Şüphesiz her şeyin önemi, onun hedefine bağlıdır. Bu nedenle tarihte, milletlerin inanç ekseni olan, devletlerin alt yapısını oluşturan, hatıralarda derin izler birakan herhangi bir din, ekol veya mezhebin oluşumımda etkili olan olaylar büyük önem taşırlar.
Bu nedenle de tarihçiler, dinlerin ortaya koyduğu ilke ve öğretileri, yol açtığı savaş ve gelişmeleri, temelini attığı devlet ve medeniyetleri yazmaya büyük önem verirler.
Şayet tarihçi, bu gibi meseleleri önemsemeyip yazmayacak olursa, yazdığı tarih kitabmda yerini hiç bir şeyin doldurmayacağı bir boşluk, bir eksiklik meydana gelmiş olur; okuyucu olaylarm nereden başlayıp nerede bittiğini bir türlü anlayamaz ve yanlış sonuçlar alabilir.
Gadir-i Hum olayi da, bu gibi olaylarm en önemlilerinden biridir. Çünkü Resulullah (s.a.a)'m Ehl-i Beyt'inin izinden gidenlerin mezhebi, bu ve buna benzer deliller üzerine kurulmuş olup milyonlarca taraftarlara sahiptir. Bunlarm arasmda, çok değerli büyük alimler, filozoflar, dahiler, siyasiler, amirler, liderler, edebiyatçılar ve her kesimden fazilet sahibi kişiler vardır.
Tarihçi, taraftar ise, davasinm başlangıç tarihini ümmetine bildirmesi, aktarması gerekir. Karşı taraftar ise, büyük bir ümmetin tarihini yazmak istediğinde, böylesine önemli bir meselenin üzerinden basit bir şekilde geçmeye veya nefsani sebeplerden dolayi, senedi karşısmda alternatifsiz kaldığmda ispatma şüphe oluşturmak amacıyla diğer bazı meseleleri ona karıştırtmaya hakkı yoktur.
Resulullah (s.a.a)'in Gadir-i Hum gününde buyurdukları sözlerde iki kişi dahi ihtilaf etmemiştir. Ama buna ragmen basiret sahibi insanlarm yaninda gizli olmayan gerçekler bazilari tarafindan nefsani sebeplerden dolayi o sözlerle neyin kastedildiği ihtilaf konusu olmuştur.
Bu nedenle de tarihçiler, dinlerin ortaya koyduğu ilke ve öğretileri, yol açtığı savaş ve gelişmeleri, temelini attığı devlet ve medeniyetleri yazmaya büyük önem verirler.
Şayet tarihçi, bu gibi meseleleri önemsemeyip yazmayacak olursa, yazdığı tarih kitabmda yerini hiç bir şeyin doldurmayacağı bir boşluk, bir eksiklik meydana gelmiş olur; okuyucu olaylarm nereden başlayıp nerede bittiğini bir türlü anlayamaz ve yanlış sonuçlar alabilir.
Gadir-i Hum olayi da, bu gibi olaylarm en önemlilerinden biridir. Çünkü Resulullah (s.a.a)'m Ehl-i Beyt'inin izinden gidenlerin mezhebi, bu ve buna benzer deliller üzerine kurulmuş olup milyonlarca taraftarlara sahiptir. Bunlarm arasmda, çok değerli büyük alimler, filozoflar, dahiler, siyasiler, amirler, liderler, edebiyatçılar ve her kesimden fazilet sahibi kişiler vardır.
Tarihçi, taraftar ise, davasinm başlangıç tarihini ümmetine bildirmesi, aktarması gerekir. Karşı taraftar ise, büyük bir ümmetin tarihini yazmak istediğinde, böylesine önemli bir meselenin üzerinden basit bir şekilde geçmeye veya nefsani sebeplerden dolayi, senedi karşısmda alternatifsiz kaldığmda ispatma şüphe oluşturmak amacıyla diğer bazı meseleleri ona karıştırtmaya hakkı yoktur.
Resulullah (s.a.a)'in Gadir-i Hum gününde buyurdukları sözlerde iki kişi dahi ihtilaf etmemiştir. Ama buna ragmen basiret sahibi insanlarm yaninda gizli olmayan gerçekler bazilari tarafindan nefsani sebeplerden dolayi o sözlerle neyin kastedildiği ihtilaf konusu olmuştur.
Yorum