Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İnsanlığın ilerici kültürünün şehidi: İmam Hüseyin 3

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    İnsanlığın ilerici kültürünün şehidi: İmam Hüseyin 3

    Eğer insan hayatının özü doğru bir şekilde tanınmaz ve onun yüce hedefleri tespit edilmezse, insani hayat değeri tabiat alemindeki olguların en süflisine ve değersiz olgusuna dönüşür. Keşke siyasi ve toplumsal önderler halkı madde Maaş ve dünyevi itibar kazanmakla birlikte makul hayat ve ruhi- manevi değerleri kazanma uğuruna da kıyam etmeye ve devrim yapmaya tahrik edip çağırsalardı. İşte böyle bir durumda insanların azametinin yücelik düzeyi anlaşılırdı. Çünkü hak ve kanundan yoksun insan hayatında, ne gerekli olan yetenek gelişimlerine ve kabiliyetlere ne de nitelikli hayat özelliklerine önem vermez. Nitekim alemlerin yaratıcısı Allah -cc- A'raf suresinin 179. ayetinde şöyle buyuruyor:
    " Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır."
    Acaba Hüseyin bin Ali as. Hz. Muhammed bin Abdullah sav'nin vahyi üzerine oluşturup kurdurduğu en yüce insani medeniyeti bırakıp insan müsveddesi zalim, hunhar ve dikta Emevi oğullarının en gaddar ve fesat simgesi Yezid bin Muaviye'ye boyun eğebilir miydi?
    Acaba imam Hüseyin as "Makul ve tayyibe hayat"ın zirvesi olan şerefli ölüm yerine insan ve insaniyet düşmanı, insani değerler karşıtı zalim ve gayri meşru yönetime biat edebilir miydi?
    Acaba imam Hüseyin as birkaç günlük müreffeh dünyevi hayat uğuruna Yezid ile muhalefet etmekten vazgeçip, Yezid'in renkli sofrasına oturan ve onun kırıntılarına talim edenlerin sevgisine mahzar olabilir ve hatta yönetiminde üstün makam ve mevkilere ulaşmaya tenezzül edebilir miydi?
    Acaba imam Hüseyin Yezid'in makam ve mevki teklifini kabul edip, Yezid ile biat etseydi bizzat kendi ilahi şahsiyeti ve pak vicdanı, beşeri tarihin hassas vicdanı karşısında utanmaz ve sorumlu tanınmaz mıydı?
    Maalesef halkın çoğu bilinçsiz bırakılıp gerçek saadet ve mutluluğun anlamını kavramamaktadırlar. Bu bilinçsiz kitleler safdilce hakikatleri göz ardı edip, lezzetli yemekler yemek, içmek, yatmak, makam ve mevki kazanmak, şehvet duygularını tatmin etmek, sapıklıklar içinde yaşamayı mutlu hayat tarzı olarak nitelendiriyor ve bizzat kendilerini gerçek saadetli hayat nimetlerinden mahrum bırakıyorlar. Buna karşılık imam Hüseyin as'ın Rabbani mantığında, zalim yöneticiler ve cinayetkarlarla birlikte yaşamak yerine dünyevi hayat sahiline ulaşmak ve ebedi hayat okyanusuna dalmak mutlak saadet sayılıyor. Çünkü İslam'ın yüce insan hakları sisteminde bir insan bizzat kendi hayat hakkını ve başka insanların hayat hakkını korumak ve savunmak, zulüm ve halkı Müstazaf bırakmakla mücadele etmekle mükellef kılınmıştır.
    İmam Hüseyin as. işte "Melekler kendi nefislerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: "Nerede idiniz?" Onlar: "Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (müstaz'aflar) idik." derler. (Melekler de "Hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?" derler. İşte onların barınma yeri cehennemdir. Ne kötü yataktır o? Nisa-97 ayeti şerifine mahzar olmamak ve Nisa suresinin 75. ve 76. ayeti şeriflerin çağrısına uymak, Müstazaf insanların çağrısına lebbeyk demek için şanlı muharrem kurtuluş kıyamını başlattı.
    Nitekim Allah bu ayeti şeriflerde şöyle buyuruyor:
    "Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz?..."İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise Tağut yolunda savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır."
    Evet işte bu imam Hüseyin as. ile Hüseyni kıyamcıların hayat felsefesidir. Kerbela kıyamcılarının asıl hedefi; hayatın yüce hedefi olan "Bilinçli ve hür bir irade üzerine yapılan çalışma sonucu Rabbulaleminin kemal'inin cazibesine ulaşmak" ve kemal sayılan "İlahi hikmet ve maşiyetinin cilvegahı olan dünya ve evrenle karşılıklı etkileşim derecesine ermektir."
    İnsanlığın İmam Hüseyin as'ın Neyneva kıyamından öğreneceği en önemli derslerden biri de hak ve batıl savaşındaki "güç ve iktidar" mücadelesidir. "Güç ve iktidar" günümüzdeki siyasi, içtimai, kültürel, ahlaki ve dini açıdan doğru bir şekilde tanımlanmayıp, tespit edilmemiştir. Gücün tanımını yapmak için beş özelliğe dikkat etmemiz gerekir. Şöyle ki güç; varlık âleminin bekasını, varlıkların tekvini ve hayatının devam etmesini sağlayan değişim ve dönüşümleri gerçekleştiren, insan'ın hür iradesini geliştirmeye sebep olan ve kendi kaderini belirlemesini sağlayan bir ilahi nimettir. Güç ve iktidar hak karşıtı değil, hakkın en önemli cilvelerindendir. İnsan güç ve iktidarı en yüce ilahi ve insani değerleri geliştirme ve koruma yolunda kullanabileceği gibi, en şirret ve yıkıcı işlerde de kullanabilir.
    "Güç" hakkın Mısdaklarından biri olduğu için, Hakka karşı savaş açamaz ve karşısında bulunamaz. Nitekim ilimle cahillik, nurla karanlık birlikte olamaz. Fakat beşeri tarihte bazı insanlar zorbalık yapma, üstünlük taslama, başka insanları tahkir etme ve köleleştirmek için harekete geçip batıl safında yer alırlar. Bazı insanlarda ilim, öz bilinç, fazilet ve marifet üzerine hareket edip, hak ve hakikati savunmak için her türlü zorluklar, işkenceler ve infazlara katlanırlar. Hak ile batıl saflarında savaşanlar zafere kavuşabilir veya yenilgiye uğratılabilirler.
    Fakat batıl'ın zaferi köksüz ve hakkın yenilgisi geçici ve zahiridir. Nitekim eğer hak yolunda cihat eden insan yenilgiye uğrar ve şehit düşerse, aslında ebedi bir zafer kazanmış olur. Çünkü hakkı hedef edinen insan asla yenilgiye uğratılamaz. Nitekim hakkın şehidi imam Hüseyin as. kardeşi Muhammed bin Ali as'ye yazdığı mektubunda buyuruyor ki; " بسم الله الرحمن الرحيم.... "Bu mektup Muhammed bin Ali ve Haşimoğullarına hitap edilir; eğer benim kıyam safına katılırsanız şehit olacaksınız. Kim ki bana uymazsa zafere kavuşmayacaktır."
    Nitekim imam Hüseyin ve sevgili ashabını şehit eden ve pak bedenlerini linç eden katiller ve Yezid ordusu gerçek bir zafere ulaşmadılar ve hüseyni kıyamcıların ruhi ve insani azametleri ve kerametlerini ortadan kaldıramadılar.
    En değerli ve azametli güç olgusundan biri insan'ın kendi nefsine hâkim olması, bencilliklerini yenecek takvaya ulaşmalıdır. Eğer insan kendi nefsine hakim olmadan bir şeyle irtibat kurarsa ve ona sevgi beslerse, o şey ve nesne insan'ın maliki olur. Hatta o şey ve olgu insan'ın yönetimini ve ele geçirip, insanın hedef ve emellerini kendi ihtiyarı ve denetimi altına alır.
    Nitekim batıl safında yer alan Yezid bin Muaviye "Güç ve iktidar"ı katliam ve yıkımla tahkir ve ayırımcılık yolunda kullanıp, Medine halkının katliamdan geçirdi. Beytullah'ıl-Haram'a ihanette bulunup, bu mukaddes mekânı yakmaya ve yıkmaya çalıştı ve "Ahmed oğullarından yani ehlibeyti Resullah'(sav)tan intikam almak" için onları öldürüp müşrik babalarının Bedir gazvesindeki öldürülmelerine misilleme yaptığını ileri sürüp kendi kendine övündü.
    Böylece Yezid oğlu Muaviye, Allah'ın bakara suresinin 7. ayetindeki açık mesajı olan: "Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır." Ayeti kerimin simgesine dönüştü. 004
    kaynak:irib turk
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X