Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

hazretin makamı ve ümmete davranışı

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    hazretin makamı ve ümmete davranışı

    Hazret'in Makamı
    Biz, Hz. Muhammed-i Mustafa (s.a.a)'in Allah Teala'nın yarattığı
    en şerefli, en yüce varlık ve ilahi peygamberlerin en üstünü
    olduğuna inanıyoruz.
    Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Teala Muhammed
    (s.a.a)'den daha üstün ve hayırlı bir varlık yaratmamıştır." 459
    Hüseyin bin Abdullah diyor ki; Hz. İmam Sadık (a.s)'a: "Hz.
    Resulullah (s.a.a) Adem oğullarının efendisi mi idi?" dedim.
    Hazret: "Andolsun Allah'a ki, o Allah'ın yarattığı bütün yaratıkların
    efendisi idi. Allah ondan üstün bir yaratık yaratmamıştır"
    buyurdu
    Hz. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Teala,
    Peygamberlere bağışladığı her şeyin tamamını Hz.
    Muhammed'e bağışlamıştırHz. İmam Musa Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hz. Muhammed
    (s.a.a), Allah Teala'nın mebus kıldığı bütün peygamberin
    en bilgilisi idi."2
    Yine Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah O'nu apaydın ışıkla,
    şüpheleri gideren delille, insanları sapıklıktan kurtaran ve
    doğru yola sevk eden kitapla gönderdi. Mensup olduğu boy,
    en hayırlı boy, ağacı en hayırlı ağaç dalları-budakları güzel ve
    doğrudur. Dileyenler meyvelerinden kolayca yiyebilirler. Doğduğu
    yer Mekke, hicret ettiği yer tertemiz şehir Medine, Anılışı
    orada yüceldi; ünü oradan duyuldu. Allah O'nu yeterli bir
    delille, şifa veren öğütle, halkı düzene sokacak bir davetle
    gönderdi. Bilinmeyen ilahi hükümleri O'nunla belirtti, bildirdi.
    Noksan ve ayıplanacak adetleri, bidatleri O'nunla söküp attı,
    uyulması gereken şeyleri O'nunla tebliğ eti3
    Allah Teala, O Hazret hakkında şöyle buyurmuştur:"Şüphesiz
    sen, pek büyük bir ahlak üzerindesin."4
    Yine Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Allah'tan bir rahmet
    dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı
    yürekli olsaydın onlar çevrenden dağılır giderlerdi."5
    Hz. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a)
    konuştuğunda bakışlarını ashabı arasında bölüyordu; ona,
    buna (herkese) eşit olarak bakıyordu."6
    Yine Hz. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah
    (s.a.a), asla ayaklarını ashabının önünde uzatmazdı."7
    Hz. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a), daima
    güler yüzlü, yumuşak huylu ve mütevazı idi; kaba, sert, s.bağıran, sövüp sayan, ayıp arayan ve boş yere çok öven birisi
    değildi."8
    Ümmetine Şefkati
    Halkla güler yüz ve sevgiyle karşılaşırdı. Herkese hatta
    çocuklara bile selam vermede öncülük ederdi. Devamlı
    ashabını yoklar, eğer üç gün birini görmezse, derhal sorup
    soruşturur, hasta olanın ziyaretine giderdi. Ashabıyla
    oluşturduğu mecliste bakışlarını onların arasında eşit olarak
    bölerdi. Kendisi oturduğu halde başkalarının ona hizmet
    etmesini kabul etmezdi; yerinden kalkar onlarla beraber
    gerekeni yapar ve: "Allah, kendini başkalarından üstün gören
    kulunu hoş görmez" buyururdu.
    Enes bin Malik şöyle diyor: "Resulullah (s.a.a), ashaptan birini
    üç gün görmediğinde, onu sorup araştırırdı, eğer sefere gitmiş
    olsaydı, onun hakkında dua ederdi, eğer hazır olsaydı,
    onu ziyaret ederdi ve eğer hasta olmuş olsaydı, ziyaretine gidip
    halini sorardı.9
    İbn-i Abbas şöyle diyor: "Resulullah (s.a.a) konuştuğunda veya
    O'ndan bir şey sorduklarında, iyice kavramaları için sözünü
    üç defa tekrarlardı."0
    Cerir bin Abdullah da şöyle diyor: "Resulullah (s.a.a), evlerinden
    birine girdi, derken o ev (ashapla) dolup taştı, ben de evin
    dışarısında oturdum. Resulullah (s.a.a) beni görünce, elbisesini
    büküp bana atarak; "Onun üzerinde otur" buyurdular.
    Ben de onu yüzüme sürüp öptüm."1
    Salman-i Farisî de şöyle diyor: "Bir gün Resulullah (s.a.a)'in
    evine gittim, Hazret bir yastığa dayanmıştı, derken onu yaslanmam
    için bana atarak şöyle buyurdular: "Ey Selman! Kim,
    bir Müslüman kardeşinin yanına gittiğinde, kardeşi ona ikramda
    bulunur ve rahat etmesi için ona yastık verirse, Allah
    Teala onun günahlarını bağışlar."2
    Cabir bin Abdullah da şöyle diyor: "Resulullah (s.a.a) yirmi bir
    savaşa katıldı, ben o savaşlardan on dokuzuna bizzat kendim
    şahid oldum, ama ikisine katılamadım. Hazret'le beraber olduğum
    savaşların birinde geceleyin altımdaki devem çöktü
    ve artık hareket etmedi. Resulullah (s.a.a) insanların en arkasında
    hareket eder, güçsüz insanları arkasına bindirip onlar
    için dua ediyordu. Bana yetiştiğinde, benim ah vah ettiğimi
    görünce; "Bu adam kimdir?" diye sordu. Ben; "Anam babam
    sana feda olsun. Ey Resulullah! Ben Cabir bin Abdullah-
    'ım" dedim. "Ne olmuş?" diye sordu. Cevaben; "Devem yorulmuştur,
    artık hareket etmiyor dedim." Resulullah (s.a.a);
    "Asan var mı?"diye sordu. "Evet vardır" dedim. Hazret o asayla
    deveyi kaldırdı, onu sürdü ve daha sora onu yatırıp; "Bin"
    dedi. Ben de ona binip o deveyle hareket ettim, benim devem
    ondan ileri geçiyordu. O gece Resulullah (s.a.a) yirmi beş
    defa bana mağfiret diledi. Daha sonra; "Baban Abdullah'ın
    ne kadar evladı vardır, acaba borcu da var mıdır?" diye sordu..."3
    Zeyd bin Sabit şöyle diyor: "Biz Hz. Resulullah (s.a.a) ile birlikte
    oturduğumuzda, eğer biz ahiret konusundan söz açsaydık,
    o da bizimle o konuda sohbet ederdi, eğer biz dünya konusundan
    söz açsaydık, o da bizimle o konuda sohbet ederdi,
    eğer biz yiyecek ve içecek konusundan söz açsaydık, o da bizimle
    o konuda sohbet ederdi. İşte Hz. Resulullah böyle biri
    idi."4
    Kararlılığı ve İstişaresi
    Peygamber-i Ekrem (s.a.a)'in emrinin ashabı arasında anında
    uygulanmasına ve onların: "Sana inanıyoruz, eğer kendimizi
    ateşe bile atmamızı emir buyurursan hazırız" demelerine
    rağmen, yine de Hazret, Allah katından hakkında emir gelmeyen
    konularda, ashabıyla istişare eder ve onların görüşlerini
    alır, onlara şahsiyet verirdi.Tüm işlerine düzen hakimdi. Vakitlerini taksim ederek değerlendirir
    ve bu hususta ashabına tavsiyede bulunurdu.
    Savaşta taktik uygulardı. İslam düşmanlarının casuslarını gafil
    avlamak için bir takım konuları açığa vurmadan ashabına
    uygulatır ve sonuçta başarılı olurdu.
    Bir işin sağlam temel üzerine oturtulmasına önem verirdi.
    Ashaptan bazılarının herhangi bir konudaki eleştirilerini dinler
    ve onları kendi kararının doğruluğuna güzellikle ikna ederdi.
    Yersiz övgüleri duymak istemezdi. Halkın cehaletten kaynaklanan
    yanlış algılamalarının gerçeğini onlara açıklardı. Peygamberimizin
    on sekiz aylık oğlu Hz. İbrahim vefat ettiği gün
    güneş tutuldu. Halk güneş tutulmasını İbrahim'in vefatıyla ilgili
    bir olay zannettiler. Resulullah halkın bu yanlış tasavvuru
    karşısında zaman kaybetmeden mescitte minbere çıktı ve:
    "Ey insanlar! Ay ve güneş iki büyük ilahi ayet ve nişanedirler
    ve birinin ölümü için tutulmazlar" buyurarak halkı aydınlattı.
    İnsani güçlerin bir yerde toplanıp düzene sokulmasını isterdi
    ve: "Üç kişilik bir yolculuk yapsanız bile birinizi aranızdan
    grup başkanı seçiniz" buyururdu.



    "eğer sıffinde engellenebilseydi cansız kuranın mızraklanışı o zaman kerbelada mızraklanmazdı canlı kuranın başı"
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X