Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

12 İmam Şii mi Sünni Mi?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

    Selmancan kardeşim çok teşekkür ederim beni anladığın için, Allah razı olsun.
    Kendimi inanç olarak tanıtayım size biraz. Yalan attığım bir husus olursa Allah 2 cihanımı yaksın. Ben alevi bir ailenin çocuğuyum ama kendimi bildim bileli 5 vakit namaza ve ramazan orucuna inanırım. Bundan aklımda kaldığı kadarıyla 8-9 ay öncesine kadar mezhep, fırka kavramının bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum. Yani gerek sünnilerin, gerekse şiilerin 73 fırka hadisleri var. Burda mezhep seçmenin gerekli olduğunu gördüm. Çoğunluk sünni olduğu için ve ismini duyduğum evliyaullah hep sünni olduğu için, Yunus Emre hariç, orayı seçtim. Ama Ebubekir, Ömer, Osman'ın Hz. Ali'den üstün sayılışı bir türlü kalbime oturmuyordu. Sünni olunca onuda kabul etmek zorunda kaldım ta ki Nat-ı Ali'yi Mevlana'nın yazdığına iyice ikna oluncaya kadar.(Divanı Kebir'in güvenilir bi kaynak olduğuna inandım). Sonra..
    Böyle sünni mi şii mi olayım gitgelleri arasında bazen şii oldum diyordum kendi kendime(Kafam inanılmaz karışık bu konuda)ve yatmadan önce oluyordu bu olay genellikle. Bu kabul edişten sonra rüyamda 2 veya 3 defa Hz. Ali'nin resmini gördüm.


    Şu anki inancım Nehcul Belaga temellidir. Oradaki yazının güzelliğiyle Hz. Ali'nin söylediğini nerdeyse duyar gibi oluyorum. Sitenizde okumaya, fikir alışverişinde bulunmaya devam edicem.(kurallara uyarak) Son bir dipnot sünni olduğum o kısa dönemde de sitenize ya da başka bir şii siteye giriyordum. Ehl-i Beyte olan sevgimi burda gideriyordum.


    Selametle..

    Yorum


      #17
      Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

      [color=rgb(192, 96, 2)]faramirofgondor can


      Allah senden de razı olsun. Ben sana tamamen inanıyorum öyle kendini harcamana yemin etmen gerek yok. Bırak inanmayan inanmasın. Burada birinin söylediğine tepki göstermeyi ve inanmamayı birileri adet haline getirmiş gibi. Bu çok kötü bir durum. Ehlibeytin a.s ahlakına zerrece uygun olmayan bir husus bu. İmamlarımız inanılmayacak insanlarla bile muhatap olmuşlar ama onlar böyle bir dışlama saldırı ve ihtamda bulunmamışlardır. Bu kardeşlerimizi anlamanı rica ediyorum. Çünkü gerçekten buraya çok inat ehli kimseler de geliyor. bu yüzden bu kardeşlerimizde tepkisellik oluşmuş olabilir.


      Rabbim yaptığın ibadetleri kabul etsin. O seni sevmiş ki Ehlibeytin mesajını iletme gayesindeki bu siteyle tanıştırmış seni. Artık sana düşen kafanda bol bol soru oluşturup onların cevaplarını öğrenmek. Sormaya ve araştırmaya, hangisi doğru diye soruşturmaya başladıysan doğru yoldasın demektir ve eninde sonunda Ehlibeytin tertemiz yoluna gireceksindir bi iznillah.
      Şiiliği de sünniliği de temel kaynaklarından öğrenmeye çalış. Sünniler de şiile de mensup oldukları ekollere göre yaşamayabilirler, insanlar seni aldatmasın. Bir yol başkadır o yolda gidenler başkadır. İslam'ın çok güzel bir din olduğunda hiç birimizin şüphesi yoktur ancak Müslümanlar için aynı şeyi diyebilir miyiz? Müslümanlar dünyanın en iyi ahlaklı en mordern en temiz insanlarıdır diyebilir miyiz? Hayır! Eğer inançlara değil de insanlara bakacak olsak bir çoğumuzun bu dini bırakıp gayri müslim olması gerekirdi. Çünkü onların bir çoğunda olan ahlak Müslümanların bir çoğunda yok malesef.


      İmam Ali a.s seni resmen çağırıyor apaçık olarak sana Şia'nın hak olduğunu söylüyor. Nasıl mı?


      Sünnilerde o resim var mı? Yok? Kimlerde var, tabi ki Şiilerde. Bu durumda yol belli olmuş bulunuyor. Nehcül Belağa da İmam'ın a.s deryasından bir katreyi günümüze taşıyan bir eserdir. Elhamdulillah ve sadece Şia'da gereken değeri bulmuştur. Sünniler bu hakikat pınarını bilmezler bile...


      Rabbim Ehlibeytin sevgisini ve mazlumiyetini hep yüreğinde canlı tutsun dost...
      [/color]

      Yorum


        #18
        Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

        Değerli kardeşim, bu başlıkta sormuş olduğun soru akabinde bir vesile ile Yûnus suresi ismi konu başlığı altında anıldı ki mesajında rüya gördüğünden vesair bahsetmiştin.
        Hâl böyle iken Cenab-ı Hakk insana yol göstermek istediğinde bazı işaretleri vardır bunu sezmen mümkün olabilir. Yûnus suresinde Hz Yûnus'un rüya tabiri yaptığından bahsedilir olabilir ki Yûnus suresinde senin için bir örnek bulabilesin. Ayrıca bkz Bakara (26)
        Kişisel olarak değerlendirme yapmaktan uzak durmak isterim fakat Ehl-i beyt'in insanlara göstereceği yol Kuran-ı Kerim olacaktır bu bağlamda Cenab-ı Hakk haşredici-birleştiridir Şii-Sunni-Alevi vesaire dediğimiz zaman eğer ki bunlar arasında fikir ayrılığı var ve doğru yolu bulmak istiyorsak başvuru kaynağı Kuran-ı Kerim olmalıdır ki şüpheyle inanç birbirinden ayrı olsun.

        Yorum


          #19
          Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

          Yûsuf suresi diyecekken Yûnus suresi diye yazmışım şüphesiz her ikisini de okumakta fayda vardır.

          Yorum


            #20
            Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

            faramirofgondor kardes sizden özür diliyorum, sizler forumda yeni kardeslerimiz oldugunuz icin daha önce burada yasadigimiz problemlerden haberiniz yok, burada arastirma altinda bize cok yalan konusan oldugu icin sizide yanlis anladik kusura bakmayin hakkinizi hellal edin.

            Yorum


              #21
              Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

              BİSMİHİ TEALA
              HAMD ALEMLERİN RABB’İ ALLAH’A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
              RABB’İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM

              Selamun Aleykum Aziz Can;
              [quote author=Ahir-zaman link=topic=24922.msg168019#msg168019 date=1370560835]
              faramirofgondor kardes sizden özür diliyorum, sizler forumda yeni kardeslerimiz oldugunuz icin daha önce burada yasadigimiz problemlerden haberiniz yok, burada arastirma altinda bize cok yalan konusan oldugu icin sizide yanlis anladik kusura bakmayin hakkinizi hellal edin.
              [/quote]

              Lütfen sorularınızı anlaşılır tutmanız daha iyi olur.. Çünkü önce hal tercümesinizi önceden beyan buyursaydınız daha farklı yaklaşım sergilenirdi... Böyle bir soru kalıbını ne Sünni nede Şii ne de Alevi aklı yapısını oluşturmaktır.! Yazıtlarınızdan baktığım kadarıyla da pek de bilgisiz birisinide benzemiyorsunuz... Ehl-i Beyt (a.s) düşmanlarına karşı taraf yazılar yazmanız bende şüphe oluşmasına neden oldu !
              2.si bir mezhep kişilere göre değil öğretisine göre tepki koyulur.
              3. Diğer Şia sitesinede bir açıklama yaparsanız oradaki müminlerin gönüllerinide sakinleştirmiş olursunuz...

              ALLAH'IN HİDAYETİ İLE OLUN...

              Yorum


                #22
                Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?


                faramirofgondor[color=rgb(192, 96, 2)][/size] can[/color]


                hepimiz insanız. hata yapabiliriz. Yapmasak hatta sık yapmasak iyidir ancak yapılıyor işte. Ancak hatayı fark edip özür dilemek belki hatayı affetmek soğukluğu gidermek ve hatayı hafifletmek gibi dönüş yollarını oluşturabilir, oluşturmalıdır.


                kardeşlerimizin özür dilemesi bir olgunluktur. kendilerini takdir ediyorum. faramirofgondor (oh be yazabildim, bu ne kardeşim böyle ad ya ) kardeşin de anlayışla karşılayıp hakkını helal edeceğini umuyoruz.


                Böylece şeytan ve nefsimizin tuzağını boşa çıkarmış olacağız inşaAllah

                Yorum


                  #23
                  Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

                  Tamam o zaman kardeşim ben de ettiğim lanetten vazgeçtim.
                  Selmancan, "Faramir" Yüzüklerin efendisi kitabında bir karakter adı. "Gondor" da onun şehri.


                  O diğer Şii siteye gireyim de şimdi inşallah düzelteyim madem. Sünni site zaten soruyu bile yanıtlamadı.(Soruyu Koymadılar bile misafir olarak sormuştum)
                  Ahlulbayt kardeşim Ehl-i Beyt düşmanlarına karşı taraf yazılarım ise tamamen kafa karışıklığındandır. Hala bilmiyorum Ebu bekir, Ömer ve Osman kafir mi yoksa mümin mi? Nehcul Belaga'da ki bütün nokta virgül herşeye inanıyorum, en azından artık, ama belki benim aklım anlamaya yetmemiştir. Şöyle bir şey:.. bir yerde Osman'a, Hz. Ali: "Ebû-Kuhâfe oğluyla Hattâboğlu, senden daha doğru harekete, senden daha lâyık değillerdir; sen, yakınlık bakımından Rasulullah'a, Allah'ın salâtı O'na ve soyuna, daha yakınsın; onlar, ona dâmât olmadılar; sense bu şerefi elde ettin." diyor. hemen devamında da:
                  "Allah için, Allah için canına acı. Çünkü sen, andolsun Allah'a, körlükten göz açmıyorsun, bilgisizlikten dönüp bilgiye gelmiyorsun, oysa doğru yolu görmedesin de, adaleti bilmedesin de."
                  böyle söylemiş. Bunları kafamda sentezleyemedim. İyiye kötü demeği, kötüye iyi demekten daha beter bulduğumdan kafir demekten çekindim onlardan. Bir şeye inanmak zorunda hissetiğimde de kendimi de mümindir dedim.

                  Yorum


                    #24
                    Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

                    BİSMİHİ TEALA
                    HAMD ALEMLERİN RABB’İ ALLAH’A SALAT VE SELAMI HZ. MUHAMMED (S.A.A) VE PAK EHL-İ BEYT (A.S) OLSUN
                    RABB’İMDEN ECİRLERİNİZİN YÜCE OLMASINI DUA EDERİM

                    Selamun Aleykum Aziz Can Al-i Muhammed'in (a.s) Yetimine;



                    164. Hutbe


                    H. 34 yılında halk Osman'ı şikâyette bulunmak ve Osman'la görüşmesini istemek için Hz. Ali'nin yanına geldi. Hz. Ali de, Osman'a giderek şöyle dedi:

                    "Halk peşimde, beni seninle kendileri arasında elçi ola­rak gönderdiler. Vallahi, sana ne diyeceğimi bilemiyorum; senin bilmediğin bir şeyi biliyor değilim. Benim sana gös­tereceğim, senin bilmediğin bir iş yok. Bizim bildiğimizi sen de biliyorsun. Seni geçtiğimiz bir şey yok ki sana haber verelim ve gizlice bir şey yapmış değiliz ki sana iletelim. Bizim gördüğümüz gibi sen de gördün, bizim duyduğu­muz gibi sen de duydun. Bizim Resulullah ile arkadaşlık ettiğimiz gibi sen de ettin. Ne İbn-i Ebu Kuhafe ne de İbn-i Hattab, doğru amelde senden daha evla değillerdi. Sen akrabalık bakımından Resulullah'a o ikisinden daha yakınsın. [1] Sen onun damadı olmaya nail oldun, onlarsa buna ulaşamadılar." [2]

                    Allah için, Allah için kendine acı. Çünkü sen, Allah'a andolsun, körlükten basirete, cehaletten bilgiye geliniyor­sun. Yollar açık, dinin alametleri ayaktadır. Bil ki Allah ka­tında Allah'ın kullarının en efdalinin; hidayete ermiş, hida­yete çağıran, malum olan sünneti ayakta tutan ve meçhul olan bidatleri öldüren adil imamdır. Sünnetler aydınlatıl­mış, alametleri var; bidatler de açıkça gösterilmiş, onun da alametleri vardır. Allah katında insanların en şerlisi, sapmış ve halkın da ona uyarak sapıttığı zalim imamdır. O yaşa­nan sünneti öldürür, terk edilen bidati diriltir. Resulullah'ın (s.a.a) şöyle dediğini duydum; "Zulmeden imam, kıyamet günü beraberinde hiç bir yardımcısı ve mazeret bildireni olmaksızın getirilir; cehennemin ateşine atılır, içinde değirmen taşı gibi döner; sonunda ta dibinde bağlanır."

                    Allah için, bu ümmetin öldürülecek imamı olma. Çün­kü (Peygamber'den) şöyle söyleniyordu. "Bu ümmet için­de bir imam öldürülür, onun öldürülmesiyle kıyamete ka­dar öldürmeler sürer. Böylece ümmetin işi birbirine karı­şır, içlerinde fitne baş gösterir, hakkı batıldan ayırt ede­mez, fitneler dalga dalga yayılır, büyük bir kargaşalığa dü­şerler."

                    Yaşının kemaline, ömrünün sonuna geldikten sonra, Mervan'ın istediği yere sürdüğü binek olma."

                    Bunun üzerine Osman, "Halkla konuş, şikâyet ettikleri haksızlıkları gidermem için bana mühlet versinler." dedi.

                    Ali (a.s) da "Medine'de olanlar için mühlet vermeye gerek yok; diğer yerlerdeki haksızlıkları giderme mühleti ise, emrin onlara ulaşıncaya kadardır." dedi.







                    (1) Osman'ın soyu Resulullah'a dört göbekten(abdulmenaf’ta), Ebubekir altı göbekten (Murre'de), Ömer ise yedi göbekten (Ka'b'da) ulaşmaktadır.

                    (2) Bazı kaynaklara göre Osman Hz. Hatice'nin kız kardeşinin damadıydı. Rukeyye ve Ümmü Gülsüm de Hz. Peygamber'in de­ğil, Hz. Hatice'nin kız kardeşinin çocuklarıydı ve sadece Peygamber'in evinde büyümüşlerdi... Müt.


                    Hutbenin özü budur kardeşim Hz. İmam Ali (a.s) Nechul Belağa'sı okyanusda bir damla gibidir. Gerek İnsan Önce İmam Ali (a.s) tanımalı, döngünün odak noktasına yerleştirmelisin... O (a.s) ki katiline bile merhamet ederek hal ve durumunu gözeten bir İMAM'dı. Burada ise Üçüncü Halife'ye karşı ayaklan topluluk ise Hz. İmam Ali (a.s) vesile etmektedirler. Unutmaki Allah (c.c) dinin karuyucuları ve Ahkamın uygulayıcılarını Ehl-i Beyt İmamları (a.s) karar kılmıştır. Şöyle ki, Hz. İmam Ali (a.s) diğer bir hutbesinde ise ;


                    2. Hutbe

                    Hz. Ali Sıffin'den dönerken okuduğu bu hutbesinde insanların bi'setten önceki hali, Peygamberin, Ehl-i Beytin vasıfları ve diğer insanların durumu söz konusu edilmiştir.


                    ...Allah'ın sırrının yeri, emrinin sığınağı, ilminin kay­nağı, hükümlerinin merkezi, kitaplarının barınağı, dininin dağları Ehl-i Beyt'tir. Dinin bel büküldüğü onlar ile doğ­rulur ve titremesi onlar sayesinde gider, dincelir.



                    Bu ümmetten hiç kimse Muhammed (s.a.a)'in Ehl-i Beyt'iyle mukayese edilemez. Hiç bir zaman (Ehl-i Beyt'in) nimetlerinin üzerine aktığı kimseyle (Ehl-i Beyt) bir sayıl­maz. Onlar dinin esası, yakinin direğidir.

                    İleri gidip aşırıya kaçanlar döner, onlara katılır. Geri ka­lan gelir onlara uyar (Orta yol anlardır.) Velayet hakkının özellikleri sadece onlarındır. Vasiyet ve veraset de onlar­dadır. Hak şimdi ehline döndü ve intikal etmesi gereken yerine intikal etti." (burada bitti)


                    İşte bunları diğer halifelerde pek ala bilmekte idiler. Ve Hz. İmam Ali (a.s) her zaman bu daveti yapmakta idi. Hücceti tamam etmek için bugün yarın Allah (c.c.) huzurunda ben bilmiyorum demesinler... Elbett bu uslubunü İmam Ali (s.a) yumuşak ve en güzel uslup ile anlayacakları şekilde beyan buyururlardı. Yani benim size çıkışım size dinde soğumanıza ve kontrolünüzü kaybetmenize sebebiyet verdi... Zaten Hz. Peygamber (s.a.a) yakınlık bir fazilettir ama unutmayalım ki İman atmek ve bunu saklamak asıl eftal olandır. Hz. Selaman (a.s)'da O yüce makamı ile Ehl-i Beyt'ten oldu... Üçüncü halife diğer iki halifeden kişilik bakımından daha yumuşak idi.. Burada Hz. İmam Ali (a.s)'ın meşhur şıkşıkiye hutbesinde buyuruyor ki;


                    3. Hutbe
                    Şıkşıkiye Hutbesi adıyla meşhurdur. Hilafet hakkındaki şikâyeti, neden sabrettiği ve halkın kendine biati hususunda...

                    "Allah'a andolsun ki falan kimse, hilafete göre yerimin, değirmen taşının mili gibi olduğunu bildiği halde hilafeti bir gömlek gibi giyindi. Oysa sel benden akar ve hiç bir kuş benim uçtuğum yerlere uçamazdı. Ben de hilafetle arama bir perde çektim, ondan yüz çevirdim.

                    Ne kadar ilginç! Yaşarken halkın kendisini bırakmasını isterdi. Ama ölümden sonra yerine öbürünün geçmesini sağladı. Bu iki kişi hilafeti devenin iki memesi gibi kendi aralarında paylaştılar. Hilafeti öyle sert ve kaba bir yere attı ki sertliği insanı derinden yaralar, oldukça kaba davranırdı

                    Hilafeti boyunca oldukça düştü, sürçtü. Habire sürçtükçe özür diledi, Hilafet sahibi, huysuz bir deveye bin­mişe benzerdi. Öyle bir deve ki yularını çekse burnu yırtı­lır, yaralanırdı, dizginlerini salsa nefsini yokluğa, helake atardı.

                    Allah'ın bekasına (varlığına) andolsun ki insanlar onun zamanında ihtilafa düştü, huysuzlaştı, renkten, renge büründü ve birbirini suçladı. Ama ben bu uzun zaman boyunca bir çok zahmet, mihnete düşmeme rağmen yine de sabrettim. Derken o da yolunu kat etti ve hilafeti bir topluluğa bıraktı ki benim de o topluluktan biri olduğumu sanıyordu.

                    Allah'ım sana sığınırım, ne şuraydı bu! Benim hak­kımda birincisiyle ne zaman şüphe hâsıl oldu ki bu tür kimselere denk tutuldum ben! Ama buna rağmen (kuşlar gibi) inerlerken onlarla indim, uçarlarken onlarla uçtum. İçlerinden biri (Sa'd b. Ebi Vakkas) haset ve kininden ötürü doğru yoldan saptı, öbürü (Abdurrahman b. Avf da) damadı olduğundan ona meyletti, öbürleri de öyle şeyler yaptılar ki söylenmesi, anılması bile çok çirkin...

                    Derken onların üçüncüsü iki yanı şişmiş bir halde kalktı. Yediği yerle kirlettiği yer arasında yaşadı.


                    Onunla beraber babasının oğulları da (mensubu olduğu Ümeyyeoğulları da) işe giriştiler. Allah'ın malını devenin ilkbaharda otlan, çayır, çimeni yiyip hazmettiği gibi yiyip hazmettiler. Sonunda onun da ipleri çözüldü. Amelleri işi­ni bitirdi. Karnının dolgunluğu, onu yere serdi. (burada bitti)

                    İnşALLAH kısmande olsa izah edebilmişimdir. sadece bir kitaba bağlı kalmayınız araştırmanızı daha çok çeşitlendiriniz... Ki sebep sonuç ilişkilerini kavrayabilirisiniz...

                    Allah'ın hidayeti ile olun....

                    Yorum


                      #25
                      Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

                      Burada ehli sünnet ve şiilerin ihtilaflarını bir araya toplamış güzel bi çalışma.

                      Fıkıhta Sünnî-Şîî İhtilâfı

                      İçinde bulunduğumuz yıl içinde sınır komşumuz İran'da vukua gelen olaylar ve değişiklikler sebebiyle Şiîlik meselesi ve Şiîlerle Sünnîler arasındaki farklı ve ihtilâflı noktalar yeniden konuşulup tartışılmaya, incelenme ve yazılmaya başladı. Ükemizde bazı müslümanlar İran devriminin yalnızca övülmesi, iyi taraflarının ele alınması, tenkit ve açıklamaların -en azından- sonraya bırakılması gerektiği kanaatini taşıyor, bunu hararetle savunuyorlar. Biz -Nesil kadrosu olarak- bu kanaati tartışılabilir bulmaktayız. Çünkü Allah Teâlâ:
                      "Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalb, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur."90 "(Ey Muhammed), Dinleyip de, en güzel söze uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola eriştirdiği onlardır. İşte onlar akıl sahipleridir."91 buyuruyor.
                      Müslüman gerçeği görmek ve bilmek, bastığı yeri tanımak, peşine düşeceği kimselerin istikametini öğrenmek mecburiyetindedir? İyiden örnek almak "hikmet yitik malı" olan müminin kârıdır. Müşrik, ehl-i Kitap, ehl-i Bidat, Sünnî müslüman kim olursa olsun -İslâm'a göre iyi olan- işlerinden örnek almak, kötülerinden sakınmak müslümanın vazifeleri cümlesindendir. Ancak dışa ve yaldıza bakıp kamaşan, eşyanın içyüzünü görmeye çalışmayan gözler, firaset şiarı olan müslümanın gözleri değildir. Hakkı hak olarak görüp ona ittiba, bâtılı da bâtıl olarak görüp ondan ictinab dualarımız arasındadır. İşte bu esaslardan hareketle Şîayı, Sünnîlerden ayrıldıkları noktaları tanımak, karşılıklı ilişkileri buna göre düzenlemek, onlara karşı irşad faaliyetimizi buna göre yönlendirmek, neyi alıp neyi atacağımızı bu mi'yara vurmak bizim tutacağımız yol olacaktır.
                      Nesil'de bugüne kadar çıkan yazılar Şiîliğin tarihi ile akâid sahasındaki Sünnî-Şiî ihtilâfını yeterince açıklığa kavuşturmuş oldu. Biz bu yazımızda fıkıh sahasındaki farlı görüşlere, ihtilâflı noktalara ışık tutmaya çalışacağız. Şu anda vaktimiz yeni ve köklü bir araştırma yapmaya müsait olmadığı için daha önce yapılmış bir çalışmayı özetleyerek bu boşluğu doldurmaya çalışacağız.

                      Önce kaynağımızı tanıyalım:
                      Hindistanlı meşhur büyük âlim ve müceddid Şah Veliyullah Dıhlevî'nin (1114-1176 h.) oğlu Allâme Abdülaziz Dıhlevî (1159-1239 h.), doğrudan doğruya Şiî kaynaklara dayanarak bu mezhebin ve özellikle İmamiyye-İsnâ-aşeriyye92 kolunun ilim, inanç, amel ve ahlâk sahalarındaki esalarını, Ehl-i Sünnet'ten farklı noktalarını tesbit etmiş, bunları Sünnî esaslara göre cevaplandırmış, red ve cerhetmiştir. Tuhfetü'l-isnâ-aşeriyye ismini verdiği eseri müellif Farsça olarak yazmış, Gulâm Muhammed el-Eslemî de bunu hicrî 1127 tarihinde Arapça'ya terceme etmiştir. Meşhur müfessir Âlûsî'nin torunu mufaassal bulduğu için hicrî 1301 yılında kısaltmış ve özet (muhtasar) Muhibbuddin el-Hatîb tarafından gerekli notlar eklenerek neşre hazırlanmış, Kahire'de 1373'te tabedilmiştir.93
                      Bu kitabın 47-52 sayfaları Fıkıh Usulü, 208-237 sayfaları ise fıkhın fürû' kısmına ait farkları açıklamaya tahsis edilmiştir. İşte biz de bu yazımızda o sayfaları özetleyerek vermeye çalışacağız.

                      I. USÛL:
                      Şîa'ya göre şer'î deliller dörttür: Kitap, haber, icmâ' ve akıl.
                      1. Kitap:
                      Eldeki mushaf Hz. Osman tarafından yazdırılmış olup (hâşâ) tahrifler bulunduğu için ma'sum imam vasıtasıyla alınan kısmından başkası muteber değildir.94

                      2. Haber:
                      Sahih, hasen, muvassak ve zayıf olmak üzere dört nevidir.
                      Sahih: Adalet sahibi olan imâmî (imamiyye mezhebine bağlı) vasıtasıyla ma'sum imama ulaşan haberdir.
                      Hasen: Âdil olmamakla beraber iyi hal sahibi bir imâmî vasıtasıyla ma'sum imama ulaşan (yani ondan gelen) haberdir.
                      Muvassak: Râvisinin akidesi bozuk olmakla beraber haberi tevsîk edilmiş olandır.
                      Zayıf: Râvisi mecruh (bozuk) olan haberdir.
                      Sahih haber ile amel gereklidir. Ancak râvinin Şiî olması şarttır.95

                      3. İcmâ':
                      İcmâ' mutlak olarak muteber bir hüküm kaynağı değildir. Bizzat icmaın bir değeri yoktur. Çünkü ilk nesil (sahâbe), Ebu Bekir ve Ömer'in hilâfeti, mut'a nikâhının haramlığı, Kitabın tahrifi, Hz. Peygamber'in (sav) mirasını varislerine vermemek ve Fedek arazisini Hz. Fatıma'dan gasp konularında ittifak etmişlerdir. Bu ittifaklar bâtıl olduğuna göre icmâ' da batıldır. İcmâ' ancak zımnında (içinde) ma'sum imamın görüşü de bulunduğu zaman kıymet ifade eder.

                      4. Akıl:
                      Akıl ve ona dayanan kıyas mûteber değildir. Ancak ma'sum imamın irşadı içinde akıla dayanılır. Yani imanın kavli rehberdir, akıl ona tâbîdir.
                      İşte Şî'a fıkhının Ehl-i Sünnet fıkhına uymayan hükümlerinin kaynağı yukarıda özetlediğimiz usûl ihtilâfıdır. Şiâ'da her delil dönüp dolaşıp masum imama varmakta, ancak onun tasdiki ile muteberlik kazanmaktadır. Masum (günah ve hatadan korunmuş) imam ise başta Hz. Ali olmak üzere 12 imamdır 12. imamın kaybolması üzerine büyük Şî'a âlimleri (fakih, müctehid, merci', âyetullah) onu temsil etmişlerdir.*

                      II. FÜRÛ:
                      Fıkıh taharet (dinî temizlik) bahsinden feraize kadar binlerce mesele ve hükmü ihtiva etmektedir. Bu meseleler içinde Şî'a ile farklı olduğmuz kısım da büyük bir yekün tutmaktadır. Belli başlılarını maddeler halinde sıralıyoruz:

                      1. Tahâret:
                      a. Abdest bozduktan sonra taharet alırken kullanılan ve içine pislik karışan su temizdir.
                      Ehl-i Sünnete göre bu su pistir.
                      b. Şarap ve alkollü içkiler temizdir.
                      Sünnet ehline göre bunlar pis sayılır.
                      c. Abdest alırken yüzün tamamını yıkamak farz değildir. Yüzün baş ve orta parmaklar arasında kalan kısım enindeki yerini yukarıdan aşağıya yıkamak kâfidir.
                      Sünnet ehline göre yüzün tamamı yıkanır.
                      d. Cenabetlikten çıkmak için yapılan gusülde önce abdest almak haramdır.
                      Sünnîlere göre bu abdest sünnettir.
                      e. Teyemmümde elleri bir kere yere dokundurmak kâfidir. Ayrıca alın da meshedilir.
                      Sünnet ehline göre eller iki defa yere sürülecektir.
                      f. Takke, çorap, kemer, sarık gibi giysilere bulaşan her nevi pislik ile namaz kılınabilir.
                      Sünnet:96 Bunlar da elbise gibi olduğundan şer'an pis olan şeylerle kirlenince namaza mâni olurlar.
                      g. Kuru pislik bulunan yerde namaz kılınır. Eline koluna pislik bulaşan kimse bunlar kuruyunca üflemek, silkelemek suretiyle temiz olur, namazını kılar.
                      Sünnet: Pislik olan yerde namaz kılınmaz. Yıkamadan bedendeki pislik temizlenmez.

                      2. Namaz:
                      a. Kişi namaz kılarken meselâ: Hamuru hayvanın ulaşamayacağı bir yere kaldırmak üzere on zirâ (arşın) kadar yürüyebilir.
                      Sünnet: Bu bir çok ameldir, namazı bozar.
                      b. Namazın başında "Sübhaneke" okurken "ve teâlâ ceddüke" diyenin namazı bozulur. Keza bazı sûreler namazda okunmaz.
                      Sünnet: Bu kısmı okumak namazı bozmaz. Namazda her sûre okunabilir.
                      c. Bazıları namazda yeme ve içmeyi caiz görmüşlerdir.
                      Sünnet: Yemek içmek caiz değildir.
                      d. Bir kimse kadını çıplak olarak kucaklasa veya eliyle zekerini oynasa ve ucundan su gelse (mezi), namazına mani değildir.
                      Sünnet: Bu durumda abdest bozulur.
                      e. Öğle-ikindi, akşam-yatsı, namazlarını -mazeretsiz olarak- birleştirip kılmak caizdir. Mehdî'yi beklemek için dört namaz da birleştirilebilir.
                      Sünnet: Yolculuk vb. mazeretler olmadan namazları birleştirerek kılmak (cem'u's-salât) caiz değildir.97
                      f. Ticaret maksadıyla yapılan yolculukta kasr-ı salât (dört rek'atlı farzları iki rek'a kılmak) caiz değildir. Ancak Kâ'beye, Ravza'ya, Kûfe'ye ve Kerbelâ'ya (bazılarına göre imamların kabirlerine) varmak için yapılan yolculuklarda kısaltma yapılabilir.
                      Sünnet: Muayyen mesafeye (80-90 km.) yapılan yolculukta namazı kısaltarak kılmak (dört rekatlı farzı iki kılmak) caizdir.
                      g. İmam gâib bulunduğu müddetçe cuma kılınmaz.
                      Sünnet: Müslümanlar cemaat halinde ve emniyet içinde bulundukları müddetçe cuma kılınır.

                      3. Oruç:
                      a. Bazı Şîa mezheplerine göre suya dalmakla oruç bozulur. Erkeğe anüsünden zekeri idhal ile oruç bozulmaz; halbuki imamları bunun aksini söylemişlerdir.
                      Sünnet: Birinci durum orucu bozmaz. İkinci durum bozar.
                      b. Hayvanın derisi, ağaç kabuğu ve yaprağı gibi -yenmesi âdet olmayan- şeyleri yemek orucu bozmaz.
                      Sünnet: Bunları yemek orucu bozar.
                      c. Aşûrâ günü sabahtan ikindiye kadar oruç tutmak müstahabtır.

                      4. Zekât:
                      a. Külçe ve zinet şeklindeki altın ve gümüşten zekât ödenmez. Ancak bunlar geçer para olunca zekât gerekir.
                      Sünnet: Altın ve gümüş -para olsun olmasın- zekâta tabidir.
                      b. Nakit haline gelmedikçe ticârî eşya zekata tâbî değildir.
                      Sünnet: Ticarî eşyanın aynından veya değerinden zekâtı ödenecektir.
                      c. Zekât verilen kimse bilâhare zenginleşirse veren zekâtı geri alır.
                      Sünnet: Ehline verilen zekât geri alınmaz.

                      5. Hacc:
                      a. Yol masrafı ve dönünceye kadar ailesinin nafakasına sahip olan kimse, döndükten sonra bir ay ailesine bakacak fazla mala sahip değilse üzerine hacc farz değildir.
                      Sünnet: Böyle bir şart yoktur.
                      b) İhramlı iken av yapana ilk av için keffâret gerekir, sonrakilere gerekmez.
                      Sünnet: Her av için keffaret gereklidir.

                      6. Cihad:
                      a. Hz. Peygamber (sav), Hz. Ali, -Muaviye ile sulhundan önce- Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Mehdî ile beraber olanlar için cihad farzdır. Bu beş vaktin dışında cihad farz ve meşru değildir. Meşru olmayan cihadlarda alınan mal ganimet ve esir kadınlar cariye olmaz.
                      Sünnet: Cihad kıyamete kadar devam edecek olan bir ibadettir.

                      7. Nikâh ve alış-veriş:
                      a. Nikâh ve beyi' ancak Arapça kelimelerle yapılabilir.
                      Sünnet: Her millet kendi dili ile nikâh ve satış yapabilir.
                      b. Baba hayatta iken dede, çocuk üzerinde mâlî velâyet hakkına sahiptir.
                      Sünnet: Yakın velî varken uzağın hakkı yoktur.

                      8. Ticâret:
                      Ticârette mü'minin mü'mine kârlı satış yapması mekruhtur.
                      Sünnet: Meşrû bir satım akdinde kâr meşrûdur; mümine ve kâfire kârlı satış mekruh değildir.

                      9. Rehin:
                      Rehinde kabız (rehnedilen malı teslim almak) şart değildir. Rehin alan, maldan -eğer rehnedilen cariye ise birleşmek suretiyle ondan- istifade edebilir.
                      Sünnet: Rehinde kabız şarttır. Rehin maldan istifade edilemez.

                      10. Vedîa:
                      Bir kimse diğerinin gasbedilmiş malını emanet olarak alsa, kendisinden emanet aldığı gâsıb ölünce o malı inkâr etmesi gerekir.
                      Sünnet: Bu durumda emanet mal inkâr edilmez, varislere teslim edilir.

                      11. İcâre, hibe, sadaka, vakıf:
                      a) İcâre (kira akdi) ancak Arapça ile olur.
                      b) İmam Mehdî gaib bulunduğu müddetçe (yani bin yıldır) düşmanla savaş ve yol kesen eşkıyaya karşı yolları beklemek için tutulan kimseler ücrete hak kazanamazlar; çünkü bu müddet içinde cihad meşrû değildir.
                      c) Bağışlama ancak Arapça ile olur.
                      d) Cariyenin yalnızca fercini (onunla birleşmeyi) hibe caizdir.
                      e) Sadakadan caymak caizdir.
                      f) Cariyenin fercini vakfetmek caizdir. Mut'a yoluyla ondan istifade edenlerden alınan ücret vakfın olur.
                      Sünnet: Bu maddelerde geçen hükümler Sünnî fıkha aykırıdır.

                      12. Mut'a ve nikâh:
                      a) Kadına anüsünden (dübür) yaklaşmak caizdir.
                      Sünnet: Bu çirkin fiil haramdır.
                      b) Mut'a nikâhı caizdir. Kadın geçici bir zaman için bir ücret (mehir) mukabilinde nikâhlanır, müddet sona erince evlilik de biter.
                      Sünnet: Mut'a nikâhı caiz değildir.

                      13. Süt kardeşiliği:
                      Arka arkaya ve her biri doyurucu onbeş kere emmedikçe çocuk süt evlâdı olmaz; sütün hükümleri cereyan etmez.
                      Sünnet: Süt kardeşliği ve analığı için onbeş doyurucu ve peşipeşine emiş şart değildir.

                      14. Boşama:
                      a) Boşama Ancak arapça 'boşadım (tallaktuki)' demekle olur.
                      Sünnet: Arapça şart değildir.
                      b) İki şahit huzurunda yapılmayan boşama geçerli değildir.
                      Sünnet: Boşama şahit şartı yoktur.

                      15. Zıhar:
                      Zıhar yemini yapan (eşini anasına benzeten) köle azad etmek, iki ay oruç tutmak, altmış fakiri doyurmak şeklinde sıralanan keffareti (birisini) yerine getiremezse onsekiz gün oruç tutar.
                      Sünnet: 18 gün oruçlu bir keffaret yoktur.

                      16. Kazâ ve dâva:
                      a) Kadı'nın (hâkimin) hadler (şer'î cezalar) konusundaki hükmü, masum iman bulunmadığı müddetçe geçerli değildir.
                      Sünnet: Masum imam şart değildir.
                      b) Bir kimse düşmanına zina isnad eder de bunu şahitler ile isbat edemezse yemin ederek kazif (iftira) cezasından kurtulur.
                      Sünnet: Yemin ile kurtulamaz.
                      c) Büluğ çağına gelmemiş çocuğun kısas davasında şahitliği mûteberdir.
                      Sünnet: Mûteber değildir.

                      17. Av ve yiyecekler:
                      a) Ehl-i kitabın avladığı, Sünnîlerin ve keserken kıbleye dönmeyenlerin kestikleri yenmez.
                      Sünnet: Bunları yemek caizdir.
                      b) Eti yenmeyen hayvanlar ile boğazlanmadan ölen hayvanların sütü helâldir.
                      Sünnet: Haramdır.
                      c) İçine bazı pisliklerin karıştığı su ile yapılan ekmek yenir.
                      Sünnet: Yenmez.

                      18. Ferâiz:
                      a) Oğlun oğlu, dede varken varis olamaz.
                      Sünnet: Varis olur.
                      b) Zevce akara varis olmaz.
                      Sünnet: Olur.
                      c) Ölünün en büyük çocuğuna bazı şeyler verilir. (Kılıç, yüzük, mushaf...)
                      Sünnet: Verilemez; hepsi verenindir.
                      19. Cezalar:
                      a) Akıllı bir kadınla zina yapan mecnuna had (ceza) uygulanır.
                      Sünnet: Akıl hastası sorumlu değildir.
                      b) Gözsüz (âmâ) kimseye katlden dolayı kısas gerekmez.
                      Sünnet: Gerekir.
                      c) Aç bir kimse, kendisine yiyecek vermeyen kimseyi öldürüp yiyeceği alarak hayatını devam ettirir; öldürene kısas ve diyet gerekmez.
                      Sünnet: Öldüremez.

                      Sonuç:
                      Farklı ve ihtilaflı noktalara daha birçok örnekler vermek imkânı vardır. Ayrıca Şî'a fırkalarının kendi aralarında da bu mevzûlarda ittifak yoktur. Bazılarının Sünnîlerle ihtilafı daha çok, bazılarının ise daha azdır. Bizim bu özetlemeyi yapmaktan maksadımız ihtilâfı büyütmek, müslüman grupları birbirine düşürmek değildir. Ehl-i Sünnetin, iman hududu içinde olan bidat fırkalarına bakışı kardeşçedir. Onlar Sünnîlere düşmanca davranıp saldırmadıkça Sünnîler de saldırmaz.
                      Daha ileri derecede birlik ve beraberlik ise ancak iki cemaatin ulemâsı arasında, iyiniyete ve ilme dayalı görüşmeler, tartışmalar ve anlaşmalar sonunda gerçekleşebilir. Bizim de temennimiz bundan ibarettir.

                      [/size]
                      89. Nesil dergisinde neşredilmek üzere yazılmış idi.
                      90. İsrâ: 17/36.
                      91. Zümer: 39/17-18.
                      92. İran Şiîliği de İmamiyyenin bir kolu olan Câferiyye olup, İsnâ-aşeriyye'ye dahildir.
                      93. Muhtasar daha önce 1315'te Hindistan'da tabedilmiştir.
                      94. Son asır İran müctehidlerinden Âlü Kâşifi'l-¼ıta, tahrif iddialarının varlığını, bu konuda rivâyetlerin bulunduğunu kabul etmekle beraber bu iddiayı reddediyor ve "müslümanların elindeki Kur'ân Allah'ın inzâl ettiği Kur'ân'dır. Onda tahrif ve eksiklik yoktur" diyor. Bkz., Aslu'ş-Şiâ, 14 bs., s. 101. Buna göre tahrif iddiasının bütün Şîa'da değil, bazı müfrit gruplarda bulunduğunu kaydetmek gerekiyor.
                      95. Âlü Kâşifi'l-¼ıta, hadîsin muteber olabilmesi için şu râviler zincirinden geçmesinin şart olduğunu kaydediyor: Sâdık-Bâkır-Zeynelâbidin-Hüseyn-Ali-Resûlullâh (sav); age., s. 115.
                      * Şî'a'da Fıkıh Usûlü konusunda geniş bilgi için
                      96. "Sünnet ehline göre" ifadesini çok kullanacağımız için "Sünnet" şeklinde kısaltıyoruz.
                      97. Hanefîlere göre hacc esnasında, Arafat ve Müzdelife'de yapılan hariç başka yerde namaz vakitlerini cem etmek (birleştirerek kılmak) caiz değildir.



                      Yorum


                        #26
                        Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

                        IMC33

                        sizin işiniz gücünüz yok mu kuzum?

                        Bunlara inanılacağı kanaatine mi kapıldın yoksa?

                        Bu Ramazanı bırakın da ağzımızın tadıyla yaşayalım be kardeşim,

                        Bu bahsi geçenler bu sitede o kadar çok cevaplandı ki, zahmet edip birazcık göz atsaydın da sonra İLK MESAJINI bizlere teşekkür ederek oluştursa idin.

                        BİZDE Bu cevabı sana yazmak zorunda kalmasa idik.

                        biz ORUÇLUYUZ, ORUÇLUYUZ, ORUÇLUYUZ...
                        [color=green][size=10pt]Akıllı kimsenin lisanı kalbindedir. Düşünerek söyler. [color=red]İmam Ali (a.s)



                        [color=black][size=10pt]Düştü Hüseyin atından sahray-ı Kerbelâ’ya...Cibril git haber ver Sultan-ı Enbiya’ya

                        Yorum


                          #27
                          Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

                          adbarı kerbela can
                          keşke bu mesaja bir de bu konu daha önce nerede cevaplanmış bir link ekleseydin...

                          Yorum


                            #28
                            Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

                            [quote author=selmancan link=topic=24922.msg168947#msg168947 date=1373879866]
                            adbarı kerbela can
                            keşke bu mesaja bir de bu konu daha önce nerede cevaplanmış bir link ekleseydin...
                            [/quote]


                            Genel başlıkları ekliyorum, geçmişte oldukça çok konuşulmuş mesele var buyrun;


                            http://www.velayet.com/Forum/munazara-b32.0/

                            http://www.velayet.com/Forum/iftiralara_cevaplar-b50.0/

                            http://www.velayet.com/Forum/hak_mez...-t19639.0.html

                            http://www.velayet.com/Forum/suphelere_cevaplar-b171.0/


                            [color=green][size=10pt]Akıllı kimsenin lisanı kalbindedir. Düşünerek söyler. [color=red]İmam Ali (a.s)



                            [color=black][size=10pt]Düştü Hüseyin atından sahray-ı Kerbelâ’ya...Cibril git haber ver Sultan-ı Enbiya’ya

                            Yorum


                              #29
                              Ynt: 12 İmam Şii mi Sünni Mi?

                              Allah razı olsun can,


                              İnşaAllah kardeşin sorularına cevap olur...

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...