RESULLAH’IN (SAA) TANITTIĞI FATIMA (SA)
Konunun başında da belirttiğimiz gibi ilahi şahsiyetleri tanımak için elçiler tarafından onlar ile ilgili sunulan bilgilere muhtacı, aksi takdirde okyanusun derinliklerini araştırmadan onu kıyıdan görünen dalgalarıyla tanımış oluruz. Bu da basit ve yüzeysel bir tanıman öteye gitmez ve böylece de maksat hâsıl olmaz.
Resulullah’ın (saa) tanıttığı ilahi şahsiyetler ile bizlerin tanıtmaya çalıştığımız ilahi şahsiyetler arasında hayli farklılıklar vardır. Zira bizler bir ilahi şahsiyeti tanıtmaya çalıştığımızda onun herkesçe görülebilen ve gözlemlenebilen insani ilişiklerinden yola çıkarak onu değerlendirmeye çalışırız. Oysaki elçiler, ilahi şahsiyetleri değerlendirdiklerinde o şahsiyetlerin diğer insanların gözlerinden gizli kalan ve Allah ile olan ilişkilerinden, manevi âlemde tecelli eden kişiliklerinden yola çıkarak onları tanıtmaya çalışırlar. Diğer bir ifadeyle bizler kıyıdan görünen dalgalarıyla okyanusu tanımaya çalışırken, elçiler okyanusun derinliklerinden yola çıkarak onu tanımlamaya çalışırlar. İşte Fatıma’yı (sa) derin temelinden tanıyabilmek için, Resulullah’ın (saa) tanıttığı Fatıma’ya bakmamız lazım!
Resullah’ın (saa) Hz. Fatıma’yı (sa) dip derinliklerinden tanıtmaya çalıştığı beyanatlarından bazıları şunlardır:
-‘’ Miraca götürüldüğümde beni cennete dâhil ettiler ve ben cennet ağaçlarından bir ağacın yanında durdum; öyle bir ağaçtı ki o, cennette onun gibi güzel, yaprakları beyaz ve meyvesi hoş olan bir ağaç görmemiştim; onun meyvesinden alıp yedim; bu benim sulbümden nutfeye dönüştü; yeryüzüne döndüğümde Hatice’yle bir araya geldim ve o, Fatıma’ya hamile kaldı. O zamandan beri ne zaman cennet kokusunu arzulasam Fatıma’yı kokluyorum.’’(6)
Fatıma’yı bir türlü tanımayan zevcesi Aişe Allah Resulü’ne (saa) ‘’ Neden Fatıma geldiğinde onu hep öpüyorsun…’’ diye sorduğunda ona bir tür Fatıma’yı tarif eden şu cümlelerle cevap veriyordu;
— Ey Aişe, ben miraca götürüldüğüm gece, Cebrail beni cennete götürdü ve orada bana bir elma verdi; ben onu yedim; o, benim sulbümde nutfeye dönüştü. Yeryüzüne indiğimde Hatice’yle bir araya geldim. İşte Fatıma o nutfeden dünyaya geldi.’’
‘’O, insan şeklinde olan bir huri (cennet hanımı) dir. Cenneti arzu ettiğim vakit onu öpüyorum.’’ (7)
Resulullah’ın (saa) bizlere sunmuş olduğu bu bilgilerden, Fatıma’nın (sa) yaratılış dip kökünün bu dünyaya ait olmadığını, cennet nimetlerine dayandığını anlamaktayız. ‘’ Fatıma, insan şeklinde bir huridir.’’ Cümlesi de, onun asıl yaratılış kökünün ta oralara, cennet âlemine dayandığından haber vermektedir. Zira insanların yaratılış mayası âlem-i sufli (yerküresi) olduğu gibi, hurilerin asıl mayası da âlem-i nur (nur âlemi)dir. Fatıma’nın (sa) asıl nutfesinin ‘’ yüce âlem/ cennet’’ kökenli olduğunu Resulullah’ın (saa) şu ifadesinden de anlamak mümkündür:
— Kızım Fatıma, Âdem soyundan bir huridir; ne hayız olur ve ne de nifas. Onun, Fatıma (kesilmiş, ayrılmış) diye adlandırılması, Allah’ın onu ve dostlarını ateşten (cehennemden) kestiği, ayırdığı içindir.’’ (8)
Zeharü’l-Ukba kitabının müellifi de s,44 de İmam Hasan’ın doğumu hususunda, Hz. Fatıma’ya hizmet eden Esma adlı kadından Hz. Fatıma’nın nifas ve hayız kanı görmediğini Resulullah’a(saa) söylediğini ve Resullah’ın da ona ‘ Sen biliyor musun benim kızım (Fatıma) tertemizdir. O hayız ve doğum kanı görmez’’ dediğini nakletmektedir.
------------------------------------------------------------------
6) bu hadisi Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur’da, İsra Suresi 1. ayetin tefsirinde Tabeerani’den naklen Aişe kanalıyla Resulullah’tan (saa) naklatmiştir. Yine buna benzer bir hadisin; Müstedrekü’s-Sahiheyn, Marifetu’s-Sahabe, Menakıbu Fatıma Bintu Resulillah bölümünde nakledildiğini görmekteyiz. Yalnız bu hadiste Resulallah (saa) yediği cennet meyvesinin ayva olduğundan bahsetmektedir. Zehairü’l-Ukba-i Muhibuddin Taberi de, el-Kısmu’l-Evvel Fima Cae Fi’l-Karabeti Ala Vechi’l-Umum, Babu Fazaili Fatıma (sa) bölümünde biri İbn Abbas’tan nakledilen hadiste, yiyeceğin tüm cennet mevelerinden olduğu, Siretü’l-Mollad’dan naklettiği hadiste ise elma olduğundan bahsetmiştir.
7) hadisi, Hatib-i Bağdadi, Tarih-i Bağdad adlı eserinde, c.2, s.8’de Aişe’den nakledilmiştir. Aynı hadisi Muhibuddin Tberi de Zehairü’l-Ukbas s.36, el-Kısmu’l-Evvel Fima Cae Fi’l-Karabeti Ala Vechi’l-Umum, Babu Fazaili Fatıma (sa) bölümünde nakletmiştir vr Ebu Sad’ın da Şerefu’n-Nübüvvet’de bu hadise yer verdiğini kaydetmiştir.
8) hadis, Tarih-i Bağdad’da, Ğayn harfi, Tercümetu Gnim b. Humeyd eş-Şuayri, c.12, s. 331’de Hatib’in kendi senediyle İbn Abbas’tan nakledilmiştir.
Konunun başında da belirttiğimiz gibi ilahi şahsiyetleri tanımak için elçiler tarafından onlar ile ilgili sunulan bilgilere muhtacı, aksi takdirde okyanusun derinliklerini araştırmadan onu kıyıdan görünen dalgalarıyla tanımış oluruz. Bu da basit ve yüzeysel bir tanıman öteye gitmez ve böylece de maksat hâsıl olmaz.
Resulullah’ın (saa) tanıttığı ilahi şahsiyetler ile bizlerin tanıtmaya çalıştığımız ilahi şahsiyetler arasında hayli farklılıklar vardır. Zira bizler bir ilahi şahsiyeti tanıtmaya çalıştığımızda onun herkesçe görülebilen ve gözlemlenebilen insani ilişiklerinden yola çıkarak onu değerlendirmeye çalışırız. Oysaki elçiler, ilahi şahsiyetleri değerlendirdiklerinde o şahsiyetlerin diğer insanların gözlerinden gizli kalan ve Allah ile olan ilişkilerinden, manevi âlemde tecelli eden kişiliklerinden yola çıkarak onları tanıtmaya çalışırlar. Diğer bir ifadeyle bizler kıyıdan görünen dalgalarıyla okyanusu tanımaya çalışırken, elçiler okyanusun derinliklerinden yola çıkarak onu tanımlamaya çalışırlar. İşte Fatıma’yı (sa) derin temelinden tanıyabilmek için, Resulullah’ın (saa) tanıttığı Fatıma’ya bakmamız lazım!
Resullah’ın (saa) Hz. Fatıma’yı (sa) dip derinliklerinden tanıtmaya çalıştığı beyanatlarından bazıları şunlardır:
-‘’ Miraca götürüldüğümde beni cennete dâhil ettiler ve ben cennet ağaçlarından bir ağacın yanında durdum; öyle bir ağaçtı ki o, cennette onun gibi güzel, yaprakları beyaz ve meyvesi hoş olan bir ağaç görmemiştim; onun meyvesinden alıp yedim; bu benim sulbümden nutfeye dönüştü; yeryüzüne döndüğümde Hatice’yle bir araya geldim ve o, Fatıma’ya hamile kaldı. O zamandan beri ne zaman cennet kokusunu arzulasam Fatıma’yı kokluyorum.’’(6)
Fatıma’yı bir türlü tanımayan zevcesi Aişe Allah Resulü’ne (saa) ‘’ Neden Fatıma geldiğinde onu hep öpüyorsun…’’ diye sorduğunda ona bir tür Fatıma’yı tarif eden şu cümlelerle cevap veriyordu;
— Ey Aişe, ben miraca götürüldüğüm gece, Cebrail beni cennete götürdü ve orada bana bir elma verdi; ben onu yedim; o, benim sulbümde nutfeye dönüştü. Yeryüzüne indiğimde Hatice’yle bir araya geldim. İşte Fatıma o nutfeden dünyaya geldi.’’
‘’O, insan şeklinde olan bir huri (cennet hanımı) dir. Cenneti arzu ettiğim vakit onu öpüyorum.’’ (7)
Resulullah’ın (saa) bizlere sunmuş olduğu bu bilgilerden, Fatıma’nın (sa) yaratılış dip kökünün bu dünyaya ait olmadığını, cennet nimetlerine dayandığını anlamaktayız. ‘’ Fatıma, insan şeklinde bir huridir.’’ Cümlesi de, onun asıl yaratılış kökünün ta oralara, cennet âlemine dayandığından haber vermektedir. Zira insanların yaratılış mayası âlem-i sufli (yerküresi) olduğu gibi, hurilerin asıl mayası da âlem-i nur (nur âlemi)dir. Fatıma’nın (sa) asıl nutfesinin ‘’ yüce âlem/ cennet’’ kökenli olduğunu Resulullah’ın (saa) şu ifadesinden de anlamak mümkündür:
— Kızım Fatıma, Âdem soyundan bir huridir; ne hayız olur ve ne de nifas. Onun, Fatıma (kesilmiş, ayrılmış) diye adlandırılması, Allah’ın onu ve dostlarını ateşten (cehennemden) kestiği, ayırdığı içindir.’’ (8)
Zeharü’l-Ukba kitabının müellifi de s,44 de İmam Hasan’ın doğumu hususunda, Hz. Fatıma’ya hizmet eden Esma adlı kadından Hz. Fatıma’nın nifas ve hayız kanı görmediğini Resulullah’a(saa) söylediğini ve Resullah’ın da ona ‘ Sen biliyor musun benim kızım (Fatıma) tertemizdir. O hayız ve doğum kanı görmez’’ dediğini nakletmektedir.
------------------------------------------------------------------
6) bu hadisi Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur’da, İsra Suresi 1. ayetin tefsirinde Tabeerani’den naklen Aişe kanalıyla Resulullah’tan (saa) naklatmiştir. Yine buna benzer bir hadisin; Müstedrekü’s-Sahiheyn, Marifetu’s-Sahabe, Menakıbu Fatıma Bintu Resulillah bölümünde nakledildiğini görmekteyiz. Yalnız bu hadiste Resulallah (saa) yediği cennet meyvesinin ayva olduğundan bahsetmektedir. Zehairü’l-Ukba-i Muhibuddin Taberi de, el-Kısmu’l-Evvel Fima Cae Fi’l-Karabeti Ala Vechi’l-Umum, Babu Fazaili Fatıma (sa) bölümünde biri İbn Abbas’tan nakledilen hadiste, yiyeceğin tüm cennet mevelerinden olduğu, Siretü’l-Mollad’dan naklettiği hadiste ise elma olduğundan bahsetmiştir.
7) hadisi, Hatib-i Bağdadi, Tarih-i Bağdad adlı eserinde, c.2, s.8’de Aişe’den nakledilmiştir. Aynı hadisi Muhibuddin Tberi de Zehairü’l-Ukbas s.36, el-Kısmu’l-Evvel Fima Cae Fi’l-Karabeti Ala Vechi’l-Umum, Babu Fazaili Fatıma (sa) bölümünde nakletmiştir vr Ebu Sad’ın da Şerefu’n-Nübüvvet’de bu hadise yer verdiğini kaydetmiştir.
8) hadis, Tarih-i Bağdad’da, Ğayn harfi, Tercümetu Gnim b. Humeyd eş-Şuayri, c.12, s. 331’de Hatib’in kendi senediyle İbn Abbas’tan nakledilmiştir.
Yorum