Ynt: Hz.Peygamberin(saa) Can Parçası; Hz.Fatıma Zehra(as)
Bismillahirahmanirrahim.Selamun Aleykum
8 ) Zifaf Gecesi Töreni
Güneş batmaya yüz tutunca, Resulullah (s.a.a), "Ey Ümmü Seleme! Bana Fatıma'yı çağır." dedi. Ümmü Seleme gidip Fatıma'yı getirdi. Etekleri yerde sürünüyordu. Resulullah'tan utandığı için yüzünden şapır şapır ter dökülüyordu. Bir ara ayağı takılıp tökezledi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle dedi: "ALLAH seni dünya ve ahirette tökezlemekten korusun." Fatıma, Resulullah'ın (s.a.a) önüne gelince, Resulullah yüzündeki perdeyi kaldırdı ve Ali yüzünü gördü.
Hz. Peygamber (s.a.a), Abdulmuttalib'in kızlarına ve muhacir ve ensar kadınlarına, Fatıma'ya arkadaşlık etmelerini, sevinmelerini, eğlendirici maniler söylemelerini, tekbir getirip hamdetmelerini ve ALLAH'ın hoşnut olmayacağı herhangi birşey söylememelerini emretti. Cabir der ki: Resulullah (s.a.a) Fatıma'yı devesine ya da kırçıl katırına bindirdi. Selman bineğin dizginlerini tutarak yola koyuldu. Etrafında yetmiş bin huri vardı. Hz. Peygamber (s.a.a), Hamza, Akil, Cafer ve Haşimoğulları'nın diğer erkekleri de kılıçlarını çekerek arkasında yürüyorlardı. Peygamber'in (s.a.a) eşleri ise Fatıma'nın önünde mâni söylüyorlardı.
Kadınlar, her mâninin ilk beytini tekrarlıyor, sonra tekbir getiriyorlardı. Böylece eve girdiler. Sonra Resulullah (s.a.a) Ali'nin yanına giderek onu çağırdı, ardından Fatıma'yı çağırdı. Fatıma'nın elinden tutup Ali'nin elinin üstüne koydu ve şöyle buyurdu: "ALLAH, bu evliliği Resulullah'ın kızına mübarek kılsın. Ey Ali! Ne güzel eştir Fatıma! Ve ey Fatıma! Ne güzel eştir Ali!"
Sonra şöyle buyurdu: "Ey Ali! Şu Fatıma, ALLAH'ın ve Resulullah'ın senin yanındaki emanetidir. ALLAH'ın ve benim emanetimi koru."[132]
Ardından şöyle dua etti: "ALLAH'ım! Onların birliğini koru. Kalplerini kaynaştır. Onları ve zürriyetlerini nimetler cennetinin vârislerinden kıl. Onlara temiz, güzel ve mübarek bir zürriyet ver. Onları, senin emrinle insanları sana ibadet etmeye ileten ve senin razı olduğun şeyleri emreden imamlar kıl." Sonra şöyle buyurdu: "Evinize gidin ve ben size gelinceye kadar bir şey yapmayın."
Ali der ki: Fatıma'nın ellerinden tuttum ve onu evin avlusunun bir kenarına oturttum. Ben de onun yanına oturdum. Benden utandığı için başını önüne eğip yere bakıyordu. Ben de ondan utandığım için hep yere bakıyordum.
Çok geçmeden Resulullah (s.a.a) geldi, elinde bir çıra vardı. Çırayı evin bir köşesine koydu. Sonra bana dedi ki: "Ey Ali! Şu bardağı al, şu tulumdan biraz su çıkar." Dediğini yaptım ve suyu ona getirdim... İçine birkaç kez mübarek ağzının suyundan karıştırdı. Sonra bardağı bana verdi ve "İç." dedi. İçtim, ardından bardağı Resulullah'a (s.a.a) verdim. Bardağı Fatıma aldı. Resulullah (s.a.a) dedi ki: "İç, ey sevgili kızım!" Fatıma ondan üç yudum içti. Sonra bardağı Peygamber'e (s.a.a) verdi. Suyun geri kalanını aldı, benim ve Fatıma'nın göğsüne serpti. Ardından şöyle buyurdu: "ALLAH, en çok sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister ey Ehl-i Beyt!" Sonra ellerini kaldırdı ve şöyle dedi: "Ey Rabbim! Sen gönderdiğin her peygambere bir zürriyet bahşettin. ALLAH'ım! Benim, yol gösterici zürriyetimi Ali ve Fatıma'dan kıl." Sonra Resulullah (s.a.a) onların yanından ayrıldı. Kapının pervazından tutarak şöyle dedi: "ALLAH sizi ve neslinizi pak kılmıştır. Sizinle barış yapana ben de barış yaparım. Sizinle savaşana ben de savaş açarım. Sizi ALLAH'a emanet ediyorum ve sizi O'na bırakıyorum." Kapıyı kapattı ve kadınlara da çıkmalarını emretti.
Peygamberimiz (s.a.a) çıkacağı sırada bir kadının içeride olduğunu gördü. Dedi ki: "Kimsin?" Dedi ki: "Esma." Dedi ki: "Çıkmanı emretmedim mi?" Esma, "Evet, ya ResulALLAH." dedi, "Anam-babam sana feda olsun. Benim amacım, senin emrine karşı çıkmak değildir. Fakat ben Hatice'ye bir söz vermiştim. Hatice ölüm döşeğindeyken ağladı. Ona, 'Dünya kadınlarının efendisi ve Peygamber'in (s.a.a) eşi olduğun, Peygamber (s.a.a) tarafından cennetle müjdelendiğin hâlde ağlıyor musun?' dedim."
"Dedi ki: Bunun için ağlamıyorum. Fakat, zifaf gecesi, bir kadın sırlarını açacağı başka bir kadına ihtiyaç duyar. İhtiyaçlarını gidermek için ondan yardımını ister. Fatıma henüz çocuk denecek yaştadır. Zifaf gecesinde ona yardım edecek birinin bulunmamasından korkuyorum."
"Dedim ki: Ey efendim! Sana söz veriyorum. Eğer o zamana kadar yaşarsam, senin yerine bu görevi üstleneceğim." Bu sözleri duyan Resulullah (s.a.a) ağladı ve "ALLAH aşkına, bunun için mi bekledin?" dedi. "Evet." dedim. Ve Resulullah bana dua etti.[133]
Kaynaklar:
[132]- Şeceretu't-Tuba, s.254.
[133]- Rivayetlerde, Esma bint-i Umeys'in Fatıma'nın zifaf gecesinde yanında bulunduğu yer alıyor. Esma, kocası Cafer b. Ebu Talib'le birlikte Habeşistan'a hicret etmişti. O ve kocası ancak Hayber'in fethedildiği gün dönmüşlerdi. Dolayısıyla Fatıma'nın zifafında hazır bulunmamıştı. Büyük bir ihtimalle Hatice'nin vefatı sırasında yanında bulunan, Hamza b. Abdulmuttalib'in karısı ve Esma'nın da kızkardeşi Selma bint-i Umeys'ti. Esma, kızkardeşinden daha çok tanınıyordu. Bundan dolayı olay da ondan rivayet edilmiştir. Ya da bir ravi yanlışlık yapmış, başkaları da bu yanlışlığı sürdürmüşlerdir. Keşfu'l-Gumme, 1/368"
Selametle
Bismillahirahmanirrahim.Selamun Aleykum
8 ) Zifaf Gecesi Töreni
Güneş batmaya yüz tutunca, Resulullah (s.a.a), "Ey Ümmü Seleme! Bana Fatıma'yı çağır." dedi. Ümmü Seleme gidip Fatıma'yı getirdi. Etekleri yerde sürünüyordu. Resulullah'tan utandığı için yüzünden şapır şapır ter dökülüyordu. Bir ara ayağı takılıp tökezledi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle dedi: "ALLAH seni dünya ve ahirette tökezlemekten korusun." Fatıma, Resulullah'ın (s.a.a) önüne gelince, Resulullah yüzündeki perdeyi kaldırdı ve Ali yüzünü gördü.
Hz. Peygamber (s.a.a), Abdulmuttalib'in kızlarına ve muhacir ve ensar kadınlarına, Fatıma'ya arkadaşlık etmelerini, sevinmelerini, eğlendirici maniler söylemelerini, tekbir getirip hamdetmelerini ve ALLAH'ın hoşnut olmayacağı herhangi birşey söylememelerini emretti. Cabir der ki: Resulullah (s.a.a) Fatıma'yı devesine ya da kırçıl katırına bindirdi. Selman bineğin dizginlerini tutarak yola koyuldu. Etrafında yetmiş bin huri vardı. Hz. Peygamber (s.a.a), Hamza, Akil, Cafer ve Haşimoğulları'nın diğer erkekleri de kılıçlarını çekerek arkasında yürüyorlardı. Peygamber'in (s.a.a) eşleri ise Fatıma'nın önünde mâni söylüyorlardı.
Kadınlar, her mâninin ilk beytini tekrarlıyor, sonra tekbir getiriyorlardı. Böylece eve girdiler. Sonra Resulullah (s.a.a) Ali'nin yanına giderek onu çağırdı, ardından Fatıma'yı çağırdı. Fatıma'nın elinden tutup Ali'nin elinin üstüne koydu ve şöyle buyurdu: "ALLAH, bu evliliği Resulullah'ın kızına mübarek kılsın. Ey Ali! Ne güzel eştir Fatıma! Ve ey Fatıma! Ne güzel eştir Ali!"
Sonra şöyle buyurdu: "Ey Ali! Şu Fatıma, ALLAH'ın ve Resulullah'ın senin yanındaki emanetidir. ALLAH'ın ve benim emanetimi koru."[132]
Ardından şöyle dua etti: "ALLAH'ım! Onların birliğini koru. Kalplerini kaynaştır. Onları ve zürriyetlerini nimetler cennetinin vârislerinden kıl. Onlara temiz, güzel ve mübarek bir zürriyet ver. Onları, senin emrinle insanları sana ibadet etmeye ileten ve senin razı olduğun şeyleri emreden imamlar kıl." Sonra şöyle buyurdu: "Evinize gidin ve ben size gelinceye kadar bir şey yapmayın."
Ali der ki: Fatıma'nın ellerinden tuttum ve onu evin avlusunun bir kenarına oturttum. Ben de onun yanına oturdum. Benden utandığı için başını önüne eğip yere bakıyordu. Ben de ondan utandığım için hep yere bakıyordum.
Çok geçmeden Resulullah (s.a.a) geldi, elinde bir çıra vardı. Çırayı evin bir köşesine koydu. Sonra bana dedi ki: "Ey Ali! Şu bardağı al, şu tulumdan biraz su çıkar." Dediğini yaptım ve suyu ona getirdim... İçine birkaç kez mübarek ağzının suyundan karıştırdı. Sonra bardağı bana verdi ve "İç." dedi. İçtim, ardından bardağı Resulullah'a (s.a.a) verdim. Bardağı Fatıma aldı. Resulullah (s.a.a) dedi ki: "İç, ey sevgili kızım!" Fatıma ondan üç yudum içti. Sonra bardağı Peygamber'e (s.a.a) verdi. Suyun geri kalanını aldı, benim ve Fatıma'nın göğsüne serpti. Ardından şöyle buyurdu: "ALLAH, en çok sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister ey Ehl-i Beyt!" Sonra ellerini kaldırdı ve şöyle dedi: "Ey Rabbim! Sen gönderdiğin her peygambere bir zürriyet bahşettin. ALLAH'ım! Benim, yol gösterici zürriyetimi Ali ve Fatıma'dan kıl." Sonra Resulullah (s.a.a) onların yanından ayrıldı. Kapının pervazından tutarak şöyle dedi: "ALLAH sizi ve neslinizi pak kılmıştır. Sizinle barış yapana ben de barış yaparım. Sizinle savaşana ben de savaş açarım. Sizi ALLAH'a emanet ediyorum ve sizi O'na bırakıyorum." Kapıyı kapattı ve kadınlara da çıkmalarını emretti.
Peygamberimiz (s.a.a) çıkacağı sırada bir kadının içeride olduğunu gördü. Dedi ki: "Kimsin?" Dedi ki: "Esma." Dedi ki: "Çıkmanı emretmedim mi?" Esma, "Evet, ya ResulALLAH." dedi, "Anam-babam sana feda olsun. Benim amacım, senin emrine karşı çıkmak değildir. Fakat ben Hatice'ye bir söz vermiştim. Hatice ölüm döşeğindeyken ağladı. Ona, 'Dünya kadınlarının efendisi ve Peygamber'in (s.a.a) eşi olduğun, Peygamber (s.a.a) tarafından cennetle müjdelendiğin hâlde ağlıyor musun?' dedim."
"Dedi ki: Bunun için ağlamıyorum. Fakat, zifaf gecesi, bir kadın sırlarını açacağı başka bir kadına ihtiyaç duyar. İhtiyaçlarını gidermek için ondan yardımını ister. Fatıma henüz çocuk denecek yaştadır. Zifaf gecesinde ona yardım edecek birinin bulunmamasından korkuyorum."
"Dedim ki: Ey efendim! Sana söz veriyorum. Eğer o zamana kadar yaşarsam, senin yerine bu görevi üstleneceğim." Bu sözleri duyan Resulullah (s.a.a) ağladı ve "ALLAH aşkına, bunun için mi bekledin?" dedi. "Evet." dedim. Ve Resulullah bana dua etti.[133]
Kaynaklar:
[132]- Şeceretu't-Tuba, s.254.
[133]- Rivayetlerde, Esma bint-i Umeys'in Fatıma'nın zifaf gecesinde yanında bulunduğu yer alıyor. Esma, kocası Cafer b. Ebu Talib'le birlikte Habeşistan'a hicret etmişti. O ve kocası ancak Hayber'in fethedildiği gün dönmüşlerdi. Dolayısıyla Fatıma'nın zifafında hazır bulunmamıştı. Büyük bir ihtimalle Hatice'nin vefatı sırasında yanında bulunan, Hamza b. Abdulmuttalib'in karısı ve Esma'nın da kızkardeşi Selma bint-i Umeys'ti. Esma, kızkardeşinden daha çok tanınıyordu. Bundan dolayı olay da ondan rivayet edilmiştir. Ya da bir ravi yanlışlık yapmış, başkaları da bu yanlışlığı sürdürmüşlerdir. Keşfu'l-Gumme, 1/368"
Selametle
Yorum