Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

    Said el Earac şöyle rivayet eder:
    Ben ve Süleyman bin Halid, İmam Ebi Abdillah Cafer bin Muhammed aleyhisselamın huzuruna vardık ben birşey arz etmeden İmam aleyhisselam şöyle buyurdu:

    Ya Süleyman! Emirul Muminin Ali bin Ebi Talip aleyhisselamdan ne geldiyse alınır (birtakım sözler buyurduktan sonra şöyle devam etti) küçük veya büyük bir şeyde onu red etmek ona karşı çıkmak Allaha şirk koşmaktır.

    Yorum


      Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

      İmam Ali (a.s):

      “Biz yollar arasındaki dayanağız; geri kalan bizlere yetişir, ileri giden ise bize geri döner.”
      bak. el-İlim, 1364. Bölüm

      Şerh-i Nehc’ul-Belağa-i İbn-i Ebi’l-Hadid, 18/273

      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

        İmam Sadık (a.s):

        “Şüphesiz Ali (a.s) alimdi, ilmini miras almıştı.


        Kendisinden sonra ilmini veya Allah’ın istediği şeyleri öğrenecek birisi baki kalmadıkça bir alim ölmez.”

        el-Kafi, 1/221/1

        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

          İmam Ali (a.s):

          “Allah’ım! Şüphesiz ki bizden olanların (iktidarı ele geçirme isteğinin) kudrete rağbet ve dünya malından bir şey elde etmek için olmadığını sen çok iyi biliyorsun. Aksine biz, mazlum kulların güven bulsunlar, askıya alınmış hükümlerin yeniden uygulansın, dininin nişaneleri yerine geri dönsün ve ülkelerin, ıslah ve bayındır olsun diye hükümeti istedik.”
          bak. el-İmaret, 83. Bölüm

          Nehc’ul-Belağa, 131. hutbe

          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

            İmam Ali (a.s):

            “Allah’a andolsun ki Müslümanlar arasında ayrılık çıkacağından,
            küfre döneceklerinden ve dinin zarar göreceğinden korkmasaydım mevcut şartları değiştirmek için çalışırdım.”


            Emali-i Müfid, 155/6

            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

              İmam Ali (a.s):

              “Biz Ehl-i Beyt’i zikretmek her tatsızlığın, hastalığın ve şüpheye düşürücü vesvesenin şifasıdır.”

              el-Bihar, 81/203/5

              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

                İmam Seccad (a.s):

                Namazı makbul kılan şeyin ne olduğu sorulunca şöyle buyurmuştur:

                “Velayetimiz (İmametimiz) ve düşmanlarımızdan beraatta bulunmak.”

                Menakıb-i İbn-i Şehr-i Aşub, 4/131

                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

                  [color=rgb(255, 0, 0)]Resulullah (s.a.a):[/color]


                  [color=rgb(0, 128, 0)]“Ben Allah’ın terbiye ettiği bir kimseyim ve Ali de benim terbiye ettiğim bir kimsedir.” [/color]

                  Mekarim’ul-Ahlak, 1/51/19

                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum


                    Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

                    Cabir:

                    “Şüphesiz Peygamber (s.a.a) Arefe’de iken Ali onun tam karşısında duruyordu. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:

                    “Ey Ali! Yanıma gel. Beş parmağını beş parmağımın üstüne koy (elimi avuçla).
                    Ey Ali! Ben ve sen bir tek ağaçtan yaratıldık. Ben o ağacın köküyüm, sen gövdesi, Hasan ve Hüseyin ise dallarıdır.
                    Her kim bu dallardan birine tutunursa Allah onu cennete koyar.”


                    Tarih-u Dimeşk (İmam Ali’nin (a.s) Biyografisi), 1/129/179

                    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                    Yorum


                      Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

                      İmam Zeyn’ul Abidin (a.s):

                      “Bizden olan imam mutlaka masum olur. İsmet, yaratılışın zahirinde olup insanın onunla tanındığı bir şey değildir. Bu yüzden masum tayin edilmelidir.” Kendisine şöyle arzedildi: “Ey İbn-i Resulillah! O halde masumun anlamı nedir?” İmam şöyle buyurdu: “Masum Allah’ın ipine sarılan kimsedir. Ve Allah’ın ipi Kur’an’dır. Bu ikisi (masum ve Kur’an) kıyamete kadar birbirinden ayrılmazlar. İmam Kur’an’a doğru hidayet eder ve Kur’an'da imama doğru. ! Bu aziz ve celil olan Allah’ın şu sözüdür: “Şüphesiz bu Kur’an en doğru olana hidayet eder.”

                      Mean’il-Ahbar, 132/1

                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

                        İmam Sadık (a.s):

                        “Şüphesiz Fatıma (a.s) için aziz ve celil olan Allah nezdinde dokuz isim vardır:


                        “Fatıma, es-Seddika, el-Mubareke, et-Tahire, ez-Zekiyye, er-Reziyye, el-Merziyye, el-Muhaddese, ez-Zehra.”

                        Emali’es-Seduk, 474/18

                        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                        Yorum


                          Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

                          Resulullah (s.a.a):

                          “Şüphesiz kızım, Allah’ın kendisini ve onu sevenleri ateşten ayırıp uzak tuttuğu için “Fatıma” olarak adlandırılmıştır.”

                          Emali’et-Tusi, 300

                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

                            İmam Bakır (a.s),

                            Seleme b. Kuheyl ve Hakem b. Uteybe’ye şöyle buyurmuştur:


                            “Eğer doğuya ve batıya da gidecek olsanız, biz Ehl-i Beyt’ten çıkan ilim dışında doğru bir ilim bulamazsınız.”

                            el-Bihar, 2/92/20

                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum


                              Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER

                              İmam Ali (a.s):

                              “Eğer ilmi kaynağından almış, suyu saf kaynağından içmiş,


                              hayrı yerinden alıp biriktirmiş, apaçık bir yola koyulmuş ve hak yolunu katetmiş olsaydınız,

                              şüphesiz yollar size aşikar olur, (hakkın nişaneleri) sizler için apaçık ortaya çıkardı.”

                              el-Kafi, 8/32/5



                              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                              Yorum


                                Ynt: TERTEMİZ EHL-İ BEYT VE HAZRET-İ ALİ (K.V.) İLE İLGİLİ HADİS-İ ŞERİFLER


                                Bize düşmez ama bildiğim kadarıyla bu hadisin anlamını paylaşmaya çalışayım:

                                İmam Ali (a.s):
                                İlmin kapısıdır, Allah'ın açtığı kapıdır ki ondan giren mü'min çıkan kafirdir, yani Ali a.s'ın İmam olduğunu bilip kabul eden mü'min, bildiği halde inkar eder, onun yerine başkasını koyarsa o kafirdir.

                                “Eğer ilmi kaynağından almış, suyu saf kaynağından içmiş,
                                yani İlmin kaynağı Peygamber s.a.a'ten sonra Ali a.s idi. Onun İlmi Peygamber s.a.a vasıtasıyla tamamen Allah'tan gelmeydi. Yani böylece Peygamber s.a.a gibi Ali a.s da kendi hevasından konuşmuyor onun her konuştuğu vahiy olmuş oluyordu. İşte siz ilmi Ebu Hureyre Ebubekir Ebu Ubeyde bin Cerrah gibilerden alacağınıza kaynağından alsaydınız o zaman suyu saf kaynağından içmiş gibi hayat bulurdunuz. Çünkü su hayat kaynağıdır. Onunla ruhunuz dirilirdi. Dirilen ruh melekuti alemden gelen gayp pırıltılarını, dünyanın gizli perdelerine ait bilgileri bir frekans gibi akar giderken siz onları çözümleyici algılayıcı bir receiver gibi alırdınız. ve sonra onları çözümleyebilir insanlığına algı alanına aktarabilirdiniz. kaynağından alınan ilimler işte başımızın üzerinden hiç eksik olmaksızın dönüp dolaşan sinyallerin şifrelerini çözen kodlar misalidir. Onlar ruha tanıtıldığında artık o sinyalleri anlar ve kainatın sırlarından bir çoğuna ulaşabilirdi. Allah'ın olaylar ve olgularla ilgili hükümlerine bile vakıf olabilirdiniz bu sayede. Tıpkı Cifr kitabından ilahi hükümleri semboller yoluyla alan ve açıklayan Ehlibeyt İmamları gibi bir haleti ruhiye kazanırdınız. Böylece insanlığa kendinden sonra büyük hayır iletmiş olurdunuz.
                                hayrı yerinden alıp biriktirmiş, apaçık bir yola koyulmuş ve hak yolunu katetmiş olsaydınız,
                                hayır Kur'an ayetlerinin bir çoğunda mal anlamında kullanılmıştır. Hayrı yerinden alıp biriktirmek helalinden kazanmak anlamına gelse gerek. Eğer kazancınızın içine damla haram yani başkasının hakkından katmamış olsaydınız, bu birikimler öyle bir dağ olurdu ki bu insana büyük bir enerji ve kazanç sağlardı. bu sağlanan güçle apaçık Ehlibeyt yoluna koyulmak gerekirdi. Çünkü veren Allah, yolu çizen Allah, o yolu itiraza yol açmayacak kesinlikte bize gösteren yine Allah, bize emanet verdiği bu yolla Ehlibeyt yolundan başka nerede yürünür? İşte insana kalan bu varlıklar arasında sadece niyettir. bu niyeti iyi kurar her şeyi aldığınız kaynağa nankörlük etmek yerine o yolların kavşaklarında birleştirici olsaydınız, hak yolunu kat etseydiniz: hak üç anlama gelir: 1- Allah, 2- kalıcı olan 4- Gerçek. Hangi anlamda olursa olsun hak yolu Allah'a giden mükemmelleşme yoludur. İnsan hiç bir şeyle doymaz. kazandığıyla yetinmez yeni kazancın peşine koşar. Ondaki bu doyumsuzluk mükemmel olan Allah'tan gelme fıtratı gereğidir. o da mükemmel olma çabasındadır. Ancak noksan olduğunu bu kabiliyette olmadığını unutur. mükemmelliğin sadece geldiği özü olan Allah'a mahsus olduğunu unutur. Böyle bir yola bu cehaletle değil Peygamberin kurup, Ehlibeytinin çizdiği ve bize kadar uzattığı yolu katetmiş olsaydınız o zaman yaratılış gayenize ermiş olurdunuz.
                                şüphesiz yollar size aşikar olur, (hakkın nişaneleri) sizler için apaçık ortaya çıkardı.”



                                işte bu durumda size Allah bilmediklerinizi de öğretirdi. insan bildiği doğrularla amel ederse Allah ona bilmediklerinin de kapısını açar denir. bu, bilinenden bilinemeyene geçiş anlamında tamamen maddi bir konu ve dünya yasalarının işleyiş şeklidir. sadece iyilikler için geçerli değildir. insan kötülükleri işlerse Allah ona yeni ve daha büyük kötülüklerin bilgisini verir onların sevgisini verir (ya da bunu yapacak olan şeytana bunun imkan ve iznini verir) ve o insan artık daha büyük kötülükleri yapar. hiç bir insan birden sapıtmaz. şeytan bu konuda çok ustadır. İmamı Rahilin demesi gibi en diktatör kişi bile o kötülük makamına bir anda gelmiş değildir. merdiven gibi basamak basamak iner oraya. eğer şu anki bulunduğu kötülüğün ve diktatörlüğün ve zulmün seviyesini daha bu yola ilk girdiğinde gösterseydiniz ona, bunu yapanın insan olmayacağını söylerdi size. kendisinin bunları bir gün gayet mantıklı ve gerekli bulup gerçekleştirebileceğini asla sanmazdı. ama yavaş yavaş geldi buraya. önce az kötülük yaptı sonra vücudu bu kötülüğe bağışıklık kazandı. bu kötülüğü gayet iyi ve mantıklı hale getirdi kendi bünyesinde. sonra bu basamaktan biraz daha kötü basamağa geçti. böyle böyle kötülüğün zirvesine tırmanmış bir diktatör zalim oldu. İyilik de böyledir. her insanın doğuştan getirdiği, hiç bir dine inanca ve kültüre bağlı olmayan doğrular vardır. mazluma yardım etmek zalimlerle beraber olmamak, gibi. insan bu doğuştan getirdiği iyiliklerle doğrularla yaşarsa Allah ona yeni doğruların yolunu açar. o da bu yolda artık ilerler gider. birden o da iyiliğin zirvesine tırmanamaz. denenir. her risk bir yücelmenin yoludur. imanı güçlendikçe sınavı da büyür zorlaşır her zorluktan sonra büyük mertebeler kazanır. Böylece 1- Allah'ın vasıfları, 2- Kalıcı olan ilmin bilgisi 3- gerçek; sahte değil eşyanın iç yüzü ona gösterilir. O insan artık Allah'ın gören gözü duyan kulağı ve iş gören eli olur. insanlar der Allah böylesine iyiliksever yüce bir Yaratıcıdır. Ona Hamd olsun!


                                "sizler için ortaya çıkardı" ama çıkmadı! Ali a.s'dan sonra Gadiri Humu unuttunuz! Sakaleyn olan Kur'anı samit ve Kur'an'ı natıkı terk ettiniz, Ehlibeyti katlettiniz. Dolayısıyla bu gerçekleşmedi. Size Hakkın nişaneleri kapandı. Gaybet dönemine mahkum oldunuz. Doğru bunu yapan siz değil atalarınızdı sizin ne sucunuz vardı diyebilirsiniz. Bu sizin karakterinizin kazancıdır. Eğer siz de atalarınız gibi Gadiri humu inkar eden dolayısıyla Kerbelayı kaçınılmaz kaderiniz kılan bir karaktere sahip olmamış bulunsaydınız Gaybet dönemi sona ererdi. Ancak hala uyanmadınız.


                                Bu benim cahil ve uslanmaz nefsim tüm buradaki siz diye hadisin hitap ettiği kişilerin en ön safında yerini almaktadır. bir türlü ruh tezkiyesini gerçekleştirmemiş firavunlaşmış nefsim. her amelinden dünyevi ve şeytani lezzet ve makam devşirme peşinde olan bu nefsimden bir gün bile rahata eremiyorum. böyle olduğunda ise Allah'tan başka tanrılardan korkuyorum ve Allah'tan korkar gibi kullardan korkuyorum, Allah'a kulluk eder gibi tağutların kulu oluyorum. Allah hakikatini göreceğime tağutu güçlü sanıp onun varlığını gerçek sanıyorum. Eğer nefsimi arındırmış tezkiye etmiş olsaydım işte gaybet döneminin olumsuzluklarına mahkum olmazdım(k)


                                el-Kafi, 8/32/5


                                Rabbim bizi affet.
                                Allahümme salli ala Muhammed ve Ali Muhammed ve Accil Ferecehum

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X