Hayber Kalesinin fethinden sonra Fedek’in (Medine dağları eteklerinden Seyful- Bahr’a kadar uzanan bölgede dağınık yedi köy vardı. Tarım elverişli ve hurmalıklarla dolu bir bölgeydi. Bir ucu Medine yakınlarındaki Uhud dağlarına, bir ucu Ariş’e, bir ucu Seyful-Bahr’e ve bir ucu da Devmet’ul Cendel’e uzanan çok geniş topraklara sahipti.) sahipleri ve büyükleri Peygamber-i Ekrem’in (sallallahu aleyhi ve alih) yanına gelerek barış antlaşması imzaladılar. Bu antlaşma esasınca Fedek’in yarısını kendilerine, diğer yarısını Peygamber’i Ekrem’e (sallallahu aleyhi ve alih) bağışladılar.(1)*Fedek bahçesi Resul (sallallahu aleyhi ve alih) tarafından Fatıma (selamullahi aleyha)’ya düğün hediyesi olarak hediye etmiştir.
Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) vefatından sonra Ebubekir hilafet gömleğini giydikten on gün sonra, bütün iktidarın dizginlerini iyice eline geçirdi. Sonra Fedek’e birini göndererek Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) kızı Fatıma’nın (selamullahi aleyha) vekilini oradan çıkardı.
Rivayet edilir ki, Fatıma (selamullahi aleyha) Ebubekir’e şu haberi gönderir: “ Sen mi Resulullah’ın (s.a.a) varisisin, yoksa ailesi mi? ”Ebubekir ,”Elbette ailesi.” diye cevap verir. Fatıma (selamullahi aleyha) şöyle der: “Öyleyse Resulullah’ın (s.a.a) payına ne oldu?” Ebubekir şu cevabı verir: ” Ben Resulullah‘ın şöyle dediğini duydum: ‘Allah Peygamber’ine bir tadımlık tattırmış…’Sonra Allah Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve alih) ruhunu kabzetti. Onun mirasını da ondan sonra onun yerine geçen kimseye vermiş oldu. Ondan sonra göreve ben geldim. Ben de Fedek’i Müslümanlara geri veriyorum.”
Aişe’den şöyle rivayet edilir:
Fatıma (selamullahi aleyha) Ebubekir’e haber göndererek Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) mirasından payına düşenleri istedi. Fatıma (selamullahi aleyha) o sırada Medine’de, Fedek’te ve Hayber humusundan Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) payına düşen kısımları istiyordu. Ebubekir şu karşılığı verdi:”Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) :’ Biz peygamberler miras bırakmayız, bizden geri kalan mal sadakadır… Al-i Muhammed bu maldan sadece yiyebilir.’buyurmuştur. Allah’a yemin ederim ki, ben Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) sadakalarının durumunu hiçbir şekilde değiştirmeyeceğim. Resulullah (s.a.a) zamanında nasıl idiyse, bundan sonra da öyle olacaktır. Bunlar üzerinde Resulullah’ın yaptığı tasarrufun aynısını yapacağım.”
Böylece Ebubekir Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve alih) mirasından Fatıma (s.a.) ’ya bir pay vermeyi kabul etmedi.(2)
İmam Muhammed Bakır ’ın (aleyhisselam) şöyle dediği rivayet edilir:
Ali (aleyhisselam) , Fatıma’ya (selamullahi aleyha) dedi ki : “Git ve baban Resulullah’tan (sallallahu aleyhi ve alih) sana kalan mirasını iste.”
Bunun üzerine Fatıma (selamullahi aleyha) , Ebubekir’in yanına geldi ve şöyle dedi.
“Niçin, babam Resulullah’ın (s.a.a) mirasını bana vermiyorsun. Neden benim vekilimi Fedek arazisinden çıkardın? Orayı Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) ,Allah’ın emriyle bana verildiğini biliyor musun?”
Ebubekir şöyle dedi:”Allah dilerse, hiç şüphesiz sen haktan başka bir şey söylemezsin. Ama bunun için şahitler getirmen gerekiyor.”
Bunun üzerine Ümmü Eymen geldi ve Ebubekir’e şöyle dedi.“Ey Ebubekir! Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) ’ın söylediği bir sözü senin karşına kanıt olarak sunmadıkça şahitlik etmeyeceğim. Allah (c.c) adına seni yemine veriyorum, Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) , ‘Ümmü Eymen cennet ehlinden bir kadındır.’dediğini bilmiyor musun? “Ebubekir,”Evet, biliyorum.” dedi. Bunu üzerine Ümmü Eymen şöyle dedi;Allah Resul’üne tavsiye de bulundu, o da Allah’ın bu emri doğrultusunda Fatıma’ya (selamullahi aleyha) Fedek’i verdi.”
Sonra Ali (aleyhisselam) geldi, o da aynı şekilde şahitlikte bulundu. Bunun üzerine Ebubekir, Fedek’in Fatıma (selamullahi aleyha) ’ya ait olduğunu belirten bir yazı yazarak ona verdi. Bu sırada Ömer içeri girdi ve “Bu yazı nedir?” diye sordu. Ebubekir, “Fatıma (selamullahi aleyha) , Fedek’in kendisine ait olduğunu iddia etti. Ümmü Eymen ve Ali (aleyhisselam) de onun lehine tanıklıkta bulundular. Ben de ona bu yazıyı verdim.”dedi. Ömer yazıyı Fatıma (selamullahi aleyha) ’dan aldı, içine tükürerek parçaladı. Fatıma (selamullahi aleyha) ağlayarak dışarı çıktı.
Rivayet edilir ki: İmam Ali (aleyhisselam) mescitte bulunan Ebubekir’in yanına geldi ve dedi ki:
Ey Ebubekir? Niçin Fatıma’ya Resulullah’tan (s.a.a) kalan mirası vermiyorsun? Fatıma, Resulullah (s.a.a) yaşarken bu araziye sahip olmuştu.
Ebubekir ona şu karşılığı verdi:”Burası Müslümanlara kalan bir ganimettir. Resulullah’ın (s.a.a) burayı kendisine verdiğine dair şahit getirmesi gerekir. Aksi takdirde buranın üzerinde bir hak iddia edemez.”
Bunun üzerine Emirü’l – Müminin (selamullahi aleyha) şöyle dedi:
Ey Ebubekir? Sen, bizim hakkımızda, Müslümanlar için verdiğin hükümden farklı bir hüküm mü veriyorsun?
Ebubekir, “Hayır.”dedi. Ali (selamullahi aleyha) şöyle dedi:
Müslümanların elinde sahip oldukları bir şey varsa, ben gelip bu şey üzerinde hak iddia etsem, kimden belge istersin.
Ebubekir,”Senden isterim.”dedi. Bunun üzerine Hz Ali (aleyhisselam) şu karşılığı verdi:
Öyleyse, şu anda elinde bulunan, üstelik Resulullah’ın (s.a.a) zamanında, onun ölümünden sonraya kadar sahip olduğu bir arazi ile ilgili olarak ne diye Fatıma’dan belge istiyorsun? Niçin Fatıma’nın elinde bulunan bu arazi üzerinde hak iddia eden Müslümanlardan, tıpkı bende istediğin gibi, belge ve şahit istiyorsun?
Ebubekir bir şey söylemeden öylece susup kaldı.
Bunu gören Ömer şöyle dedi:”Ey Ali? Bizimle konuşmaya son ver. Çünkü senin sunacağın kanıtlara karşı koyabilecek güçte değiliz. Ya adil şahitler getirsin, ya da orası Müslümanlara kalmış ganimettir; Fatıma’nın da, seninde orada herhangi bir hakkınız yok.”
İmam Ali (aleyhisselam) şöyle dedi:”Ey Ebubekir? Allah’ın kitabını okuyor musun?”Evet.”dedi.”Peki bana ’Allah ancak siz ve Ehl-i Beyt’ten her türlü kötülüğü uzak tutmak ve sizi tertemiz kılmak ister.’ayetini kimin hakkın da indiğini söylermisin? Dedi. “Tabi ki, sizin hakkınızda inmiştir.”dedi. Bunun üzerine Ali (aleyhisselam) şöyle dedi:
Peki, bazı kimseler, Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) kızı Fatıma’nın hayâsızca bir davranışta bulunduğuna dair şahitlik etsene, Fatıma’ya ne yaparsın?
Ebubekir,”Diğer kadınlara uyguladığım gibi, ona da had cezasını uygularım.” Dedi. Hz Ali şöyle dedi:
O zaman Allah katında kâfirlerden olursun.
Ebubekir ”Niçin” dedi: Hz Ali (aleyhisselam) şöyle cevap verdi:
Çünkü Allah onun tertemiz olduğunu ilişkin tanıklığını reddetmiş, şahitlerin onun aleyhindeki şahitliklerini dikkate almış olursun Tıpkı Allah’ın hükmünü ve Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve alih) Fedek’i Fatıma’ya (selamullahi aleyha) ait kılan hükmünü reddedip, onun Müslümanlara kalmış bir ganimet olduğunu iddia ettiğin gibi. Oysa Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) ,”Belge getirmek, iddia sahibine, yemin etmek de inkâr edene aittir.”buyurmuştur.
Bunu üzerine ortalık dalgalanmaya başladı ve bazıları bazılarının görüşünü reddeder biçimde bir kaynaşma meydana geldi. Sonunda dediler ki: “Allah’a andolsun, Ali (aleyhisselam) doğru söylüyor.”(3)
1-Yakut Hilmi, Futuh’ul-Buldan, c.6,s:343’de, Ahmed b. Yahya Belazûrî Bağdadî, kendi Tarih kitabında, İbn Ebî’l- Hadid Mutezilî, Ebu Bekir Ahmed b. Abdulaziz Cevherî’de naklen Nehc’ül- Belâğa Şerhi, c.4, s:78’de, Muhammed b. Cerir Taberî, Tarih-i Kebir’de ve diğer muhaddis ve tarihçiler kendi eserlerinde bunu açıkça kaydetmişlerdir
2- Şerh-u Nehci’l-Belâga, 16/217
3- el-İhticac, Tabersî, 1/234; Keşfu’l-Gumme, 1/478; Şerh-u Nehci’l-Belâğa, İbi’l-Hadid,16/274
Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) vefatından sonra Ebubekir hilafet gömleğini giydikten on gün sonra, bütün iktidarın dizginlerini iyice eline geçirdi. Sonra Fedek’e birini göndererek Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) kızı Fatıma’nın (selamullahi aleyha) vekilini oradan çıkardı.
Rivayet edilir ki, Fatıma (selamullahi aleyha) Ebubekir’e şu haberi gönderir: “ Sen mi Resulullah’ın (s.a.a) varisisin, yoksa ailesi mi? ”Ebubekir ,”Elbette ailesi.” diye cevap verir. Fatıma (selamullahi aleyha) şöyle der: “Öyleyse Resulullah’ın (s.a.a) payına ne oldu?” Ebubekir şu cevabı verir: ” Ben Resulullah‘ın şöyle dediğini duydum: ‘Allah Peygamber’ine bir tadımlık tattırmış…’Sonra Allah Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve alih) ruhunu kabzetti. Onun mirasını da ondan sonra onun yerine geçen kimseye vermiş oldu. Ondan sonra göreve ben geldim. Ben de Fedek’i Müslümanlara geri veriyorum.”
Aişe’den şöyle rivayet edilir:
Fatıma (selamullahi aleyha) Ebubekir’e haber göndererek Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) mirasından payına düşenleri istedi. Fatıma (selamullahi aleyha) o sırada Medine’de, Fedek’te ve Hayber humusundan Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) payına düşen kısımları istiyordu. Ebubekir şu karşılığı verdi:”Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) :’ Biz peygamberler miras bırakmayız, bizden geri kalan mal sadakadır… Al-i Muhammed bu maldan sadece yiyebilir.’buyurmuştur. Allah’a yemin ederim ki, ben Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) sadakalarının durumunu hiçbir şekilde değiştirmeyeceğim. Resulullah (s.a.a) zamanında nasıl idiyse, bundan sonra da öyle olacaktır. Bunlar üzerinde Resulullah’ın yaptığı tasarrufun aynısını yapacağım.”
Böylece Ebubekir Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve alih) mirasından Fatıma (s.a.) ’ya bir pay vermeyi kabul etmedi.(2)
İmam Muhammed Bakır ’ın (aleyhisselam) şöyle dediği rivayet edilir:
Ali (aleyhisselam) , Fatıma’ya (selamullahi aleyha) dedi ki : “Git ve baban Resulullah’tan (sallallahu aleyhi ve alih) sana kalan mirasını iste.”
Bunun üzerine Fatıma (selamullahi aleyha) , Ebubekir’in yanına geldi ve şöyle dedi.
“Niçin, babam Resulullah’ın (s.a.a) mirasını bana vermiyorsun. Neden benim vekilimi Fedek arazisinden çıkardın? Orayı Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) ,Allah’ın emriyle bana verildiğini biliyor musun?”
Ebubekir şöyle dedi:”Allah dilerse, hiç şüphesiz sen haktan başka bir şey söylemezsin. Ama bunun için şahitler getirmen gerekiyor.”
Bunun üzerine Ümmü Eymen geldi ve Ebubekir’e şöyle dedi.“Ey Ebubekir! Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) ’ın söylediği bir sözü senin karşına kanıt olarak sunmadıkça şahitlik etmeyeceğim. Allah (c.c) adına seni yemine veriyorum, Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) , ‘Ümmü Eymen cennet ehlinden bir kadındır.’dediğini bilmiyor musun? “Ebubekir,”Evet, biliyorum.” dedi. Bunu üzerine Ümmü Eymen şöyle dedi;Allah Resul’üne tavsiye de bulundu, o da Allah’ın bu emri doğrultusunda Fatıma’ya (selamullahi aleyha) Fedek’i verdi.”
Sonra Ali (aleyhisselam) geldi, o da aynı şekilde şahitlikte bulundu. Bunun üzerine Ebubekir, Fedek’in Fatıma (selamullahi aleyha) ’ya ait olduğunu belirten bir yazı yazarak ona verdi. Bu sırada Ömer içeri girdi ve “Bu yazı nedir?” diye sordu. Ebubekir, “Fatıma (selamullahi aleyha) , Fedek’in kendisine ait olduğunu iddia etti. Ümmü Eymen ve Ali (aleyhisselam) de onun lehine tanıklıkta bulundular. Ben de ona bu yazıyı verdim.”dedi. Ömer yazıyı Fatıma (selamullahi aleyha) ’dan aldı, içine tükürerek parçaladı. Fatıma (selamullahi aleyha) ağlayarak dışarı çıktı.
Rivayet edilir ki: İmam Ali (aleyhisselam) mescitte bulunan Ebubekir’in yanına geldi ve dedi ki:
Ey Ebubekir? Niçin Fatıma’ya Resulullah’tan (s.a.a) kalan mirası vermiyorsun? Fatıma, Resulullah (s.a.a) yaşarken bu araziye sahip olmuştu.
Ebubekir ona şu karşılığı verdi:”Burası Müslümanlara kalan bir ganimettir. Resulullah’ın (s.a.a) burayı kendisine verdiğine dair şahit getirmesi gerekir. Aksi takdirde buranın üzerinde bir hak iddia edemez.”
Bunun üzerine Emirü’l – Müminin (selamullahi aleyha) şöyle dedi:
Ey Ebubekir? Sen, bizim hakkımızda, Müslümanlar için verdiğin hükümden farklı bir hüküm mü veriyorsun?
Ebubekir, “Hayır.”dedi. Ali (selamullahi aleyha) şöyle dedi:
Müslümanların elinde sahip oldukları bir şey varsa, ben gelip bu şey üzerinde hak iddia etsem, kimden belge istersin.
Ebubekir,”Senden isterim.”dedi. Bunun üzerine Hz Ali (aleyhisselam) şu karşılığı verdi:
Öyleyse, şu anda elinde bulunan, üstelik Resulullah’ın (s.a.a) zamanında, onun ölümünden sonraya kadar sahip olduğu bir arazi ile ilgili olarak ne diye Fatıma’dan belge istiyorsun? Niçin Fatıma’nın elinde bulunan bu arazi üzerinde hak iddia eden Müslümanlardan, tıpkı bende istediğin gibi, belge ve şahit istiyorsun?
Ebubekir bir şey söylemeden öylece susup kaldı.
Bunu gören Ömer şöyle dedi:”Ey Ali? Bizimle konuşmaya son ver. Çünkü senin sunacağın kanıtlara karşı koyabilecek güçte değiliz. Ya adil şahitler getirsin, ya da orası Müslümanlara kalmış ganimettir; Fatıma’nın da, seninde orada herhangi bir hakkınız yok.”
İmam Ali (aleyhisselam) şöyle dedi:”Ey Ebubekir? Allah’ın kitabını okuyor musun?”Evet.”dedi.”Peki bana ’Allah ancak siz ve Ehl-i Beyt’ten her türlü kötülüğü uzak tutmak ve sizi tertemiz kılmak ister.’ayetini kimin hakkın da indiğini söylermisin? Dedi. “Tabi ki, sizin hakkınızda inmiştir.”dedi. Bunun üzerine Ali (aleyhisselam) şöyle dedi:
Peki, bazı kimseler, Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve alih) kızı Fatıma’nın hayâsızca bir davranışta bulunduğuna dair şahitlik etsene, Fatıma’ya ne yaparsın?
Ebubekir,”Diğer kadınlara uyguladığım gibi, ona da had cezasını uygularım.” Dedi. Hz Ali şöyle dedi:
O zaman Allah katında kâfirlerden olursun.
Ebubekir ”Niçin” dedi: Hz Ali (aleyhisselam) şöyle cevap verdi:
Çünkü Allah onun tertemiz olduğunu ilişkin tanıklığını reddetmiş, şahitlerin onun aleyhindeki şahitliklerini dikkate almış olursun Tıpkı Allah’ın hükmünü ve Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve alih) Fedek’i Fatıma’ya (selamullahi aleyha) ait kılan hükmünü reddedip, onun Müslümanlara kalmış bir ganimet olduğunu iddia ettiğin gibi. Oysa Resulullah (sallallahu aleyhi ve alih) ,”Belge getirmek, iddia sahibine, yemin etmek de inkâr edene aittir.”buyurmuştur.
Bunu üzerine ortalık dalgalanmaya başladı ve bazıları bazılarının görüşünü reddeder biçimde bir kaynaşma meydana geldi. Sonunda dediler ki: “Allah’a andolsun, Ali (aleyhisselam) doğru söylüyor.”(3)
1-Yakut Hilmi, Futuh’ul-Buldan, c.6,s:343’de, Ahmed b. Yahya Belazûrî Bağdadî, kendi Tarih kitabında, İbn Ebî’l- Hadid Mutezilî, Ebu Bekir Ahmed b. Abdulaziz Cevherî’de naklen Nehc’ül- Belâğa Şerhi, c.4, s:78’de, Muhammed b. Cerir Taberî, Tarih-i Kebir’de ve diğer muhaddis ve tarihçiler kendi eserlerinde bunu açıkça kaydetmişlerdir
2- Şerh-u Nehci’l-Belâga, 16/217
3- el-İhticac, Tabersî, 1/234; Keşfu’l-Gumme, 1/478; Şerh-u Nehci’l-Belâğa, İbi’l-Hadid,16/274
Yorum