Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #46
    Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

    21- Resulullah (s.a.a)'in Ağlaması

    Resulullah (s.a.a) bir gece zevcesi Ümmü Seleme'nin evinde idi. Gece yarısı uykudan kalkıp evin karanlık bir köşesinde dua ve ağlamakla (ALLAH'a yalvarıp yakarmakla) meşgul oldu. Ümmü Seleme, Resulullah (s.a.a)'ı yatağında görmeyince kalkıp onu aramaya koyuldu. Bir de baktı ki Resulullah (s.a.a) evin karanlık bir köşesinde durup ellerini göğe kaldırmış, ağlayarak ALLAH'a şöyle yalvarıp yakarıyor:

    "ALLAH'ım! Bağışladığın nimetleri benden esirgeme. Beni, düşmanların bana gülme vesilesi kılma, kıskançları bana musallat etme.
    ALLAH'ım! Beni kurtardığın kötülük ve çirkinliklere geri çevirme.
    ALLAH'ım! Beni hiçbir zaman ve hiçbir an kendi başıma bırakma; kendin beni her şeyden ve her afetten (beladan) koru."


    Ümmü Seleme Resulullah (s.a.a)'in bu durumunu görünce ağlayarak kendi yerine döndü. Resulullah (s.a.a) Ümmü Seleme'nin ağlama sesini duyunca, ona doğru gidip ağlamasının sebebini sordu.
    Ümmü Seleme şöyle dedi:

    "Ya Resulellah! Senin ağlaman beni ağlattı. Sen neden ağlıyorsun? Siz ALLAH katında olan onca büyük makam ve yakınlığınıza rağmen ALLAH'tan böyle korkuyorsunuz, ALLAH'tan bir an bile sizi kendi başınıza bırakmamasını istiyorsunuz, o halde vay bizim halimize!"

    Resulullah (s.a.a) onun sözüne karşılık şöyle buyurdular:
    "Nasıl korkmayayım, nasıl ağlamayayım, nasıl kendi akıbetimden korkmayayım, nasıl kendi makam ve mevkime güveneyim! Oysa ki ALLAH Teala, Hz. Yunus'u bir an kendi haline bıraktı ve onun başına gelmemesi gereken şey geldi!"
    _________________
    [1] - Bihar'ul-Envar, c. 47, s. 374

    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

    Yorum


      #47
      Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

      22- Âmanın Yanında Hicabı Korumak!

      Ümmü Seleme şöyle diyor:

      Peygamber (s.a.a)'in huzurunda idik. Meymune isminde olan hanımlarından birisi de orada idi. Bu esnada âma (kör) olan İbn-i Ümmü Mektum Resulullah'ın huzuruna geldi. Resulullah (s.a.a) bana ve Meymune'ye: "İbn-i Ümmü Mektum'un karşısında hicabınızı (kendinizi) koruyun."

      "Ya Resulellah, o âma değil midir, hicaplı olmamızın ne anlamı vardır?" dediğimizde de şöyle buyurdular:

      "Siz de mi körsünüz? Siz onu görmüyor musunuz?" [1]
      _________________
      [1] - Bihar'ul Envar,c.104,s. 37

      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

      Yorum


        #48
        Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

        23- Kötü Ahlaklılık Kabir Azabına Sebep Olur

        İmam Sadık (a.s) şöyle buyuruyor:
        "Sa'd bin Muaz'ın ölüm haberini Resulullah (s.a.a)'e verdiklerinde, Hazret kalkıp ashabıyla birlikte onun evine gittiler. Resulullah'ın emri ile Sa'd'a gusül verdiler. Gusül ve kefenleme işleminden sonra onu bir tabuta bırakıp defnetmek için kabristana götürdüler.

        Cenazeyi teşyi ederken Resulullah (s.a.a) yalın ayak ve abasız hareket ediyordu, kabrin yakınına ulaşana dek bazen tabutun sağ, bazen de sol tarafını tutuyordu. Resulullah (s.a.a)'in bizzat kendisi kabrin içine girip cenazeyi kabre bıraktı; taş, tuğla ve diğer şeylerin getirilmesini emretti. Daha sonra mübarek elleriyle cenazenin üzerini kapatıp onun üzerine toprak döktüler.

        Bu esnada Sa'd'ın annesi kabrin kenarına gelerek şöyle dedi: "Ey Sa'd ! Cennet sana kutlu olsun."

        Resulullah (s.a.a) bu sözü ondan duyar duymaz şöyle buyurdular: "Ey Sa'd'ın annesi !Sus! ALLAH adına bu kadar kesin ve yakin ile konuşma. Şimdi Sa'd kabir azabına duçar olmuştur ve bundan dolayı eziyet görür."

        Daha sonra kabristandan geri döndüler. Hz. Peygamber'le birlikte olan halk şöyle dediler: "Ya Resulellah ! Sa'd için yaptığın işleri şimdiye kadar hiç kimse hakkında yapmamışsınız. Ayak yalın, abasız onun cenazesini teşyi ettiniz; tabutun bazen sağ bazen de sol tarafından tutuyordunuz !"

        Resulullah (s.a.a) onların cevabında şöyle buyurdular:
        "Melekler de abasız ve ayakkabısız idiler; ben de onlara uydum, elim Cebrail'in elinde olduğundan dolayı o tabutun neresinden tutuyorduysa ben de o tarafından tutuyordum."

        Halk bu sözleri duyunca şöyle dediler:
        "Ya Resulellah ! Sa'dın cenazesine namaz kıldınız, mübarek ellerinizle onu kabre bıraktınız, kabri kendi elinizle düzelttiniz, yine de kabir Sa'd'ı sıktı mı diyorsunuz?"

        Resulullah (s.a.a) cevaben: "Evet, kabir azabına duçar oldu. Çünkü o, evinde kötü ahlaklı idi, kabir azabı bundan dolayı idi." [1]
        _________________
        [1] - Bihar'ul-Envar,c.6,s.220

        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

        Yorum


          #49
          Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

          24- Bereketli On Dirhem

          Hz. Ali (a.s), Hz. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) tarafından O'na bir gömlek almak için çarşıya gitmekle görevlendi. Hz. Ali (a.s) da çarşıya gidip on iki dirheme bir gömlek alarak eve döndü.

          -Resulullah (s.a.a): "Bu gömleği kaça aldın?" diye sordu.

          -Hz. Ali: "On iki dirheme" dedi.

          -Resulullah (s.a.a): "Bu gömleği öyle sevmiyorum, bundan daha ucuzunu istiyorum. Acaba satıcı bunu geri almaya hazır olur mu?" buyurdu.

          Hz. Ali (a.s) şöyle diyor: Gömleği alıp çarşıya döndüm, Peygamber'in isteğini satıcıya ilettim, satıcı da kabul etti. Parayı alıp Peygamber (s.a.a)'in yanına döndüm. Bir gömlek almak için Resulullah (s.a.a) ile birlikte çarşıya doğru hareket ettik. Yolun yarısında Resulullah (s.a.a)'ın gözü, ağlayan bir cariyeye ilişti.

          - Resulullah (s.a.a) onun yanına gidip: "Neden ağlıyorsun?" diye sordu.

          - Cariye cevaben şöyle dedi. "Ev sahibi bana dört dirhem verdi, bir şeyler almak için beni çarşıya gönderdi. Fakat ben parayı nasıl kaybettiğimi bilemiyorum, şimdi eve dönmekten korkuyorum."

          - Resulullah (s.a.a) on iki dirhemden dört dirhemi cariyeye verdi ve: "İstediğin şeyleri al ve eve dön" diye buyurdular.

          Resulullah (s.a.a) ALLAH'a şükredip çarşıya doğru hareket etti, çarşıdan dört dirheme bir gömlek alıp giydi. Eve döndüğünde, yol üzerinde bir çıplağı görünce gömleğini çıkarıp ona verdi. Kendisi tekrar çarşıya geri döndü, yine dört dirheme bir gömlek alıp giydi ve eve doğru hareket etti. Yolun yarısında yine aynı cariyeyi üzüntülü ve şaşkın bir halde gördü. Bunun üzerine: "Neden evinize gitmedin?" diye sordu.

          - Cariye: "Ya Resulellah, gecikmişim, beni dövmelerinden korkuyorum" dedi.

          - Resulullah: "Gel birlikte gidelim, evinizi bana göster ben affetmeleri için aracı olurum" buyurdu.

          Resulullah (s.a.a) o cariye ile birlikte yola koyuldu. Evlerine yetiştiklerinde cariye: "İşte bu bizim evdir" dedi.

          - Resulullah (s.a.a) kapının arkasından yüksek bir sesle: "Ey ev sahibi! Selam'un- aleykum" dedi. Bir cevap gelmedi. Tekrar ikinci kez selam verdi, yine bir cevap duyulmadı. Üçüncü kez bir daha selam verdiğinde: "Aleyke's- selam ya Resulellah ve rahmetullahi ve berekatuh" diye cevap verdiler.

          - Resulullah (s.a.a): "Neden ilk defa cevap vermediniz? Acaba benim sesimi duymadınız mı?" diye sordu.

          - Ev Sahibi; "İlk defasında duyduk, senin olduğunu bile anladık." dedi.

          - Resulullah (s.a.a): " Öyleyse neden geç cevap verdiniz?" diye sordu.

          - Ev sahibi: "Senin sesini bir kaç defa duymak istedik." dedi.

          - Resulullah (s.a.a): "Sizin bu cariyeniz gecikmiştir, onu muahaza etmemeniz (cezalandırmamanız) için size ricaya geldim" dedi.

          - Ev sahibi: "Ya Resulellah! Sizin mübarek ayağınızın hürmetine bu cariye artık şimdiden azattır (hürdür)." dedi.

          Daha sonra Resulullah (s.a.a) kendi kendisine şöyle dedi: "ALLAH'a şükür, ne de bereketli on iki dirhemdi! İki çıplağı örttü, bir köleyi ise azat etti." [1]
          _________________
          [1] - Bihar'ul Envar, c.16, s. 214

          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

          Yorum


            #50
            Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

            25- Ya Resulellah! Bana Tavsiye Et!

            Hz. Ali (a.s) şöyle diyor:

            Bir şahıs Resulullah (s.a.a)'in huzuruna gelerek Hazretin ona tavsiye etmesini istedi. Resulullah (s.a.a) ona şöyle tavsiye ettiler:

            "Benim sana tavsiyem şudur ki; parçalansan, ateşe atılıp yakılsan bile ALLAH'a şirk koşma.
            Annene ve babana eziyet etme; eğer dünyadan göçmeni bile emretseler öyle yap.
            İhtiyacından fazla kalan malını dini kardeşinin ihtiyarına bırak.
            Müslüman kardeşinle karşılaştığında açık yüzlü ol.
            Halka ihanet etme.
            Gördüğün her Müslümana selam ver.
            İnsanları İslam'a doğru davet et.
            Bil ki, her sorunu çözmenin (sıkıntısı olanın sıkıntısını gidermenin), Hz. Yakub'un oğullarından bir köleyi azat etmek kadar sevabı vardır.
            Bil ki, şarap ve her sarhoş edici şey de haramdır." [1]
            _________________
            [1] - Bihar'ul-Envar,c. 77,s. 136

            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

            Yorum


              #51
              Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

              26- Yetimler İçin Ağlamak

              Uhud savaşında İslam savaşçılarından çoğu şahadete erişti, Hz. Hamza da o savaşta şehit düştü, hatta Hz. Peygamber (s.a.a)'in şehit olduğu haberi bile yayıldı.

              Savaş sona erdikten sonra, Medine kadınları Uhud'a doğru hareket edip Peygamber (s.a.a)'in istikbaline koştular; herkes kendi şehitlerini bırakıp, Peygamber'i sorup arıyorlardı.
              Bu arada Cehş'in kızı Zeynep Peygamber (s.a.a) ile karşılaştı.

              -Hz. Peygamber: "Sabırlı ve tahammüllü ol!" dedi.

              -Zeynep: " Niçin?" diye sordu.

              -Hz. Peygamber: "Kardeşin Abdullah'ın şahadetinden dolayı" diye buyurdu.

              -Zeynep: "Şahadet onun için kutlu ve mübarek olsun!" dedi.

              -Hz. Peygamber: "Sabret!" dedi.

              -Zeynep: "Ne için?" dedi.

              -Hz. Peygamber: "Dayın Hamza'nın şahadetinden dolayı" diye buyurdu.

              -Zeynep: "Biz hepimiz ALLAH'tanız ve hepimiz O'na doğru döneceğiz, şahadet makamı ona mübarek olsun!" dedi.

              -Resulullah (s.a.a) biraz durduktan sonra Zeyneb'e dönerek şöyle buyurdu: "Sabırlı ol!"

              -Zeynep: "Şimdi niçin?" diye sordu.

              -Resulullah: "Eşin Mus'ab bin Umeyr'in şahadetinden dolayı" diye buyurdu.

              Zeynep bu sözü duyunca yüksek bir sesle ağladı ve can yakıcı bir şekilde sızladı.

              Zeyneb'e; "Neden kocan için böyle ağlıyorsun?" diyenlere şöyle cevap verirdi:

              "Ağlamam kocam için değildir. Çünkü o Peygamber (s.a.a)'in yanında şahadet makamına erişmiştir. Benim ağlamam onun yetimleri içindir. Zira eğer çocuklar babalarını benden sorarlarsa onlara ne cevap vereyim?"[1]
              _________________
              [1] - Bihar'ul - Envar,c. 20,s. 63

              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

              Yorum


                #52
                Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                27- Dostlarla Müdara

                Ebu Hureyre şöyle diyor:

                Resulullah (s.a.a) bir gün oturdukları halde birden dişleri görülür bir şekilde güldüler. Gülmesinin sebebini sorduğumuzda şöyle buyurdular:

                "Ümmetimden iki kişi gelip ALLAH Teala'nın huzurunda duracaklar; onlardan biri diyecek ki: "ALLAH'ım! Benim hakkımı ondan al!

                -ALLAH Teala buyuracak ki: "Kardeşinin hakkını ver!"

                -Borçlu adam arz edecek ki: ALLAH'ım! Benim iyi amellerimden bir şey kalmamıştır (ona verecek dünyevi bir malım da yoktur)."

                -Hak sahibi de diyecek ki: "Ey Rabbim! Öyleyse benim günahlarımdan yüklensin!"

                Sonra Resulullah (s.a.a)'in gözlerinden yaşlar boşanarak şöyle buyurdular:
                "O gün (kıyamet günü) öyle bir gündür ki insanlar, günahlarının başka bir kimseye yüklenmesine ihtiyaç duyarlar. ALLAH Teala hakkını isteyen kimseye şöyle buyurur: "Gözlerini çevir, cennete doğru bir bak, ne görüyorsun?"

                O zaman başını kaldırıp güzel nimetleri görünce hayretle; "ALLAH'ım! Bunlar kimin içindir?" diyecektir.

                -ALLAH Teala: "O hakkın değerini bana veren kimse içindir" buyurur.

                -Hak sahibi: "O hakkın değerini kim sana ödeyebilir?" diye sorar.

                -ALLAH Teala: "Sen" diye cevap verir.

                -Hak sahibi: "Ben nasıl ödeyebilirim?" diye sorar.

                -ALLAH Teala: "Ondan geçmenle (hakkını bağışlamanla)" diye cevap verir.

                -Hak sahibi: "ALLAH'ım! Ondan geçtim." der.

                -Daha sonra ALLAH Teala buyuracak ki: "Dini kardeşinin elini tut, birlikte cennete gidin !"

                -Bu esnada Resulullah (s.a.a) buyurdular ki: "Takvalı olun, birbirinizin arasını bulun!"[1]
                _________________
                [1] - Bihar'ul - Envar,c. 77,s. 182

                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                Yorum


                  #53
                  Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                  28- Çaba Veya Zengin Olma Yolu

                  Bir adam bir şey istemek için Hz. Peygamber'in yanına gitti. Oraya ulaştığında Resulullah (s.a.a)'in şöyle buyurduğunu duydu:
                  "Kim bizden bir şey isterse veririz, kim ihtiyaçsız olmaya çalışırsa ALLAH onu ihtiyaçsız kılar."

                  Adamcağız Resulullah (s.a.a)'in bu sözünü duyunca Hazretten bir şey istemeden huzurlarından ayrıldılar. İkinci kez yine Resulullah'ın yanına gelip bir şey istemeksizin evine geri döndü. Üçüncü kez yine Resulullah'tan aynı sözü duyunca bir şey istemeksizin evine geri döndü.

                  Sonra komşusundan bir balta emanet alıp çöle çıktı, bir miktar odun toplayıp pazara götürerek bir buçuk kilo arpaya odunları sattı. Elde ettiği arpayı, ekmek yaparak ailesiyle birlikte yediler. Adam yılmadan bu işine devam etti, ilk önce bir balta satın aldı, daha sonra elde ettiği kazançtan iki genç deve ve bir köle aldı, böylece durumu düzelip zenginleşti. Daha sonra Resulullah'ın yanına giderek macerayı Hazrete anlattı.

                  Resulullah (s.a.a) onun sözünü dinledikten sonra şöyle buyurdular:
                  "Demedim mi kim bizden bir şey isterse ona veririz, ihtiyaçsız olmaya çalışırsa ALLAH onu ihtiyaçsız kılar?!"[1]

                  _________________
                  [1] - Bihar'ul - Envar,c. 78,s. 108

                  "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                  Yorum


                    #54
                    Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                    29- Günahlar Nasıl Dökülüyor?

                    Ebu Osman şöyle diyor:

                    Ben Selman-i Farisî ile bir ağacın altında oturmuştuk. O, ağacın bir dalından tutarak onu silkti. Derken ağacın üzerindeki bütün yapraklar döküldü.

                    -Bu esnada bana dönerek: "Neden böyle yaptığımı sormuyor musun?" dedi.

                    -Ben de: "Neden böyle yaptınız?" diye sordum.

                    Selman-i Farisi şöyle dedi:

                    "Bir gün Resulullah (s.a.a)'in huzurunda bir ağacın altında oturmuştuk. Resulullah (s.a.a) ağacın kurumuş dalını tutarak onu silkti. Derken ağacın bütün yaprakları yere döküldü.

                    Daha sonra şöyle buyurdular:
                    "Ya Selman! Neden böyle yaptığımı sormuyor musun?"

                    -Ben: "Neden böyle yaptınız?" diye sordum.

                    -Buyurdular ki: "Müslüman bir kimse, güzel bir şekilde abdest alıp beş vakit namazlarını kılarsa, bu ağacın yaprakları döküldüğü gibi onun da günahları dökülür."[1]
                    _________________
                    [1]- Bihar, c. 82, s. 319

                    "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                    Yorum


                      #55
                      Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                      31- Dünya Hayatı

                      İbn-i Sinan, İmam Sadık (a.s)'dan naklen şöyle nakletmektedir:

                      Bir adam (İbn-i Mesud) Resulullah (s.a.a)'in yanına geldiğinde O Hazretin hasır üzerinde yatmış olduğunu ve uykudan kalkınca da hasır ve liften olan yastığın O'nun bedeni ve yüzünde iz bırakmış olduğunu görüyor. Derken elini iz bırakılan yere sürerek şöyle diyor: "Ne Kesra[1] ve ne de Kayser[2] böyle bir duruma razı olmamışlardır; onlar ipek ve kadife üzerinde yatıyorlardı; oysa sen bu hasır üzerinde yatmışsın!"

                      Resulullah (s.a.a) onun bu sözüne karşılık şöyle buyuruyor:

                      "ALLAH'a and olsun ki, ben onlardan daha üstünüm, ben onlardan daha değerliğim. Ben nere, dünya nere! (Dünya benim için önemli değildir.) Dünyanın durumu, gölgesi olan ağacın altına gidip kısa bir süre orada dinlenen, gölge kaybolunca da kalkıp oradan göçüp giden ve orayı terk eden bir yolcunun durumuna benzer."[3]

                      (Dünya, sürekli kalıcı bir yurt değildir. Öyleyse, baki ve sürekli kalacağımız yurt için uğraşıp orayı onarmaya çalışalım.)
                      _________________
                      [1] - İran Padişahı.
                      [2] - Rum kıralı.
                      [3] - Bihar, c. 16, s. 282; c. 73, s. 123 ve 126; c. 79, s. 322

                      "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                      Yorum


                        #56
                        Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                        32- Cennet Bahçelerini Dünya Hurmasına Satan Şahıs!

                        İbn-i Abbas şöyle diyor:

                        Bir şahısın hurmalarından birisinin dalı, aileli ve fakir bir komşusunun bahçesine geçmişti. Ağaç sahibi bazen izinsiz olarak komşusunun evinin bahçesine geçip hurma yığmak için ağacın üzerine çıkıyordu. Bazen birkaç hurma fakir adamın bahçesine düşüyordu, düşür düşmez fakir adamın çocukları o hurmaları götürüyorlardı. Ama ağaç sahibi ağaçtan aşağı indiğinde yere dökülen hurmaları o çocukların elinden alıyordu. Hurmalardan birini çocukların ağzında gördüğünde hemen parmağını onların ağzına sokarak o hurmayı onların ağzından çıkarıyordu.

                        Fakir adam, ağaç sahibinin bu davranışını görünce, Resulullah (s.a.a)'in huzuruna giderek ağaç sahibinden şikayet etti.
                        Resulullah (s.a.a) fakir adama: "Sen git, ben bu sorunu halletmeye çalışacağım" buyurdular.

                        -Resulullah (s.a.a) ağaç sahibini görüp: "Dalı falan adamın evine sarkan hurma ağacını cennette olan bir hurma ağacı karşılığında bana veriyor musun?" diye buyurdular.

                        -Adam cevaben: "Benim pek çok hurma ağacım vardır, ama onların arasında bu ağacın meyvesi kadar sevdiğim bir ağaç yoktur" dedi.

                        -Resulullah (s.a.a): "Eğer o ağacı bana verirsen karşılığında cennette bir bahçe sana veririm" buyurdular.

                        -Cahil adam: "Hayır, veremem!" dedi.

                        Peygamber (s.a.a)'in ashabından olan Ebu Dahdah Resulullah (s.a.a)'in bu sözünü duyunca şöyle dedi: "Ya Resulullah! Eğer bu ağacı alıp size verirsem, o adama bu ağaç karşılığında vereceğin şeyi bana da verir misin?"

                        Resulullah (s.a.a): "Evet" diye buyurdu.

                        Ebu Dahdah hurma ağacı sahibiyle konuşmak için o adamın yanına gitti. Adam Ebu Dahdah'a şöyle dedi: "MUHAMMED bu ağacın karşılığında bana cennet ağaçları vermek istiyordu, ama ben kabul etmeyerek O'na: ‘Benim pek çok hurma ağaçlarım vardır, ama onların arasında bu ağacın meyvesi kadar sevdiğim biri yoktur' dedim."

                        -Ebu Dahdah: "O ağacı bana satmaya hazır mısın?"

                        -Ağaç sahibi: "Hayır! Ama eğer karşılığında kırk hurma ağacı verirsen o başka."

                        -Ebu Dahdah: "Bu eğri ağaç karşılığında ne kadar da ağaç istiyorsun!"

                        -Ebu Dahdah biraz sustuktan sonra: "Tamam kırk hurma ağacı veriyorum."

                        -Tamahkar adam: "Doğra söylüyor isen birkaç şahit getir."

                        Ebu Dahdah birkaç şahit getirip muameleyi tamamladıktan sonra Resulullah (s.a.a)'in huzuruna gelerek şöyle dedi: "Ya Resulellah! Söz konusu hurma ağacını aldım, artık o benim mülküme geçti; şimdi onu sana takdim ediyorum; lütfen kabul buyurunuz; o adamın kabul etmediği cennet bahçesini de bana bağışlayınız."

                        Peygamber (s.a.a) daha sonra fakir adamın yanına giderek: "Bu ağacı falan adam ağaç sahibinden senin ve ailen için aldı" diye buyurdular.[1]

                        İşte böylece kısır görüşlü tamahkar adam birkaç günlük dünya hayatı için cennet bahçesini elden verdi.
                        _________________
                        [1] - Bihar, c. 22, s. 60 ve 100; c. 96, s. 117; c. 103, s. 127. Bu öykü, üç rivayetten istifade edilerek nakledilmiştir.

                        "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                        Yorum


                          #57
                          Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                          33- Güzel Hasletler

                          Hişam bin Salim İmam Sadıktan şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

                          "Bir grup kafir esiri Peygamber (s.a.a)'in yanına getirdiklerinde, Peygamber (s.a.a) bir kişi hariç hepsinin öldürülmesini emretti.

                          Ölümden kurtulan şahıs şaşkınlıkla: "Neden onların arasından sadece beni serbest bıraktınız?!" diye sordu.

                          Resulullah (s.a.a) cevaben şöyle buyurdular:

                          "Cebrail ALLAH-u Teala'dan, sende, ALLAH ve resulünün sevdiği şu beş hasletin olduğunu bana haber verdi:

                          1- Namusuna çok kıskanç (ona leke gelmeye razı olmayacak) birisisin.
                          2- Cömertsin.
                          3- Güzel ahlaka sahipsin.
                          4- Doğru konuşansın.
                          5- Şecaatli ve yiğit birisisin.


                          Esir olan adam Resulullah (s.a.a)'in bu sözlerini duyunca Müslüman oldu ve son anına kadar da bu akide üzere baki kaldı."[1]

                          [1] - Bihar, c. 18, s. 108; c. 69, s. 383; c. 71, s. 384

                          "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                          Yorum


                            #58
                            Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                            34- Amel Defterinde Küçük Yalan

                            Umeys kızı Esma şöyle diyor:

                            Ben Aişe'nin evlendiği gece ona eşlik ediyordum. Onu hazırlayıp bir grup kadınlarla birlikte Resulullah'ın yanına götürdüm. ALLAH'a and olsun ki, Resulullah'ın yanında bir süt kabından başka yiyecek bir şey yoktu. Resulullah (s.a.a) o sütten bir miktar içti. Sonra o süt kabını Aişe'ye verdi. Aişe onu almaktan utandı. Ona: "Resulullah'ın elini geri çevirme, onu al" dedim. Aşie de utandığı bir halde o süt kabını alıp ondan biraz süt içti.

                            Daha sonra Resulullah (s.a.a): "Süt Kabını arkadaşlarına ver" dedi.

                            Onlar: "Bizim iştahımız yoktur" dediler.

                            Onların bu sözü üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular: "Açlıkla yalanı asla bir araya toplamayın."

                            Esma diyor; ben dedim ki: "Ya Resulellah! Eğer bizlerden biri, bir şeyi istediği halde iştahım yoktur derse bu yalan mı sayılır?"

                            Peygamber (s.a.a) buyurdular ki: "Evet, yalan sayılıyor; amel defterine küçük yalanlar dahi küçük yalan olarak yazılmaktadır." [1]
                            _________________
                            [1]- Bihar, c. 72, s. 258

                            "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                            Yorum


                              #59
                              Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                              35- Dili Korumak

                              Hişam bin Salim İmam Sadık (a.s)'dan şöyle buyurduğunu naklediyor:

                              -Resulullah (s.a.a), yanına gelen bir sahabeye şöyle buyurdular: "Seni, ALLAH'ın onun vesilesiyle cennete götürecek bir işe kılavuzluk edeyim mi?"

                              -Sahabe: Evet ya Resulellah."

                              -Peygamber (s.a.a): "ALLAH'ın sana verdiğinden halka infak et, diğerlerine de ver."

                              -Sahabe: "Kendim diğer kimselerden daha muhtaç olursam ne yapayım?"

                              -Peygamber (s.a.a): "Mazluma yardımda bulun."

                              -Sahabe: "Kendim ondan daha güçsüz olursam ne yapayım?"

                              -Peygamber (s.a.a): "Cahili hidayet et."

                              -Sahabe: "Eğer kendim ondan daha cahil olursam ne yapayım?"

                              -Peygamber (s.a.a): "O zaman hayır şeyler dışında dilini koru. Seni cennete götürecek olan bu hasletlerden birinin sende olmasını istemiyor musun?"[1]
                              _________________
                              [1]- Bihar, c. 71, s. 296

                              "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                              Yorum


                                #60
                                Ynt: Hz. Peygamber'in (s.a.a) Hayatı, Fazileti, Siresi Ve Sözleri

                                36- Mutlu İnsan

                                İmam Sadık (a.s)'dan naklen şöyle rivayet etmişlerdir:

                                Bir gün Resulullah (s.a.a) ashabıyla birlikte iki dağ arasındaki yoldan geçerken şöyle buyurdular: "Şimdi karşınıza, şeytanın kendisine üç gün yaklaşmadığı bir şahıs çıkacaktır."

                                Çok geçmeksizin, derisi kemiklerine yapışan, gözleri çukura inen ve dudakları çok yeşillik yediğinden dolayı yeşil olan bir Arap gözüktü.

                                Yakına gelince: "Peygamber kimdir?" diye sordu.

                                Peygamber (s.a.a)'i ona gösterdiklerinde, Peygamber (s.a.a)'in huzuruna gelerek: "Ya Resulellah! İslam'ı bana öğret" dedi.

                                Peygamber (s.a.a) buyurdular ki: "De ki: "Eşhedu en lâ ilahe illâllah ve eşhedu enne MUHAMMED'en resulullah"[1]

                                Göçebe Arap bu şehadet kelimesini ikrar etti.

                                Resulullah (s.a.a): "Beş vakit namazlarını kılmalısın; Ramazan ayı orucunu tutmalısın."

                                Göçebe Arap: "Kabul ediyorum."

                                Resulullah (s.a.a): "Hac amellerini yapman, zekatını vermen ve cenabet guslü dökmen gerekir."

                                Göçebe Arap: "Kabul ettim."

                                Peygamber-i Ekrem ve ashabı, söz konusu Arap İslam'ı kabul ettikten sonra kendi yollarına devam ettiler. Bir miktar yol kat ettikten sonra göçebe Arab'ın devesi kafileden geriye kaldı.
                                Peygamber (s.a.a) onu görmeyince durup onu sordu.

                                Ashap: "Onun devesi iyi hareket edemediğinden dolayı kafileden geri kaldı" dediler.

                                Müslümanlar geri dönerek onu aramaya koyuldular. Nihayet onu ordunun arkasında buldular. Onun devesinin ayağı bir farenin yuvasına geçerek hem devenin ve hem de onun boynu kırılmıştı; ikisi de orada can vermişlerdi.

                                Peygamber (s.a.a) orada bir çadır kurmalarını ve ona gusül vermelerini emretti. Daha sonra kendisi çadıra girerek onu kefenledi.

                                Peygamber-i Ekrem (s.a.a) alnından ter döküldüğü halde çadırdan dışarı çıkarak şöyle buyurdular:

                                "Bu göçebe Arap aç olduğa bir halde dünyadan göçtü; o, iman edip imanını zulümle karıştırmayan kimselerdendir; o, tertemiz bir imanla dünyadan ayrıldı. İşte bundan dolayı huriler cennet meyveleriyle onu karşılamaya geldiler; onun etrafını sararak şöyle diyorlar: Ya Resulellah! Siz aracı olunuz da bu adam cennette bizimle evlensin ve biz onun eşi olalım."[2]
                                _________________
                                [1] - "Tanıklık ediyorum ki, ALLAH'dan başka ilah yoktur ve MUHAMMED de O'nun elçisidir."
                                [2]- Bihar, c. 22, s. 75; c. 68, s. 282

                                "Haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir." (Şuara 227)

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X