Tabip Dr. Mevlüt Katırcı
Ehl-i Beyt imamlarında olan İmam Cafer Sadık'ı takip etmek anlamına gelen Caferi Mezhebi, Ehl-i Beyt mektebinin fıkhi cephesine denir. Kur'an ve Peygamber'in gerçek sünnetini, -diğer mezheplerdeki beşeri ve zanni yöntemlere başvurmadan- ilahi ilimle olduğu gibi korumayı ifade etmesi hasebiyle Ehl-i Beyt imamlarının hepsinin fıkhı yöntemi aynıdır ve aralarında hiçbir farklılık yoktur.
Bu gerçeği göz önünde bulundurduğumuzda Ehl-i Beyt mektebinin fıkhi müessesinin İmam Cafer Sadık ( a.s)'ın ismine atfedilmesin nedeni Fıkhi mezheplerinin kurulmasının bu İmam'ın dönemine rastladığı içindir. Ehli Beyt imamlarının hepsi bir kişidir dense bu tespit hatalı sayılmaz. Bütün imamlar imam Ali as. dan son imam Mehdi as. a değin tek bir söylem tek bir dava üzeredirler.
İmam Cafer Sadık döneminden başlayarak fıkıhta yani şeri hükümleri belirlemede çeşitli mezhepler ortaya çıktı; bunların en önemlileri şunlardır; Aslen İran kökenli olan Ebu Hanife diye meşhur Numan b. Sabit'in mezhebi. Bu mezhep daha çok kıyas yani çeşitli konular arasındaki benzerliği esas alarak hükümleri akla dayanarak çıkaran bir fıkhı akımdır. Ebu Hanife'nin iki yıl imam Cafer Sadık'ın yanında ders aldığı meşhurdur. Ama sonraları imam Cafer Sadık'ın açıkladığı fıkhi esaslardan istifade ederek kıyasa dayalı yeni bir anlayış geliştirmiştir. İmam Cafer Sadık onu kıyas etmekten kesin bir dille defalarca sakındırmasına ve kıyasın dini temelden tahrip edeceğini bildirerek Ebu Hanife'yi uyarmasına rağmen o bu yönteminden el çekmemiş ve din hususunda kıyasa dayalı bir fıkıh oluşturmuştur. Ebu Hanife'den sonra, Maliki mezhebinin öncüsü olan Malik b. Enes ve Şafii mezhebinin öncüsü olan Muhammed b. İdris ve Hanbelî mezhebinin kurucusu Ahmet b. Hanbel fıkıhta ya Ebu Hanife gibi kıyas yöntemine ağırlık vermişler veya içtihatta hadisi ve selefin sünnetini esas almışlardır. Ama sözü edilen âlimler de hem hadiste ve hem de selefin sünnetinde Ehl-i Beyt imamlarına ağırlık vermeyip genelde ehlibeytin karşısında yer alan sahabe ve tabiilerin naklettikleri hadisleri ve fıkhi görüşleri kabul etmişlerdir.
Ehl-i Beyt imamlarında olan İmam Cafer Sadık'ı takip etmek anlamına gelen Caferi Mezhebi, Ehl-i Beyt mektebinin fıkhi cephesine denir. Kur'an ve Peygamber'in gerçek sünnetini, -diğer mezheplerdeki beşeri ve zanni yöntemlere başvurmadan- ilahi ilimle olduğu gibi korumayı ifade etmesi hasebiyle Ehl-i Beyt imamlarının hepsinin fıkhı yöntemi aynıdır ve aralarında hiçbir farklılık yoktur.
Bu gerçeği göz önünde bulundurduğumuzda Ehl-i Beyt mektebinin fıkhi müessesinin İmam Cafer Sadık ( a.s)'ın ismine atfedilmesin nedeni Fıkhi mezheplerinin kurulmasının bu İmam'ın dönemine rastladığı içindir. Ehli Beyt imamlarının hepsi bir kişidir dense bu tespit hatalı sayılmaz. Bütün imamlar imam Ali as. dan son imam Mehdi as. a değin tek bir söylem tek bir dava üzeredirler.
İmam Cafer Sadık döneminden başlayarak fıkıhta yani şeri hükümleri belirlemede çeşitli mezhepler ortaya çıktı; bunların en önemlileri şunlardır; Aslen İran kökenli olan Ebu Hanife diye meşhur Numan b. Sabit'in mezhebi. Bu mezhep daha çok kıyas yani çeşitli konular arasındaki benzerliği esas alarak hükümleri akla dayanarak çıkaran bir fıkhı akımdır. Ebu Hanife'nin iki yıl imam Cafer Sadık'ın yanında ders aldığı meşhurdur. Ama sonraları imam Cafer Sadık'ın açıkladığı fıkhi esaslardan istifade ederek kıyasa dayalı yeni bir anlayış geliştirmiştir. İmam Cafer Sadık onu kıyas etmekten kesin bir dille defalarca sakındırmasına ve kıyasın dini temelden tahrip edeceğini bildirerek Ebu Hanife'yi uyarmasına rağmen o bu yönteminden el çekmemiş ve din hususunda kıyasa dayalı bir fıkıh oluşturmuştur. Ebu Hanife'den sonra, Maliki mezhebinin öncüsü olan Malik b. Enes ve Şafii mezhebinin öncüsü olan Muhammed b. İdris ve Hanbelî mezhebinin kurucusu Ahmet b. Hanbel fıkıhta ya Ebu Hanife gibi kıyas yöntemine ağırlık vermişler veya içtihatta hadisi ve selefin sünnetini esas almışlardır. Ama sözü edilen âlimler de hem hadiste ve hem de selefin sünnetinde Ehl-i Beyt imamlarına ağırlık vermeyip genelde ehlibeytin karşısında yer alan sahabe ve tabiilerin naklettikleri hadisleri ve fıkhi görüşleri kabul etmişlerdir.
Yorum