Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri
VEDA HUTBELERİ
Bu unvan bir çok kimseyi sasirtabilir belki; zira çogu insanimiz simdiye kadar "Vedâ Hutbeleri" degil, "Vedâ Hutbesi" ismini duymustur. Halbuki asagida metinlerini verecegimiz üzere, ALLAH Resulü (s.a.a) "Vedâ Hacci"nda bir yerde ve sadece bir hutbe degil, birkaç yerde ve birkaç hutbe okumustur. ALLAH Resulü'nün Veda haccinda, Arafat'ta, Mina'da, "Minada'ki "Hif" mescidinde, ve "Gadir-i Hum" denen yerde hutbe okudugu elimize ulasan rivayetler arasinda. Ancak bu hutbelerin çogunun içerigi birbirine yakin oldugu için, bazilari bunlarin tek hutbe oldugunu, ancak ravilerin bunlari naklederken okunan yerin ve bazi bölümlerin naklinde hata yaptiklari için bu degisikligin ortaya çiktigini söylemektedirler.
Bizce ALLAH Resulü, çesitli yerlerde çesitli hutbeler de okumus olabilir, ama önemli oldugu için bu hutbelerde benzer konulari, degisik sekillerde ve bazi ilavelerle de buyurmus olabilir. Nitekim her ayri hutbede bazi ilavelerin bulundugunu açikça görmekteyiz. Ayrica bu hutbeleri nakleden bazi rivayetlerin sonunda yer alan, "ALLAH Resulü bu hutbenin benzerini yine okudu ve benzer cümleleri yine tekrarladi." Ilavesi de bizim bu görüsümüzü te'yid etmektedir.
Burada bilinmesi gereken husus sudur ki nakledilen bu yerlerin hepsi kesin olmasa dahi, veda haccinda iki yerde hutbe okundugunda hiçbir süphe yoktur. Bunlardan birisi Hac zamani (Arafat, Mina veya Hîf mescidinde), digeri ise Hac amelleri sona erip Mekke'den ayrildiklari bir sirada, Mekke yakinlarinda yollarin birbirinden ayrildigi nokta olan "Gadir-i Hum" mevkiinde okunmustur.
Biz burada Bu hutbeleri sirasiyla, sizlere nakledecegiz. Tabi bu arada özellikle Ehl-i Beyt'ten nakledilen kaynaklari dikkate almakla birlikte, Sünni kaynaklarda nakledilenlere deginmegi de ihmal etmeyecegiz. InsaALLAH yeri geldiginde göreceginiz gibi bugün "Veda Hutbesi" diye meshur olan hutbe, hatta bir çok Sünni kaynaga göre bile eksiktir.
Bu hutbelerde en çok dikkati çeken husus, ALLAH Resulü'nün, ister hac sirasinda, ister Gadir-i Hum'da, isterse Medine dönüsünde okudugu bütün hutbelerde, Ehl-i Beyt'ini ümmete hatirlatip Kur'an-i Kerim'in yani sira Ehl-i Beyti'ni de ümmete agir ve paha biçilmez bir emanet olarak biraktigini ve onlara sarildiklari müddetçe asla dalalete düsmeyeceklerini ve bu ikisinin kiyamete kadar birbirinden asla ayrilmayacaklarini vurgulamasidir.
Gerçi bazi Sünni kaynaklarda bu hutbelerin bazisinda Ehl-i Beyt yerine "Sünnet" kelimesi zikredildigi görülmektedir. Ancak, evvela; Ehl-i Beyt kelimesinin zikredildigi rivayetler daha çogunluktadir; saniyen sünnet kelimesini nakleden rivayetler, Kütüb-i Sütte'nin hiçbirisinde nakledilmemistir; sadece imam Malik'in El-Muvatta'sinda senetsiz olarak zikredilmistir. Oysa Ehl-i Beyt'i zikreden hadisler, Kütüb-i Sitte'den Sahih-i Muslim, Sünen-i Tirmizi, Müsned-i Ahmed b. Hanbel'de, ve Müstedrek-üs Sahihayn, Hasais-i Nesai, Sünen-i Beyhakî, Sünen-i Darimî, Kenz-ül Ummâl, Üsd-ül Gâbe, Dürr-ül Mensur, Müskil-ül Âsâr, Tarih-i Bagdad, Taberânî, Tefsir-i Fahr-i Râzî, Mecme-üz Zevâid, Feyz-ül Kadir, Tahzib-ül Âsâr, Hilyet-ül Evliyâ, Sevâik-ül Muhrika, gibi onlarca meshur kaynakta, çesitli senetlerle nakledilmistir ki bunlarin sayisini Ibn-i Hacer-i Mekki yirmi küsür olarak zikretmektedir. Bu da bu hadisin mutevatir oldugunu açik bir sekilde ortaya koymaktadir.
Salisen; sünnet kelimesini zikreden rivayetlerin dogrulugunu kabul etsek dahi, bunun öbür rivayetlerle hiçbir çeliskisi yoktur; hatta birbirini tamamlar niteliktedir. Adeta ALLAH Resulü, sahih ISLAM'i ögrenmek için Kur'an ve Sünnet'i kaynak olarak gösterdikten sonra, bunun, yani Kur'an'in sahih tefsirini ve Resulullah'in sahih sünnetini ögrenmenin en güvenilir kanalinin Ehl-i Beyt'i oldugunu ümmete ögütlemektedir. Nitekim Ehl-i Beyt'i devreden çikararak, Kur'an'i ve Sünnet'i ögrenmege çalisanlarin, düstükleri çeliskileri, hem tarih sayfalarinda, hem de günümüzde müsahede etmekteyiz. Ümit ediyoruz ki Müslüman kardeslerimiz, bir an evvel bu gafletten uyanip asirlar boyu unuttuklari ve ya unutturulduklari Ehl-i Beyt gibi tertemiz ve saibesiz hazineyi yeniden kesfeder ve Resulullah'in müekket tavsiyelerine ragmen Kur'an'dan ayirdiklari bu emanete yeniden sahip çikip Resulullah'in sadece kuru bir "sevgi" degil, onlara "sarilmayi" ve böylece yanlislardan korunmayi istedigini bilmeleridir artik.
Hatirlatmamiz gereken bir diger husus ise sudur ki ALLAH Resulü'nün "Gadir-i Hum"da okudugu hutbe Ehl-i Beyt'ten gelen hadislerde çok daha genis bir sekilde nakledilmistir. Ancak biz, bu uzun metnin yerine Sünni kardeslerimizle ayni seyleri paylasmak için Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet rivayetlerinde müstereken nakledilen bölümleri almayi tercih ettik ve kimseye itiraz yeri birakmamak için de her bölümün kaynagini dipnotta ayrintili bir sekilde zikrettik.
Şunu da hatirlatmamiz gerekir ki bu hutbenin bütün bölümleri bütün Sünni kaynaklarda nakledilmemistir ve dikkat edeceginiz gibi biz çesitli Sünni kaynaklarda nakledilen bölümleri bir araya getirerek verecegiz. Ancak hutbenin bir bölümü var ki (Ehli Beyt mektebine göre bu, hutbenin en önemli bölümüdür ve hutbenin okunmasindaki asil amaç da zaten o mesaji vermek içindi) bu bölüm çesitli Sünni kaynaklarda mütevatiren nakledilmistir ki Merhum Allame Emini "El-Gadir" isimli 11 ciltlik saheserinde bu hadisi, 110 sahabiden, seksen küsür tabiiden, 350'yi askin Sünni kaynaga dayandirarak nakletmektedir. Isteyen kardeslerimiz, o essiz eserin birinci cildine müracaat ederek bunlari en ince ayrintilarina kadar görüp inceleyebilir. O bölüm su cümlelerden ibarettir: "Ey insanlar! ALLAH benim mevlamdir, ben de sizin mevlaniz-efendinizim. O halde ben kimin mevlasi isem, bu Ali de onun mevlasidir." "ALLAH'im! Onu seveni sev, ona düsman olana düsman ol. Ona yardim edene yardim et, onu yalniz birakani yalniz birak..."
Ehl-i Beyt mektebine tabi olanlar, çesitli karinelere ve delillere dayanarak buradaki "Mevlâ" kelimesinin, Resulullah gibi mu'minler üzerinde her türlü tasarruf hakkina sahip olan veli-yönetici anlamina geldigini, dolayisiyla bu nasla Resulullah'tan sonra böyle bir yetkinin Hz. Ali'ye verilip imamet ve hilafete atandigi görüsündedirler. Ehl-i Sünnet ise, buradaki "Mevla" kelimesinin dost anlaminda kullanildigi görüsündedirler. Ancak biraz öncede belirttigimiz gibi, Ehl-i Beyt mektebi taraftarlari çesitli karine ve delillere dayanarak bunun dogru olamayacagini yerinde açiklamislardir. Fakat burada bizim amacimiz bu konuyu genis bir sekilde açiklamak olmadigi için, genis bilgi sahibi olmak ve bu itirazlari ve genis cevaplarini ögrenmek isteyen kardeslerimizi akaid kitaplarina, özellikle biraz önce ismini verdigimiz "El-Gadir" kitabinin birinci cildine müracaat etmelerini tavsiye ediyoruz.
Simdi bu hutbelerin metnini sizlere sunmaya çalisacagiz. Hak Teala geregince amel etmegi hepimize nasip buyursun.
1- Arafat'ta Okudugu Hutbe
"Hamd ALLAH'a mahsustur. O'na hamd eder, O'ndan yardim ve bagislanma diler, O'na tevbe ederiz. Nefislerimizin serrinden ve kötü amellerimizden O'na siginiriz. (Yaptigi amellerinden dolayi) ALLAH'in hidayet ettigi birisini kimse saptiramaz ve (hak ettigi için) ALLAH'in saptirdigi birisini kimse hidayet edemez. Sahadet ederim ki ALLAH'tan baska bir Ilah yoktur; tektir ve seriki yoktur. Ve sehadet ederim ki MUHAMMED O'nun kulu ve Resulü'dür. Ey ALLAH'in kullari, size ALLAH'tan korkmayi ve ona itaat etmeyi tavsiye ediyorum. Hayirli olanla baslamayi ALLAH'tan diliyorum.
Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz; sizlere bazi açiklamalarda bulunacagim. Bilmiyorum; belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha bulusamayacagim. Insanlar! Bu gününüz, bu ayiniz, bu sehriniz Mekke nasil kutsal ve saygin ise, Rabb'inize kavusana dek, canlariniz, mallariniz ve namuslariniz da öyle saygindir; (her tür tecavüzden korunmasi gerekir). Yarin Rabbinize kavusacaksiniz ve O sizleri yaptiginiz her hal ve hareketten sorguya çekecektir. Kimin yaninda bir emanet varsa onu sahibine iade etsin.
Ey insanlar! Artik faiz ve tefeciligin kaldirilmistir. Bu durumda sadece sermayenizi alabilirsiniz. Ne zulmediniz, ne de zulme ugrayiniz. ALLAH'in hükmü geregi faiz ve tefecilik yasaktir. Kaldirdigim ilk faiz ise (amcam) Abbas b. Abdilmuttalib'in faizidir. O devirde güdülen bütün kan davalari da kaldirilmistir. Kaldirdigim ilk kan davasi da (amcam-oglu) Rabîa'nin oglu Amir b. Hars b. Abdilmuttalib'in kan davasidir. Ka'beye hizmet etmek ve hacilara su dagitmak disinda, câhiliyye döneminden kalma bütün adetler kaldirilmistir. Kasten adam öldürmenin cezasi kisastir. Kasta benzer biçimde; tas ve sopayla adam öldüren ise 100 deve diyet vermelidir. Bundan fazlasini talep etmek câhiliyye adeti sayilir.
Ey insanlar! Seytan, bu topraklarinizda, kendisine tapilacagindan umudunu yitirmis durumdadir. Ancak bunun disinda, önemsemediginiz bir takim amellerinizde ona uymaniza razi olmustur.
Ey insanlar! Haram aylari ertelemek ancak küfrü artirir. Bununla kâfirler büsbütün sapikliga düserler. ALLAH'in haram kildigi aylarin sayisini denklestirmek için, erteledikleri o ayi bir yil helal, bir yil haram sayarlardi. Zaman, göklerin ve yerin yaratildigi günkü gibi dönmektedir. Gerçekten ALLAH katinda (kamerî) aylarin sayisi, ALLAH indine, gökleri ve yeri yarattigi gün, ALLAH'in kitabinda 12 ay olarak belirlenmistir. Bunlarin dördü haram aylardir: üçü pespese gelir ki Zilka'de, Zilhicce ve Muharrem'dir; birisi ise Cemaziyelevvel ve Sa'ban'in arasinda yer alan Recep'tir.
Ey insanlar! Sizin kadinlariniz üzerinde haklariniz oldugu gibi, onlarin da sizin üzerinizde haklari vardir: Sizin onlar üzerindeki haklariniz, yataginizi bir baskasina çignetmemeleri, izniniz olmadan yuvaniza hoslanmadiginiz birisini almamalari ve bir ahlaksizlikta bulunmamalaridir. Böyle bir sey yaptiklari takdirde, ALLAH size, onlara ögüt verme, yataklarini ayirma ve onlara hafifçe vurma izni vermistir. Böyle bir sey yapmadiklari sürece, onlarin da sizin üzerinizdeki haklari, güzel bir biçimde nafakalarini ve giyimlerini temin etmenizdir. Onlar sizin nazik yaratilisli yardimcilarinizdir. Siz onlari ALLAH'in birer emaneti olarak aldiniz ve yine ALLAH adina onlarin irz ve namuslarini helâl edindiniz. Kadinlar hakkinda ALLAH'tan korkun (onlarin haklarini gözetin) ve onlara hayri tavsiye edin.
Ey insanlar! Mu'minler kardestirler; hiçbir kimseye (mu'min) kardesinin mali, rizasi olmadan helal olmaz. Sakin benden sonra eski günlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayin. Ben sizin aranizda iki agir-paha biçilmez emanet birakiyorum. Bunlara simsiki sarildiginiz sürece asla sapitmazsiniz: ALLAH'in Kitabi ve benim Ehl-i Beytim. Bunlar havuz basinda benimle bulusuncaya kadar, birbirlerinden asla ayrilmazlar.
Ey insanlar! Rabb'iniz birdir. Babaniz da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarisiniz. Adem ise topraktan yaratilmistir. ALLAH katinda en degerli olaniniz, O'na saygida en üstün olaninizdir. Arab'in Arap olmayana, ALLAH'a gösterecegi saygi disinda, hiçbir üstünlügü yoktur. Unutmayin burada olanlar, olmayanlara da bunlari iletsin.
Ey insanlar! ALLAH her hak sahibine mirastaki payini vermistir. Onun için vârise 1/3'ten fazla vasiyet hakki yoktur. Çocuk kimin döseginde dogmussa ona âittir. Zinâ eden taslanarak öldürülmelidir. Kim babasindan baskasinin oglu oldugunu iddia eder, efendisinden baskasina intisâba kalkarsa; ALLAH'in, meleklerin ve bütün lanet edenlerin laneti onun üzerine olsun. ALLAH böyle kimselerin ne farz, ne de nâfile ibâdetlerini kabul eder. Kölelerinizin haklarina da riayet edin; onlara yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin. Bagislayamayacaginiz bir hata islerlerse elinizden çikarin, ama cezâlandirmayin.
Ey insanlar! Bu anlattiklarimi burada bulunanlar bulunmayanlara da ulastirsin. Çünkü burada bulunamadigi için sözlerimi dinleyemeyen nice kimseler, burada bulunup ta dinleyenlerden daha kavrayisli ve anlayisli olabilir.
Ey insanlar! Yarin beni sizden soracaklar; ne diyeceksiniz?"
Orada bulunan ashâb: "ALLAH'in elçiligini îfâ ettin. Vazifeni yerine getirdin. Bizlere tavsiyelerde bulundun, diye sâhitlik edecegiz." Diye cevap verdiklerinde, ALLAH'in Rasûlü (s.a.a) sehâdet parmagini kaldirdi ve kalabaligin üzerinde gezdirerek üç defa söyle buyurdu:
"ALLAH'im Sâhit ol! ALLAH'im Sâhit ol! ALLAH'im Sahid ol!"
2- Minâ'da Okudugu Hutbe
ALLAH'a hamd u senadan sonra söyle buyurdu:
"Ey insanlar! sözümü dinleyin ve üzerinde düsünerek (onu anlamaya çalisin) bilmiyorum belki bu yilimdan sonra bir daha sizinle burada bulusamam. Sonra devam söyle etti:
"Acaba, hangi günün en degerli gün oldugunu biliyor musunuz?" İnsanlar: "Bugün" diye cevap verdiler. "Peki aylardan hangisi?" diye sorunca yine "bu ay" dediler. "Beldelerden hangisi, en degerli ve en hürmetli beldedir?" diye sordu. Onlar da "bu belde (Mekke)" diye cevap verdiklerinde, söyle buyurdu: "Hiç süphesiz sizin kanlariniz, mallariniz ve namuslariniz birbirinize ayni bu günün, bu ayin ve bu beldenin hürmet ve sayginligi gibidir ve bu Rabbimizi mülakat edeceginiz güne kadar devam edecektir ki o gün amellerinizden sizi hesaba çekecektir. Ey insanlar! Üzerime vazife olani size teblig ettim mi?" "Evet" deyince, "ALLAH'im sen de sahit ol." buyurdu.
Sonra söyle devam etti: "Sunu iyi bilin ki cahiliyet döneminin göstergelerini ve bidatlerini veya o zamandan kalan kan ve mal davalarinin hepsini ayaklarim altina almis bulunuyorum. Kimsenin kimseye takva disinda bir üstünlügü yoktur. Gerekeni size ilettim mi?" "Evet" dediklerinde söyle devam etti.: "ALLAH'im sende sahit ol."
"Sunu bilin ki cahiliyet zamanindan kalan her türlü faizli (borç) kaldirilmistir. Ilk kaldirilan faiz ise (amcam) Abbas b. Abdilmuttalib'in faizidir.
Yine cahiliyet zamanindan kalan bütün kanlarin (kisas hakki) kaldirilmistir; ilk kaldirilan kan ise (amcamin oglu) Haris bin Rabia'nin kanidir. Acaba gerekeni teblig ettim mi?" "Evet" dediler. O zaman "ALLAH'im sen de sahit ol" diye ekledi.
"Bilin ki Seytan sizin bu topraklarinizda tapilmaktan ümidini kesmistir. Ama o (çaresiz) iyi amellerinizi küçümseyip onlarda ihmalkarlik yapmaniza razi olmakla yetinmistir; bilin ki ona itaat etmek, ona ibadet etmektir.
Ey insanlar unutmayin ki Müslüman müslümanin kardesidir gerçekten. Hiçbir Müslüman'a, Müslüman birisinin kani helal olmaz. Hiçbir Müslüman'a, Müslüman'in mali, kendi gönül rizasiyla verdigi hariç, helal olmaz.
Ben, insanlar "Lailahe illALLAH" deyinceye kadar onlarla savasmaya emredildim. Ama bu cümleyi söylediklerinde kanlari ve mallarini benden korumus olurlar; (ALLAH'in) belirledigi bir hak olursa o baska; (kiyamet) hesaplari ise ALLAH'a aittir. "Ey insanlar gerekeni teblig ettim mi?" "Evet" deyince söyle arz ettiler: "ALLAH'im sen de sahid ol!"
"Ey insanlar! Sözümü ezberleyin ki benden sonra ondan yararlanasiniz. Onu kavramaya çalisin ki bu vesileyle benden sonra yücelesiniz.
Aman! Benden sonra kafirler olarak geri dönüp dünya için kiliçla birbirinizin boynunu vurmaya çalismayin!"
Sonra söyle devam ettiler: "Sunu bilin ki ben, sizin aranizda iki sey (emanet) birakiyorum ki eger onlara sarilirsaniz asla dalalete düsmezsiniz; ALLAH'in kitabini ve Ehl-i Beyt'im olan itretimi. Latif ve her seyden haberdar olan (ALLAH), bana haber vermistir ki bu ikisi, (Kevser) havuzu basinda bana varincaya kadar asla birbirinden ayrilmazlar. Unutmayin ki kim bu ikisine sarilirsa kurtulmustur ve kim onlara muhalefet ederse, helak olmustur. Acaba gerekeni teblig ettim mi?" Oradakiler "Evet" deyince, söyle arz ettiler: "ALLAH'im, sen de sahid ol!"
Sonra söyle devam ettiler: "Bilin ki sizden bazi kisiler havuz basinda benim yanima varid olacaklar, ancak taninip benden uzaklastirilacaklar. Ben, "Ya Rabbi, bunlar benim ashabimdirlar!" diyecegim. Cevabimda söyle denilecek: "Ey MUHAMMED, onlar senden sonra yeni seyler icad ettiler ve senin sünnetini degistirdiler. O zaman ben de söyle diyecegim: "Uzak olsunlar, uzak olsunlar!"
3- Mina'daki Hîf Mescidi'nde Okudugu Hutbe
"ALLAH, benim sözlerimi duydugunda (onu iyice) dinleyip onu duymayanlara ulastiranin (yüzünü) nurlandirsin. Ey insanlar, burada olanlar, olmayanlara da ulastirsin; zira nice fikih (idrake layik söz) tasiyan vardir ki, kendisi derinlemesine onu anlamaz. Ve nice fikih tasiyan kimse vardir ki onu kendisinden daha derin düsünen kimseye ulastirir.
Üç sey vardir ki Müslüman bir kimsenin kalbini onlardan hiçbir sey saptirmamalidir: ALLAH iç ameli halis kilmak, Müslümanlarin (hak) imamlarinin hayrini isteyip onlara itaat etmek ve onlarin toplulugundan ayrilmamak. Müslümanlarin imamlarinin daveti bütün Müslümanlari ilgilendirir. Mu'minler birbirleriyle kardestirler ve kan ve irk açisindan esittirler. Baskalarina karsi tek el gibidirler. Onlarin en zayiflarinin bagladigi ahit ve sözlesmeye bile (herkes) sadik kalmalidir."
Ardindan söyle devam ettiler: "Ey insanlar, hiç süphesiz ben sizin aranizda iki agir-paha biçilmez emanet birakiyorum." "Ya ResulALLAH, nedir bu iki agir emanet?" diye sorduklarinda söyle buyurdu: "ALLAH'in kitabi ve benim itretim olan Ehl-i Beyt'im; latif ve her seyden haberdar olan (ALLAH), bana haber verdi ki (Kevser) havzu basinda bana varincaya kadar bu ikisi asla birbirlerinden ayrilmazlar; (isaret parmaklarini birlestirerek) ayni benim su iki isaret parmagim gibi. (Yani her yönleriyle esittirler.) Isaret ve orta parmaklarim gibi demiyorum ki birisi digerinden farkli olmus olsun!"
4- Gadir-i Hum'da Okudugu Hutbe
Hicretin onuncu yilinda, Zilhiccet-il Haram ayinin on sekizinde Resulullah (s.a.a) vedâ haccindan dönerken Gadir-i Hum bölgesinde, Cuhfe ismindeki bir menzilde, Medine, Misir ve Sam (Suriye) yollarinin ayriminda Resul-i Ekrem'e (s.a.a) su ayet nazil oldu:
"Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni teblig et. Eger (bu görevi) yapmayacak olursan, O'nun elçiligini teblig etmemis olursun. ALLAH seni insanlardan koruyacaktir." (Maide, 67)
Bu ayet indikten sonra, Resul-i Ekrem (s.a.a) kervanlara durmalarini ve oracikta bineklerinden inmelerini emretti. Ileridekileri çagirtti, geride kalanlar da gelip yetistiler.
Sonra ashabini, dagilmamalari için oradaki dikenlerin gölgesinde gölgelenmekten alikoydu, agaçlarin dibini de diken, çör-çöpten temizlemelerini buyurduktan sonra halki cemaat namazina davet etti.
Ashap bir diken agacinin dallari üzerine elbiseler atarak Resulullah (s.a.a) için bir gölgelik hazirladilar. O hazret ögle namazini o yakici sicaklikta, o cemaatla birlikte kildiktan sonra, hutbe için ayaga kalkti. ALLAH'a hamd-u senâve insanlara ögüt ve nasihatte bulunduktan sonra söyle buyurdu:
"Yakinda ben (Ilahî) davete icabet edecegim; (dünyadan göçüp gidecegim). Ben de, siz de ALLAH katinda sorumluyuz. O gün siz ALLAH'a ne cevap vereceksiniz?"
Oradakiler hep bir agizdan: "Senin risaletini teblig ettigine, bize nasihat edip hayrimizi istedigine taniklik edecegiz; ALLAH seni hayirla mükafatlandirsin!" diye cevap verdiler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a), "ALLAH'tan baska ilah olmadigina ve MUHAMMED'in onun kulu ve peygamberi olduguna, cennet ve cehennemin hak olduguna sehadet ediyor musunuz? diye sorunca da insanlar, "evet" dediler. "Bütün bunlara taniklik ederiz." Bu defa da, "Benim sesimi duyuyor musunuz?" diye sordu. Buna da "evet" cevabini verdiler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.a) söyle buyurdu:
"Ey insanlar! Ben sizden önce, sizden ayrilacagim ve siz Kevser Havuzu'nun basinda bana geleceksiniz. O öyle bir havuzdur ki, genisligi Busrâ'dan San'â'ya kadardir. O havuzun kenarinda, gökteki yildizlarin sayisinca gümüs kadehler vardir. Ben orada, sizin aranizda emanet biraktigim iki paha biçilmez seyi soracagim. O halde benden sonra o iki seye nasil davranmaniz gerektigine dikkat edin!"
Bu arada halkin içinden biri seslenerek, "Ya Resulullah! O iki paha biçilmez sey nedir?" diye sordu. Resul-i Ekrem (s.a.a) söyle buyurdu:
"Onlardan biri, bir tarafi ALLAH'in elinde ve diger tarafi ise sizin elinizde olan ALLAH'in Kitabi'dir. Ona yapisin; sapmayin ve degistirmeyin; digeri ise, Itretim olan Ehl-i Beytim'dir. Latif ve her seyden haberdar olan (ALLAH), bu ikisinin (Kevser) Havuzu'nun basinda bana ulasincaya kadar birbirinden ayrilmayacagini bildirdi. Ben ALLAH'tan bunu istedim. O halde, o ikisinden öne de geçmeyin, arkaya da kalmayin; yoksa helak olursunuz. Onlara bir sey ögretmeye kalkismayin; çünkü onlar sizden daha bilgilidirler."
Sonra söyle devam etti:
"Benim müminlere kendi nefislerinden daha evla ve üstün oldugumu (onlar üzerinde tasarruf ve yetki sahibi oldugumu) bilmiyor musunuz?"
Halk "Evet, ya Resulullah biliyoruz!" diyince söyle buyurdu:
"Benim her mümine kendi nefsinden daha evla oldugumu bilmiyor musunuz?" Halk yine "evet, biliyoruz ya Resulullah!" dediler.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) Ali'nin elinden tutarak koltugunun altindaki beyazlik görününceye kadar kaldirip söyle buyurdu:
"Ey insanlar! ALLAH benim mevlamdir, ben de sizin mevlaniz-efendinizim. O halde ben kimin mevlasi isem, bu Ali de onun mevlasidir."ALLAH'im! Onu seveni sev, ona düsman olana düsman ol. Ona yardim edene yardim et, onu yalniz birakani yalniz birak. Ona muhabbet edene muhabbet et, ona bugz edene bugz et."Sonra söyle buyurdu: "ALLAH'im sen de sahid ol"
Ravi der ki, daha bu ikisi (Resulullah ve Ali) birbirinden ayrilmamisti ki su ayet nazil oldu: "Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladim ve size din olarak ISLAM'i seçip-begendim." (Mâide/3)
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) söyle buyurdu: "Dini mükemmellestiren, nimetleri tamamlayan, benim risaletimden ve Ali'nin velayetinden hosnut olan ALLAH en yücedir."
Yakubi kendi Tarih'inde Medine'de nazil olan ayetlerden bahsederken söyle yazar: Resulullah'a (s.a.a) nazil olan en son ayet "Bugün size dininizi kemale erdirdim" ayetidir. Bu rivayet sahihtir. Bu ayet, Resulullah (s.a.a) Gadir-i Hum'da Ali b. Ebi Talib'in velayet ve hilafetini açikça herkese duyurduktan sonra nazil oldu.
Bu törenin ardindan Ömer b. Hattab Hz. Ali'yi görerek söyle dedi: "Ey Ebu Talib oglu, ne mutlu sana! Erkek ve kadin her mu'minin velisi-efendisi oldun."
Baska bir rivayette ise söyle geçer: Ömer b. Hattab Hz. Ali'ye "Ne mutlu sana ey Ebu Talib'in oglu!" dedi.
VEDA HUTBELERİ
Bu unvan bir çok kimseyi sasirtabilir belki; zira çogu insanimiz simdiye kadar "Vedâ Hutbeleri" degil, "Vedâ Hutbesi" ismini duymustur. Halbuki asagida metinlerini verecegimiz üzere, ALLAH Resulü (s.a.a) "Vedâ Hacci"nda bir yerde ve sadece bir hutbe degil, birkaç yerde ve birkaç hutbe okumustur. ALLAH Resulü'nün Veda haccinda, Arafat'ta, Mina'da, "Minada'ki "Hif" mescidinde, ve "Gadir-i Hum" denen yerde hutbe okudugu elimize ulasan rivayetler arasinda. Ancak bu hutbelerin çogunun içerigi birbirine yakin oldugu için, bazilari bunlarin tek hutbe oldugunu, ancak ravilerin bunlari naklederken okunan yerin ve bazi bölümlerin naklinde hata yaptiklari için bu degisikligin ortaya çiktigini söylemektedirler.
Bizce ALLAH Resulü, çesitli yerlerde çesitli hutbeler de okumus olabilir, ama önemli oldugu için bu hutbelerde benzer konulari, degisik sekillerde ve bazi ilavelerle de buyurmus olabilir. Nitekim her ayri hutbede bazi ilavelerin bulundugunu açikça görmekteyiz. Ayrica bu hutbeleri nakleden bazi rivayetlerin sonunda yer alan, "ALLAH Resulü bu hutbenin benzerini yine okudu ve benzer cümleleri yine tekrarladi." Ilavesi de bizim bu görüsümüzü te'yid etmektedir.
Burada bilinmesi gereken husus sudur ki nakledilen bu yerlerin hepsi kesin olmasa dahi, veda haccinda iki yerde hutbe okundugunda hiçbir süphe yoktur. Bunlardan birisi Hac zamani (Arafat, Mina veya Hîf mescidinde), digeri ise Hac amelleri sona erip Mekke'den ayrildiklari bir sirada, Mekke yakinlarinda yollarin birbirinden ayrildigi nokta olan "Gadir-i Hum" mevkiinde okunmustur.
Biz burada Bu hutbeleri sirasiyla, sizlere nakledecegiz. Tabi bu arada özellikle Ehl-i Beyt'ten nakledilen kaynaklari dikkate almakla birlikte, Sünni kaynaklarda nakledilenlere deginmegi de ihmal etmeyecegiz. InsaALLAH yeri geldiginde göreceginiz gibi bugün "Veda Hutbesi" diye meshur olan hutbe, hatta bir çok Sünni kaynaga göre bile eksiktir.
Bu hutbelerde en çok dikkati çeken husus, ALLAH Resulü'nün, ister hac sirasinda, ister Gadir-i Hum'da, isterse Medine dönüsünde okudugu bütün hutbelerde, Ehl-i Beyt'ini ümmete hatirlatip Kur'an-i Kerim'in yani sira Ehl-i Beyti'ni de ümmete agir ve paha biçilmez bir emanet olarak biraktigini ve onlara sarildiklari müddetçe asla dalalete düsmeyeceklerini ve bu ikisinin kiyamete kadar birbirinden asla ayrilmayacaklarini vurgulamasidir.
Gerçi bazi Sünni kaynaklarda bu hutbelerin bazisinda Ehl-i Beyt yerine "Sünnet" kelimesi zikredildigi görülmektedir. Ancak, evvela; Ehl-i Beyt kelimesinin zikredildigi rivayetler daha çogunluktadir; saniyen sünnet kelimesini nakleden rivayetler, Kütüb-i Sütte'nin hiçbirisinde nakledilmemistir; sadece imam Malik'in El-Muvatta'sinda senetsiz olarak zikredilmistir. Oysa Ehl-i Beyt'i zikreden hadisler, Kütüb-i Sitte'den Sahih-i Muslim, Sünen-i Tirmizi, Müsned-i Ahmed b. Hanbel'de, ve Müstedrek-üs Sahihayn, Hasais-i Nesai, Sünen-i Beyhakî, Sünen-i Darimî, Kenz-ül Ummâl, Üsd-ül Gâbe, Dürr-ül Mensur, Müskil-ül Âsâr, Tarih-i Bagdad, Taberânî, Tefsir-i Fahr-i Râzî, Mecme-üz Zevâid, Feyz-ül Kadir, Tahzib-ül Âsâr, Hilyet-ül Evliyâ, Sevâik-ül Muhrika, gibi onlarca meshur kaynakta, çesitli senetlerle nakledilmistir ki bunlarin sayisini Ibn-i Hacer-i Mekki yirmi küsür olarak zikretmektedir. Bu da bu hadisin mutevatir oldugunu açik bir sekilde ortaya koymaktadir.
Salisen; sünnet kelimesini zikreden rivayetlerin dogrulugunu kabul etsek dahi, bunun öbür rivayetlerle hiçbir çeliskisi yoktur; hatta birbirini tamamlar niteliktedir. Adeta ALLAH Resulü, sahih ISLAM'i ögrenmek için Kur'an ve Sünnet'i kaynak olarak gösterdikten sonra, bunun, yani Kur'an'in sahih tefsirini ve Resulullah'in sahih sünnetini ögrenmenin en güvenilir kanalinin Ehl-i Beyt'i oldugunu ümmete ögütlemektedir. Nitekim Ehl-i Beyt'i devreden çikararak, Kur'an'i ve Sünnet'i ögrenmege çalisanlarin, düstükleri çeliskileri, hem tarih sayfalarinda, hem de günümüzde müsahede etmekteyiz. Ümit ediyoruz ki Müslüman kardeslerimiz, bir an evvel bu gafletten uyanip asirlar boyu unuttuklari ve ya unutturulduklari Ehl-i Beyt gibi tertemiz ve saibesiz hazineyi yeniden kesfeder ve Resulullah'in müekket tavsiyelerine ragmen Kur'an'dan ayirdiklari bu emanete yeniden sahip çikip Resulullah'in sadece kuru bir "sevgi" degil, onlara "sarilmayi" ve böylece yanlislardan korunmayi istedigini bilmeleridir artik.
Hatirlatmamiz gereken bir diger husus ise sudur ki ALLAH Resulü'nün "Gadir-i Hum"da okudugu hutbe Ehl-i Beyt'ten gelen hadislerde çok daha genis bir sekilde nakledilmistir. Ancak biz, bu uzun metnin yerine Sünni kardeslerimizle ayni seyleri paylasmak için Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet rivayetlerinde müstereken nakledilen bölümleri almayi tercih ettik ve kimseye itiraz yeri birakmamak için de her bölümün kaynagini dipnotta ayrintili bir sekilde zikrettik.
Şunu da hatirlatmamiz gerekir ki bu hutbenin bütün bölümleri bütün Sünni kaynaklarda nakledilmemistir ve dikkat edeceginiz gibi biz çesitli Sünni kaynaklarda nakledilen bölümleri bir araya getirerek verecegiz. Ancak hutbenin bir bölümü var ki (Ehli Beyt mektebine göre bu, hutbenin en önemli bölümüdür ve hutbenin okunmasindaki asil amaç da zaten o mesaji vermek içindi) bu bölüm çesitli Sünni kaynaklarda mütevatiren nakledilmistir ki Merhum Allame Emini "El-Gadir" isimli 11 ciltlik saheserinde bu hadisi, 110 sahabiden, seksen küsür tabiiden, 350'yi askin Sünni kaynaga dayandirarak nakletmektedir. Isteyen kardeslerimiz, o essiz eserin birinci cildine müracaat ederek bunlari en ince ayrintilarina kadar görüp inceleyebilir. O bölüm su cümlelerden ibarettir: "Ey insanlar! ALLAH benim mevlamdir, ben de sizin mevlaniz-efendinizim. O halde ben kimin mevlasi isem, bu Ali de onun mevlasidir." "ALLAH'im! Onu seveni sev, ona düsman olana düsman ol. Ona yardim edene yardim et, onu yalniz birakani yalniz birak..."
Ehl-i Beyt mektebine tabi olanlar, çesitli karinelere ve delillere dayanarak buradaki "Mevlâ" kelimesinin, Resulullah gibi mu'minler üzerinde her türlü tasarruf hakkina sahip olan veli-yönetici anlamina geldigini, dolayisiyla bu nasla Resulullah'tan sonra böyle bir yetkinin Hz. Ali'ye verilip imamet ve hilafete atandigi görüsündedirler. Ehl-i Sünnet ise, buradaki "Mevla" kelimesinin dost anlaminda kullanildigi görüsündedirler. Ancak biraz öncede belirttigimiz gibi, Ehl-i Beyt mektebi taraftarlari çesitli karine ve delillere dayanarak bunun dogru olamayacagini yerinde açiklamislardir. Fakat burada bizim amacimiz bu konuyu genis bir sekilde açiklamak olmadigi için, genis bilgi sahibi olmak ve bu itirazlari ve genis cevaplarini ögrenmek isteyen kardeslerimizi akaid kitaplarina, özellikle biraz önce ismini verdigimiz "El-Gadir" kitabinin birinci cildine müracaat etmelerini tavsiye ediyoruz.
Simdi bu hutbelerin metnini sizlere sunmaya çalisacagiz. Hak Teala geregince amel etmegi hepimize nasip buyursun.
1- Arafat'ta Okudugu Hutbe
"Hamd ALLAH'a mahsustur. O'na hamd eder, O'ndan yardim ve bagislanma diler, O'na tevbe ederiz. Nefislerimizin serrinden ve kötü amellerimizden O'na siginiriz. (Yaptigi amellerinden dolayi) ALLAH'in hidayet ettigi birisini kimse saptiramaz ve (hak ettigi için) ALLAH'in saptirdigi birisini kimse hidayet edemez. Sahadet ederim ki ALLAH'tan baska bir Ilah yoktur; tektir ve seriki yoktur. Ve sehadet ederim ki MUHAMMED O'nun kulu ve Resulü'dür. Ey ALLAH'in kullari, size ALLAH'tan korkmayi ve ona itaat etmeyi tavsiye ediyorum. Hayirli olanla baslamayi ALLAH'tan diliyorum.
Ey insanlar! Sözümü iyi dinleyiniz; sizlere bazi açiklamalarda bulunacagim. Bilmiyorum; belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha bulusamayacagim. Insanlar! Bu gününüz, bu ayiniz, bu sehriniz Mekke nasil kutsal ve saygin ise, Rabb'inize kavusana dek, canlariniz, mallariniz ve namuslariniz da öyle saygindir; (her tür tecavüzden korunmasi gerekir). Yarin Rabbinize kavusacaksiniz ve O sizleri yaptiginiz her hal ve hareketten sorguya çekecektir. Kimin yaninda bir emanet varsa onu sahibine iade etsin.
Ey insanlar! Artik faiz ve tefeciligin kaldirilmistir. Bu durumda sadece sermayenizi alabilirsiniz. Ne zulmediniz, ne de zulme ugrayiniz. ALLAH'in hükmü geregi faiz ve tefecilik yasaktir. Kaldirdigim ilk faiz ise (amcam) Abbas b. Abdilmuttalib'in faizidir. O devirde güdülen bütün kan davalari da kaldirilmistir. Kaldirdigim ilk kan davasi da (amcam-oglu) Rabîa'nin oglu Amir b. Hars b. Abdilmuttalib'in kan davasidir. Ka'beye hizmet etmek ve hacilara su dagitmak disinda, câhiliyye döneminden kalma bütün adetler kaldirilmistir. Kasten adam öldürmenin cezasi kisastir. Kasta benzer biçimde; tas ve sopayla adam öldüren ise 100 deve diyet vermelidir. Bundan fazlasini talep etmek câhiliyye adeti sayilir.
Ey insanlar! Seytan, bu topraklarinizda, kendisine tapilacagindan umudunu yitirmis durumdadir. Ancak bunun disinda, önemsemediginiz bir takim amellerinizde ona uymaniza razi olmustur.
Ey insanlar! Haram aylari ertelemek ancak küfrü artirir. Bununla kâfirler büsbütün sapikliga düserler. ALLAH'in haram kildigi aylarin sayisini denklestirmek için, erteledikleri o ayi bir yil helal, bir yil haram sayarlardi. Zaman, göklerin ve yerin yaratildigi günkü gibi dönmektedir. Gerçekten ALLAH katinda (kamerî) aylarin sayisi, ALLAH indine, gökleri ve yeri yarattigi gün, ALLAH'in kitabinda 12 ay olarak belirlenmistir. Bunlarin dördü haram aylardir: üçü pespese gelir ki Zilka'de, Zilhicce ve Muharrem'dir; birisi ise Cemaziyelevvel ve Sa'ban'in arasinda yer alan Recep'tir.
Ey insanlar! Sizin kadinlariniz üzerinde haklariniz oldugu gibi, onlarin da sizin üzerinizde haklari vardir: Sizin onlar üzerindeki haklariniz, yataginizi bir baskasina çignetmemeleri, izniniz olmadan yuvaniza hoslanmadiginiz birisini almamalari ve bir ahlaksizlikta bulunmamalaridir. Böyle bir sey yaptiklari takdirde, ALLAH size, onlara ögüt verme, yataklarini ayirma ve onlara hafifçe vurma izni vermistir. Böyle bir sey yapmadiklari sürece, onlarin da sizin üzerinizdeki haklari, güzel bir biçimde nafakalarini ve giyimlerini temin etmenizdir. Onlar sizin nazik yaratilisli yardimcilarinizdir. Siz onlari ALLAH'in birer emaneti olarak aldiniz ve yine ALLAH adina onlarin irz ve namuslarini helâl edindiniz. Kadinlar hakkinda ALLAH'tan korkun (onlarin haklarini gözetin) ve onlara hayri tavsiye edin.
Ey insanlar! Mu'minler kardestirler; hiçbir kimseye (mu'min) kardesinin mali, rizasi olmadan helal olmaz. Sakin benden sonra eski günlere dönüp de birbirinizin boynunu vurmayin. Ben sizin aranizda iki agir-paha biçilmez emanet birakiyorum. Bunlara simsiki sarildiginiz sürece asla sapitmazsiniz: ALLAH'in Kitabi ve benim Ehl-i Beytim. Bunlar havuz basinda benimle bulusuncaya kadar, birbirlerinden asla ayrilmazlar.
Ey insanlar! Rabb'iniz birdir. Babaniz da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarisiniz. Adem ise topraktan yaratilmistir. ALLAH katinda en degerli olaniniz, O'na saygida en üstün olaninizdir. Arab'in Arap olmayana, ALLAH'a gösterecegi saygi disinda, hiçbir üstünlügü yoktur. Unutmayin burada olanlar, olmayanlara da bunlari iletsin.
Ey insanlar! ALLAH her hak sahibine mirastaki payini vermistir. Onun için vârise 1/3'ten fazla vasiyet hakki yoktur. Çocuk kimin döseginde dogmussa ona âittir. Zinâ eden taslanarak öldürülmelidir. Kim babasindan baskasinin oglu oldugunu iddia eder, efendisinden baskasina intisâba kalkarsa; ALLAH'in, meleklerin ve bütün lanet edenlerin laneti onun üzerine olsun. ALLAH böyle kimselerin ne farz, ne de nâfile ibâdetlerini kabul eder. Kölelerinizin haklarina da riayet edin; onlara yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin. Bagislayamayacaginiz bir hata islerlerse elinizden çikarin, ama cezâlandirmayin.
Ey insanlar! Bu anlattiklarimi burada bulunanlar bulunmayanlara da ulastirsin. Çünkü burada bulunamadigi için sözlerimi dinleyemeyen nice kimseler, burada bulunup ta dinleyenlerden daha kavrayisli ve anlayisli olabilir.
Ey insanlar! Yarin beni sizden soracaklar; ne diyeceksiniz?"
Orada bulunan ashâb: "ALLAH'in elçiligini îfâ ettin. Vazifeni yerine getirdin. Bizlere tavsiyelerde bulundun, diye sâhitlik edecegiz." Diye cevap verdiklerinde, ALLAH'in Rasûlü (s.a.a) sehâdet parmagini kaldirdi ve kalabaligin üzerinde gezdirerek üç defa söyle buyurdu:
"ALLAH'im Sâhit ol! ALLAH'im Sâhit ol! ALLAH'im Sahid ol!"
2- Minâ'da Okudugu Hutbe
ALLAH'a hamd u senadan sonra söyle buyurdu:
"Ey insanlar! sözümü dinleyin ve üzerinde düsünerek (onu anlamaya çalisin) bilmiyorum belki bu yilimdan sonra bir daha sizinle burada bulusamam. Sonra devam söyle etti:
"Acaba, hangi günün en degerli gün oldugunu biliyor musunuz?" İnsanlar: "Bugün" diye cevap verdiler. "Peki aylardan hangisi?" diye sorunca yine "bu ay" dediler. "Beldelerden hangisi, en degerli ve en hürmetli beldedir?" diye sordu. Onlar da "bu belde (Mekke)" diye cevap verdiklerinde, söyle buyurdu: "Hiç süphesiz sizin kanlariniz, mallariniz ve namuslariniz birbirinize ayni bu günün, bu ayin ve bu beldenin hürmet ve sayginligi gibidir ve bu Rabbimizi mülakat edeceginiz güne kadar devam edecektir ki o gün amellerinizden sizi hesaba çekecektir. Ey insanlar! Üzerime vazife olani size teblig ettim mi?" "Evet" deyince, "ALLAH'im sen de sahit ol." buyurdu.
Sonra söyle devam etti: "Sunu iyi bilin ki cahiliyet döneminin göstergelerini ve bidatlerini veya o zamandan kalan kan ve mal davalarinin hepsini ayaklarim altina almis bulunuyorum. Kimsenin kimseye takva disinda bir üstünlügü yoktur. Gerekeni size ilettim mi?" "Evet" dediklerinde söyle devam etti.: "ALLAH'im sende sahit ol."
"Sunu bilin ki cahiliyet zamanindan kalan her türlü faizli (borç) kaldirilmistir. Ilk kaldirilan faiz ise (amcam) Abbas b. Abdilmuttalib'in faizidir.
Yine cahiliyet zamanindan kalan bütün kanlarin (kisas hakki) kaldirilmistir; ilk kaldirilan kan ise (amcamin oglu) Haris bin Rabia'nin kanidir. Acaba gerekeni teblig ettim mi?" "Evet" dediler. O zaman "ALLAH'im sen de sahit ol" diye ekledi.
"Bilin ki Seytan sizin bu topraklarinizda tapilmaktan ümidini kesmistir. Ama o (çaresiz) iyi amellerinizi küçümseyip onlarda ihmalkarlik yapmaniza razi olmakla yetinmistir; bilin ki ona itaat etmek, ona ibadet etmektir.
Ey insanlar unutmayin ki Müslüman müslümanin kardesidir gerçekten. Hiçbir Müslüman'a, Müslüman birisinin kani helal olmaz. Hiçbir Müslüman'a, Müslüman'in mali, kendi gönül rizasiyla verdigi hariç, helal olmaz.
Ben, insanlar "Lailahe illALLAH" deyinceye kadar onlarla savasmaya emredildim. Ama bu cümleyi söylediklerinde kanlari ve mallarini benden korumus olurlar; (ALLAH'in) belirledigi bir hak olursa o baska; (kiyamet) hesaplari ise ALLAH'a aittir. "Ey insanlar gerekeni teblig ettim mi?" "Evet" deyince söyle arz ettiler: "ALLAH'im sen de sahid ol!"
"Ey insanlar! Sözümü ezberleyin ki benden sonra ondan yararlanasiniz. Onu kavramaya çalisin ki bu vesileyle benden sonra yücelesiniz.
Aman! Benden sonra kafirler olarak geri dönüp dünya için kiliçla birbirinizin boynunu vurmaya çalismayin!"
Sonra söyle devam ettiler: "Sunu bilin ki ben, sizin aranizda iki sey (emanet) birakiyorum ki eger onlara sarilirsaniz asla dalalete düsmezsiniz; ALLAH'in kitabini ve Ehl-i Beyt'im olan itretimi. Latif ve her seyden haberdar olan (ALLAH), bana haber vermistir ki bu ikisi, (Kevser) havuzu basinda bana varincaya kadar asla birbirinden ayrilmazlar. Unutmayin ki kim bu ikisine sarilirsa kurtulmustur ve kim onlara muhalefet ederse, helak olmustur. Acaba gerekeni teblig ettim mi?" Oradakiler "Evet" deyince, söyle arz ettiler: "ALLAH'im, sen de sahid ol!"
Sonra söyle devam ettiler: "Bilin ki sizden bazi kisiler havuz basinda benim yanima varid olacaklar, ancak taninip benden uzaklastirilacaklar. Ben, "Ya Rabbi, bunlar benim ashabimdirlar!" diyecegim. Cevabimda söyle denilecek: "Ey MUHAMMED, onlar senden sonra yeni seyler icad ettiler ve senin sünnetini degistirdiler. O zaman ben de söyle diyecegim: "Uzak olsunlar, uzak olsunlar!"
3- Mina'daki Hîf Mescidi'nde Okudugu Hutbe
"ALLAH, benim sözlerimi duydugunda (onu iyice) dinleyip onu duymayanlara ulastiranin (yüzünü) nurlandirsin. Ey insanlar, burada olanlar, olmayanlara da ulastirsin; zira nice fikih (idrake layik söz) tasiyan vardir ki, kendisi derinlemesine onu anlamaz. Ve nice fikih tasiyan kimse vardir ki onu kendisinden daha derin düsünen kimseye ulastirir.
Üç sey vardir ki Müslüman bir kimsenin kalbini onlardan hiçbir sey saptirmamalidir: ALLAH iç ameli halis kilmak, Müslümanlarin (hak) imamlarinin hayrini isteyip onlara itaat etmek ve onlarin toplulugundan ayrilmamak. Müslümanlarin imamlarinin daveti bütün Müslümanlari ilgilendirir. Mu'minler birbirleriyle kardestirler ve kan ve irk açisindan esittirler. Baskalarina karsi tek el gibidirler. Onlarin en zayiflarinin bagladigi ahit ve sözlesmeye bile (herkes) sadik kalmalidir."
Ardindan söyle devam ettiler: "Ey insanlar, hiç süphesiz ben sizin aranizda iki agir-paha biçilmez emanet birakiyorum." "Ya ResulALLAH, nedir bu iki agir emanet?" diye sorduklarinda söyle buyurdu: "ALLAH'in kitabi ve benim itretim olan Ehl-i Beyt'im; latif ve her seyden haberdar olan (ALLAH), bana haber verdi ki (Kevser) havzu basinda bana varincaya kadar bu ikisi asla birbirlerinden ayrilmazlar; (isaret parmaklarini birlestirerek) ayni benim su iki isaret parmagim gibi. (Yani her yönleriyle esittirler.) Isaret ve orta parmaklarim gibi demiyorum ki birisi digerinden farkli olmus olsun!"
4- Gadir-i Hum'da Okudugu Hutbe
Hicretin onuncu yilinda, Zilhiccet-il Haram ayinin on sekizinde Resulullah (s.a.a) vedâ haccindan dönerken Gadir-i Hum bölgesinde, Cuhfe ismindeki bir menzilde, Medine, Misir ve Sam (Suriye) yollarinin ayriminda Resul-i Ekrem'e (s.a.a) su ayet nazil oldu:
"Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni teblig et. Eger (bu görevi) yapmayacak olursan, O'nun elçiligini teblig etmemis olursun. ALLAH seni insanlardan koruyacaktir." (Maide, 67)
Bu ayet indikten sonra, Resul-i Ekrem (s.a.a) kervanlara durmalarini ve oracikta bineklerinden inmelerini emretti. Ileridekileri çagirtti, geride kalanlar da gelip yetistiler.
Sonra ashabini, dagilmamalari için oradaki dikenlerin gölgesinde gölgelenmekten alikoydu, agaçlarin dibini de diken, çör-çöpten temizlemelerini buyurduktan sonra halki cemaat namazina davet etti.
Ashap bir diken agacinin dallari üzerine elbiseler atarak Resulullah (s.a.a) için bir gölgelik hazirladilar. O hazret ögle namazini o yakici sicaklikta, o cemaatla birlikte kildiktan sonra, hutbe için ayaga kalkti. ALLAH'a hamd-u senâve insanlara ögüt ve nasihatte bulunduktan sonra söyle buyurdu:
"Yakinda ben (Ilahî) davete icabet edecegim; (dünyadan göçüp gidecegim). Ben de, siz de ALLAH katinda sorumluyuz. O gün siz ALLAH'a ne cevap vereceksiniz?"
Oradakiler hep bir agizdan: "Senin risaletini teblig ettigine, bize nasihat edip hayrimizi istedigine taniklik edecegiz; ALLAH seni hayirla mükafatlandirsin!" diye cevap verdiler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a), "ALLAH'tan baska ilah olmadigina ve MUHAMMED'in onun kulu ve peygamberi olduguna, cennet ve cehennemin hak olduguna sehadet ediyor musunuz? diye sorunca da insanlar, "evet" dediler. "Bütün bunlara taniklik ederiz." Bu defa da, "Benim sesimi duyuyor musunuz?" diye sordu. Buna da "evet" cevabini verdiler. Bunun üzerine Resul-i Ekrem (s.a.a) söyle buyurdu:
"Ey insanlar! Ben sizden önce, sizden ayrilacagim ve siz Kevser Havuzu'nun basinda bana geleceksiniz. O öyle bir havuzdur ki, genisligi Busrâ'dan San'â'ya kadardir. O havuzun kenarinda, gökteki yildizlarin sayisinca gümüs kadehler vardir. Ben orada, sizin aranizda emanet biraktigim iki paha biçilmez seyi soracagim. O halde benden sonra o iki seye nasil davranmaniz gerektigine dikkat edin!"
Bu arada halkin içinden biri seslenerek, "Ya Resulullah! O iki paha biçilmez sey nedir?" diye sordu. Resul-i Ekrem (s.a.a) söyle buyurdu:
"Onlardan biri, bir tarafi ALLAH'in elinde ve diger tarafi ise sizin elinizde olan ALLAH'in Kitabi'dir. Ona yapisin; sapmayin ve degistirmeyin; digeri ise, Itretim olan Ehl-i Beytim'dir. Latif ve her seyden haberdar olan (ALLAH), bu ikisinin (Kevser) Havuzu'nun basinda bana ulasincaya kadar birbirinden ayrilmayacagini bildirdi. Ben ALLAH'tan bunu istedim. O halde, o ikisinden öne de geçmeyin, arkaya da kalmayin; yoksa helak olursunuz. Onlara bir sey ögretmeye kalkismayin; çünkü onlar sizden daha bilgilidirler."
Sonra söyle devam etti:
"Benim müminlere kendi nefislerinden daha evla ve üstün oldugumu (onlar üzerinde tasarruf ve yetki sahibi oldugumu) bilmiyor musunuz?"
Halk "Evet, ya Resulullah biliyoruz!" diyince söyle buyurdu:
"Benim her mümine kendi nefsinden daha evla oldugumu bilmiyor musunuz?" Halk yine "evet, biliyoruz ya Resulullah!" dediler.
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) Ali'nin elinden tutarak koltugunun altindaki beyazlik görününceye kadar kaldirip söyle buyurdu:
"Ey insanlar! ALLAH benim mevlamdir, ben de sizin mevlaniz-efendinizim. O halde ben kimin mevlasi isem, bu Ali de onun mevlasidir."ALLAH'im! Onu seveni sev, ona düsman olana düsman ol. Ona yardim edene yardim et, onu yalniz birakani yalniz birak. Ona muhabbet edene muhabbet et, ona bugz edene bugz et."Sonra söyle buyurdu: "ALLAH'im sen de sahid ol"
Ravi der ki, daha bu ikisi (Resulullah ve Ali) birbirinden ayrilmamisti ki su ayet nazil oldu: "Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladim ve size din olarak ISLAM'i seçip-begendim." (Mâide/3)
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) söyle buyurdu: "Dini mükemmellestiren, nimetleri tamamlayan, benim risaletimden ve Ali'nin velayetinden hosnut olan ALLAH en yücedir."
Yakubi kendi Tarih'inde Medine'de nazil olan ayetlerden bahsederken söyle yazar: Resulullah'a (s.a.a) nazil olan en son ayet "Bugün size dininizi kemale erdirdim" ayetidir. Bu rivayet sahihtir. Bu ayet, Resulullah (s.a.a) Gadir-i Hum'da Ali b. Ebi Talib'in velayet ve hilafetini açikça herkese duyurduktan sonra nazil oldu.
Bu törenin ardindan Ömer b. Hattab Hz. Ali'yi görerek söyle dedi: "Ey Ebu Talib oglu, ne mutlu sana! Erkek ve kadin her mu'minin velisi-efendisi oldun."
Baska bir rivayette ise söyle geçer: Ömer b. Hattab Hz. Ali'ye "Ne mutlu sana ey Ebu Talib'in oglu!" dedi.
Yorum