Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

    Ehli Sunnete baktık şimdi de şia kaynaklarına bakalım.

    ‎"Emir'ül-Mü'minin Ali as şöyle dedi: «Allah-u Teâlâ arşı dört nurdan yaratmıştır: Bütün kırmızıların türediği kırmızı nur. Bütün yeşillerin türediği yeşil nur. Bütün sa rıların türediği sarı nur. Bütün beyazların türediği beyaz nur. Bu, Allah 'in taşıyıcıla rına bahşettiği ilimdir ve o, azametinden bir nurdur. Mü'minlerin kalpleri O'nun nuru ve azametiyle görürler. Azameti ve nuruyladır ki cahiller O'na düşman olmuşlardır. Göklerde ve yerde bulunan bütün varlıklar O'nun azameti ve nuruyla O'na gidecek yollar aramaktadırlar. Bu amaçla değişik ameller yerine getirmekte ve benzer dinlere intisab etmektedirler. Dolayısıyla taşman her şeyi yüce Allah, nuru, azameti ve kud retiyle taşır. Onların hiçbiri kendine zarar veya yarar dokunduramaz. Ölüm, yaşatma veya yeniden diriltme hususunda etkin olamaz. Her şey taşınmaktadır. Allah Tebareke ve Teâlâ, onlar (gökler ve yer)'i ve onları saran şeyler (göklerde ve yerde bulunanlar)'! düşmesinler diye tutmaktadır. O her şeyin hayatıdır, her şeyin nurudur. Allah cahil lerin yaptıkları yakışıksız nitelemelerden yücedir, münezzehtir.» usulu kafi tevhid babı

    #2
    ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

    Imam-Rıza (Ali b. Musa aleyhisselâm)’a sordum: Allah varlıkları yaratmadan önce kendini biliyor muydu?-«Evet.» dedi.Dedim ki: Kendini görüyor, işitiyor muydu?Dedi ki: «Buna ihtiyacı yoktu; çünkü O'na bir sorusu ve O'ndan bir isteği yoktu. O, kendisiydi, kendisi de O'ydu. Kudreti yürürlükteydi. Kendini adlandırma ya ihtiyaç duymuyordu; ancak O, başkalarının kendisini çağırmaları için kendine isimler koymayı öngördü. Eğer O, ismiyle çağırılmasaydı bilinmezdi.Kendisi için ilk seçtiği isimler: el-Aliy (yüce), el-Azîm (büyük) isimleri oldu. Çünkü O, bütün varlıklardan daha yücedir. Bunun anlamı şudur: O, Allah'tır, adı da el-Aliyy ve el-Azîm'dir. Bu, O'nun ilk ismidir. Her şeyden üstün ve yüce.» a.g.e

    Yorum


      #3
      ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

      "Hamd, yarattıklarını mevcudiyetine, onların yaratıl malarını ezeliyetine, birbirine benzemelerini benzersizliği ne delil kılan Allah'a mahsustur. Yapıp işleyenle yapılanın; sınırlayanla sınırlananın, rab ile(terbiye edip yetiştirenle) yetiştirilenin farklılığı yüzünden duyular onu idrak edemez, örtüler O'nu gizleyemez. Birdir, sayıdaki rakamla değil. Yaratandır, hareket ve çalışıp yorulma manasında değil. Alete bağlı olmaksızın duyan, gözlerini açıp kapamadan görendir. Her şeye şahittir, bir şeyle temasta bulunmaksı zın. Her şeyden ayrıdır; uzaklık olmaksızın. Bilinen yokken bilen, terbiye edilen yokken Rab; gücünü uyguladığı yokken kadir olandır. Nehcul Belaga

      Yorum


        #4
        ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

        İlk, tek ve ezeli nur olan O yüce zât, birdir; ortağı ve O'nunla beraber olan bir şey yoktur. O, ikincisi olmayan birdir. Ne (künhü) malumdur, ne de (vücudu) meçhul. Ne muhkemdir, (diğer varlıklar gibi açıktır), ne de müteşabih (gizli). Ne hatırdadır, ne unutulmuştur ve ne de diğer hiçbir varlığın ismiyle adlandırılabilecek bir şeydir. Bunun için kendi künhüyle kaim olan ilk varlıktır; (kendi zatına dayanmaktadır); kendisinden başkasına ihtiyacı olmayan müstağni (ihtiyaçsız) bir nurdur. Ne bir vakitten (itibaren) vardır ve ne de bir vakite kadar olacaktır. Ne bir şeyin üzerinde durmuş (başka bir tabirle ne mekânı vardır), ne bir şeyin arkasına saklanmış ve ne de bir şeyin içerisine gizlenmiştir. İnsanın aklına O’nunla ilgili bir ışık, bir misal, bir karartı veya bir gölge geldiği zaman da onu kelimelerle ifade edemiyor. Bütün bu sıfatlara, O'ndan başka hiçbir şeyin olmadığı zamanda ve yaratılıştan önce sahip idi. "Hiçbir şeyin olmadığı zaman" demek de doğru değil, çünkü zaman da yoktu. Bunlar, sonradan ortaya çıkan tabirlerdir ki, maksadı anlatmak için onlardan yararlanılmaktadır. Ey İmran, anladın mı? İmran da: "Evet anladım." dedi. Imam Rıza as
        usulu kafi tevhid babı

        Yorum


          #5
          ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

          İmam Rıza (aleyhisselâm)'ın yanına geldim ve ona tevhidle ilgili bir soru sordum. Bana şu açıklamayı yazdırdı:

          «Varlıkları kudretiyle, hikmetiyle yoktan ve örneksiz, olağanüstülüğü bozacak şekilde bir modele bakmadan, örneksiz yaratmasıyla bağdaşmayacak şekilde bir ille te dayanmadan, yaratan Allah'a hamd olsun. Dilediğini dilediği gibi yaratmıştır. Bü tün varlıkları tek başına, hikmetini ve Rabliğinin hakikatini göstermek için yarattı.

          Akıllar O'nu kavrayamaz, tasavvurlar O'na erişemez. Gözler O'nu göremez, ölçüler O'nu kapsayamaz. Kelimeler O'nu ifade etmekte kifayetsiz ve gözler O'nu algılamakta yorgun, bitkin düşer. Sıfatlandırma girişimleri hep şaşkınlıkla sonuçlanır. Bir perde olmaksızın gizlenmiştir. Bir örtü olmadan bürünmüştür. Görünmeden bi linmiş, şekilsiz vasfedilmiş, cisimsiz nitelendirilmiştir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Büyüktür, aşkındır.» a.g.e

          Yorum


            #6
            ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

            Ebu Cafer (Muhammed Bakır aleyhisselâm)'a yazdım veya sözlü olarak söyledim. "Allah beni sana feda etsin! Biz Rahman, Rahim, bir, tek ve Samed'e mi ibadet ediyoruz?"Buyurdu ki: «Kim isimlerle adlandırılan müsemmadan ayrı olarak isme ibadet ederse şirk koşar, küfre sapar ve inkâr etmiş olur. Hiçbir şeye de ibadet etmiş sayıl maz. Bilâkis bir, tek ve samed olan ve bu isimlerle adlandırılan Allah'a ibadet et, isimlere değil; çünkü isimler Allah'ın kendisini vasfettiği sıfatlardır.» a.g.e

            Yorum


              #7
              ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

              Seni tenzih ederim. Seni gereği gibi tanımadılar ve hak ettiğin şekilde birlemediler. Bu yüzden seni nitelemeye kalkıştılar. Seni tenzih ederim. Eğer seni bilse lerdi; senin kendini vasfettiğin gibi vasfederlerdi. Seni tenzih ederim. Seni başkasına benzetmeye nasıl gönülleri elverdi ? Allah'ım seni; ancak senin kendini vasfettiğin sıfatlarla vasfederim. Seni ya rattıklarına benzetmem. Sen, her türlü iyiliğe layıksın. Beni zalimlerden kılma.» Sonra bize döndü ve şunları söyledi: «Zihninizde neyi tasavvur ederseniz Allah'ın ondan başka olduğunu bilin.» Ardından şunları ekledi: «Biz Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlihi)’nin Ehl-i Beyt'i, orta yoldayız. Aşırılar bize yetişemez ve geride kalanlar da bizi geçemezler. IMAM RIZA A.S a.g.e

              Yorum


                #8
                ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

                «Allah büyüktür, yücedir. Kullar Onu vasfetmeye güç yetiremezler, büyüklüğünün derinliğini kavrayamazlar. "Gözler Onu göremez. O gözleri görür. O lâ tiftir, her şeyden haberdardır." O, Nasıl, nerede ve bağlam (yön) ile nitelendirilemez.Onu "nasıl" ile nasıl vasfederim? Nasıla nasıllık verip nasıl olmasını sağlayan O'dur? Keyfiyeti bizim için şekillendirmesi sonucu bildim.Onu nasıl "nerede?" ile vasfederim ki? O, neredeyi mekân bağlamında var etmiştir? Mekânı bu şekilde belirlemesi sayesinde nerede kavramını bildim.Onu nasıl bir "bağlam (heys=yön)" ile ilintili olarak vasfedebilirim ki? Bağla mı (yönü) bağlam yapan O'dur. Böylece bağlam (yön) olmuştur da bizim için var et mesi sayesinde bağlamı bildim. Allah Tebareke ve Teâlâ, her mekândadır ve her şe yin dışındadır. "Gözler O'nu göremez; ama O, gözleri görür. O'ndan başka ilâh yok tur. Yücedir, büyüktür. O, lâtiftir her şeyden haberdardır." (En'am, 103)» a.g.e

                Yorum


                  #9
                  ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

                  Hamd Allah'a ki işlerin gizliliklerini örttü, gizledi; fakat ona bütün gizlilikler âşikâr, her şeyden kudretini, sanatını bildiren bir delil eder izhâr; her yanda delilleri berkarar. Gören O'nu göremez; ama görmeyen göz de inkâr edemez; nitekim O'nun varlığını ispat eden gönül de onu göremez. Yücelikte en üstündür; O'ndan üstün bir varlık olamaz; yakınlıkta en yakındır; O'ndan yakın bir var bulunamaz. Ne yüceliği, yarattığı bir şeyden uzaklaştırır O'nu; ne yakınlığı yarattıklarıyla eşit eder O'nu. Akıllara sıfatlarını sınırlamayı bildirmemiştir; ama O'nun varlığını, birliğini tanımaktan da onları perdelememiştir. Öyle bir vardır, birdir ki varlık nişaneleri, O'na şehâdet eder, inâdına inkâr edenin gönlü bile varlığını ikrâr eyler. Allah, O'nu yaratıklara benzetenleri, yahut inat edip inkâr edenlerin söyledikleri sözlerden yüce mi, yücedir. (nehcul belaga)

                  Yorum


                    #10
                    ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

                    «O'na boyun eğmenin ilk adımı O'nu bilmektir. O'nu eksiksiz bilmenin şekli O'nu birlemedir. O'nu kusursuz olarak birlemek için O'ndan sıfatları nefyetmek gerekir. Her sıfat mevsuftan (vasıflanan) ayrı olduğuna ve her mevsuf sıfattan ayrı olduğuna tanıklık eder. Bunların her biri diğerinin ezelî oluşunun imkânsız olduğuna tanıklık ederler. Allah'ı vasfeden, O'nu sınırlandırmış, O'nu sınırlandıran, O'nu saymış, O'nu sayan ezelîliğini geçersiz kılmış olur.O'nun hakkında: "Nasıldır?" diyen, O'nu vasfetmenin peşindedir. "Neyin içindedir?" diyen, O'nu bir şeyin kapsadığını tasavvur etmektedir."Neyin üzerindedir?" diyen O'nu bilmemiştir."Nerededir?" diyen, bir yerlerde olmadığım tasavvur etmektedir. "O, nedir?" diye soran, O'nu nitelemek istemiştir."Nereye kadardır?" diyen, O'nun için son öngörmüştür.Bilinen bir şey yokken O, bilendi. Yaratılan bir şey yokken O, yaratıcıydı. Kulluk sunan kimse yokken O, Rab idi. Rabbimizi böyle vasfederiz. O, vasfedenlerin tüm nitelemelerinden münezzehtir.» a.g.e

                    Yorum


                      #11
                      ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

                      O, işitendir, görendir. Bir organ olmaksızın işitir, bir alete başvurmadan görür. Daha doğrusu kendisiyle işitir, kendisiyle görür. O, işitendir, kendisiyle işitir ve O, görendir, kendisiyle görür dediğim zaman bu, O, bir şeydir, kendisi de ayrı bir şeydir anlamına gelmez. Bilâkis, sorulan kişi ben olduğum için kendimle ilgili bir tabir kullanmak istedim ve soran da sen olduğuna göre senin an­layacağın bir dil kullandım. Ve diyorum ki: Gerçekte O, bütün zatıyla işitendir; ama bu, Onun parçası olan bir bütün olduğu anlamına gelmez. Sadece içimdeki anlamı kendimle ilintili ifadelerle sana anlatmak istedim.Söylediklerimin varmak istediği nokta şudur: O, işitendir, görendir, zat ve an lam ayrılığı söz konusu olmaksızın bilendir, her şeyden haberdardır.»Soru soran dedi ki: Peki, O nedir?Ebu Abdullah dedi ki: «O, Rabdir. O, mâbuddur. O, Allah'tır. Allah derken maksadım: "Elif, lam ve ha" harflerini, aynı şekilde "ra ve ba" harflerini ispatlamak değildir. Bilâkis, sen bu harflerin ötesindeki anlamı tasavvur et. Eşyanın yaratıcısı ve meydana getiricisi "şey," anlamını, söz konusu harflerin niteliğini düşün. İşte bu, Al lah, Rahman, Rahim, Aziz ve benzeri isimlerle isimlendirilen anlamdır. Mâbud Odur» a.g.e

                      Yorum


                        #12
                        ŞİA KAYNAKLARINDA ALLAH INANCI

                        Hamd Allah'a mahsustur ki övenler onu hakkıyla övemezler, sayıcılar nimetlerini sayamazlar, çalışıp çabala yanlar hakkını eda edemezler. Yüce himmetler O'nu derk edemez, akıl-zekâ denizine dalanlar O'na erişemez. O'nun sıfatlarının belli bir sınırı yoktur. Bir vasfı mevcut değildir. Sayılı bir vakti, uzatılmış, bir süresi yoktur. Yarattıklarını kudretiyle yaratmış, rüzgârları rahmetiyle estirmiş ve yarattığı yeryüzünü kayalarla perçinlemiştir.
                        Dinin evveli O'nu tanımak, O'nu tanımanın kemali O'nu tasdik etmek, O'nu tasdik etmenin kemali O'nu bir bilmek, O'nu bir bilmenin kemali, O'na karşı ihlâslı ol maktır. O'na karşı ihlâslı olmanın kemali, O'ndan sıfatları nefyetmektir. Zira her sıfat mevsuftan (sıfat sahibinden) ayrıdır. Hakeza her mevsuf da sıfattan ayrıdır.
                        Dolayısıyla Allah'ı tavsif eden O'nu başkasına eşlemiş olur. O'nu eşleyen O'nu ikilemiş olur. O'nu ikileyen O'nu tecezzi etmiş (cüzleri ayırmış) olur. O'nu tecziye eden O'nu tanımamış olur. O'nu tanımayan O'na işaret eder.
                        O'na işaret eden O'nu sınırlamış, mahdut kılmış olur. O'nu mahdut kılan O'nu saymış olur. "Neyin içindedir?" diyen O'nu bir şeyde sanır. (O'na mekân isnat eder.) "Ne yin üstündedir?" diyen yerleri O'ndan boş bilmiş olur.
                        Allah sonradan olmaksızın vardır. Mevcuttur; yokluğu tatmaksızın. Her şey iledir; eşleşmeksizin. Her şeyden baş kadır; ayrılmaksızın. Faildir, hareket ve alet olmaksızın. Basir'dir (görendir); yaratıklarından görülen yokken. Tek tir; kendisiyle varlığında ünsiyet edineceği ve yokluğunda dehşete kapılacağı birisi olmaksızın. nehcul belaga

                        Yorum

                        YUKARI ÇIK
                        Çalışıyor...
                        X