Nereden başlanır ki nasıl anlatılır ki?
hani derler ya tasavvufçular, biz hal (amel) ehliyiz kal (laf) ehli değil. bizim yolumuz anlatılmaz yaşanır diye.. belki de yoğun onca duygu selinde İran gezi izlenimlerimizi böyle ifade edebiliriz. ancak bu duygu selinin bir köşesinden gedik açıp böyle başlayabiliriz bu muhteşem medeniyete dair ziyaret izlenimlerimizi anlatmaya..
belki de cennet gibi bir mekandan çıkıp sürgün ülke olan dünyaya atılmak gibi bir şey desek, İmam Mehdi a.f.in kıyam yurdu Qom (Kum)'dan yeniden ülkemize dönüş için.. abartmış değil içimizdeki hüzün ve ayrılığın bir tercümanlığını yapmış oluruz..
ya da eğer bir kelime ile nedir fark dense, kaldığımız Kum ile İstanbul arasındaki fark, Kum'un bir cennet bahçesi olduğunu söyleyivermek yeterli olacaktır.
tüm güzellikler nasıl olur da bir şehirde toplanır bu mümkün müdür, aklınıza hayalinize gelmeyecek bir destan nedir diye düşünseniz size kılavuzluk edece bir gezi gerekir, gidin Kum'u görün demek düşer ancak..
ancak biz Hüseyin a.s. gibi bir dava peşinde olamasak da gördüğümüz güzelliklerin hakikatin şahitliği adına buraya taşınmasının bir görev olduğu bilincindeyiz. Eğer Allah katında böyle bir sorumluluğumuz olmasa, yaşadığımız nimetlerden hesaba çekilmeyecek olup sadece bu nimetleri kendimiz için yaşamamız caiz olsaydı böyle bir yazı yazmak abes olurdu. en azından bu güzellikleri paylaşmak bile bizim acımızı dindirmez çünkü. bu bize acı vermektedir. Cennet gibi bir mekandan yeniden sürgün yere atılmak ve bunu yenide yeniden hatırlama, aradaki dağlar misali uçurumu yeniden yaşamak bize acı vermektedir çünkü..
Şüphesiz Allah insanlara zulmetmemekte insanlar kendilerine yazık etmektedirler. Bu hayat insanların tercihidir. nasılsak öyle yönetiliriz ve öyle bir dünya dizaynı içinde oluruz. Ama güzelliklere dair bir sahne görmek, insanın güzelliğe dair anlamları yakalaması değil de nedir.
güzel nedir ya da cennet nasıl bir yerdir diye düşünmek hayal dünyasında yaşayan bizlerin belki de zevk aldığı düşünce ve tasvirler yön çizerken, bu tasvirleri tümden geçersiz kılıp: yok öyle değil işte cennet Qum gibi bir yerdir denmektedir. bakın bu Mehdi a.f. medeniyetine cennet hakkındaki anlam tasviri kafanızda oluşsun.
bu kadar güzellikler bir şehirde aynı anda nasıl oluşur demek belki insanoğlunun görmeye alıştıklarıyla ulaştığı bir düşünce biçimidir. oysa Qum'u gördüğünüzde her güzelliğin üstünde güzellik her aşkın üstünde bir yüce duygu olduğunu görüyorsunuz..
Şüphesiz Allah hüccetini elbette tamamlamıştır. Ve insanlara karşı iyi yolu da çirkin yolu da bizzat yaratıp düzenledikleriyle göstermiştir. artık isteyen doğru yolu seçer isteyen yanlışı.. Ama ne yaparsa başına o gelir ve Allah kullarına zerre miktarı haksızlık etmez.. ve yine şu bir gerçek ki dünya bir araya gelse insanın kendine vereceği zararı ona veremez..
biz daha önce İran İslam İnkılabının güzelliğine, Ehlibeyt yolunun mükemmelliğine dair görüşlerimizi her vesileyle açıklıyorduk. İran'ın hatta bütün bir şii dünyanın ilim başkenti fikir merkezi olan Kum'un güzelliğine dair hayali görüşlerimizi içten içe yaşıyor, bu büyük medeniyeti görmenin bir ayrıcalık olduğunu tahmin ediyorduk. bu yolda imanımız tamdı. Eğer Kum'u gördükten sonra şianın ve İslam inkılabının hak olduğuna dair inancımızda artma olmadı desek kendimize de Mukaddes Kum'a da haksızlık etmiş olacağız. Bu yüzden Kum'un insan ruhunda temiz fıtrata dair sergilediği örnek ve model biçim bu yazı bölümümüzde tam olarak ortaya koyabilmemizi mümkün kılmayacaktır. Ancak Rabbimizin izin verdiği ve başarı ihsan ettiği kadarıyla bunu gerçekleştirmeye çalışacağız inşaAllah..
burdaki izlenimlerimiz kimseyi bağlamamakta ancak kendi iç dünyamızdaki yankılar olup şahsi görüş ve bakışlarımızı yansıtmaktadır. başarı ve doğru tespit varsa Ehlibeyt mektebinden, yanlışsa nefsimizdendir.
hani derler ya tasavvufçular, biz hal (amel) ehliyiz kal (laf) ehli değil. bizim yolumuz anlatılmaz yaşanır diye.. belki de yoğun onca duygu selinde İran gezi izlenimlerimizi böyle ifade edebiliriz. ancak bu duygu selinin bir köşesinden gedik açıp böyle başlayabiliriz bu muhteşem medeniyete dair ziyaret izlenimlerimizi anlatmaya..
belki de cennet gibi bir mekandan çıkıp sürgün ülke olan dünyaya atılmak gibi bir şey desek, İmam Mehdi a.f.in kıyam yurdu Qom (Kum)'dan yeniden ülkemize dönüş için.. abartmış değil içimizdeki hüzün ve ayrılığın bir tercümanlığını yapmış oluruz..
ya da eğer bir kelime ile nedir fark dense, kaldığımız Kum ile İstanbul arasındaki fark, Kum'un bir cennet bahçesi olduğunu söyleyivermek yeterli olacaktır.
tüm güzellikler nasıl olur da bir şehirde toplanır bu mümkün müdür, aklınıza hayalinize gelmeyecek bir destan nedir diye düşünseniz size kılavuzluk edece bir gezi gerekir, gidin Kum'u görün demek düşer ancak..
ancak biz Hüseyin a.s. gibi bir dava peşinde olamasak da gördüğümüz güzelliklerin hakikatin şahitliği adına buraya taşınmasının bir görev olduğu bilincindeyiz. Eğer Allah katında böyle bir sorumluluğumuz olmasa, yaşadığımız nimetlerden hesaba çekilmeyecek olup sadece bu nimetleri kendimiz için yaşamamız caiz olsaydı böyle bir yazı yazmak abes olurdu. en azından bu güzellikleri paylaşmak bile bizim acımızı dindirmez çünkü. bu bize acı vermektedir. Cennet gibi bir mekandan yeniden sürgün yere atılmak ve bunu yenide yeniden hatırlama, aradaki dağlar misali uçurumu yeniden yaşamak bize acı vermektedir çünkü..
Şüphesiz Allah insanlara zulmetmemekte insanlar kendilerine yazık etmektedirler. Bu hayat insanların tercihidir. nasılsak öyle yönetiliriz ve öyle bir dünya dizaynı içinde oluruz. Ama güzelliklere dair bir sahne görmek, insanın güzelliğe dair anlamları yakalaması değil de nedir.
güzel nedir ya da cennet nasıl bir yerdir diye düşünmek hayal dünyasında yaşayan bizlerin belki de zevk aldığı düşünce ve tasvirler yön çizerken, bu tasvirleri tümden geçersiz kılıp: yok öyle değil işte cennet Qum gibi bir yerdir denmektedir. bakın bu Mehdi a.f. medeniyetine cennet hakkındaki anlam tasviri kafanızda oluşsun.
bu kadar güzellikler bir şehirde aynı anda nasıl oluşur demek belki insanoğlunun görmeye alıştıklarıyla ulaştığı bir düşünce biçimidir. oysa Qum'u gördüğünüzde her güzelliğin üstünde güzellik her aşkın üstünde bir yüce duygu olduğunu görüyorsunuz..
Şüphesiz Allah hüccetini elbette tamamlamıştır. Ve insanlara karşı iyi yolu da çirkin yolu da bizzat yaratıp düzenledikleriyle göstermiştir. artık isteyen doğru yolu seçer isteyen yanlışı.. Ama ne yaparsa başına o gelir ve Allah kullarına zerre miktarı haksızlık etmez.. ve yine şu bir gerçek ki dünya bir araya gelse insanın kendine vereceği zararı ona veremez..
biz daha önce İran İslam İnkılabının güzelliğine, Ehlibeyt yolunun mükemmelliğine dair görüşlerimizi her vesileyle açıklıyorduk. İran'ın hatta bütün bir şii dünyanın ilim başkenti fikir merkezi olan Kum'un güzelliğine dair hayali görüşlerimizi içten içe yaşıyor, bu büyük medeniyeti görmenin bir ayrıcalık olduğunu tahmin ediyorduk. bu yolda imanımız tamdı. Eğer Kum'u gördükten sonra şianın ve İslam inkılabının hak olduğuna dair inancımızda artma olmadı desek kendimize de Mukaddes Kum'a da haksızlık etmiş olacağız. Bu yüzden Kum'un insan ruhunda temiz fıtrata dair sergilediği örnek ve model biçim bu yazı bölümümüzde tam olarak ortaya koyabilmemizi mümkün kılmayacaktır. Ancak Rabbimizin izin verdiği ve başarı ihsan ettiği kadarıyla bunu gerçekleştirmeye çalışacağız inşaAllah..
burdaki izlenimlerimiz kimseyi bağlamamakta ancak kendi iç dünyamızdaki yankılar olup şahsi görüş ve bakışlarımızı yansıtmaktadır. başarı ve doğru tespit varsa Ehlibeyt mektebinden, yanlışsa nefsimizdendir.
Yorum