Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hz. Fatıma (sa) Ümmeti Şikayet Edip Ağlaması

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Hz. Fatıma (sa) Ümmeti Şikayet Edip Ağlaması

    Hz. Fatıma, Hz. Resul-i Ekrem'in Vefatından Sonra Ümmetini Şikayet Edip Ağlaması hakkındaki hadisler:

    Birinci Hadis:
    Amr bin Dinar şöyle diyor: “İmam Bakır şöyle buyurdu:
    “Fatıma'nın, Resulullah'ın vefatından, dünyadan göç edinceye kadar asla güldüğü görülmemiştir.”[1]

    İkinci Hadis:
    İmam Cafer Sadık şöyle buyurmuştur: “Çok ağlayanlar beş kişidir: “Hz. Adem, Hz. Yakub, Hz. Yusuf, Hz. Muhammed kızı Hz. Fatıma ve Hz. Ali bin Hüseyin (imam Zeynel Abidin) aleyhim’us selam.” İmam daha sonra şöyle buyurdu: “Fatıma, Resulullah’a o kadar çok ağladı ki, Medineliler rahatsız olduklarından ona şöyle dediler: “Çok ağlamakla bizi incitiyorsun ...”[2]

    Üçüncü Hadis:
    İbni Abbas’ın Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’ten naklettiği hadisin bir kısmında o Hazret’in şöyle buyurduğu geçer:
    “Kızım Fatıma’nın benden sonra zulme uğradığını ve ‘babacığım!’ diye feryat ettiğini görür gibiyim, ümmetimden hiç kimse de kalkıp ona yardım etmemektedir.”

    Fatıma selamullahi aleyha bu sözü duyunca ağlamaya başladı, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Ağlama canım kızım!” O şöyle arz etti: “Ben sizden sonra göreceğim zulümlerden dolayı ağlamıyorum. “Ey Allah’ın Resulü! Benim ağlamam senin ayrılığındandır.”[3]

    Dördüncü Hadis:
    “Menakib” kitabında geçer: Ümmü Seleme Fatıma selamullahi aleyha’nın yanına geldi ve şöyle sordu:

    “Nasıl sabahladın, ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alih‘in kızı?”

    Fatıma selamullahi aleyha şöyle buyurdu:
    “Peygamberi kaybetmekten ve onun vasisine yapılan zulümden dolayı şiddetli hüzün ve gam içinde sabahladım. Allah’a andolsun, vasilik perdesi yırtıldı, Allah’ın Kur’an’ında kararlaştırdığı ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in Kur’an tevilinde beyan ettiğinin aksine imamet gasp edildi. Ama bu iş, Bedir kini ve Uhud savaşlarındaki ölülerin kan davasından dolayı idi.”[4]

    Beşinci Hadis:
    İbni Abbas’ın uzun bir rivayetinde, Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’ten Ehl-i Beyti’ne aleyhim’us selam yapılacak zulümler hakkında şöyle buyurduğu geçer:
    “Fatıma’yı ne zaman görürsem, benden sonra onun başına gelecek musibetleri hatırlarım. Güya onun evine horluk ve zillet girmiş, hürmeti ve saygınlığı çiğnenmiş, hakkı gasp edilmiş, mirasını kullanmaktan men edilmiş, kaburgaları kırılmış, çocuğu düşürülmüş ve “Yetiş ey Muhammed!” diye feryat ettiğini, ama kimsenin feryadına cevap vermediğini; yardım dilediğini, ama yine kimsenin ona yardım etmediğini görmekteyim. Bu yüzden benden sonra daima hüzünlü ve ağlayan biri olacaktır, bazen evinden vahyinin kesilişi ve bazen de benim ayrılığım gelir aklına. Gece olduğunda ise teheccütte benim Kur’an okuma sesimi duymadığından kendisini bir korku sarar. Daha sonra babasının olduğu izzetli günlerin ardından kendini zelil görür...”[5]

    Altıncı Hadis:
    Abdullah bin Hasan, annesi Fatıma binti Hüseyin aleyh’is selam’dan şöyle buyurduğunu nakleder: “Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in kızı Fatıma selamullahi aleyha’nın hastalığı şiddetlendiği ve kendisine galebe çaldığı bir zamanda Muhacir ve Ensar kadınları toplanıp yanına geldiler ve şöyle arz ettiler: “Ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in kızı! Bu hastalıkla nasıl sabahladın?” Hazret şöyle buyurdu:

    “Vallahi dünyanızdan bıkkın, erkeklerinize de kızgın olarak sabahladım...”[6]

    Yedinci Hadis:
    “Haraic” kitabında İmam Sadık aleyh’is selam’ın şöyle buyurduğu yer alır: “Fatıma selamullahi aleyha Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’ten sonra yetmiş beş gün yaşadı. Değerli babalarının ayrılığından dolayı çok şiddetli bir hüzne bürünmüştü. Cebrail aleyh’is selam yanına gelip onu teselli ederdi; babalarının cennetteki yeri ile ilgili ve kendisinden sonra zürriyetinde vuku bulacaklar hakkında ona haber verirdi. Ali aleyh’is selam da onu yazardı.”[7]

    Açıklama:
    Bu rivayetleri nakletmekteki amacımız, Hz. Fatıma selamullahi aleyha’nın hüznünün ve ağlamasının, kendi babalarımızı veya başka bir sevdiğimizi kaybettiğimizde ağlayıp hüzünlendiğimiz gibi olduğunu düşünmemeniz açısındandır. Çünkü bu, o hanımın – kitabın burasına kadar değişik yerlerinde zikrettiğimiz rivayetlerden de anlaşıldığı gibi- yüce makamı ve şanıyla çelişmektedir.

    Bilakis onun hüznü ve ağlaması ilk önce Resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in risalet ve ilahi makamından ayrılmasından dolayıdır.

    Ve ikinci olarak bu bölümdeki rivayetlerin toplamının -özellikle altıncı hadisin geniş açıklamalarının- da delalet ettiği gibi, onun zahmetlerinin yok olup vasilik ve imamet hakkındaki buyruklarının zayi olmasındandır. Bilakis cesur hutbesinde söylediği bütün sözler, üzüntü, gam ve göz yaşlarının, Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve alih’in zahmetlerinin ve ilahi hükümlerinin çiğnendiğinden dolayı olduğunun bir göstergesidir. Hatta onun Fedek gaspı için yaptığı tartışması ve Emir’el Müminin aleyh’is selam ile konuşması da bu yüzdendir. Nitekim o şöyle arz etmişti:

    “Nasıl da anne rahmindeki yavru gibi örtünmüş, çocuk gibi eve kapanmışsın ... ?”[8]

    Elbette bu belirsiz söz ilk bakışta Hazret’in evde oturuşuna itiraz niteliğinde görünmektedir, ama Hz. Fatıma selamullahi aleyha’nın ismet makamını ve Emir’el Müminin aleyh’is selam’ın velayet makamı hakkındaki bilgisini göz önünde bulundurduğumuzda, bu cümlenin “itiraz” değil, aslında sorup açıklama talebinde bulunmak olduğunu anlarız. Yani “Nasıl oldu da şöyle ve böyle savaş meydanlarında savaşan sen, bu şekilde evde otura kaldın? Demek istemiştir. Bu yüzden cevap aldığında şöyle arz etti: “Allah bana yeter.”

    Eğer “zulüm” kötüyse, ayrıca “zulmü kabul etmek” de kötüdür. Bu yüzden Ali aleyh’is selam Allah’ın dinini korumak için böyle olmak zorundadır. Ama Fatıma selamullahi aleyha - Ali aleyh’is selam’ın dışında olan kimselerin vazifelerinin gerektirdiği gibi- böyle hassas bir durumda, kendine ve eşine yapılan bütün o saldırılardan ve Fedek’in gasp edilmesinden sonra, kendisinin susup konuşmama gibi bir görevi olduğunu kabul etmediği için o fasih açıklamalarda bulunmuştur.

    Kaynaklar:
    [1]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 96. s.
    [2]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 155. s. 1. riv.
    [3]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 156. s. 2. riv.
    [4]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 156. s. 5. riv.
    [5]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 173. s. 13. riv.
    [6]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 158. s. 8. riv. Bu sözler çok az değişikle başka senetlerle de nakledilmiştir; Bihar'ul- Envar’ın aynı babındaki 9. ve 10. rivayete bakınız.
    [7]- Allame Meclisi, Bihar'ul- Envar, 43. c. 156. s. 4. riv. Başka bir rivayette de İmam Sadık aleyh’is selam onu “Mushaf- ı Fatıma” olarak anmıştır Bihar'ul- Envar'ın 43. c. 79. ve 80. sayfadaki 67. ve 68. rivayete bakınız.
    [8]- Bihar'ul- Envar, eski baskısı, 8. c. 106. s. Bu konuyla ilgili kitabın “Hatime”sinin 2. konusu olan “Hz. Ali aleyh’is selam’ın Hz. Fatıma selamullahi aleyha’ya taraftarlık etmediğinin sebebi” kısmına bakınız.
    "Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle.

    علی ♥علی ♥علی MEN ALİYYEL MURTAZA' NIN NÖKERİYEM علی ♥علی ♥علی

    #2
    Ynt: Hz. Fatıma (sa) Ümmeti Şikayet Edip Ağlaması

    Selman Farisi şöyle rivayet etmektedir:
    Hz Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdular:
    “Ey Selman! Her kim kızım Fatime selamullahi aleyha’yı severse cennette benimledir, ona buğz eden ise ateştedir. Ey Selman! Hz Fatime selamullah aleyha’nın sevgi ve muhabbetinin yüz yerde faydası vardır. Bunların en kolayı ve en azı şunlardır:
    - Ölüm anında
    - Kabirde
    - Amellerin ölçüldüğü anda
    - Mahşerde
    - Sırat köprüsünden geçerken
    - İnsanların hesaba çekildiği anda

    Kızım Fatime'nin selamullah aleyha razı olduğu herkesten bende razı olurum, benim razı olduğum herkesten Allah razı olur. Hz Fatime'nin selamullah aleyha gazap ettiği ve kırgın olduğu kimseye bende kırgın olur ve gazap ederim, benim gazap ettiğim kimseye ise Allah azap eder.
    Ey Selman! Ona ve şialarına sitem edenlere vay olsun.”
    Kaynak: Mi'ete Menkabe: s. 126, El Katra: c. 2, s. 428.
    "Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle.

    علی ♥علی ♥علی MEN ALİYYEL MURTAZA' NIN NÖKERİYEM علی ♥علی ♥علی

    Yorum


      #3
      Ynt: Hz. Fatıma (sa) Ümmeti Şikayet Edip Ağlaması

      Hz. Resulullah'ın kızının incitilmesi, her şey bir kenara açık naslar ve Peygamber (s.a.a)’in kesin sözlerinin tersinedir.

      İbn-i Hacer'in, “el-İsabe” adlı eserinde O Hazretin biyografisinde getirdiği ve İbn-i Ebi’l-Asım'ın da kendi senediyle naklettiği şu hadise dikkat etmek yeterlidir. Hz. Resulullah, kızı Fatıma'ya hitaben şöyle buyurdu: “Allah senin gazabınla gazaplanır, senin razı olmanla da razı olur.”

      Taberani ve diğerleri bu hadisi kendi senetleri ile rivayet etmişlerdir. (Allame Nebhani Beyruti de eş-Şeref’ul-Muebbed adlı eserinde bu hadisi nakletmiştir.) Buhari, Müslim ve İsabe'nin Hz. Fatıma (a.s)ın hal tercümesinde Musevvir'den şöyle rivayet etmişlerdir: Resulullah (s.a.a) minberde şöyle buyurdu: “Fatıma bedenimden bir parçadır; onu inciten beni incitmiştir, onu gazaplandıran beni gazaplandırmıştır.”

      Yine Şeyh Yusuf Nebhani “eş-Şeref’ul-Muebbed” adlı kitabının Ehval’uz-Zehra bölümünde Buhari’den şöyle nakleder: “Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: “Fatıma benim bedenimin bir parçasıdır; onu gazaplandıran beni gazaplandırır.”

      Yine bir rivayette şöyle buyurmuştur: “Kim onu gazaplandırırsa beni gazaplandırmıştır.”

      Cami'us-Sağır adlı eserde şöyle nakledilir: Resulullah (s.a.a) buyurdu: “Fatıma bedenimin bir parçadır; onu rahatsız eden her şey beni rahatsız eder; onu sevindiren her şey beni sevindirir.”

      Anam-babam o mukaddes zata feda olsun! Hz. Fatıma'nın kendisi (İbn-i Kuteybe'nin el-İmamet-u ve's- Siyaset adlı eserinde olduğu ve diğer tarihçilerin de yazdığı gibi) Ömer ve Ebu Bekir’e hitaben şöyle buyurdu:

      Sizler Peygamber (s.a.a)’in: “Fatıma'nın rızası benim rızam ve Fatıma’nın gazabı benim gazabımdır. Kim Fatıma’yı severse, beni sevmiştir; kim Fatıma’yı sevindirirse, beni sevindirmiştir; kim Fatıma’yı gazaplandırırsa, beni gazaplandırmıştır” dediğini duymadınız mı?

      Onlar: “Evet bunu Peygamber’den duyduk” dediler.

      Yazar: Kim Hz. Resulullah’ı iyi bir şekilde tanır da onun bu hadisleri üzerinde gerektiği şekilde dikkat ederse, bu hadislerdeki mefhumun, dünya kadınlarının efendisi Hz. Fatıma’nın masum olduğuna delalet ettiğini görecektir.

      Ahmed b. Hanbel ve Ebu Hureyre gibi bir grup Ehl-i Sünnet önderlerinin Hz. Resulullah'ın Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatıma’ya bakarak şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir: “Ben sizinle savaşanla savaş ve sizinle barış halinde olanla barış halindeyim.”[1]

      Hakim-i Nişaburi “Müstedrek” ve Taberani “Mu’cem-i Kebir” adlı eserlerinde bu hadisi Ebu Hureyre’den nakletmişlerdir. İbn-i Hacer de “el-İsabe” adlı eserinde bu hadisin içeriğine benzer bir hadisi Tirmizi vasıtasıyla Zeyd b. Erkam’dan Hz. Fatıma’nın hal tercümesi bölümünde nakletmiştir.

      Yine İbn-i Habban sahihinde, Ziya el-Muhtar’ında, Hakim, Taberani ve İbn-i Şeybe Zeyd b. Erkam’dan ve Ebu Ya’li “es-Sünnet” ve Ziya “el-Muhtariyye”de Sa’d b. Ebi Vakkas’tan da rivayet etmişlerdir. İmam Alevi[2] gibi bazı büyükler de bu hadisi nakletmişlerdir.

      Ebu Bekir şöyle diyor: “Peygamber (s.a.a)’in kendi çadırında oturup bir kamana yaslandığını, Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatıma’nın da çadırda olduğu bir halde şöyle buyurduğunu duydum: “Ey halk! Ben çadırda olan şahıslarla savaşanlarla savaş içerisindeyim; bunlarla barış halinde olanlarla barış halindeyim; bunlarla dost olanlarla dostum.”

      Onları, veraset ve doğum açısından saadetli olanlar sever ve yine onlara, veraset, bedbahtlık ve doğum açısından bedbaht olanlar düşman olur.[
      3]

      Bu konunun aynısını Üstad Abbas Mahmud Akkad-i Mısri “Abkariyat-u Muhammed” adlı eserinin “Peygamber (s.a.a), İmam ve Sahabe” başlığı altında nakletmiştir. (Oraya müracaat edebilirsiniz.)

      Ahmed b. Hanbel, Abdurrahman Ezrak’tan, o da Hz. Ali’den şöyle nakleder: “Ben yatakta yatmıştım ki, Hz. Resulullah çıkageldi. Tam bu sırada Hasan veya Hüseyin su istedi. Hz. Resul-ü Ekrem yerinden kalkarak süt vermeyen koyunumuzdan biraz süt sağdı. Hasan ileri geldi. Ama Peygamber (s.a.a) sütü ona vermeyerek Hüseyin’e verdi. Fatıma (a.s) şöyle arz etti: Ya Resulellah! Hüseyin’i Hasan’dan daha fazla sever gibisiniz. Hz. Resulullah (s.a.a): “Hayır! Hüseyin ondan önce su istemişti” dedi. Ve daha sonra şöyle devam etti: “Ben, sen (Fatıma), bu ikisi (Hasan ve Hüseyin) ve bu dinlenen (Ali) kıyamet günü bir yerde olacağız.”[4]

      Bunların ümmet üzerine özellikle de sahabenin ileri gelenlerinin üzerine olan hakları onların bu gibi facialara uğratılmamasını icap ederdi. Müslümanlar arasında sahip oldukları makam, onların bir kenara atılmamasını ve daima onlarla istişare edilmesini gerektirirdi. Ama böyle olmadı. Hatta öyle bir yere vardı ki, hilafet meselesi onlar huzur bulmadan tamamlandı. Onları hak, mal, miras, humus ve mülklerinden mahrum ettiler. Henüz Peygamber (s.a.a)’in pak nâşı yerdeyken, onların bu büyük hicrandan dolayı duydukları acı dinmemişken onları aynen normal ve sıradan şahıslar gibi saymaya başladılar.

      O gün İslâm devletinin yönetimini ele geçirenler, kendi hükümetlerinin temellerini öylesine sağlamlaştırdılar ki, baş kaldırmak isteyen herkesi İslâm ümmetinin birlik ve beraberliğini bölüp parçalamak suçuyla yargılıyorlardı. Böylece Hz. Ali (a.s) ve onun dostlarının direnişlerinden emin oldular. (Bu konunun tafsilatını “el-Müracaat” adlı kitabımızda getirmişiz. İsteyenler oraya bakabilirler.)

      O günlerde yapılan işlerden birisi de hiçbir halk sınıfı arasında fark bırakmamalarıdır. Halk arasında çok miktarda mal dağıttılar. İslâm’da uzun bir geçmişe sahip olanlarla yeni Müslüman olanlara aynı gözle bakıldı.

      İşte bu yolla halkın rızasını kazanmayı becererek ulaşmak istedikleri maksatları için yolu açmış oldular. Sonucu ise şu oldu: Hz. Fatıma (a.s) onları miras ve hakkını almak için mahkemeye çektiğinde Peygamber (s.a.a)’in bedeninin bir parçası olan Hz. Fatıma’yı aynen diğer kadınlar gibi saydılar. Hatta diğer kadınlar gibi bile saydıkları söylenemez. Zira Müslüman bir kadın kendi iddiasının ispatı için bir adil şahıs getirirse, ikinci şahit yerine onun yemin etmesi yeterlidir. Bu kadının iddiası yemin etmediği takdirde reddedilir. Ama Peygamber (s.a.a)’in değerli kızı Hz. Fatıma (a.s), Hz. Ali (a.s)’ı şahit olarak getirdiğinde bir şahit olduğundan kabul etmediler! Halbuki en azından diğer Müslüman kadınlar gibi ondan yemin etmesi istenmeliydi. Eğer yemin etmekten çekinseydi o zaman davası reddedilmeliydi. Ama onlar ondan yemin etmesini istemeyerek davasını reddettiler.

      Halbuki Hz. Fatıma (a.s) henüz Fedek’i elinde bulundurmakta ve ondan yararlanmaktaydı. Şeriat konularına göre iddia eden şahıs delil ve şahit getirmelidir (mal elinde olup onu kullanmakta olan şahıs değil). Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “İddia eden şahit getirmeli, inkar eden ise yemin etmelidir.”

      Bu hadisin Peygamber (s.a.a)’den olduğu hakkında hiçbir şüphe ve tereddüt yoktur. Halife, Peygamber (s.a.a)’in bu nassı karşısında içtihat etmiş ve kendi görüşünü Peygamber (s.a.a)’in emrine tercih etmiştir.
      Selam olsun Sana Ya Fatime...

      Kaynaklar:
      [1] - Müsned-i Ahmed, c. 2, s. 442.
      [2] - el-Kavl’ul-Fasl, c. 2, s. 7.
      [3] - Yazarın kastı şudur: Onları helal zade ve anne-baba tarafından kötü sabıkası olmayanlar sever. Buna göre onların dostları helalzade, düşmanları ise haramzade ve zina çocuklarıdır. (M.)
      [4] - Ahmed b. Hanbel, Müsned, c. 1, s. 101.
      "Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle.

      علی ♥علی ♥علی MEN ALİYYEL MURTAZA' NIN NÖKERİYEM علی ♥علی ♥علی

      Yorum


        #4
        Ynt: Hz. Fatıma (sa) Ümmeti Şikayet Edip Ağlaması

        Hz.Fatime (salamullahaleyha) Şöyle Feryat Ediyordu:
        “Babacığım! Ya Resulullah! Senden sonra, İbn Hattab’dan ve Ebu Kuhafe’nin oğlundan neler çektim! Sizin gibi, çok kötü davranışlar sergileyen bir kavmi hatırlıyorum. Siz değimlisiniz ki, Resulullah’ın (s.a.a) cenazesini elimizde bırakarak, halifelik işini aranızda halledenler? Bu konuda bize danışmadınız ve bizim hiçbir hakkımızı vermediniz.”

        Kapıdakiler Hz. Fatıma’nın (selamullahi aleyha) bu sözlerini duyunca ağlayarak geri çekildiler. Kalpleri parçalanacak, ciğerleri yırtılacak gibi oldu. Ama Ömer yanında birkaç kişiyle orada kaldı. Ömer, odun isteyerek avazı çıktığı kadar bağırdı:


        Ömer;

        ”Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ya çıkarsınız ya da evi içindekilerle birlikte ateşe veririm.”

        Orada bulunanlardan bazıları,

        ”Eba Hafs! İçinde Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) var!”dediler.”Evet” dedi, “İçinde Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) olsa da …(1)

        Hz. Fatıma (selamullahi aleyha) kapının arkasında durdu ve kapı önünde bekleyenlere seslendi:

        “Yazıklar olsun sana Ömer! Allah’a ve Resulü’ne karşı bu cür’et nereden geliyor? Yoksa sen Allah Resulü’nün neslini dünyada kesmeyi. Zürriyetini yok etmeyi ve Allah’ın nurunu söndürmeye mi istiyorsun? Ama unutma, Allah nurunu tamamlayacak.”

        Ömer kapıyı tekmelemeye başladı. Hz. Fatıma (selamullahi aleyha), hicaba riayet etmek maksadıyla kapı ile duvar arasına saklandı. Evin içine girdiler. Bu sırada kapı ile duvar arasına sıkışan Fatıma (selamullahi aleyha)’nın karnında ki bebeği Muhsin (aleyhisselam) ’ı şehit etti. Allah Resulü (sallallahu aleyhi ve alih) ’nün kızının kaburgaları kırıldı.

        Ömer, Kunfuz’a,

        “Bunu vur.”

        Dedi. Kunfuz,Hz. Fatıma’ya bir kırbaç vurdu. Kırbaç bir pazubant gibi Hz.Fatıma’nın (aleyhisselam) kolunda belirgin bir şişkinlik oluşturdu.(2)
        Kaynaklar:
        1- el-İmame ve’s-Siyase, İbn Kutaybe, s:29/30
        2-Mir’atu’l-Ukul, 5/320
        "Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle.

        علی ♥علی ♥علی MEN ALİYYEL MURTAZA' NIN NÖKERİYEM علی ♥علی ♥علی

        Yorum


          #5
          Ynt: Hz. Fatıma (sa) Ümmeti Şikayet Edip Ağlaması

          Allah c.c Hz Fatıma selamullahaleyhanın katillerine lanet etsin.
          "Allah'ım, sen, (Resul ve Ehl-i Beyt'ine) ilk zulmedeni benim özel lanetime mazhar eyle.

          علی ♥علی ♥علی MEN ALİYYEL MURTAZA' NIN NÖKERİYEM علی ♥علی ♥علی

          Yorum

          YUKARI ÇIK
          Çalışıyor...
          X