Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?


    Allah Teala buyuruyor ki: "Doğrusu Allah, ancak siz Ehl-i Beyt'ten pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister."ı

    Ehl-i Sünnet, bu ayetin Peygamber'in (s.a.a.) eşleri hakkında olduğunu söylerler. Bu ayetten önceki ve sonraki ayetleri ise buna delil olarak gösterirler. Ehl-i Sünnet' e göre Allah, Peygamber'in zevcelerinden pisliği gidermiş ve onları tertemiz kılmıştır.

    Onlardan bazıları da Peygamber'in eşlerine Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin' i de eklerler.

    Ne var ki, aklı, nakli ve tarihi gerçekler, bu yorumu kabul etmez. Çünkü Ehl-i Sünnet kendi Sahihlerinde bu ayetin beş kişi hakkında nazil olduğunu, onların da Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin olduğunu nakletmektedirler. Resulullah (s.a.a.), bu ayetin onlar ve kendisi hakkında olduğunu açıklamış ve Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin' i abasının altına alarak şöyle buyurmuştur:

    "Allah'ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir. Öyleyse
    ---------------

    1- Ahzap Süresi / 33.



    102 / Zikir Ehline Sorun


    onlardan pisliği gider ve onları tertemiz kıl."

    Bu Hadis-i Şerifi Ehl-i Sünnet'ten birçokları naklederler.

    Örneğin:

    1-Sahih-i Müslim, Ehl-i Beyt'in Faziletleri Babı, c. 4, s.1883,, h. 2424.
    2-Sahih-i Tirmizi , c. 5, s. 351, h. 3205.
    3-Müsned-i Hanbel , c. 4, s. 107.
    4-Müstedrek-i Hakim, c. 3, s. 133 ve 147, c. 2, s. 416.
    5-Hasais-i Nesei, s. 33.
    6-Telhis-i Zehebi, c. 2, s. 416.
    7-Mu'cem-i Taberani, c. 3, s. 48 ve c. 12, s. 98.
    8-Şevahid'ut- Tenzil, Hakim Haskani, c. 2, s. 11.
    9-Buhari, et-Tarih'ul-Kebir, c. 8, s. 187.
    10- İbn-i Hacer, el-İsabe, c. 2, s. 509.
    11- İbn-i Cevzi, Tezkiret'ul-Havas, s. 233.
    12-Tefsir-i Fahr-ı Razi, c. 25, s. 209.
    13- Kunduzi el-Hanefi, Yenabi'ul-Meveddet, s. 107. İstanbul basımı
    14- Menakıb-ı Harezmi, s. 23.
    15- es-Siret'ül-Halebiyye, c. 3, s. 212.
    16- es-Siret'ül-Dahlaniyye, c. 3, s. 329.
    17- İbn-i Esir Üsd'ül-Gabe, c. 2, s. 12 ve c. 5, s. 521.
    18- Tefsir-i Taberi , c. 22, s. 6.


    Ehl-i Beyt (a.s) Hakkında / 103

    19- Suyuti, ed-Dürr'ül-Mensur, c. 6, s. 603.
    20- Tarih-i İbn-i Asakir, c. 42, s. 100 - 101.
    21- Zemahşeri, Tefsir-i Keşşaf, c. 3, s. 538.
    22- İbn-i Arabi, Ahkam'ul-Kur'an, c. 3, s. 153.
    23- Tefsir-İ Kurtubi, c. 14, s. 182.
    24- İbn-i Hacer, es-Savaik'ul-Muhrika, s. 143.
    25- İbn-i Abdulbir, el-İstiab, c. 3, s.1100.
    26- İbn-i Abdu Rabbih, el-Ikd'ül-Ferid, c. 4, s. 311.
    27- Müntahab-u Kenz'il-Ummal, c. 5, s. 96.
    28- Beğavi, Mesabih'us-Sünnet, c. 4, s. 183.
    29- Vahidi, Esbab'un-Nüzul, s. 239.
    30- Tefsir-i İbn-i Kesir, c. 3, s. 492.

    Bunların dışında Ehl-i Sünnet alimlerinden adlarını zikretmediğimiz diğer birçokları da bu hadisi nakletmişlerdir.

    Bu kadar alimin itiraf ettiği gibi, bizzat Resulullah (s.a.a.), bu ayetteki Ehl-i Beyt'ten kimlerin kastedildiğini açıkladıktan sonra artık Muaviye'nin rızasını kazanmak isteyip elindekine göz diken sahabe, tabiîn ve müfessirlerin, Allah ve Resulünün maksadına muhalif olan sözlerinin hiçbir değeri olmaz.

    Ayrıca Resulullah (s.a.a.) başka bir yerde de onlara işaret ederek onları kendi Ehl-i Beyti olarak tanıtmıştır. Şöyle ki: "...Öyleyse de ki: Gelin, çağıralım çocuklarımızı ve Çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı ve kendimizi ve kendinizi; sonra mübahale edelim de Allah'ın



    104 Zikir Ehline Sorun

    yalancıların üzerine gönderelim."ı ayeti inince Resulullah; Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i çağırıp şöyle buyurdu "Bunlar bizim evlatlarımız, kendimiz ve kadınlarımızdır. Haydi siz de çocuklarınızı, kadınlarınızı ve kendinizi getirin." Ve ekleyerek; "Allah' ım! Bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir." buyurdu?


    Daha önce adlarını zikrettiğimiz Sünni alimlerin hepsi, bu ayetin o beş yüce insan hakkında nazil olduğunu itiraf ederler. Peygamber'in eşleri de, bu ayetin kimler hakkında indiğini bildikleri için, hiçbirisi Ehl-i Beyt'ten olduğunu iddia etmemiştir. Özellikle Ümmü Seleme ve Aişe, bu ayetin Resulullah, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin hakkında nazil olduğunu rivayet ederler. Resulullah'ın hanımlarının bu husustaki itiraflarını Müslim, Tirmizi, Hakim, Taberi, Suyuti, Zehebi, İbn-i Esir ve diğerleri tahric etmişlerdir.

    Ayrıca, Resulullah (s.a.a.) Müslümanların Kur'an okurken önceki ve sonraki ayetlere bakarak Ehl-i Beyt'i başka şekilde yorumlayabileceklerini bildiğinden, bu ayet nazil olduktan sonra altı ay boyunca namazdan önce Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'in evinin önünden geçerek şöyle buyururdu:

    "Allah, ancak siz Ehl-i Beyt'ten pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister. Kalkın namaza, Allah'ın rahmeti üzerinize olsun."

    Bu hadisi de birçok Sünni alimi nakleder. Örneğin:
    ----------------

    1- Al-i İmran Suresi /61.
    2- Sahih-i Müslim, c. 4, s. 1871, Ali bin Ebi Talib'in Faziletleri Babı; Sünen-i Tirmizi, c. 5, s. 225.





    Ehl-i Beyt (a.s) Hakkında / 105

    1- Sahih-i Tirmizi, c. 5,s. 352.
    2- Müstedrek-i Hakim, c. 3, s. 158.
    3- Zehebi,Telhis'ül-Müstedrek.
    4- Müsned-i Ahmed bin Hanbel, c. 3, s. 259.
    5- İbn-i Esir, Üsd'ül-Gabe, c. 5, s. 521 - 522.
    6- Haskani, Şevahid'ut-Tenzil, c. 2, s. 12 - 13.
    7- Suyuti, ed-Dürr'ül-Mensur, c. 6, s. 606 - 607.
    8- Tefsir-i Taberi, c. 22, s. 5 - 6.
    9- Belazuri, Ensab'ul-Eşraf, c. 2, s. 104, h. 38.
    10- Tefsir-i İbn-i Kesir, c. 3, s. 492.
    11- Heysemi, Mecma'uz-Zevaid, c. 9, s. 168. Ve diğerleri...

    Bunlara, bu ayetin kesinlikle Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin hakkında olduğuna inanan Ehl-i Beyt İmamlarını ve onları izleyen alimleri de ekleyecek olursak, artık Muaviye ve Emevilerin taraftarlığını yapan Ehl-i Beyt düşmanlarının sözlerinin hiçbir değeri kalmaz. Çünkü onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar, ama kafirler hoşlanmasa da Allah nurunu tamamlayacaktır.

    Bu ayeti Resulullah'ın (s.a.a.) buyruğunun aksine kendi zevklerine göre tefsir edenler, alim kisvesinde olsalar dahi, geçmişte Emevi ve Abbasilerin yardakçıları, bugün de Hz. Ali'nin düşmanları olduklarını ispatlamışlardır.

    Bütün bunların dışında akıl, tathir ayetinin Peygamber'in eşlerini kapsamadığına hükmeder. Şöyle ki:



    106 / Zikir Ehline Sorun


    1- Örnek olarak Aişe'yi alalım. Aişe'nin Peygamber'in eşleri arasında ona en yakın ve en sevimli olduğunu iddia ederler. Öyle ki, öteki zevceleri Aişe'yi kıskanmış ve Peygamber'den kendileri ile Ebu Kuhafe'nin (Ebu Bekir) kızı arasında adaleti uygulamasını istemişlerdir. Buna rağmen, ne Aişe'nin kendisi ve ne de dostları hiçbir zaman Aişe'nin de o abanın altında olduğunu iddia etmeye cesaret edeme- mişlerdir. Çünkü Resulullah söz ve hareketleriyle buna izin vermemiş ve net bir şekilde Ehl-i Beyt'inin kimler olduğu- nu belirtmiştir. Hatta müminlerin anası Ümmü Seleme( Allah ondan razı olsun) Resulullah'ın (s.a.a.) ona izin vereceğini umarak onlarla birlikte abanın altına girmek istemiş, ama Peygamber onu reddederek şöyle buyurmuştur: "Senin sonun hayırdır."

    2- Ayet, Ehl-i Beyt'in masumluğuna delalet etmektedir. Çünkü her türlü pisliğin giderilmesi, küçük - büyük tüm günahların temizlenmesini gerektirir. Müslümanlar su ve toprak ile temizlik yaparak bedenlerini temizlerler. Ama Allah Teala, Ehl-i Beyt'in ruhlarını da temizlemiş, akıl ve kalplerinde şeytanın vesvesleri ve günahlara bir yer bırakmamıştır. Böylece bütün hareket ve amellerinde Allah'ı göz önünde bulundurmalarını ve her işlerini Allah için yapmalarını sağlamıştır.

    3- Bu nedenle, bu tertemiz insanlar; zühd, takva, ihlas, ilim, hilim, cesaret, yiğitlik, iffet, dünyaya rağbetsizlik ve Allah'a yakınlaşmada bütün insanlar için örnek olmuşlar ve tarih onların en ufak bir günah işlediğini kaydetmemiştir. Şimdi Peygamber'in zevcelerinden örnek olarak ele aldığımız Aişe'ye dönelim.

    Peygamber'in eşlerinden hiçbirisi onun kadar ün yapmamış ve Ehl-i Sünnet' e göre hiçbiri onun makamına

    Ehl-i Beyt (a.s) Hakkında / 107

    ulaşamamış, hatta hepsinin faziletlerini bir araya toplasak bile Ebu Bekir' in kızının faziletlerinin onda biri kadar dahi olamaz. Hatta Sünniler, dinlerinin yarısını Aişe'den öğrendiklerini söylerler.

    Eğer taassubu bir kenara bırakarak gerçeklerin peşinde olursak, Aişe'nin günahlardan masum olduğunu söyleyebilir miyiz? Yoksa, Peygamber'in (s.a.a.) vefatından.sonra Allah bu korumayı ondan kaldırdı mı, diyeceksiniz?! Gelin gerçeği birlikte bulalım
    .
    YA MUGALLİBEL GLUB SEBBİT GLUBENA ELA DİNİK. '' EY KALPLERİ DÜZELTEN RABBİM KALPLERİMİZİ DİNİN ÜZERE DÜZELT VE SABİT KIL ''

    #2
    Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

    Ebu Basir imam Ebu Abdullah (Cafer Sadık aleyhisselâm)’dan rivayet ettiği uzun bir hadiste imam a.s diyor ki: ALLAH Azze ve Celle, Peygamberi (sallALLAHu aleyhi ve âlihi)’yi tasdik etmek maksadıyla kitabında şöyle buyurmuştur: "Ancak ve ancak ALLAH, Ey! Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler." (Ahzâb, 33) Ali, Hasan, Hüseyin ve Fâtıma'yı, Resûlullah, Ümmü Seleme'nin evinde bir örtünün altına koydu. Sonra şöyle buyurdu: «ALLAH'ım! Her peygamberin bir ailesi ve yakınları vardır. Benim yakınlarım ve ailem de bunlardır.» Ümmü Seleme: "Ben senin ehlin değil miyim?" dedi. Buyurdu ki: «Sen mutlaka hayırlı bir makama sahipsin; fakat benim ehlim ve yakınlarım bunlardır.»1

    __________
    1-"Ancak ve ancak ALLAH, Ey! Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler." (Ahzâb, 33)

    Cümlenin başındaki "innema=sadece" edatı, isteme fiilinin, günahı giderme ve tertemiz yapma ile sınırlı, buna özgü olduğuna delalet eder. "Ehl-i Beyt" niteliği de, ister özgü oluşu ifade etsin, ister bir övgü anlamında olsun, ister salt bir seslenme sözünden ibaret olsun, özet olarak günahı gidermenin ve tertemiz kılmanın, "sizden..." diye hitap edilen kimselere özgü kılındığına delalet eder.

    Şu halde, ayette gerçek anlamda iki sınırlandırmanın bulunduğunu söyleyebiliriz.

    Birincisi, iradenin / istemenin günahı giderip tertemiz kılmayla sınırlı oluşu.

    İkincisi, günahı giderme ve tertemiz kılmanın da Ehl-i Beyt'le sınırlı oluşu...

    "Ehl-i Beyt" nitelemesiyle özellikle ve sadece Hz. Peygamberin eşlerinin kastedilmiş olması mümkün değildir. Çünkü hitap edilirken müzekker ikinci çoğul "Ankum" zamiri kullanılmıştır, müennes ikinci çoğul "Ankunne" zamiri kullanılmamıştır. Yani, bu hitabın sırf Peygamberimizin (s.a.a) eşlerine yönelik olması dilbilgisi kuralları açısından imkânsızdır. Bu hitabın, Peygamberimizin (s.a.a) eşleriyle birlikte başkalarına yönelik olması tezine gelince... Bu anlamda birçok görüş ileri sürülmüştür. Örneğin bazılarına göre, "Ehl-i Beyf'ten maksat, Mescid-i Haram ehlidir. Bunlar da muttakilerdir. Çünkü yüce ALLAH: "ALLAH'ın velileri ancak muttakilerdir." (Casiye, 19) buyurmuştur. Ya da, bundan maksat, Resûlullah mescidinin ehlidir. Veya Peygamberin ev halkıdır. Geleneksel olarak ev halkı denilirken kimler kastediliyorsa... Eşleri ve akrabaları yani. Abbasoğulları, Akiloğulları, Caferoğulları ve Alioğullan gibi. Ya da Hz. Peygamber ve eşleri kastedilmiştir. Muhtemelen İkrime ve Urve'den rivayet edilen: "Bundan maksat, özellikle peygamberin eşleridir." sözünden maksat da budur.

    Bir diğer tez de, hitabın, peygamberimizin eşlerinin dışındaki kimselere yönelik olmasıdır. Nitekim bundan maksat, Abbasoğulları, Akiloğulları, Caferoğulları ve Alioğullarmdan oluşan peygamberin akrabalarıdır, şeklinde bir görüş ortaya atılmıştır.

    Bütün bu ihtimaller bağlamında, günahı giderip tertemiz kılma, yasaklardan kaçınıp emirleri yerine getirmek suretiyle salt dinsel takvaya sahip olmayı ifade eder. Bu durumda da ayetin anlamı şu şekilde belirginleşir: ALLAH bu yükümlülükleri size yöneltmekle kendisine herhangi bir menfaat sağlayacak değildir. Yalnızca sizden günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor. Yani aşağıdaki ayetin anlamına yakın bir anlam kastediliyor: "ALLAH size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez; fakat sizi tertemiz kılmak ve size nimetini tamamlamak ister." (Maide, 6)

    ...Fakat bu anlam, yukarıda "Ehl-i Beyt" kavramıyla ilgili olarak verilen anlamların hiç biriyle bağdaşmıyor. Çünkü Ehl-i Beyt sözünden anlaşılan apaçık "özgülükle, hususilikle çelişmektedir." Çünkü sözü edilen yükümlülükler, emirlere uymak, yasaklardan kaçınmak anlamında dinsel takva niteliğine sahip olmak, salt hangi anlamda olursa olsun, Ehl-i Beyt'e özgü değil, dinin hükümlerine muhatap tüm Müslümanlara şamil bir yükümlülüktür.

    Diyelim ki, günahı giderip tertemiz kılmaktan maksat, üst düzeyde güçlü takva niteliğine sahip olmaktır. Bu durumda karşımıza şöyle bir anlam çıkar: Ey Peygamber hanımları! Size yöneltilen bu ağırlaştırılmış yükümlülükler, sevap ve cezanın katlanarak verilmesi, ALLAH'ın yararlanacağı bir şey değildir; bilakis sizden günahı giderme ve sizi tertemiz kılma amacına yöneliktir. Bu durumda da, hitap Peygambere eşlerine özgü kılındıktan sonra, onları ve başkalarını kapsayacak şekilde genelleştirilmiş olur. Bu ise, hitabın, Peygamber eşlerinden başkalarına özgü olması ihtimaliyle bağdaşan bir anlamlan­dırma değildir. Bu, son derece açıktır.. Ayrıca, hitabın onlarla birlikte başkalarını da kapsayacak genellikte olması ihtimaliyle de bağdaşmaz. Kaldı ki, hitabın bu şekilde genel olmasına imkân yoktur. Çünkü başkaları, onlar gibi, ağırlaştırılmış yükümlülüğe, sevap ve cezanın katlanarak verilmesine muhatap değildirler.

    Bu noktada: "Neden, bu takdirde hitabın Peygamberle (s.a.a) birlikte onlara yönelik olmasın ve Peygamber de onlar gibi ağırlaştırılmış bir yükümlülüğe muhatap olmasın?" denemez.

    Denemez; çünkü o zaman şöyle bir karşılık verilir: Hz. Peygamber ALLAH tarafından masumiyet zırhıyla korunmuştur. Bu ise, ilâhî bir bağıştır, amel ederek kazanılan bir vasıf değildir. Dolayısıyla, Hz. Peygamberle ilgili olarak ağırlaştırılmış yükümlülüğü ve cezanın katlandırılmasını, güçlü bir takvanın hâsıl oluşunun öncülü veya sebebi olarak görmenin ve ayetin akışından anlaşılacağı üzere, ona bir lütuf olarak minnet etmenin gerekçesi gibi sunmanın bir anlamı olmaz. Bu yüzdendir ki, bir tek müfessir dahi, buradaki hitabın, salt Hz. Peygamberle birlikte onun eşlerine yönelik olduğunu açık bir şekilde söylemiş değildir. Biz, bu ihtimale yer verdik ki, "Ayet, sırf Hz. Peygamberin eşlerine özgüdür." diyenlerin sözlerini tashih edelim.

    Diyelim ki, günahı giderme ve tertemiz kılma ile, ALLAH'ın buna ilişkin mutlak iradesi kastedilmiş olsun. Yani, mutlak yükümlülük ve ağırlaştırılmış yükümlülük yöneltmek değil de, Ehl-i Beyt olmaları hasebiyle, Ehl-i Beyt'e özgü olmak üzere günahın giderilmesine ve tertemiz kılınmalarına ilişkin mutlak ilâhî irade kastedilsin. Bu da, onların takva üstünlüğüne sahip olmaları şartı ve kaydıyla çelişen bir anlam olur. İrade ile teşrii veya tekvini iradenin kastedilmiş olması sonucu değiştirmez.

    Buraya kadar sunduğumuz analitik değerlendirmeler, ayetin iniş sebebiyle ilgili rivayetler kapsamında, bu ayetin özel olarak Resûlullah, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (selam üzerlerine olsun) hakkında indiğini, bu niteliğe başka hiç kimsenin ortak olmadığını ifade eden hadisleri te'yid etmektedir.

    Bunlar yetmişi aşkın rivayettir. Ki Ehl-i Sünnet kaynaklarında aktarılan konuyla ilgili hadislerin sayısı Şia kaynaklarında aktarılan hadislerden çok daha fazladır. Ehl-i Sünnet ravileri, konuyla ilgili hadisleri Ümmü Seleme, Aişe, Ebu Said el-Hudri, Sa'd, Vaile b. Eskaş, Ebu Hamra, İbn Abbas, Peygamberin azatlısı Sevban, Abdullah b. Cafer, Ali (a.s) ve Hasan b. Ali (a.s)'dan yaklaşık kırk değişik kanaldan rivayet etmişlerdir. Şîî raviler ise, İmam Ali, Seccad, Bakır, Sadık (a.s), Ümmü Seleme, Ebu Zer, Ebu Leyla, Ebu'l-Esved ed-Düeli, Amr b. Meymun el-Evdi, Sa'd b. Ebu Vakkas'tan yaklaşık otuz küsur değişik kanaldan rivayet etmişlerdir.

    Biri diyebilir ki: "Bu rivayetler sadece, ayetin, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i de kapsadığına delalet ediyorlar. Bu ise, ayetin Peygamberin eşlerine yönelik hitabı içeren ayetlerin akışı içinde yer almasından da anlaşılacağı gibi, aynı zamanda Peygamberin eşlerini de kapsamasına engel oluşturmaz..."

    Buna cevap olarak deriz ki: Rivayetlerin çoğu, özellikle Ümmü Seleme'den gelen rivayet -ki ayet onun evinde nazil olmuştur- ayetin onlara özgü olduğunu ve Peygamberin eşlerini kapsamadığını açık bir şekilde ifade ediyorlar. Ki bunların içinde sahih olanların sayısı büyük bir yekûn tutuyor.

    Yine denilirse ki: "Bu çıkarsama, kitabın nassının açıkça Peygamberin eşlerini kapsıyor olmasıyla reddedilmektedir. Çünkü söz konusu ayet, Peygamberin eşlerine yönelik hitabı içeren ayetlerin akışı içinde yer almaktadır."

    Buna cevabımız şöyle olur: Bütün mesele, söz konusu ayetin, kendisinden önceki ayetlerle bağlantısı noktasında odaklanıyor. Oysa büyük bir yekûn tutan bu hadisler, söz konusu ayetin tek başına indirildiğine ilişkin nasslar konumundadırlar. Bir tek rivayette, bu ayetin, Peygamberin eşleriyle ilgi li ayetlerin kapsamında indiği ifade edilmiyor. Ayetin Peygamberin eşlerine özgü olduğuna dair görüşü savunan Ikrime ve Urve de dâhil olmak üzere bir tek kişi, bu ayetin, Peygamberin eşlerine hitap eden ayetlerle birlikte indiğini söylememiştir. Şu halde ayet, inişi itibariyle, Peygamberin hanımlarıyla ilgili ayetlerin bir parçası olmadığı gibi, onlarla bağlantılı da değildir. Ya Peygamberimizin (s.a.a) emriyle ya da Peygamberimizin vefatından sonra, Kur'an ayetlerinin derlenip toplanması (Kur'an'ın cemi) esnasında, Peygamberin hanımlarıyla ilgili ayetlerin arasına yerleştirilmiştir. Nitekim bu ayetten hemen sonra yer alan: "Evlerinizde oturun..." ayeti, şayet Ehl-i Beyt'in arındırılmasına ilişkin ayet aradan çıkarılırsa, önceki ayetlerle uyumlu ve bütünlük oluşturan bir akışa sahip olması da bu ihtimali desteklemektedir. Şu halde, Ehl-i Beyt'in arındırılmasına ilişkin ayetin "evlerinizde oturun" ayetiyle ilişkisi, "Bu gün kafirler ümitsizliğe düştüler." (Maide, 3) ayetinin Maide suresinde haram yiyecekleri içeren ayetle ilişkisine benzemektedir.

    Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere "Ehl-i Beyt" sözü, Kur'an terminolojisinde, rivayetlerde sözü edilen beş kişinin, yani Hz. Peygamberin Ali'nin, Fatıma'nın, Hasan ve Hüseyin'in özel ismidir ve başkaları için kullanılamaz. Bu başkaları, peygamberin (s.a.a) çok yakın akrabaları dahi olsalar ve geleneğe göre, bu şekilde isimlendirilmeleri normal de olsa, Kur'an ve rivayetlerdeki özgü kılıcı gerekçelerden ötür bu isimle anılamazlar.

    "er-Rics," er-Ricase masdarından bir sıfattır ve pislik anlamına gelir. Pislik ise, bir şeyin, uzak durmayı ve kaçınmayı gerektiren biçimi, görüntüsü demektir. Bu bazen bir şeyin zahiri itibariyle kullanılır. Domuzun pis olması gibi "...Veya domuz eti. Çünkü o pisliktir." (En'am, 145) Bazen de içyapısı itibariyle söylenir -bundan maksat da manevi pislik ve iğrençliktir- Şirk, küfür ve kötü amelin insan üzerinde bıraktığı iz, etki gibi. "Kalplerinde hastalık olanlara gelince, onların pisliklerine pislik kattı ve kâfir olarak öldüler." (Tevbe, 125) "Kimi saptırmak isterse, onun göğsünü göğe doğru yükseliyormuş gibi dar ve sıkışık yapar. ALLAH, iman etmeyenlerin üzerine işte böyle pislik atar." (En'am, 125) Her halükârda bundan maksat, nefsanî bir algılayış ve kalbin bâtıl inanışlarla veya kötü amellele ilgili olmasından kaynaklanan duygusal bir etkilenimdir.

    Pisliğin giderilmesi ise -ki er-Rics kelimesinin başındaki "elif-lam" cins ifade eder- hak inançtan ve salih amelden sapma sonucu nefiste oluşan her türlü pislik biçimini, görüntüsünü gidermek demektir. Dolayısıyla ilâhî masumiyetle örtüşen bir durumdur. Masumiyet ise, insanı bâtıl inanışlardan ve kötü amelden koruyan, nefsanî, manevi, ilmi bir şekil, bir mekanizmadır.

    Bir de şunu düşün: Biliyorsun ki, Takvayı veya yükümlülükleri ağırlaştırmayı istemek, hitabın, ayette Ehl-i Beyt'e özgü kılınmış olmasıyla bağdaşmıyor.

    Yine biliyorsun ki, böyle bir şeyi istemek, Resûlullah'ın masumiyet makamıyla da örtüşmüyor. Bütün bunlardan sonra, ayette işaret edilen günah ve pisliği gidermenin masumiyet şeklinde yorumlanması gerektiği belirginlik kazanıyor. "Sizi tertemiz yapmak" ifadesi de -masdarla pekiştirilmiş olması son derece dikkat çekicidir- pisliğin, günahın aslını giderdikten sonra, onun karşıtı olan bir şeyi yerleştirmek suretiyle günah ve pisliğin izini, etkisini bütünüyle yok etmek anlamındadır. Bilindiği gibi, bâtıl inanışın karşıtı, hak inanıştır. O halde, onların tertemiz kılınmaları, inanç ve amel bazında hak kavrayışa, hak algılayışa sahip kılınmaları, bu özellikle donatılmalarıdır. O zaman diyebiliriz ki, ayette geçen "irade=isteme"den maksat da teşrii irade değildir. Çünkü bir mükellefe yükümlülükleri yönlendirmek demek olan teşrii iradenin ayetin bağlamıyla örtüşmediğini biliyoruz.

    Yorum


      #3
      Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

      Yorum


        #4
        Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

        Yorum


          #5
          Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

          Yorum


            #6
            Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

            Yorum


              #7
              Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

              Ali İmran suresi 61-ci ayetin tefsiri ile ilgili ehli sünnet kaynakları:

              Bu esnada, Hz. Peygamber s.a.s de, üzerinde siyah kıldan bir örtü, futa olduğu halde evinden dışarı çıkmıştı.. Hz. Hüseyn'i kucağına almış, Hz. Hasan'ı elinden tutmuş, Hz. Fatma Hz. Peygamberin, Hz. Ali de Hz. Fatıma'nın peşindeydi... Hz. Peygamber şöyle diyordu: "Ben duâ ettiğim zaman, siz amin! deyiniz."

              Yine Hz. Peygamber (s.a.s)'in siyah futa içinde evinden çıkıp, Hz. Hasan geldiğinde onu, o futanın içine soktuğu; Hz, Hüseyin, Hz. Fatıma ve Hz. Ali (r.a) geldiklerinde de, aynı şekilde onları da futanın içine soktuğu; daha sonra da "Ey ehl-i beyt, ALLAH sizden her türlü kirigidermek ve sizi tertemiz yapmak diler" (Ahzâb.33) âyetini okuduğu rivayet edilmiştir. Bil ki bu rivayet, gerek tefsir gerekse hadis âlimleri arasında, sıhhati konusunda âdeta üzerinde ittifak edilmiş gibidir.

              Fahrettin er Razi, "Tefsiri Kebir Mefatihul Gayb"


              Ebu Bekir İbn Merdûyeh diyor ki; bize Süleyman İbn Ahmed... Câbir'den rivayet etti ki o şöyle dedi: Âkıb ve Tayyib Rasûlullah (s.a.a) a geldiler. Hz. Peygamber onları la'netleşmeye çağırdı. Onlar da ertesi günü la'netleşmek üzere sözleştiler. Ertesi günü Rasûlullah (s.a.a) Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'in elinden tutarak geldi ve gelmeleri için onlara haber gönderdi. Fakat gelmediler ve harâc'ı kabul ettiler.

              Yine Câbir diyor ki: Âyetteki «Kendimizi ve kendinizi» kavli ile Rasûlullah (s.a.) ve Ali İbn Ebu Tâlib, «oğullarınızı» kavli ile Hasan ile Hüseyin, «kadınlarınızı» kavli ile de Hz. Fâtıma kasdeilmiştir.

              ibni Kesir, "Tefsirul Kuranil Azim"


              «De ki : Gelin, bizim ve sizin çocuklarınızı çağıralım...» inince Resûlüllah s.a.a Ali'yi, Fatıma'yı ve Hasan'la Hüseyin'i çağırarak: «ALLAHım! Benim ailem bunlardır.» buyurdu.


              Sahihi Müslim, Sahabenin fazileti kitabı, Hz. imam Alinin a.s fazileti babı

              Yorum


                #8
                Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

                BİSMİLLAHİR RAHMANİR RAHİM
                HAMD OLSUN ALEMLERİN RABBİNE
                VE SELAM OLSUN MEVLAMIZ MUHAMMEDE VE TERTEMİZ EHLİ BEYTİNE

                bundan sonra… İslam aleminde bir çok konuda olduğu gibi Ehli Beytin a.s kimler olduğu konusu üzerinde de ihtilaf vardır. Bu konuda Allah ve Rasulünün s.a.a emri üzere dinlerini "Sakaleyn"den alan, ilim şehrine kapısından giren Şiiler bir görüş üzerinde birleşmişken, sahabe, tabiin, tebe tabiin dedikleri şahıslardan dini öğrenen ehli sünnet bir kaç görüş ortaya koymuştur. Ehli sünnetten bazılarına göre "Ehli Beyt" tüm ümmeti Muhammeddir, bazılarına göre ise Mescidi haram ehlidir, bir başkalarına göre ise Efendimizin s.a.a evinin ehli yani ailesi, zevceleri, çocukları ve s.-dir. Şia ise "Ehli Beyt" sözünün anlamı üzerine tek görüş ortaya koymuştur ki, inşaAllah bu görüşü ve bu görüşün Kuran ve Sünnetteki delillerini inceleyeceğiz.

                Delilleri aktarmadan önce Şianın konu hakkındaki görüşünü aktaralım: Şia diyor ki, "Ehli Beyt", "Al", "soy”, "aile" gibi sözler nebi ve rasuller a.s hakkında 2 anlamda kullanılmıştır:

                1. örfi (buna lugavi de diye biliriz) anlamda
                2. özel (buna istilahi de diye biliriz) anlamda

                Örf yani lugat anlamında Rasulullahın s.a.a "Ehli Beyti" hazretin çocukları, zevceleri yani ailesidir. Özel yani istilahi anlamda ise Rasulullahın s.a.a "Ehli Beyti" 12 imam a.s ve Hz. Fatıma s.a-dır. Bunun daha kolay anlaşılması için biraz daha açıklayayım: bilindiği gibi İslamda sözlerin 2 anlamı vardır, lugavi ve istilahi anlam. Örneğin "Zekat" sözünü ele alalım, "Zekat" lugat anlamı ile sadakaya denir, istilahi anlamı ile ise İslamda yılda bir defa İslam devletinin hazinesine ödenen vergiye denir. Yani "zekat" sözü ile genel olarak sadaka, özel olarak ise İslamiyette mevcut olan ve "Beytulmal"e toplanan şeri vergi kast ediliyor. Bunun gibi bir çok söz vardır, mesela "salat" sözüde bunlardandır. Lugat anlamı ile "salat" dua, istilahi anlam ile ise İslamda mevcut olan ibadetdir ki, ona namaz diyoruz. Bu gibi daha pek çok söz vardır fakat bu kadarı ile yetiniyoruz.

                "Ehli Beyt" sözüde böyledir, lugat ve istilahi anlamları vardır. Yukarıda da söylediğimiz gibi örf yani lugat anlamında Rasulullahın s.a.a "Ehli Beyti" hazretin çocukları, zevceleri yani ailesidir. Özel yani istilahi anlamda ise Rasulullahın s.a.a "Ehli Beyti" 12 imam a.s ve Hz. Fatıma s.a-dır. ve bunun delilleri hem Kuranda ve hemde Sünnettedir. Kurandan konu hakkında bir kaç ayet yazalım:

                أَمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلَى مَا آتَاهُمُ اللّهُ مِن فَضْلِهِ فَقَدْ آتَيْنَآ آلَ إِبْرَاهِيمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَآتَيْنَاهُم مُّلْكًا عَظِيمًا

                Yoksa Allah’ın, lütfedip insanlara ihsân ettiği şeylere haset mi ediyorlar? Gerçekten de biz İbrahîm soyuna kitap ve hikmet verdik ve onlara büyük bir saltanat ihsân ettik.

                Nisa suresi 54-cü ayet

                Görüldüğü gibi bu ayette Allah c.c Hz. İbrahimin a.s soyuna kitap ve hikmet verdiğini bildiriyor. Şimdi düşünelim acaba Allah c.c İbrahimin a.s tüm zevcelerine, çocuklarına, torunlarınadamı kitap ve hikmet vermişti? Hakkı araştıran kimse için cevap açıktır ama biz inat edenler içinde cevap verelim. Kuranda Yusuf suresinin 8-ci ayetinden 12-ci ayetine kadar Hz. Yusufun a.s kardeşlerinin ona hased etmeleri ve bu hased sonucu Onu a.s kuyuya atmalarından söz ediliyor. Yusuf a.s da uzun yıllar sonra Mısırda onlarla karşılaşınca onlara şöyle demişti:

                قَالَ هَلْ عَلِمْتُم مَّا فَعَلْتُم بِيُوسُفَ وَأَخِيهِ إِذْ أَنتُمْ جَاهِلُونَ

                (Yusuf a.s) Dedi ki: Bilgisiz olduğunuz çağlarda Yûsuf’a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?

                Yusuf suresi 89-cu ayet

                Şimdi tekrar düşünelim acaba Allah c.c Hz. Yusufu a.s kuyuya atan, zalim kardeşlerinedemi kitap ve hikmet vermişti? "vermişti" denemeyeceği açıktır. O zaman bir daha düşünelim. Peki bunlar Hz. İbrahimin a.s soyu değilmiydi? Hz. İbrahimin a.s soyu oldukları açıktır. O zaman nasıl oluyorda ayette geçen "İbrahim soyu" ifadesi onları kapsamıyor?

                İşte bu bizim sözünü ettiğimiz şeydir. Kuranda buna benzer başka ayetlerde var ve bu ayetlerin hepsinde nebi ve rasullerin a.s ailesine, soyuna kitap ve hikmet verilmesinden, onların ailesinin ve soyunun alemlere üstün edilmesinden, onların seçilmişliğinde söz ediliyor. örneğin şu ayette olduğu gibi:

                إِنَّ اللّهَ اصْطَفَى آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ

                Şüphe yok ki Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahîm soyunu ve İmrân soyunu seçti, âlemlere üstün etti.

                Al-i İmran suresi 33-cü ayet

                Oysa kimse kitap ve hikmetin nebi ve rasullerin a.s tüm zevcelerine, çocuklarına, ailesine verildiğini idda edemez. Demek ki, ayetlerde nebi ve rasuller a.s hakkıda kullanılan ve seçilmişliği, üstünlüğü, kitap ve hikmeti miras almayı bildiren "soy", "aile", "Ehli Beyt" ifadeleri ile bizim bildiğimiz lugat (örf) anlamı ile "Ehli Beyt" değilde özel, dar anlamda "Ehli Beyt"ten söz ediliyor.

                Diğer nebi ve rasuller a.s hakkında olduğu gibi Rasulullah s.a.a hakkında "aile", "soy", "Ehli Beyt" sözleride bu şekilde kullanılmıştır. Özel anlamda Rasullahın s.a.a "Ehli Beyt"inin 12 imam a.s ve Hz. Fatıma s.a olduğu, onların masum, ilim ve hikmet sahibi, hidayet önderleri olduğu yönündeki hadisler hem Şii ve hemde Sünni kaynaklarda mevcuttur. Allah c.c buyuruyor ki:

                إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا

                Ancak ve ancak Allah, ey Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler.

                Ahzab suresi 33-cü ayet

                Bu ayette "Ehli Beyt" sözü ile kimlerin kast edildiğini anlamamız gerek. Acaba burada kast edilen örf anlamımıdır? Yani Rasulullahın s.a.a zevceleri, çcukları yani ailesimidir? Yoksa tıpkı Hz. İbrahimin a.s seçilmiş soyu gibi özel yani istilahi anlamda Ehli Beytmidir? Bu soruya cevap bulmak için ehli sünnet ve Şii kaynaklarında ittifak ile rivayet edilmiş hadislere bakılması yeterlidir:

                …. Ebu Said el-Hudri r.a rivayet ediyor: "Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor" ayeti, beş kişi hakkında nazil oldu. Bunlar: Rasulullah s.a.v, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’dir.

                Taberani, "Mucem es-Sağir", 1/350, hadis 259

                حدثنا قتيبة بن سعيد حدثنا محمد بن سليمان الأصبهاني عن يحيى بن عبيد عن عطاء بن أبي رباح عن عمر بن أبي سلمة ربيب النبي صلى الله عليه وسلم قال نزلت هذه الآية على النبي صلى الله عليه وسلم إنما يريد الله ليذهب عنكم الرجس أهل البيت ويطهركم تطهيرا في بيت أم سلمة فدعا النبي صلى الله عليه وسلم فاطمة وحسنا وحسينا فجللهم بكساء وعلي خلف ظهره ” – ص 622 -” فجلله بكساء ثم قال اللهم هؤلاء أهل بيتي فأذهب عنهم الرجس وطهرهم تطهيرا قالت أم سلمة وأنا معهم يا نبي الله قال أنت على مكانك وأنت إلى خير قال وفي الباب عن أم سلمة ومعقل بن يسار وأبي الحمراء وأنس قال وهذا حديث غريب من هذا الوجه

                … Ömer b. Ebi Seleme’den r.a rivâyete göre, şöyle demiştir: Ahzab suresi: 33. ayeti; "… Ey Peygamberin ev halkı, Allah sizin üzerinizden her türlü çirkinliği ve kirliliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." Ümmü Seleme’nin evinde inmişti. Bunun üzerine Rasulullah s.a.v, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i çağırdı onları bir örtü ile örttü. Ali de Rasûlü Ekrem’in arkasında bulunuyordu onu da bir başka örtü ile örttü ve şöyle duâ etti: "Allah’ım bunlar benim ehli beytimdir. Bunlardan pislik ve kötülükleri gider ve onları tertemiz eyle."

                Ümmü Seleme: "Ey Allah’ın Peygamberi ben de onlardan mıyım?" dedi. Rasûlullah s.a.v: "Sen yerinde dur! Sen bana hayırlı kimselerdensin" buyurdu.

                Tirmizi, "Sünen", Menkıbeler kitabı, hadis 3787

                أخبرنا قتيبة بن سعيد وهشام بن عمار قالا حدثنا حاتم عن بكير ابن مسمار عن عامر بن سعد بن أبي وقاص عن أبيه قال
                إنما يريد الله ليذهب عنكم الرجس أهل البيت دعا رسول الله عليا وفاطمة وحسنا وحسينا فقال اللهم هؤلاء أهلي

                Amir b. Sad b. Ebu Vakkas babasından (sahabe Sad b. Ebu Vakkastan) şöyle rivayet etmiştir: …. "Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak ve ancak sizden ricsi gidermek ve sizi tertemiz paklamak istiyor." Ayeti nazil olunca Rasulullah s.a.a Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyini yanına çağırdı ve "Allahım benim ehlim bunlardır" dedi.

                Nesai, "Hasais", hadis 11

                Bunlar ayetin nüzul sebebi ile ilgili hadislerdi. Şimdi de bu ayetin nazil olması sonrasında Rasulullahın s.a.a sık-sık bu ayeti imam Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin a.s hakkında okumasının delillerini görelim:

                حدثنا عبد بن حميد حدثنا عفان بن مسلم حدثنا حماد بن سلمة أخبرنا علي بن زيد عن أنس بن مالك أن رسول الله صلى الله عليه وسلم كان يمر بباب فاطمة ستة أشهر إذا خرج إلى صلاة الفجر يقول الصلاة يا أهل البيت إنما يريد الله ليذهب عنكم الرجس أهل البيت ويطهركم تطهيرا قال أبو عيسى هذا حديث حسن غريب من هذا الوجه إنما نعرفه من حديث حماد بن سلمة قال وفي الباب عن أبي الحمراء ومعقل بن يسار وأم سلمة

                … Enes b. Malik’den rivayete göre, Rasulullah s.a.v, sabah namazına çıktığı zaman altı ay kadar Fatıma’nın kapısına uğrar ve: "Ey ehli beyt haydin namaza!" der. Ahzab suresi 33. ayetinin son kısmını okurdu.

                Tirmizi, "Sünen", Kuranın tefsiri kitabı, hadis 3206

                حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة ومحمد بن عبد الله بن نمير واللفظ لأبي بكر قالا حدثنا محمد بن بشر عن زكرياء عن مصعب بن شيبة عن صفية بنت شيبة قالت قالت عائشة خرج النبي صلى الله عليه وسلم غداة وعليه مرط مرحل من شعر أسود فجاء الحسن بن علي فأدخله ثم جاء الحسين فدخل معه ثم جاءت فاطمة فأدخلها ثم جاء علي فأدخله ثم قال إنما يريد الله ليذهب عنكم الرجس أهل البيت ويطهركم تطهيرا

                … Aişe şunları söyledi: Rasulullah s.a.a üzerinde siyah yünden ma’mul nakışlı bir örtü olduğu halde sabahlayın (evden) çıktı. Derken Hasan b. Ali geldi. Onu örtünün içine aldı, sonra Hüseyn geldi, o da beraberinde girdi. Sonra Fatime geldi. Onula içeri aldı. Sonra Ali geldi. Onu da içeri aldı. Sonra: "Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak ve ancak sizden ricsi gidermek ve sizi tertemiz paklamak istiyor." ayetini okudu.

                Müslim, "es-Sahih", Sahabenin fazileti kitabı, hadis 2424

                Bunlar Ahzab suresinin 33-cü ayeti ile ilgili ehli sünnet kaynaklı hadislerin küçük bir bölümü idi. Bu hadisler açıkca gösteriyor ki, bu ayette “Ehli Beyt” diye anılan kimseler lugat (yani örf) anlamı ile değilde özel (yani istilahi) anlamdadırlar ve bunlar Rasulullah s.a.a, imam Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyindir. Burada şöyle dene bilir “Bu rivayetler sadece, ayetin, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i de kapsadığına delalet ediyorlar. Bu ise, ayetin Peygamberin eşlerine yönelik hitabı içeren ayetlerin akışı içinde yer almasından da anlaşılacağı gibi, aynı zamanda Peygamberin eşlerini de kapsamasına engel oluşturmaz…”

                Buna cevap olarak deriz ki: Rivayetlerin çoğu, özellikle Ümmü Seleme’den gelen rivayet -ki ayet onun evinde nazil olmuştur- ayetin onlara özgü olduğunu ve Peygamberin eşlerini kapsamadığını açık bir şekilde ifade ediyorlar. Ki bunların içinde sahih olanların sayısı büyük bir yekûn tutuyor.

                Yine denilirse ki: "Bu çıkarsama, kitabın nassının açıkça Peygamberin eşlerini kapsıyor olmasıyla reddedilmektedir. Çünkü söz konusu ayet, Peygamberin eşlerine yönelik hitabı içeren ayetlerin akışı içinde yer almaktadır."

                Buna cevabımız şöyle olur: Bütün mesele, söz konusu ayetin, kendisinden önceki ayetlerle bağlantısı noktasında odaklanıyor. Oysa büyük bir yekun tutan bu hadisler, söz konusu ayetin tek başına indirildiğine ilişkin nasslar konumundadırlar. Bir tek rivayette, bu ayetin, Peygamberin eşleriyle ilgi li ayetlerin kapsamında indiği ifade edilmiyor. Aksine hadislerin hepsinde ayetin "ey Ehli Beyt" diye başlayan kısmının başka bir ayet olarak indiği açıkca vurgulanıyor öyle ise bu ayet Rasulullahın s.a.a zevceleri ile ilgili ayetlerle birlikte değil tek başına inmiş bir ayettir ve Rasulullahın s.a.a zevcelerinden söz eden ayetlerle bağlantısı yoktur. Burada yine "peki o zaman neden mushafta bu ayetler yana-yana yazılmıştır?" denilirse cevabamız şöyle olur: bilindiği gibi Kuranda Mekki sureler içerisinde Medeni ve Medeni sureler içerisinde de Mekki ayetler yer almaktadır. Oysa bunlar farklı konular hakkında inmiş ayetlerdir ve bir birileriyle bağlantılarda yoktur. Fakat Mushaf tertip edilirken yan yana yazılmışlardır. Bu ayette de durum aynıdır, bunlar ayrılıkta nazil olmak ile birlikte yan yana yazılmışlardır.

                kaynak: Velayet

                Yorum


                  #9
                  Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

                  Hz.Muhammed'in Ehli beyti: Hz.Fatıma, Hz.Ali, Hz.Hasan, Hz.Hüseyin ve Hz.Peygamber'in hanımlarıdır.

                  Aslında hanımlarının Ehli Beyt olmasını tartışmak bile imkansızdır. Kuran'da açıkça hanımların Ehlibeyt olduklarını anlıyoruz.

                  Yorum


                    #10
                    Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

                    [quote author=MehmetMehmet link=topic=5860.msg139931#msg139931 date=1326387334]
                    Hz.Muhammed'in Ehli beyti: Hz.Fatıma, Hz.Ali, Hz.Hasan, Hz.Hüseyin ve Hz.Peygamber'in hanımlarıdır.

                    Aslında hanımlarının Ehli Beyt olmasını tartışmak bile imkansızdır. Kuran'da açıkça hanımların Ehlibeyt olduklarını anlıyoruz.
                    [/quote]

                    hanımların ehlibeyt oluşunu nerde apaçık anlıyoruz.
                    Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
                    İmam Ali (a.s)

                    Yorum


                      #11
                      Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

                      [quote author=mikdat bin esved link=topic=5860.msg139947#msg139947 date=1326401490]
                      hanımların ehlibeyt oluşunu nerde apaçık anlıyoruz.
                      [/quote]

                      Evlerinizde oturun, eski cahiliyye'de olduğu gibi açılıp saçılmayın, namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı (ehli beyt) şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister. "Ahzab(33)"

                      Ayet açıkça hanımlardan bahsediyor ve onlara da Ehlibeyt diyor.


                      Yorum


                        #12
                        Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

                        Ayet öyle demiyor. Ayet ehlibeytten dolayı Rasulullahın hanımlarının daha dikkatli olmalarını tenbih ediyor. Yani onlara diyor ki, siz ehlibeytin hanesindesiniz. Bu yüzden ehlibeyt kir günah ve ötülükten beri olduğu için siz de onlara yaraşır şekilde olmanız gerekir.

                        Ayet peygamber hanımlarına, ehlibeytten dolayı nasihat ediyor. Zaten bunu açıkça da belirtiyor ayet. Ayet demek istiyor ki, Ey Ehlibeyt, peygamber hanımlarına sizden dolayı nasihat ediyorum. Çünkü siz masum ve mutahhar olduğunuz için, peygamber hanımları da sizin bu masumiyetinize halel getirecek davranışlarda bulunmasınlar.

                        Konunun ilmi izahı ve kaynakları sitede mevcuttur. Maksadı tartışmak değil de anlamak olanlar için kaynaklar yeterli.
                        Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                        Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                        Yorum


                          #13
                          Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

                          [quote author=Mehmet UFUKALP link=topic=5860.msg139977#msg139977 date=1326453018]
                          Ayet öyle demiyor. Ayet ehlibeytten dolayı Rasulullahın hanımlarının daha dikkatli olmalarını tenbih ediyor. Yani onlara diyor ki, siz ehlibeytin hanesindesiniz. Bu yüzden ehlibeyt kir günah ve ötülükten beri olduğu için siz de onlara yaraşır şekilde olmanız gerekir.

                          Ayet peygamber hanımlarına, ehlibeytten dolayı nasihat ediyor. Zaten bunu açıkça da belirtiyor ayet. Ayet demek istiyor ki, Ey Ehlibeyt, peygamber hanımlarına sizden dolayı nasihat ediyorum. Çünkü siz masum ve mutahhar olduğunuz için, peygamber hanımları da sizin bu masumiyetinize halel getirecek davranışlarda bulunmasınlar.

                          Konunun ilmi izahı ve kaynakları sitede mevcuttur. Maksadı tartışmak değil de anlamak olanlar için kaynaklar yeterli.
                          [/quote]

                          Bu yorum zorlama bir yorumdur. Ayetin zahirine uygun değildir.

                          Ayet açıkça hanımları uyarıyor ve "siz EHLİBEYTsiniz. Sizin tertemiz olmanızı istiyorum" buyuruyor Allah.

                          Yorum


                            #14
                            Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

                            [quote author=MehmetMehmet link=topic=5860.msg139979#msg139979 date=1326456444]

                            Bu yorum zorlama bir yorumdur. Ayetin zahirine uygun değildir.

                            Ayet açıkça hanımları uyarıyor ve "siz EHLİBEYTsiniz. Sizin tertemiz olmanızı istiyorum" buyuruyor Allah.
                            [/quote]

                            peki mehmet bey bu ayet indiğinde acaba resulullah(saa) ne yaptı?
                            Bu ayeti nasıl yorumlası?
                            Ayette geçen ehlibeytin kimler olduğunu bize söyledi mi?
                            Bu konudaki yorumlarınızı almak isteriz.
                            Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
                            İmam Ali (a.s)

                            Yorum


                              #15
                              Ynt: EHL-İ BEYT KİMLERDİR ?

                              Hanımlarının Ehli beytten olduğu ayetle sabittir. Resulullah da Ehlibeyt dairesi içerisine Hz.Ali,Hz.Fatıma,Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin'i de dahil ettiler. Bu durumda hanımları ve Hz.Ali ailesi de Ehlibeytten sayıldı.

                              Ayrıca sizin kastettiğiniz hadisde sadece Hz.Ali, Hz.Fatıma ve 2 oğlu Ehlibeyt olarak gösteriliyorsa o esnada hayatta olmayan Hz.Hüseyin'in 11 evladı nasıl Ehlibeytten oluyor? Eğer onlar Ehlibeyttense hanımlar nasıl olamıyor?

                              Benim aktardığım görüş Kuran-Sünnete daha uygundur. Hanımları dışlayan bir Ehlibeyt anlayışı Kuran ayetine ters gözüküyor. Hatta Hz.Ali ve ailesini Ehlibeytin dışında görmek bile daha az çelişir Kuranla. Ama benim öyle bir iddiam yok. Bütün hadisleri reddeden bir anlayışım yok elhamdülillah.

                              Yorum

                              YUKARI ÇIK
                              Çalışıyor...
                              X