Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

ONDÖRT MASUM (aleyhi selam) BİR ve EŞİTTİR.

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    ONDÖRT MASUM (aleyhi selam) BİR ve EŞİTTİR.

    Şia kitaplarında Cabir-i Cufiden uzunca bir hadis nakledilmektedir.

    Cabir, İmam Muhammed Bagır (as) a arz etti: Hamd ve sena ancak Allah’a mahsustur ki bana sizin marifetinizi ve faziletinizi ilham ederek üzerime minnet koydu. İmam (as) buyurdu: Bizim emirlerimizi dinleme tevfiki vererek dostumuzla dost düşmanımızla düşman olmayı nasip etti. Ve buyurdu ki: Ey Cabir marifet nedir biliyor musun? Marifetin yedi merhelesi vardır:

    1. Tevhidin ispatı
    2. Manayı tanımak
    3. Kapıları tanımak
    4. Halkı tanımak
    5. Rükünleri tanımak
    6. Nukebaları (büyükleri) tanımak
    7. Nucebaları (temiz kişileri) tanımak

    Allahu Tebareke ve Teala buyuruyor: Der ki: Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa, ayrıca deniz üzerine deniz katsak yine Rabbimin sözleri bitmeden denizler tükenirdi.(Kefh süresi 109)

    Buyurdu ki: Yeryüzünde ki bütün ağaçlar kalem olsaydı, ayrıca denizlerde mürekkep, sonra yedi deniz daha katılarak mürekkep olsaydı, Allah’ın sözlerini yinede yazmakla tükenmezdi. Şüphe yok ki Allah güçlüdür, onun gücüne hiçbir güç erişemez. O Allah, yaptığı her şeyi yerli yerince yapandır. (Lokman süresi 27)

    Sonra İmam (as) buyurdu ki: Ey Cabir! Tevhidin ispatı; Ezeli ve başlangıcı olmayan Allah’ı tanımak öyle bir sırdır ki gözler onu göremez ama o gözleri görür. O bütün latif eşyaların yaratıcısı ve her şeyden haberi olandır. O bulunmayan gizlidir. Nasıl ki kendisini bu şekilde vasfetmiştir.

    Manayı tanımak; Ey Cabir bil ki biz tevhidin manası ve zahir olmuş(ortaya çıkmış) haliyiz ve şu anda sizin aranızda bulunuyoruz. Allahu Teala bizi kendi zatının nurundan yaratmıştır. Ve kulların bütün işlerinin idaresini bize bırakmıştır. Biz onun izni ve emriyle irade ettiğimiz her şeyi yapıyoruz. Bizim istediğimiz onun istediğidir, bizim irademiz onun iradesidir, Böyle bir makam ve mertebeyi o bize merhamet etmiştir. O bizi kulları arasından seçerek kendi memleketinin hücceti karar kılmıştır.
    Bizim fazilet ve sözlerimizi inkâr ederek kabul etmeyen kimse hakikatte Allah’ı reddederek onun ayetine ve peygamberlerine ve resullerine karşı kâfir olmuşlardır.
    Ey Cabir Allah’ı bu sıfatla tanıyan kimse tevhidi ispat etmiş demektir. Zira bu sıfatlar Kuran ayetleriyle mutabıkat sağlamaktadır. <<Bütün gözler onu görmekten acizdir, ama o bütün gözleri görür .>>(Enam süresi 103)
    Ve buyurmuştur : <<Hiçbir şey onun benzeri değil o duyan ve görendir.>>(Şura süresi 11)

    Ve buyuruyor: <<O yaptığından dolayı sorguya çekilmez insanlardır ki yaptıklarından dolayı sorguya çekilecekler.>> (Enbiya süresi 23)
    Cabir arz etki: Ey benim serverim! Benim etrafımda olan, benimle aynı fikirde olan ne kadar az insan var!
    Buyurdu ki: Heyhat, Heyhat, biliyor musun bu geniş yeryüzünde ne kadar yaverin var?
    Arz etti: Ey Resulullahın evladı! Tahminen her şehirde yüz ile iki yüz arası her nahiyede bin ile iki bin arası ve bütün nahiyelerin etrafında ise yüz binin üzerinde kişinin olduğunu tahmin etmekteyim.
    İmam (as) buyurdu: Ey Cabir! Tahmininle muhalefet et. Ve görüşünü kıt say çünkü düşündüğün gibi değil o saydığın kimseler hiçbir fikir ve akide olarak kendilerini kemale erdirmiş değiller, onlar senin ashabın ve yakınların değil.
    Cabir diyor ki: Arz ettim Ey Resulullahın evladı! Kemale ermişler kimlerdir?
    Buyurdu: Allah İmamların marifetini, emri ve ruhu tanımayı vacip kıldığı halde önemsemeyen kimselerdir.
    Arz ettim ey benim serverim! Ruhu tanımak nedir?
    İmam (as) buyurdu: Allahu Teala ruhu kime mahsus kılmışsa hakikatte kendi emrini de onun yetkisi altına bırakmış bilmesidir. Onun izniyle yaratır ve diriltir, fikirler de olanı bilir- şimdiye kadar olanları ve ta kıyamete kadar olacaklardan haberdardır. Bunun da sebebi ruhun, Allah’ın emri olmasındandır. Allahu Teala’nın ruhu mahsus kıldığı kimse kâmildir. Hiçbir noksanlığı yoktur. İstediği şeyi Allahın izniyle yapar. Doğudan batıya bir lahzada gider, gökyüzüne yükselir ve oradan aşağı iner, her neyi irade etse onu yapar.
    Arz etim ki: Ey benim serverim! Bana Allah’ın kitabından ruhun beyanı hakkın da delil söyle anlayayım, buyurdu: Bu ayeti oku: <<Bizim emrimiz olan ruhu sana vahy ettik, bundan önce kitap nedir, iman nedir bilmezdin ama biz onu nur karar kıldık…(Şura süresi 52)
    Ve buyurdu:<< Kalplerine imanı yerleştirip ve onları Allah tarafından olan ruhla tastik ettik.>> (Mücadele süresi 22)
    Arz ettim: İşlerimi kolaylaştırdın, Allah da sana kolaylık versin sorularımı bertaraf ettin beni ruhu ve emri tanımaya muvaffak kıldın. Sonra arz ederek: Ey benim serverim dedim: Allahın selamı sizin üzerinize olsun, buna göre şiaların çoğunluğu kemale ermemiştir ve ben arkadaşlarımın hiçbirinde bu sıfatı göremiyorum. Buyurdu: Ey Cabir Sen onların arasında bu sıfatta birisini tanımıyorsun ama benim yanıma gidiş gelişi olan bir grup tanıyorum, onlar benden kimsenin haberi olmadığı esrarlı ilimler öğreniyorlar.
    Arz ettim: Filanı ve onun arkadaşları inşallah bu sıfatın ehlidirler. Yani sizin esrarınıza aşinadırlar. Zira onlardan sizin gizli ilimleriniz hakkında bir şeyler duydum. Ve onların kemale ermiş kişiler olduğunu tahmin ediyorum.
    Buyurdu: Ey Cabir: yarın onları davet et ve kendinle beraber buraya getir.
    Cabir diyor ki: Bir gün sonra onları İmam (as)’ın huzuruna çıkardım, İmam’ı görünce
    Ona selam verip büyük bir saygıda bulundular.
    Buyurdu: Ey Cabir! Bunlar senin kardeşlerindir, ama kemale ermelerine az bir miktar kalmıştır. Sonra yüzünü onlara döndürerek buyurdu: Allahu Tebareke ve Tealanın her istediğini yapabileceğini ve irade ettiği her şeye hüküm edeceğini ve hiç kimsenin onun hükmünü naks ve red edeceğini ve yaptığı hiçbir şeyden soru sorulmayacağına inanıp onu itiraf ediyor musunuz?
    Arz ettiler: Evet buyurduğunuz gibi inanıp itiraf ediyoruz. Allahu Teala irade ettiği her şeyi yapar.
    Cabir diyor: Ben dedim ki: Allaha şükür olsun bunlar, marifetten haberi olan kemale ermiş kişilerdir.
    Buyurdu: Ey Cabir! Bilmediğin şey hakkında acele ederek hüküm verme.
    Ben hayretler içinde başımı aşağı eğdim.
    Buyurdu: Onlardan sor Ali ibni Hüseyin (as) oğlu Muhammed Bagır’ın şekline dönüşebilir mi?
    Cabir diyor: Onlardan sordum onlar cevap vermekten çekindiler ve sessiz kaldılar.
    Buyurdu: Ey Cabir! Olardan sor acaba Muhammed babası Ali ibni Hüseyin’ in şekline dönüşebilir mi?
    Cabir diyor: Sordum onlar yine cevap vermekten çekindiler ve sessiz kaldılar.
    O zaman İmam (as) benim yüzüme bakarak buyurdu: Sana daha önce haber verdiğim işte buydu. Bunlar henüz kemale ermemişlerdir.
    Ben onlara dedim ki: Ne oldu niye İmamınıza cevap vermiyorsunuz?
    Onlar yine cevap vermeyerek sessizice şekk ve şüphe içerisinde düşünceye daldılar.
    İmam (as) tekrar Cabir’e buyurdu: Dediğim gibi bunların kemale ermeleri için bazı merheleleri geçmeleri lazım.
    O zaman İmam (as) buyurdu: Ne oldu niye konuşmuyorsunuz? Onlar birbirlerine bakarak konuşmaya başladılar, sonra arz ettiler ki: Ey Resulullah2ın evladı! Bilmiyoruz bize öğret.
    İmam Zeynelabidin (as) oğlu İmam Muhammed Bagır (as)’a bakarak, onlara buyurdu ki: Bu şahıs kimdir? Arz ettiler. Evladınız.
    Buyurdu ki: Ben kimim?
    Arz ettiler. Ali ibni Hüseyin(as) onun babası.
    Cabir diyor ki: Bu sorulardan sonra İmam (as) bir takım kelimeler söyledi ama biz anlayamadık bir anda gördük ki İmam Muhammed Bagır(as) babası İmam Seccad (as) ‘ın şeklinde oldu ve İmam Seccad (as) oğlu İmam Muhammed Bagır (as). Onlar bu değişikliği görünce taacup ederek la ilahe illallah dediler.
    İmam Seccad (as) buyurdu: Allah’ın kudretine taacup etmeyin, ben Muhammedim, Muhamedde ben.
    İmam Bagır (as) buyurdu: Ey grup Allahın işlerine taacup etmeyin, ben Aliyim ve Alide ben. Bizim hepimiz biriz ve bir nurdan yaratıldık. Bizim ruhumuz Allahın emrinden ve emir alemindendir. Bizim evvelimiz Muhammed, ortancamız Muhammed, sonuncumuzda Muhammed ve bizim hepimiz Muhammediz.
    Cabir diyor ki: Bu kelimeleri İmam (as) dan duyduktan sonra yüz üste yere düşerek secdeye kapandılar ve dediler ki : Biz sizin velayetinize gizli kalan makamlarınıza ve bütün özelliklerinize iman getirip onu ikrar ediyoruz.
    İmam Seccad (as) buyurdu: Ey grup! Başınızı secdeden kaldırın, siz artık arif, kurtuluş ehli,
    bilgili ve kamil kimselerdensiniz. Kemale erdiniz, benden ve oğlum Muhammed’den gördüğünüz şeyleri bu makama ermeyen veya ermek için çalışmayan, zaafa doğru sürüklenen kişilere, yakınlarınıza ve tanışlarınıza anlatmayın, zira sizleri yalanlayarak alaya alırlar.
    Arz ettiler ki: Sözünü duyduk ve itaat ediyoruz.
    Buyurdu: Sizler kemale artık erdiniz artık dönebilirsiniz.
    Cabir diyor ki: Onlar gittikten sonra arz ettim: Ey benim serverim! Sizin dostunuza dost, düşmanlarınızdan da uzak duran ve sizin üstün olduğunuza inanıp beyan ettiğiniz gibi tanımayan bir şahısın hali nasıldır?
    Buyurdu: Marifetin o merhelesine ulaşana kardar saadet, hayır ve iyilik yolundadır…

    Kaynak: Bihar-ul Envar c. 26 s. 13, El-Katra c. 1 s. 513- 520
    "Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle.

    علی ♥علی ♥علی MEN ALİYYEL MURTAZA' NIN NÖKERİYEM علی ♥علی ♥علی
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X