu.
Cevabında; "Emrettiğini uyguladık" dediler.
Me'mun; "Artık (bu olay hakkında) bir şey söylemeyin" dedi.
Sabah ortalık aydınlanınca Me'mun, güya İmam'ın vefatından haberdar olup üzülmüş bir görüntü içerisinde başı ve yakası açık bir şekilde evden dışarı çıktı. Daha sonra kalkıp, olayın nasıl olduğunu görmek için ayak yalın gitti. Ben de onun önünde gidiyordum. Odasının önüne yetiştiğinde ağır bir ses duydu. Korkarak şöyle dedi: "Odada kim var?"
"Ey müminlerin emiri, bilmiyoruz" dedik.
Me'mun: "Zikir sesi geliyor" dedi.
Ben; "Bir kişi Hz. Rıza'nın mihrabında oturup namaz kılıyor, zikir ediyor" dedim.
Me'mun titreyerek şöyle dedi: "Beni aldattınız! Allah size lanet etsin."
Daha sonra bana dönerek dedi ki: "Subeyh! Sen O'nu tanıyorsun, bak gör namaz kılan kimdir?"
Ben odaya doğru giderken Me'mun geri döndü. Kapıya vardığımda İmam (a.s) "Subeyh!" diye seslendi. Ben de "Lebbeyk ey mevlam!" dedim ve yere kapandım.
Buyurdular: "Kalk! Allah sana merhamet etsin. Bu zalimler Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar; ama Allah, kafirler istemese de nurunu tamamlayacaktır."
Sonra Me'mun'un yanına döndüğümde, yüzünün simsiyah olduğunu gördüm.
Me'mun; "Subeyh! Ne haber?" diye sordu.
Cevabında; "Ey müminlerin emiri! Allah'a andolsun ki, (İmam Rıza) kendi odasında oturmuştu; beni çağırdı ve şöyle böyle dedi" dedim.
Me'mun elbisesinin düğmelerini bağladı, kapıları kapatmalarını emretti ve şöyle dedi: "Deyin ki, O bayılmıştı, ama şimdi kendine geldi."
Herseme diyor: "Allah'a çok şükrettim, sonra İmam (a.s)'ın huzuruna vardım. Beni görünce şöyle buyurdular: "Ey Herseme! Subeyh'in sana söylediklerini, Allah'ın, kalplerini bizim velayetimiz ve dostluğumuzla imtihan ettiği kimseler hariç başkalarına söyleme."
Ben de; "Gözüm üstüne" dedim.
Sonra şöyle buyurdular: "Ey Herseme! Allah'a andolsun ki, bunların hileleri, Allah'ın emrinin zamanı gelmedikçe bize bir zarar vermez.
(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza, c. 2, s. 224)
Yorum