Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İnsanlık ilerici kültürü şehidi: İmam Hüseyin-2

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    İnsanlık ilerici kültürü şehidi: İmam Hüseyin-2

    Kerbela olayında ön plana çıkan şehadet kavramının ne manaya geldiğine bakmamız gerekir önce. Şahadet olayı bir insanının bilinçli olarak özgür iradesiyle gönüllü olarak ve olayın özellikleri ve nitelikleriyle sonuçlarına vakıf olarak tabiat metnindeki mutlak bir istek olan hayatı yaşama olayına son vermesidir.
    Şahadetin 3 özel boyutunu anlamak için şunları söyleyebiliriz: Şahadetin bir boyutu, toplumun ve diğer insanların hakiki hayatını ve yüce değerlerini savunmak için insanın kendi tabii ve temel hakkı olan yaşamına son vermesidir.
    Şahadetin ikinci boyutu, kemalin cazibesine ulaşmak ve insanının kendisiyle başka insanların "makul hayatını" yüceltmek için maddi beden kalıbını yarıp ondan sıyrılmak ve ruhu ilahi şuhud makamına doğru uçup yükselmesini sağlamaktır.
    Şahadetin 3. boyutuysa bu dünyadaki hayatın hakkaniyetini ispatlayacak gerekli kıstas ve ölçüyü belirlemesidir.
    Elbette eğer bir kimse bu dünyevi hayatın gerçek değeri ve hakikatini göz ardı ederse ve dünyevi hayatın yemek yemek, içmek ve hayvani isteklerini doyuma ulaştırmaktan başka bir şey olmadığına inanırsa; ne şahadet felsefesini ve kavramını anlaşmış olur ne de hakiki hayatın en yüce bir değer olduğunun bilincine varmış olur.
    Şahadetin azametini ve görkemliliğini dikkate alabilmek için iki temel hakikatin bilincine varmalıyız.
    Bunlardan biri hayatı yaşamanın mutlak önem arz ettiğinin bilincine varmak ve diğeri de uğurunda şahadeti gerçekleştireceğimiz "Hedef"'in önemine vakıf olmaktır. İşte bu iki hakikatin idrakine varırsak, ihtiyari ve tam bir özgür irade üzerine hayatımıza son verme olayını anlayabiliriz.
    Dünya hayatının azamet ve önemi hakkında değerli sözler söylenmiştir. Fakat burada ifade etmek isteğimiz olay şudur ki; eğer bir kimse hayat nimetiyle yaşıyorsa, bedeni-fiziki ve ruhi sağlam ve itidalli hayat şartlarına sahipse, böyle bir insana iki şeyden birini seçmesi gerektiğini söylersek; bunlardan birinin "Akıl, vicdan ve diğer kemallere ermiş yeteneklerle kabiliyet üzerine hayatı yaşamak" ikincisinin ise "Dünya toplumu ve hayatının özelliklerini, azametini ve yüce öz değerlerini ihlal etmek şartıyla yeryüzü mülikiyetini ve hakimiyetini ele geçirmekten" ibaret olduğunu söylersek; sağlam akıl, vicdan ve ruh yapısına sahip olan insan mutlaka " Akıl, vicdan ve diğer kemallere ermiş yeteneklerle kabiliyet üzerine hayatı yaşamak" önergesini kabul edip özümser.
    Şehit İnsan her ne kadar dünyevi hayatın azameti ve yüce değeriyle imtiyazlarının bilincinde olur, dünyevi hayatın nimetlerini en yüksek seviyede değerlendirme ve kullanma gücüne sahip olup, bunlardan vazgeçer ve şehit olursa, işte onun şahadeti daha evla ve daha görkemli özellikler taşır.
    Dünya hayatını sürdüren İnsan; güzelliklerden zevk alır. Akıl ve vicdanını kullanır. Sevgi ve aşk duygularını kullanır. Keşifler yapar. Hakikatleri şahit olur ve kavrar. Kainat ve varlık âleminin görkemliliğini ve azametini kavrar. Adalet ve hakkı savunur. Makul hürriyet ve ihtiyar-özgür iradesinin tadını çıkarır. İlim, marifet ve dünya görüşünden nur ve feyiz alır. Başka insanlara hizmet etmekten zevk alıp tatmin olur. Dünya toplumunun imar ve kalkınmasına yardımcı olur.
    İşte dünya hayatını sürdüren İnsan; Düzenli hayat ve kanunla hukuk düzeninde yaşamaktan mutlu olur, kıvanç duyar. İnsanların hayatını ve haysiyetini ihya etme mutluluğunu yaşar. Ailevi bağlar ve insanlar arası irtibatlardan dolayı büyük haz duyar. Yapıcı ve yaratıcı sanatsal faaliyetlerle kendi içsel-deruni duygu ve saiklarının azametini kavrar. Sağlam akli ve mantıki faaliyetlerle diğer insanları düşüş ve süflileşmekten kurtarır. İnsanların ve beşeri toplumun tekamüli-evrimsel gelişim ve ilerlemesi sürecini sağlar. Varlık âlemindeki "Ben"lik olayını geliştirerek evreni kendi içinde buluverir.
    İfade edildiği gibi insan'ın yaşadığı hayatın mümtaz özellikleri ve azameti sayılarak bitmez gibi gözüküyor. Bilinçli insan bu imtiyazlar ve azametli niteliklerinden her birini kaybederse aslında evrensel boyutlarından birini kaybetmiş olur. Çünkü bu yüce değerlerin her biri insan hayatının hakkaniyetini haklı çıkarır ve meşrulaştırır. İşte bu gerçekleri göz önünde bulundurursak ancak İmam Hüseyin'in şahadet olayının insanlık tarihindeki bütün şahadetlerden daha evla ve azametli olduğunu anlayıp kavrayabiliriz. Çünkü imam Hüseyin as. dünyevi hayatın bütün imtiyazlarını ve yüce değerlerini ve engin boyutlarını kavrayarak, bunlardan faydalanma gücünü ihtiyarında bulundurarak yine de şehit ve şahadeti tercih edip, hayatı yaşamaktan vazgeçti.
    Peki imam Hüseyin as niçin şahadeti seçip dünyevi hayattan el çekti. İmam Hüseyin kıyamı, örneklediğimiz en yüce insani değerleri ihya etmek için eşine rastlanmadık en seçkin, çok boyutlu bir fedakarlık yaptı.
    Gerçek şudur ki; Muaviye'nin hilesi üzerine hariciler İmam Ali as.'yi şehit ettikten sonra, Ebu Süfyan oğlu Muaviye İmam Hasan as. ile belirli şartlar üzerine ahitleşti. Böylece savaş durduruldu. İmam Hasan as.'ın barış şartlarından biri sevgili babası Emir'ul müminin imam Ali as.'a küfredilmesinin yasaklanması ve Muaviye sonrası oğlunun saltanat koltuğuna oturtulmamasıydı. Fakat imam Hasan as. de Emevi oğullarının lideri Muaviye'nin sinsi plan ve hileleri üzerine şehit edildiğinde imam Hüseyin as. Muaviye'nin ölümünü bekledi.
    Muaviye liderliğindeki Emevi oğullarının saltanatı sırasında eski cahili, insanlık dışı uygulamalar ihya edildi. İnsanlar işkencelerden geçirilip, ayırımcılığa uğratıldı. İslam'ın öngördüğü hürriyet, adalet ve eşitlik ilkeleri ayaklar altına alındı. İslam nizamının İmamet ve hilafet sistemi saltanat ve padişahlık sistemine dönüştürüldü. İslam'ın özünden sapma yaşandı. İnsanlar köleleştirildi. Eşkıya ve dünyevi hayat düşkünleri yıkıcı, zalim ve kural tanımaz kimseler iktidar oldu.
    Muaviye oğlu Yezit tekelci bir hakimiyet kurdu. Böylece yüce insani ve ilahi değerlerin zulüm abidesi zalimler tarafından unutturulmaması için aydınlık savaşçıları ve özellikle İmam Hüseyin gibi masum bir İmamın şanlı kıyamı kaçınılmaz oldu. Nitekim imam Hüseyin as. Yezid'e biat edilmeye zorlandığında buyurdu ki: "İnna Lillah ve İnna İleyhi Raciun yani Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz...Artık İslam'la vedalaşmamız gerekir. Çünkü İslam ümmeti Yezid gibi bir belalı çoban'a mahkum olmuş durumda. Allah'a and olsun, ben sizlere zillet elini uzatmayacağım ve köleler gibi size karşı Cihad'dan kaçmayacağım"
    Evet imam Hüseyin as, asla insanlığın yüce değerlerinin Emevi oğulları tarafından çiğnenmesini kabul edemezdi. 004
    kaynak:irib turk
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X