Bir kimsenin baliğ olmadan önce İmamet makamına varması mümkün müdür? İmam Cevad (a.s.) 203 yılında İmam olduktan sonra bu mesele çok ciddi bir şekilde İlmi kelami mahfillerde konu edilmeye başlandı ve sonraları 220 hicri yılında İmam Hadi (a.s.)'ın imameti ve ondan sonra da Hz. Mehdi (a.f.)'ın imametiyle ilgili olarak tam zirveye tırmandı.
203 yılında İmam Rıza (a.s.)'ın şahadetinden sonra O hazretin tek oğlu olan İmam Cevad ta.s.) sekiz veya dokuz yaşında olduğundan dolayı şialar derin bir tedirginliğe düştüler. Bazı tarihçilerin yazdığına göre, bu hususta şialar arasında ihtilaf meydana geldi, diğer şehirlerdeki şialar da ne yapacaklarını bilemediler.[6] Bunun için de onlardan bazısı Abdürrahman b. Haccac'ın evinde toplanarak ağlamaya, sızlamaya başladı[7]
İmam'ın en önemli rüknünü masum İmam'a itaat etmek olarak bilen, fıkhi ve dini sorunlarla karşılaştıklarında masum İmam'a başvuran şialar için bu mesele büyük bir önem taşımaktaydı ve bu sorunu halletmek zorundaydılar. İmam Rıza (a.s.)'ın oğlu İmam Cevad (a.s.)'ı kendi yerine İmam olarak tayin ettiğini kesin olarak şialar biliyorlardı ancak İmam Cevad (a.s.)'ın yaşının küçük olmasından kaynaklanan bu sorun, emin ve mutmain olmaları için daha yoğun bir tahkik yapmaya zorluyordu, onları.
İmam Cevad (a.s.)'ın imametiyle ilgili olarak İmam Rıza (a.s.)'dan geriye kalan naslar arasında özellikle şöyle hatırlatılmıştır:
İmam Rıza (a.s.), küçük yaştaki oğlu İmam Cevad (a.s.)'ı kendi yerine İmam olarak tayin etmiş ve bu iş için daha geniş bir fırsat varken bunun üzerinde ısrarla durmuştu. Hatta İmam Rıza (a.s.)'ın bazı ashabı İmam Cevad (a.s.)'ın yaşının küçük olduğuna dikkat çekince İmam Rıza (a.s.), Hz. İsa .(a.s.)'ın süt emdiği bir dönemde peygamber olduğunu hatırlatmış ve şöyle buyurmuştu: "İsa (a.s.) peygamberliğe seçildiğinde benim oğlumdan daha küçüktü."[8]
Şüphesiz ki İmam Rıza (a.s.)'ın şehadetinden sonra O hazretin şiaları arasında meydana gelen sarsılma ve kararsızlık, onların bazılarının İmam Rıza (a.s.)'ın kardeşi olan Abdullah b, Musa'nın etrafına toplanmasına neden oldu. Fakat bunlar da delil görmeden kimseyi İmam kabul etmediklerinden dolayı onların bir kısmı Abdullah'a bazı sorular yönelttiler ve cevap veremediğini görünce de onu terkettiler[9].
Onların bir grubu da İmam Kâzım (a.s.)'da duran Vakıfiye'ye katıldılar. Navbahti'ye göre bu iki eğilimin her ikisinin ne sebebi, onların, baliğ olmayı imametin şartlarından biri olarak bilmeleriydi.[10]
Bunlarla birlikte şiaların çoğu İmam Cevad (a.s.)'m imametini kabul ettilerse de onların bazısı İmam'ın yaşının küçük olduğunu İmam Cevad (a.s.)'ın kendisine söylediler ve İmam Cevad (a.s.) ise onların cevabında, Hz. Süleyman (a.s.)'ın Davud (a.s.)'ın yerine geçtiğine değinip şöyle buyurdu: Hz. Süleyman (a.s.) çocukluk döneminde, koyunları otlattığı bir zamanda Hz. Davud (a.s.) onu kendi yerine geçirdi ve Beni İsrail'in abid ve alimleri onun bu amelini inkar ediyorlardı.[11]
Navbahti'nin yazdığına göre Ebu Cafer (a.s.)'ın imametine inananlar, Yahya b. Zekeriya'nın meselesine, İsa (a.s.)'ın süt emdiği bir dönemde peygamber oluşuna, Yusuf (a.s.)'ın kıssasına ve Hz. Süleyman (a.s.)'ın ilmine dayanıyorlardı. Ve bu saydıklarımız da şunu gösteriyor ki, Allah'ın hüccetleri bulûğ çağına ermeden de hiçbir eğitim ve öğretim görmeden, ledünni olarak ilim sahibi olabilirler.[12]
İmami şialar bir taraftan imametin ilahi boyutunu göz önünde bulunduruyorlardı, bu yüzden de İmam'ın yaşının küçük olması kesinlikle onların inancında bir halel ve bir sarsılma meydana getiremezdi ve başka bir taraftan da önemli olan tek şey, bu ilahi boyutun imamların ilminde zuhur etmesiydi. Hakikatte İmamlar şiaların bütün sorularını cevaplandıracak bir mevkide idiler. Bunun için de onlar bütün İmamlar hakkında bu aslı gözetip İmamlara çeşitli sorular yöneltiyorlardı ve sordukları sorulara ikna edici cevap aldıklarında (ve imameti hakkında nas da mevcut olduğunda) onu masum İmam olarak kabul ediyorlardı.
İmam Cevad (a.s.)'ın yaşının küçük olduğu nazara alındığında Onun hakkında da böyle bir araştırmanın yapılması ve çeşitli soruların O'na yöneltilmesi daha zaruri görünmekteydi. Bu mebna doğrultusunda şialar çeşitli yerlerde ve fırsat geldiğince İmam Cevad (a.s.) hakkında böyle bir araştırma yaptılar ve ondan sonra da şiaların hemen hemen hepsi -çok az kişiler hariç- mutmain bir şekilde Onun imametini kabul ettiler.
Bu hususta şunu belirtmeliyiz ki: Biraz evvel de değindiğimiz gibi, şialar İmam Cevad (a.s.)'ın imamet meselesini çözümlemek içip bir araya toplandılar. İmam Rıza (a.s.)'ın itimad ettiği şialardan biri olan Yunus b. Abdurrahman "İmam Cevad (a.s.) büyüyünceye kadar ne yapmalıyız?" dedi. Bu sırada Rayyan b. Salt itiraz edercesine yerinden kalkıp şöyle dedi: "Sen zahirde İmam Cevad (a.s.)'ın imametine inanmış gösteriyorsun kendini, ancak batında Onun imameti hakkında şüphe ettiğin belli. Eğer O'nun imameti Allah tarafından ise O bir günlük çocuk bile olsa bizim büyüğümüz, şeyhimiz yerindedir; fakat eğer Allah tarafından olmasa hatta bin yıl bile yaşamış olsa bizim için başkalarıyla bir farkı yoktur." Oradaki şialar ayağa kalkıp Rayyan'ı susturdular... Bilahare hac mevsiminde Bağdat'taki ve diğer şehirlerdeki şia alimleri bir araya, toplanıp, seksen kişilik bir grup oluşturarak Medine'ye gittiler, önce Abdullah b. Musa'nın yanına gittiler, fakat aradıklarını onda bulamayınca ayrıldılar ve İmam Cevad (a.s.)'ın huzuruna vardılar. İmam Cevad (a.s.) onların bütün sorularını cevaplandırdı, onlar da İmametin ve ilahi ilmin alameti olan bu cevapları duyunca çok sevindiler.[13]
İkinci bir defa şialar muhtelif bölgelerden gelip İmam'ın yanında toplandılar ve burada da çok çeşitli konular hakkında İmam'a sorular sordular ve İmam da onların bütün sorularını cevaplandırdı. İmam bu sırada on yaşındaydı.[14] Bu rakamda biraz mübalağa yapılmış olması da muhtemeldir fakat rivayetten anlaşılan şunlardır:
a - Şialar İmam'ın ilmi vesilesiyle onun imametini kabul etmekte ısrar ediyorlardı.
b - İmam'ın yaşı küçüktü, ama imameti Allah tarafından olduğu için şiaların ilmi ve fıkhi sorularını güzel bir şekilde cevaplandırdı.
Şeyh Müfid -İmam Rıza (a.s.)'ın şehadetinden sonra bazı şiaların İmam Cevad (a.s.)'ın imametini inkar edip Vakifiye inancına eğilmelerine ve bir kısmının da Ahmed b. Musa'nın imam olduğuna inandıklarına değinerek- şiaların büyük bir çoğunluğunun kâbul ettiği İmam Cevad (a.s.)'ın imameti üzerinde tekidle durup, onun isbatı için de akli delile ilaveten Hz. İsa (a.s.) hakkında nazil olan ayetlere istidlal ediyor. Aynı şekilde Resulullah (s.a.a.)'in İmam Ali (a.s.)'ı bulûğ çağına ermeden İslam'a davet etmesine de değiniyor, halbuki O'nun yaşındaki başka çocuklara böyle bir davette bulunmamıştır. Şeyh Müfid'in, görüşünün sahih olduğuna dair getirdiği başka bir şahid de Peygamber'in Hasan ve Hüseyn'i, çocuk oldukları halde mübahale olayına kalmasıdır.[15]
İmamet meselesinde önemli olan şey bir önceki İmam'ın, sonraki İmam'ın imameti hakkında nassının olmasıdır, ki Şeyh Müfid de İmam Rıza (as.)'ın, İmam Cevad (a.s.)'ın imameti hakkındaki nassı İmam Rıza (a.s.)'ın yakın ve büyük ashabının bazılarından naklederek o nassın rivayetçilerini şöyle sıralıyor:
Ali b. Cafer b. Muhammed es-Sadık (a.s.)
Safvan b. Yahya
Muammer b. Hallad
Hüseyn b. Beşşar
İbn-i Kıyama el-Vasıti
Hasan b. Cahm
Ebu Yahya es-San'âni
el-Hayrati
Yahya b. Habib b. ez-Ziyat ve diğer bir çok kişiler.[16]
Şeyh Müfid bu şahısların bazısının rivayetini "İrşad" kitabında zikretmiştir ve Üstad Atarudi ise hemen hemen onların hepsini Müsned'ül İmam'il Cevad kitabında bir araya toplamıştır'[17] Allame Meclisi de Bihar'ül Envar kitabında O hazretin imameti hakkındaki nasları zikretmek amacıyla özel bir fasıl açmıştır.[18]
Şu rivayetlerden iyice anlaşılmaktadır ki İmam Rıza (a.s.) defalarca ve karşılaştığı çeşitli münasebetlerde, oğlunun imametini hatırlatmış ve kendi büyük ashabını da olaydan haberdar etmiştir. Hakikatte İmam Rıza (a.s.)'ın çoğu ashabının o İmam'ın buyruklarına dayanarak İmam Cevad (a.s.)'ın imametinde ısrar etmelerinin kendisi İmam Cevad (a.s.)'ın imametinin hakkaniyetini en iyi bir şekilde ispatlamaktadır. Çünkü şianın büyükleri, fakihleri ve hadisçileri, imamların imametini kabul ederken büyük bir titizlik gösteriyor ve önceden de değindiğimiz gibi nassın olmasıyla birlikte farklı ilmi sorular sorduktan sonra onların imametini kabul ediyorlardı.
[6] Delail'ül İmamet, s: 204.
[7] Uyün'ül Mucizat, s: 119.
[8] Ravzet'ül Vaizin, s: 203.
[9]Menakib (İbn-i Şehr Aşub), c: 2, s: 429. Müsned'ül imam'il Cevad, s: 29-30 ve 222.
[10] Fırak'üş Şia, s: 88. el-Makalat vel-Fırak, s: 95.
[11] Usul'uKafi, c: 1,s:383.
[12] Fırak'üş Şia, s: 88. el-Makalat vel-Fırak, s: 94- 95
[13] Bihar'ul Envar, c: 50, s: 99-100 (Uyun'ul Mücizat'ın nakline göre s: 119). Bakınız: isbat'ül Vasiyyet, s: 213.
[14] Usûl'u Kafi, c: 1,s: 314.
[15] el-Fusul'ul Muhtare, s: 256-257.
[16] İrşad (Şeyh Müfid), s: 317. A'lâm'ül Vera, s: 330.
[17] Müsned'ül İmam'il Cevad, s: 250-333. Biz bu mecmuamızda Üstadın bu yazılarından büyük bir ölçüde yararlanmış ve bu belgelerin tanzimindeki üstadın faaliyetini en değerli kültürel hizmetlerden bilmekteyiz.
[18] Bihar-ül Envar, c: 50, s: 18, 36.
203 yılında İmam Rıza (a.s.)'ın şahadetinden sonra O hazretin tek oğlu olan İmam Cevad ta.s.) sekiz veya dokuz yaşında olduğundan dolayı şialar derin bir tedirginliğe düştüler. Bazı tarihçilerin yazdığına göre, bu hususta şialar arasında ihtilaf meydana geldi, diğer şehirlerdeki şialar da ne yapacaklarını bilemediler.[6] Bunun için de onlardan bazısı Abdürrahman b. Haccac'ın evinde toplanarak ağlamaya, sızlamaya başladı[7]
İmam'ın en önemli rüknünü masum İmam'a itaat etmek olarak bilen, fıkhi ve dini sorunlarla karşılaştıklarında masum İmam'a başvuran şialar için bu mesele büyük bir önem taşımaktaydı ve bu sorunu halletmek zorundaydılar. İmam Rıza (a.s.)'ın oğlu İmam Cevad (a.s.)'ı kendi yerine İmam olarak tayin ettiğini kesin olarak şialar biliyorlardı ancak İmam Cevad (a.s.)'ın yaşının küçük olmasından kaynaklanan bu sorun, emin ve mutmain olmaları için daha yoğun bir tahkik yapmaya zorluyordu, onları.
İmam Cevad (a.s.)'ın imametiyle ilgili olarak İmam Rıza (a.s.)'dan geriye kalan naslar arasında özellikle şöyle hatırlatılmıştır:
İmam Rıza (a.s.), küçük yaştaki oğlu İmam Cevad (a.s.)'ı kendi yerine İmam olarak tayin etmiş ve bu iş için daha geniş bir fırsat varken bunun üzerinde ısrarla durmuştu. Hatta İmam Rıza (a.s.)'ın bazı ashabı İmam Cevad (a.s.)'ın yaşının küçük olduğuna dikkat çekince İmam Rıza (a.s.), Hz. İsa .(a.s.)'ın süt emdiği bir dönemde peygamber olduğunu hatırlatmış ve şöyle buyurmuştu: "İsa (a.s.) peygamberliğe seçildiğinde benim oğlumdan daha küçüktü."[8]
Şüphesiz ki İmam Rıza (a.s.)'ın şehadetinden sonra O hazretin şiaları arasında meydana gelen sarsılma ve kararsızlık, onların bazılarının İmam Rıza (a.s.)'ın kardeşi olan Abdullah b, Musa'nın etrafına toplanmasına neden oldu. Fakat bunlar da delil görmeden kimseyi İmam kabul etmediklerinden dolayı onların bir kısmı Abdullah'a bazı sorular yönelttiler ve cevap veremediğini görünce de onu terkettiler[9].
Onların bir grubu da İmam Kâzım (a.s.)'da duran Vakıfiye'ye katıldılar. Navbahti'ye göre bu iki eğilimin her ikisinin ne sebebi, onların, baliğ olmayı imametin şartlarından biri olarak bilmeleriydi.[10]
Bunlarla birlikte şiaların çoğu İmam Cevad (a.s.)'m imametini kabul ettilerse de onların bazısı İmam'ın yaşının küçük olduğunu İmam Cevad (a.s.)'ın kendisine söylediler ve İmam Cevad (a.s.) ise onların cevabında, Hz. Süleyman (a.s.)'ın Davud (a.s.)'ın yerine geçtiğine değinip şöyle buyurdu: Hz. Süleyman (a.s.) çocukluk döneminde, koyunları otlattığı bir zamanda Hz. Davud (a.s.) onu kendi yerine geçirdi ve Beni İsrail'in abid ve alimleri onun bu amelini inkar ediyorlardı.[11]
Navbahti'nin yazdığına göre Ebu Cafer (a.s.)'ın imametine inananlar, Yahya b. Zekeriya'nın meselesine, İsa (a.s.)'ın süt emdiği bir dönemde peygamber oluşuna, Yusuf (a.s.)'ın kıssasına ve Hz. Süleyman (a.s.)'ın ilmine dayanıyorlardı. Ve bu saydıklarımız da şunu gösteriyor ki, Allah'ın hüccetleri bulûğ çağına ermeden de hiçbir eğitim ve öğretim görmeden, ledünni olarak ilim sahibi olabilirler.[12]
İmami şialar bir taraftan imametin ilahi boyutunu göz önünde bulunduruyorlardı, bu yüzden de İmam'ın yaşının küçük olması kesinlikle onların inancında bir halel ve bir sarsılma meydana getiremezdi ve başka bir taraftan da önemli olan tek şey, bu ilahi boyutun imamların ilminde zuhur etmesiydi. Hakikatte İmamlar şiaların bütün sorularını cevaplandıracak bir mevkide idiler. Bunun için de onlar bütün İmamlar hakkında bu aslı gözetip İmamlara çeşitli sorular yöneltiyorlardı ve sordukları sorulara ikna edici cevap aldıklarında (ve imameti hakkında nas da mevcut olduğunda) onu masum İmam olarak kabul ediyorlardı.
İmam Cevad (a.s.)'ın yaşının küçük olduğu nazara alındığında Onun hakkında da böyle bir araştırmanın yapılması ve çeşitli soruların O'na yöneltilmesi daha zaruri görünmekteydi. Bu mebna doğrultusunda şialar çeşitli yerlerde ve fırsat geldiğince İmam Cevad (a.s.) hakkında böyle bir araştırma yaptılar ve ondan sonra da şiaların hemen hemen hepsi -çok az kişiler hariç- mutmain bir şekilde Onun imametini kabul ettiler.
Bu hususta şunu belirtmeliyiz ki: Biraz evvel de değindiğimiz gibi, şialar İmam Cevad (a.s.)'ın imamet meselesini çözümlemek içip bir araya toplandılar. İmam Rıza (a.s.)'ın itimad ettiği şialardan biri olan Yunus b. Abdurrahman "İmam Cevad (a.s.) büyüyünceye kadar ne yapmalıyız?" dedi. Bu sırada Rayyan b. Salt itiraz edercesine yerinden kalkıp şöyle dedi: "Sen zahirde İmam Cevad (a.s.)'ın imametine inanmış gösteriyorsun kendini, ancak batında Onun imameti hakkında şüphe ettiğin belli. Eğer O'nun imameti Allah tarafından ise O bir günlük çocuk bile olsa bizim büyüğümüz, şeyhimiz yerindedir; fakat eğer Allah tarafından olmasa hatta bin yıl bile yaşamış olsa bizim için başkalarıyla bir farkı yoktur." Oradaki şialar ayağa kalkıp Rayyan'ı susturdular... Bilahare hac mevsiminde Bağdat'taki ve diğer şehirlerdeki şia alimleri bir araya, toplanıp, seksen kişilik bir grup oluşturarak Medine'ye gittiler, önce Abdullah b. Musa'nın yanına gittiler, fakat aradıklarını onda bulamayınca ayrıldılar ve İmam Cevad (a.s.)'ın huzuruna vardılar. İmam Cevad (a.s.) onların bütün sorularını cevaplandırdı, onlar da İmametin ve ilahi ilmin alameti olan bu cevapları duyunca çok sevindiler.[13]
İkinci bir defa şialar muhtelif bölgelerden gelip İmam'ın yanında toplandılar ve burada da çok çeşitli konular hakkında İmam'a sorular sordular ve İmam da onların bütün sorularını cevaplandırdı. İmam bu sırada on yaşındaydı.[14] Bu rakamda biraz mübalağa yapılmış olması da muhtemeldir fakat rivayetten anlaşılan şunlardır:
a - Şialar İmam'ın ilmi vesilesiyle onun imametini kabul etmekte ısrar ediyorlardı.
b - İmam'ın yaşı küçüktü, ama imameti Allah tarafından olduğu için şiaların ilmi ve fıkhi sorularını güzel bir şekilde cevaplandırdı.
Şeyh Müfid -İmam Rıza (a.s.)'ın şehadetinden sonra bazı şiaların İmam Cevad (a.s.)'ın imametini inkar edip Vakifiye inancına eğilmelerine ve bir kısmının da Ahmed b. Musa'nın imam olduğuna inandıklarına değinerek- şiaların büyük bir çoğunluğunun kâbul ettiği İmam Cevad (a.s.)'ın imameti üzerinde tekidle durup, onun isbatı için de akli delile ilaveten Hz. İsa (a.s.) hakkında nazil olan ayetlere istidlal ediyor. Aynı şekilde Resulullah (s.a.a.)'in İmam Ali (a.s.)'ı bulûğ çağına ermeden İslam'a davet etmesine de değiniyor, halbuki O'nun yaşındaki başka çocuklara böyle bir davette bulunmamıştır. Şeyh Müfid'in, görüşünün sahih olduğuna dair getirdiği başka bir şahid de Peygamber'in Hasan ve Hüseyn'i, çocuk oldukları halde mübahale olayına kalmasıdır.[15]
İmamet meselesinde önemli olan şey bir önceki İmam'ın, sonraki İmam'ın imameti hakkında nassının olmasıdır, ki Şeyh Müfid de İmam Rıza (as.)'ın, İmam Cevad (a.s.)'ın imameti hakkındaki nassı İmam Rıza (a.s.)'ın yakın ve büyük ashabının bazılarından naklederek o nassın rivayetçilerini şöyle sıralıyor:
Ali b. Cafer b. Muhammed es-Sadık (a.s.)
Safvan b. Yahya
Muammer b. Hallad
Hüseyn b. Beşşar
İbn-i Kıyama el-Vasıti
Hasan b. Cahm
Ebu Yahya es-San'âni
el-Hayrati
Yahya b. Habib b. ez-Ziyat ve diğer bir çok kişiler.[16]
Şeyh Müfid bu şahısların bazısının rivayetini "İrşad" kitabında zikretmiştir ve Üstad Atarudi ise hemen hemen onların hepsini Müsned'ül İmam'il Cevad kitabında bir araya toplamıştır'[17] Allame Meclisi de Bihar'ül Envar kitabında O hazretin imameti hakkındaki nasları zikretmek amacıyla özel bir fasıl açmıştır.[18]
Şu rivayetlerden iyice anlaşılmaktadır ki İmam Rıza (a.s.) defalarca ve karşılaştığı çeşitli münasebetlerde, oğlunun imametini hatırlatmış ve kendi büyük ashabını da olaydan haberdar etmiştir. Hakikatte İmam Rıza (a.s.)'ın çoğu ashabının o İmam'ın buyruklarına dayanarak İmam Cevad (a.s.)'ın imametinde ısrar etmelerinin kendisi İmam Cevad (a.s.)'ın imametinin hakkaniyetini en iyi bir şekilde ispatlamaktadır. Çünkü şianın büyükleri, fakihleri ve hadisçileri, imamların imametini kabul ederken büyük bir titizlik gösteriyor ve önceden de değindiğimiz gibi nassın olmasıyla birlikte farklı ilmi sorular sorduktan sonra onların imametini kabul ediyorlardı.
[6] Delail'ül İmamet, s: 204.
[7] Uyün'ül Mucizat, s: 119.
[8] Ravzet'ül Vaizin, s: 203.
[9]Menakib (İbn-i Şehr Aşub), c: 2, s: 429. Müsned'ül imam'il Cevad, s: 29-30 ve 222.
[10] Fırak'üş Şia, s: 88. el-Makalat vel-Fırak, s: 95.
[11] Usul'uKafi, c: 1,s:383.
[12] Fırak'üş Şia, s: 88. el-Makalat vel-Fırak, s: 94- 95
[13] Bihar'ul Envar, c: 50, s: 99-100 (Uyun'ul Mücizat'ın nakline göre s: 119). Bakınız: isbat'ül Vasiyyet, s: 213.
[14] Usûl'u Kafi, c: 1,s: 314.
[15] el-Fusul'ul Muhtare, s: 256-257.
[16] İrşad (Şeyh Müfid), s: 317. A'lâm'ül Vera, s: 330.
[17] Müsned'ül İmam'il Cevad, s: 250-333. Biz bu mecmuamızda Üstadın bu yazılarından büyük bir ölçüde yararlanmış ve bu belgelerin tanzimindeki üstadın faaliyetini en değerli kültürel hizmetlerden bilmekteyiz.
[18] Bihar-ül Envar, c: 50, s: 18, 36.
