Ehlibeyt İmamlarından (a.s) gelen birçok rivayette Hz. Fatıma’nın (a.s) mushafının Masum İmamların (a.s) yanında olduğu nakledilmiştir. “Basairu’d-Deracat” adlı eserde İmam Cafer Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Hz. Fatıma (s.a) kendisinden geriye bir mushaf yadigâr olarak bıraktı. O mushaf Kuran'ı Kerim değildir, ancak “Allah’ın Fatıma’ya (s.a) nazil ettiği sözlerden biridir. Allah Resulü (s.a.a) onu Ali’ye (a.s) imla ettirmiştir.”
Ebu Basir der ki: “İmam Cafer Sadık’ın (a.s) huzuruna vardım ve şöyle arz ettim: “Canım size feda olsun! Size bir soru sormak istiyorum, burada sözümü işitecek yabancı biri var mı?
İmam Cafer Sadık (a.s) kendi bulunduğu yer ile diğer odanın ortasındaki perdeyi yukarı kaldırıp etrafı kontrol ettikten sonra şöyle buyurdu; “Ey Ebu Muhammed! “Ne istiyorsan sor!”
Canım size feda olsun Şiiler şöyle bir hadis rivayet etmektedirler; “Peygamber (s.a.a) Ali’ye (a.s) bir ilim kapısı öğretmiş ve her kapısından bin kapı açılmıştır. Canım size feda olsun Allah’a andolsun ki eksiksiz ve hakiki ilim budur.”
İmam Sadık (a.s) bir süre düşündükten sonra şöyle buyurdu: “O ilimdir, ancak kâmil değildir. Ey Ebu Muhammed! Kuşkusuz ki “Camia” bizim yanımızdadır ama insanlar Camia’nın ne olduğunu bilmezler.”
İmam sözlerine devam etti ve şöyle buyurdu; “Camia” 70 zira (takriben 35 metre) uzunluğunda, Peygamberin (s.a.a) bizzat Hz. Ali’ye (a.s) yazdırdığı, içinde helal ve haramların tamamı, hatta vücudu kaşıyarak kızartmanın cezası gibi insanların ihtiyaç duyduğu bütün dini hükümlerin olduğu bir mecmuadır.” Sonra elini omzuma koyarak; “Ey Ebu Muhammed! Bana müsaade eder misin?” buyurdu. “Ben sizdenim, dilediğinizi emrinize amadeyim, dilediğinizi yapabilirsiniz?” diye arz ettim.”
Sonra mübarek eliyle yanağımı sıktı ve “hatta yanak sıkmanın cezası bile (Camia’da) mevcuttur” buyurdu. Bu sözleri söylerken sanki İmam Sadık (a.s) öfkelenmişti. Allah’a andolsun ki bu eksiksiz ve kâmil ilimdir diye arz ettim.
Bu kez de: "Bu ilimdir, ancak kâmil değildir”, diye buyurdu. Bir süre sükût ettikten sonra şöyle buyurdu; “Kuşkusuz ki “Cefr” bizim yanımızdadır ancak insanlar Cefr’in ne olduğunu bilmezler.”
“Cefr nedir?” diye sordum. “Peygamberlerin, vasilerin ve İsrailoğulları bilginlerinin ilimlerini içeren deriden bir mahzendir” buyurdu.
“Öyleyse bu kâmil ilimdir” diye arz ettiğimde yine bu kâmil ilim değildir sözünü yineledi ve bir süre sustuktan sonra sözlerine şöyle devam etti: “Kuşkusuz ki Fatıma’nın (s.a) mushaf’ı bizim yanımızdadır, ancak insanlar Fatıma’nın (s.a) mushafının ne olduğunu bilmezler.”
Fatıma’nın (s.a) mushafı nedir?” diye sorduğumda şöyle buyurdu; “Elinizde bulunan Kuran'ı Kerim’in üç katı kadar olan bir mushaftır, Allah’a andolsun ki Kuran'ı Kerim’in tek bir harfi bile onda yoktur.”
O halde kâmil ilim budur diye arz ettiğimde bu seferde “bu ilimdir, ancak kâmil değildir” buyurdu ve bir süre yine sükût etti. Sonra şöyle buyurdu; “Geçmiş ve gelecek bütün ilimler kıyamete kadar bizim yanımızdadır.”
Allah’a andolsun ki kâmil ilim budur dedim. İmam Sadık (a.s) bu defa da aynı sözünü tekrarladı. O halde kâmil ilim nedir?” diye sorduğumda şöyle buyurdu; “Gece ve gündüz bir hadiseden sonra başka bir hadise ve bir şeyden sonra başka bir şey hakkında kıyamete kadar yeni şeyler meydana gelir.”
Kaynak: Usulu Kafi, c.1, s.239, hadis.1, Basairud-Deracat, s.152, Biharul Envar c.26, s.38, hadis,70
www.welayet.com
Yorum