Ehl-i Sünnet alileri arasında bazıları Ebu Talib’in imanın da şüpheye düşmüş, bazıları onun kafir olarak bu dünyadan gittiğine inanmış bazıları ise onun mümin olduğunu kabullenmiştir. Ehl-i Beyt camiası olan Şialar ise Ebu Talib’in imanında zerre kadar bile tereddüt etmemişlerdir.
Muhibbid-din Taberi tarihinde Abdulmuttalib’in çocuklarının ismini kaybettikten sonra şöyle diyor, Abdulmuttalib’in evlatlarından Hamza ve Abbas’dan başkası İslam getirmedi. [233]
Şeblenci de Abdulmuttalib’in evlatlarından bahsederken, şöyle yazıyor; Abdulmuttalib’in evlatlarından, Hamza ve Abbas’dan başkası İslam getirmedi. [234] Bu tür sahih olmayan rivayetlerin yanı sıra Hz Ebu Talib’in ölüm esnasında düzmece olan bir rivayeti o hazretin kafirliğine delil olarak getiriyorlar.
İnkar edilmez bir gerçek şudur ki; Hz. İmam Ali (as.)’ın şahadetinden sonra halifelik Emevilere ve sonrasında da Abbasi’lerin eline geçti. Bunlar da, Haşimoğullarını ve özellikle de Hz. Ali’nin evlatlarını hilafette tek rakipleri görüyorlardı. İşte bunun için kendi makamlarını ve konumlarını sağlamlaştırmak ve rakiplerini de saf dışı bırakmak için ellerinden geleni esirgemediler. Bu uğurda kendi çıkar ve faydalarına ve rakiplerinin zararına onları lekeleyecek düzmece hadisleri iftiraları uyduruyorlar. Ve bu tür zihniyetlerin tek gayesi hükümet ve riyasetti, diğer geri kalan her şey vesileydi.
İslam tarihinden azda olsu haberdar olan bir kişi için yukarıdaki satırları ispat etmek için delil ve hadise lüzum olmasa gerek.
Zira tarihe baktığımızda açıkça şunu görmekteyiz ki; Onlar Hz. Ali ve O Hazrete yakınlığı ve bağlılığı olan herkesin faziletlerini inkar ettiler ve karşılığında kendilerine yakın ve bağlı olan insanlar hakkında, faziletlerine dair hadisler uydurdular.
İbni Ebil Hadid şöyle diyor; Muaviye Şam ve Irak halkını ve diğerlerini, minberlerde, toplantılarda Ali’ye sebb ve ondan teberri etmeleri için memur kıldı. Bu iş amele döküldü ve Emeviler zamanında sünnet halini aldı. (En sonunda) Ömer b. Abdulaziz bunu yasakladı. [235]
Ebu Osman’dan şöyle rivayet olunur; Emevilerden bir grup Muaviye’ye dediler ki; Sen artık kendi arzularına kavuştun, bu adamın lanetini yasaklasan artık. Muaviye şöyle dedi; Hayır Allah’a andolsun ki, çocuklar onun laneti ile büyümedikçe, büyüklerde böylelikle yaşlanmadıkça bu olmaz. Daha sonra Hz. Ali’nin aleyhinde destanlar, hadisler uydurupda, Muaviye’den hediyeler alan Ali düşmanlarından bahsediyor ve onların isimlerini zikrediyor. Onların bazıları şunlardan ibarettir; Ebu Hureyre, Muğiye b. Şube, Urve b. Zübeyr, Zuhri, Semure b. Cundeb, Enes b. Malik, Said b. Müseyyib, Velid b. Ukbe ve diğerleri... [236]
Emeviler, işte bu doğrultuda, Hz. Fatıma, Hasan ve Hüseyin ve Hz. Ali’nin diğer evlatları, EbuTalib, Cafer, Akil ve O hazrete yakın olan nice insanların faziletlerini inkar ettiler ve karşılığında onları küçük düşürmek için bir çok düzmece uydurdular.
Es-Sahih min Siyre adlı kitapta deniliyor ki; Hz. Ebu Talib’in küfr ve şirk gibi ittihamlara maruz kalmasında, Hz. Ali’nin babası olmaktan başka suçu yoktu. Gerçekte bu kötü ve çirkin ittihamlardaki tek hedef, Emevilerin, Zübeyr oğullarının ve tüm İslam düşmanlarının gözüne bir diken gibi saplanan onun (Ebu Talib) cesur oğlu Ali idi.
Zira Ali onların İslam’a vurmak istedikleri darbelere engel oluyordu.
Muaviye’nin babası Ebu Süfyan Osman’ın meclisinde açıkça kalkıp şöyle diyor; ‘Andolsun Ebu Süfyan’ın yemin içtiğine ne cennet vardır, ne de cehennem’ böyle birisini mümin, takvalı olarak görmek, Hz. Ali’nin babası Ebu Talib’i de kafir, müşrik ve ateşte görmek gerçekten şaşılacak şey doğrusu...’ [237]
Asrımızdaki İslam yazarlarından bazıları ve yabancı yazarlardan bir grubu da Hz. Ebu Talib hakkında ki kötü ve çirkin satırları yazmışlardır. Ama gerçek şudur ki; Hz. Ebu Talib bu tür satırlardan uzaktır. O yazarlardan birisi şöyle diyor, ‘Ebu Talib İslam dinine inanmıyor ve Muhammed’i Peygamber bilmiyordu.’ [238]
Bir başkası şöyle yazıyor, ‘Ebu Talib’de diğer putperestler gibi Kabe’ye put bırakmış ve onlara tapıyordu...’ [239]
Bir diğeri ise şöyle yazıyor. ‘Ebu Talib iman getirmemesine rağmen kardeşinin oğlundan himayetini esirgemedi...’ [240]
Bu ve bunlara benzer aslı olmayan, safsata dolu iddialar mümin olarak bu dünyaya veda eden Hz. Ebu Talib hakkında çoktur. Ama konu gayet iyi bir şekilde incelendiğinde bu tür iddiaların asılsız olduğuna sizlerde tanıklık edip, tasdik edeceksiniz.
Muhibbid-din Taberi tarihinde Abdulmuttalib’in çocuklarının ismini kaybettikten sonra şöyle diyor, Abdulmuttalib’in evlatlarından Hamza ve Abbas’dan başkası İslam getirmedi. [233]
Şeblenci de Abdulmuttalib’in evlatlarından bahsederken, şöyle yazıyor; Abdulmuttalib’in evlatlarından, Hamza ve Abbas’dan başkası İslam getirmedi. [234] Bu tür sahih olmayan rivayetlerin yanı sıra Hz Ebu Talib’in ölüm esnasında düzmece olan bir rivayeti o hazretin kafirliğine delil olarak getiriyorlar.
İnkar edilmez bir gerçek şudur ki; Hz. İmam Ali (as.)’ın şahadetinden sonra halifelik Emevilere ve sonrasında da Abbasi’lerin eline geçti. Bunlar da, Haşimoğullarını ve özellikle de Hz. Ali’nin evlatlarını hilafette tek rakipleri görüyorlardı. İşte bunun için kendi makamlarını ve konumlarını sağlamlaştırmak ve rakiplerini de saf dışı bırakmak için ellerinden geleni esirgemediler. Bu uğurda kendi çıkar ve faydalarına ve rakiplerinin zararına onları lekeleyecek düzmece hadisleri iftiraları uyduruyorlar. Ve bu tür zihniyetlerin tek gayesi hükümet ve riyasetti, diğer geri kalan her şey vesileydi.
İslam tarihinden azda olsu haberdar olan bir kişi için yukarıdaki satırları ispat etmek için delil ve hadise lüzum olmasa gerek.
Zira tarihe baktığımızda açıkça şunu görmekteyiz ki; Onlar Hz. Ali ve O Hazrete yakınlığı ve bağlılığı olan herkesin faziletlerini inkar ettiler ve karşılığında kendilerine yakın ve bağlı olan insanlar hakkında, faziletlerine dair hadisler uydurdular.
İbni Ebil Hadid şöyle diyor; Muaviye Şam ve Irak halkını ve diğerlerini, minberlerde, toplantılarda Ali’ye sebb ve ondan teberri etmeleri için memur kıldı. Bu iş amele döküldü ve Emeviler zamanında sünnet halini aldı. (En sonunda) Ömer b. Abdulaziz bunu yasakladı. [235]
Ebu Osman’dan şöyle rivayet olunur; Emevilerden bir grup Muaviye’ye dediler ki; Sen artık kendi arzularına kavuştun, bu adamın lanetini yasaklasan artık. Muaviye şöyle dedi; Hayır Allah’a andolsun ki, çocuklar onun laneti ile büyümedikçe, büyüklerde böylelikle yaşlanmadıkça bu olmaz. Daha sonra Hz. Ali’nin aleyhinde destanlar, hadisler uydurupda, Muaviye’den hediyeler alan Ali düşmanlarından bahsediyor ve onların isimlerini zikrediyor. Onların bazıları şunlardan ibarettir; Ebu Hureyre, Muğiye b. Şube, Urve b. Zübeyr, Zuhri, Semure b. Cundeb, Enes b. Malik, Said b. Müseyyib, Velid b. Ukbe ve diğerleri... [236]
Emeviler, işte bu doğrultuda, Hz. Fatıma, Hasan ve Hüseyin ve Hz. Ali’nin diğer evlatları, EbuTalib, Cafer, Akil ve O hazrete yakın olan nice insanların faziletlerini inkar ettiler ve karşılığında onları küçük düşürmek için bir çok düzmece uydurdular.
Es-Sahih min Siyre adlı kitapta deniliyor ki; Hz. Ebu Talib’in küfr ve şirk gibi ittihamlara maruz kalmasında, Hz. Ali’nin babası olmaktan başka suçu yoktu. Gerçekte bu kötü ve çirkin ittihamlardaki tek hedef, Emevilerin, Zübeyr oğullarının ve tüm İslam düşmanlarının gözüne bir diken gibi saplanan onun (Ebu Talib) cesur oğlu Ali idi.
Zira Ali onların İslam’a vurmak istedikleri darbelere engel oluyordu.
Muaviye’nin babası Ebu Süfyan Osman’ın meclisinde açıkça kalkıp şöyle diyor; ‘Andolsun Ebu Süfyan’ın yemin içtiğine ne cennet vardır, ne de cehennem’ böyle birisini mümin, takvalı olarak görmek, Hz. Ali’nin babası Ebu Talib’i de kafir, müşrik ve ateşte görmek gerçekten şaşılacak şey doğrusu...’ [237]
Asrımızdaki İslam yazarlarından bazıları ve yabancı yazarlardan bir grubu da Hz. Ebu Talib hakkında ki kötü ve çirkin satırları yazmışlardır. Ama gerçek şudur ki; Hz. Ebu Talib bu tür satırlardan uzaktır. O yazarlardan birisi şöyle diyor, ‘Ebu Talib İslam dinine inanmıyor ve Muhammed’i Peygamber bilmiyordu.’ [238]
Bir başkası şöyle yazıyor, ‘Ebu Talib’de diğer putperestler gibi Kabe’ye put bırakmış ve onlara tapıyordu...’ [239]
Bir diğeri ise şöyle yazıyor. ‘Ebu Talib iman getirmemesine rağmen kardeşinin oğlundan himayetini esirgemedi...’ [240]
Bu ve bunlara benzer aslı olmayan, safsata dolu iddialar mümin olarak bu dünyaya veda eden Hz. Ebu Talib hakkında çoktur. Ama konu gayet iyi bir şekilde incelendiğinde bu tür iddiaların asılsız olduğuna sizlerde tanıklık edip, tasdik edeceksiniz.
Yorum