Kendisine şia (taraftar) adını veren gruplar, imamlara giydirdikleri masum zırhı ile imamlar adına oluşturdukları akideleri, hissi, bilgisiz, cahil insanlar tarafından kabulü sağlandıkca faaliyetlerini artırarak güçlendiler. İmamların adını kullanarak sağladıkları bu güçle, zulme baş kaldıran ehlibeyt mensuplarına bile kafa tutmaya başladıklarını görüyoruz. Bunun örneklerinden biri hatta en belirgin olanı Hz Zeyd’e yapılandır. Zeyd (r.a.), Raşid imamları kötüleyenlerle birlikte yürümezdi ve onun Ebu Bekir, Ömer ve Osman fr.a.) hakkında hayırdan başka söz söylediği bilinmemektedir. Ayrıca o, bu imamları kötüleyen ve Hz. Ali ailesine muhabbet duyan Şiilerin sevgisini yapma­cık sayardı. Hatta onları utanç vesilesi addederdi. Bundan dolayı onun bazı şiilere şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ey insanlar, bizi İslam muhabbetiyle seviniz! Sizin sevginiz, bize utançtan başka birşey getirmedi. Hatta insanların bize nefretle bakmasına sebep ol­dunuz." Bu değerli konuşmada o. muhabbette sının aşanların sevgilerinin İslam dairesi ve adabı içerisinde olmasına, Nebi (s.a.v.)in kendisine yaklaştırdığı adil kişileri kötüle­memeye, bu kişilerin Rasulullah'a nisbetle, Hz. İsa'ya nisbetle Havarilerin durumu gibi olduğunu anlamaya davet ediyordu. Yine rivayet olunur ki. Iraklılardan bir gurup meclisine gelerek, Ebu Bekir ve Ömer'i anıp kötülediler. Sonra sıra Osman'a geldi. Onlar'a şöyle söyledi: Söyleyin bakalım siz”mal ve yurtlarından koparılan, Allah'ın fazlı ve hoşnutluğunu kazanan, Allah ve Resulüm''" yardımına koşan ilk muhacirlerden." (Haşr 8) misiniz? Onlar: - Hayır, dediler. Allah'ın "Muhacirler'den önce Medine'yi yurt ve iman evi edinenler, kendilerine hicret edip «etenlere sergi beslerler. (Haşr 9) buyurduklarından mısınız? - Hayır, dediler. Onlara şöyle söyledi: —Demek siz ne onlardan, ne de bunlardan olmadığınıza nefisleriniz üzerine şahitlik yaptınız. Ama ben, Allah Teala'nın şöyle buyurduğu üçüncü fırkadan olmadığınıza şa­hitlik ederim: "Onlardan sonra gelenler şöyle derler: - Ey Rabbimİz! Bizi ve iman ile bizden evvel geçmiş olan kardeşlerimizi bağışla; iman etmiş olanlar için kalplerimizde bir kin bırakma" (Haşr 10) Yanımdan kalkıp gidin! Allah ne size rahmet eylesin, ne de o rahmeti evlerinize yaklaştırsın. Siz İslam ehli değil, onunla alay edenlersiniz! "(-lBidaye Ve'n-N'haye 9/107 Bu rivayel Muhammed Bakır b. Ali Zeynel Abidin'e hirH fK vk nakledilmiştir) Onun, dedesi Ali (kv) ye olan sevgisi aşırılık boyutlarında değildi. Bu sevgi ona gö­re dinde tam olarak yerini bulamayan durumları benimsemeye kendisini sürüklemiyordu. Nitekim onun zamanında bazı şiiler Hz. Ali'nin tekrar döneceğini iddia ediyorlardı. Bu husus Ali Zeynel Abidin'e iletilerek, birisi ona şöyle söyledi: — Ali ne zaman tekrar dirilecek? Şöyle cevap verdi: — Vallahi yalnız nefsinin kendisini ilgilendireceği bir vaziyette kıyamet günü dirile­cektir. Bu onurlu duruşu gösteren ve bundan asla taviz vermeyen Hz. Zeyd, Zeynelabidin’in oğlu (699-740). Yıllarında yaşamış Cafer-Üs Sadık'ın da kardeşidir. Kendini tamamen ilme vermiş, Çağındaki âlimlerle sıkı bir münasebet kurmuş muhterem bir zattır. O dönemdeki birçok insan ondan ilim tahsil etmişlerdir. Vâsi b. Atâ ve İmam Ebu Hanife de bunlardandır. Zeydiler imamlığın ona ve soyuna geçtiğine inanırlar. Büyük bir fıkıh âlimi ve ilm-i kelamcı olan Hz. Zeyd, kardeşi İmanı Cafer'in ikazlarını dinlemeyip emevilere karşı ayaklanmıştır. İmamı Azam Ebu Hanife ona bu mücadelesinde gerek maddi acıdan gerekse manevi acıdan yanında olmuş, yaptığı vaaz ve nasihatlerinde onun haklılığı ve ehlibeyte destek olunması yönünde halkı telkinde bulunmuş, başarısı için çok büyük gayret göstermiştir. Zeyd bin Zeynelâbidîn Emevî ordusuna karşı sa­vaşa çıktığında Ebu Hanife onun hakkında: «Zeyd'in bu çıkı­şı, Resululîah (S.A.V.)'in Bedir savaşındaki çıkışına benzer.» diyeryek desteğinin çok güçlü tutmuştur. İmamı Azam’ın desteğine çok içerleyen zamanın valisi İmamı Azam ın oğlunu hapsettirmiş, zeyde olan desteğini çekmezse daha kötü gelişmelerin yaşanacağı konusunda onu tehdit etmiştir. Hatta İmamı Azamın hapsedilmesi işkence ile zindanda şehit edilmesi yine bu yüzden olmuştur. İşte bu süreçte Zeyd bin Zeynelâbidîn Kûfe'ye gelince, Ehl-i beyt taraftârı gözüken ve Eshâb-ı kirâmın bazılarına kötü sözler sarf eden kimseler onu halifeye karşı kışkırtarak halife tarafından yakalattırılacağını söylediler. Zeyd bin Zeynelâbidîn bu endişeyle hazırlanmaya başladı. Kendisine taraftâr gözüken on beş bin kadar kimse bîat etti. Halîfe Hişam bin Abdülmelik de, Zeyd bin Zeynelâbidîn ve taraftarları üzerine kuvvet gönderdi. Halifenin askerleri Kûfe'ye yaklaştıkları sırada, kendisine taraftâr gözüken o günün en büyük şia grupları «Zeyd'le Yusuf b. Arar es-Sakafi arasında sa­vaş şiddetlenince, taraftarları Zeyd'e şöyle demişlerdir:
«Biz sana, deden Ali b. Ebi Talib'e zulmeden Ebubekir ve Ömer hakkındaki gö­rüşünü bize bildirdikten sonra yardım edeceğiz.» Bunun üzerine Zeyd şöyle dedi. «Ben Ebubekir ve Ömer hakkında iyiliklerinden baş­ka birşey söyliyemem. Ben, Emevilere karşı çıktım. Çünkü onlar, de­dem Hüseyin'i öldürdüler, «Harre» savaşında Medine'yi yağma etti­ler. Sonra Beytullah'a mancınıkla, taşlar atıp ateşe verdiler.» Bunun üzerine arkadaşları Zeyd'den ayrıldılar.» (Bağdadi'nin «el-Fark Beynelürak» adlı eseri) yine bir başka kaynakta" Ebu Bekir ve Ömer’i nasıl bildiği ve birinci halifeliğin kimin hakkı olduğu” konusunda soru yöneltmişlerdir. İmam da "Ben gerçekten Ebubekir ve Ömer hakkında kötü düşünmem. Babam da, dedelerim de düşünmezdi. Ancak, halifelik hakkı dedemindi” demiştir. Bunun üzerine şia grup liderleri “ o zaman Ebû Bekr ve Ömer'e düşman ol!" dediler. Zeyd bin Zeynelâbidîn; "Büyük dedem olan Resûlullah'ın sallallahü aleyhi ve sellemin sevdiği iyi kimselere düşmanlık edemem" cevâbını verdi. Onları bu tür sözler sarf etmekten men etti. Bunun üzerine dört yüz kişi hâriç diğerleri savaş alanını terk ettiler. Bizler Ebu Bekir’e Ömer’e düşman olan, onların aleyhinde bulunan başka ehlibeyti bulur ona biat eder destek veririz, onunla mücadelemize devam ederiz diyerek Zeyd’e en dar dönemde ihanet ederek terk etmişlerdir. Evladı resule en büyük zulümleri kendilerinin etmesine rağmen, onların üzerinden prim yapmaktan geri kalmamışlardır. Tarih boyunca Şiilerin kalpleri hep ehlibeytin yanında, kılıçları ise karşılarında olmuştur. Hz. Ali, Hasan, Hz. Hüseyin, imam Zeyd gibi ehlibeyt büyüklerine etmediklerini bırakmamışlardır. Bu durumu imam Zeyd’in şu vecizesi tamamen özetlemektedir.
“Rafızîlerin bize yaptıklarını kanımıza giren Emeviler yapmamıştır. (Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, c.4, s.47)
Sonuçta taraftarının ihaneti ile gücü azalan zeyd atası Hz Hüseyin gibi mücadelemsinde ihanetle karşılaştığı için yenik düşüp şehit edilmiştir. Zeyd yerine Yahya geçti. O da Emevilerin son dönemlerinde öldürüldü. Yerine Ebu Hanife'nin hocası Ab­dullah b. Hasan'ın iki oğlu Mulıammed el-İmam ve İbrahim el-İmam geçti. Nitekim bu olayın benzeri süreç babası İmam-ı Zeynelabidin’in de başına gelmişti. Şii âlimlerinden kadi Nurullah Şüşteri, Cila-ül-uyun adlı eserinde, İmam-ı Zeynelabidin’in Kufe şehrine getirilince, katillerimiz Şiilerdir dediği açıkca yazılıdır.
Yorum