Süleym bin Kays şöyle der:
Sıffinde Muaviye, Hz. Ali’ye yazdığı bir mektubu Ebu Hüreyre ve Ebu Derdâ ile gönderdi. Hz. Ali aleyhisselam mektubu aldıktan sonra buyurdu ki: Muaviye’nin bana gönderdiği mektubu getirdiniz. Tıpkı onun sözünü bana ilettiğiniz gibi benim de sözümü dinleyin ve ona iletin.
Dediler ki: Buyur, Hz. Ali uzunca konuştuktan sonra Allahın emriyle Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) kendisini Gadir-i Hum’da halife seçtiğini hatırlatarak şöyle buyurdu: Şu ayet indiğinde: “Sizin veliniz yalnız Allah, resulü, iman edip namaz kılarak rükü da zekat verenlerdir.”[3] Halk dedi ki: “Ey Resulullah! Bu velayet bazı müminleri mi yoksa hepsini mi kapsamaktadır?” Allah, yüce peygamberine kendisinin emrettiği velisini açıklamasını istedi. Tıpkı onlara, namaz, oruç, zekat ve haclarını açıkladığı gibi. Ali aleyhisselam devam ederek; Resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) beni halife tayin ederek şöyle buyurdu: Allah beni öyle bir risâlette gönderdi ki göğsüm bu yüzden daraldı. Ve halkın beni yalanlayacağını sandım. Bana ya bunu tebliğ etmemi ya da beni azaplandıracağını buyurdu. Kalk ey Ali! Diye emrettikten sonra yüksek sesle emrederek cemaat namazı kılınmasını emretti. Öğle namazını kıldıktan sonra buyurdu ki: Ey halk! Allah benim mevlâmdır. Ve ben, müminlerin mevlâsıyım. Ve ben kendi nefislerine onlardan daha evlâyım. Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır. Allahım onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol.”
Selmân-ı Fârsî ayağa kalkarak dedi ki: “Ey Resulullah! Hangi velâyettir bu? Buyurdular ki: Ben her kimin kendi nefsine ondan daha evlâ ve üstün isem, Ali de onun kendi nefsine ondan daha evlâdır. Yüce Allah da şu ayeti nazil etti: “Bugün sizlere dininizi kamil kıldım ve nimetimi sizlere tamamladım ve sizin için islamdan din olarak razı oldum.”[4]
Selman ona şöyle dedi: Ey Resulullah! Bu ayetler sadece Ali hakkında mı nazil oldu?
Resulullah şöyle buyurdu: “Onun ve kıyamete dek onun vasılerinin hakkında nazil olmuştur.
Selman sordu: Ya Resulullah! Onların kim olduklarını açıklar mısın?
Ali; kardeşim, vasim ve varisimdir ve ümmetimdeki halifemdir, benden sonra her müminin velisidir. Ve onun evlatlarından onbir imam. Birincileri oğlum Hasan’dır, sonra oğlum Hüseyn, sonra Hüseyn’in evlatlarından dokuz imam. Onlar Kur’an iledirler ve Kur’an onlar iledir. Havuzda bana ulaşıncaya kadar onlar Kur’andan, Kur’an da onlardan yarılmaz.
Bedir’e katılan oniki kişi ayağa kalkarak şöyle dediler: Biz şahidiz ki Emirülmüminin aleyhisselam eksiksiz ve fazlasız Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurduklarını aynen buyurmaktadır.
Hz. Ali ile birlikte Sıffin savaşına katılan diğer Bedir’liler de dediler ki: Senin dediklerinin hepsini ezberledik. Ama hepsi aklımızda kalmadı. Bu oniki kişi bizim en efdalimiz ve seçkinlerimizdirler. Ali aleyhisselam buyurdu ki: Doğru söylüyorusunuz. Halkın hepsi ezberleyemez. Bazıları bazılarından üstündür.
O Bedir’li oniki kişiden dördü olan Ebu Haysem, Ebu Eyyüb el Ensâri, Ammar ve Hüzeyme bin Sâbit ayağa kalkarak dediler ki: Biz şehadet ederiz ki Resulullah o gün buyurduklarını aynen ezberledik. O ayaktaydı ve Hz. Ali’de onun yanında ayaktaydı. Peygamber şöyle buyurdu: “Ey halk! Allah sizler için bir imam tayin etmemi emretti. O içinizdeki vasim, Ehl-i Beyt’ime ve ümmetime benden sonraki halifem olacaktır. O, Allahın müminlere itaat etmelerini farz kıldığı ve velayetini emrettiği şahıstır. Ben de dedim ki: Ey Rabbim! Nifak ehlinin yalanlamasından ve iftirasından korkarım. Allah da bana ya tebliğ etmemi ya da azap göndereceğini vaadetti. Ey halk! Yüce Allah kitabında sizlere namazı emretti. Ben de sizlere açıkladım ve uyguladım. Zekat ve orucu emretti. Onları da sizlere açıkladım. Ve kitabında sizlere velayet emretti. Ve ben şahidim ki ey halk! Bu velayet sadece buna ve bunun ve benim evlatlarımdan olan vasilerime mahsustur. Onların birincisi oğlum Hasandır, sonra Hüseyndir. Sonra Hüseyn’in evlatlarından dokuz kişi; Bana havzun başında ulaşıncaya dek Kur’andan ayrılmazlar.
Ey halk! Benden sonra sığınacağınız kişiyi size bildirdim. Benden sonra imamınız ve veliniz ve hidayet ediciniz kardeşim Ali bin Ebi Talib’dir. Ve o içinizde benim gibidir. Dininizde ona uyun ve bütün işlerinizde ona itaat edin. Yüce Allahın bana öğrettiği bütün herşey onun yanındadır. Ve yüce Allah bunları sadece ona öğretmemi, size de bunların onun yanında olduğunu söylememi istedi. Ona sorun, ondan ve onun vasilerinden öğrenin. Onlara birşey öğretmeye ve onlardan öne geçmeğe kalkışmayın. Onlardan ayrılmayın. Onlar hak iledir hak da onlarladır. Onlar hakkı, hakk da onları zâil etmez.”
Sonra Ali -Allahın selam onun üzerine olsun- ayağa kalkarak Ebu Derdâ, Ebu Hüreyre ve etrafındakilere şöyle buyurdu: Ey halk! Bilmiyor musunuz ki Yüce Allah Kur’anda şu ayeti nazil buyurdu: “Doğrusu Allah siz Ehl-i Beyt’ten her pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”[5] Resulullah; beni, Fatımâ’yı, Hasan ve Hüseyni bir abânın altında toplayarak buyurdu ki: “Allahım bunlar benim sevdiklerim, itretim, (ağır emanetim) ve yakınlarım, Ehl-i Beyt’im’dirler.”
Ümm-ü Selema dedi ki: Ben de mi? O hazret (sallallahu aleyhi ve âlih) ona dedi ki: “Sen hayır üzerinesin. Ama bu ayet yalnızca benim, kardeşim Ali’nin, kızım Fatımâ’nın evlatlarım Hasan ile Hüseyn ve Hüseynin dokuz evladı hakkında nazil olmuştur. Bizden başka kimse bunda yoktur.”
Halkın çoğu ayağa kalkarak dediler ki: Biz şahidiz ki Ümm-ü Seleme bize de böyle demişti. Biz de Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) sorduk, o da tıpkı Ümm-ü Seleme’nin dediği gibi buyurdu.
Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: Yüce Allah’ın Hacc süresinde[6] şöyle buyurduğunu bilmiyor musunuz: “Ey iman edenler! rükü ve secde edin ve rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin ki belki felâha erersiniz. Ve Allah yolunda hak cihad edin. O sizi seçmiştir. Ve o size dinde zorluk göstermemiştir. Babanız İbrahim’in şeriatıdır. Allah önceki kitaplarda ve bu kitapta sizi müslümanlar diye adlandırmıştır. Peygamber sizlere, sizler de halka şahit olasınız diye.” Bu ayet nazil olduğunda Selman (r.a) ayağa kalkarak dedi ki:
Ey Resulullah! Senin onlara, onların da halka şahit olduğu ve Allahın seçtiği ve Allahın, babaları İbrahim’in şeriatında olduğu gibi dinde kendilerine zorluk gösterilmeyen bu insanlar kimleredir?
Resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurdu ki: Allah bu ayette onüç insanı belirtmektedir: Ben, kardeşim Ali ve onun evlatlarından onbiri.” Dediler ki: Evet, biz bunu Resulullah’tan işittik.
Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: Allah aşkına söyleyin! Bilmiyor musunuz Resulullah en son hutbesinde ne buyurdu? Ey halk! Sizlere iki emanet bırakıyorum. Eğer onlara sarılırsanız asla sapıtmazsınız; Yüce Allah’ın kitabı ve Ehl-i Beyt’im. Lütuf sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah, bu ikisinin havuzun başında bana ulaşıncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaklarını haber verdi ve ahdetti.
Dediler ki: Evet, Allah için biz bunların hepsini Resulullah’tan duyduk. Cemaaten oniki kişi ayağa kalkarak şöyle dediler: Biz şahidiz ki Resulullah öldüğü gün bunarı buyururken Ömer bin Hattab gazaplı bir haldeymiş gibi dedi ki: “Ey Resulullah! Bunlar bütün Ehl-i Beyt’ini (ev halkını) kapsıyor mu? Buyurdu ki: Hayır, sadece onlardan vasi olanları kapsıyor; Ali; kardeşim, vezirim, vârisim, ümmetimdeki halifem, benden sonra her müminin velisidir. O, vasilerin birincisi ve en hayırlısıdır. Onun vasisi bu oğlumdur -eliyle Hz. Hasan’ı gösterdi- Sonra onun vasisi bu oğlumdur -Hz. Hüseyin’i gösterdi- Onun vasisi de benim oğlumdur ve kardeşimin adaşıdır. Onun vasisi benim adaşımdır. Sonra yedi evlat sırasıyla gelir. Sonunda havuzun başında bana ulaşırlar. Allah’ın yeryüzündeki şahitleri ve halka delilleridirler. Her kim onlara itaat ederse Allah’a itaat etmiş, onlara karşı çıkan Allah’a karşı çıkmış olur.” Bedir’e katılan yetmiş kişi ve bir o kadar da muhacir kalkarak dediler ki: Unuttuğumzu bize hatırlattın. Doğrusu biz bunların hepsini Resulullah’tan işitmiştik.
Sonra Ebu Hüreyre ve Ebu Derdâ, Muaviye’nin yanına giderek Ali aleyhisselam’ın bütün buyurduklarını ve onları şahit tuttuğunu halkın da bunu onayladığını bildirdiler.
KİTABI SÜLEYMDEN
Sıffinde Muaviye, Hz. Ali’ye yazdığı bir mektubu Ebu Hüreyre ve Ebu Derdâ ile gönderdi. Hz. Ali aleyhisselam mektubu aldıktan sonra buyurdu ki: Muaviye’nin bana gönderdiği mektubu getirdiniz. Tıpkı onun sözünü bana ilettiğiniz gibi benim de sözümü dinleyin ve ona iletin.
Dediler ki: Buyur, Hz. Ali uzunca konuştuktan sonra Allahın emriyle Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) kendisini Gadir-i Hum’da halife seçtiğini hatırlatarak şöyle buyurdu: Şu ayet indiğinde: “Sizin veliniz yalnız Allah, resulü, iman edip namaz kılarak rükü da zekat verenlerdir.”[3] Halk dedi ki: “Ey Resulullah! Bu velayet bazı müminleri mi yoksa hepsini mi kapsamaktadır?” Allah, yüce peygamberine kendisinin emrettiği velisini açıklamasını istedi. Tıpkı onlara, namaz, oruç, zekat ve haclarını açıkladığı gibi. Ali aleyhisselam devam ederek; Resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) beni halife tayin ederek şöyle buyurdu: Allah beni öyle bir risâlette gönderdi ki göğsüm bu yüzden daraldı. Ve halkın beni yalanlayacağını sandım. Bana ya bunu tebliğ etmemi ya da beni azaplandıracağını buyurdu. Kalk ey Ali! Diye emrettikten sonra yüksek sesle emrederek cemaat namazı kılınmasını emretti. Öğle namazını kıldıktan sonra buyurdu ki: Ey halk! Allah benim mevlâmdır. Ve ben, müminlerin mevlâsıyım. Ve ben kendi nefislerine onlardan daha evlâyım. Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır. Allahım onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol.”
Selmân-ı Fârsî ayağa kalkarak dedi ki: “Ey Resulullah! Hangi velâyettir bu? Buyurdular ki: Ben her kimin kendi nefsine ondan daha evlâ ve üstün isem, Ali de onun kendi nefsine ondan daha evlâdır. Yüce Allah da şu ayeti nazil etti: “Bugün sizlere dininizi kamil kıldım ve nimetimi sizlere tamamladım ve sizin için islamdan din olarak razı oldum.”[4]
Selman ona şöyle dedi: Ey Resulullah! Bu ayetler sadece Ali hakkında mı nazil oldu?
Resulullah şöyle buyurdu: “Onun ve kıyamete dek onun vasılerinin hakkında nazil olmuştur.
Selman sordu: Ya Resulullah! Onların kim olduklarını açıklar mısın?
Ali; kardeşim, vasim ve varisimdir ve ümmetimdeki halifemdir, benden sonra her müminin velisidir. Ve onun evlatlarından onbir imam. Birincileri oğlum Hasan’dır, sonra oğlum Hüseyn, sonra Hüseyn’in evlatlarından dokuz imam. Onlar Kur’an iledirler ve Kur’an onlar iledir. Havuzda bana ulaşıncaya kadar onlar Kur’andan, Kur’an da onlardan yarılmaz.
Bedir’e katılan oniki kişi ayağa kalkarak şöyle dediler: Biz şahidiz ki Emirülmüminin aleyhisselam eksiksiz ve fazlasız Resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurduklarını aynen buyurmaktadır.
Hz. Ali ile birlikte Sıffin savaşına katılan diğer Bedir’liler de dediler ki: Senin dediklerinin hepsini ezberledik. Ama hepsi aklımızda kalmadı. Bu oniki kişi bizim en efdalimiz ve seçkinlerimizdirler. Ali aleyhisselam buyurdu ki: Doğru söylüyorusunuz. Halkın hepsi ezberleyemez. Bazıları bazılarından üstündür.
O Bedir’li oniki kişiden dördü olan Ebu Haysem, Ebu Eyyüb el Ensâri, Ammar ve Hüzeyme bin Sâbit ayağa kalkarak dediler ki: Biz şehadet ederiz ki Resulullah o gün buyurduklarını aynen ezberledik. O ayaktaydı ve Hz. Ali’de onun yanında ayaktaydı. Peygamber şöyle buyurdu: “Ey halk! Allah sizler için bir imam tayin etmemi emretti. O içinizdeki vasim, Ehl-i Beyt’ime ve ümmetime benden sonraki halifem olacaktır. O, Allahın müminlere itaat etmelerini farz kıldığı ve velayetini emrettiği şahıstır. Ben de dedim ki: Ey Rabbim! Nifak ehlinin yalanlamasından ve iftirasından korkarım. Allah da bana ya tebliğ etmemi ya da azap göndereceğini vaadetti. Ey halk! Yüce Allah kitabında sizlere namazı emretti. Ben de sizlere açıkladım ve uyguladım. Zekat ve orucu emretti. Onları da sizlere açıkladım. Ve kitabında sizlere velayet emretti. Ve ben şahidim ki ey halk! Bu velayet sadece buna ve bunun ve benim evlatlarımdan olan vasilerime mahsustur. Onların birincisi oğlum Hasandır, sonra Hüseyndir. Sonra Hüseyn’in evlatlarından dokuz kişi; Bana havzun başında ulaşıncaya dek Kur’andan ayrılmazlar.
Ey halk! Benden sonra sığınacağınız kişiyi size bildirdim. Benden sonra imamınız ve veliniz ve hidayet ediciniz kardeşim Ali bin Ebi Talib’dir. Ve o içinizde benim gibidir. Dininizde ona uyun ve bütün işlerinizde ona itaat edin. Yüce Allahın bana öğrettiği bütün herşey onun yanındadır. Ve yüce Allah bunları sadece ona öğretmemi, size de bunların onun yanında olduğunu söylememi istedi. Ona sorun, ondan ve onun vasilerinden öğrenin. Onlara birşey öğretmeye ve onlardan öne geçmeğe kalkışmayın. Onlardan ayrılmayın. Onlar hak iledir hak da onlarladır. Onlar hakkı, hakk da onları zâil etmez.”
Sonra Ali -Allahın selam onun üzerine olsun- ayağa kalkarak Ebu Derdâ, Ebu Hüreyre ve etrafındakilere şöyle buyurdu: Ey halk! Bilmiyor musunuz ki Yüce Allah Kur’anda şu ayeti nazil buyurdu: “Doğrusu Allah siz Ehl-i Beyt’ten her pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”[5] Resulullah; beni, Fatımâ’yı, Hasan ve Hüseyni bir abânın altında toplayarak buyurdu ki: “Allahım bunlar benim sevdiklerim, itretim, (ağır emanetim) ve yakınlarım, Ehl-i Beyt’im’dirler.”
Ümm-ü Selema dedi ki: Ben de mi? O hazret (sallallahu aleyhi ve âlih) ona dedi ki: “Sen hayır üzerinesin. Ama bu ayet yalnızca benim, kardeşim Ali’nin, kızım Fatımâ’nın evlatlarım Hasan ile Hüseyn ve Hüseynin dokuz evladı hakkında nazil olmuştur. Bizden başka kimse bunda yoktur.”
Halkın çoğu ayağa kalkarak dediler ki: Biz şahidiz ki Ümm-ü Seleme bize de böyle demişti. Biz de Resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) sorduk, o da tıpkı Ümm-ü Seleme’nin dediği gibi buyurdu.
Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: Yüce Allah’ın Hacc süresinde[6] şöyle buyurduğunu bilmiyor musunuz: “Ey iman edenler! rükü ve secde edin ve rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin ki belki felâha erersiniz. Ve Allah yolunda hak cihad edin. O sizi seçmiştir. Ve o size dinde zorluk göstermemiştir. Babanız İbrahim’in şeriatıdır. Allah önceki kitaplarda ve bu kitapta sizi müslümanlar diye adlandırmıştır. Peygamber sizlere, sizler de halka şahit olasınız diye.” Bu ayet nazil olduğunda Selman (r.a) ayağa kalkarak dedi ki:
Ey Resulullah! Senin onlara, onların da halka şahit olduğu ve Allahın seçtiği ve Allahın, babaları İbrahim’in şeriatında olduğu gibi dinde kendilerine zorluk gösterilmeyen bu insanlar kimleredir?
Resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurdu ki: Allah bu ayette onüç insanı belirtmektedir: Ben, kardeşim Ali ve onun evlatlarından onbiri.” Dediler ki: Evet, biz bunu Resulullah’tan işittik.
Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: Allah aşkına söyleyin! Bilmiyor musunuz Resulullah en son hutbesinde ne buyurdu? Ey halk! Sizlere iki emanet bırakıyorum. Eğer onlara sarılırsanız asla sapıtmazsınız; Yüce Allah’ın kitabı ve Ehl-i Beyt’im. Lütuf sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah, bu ikisinin havuzun başında bana ulaşıncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaklarını haber verdi ve ahdetti.
Dediler ki: Evet, Allah için biz bunların hepsini Resulullah’tan duyduk. Cemaaten oniki kişi ayağa kalkarak şöyle dediler: Biz şahidiz ki Resulullah öldüğü gün bunarı buyururken Ömer bin Hattab gazaplı bir haldeymiş gibi dedi ki: “Ey Resulullah! Bunlar bütün Ehl-i Beyt’ini (ev halkını) kapsıyor mu? Buyurdu ki: Hayır, sadece onlardan vasi olanları kapsıyor; Ali; kardeşim, vezirim, vârisim, ümmetimdeki halifem, benden sonra her müminin velisidir. O, vasilerin birincisi ve en hayırlısıdır. Onun vasisi bu oğlumdur -eliyle Hz. Hasan’ı gösterdi- Sonra onun vasisi bu oğlumdur -Hz. Hüseyin’i gösterdi- Onun vasisi de benim oğlumdur ve kardeşimin adaşıdır. Onun vasisi benim adaşımdır. Sonra yedi evlat sırasıyla gelir. Sonunda havuzun başında bana ulaşırlar. Allah’ın yeryüzündeki şahitleri ve halka delilleridirler. Her kim onlara itaat ederse Allah’a itaat etmiş, onlara karşı çıkan Allah’a karşı çıkmış olur.” Bedir’e katılan yetmiş kişi ve bir o kadar da muhacir kalkarak dediler ki: Unuttuğumzu bize hatırlattın. Doğrusu biz bunların hepsini Resulullah’tan işitmiştik.
Sonra Ebu Hüreyre ve Ebu Derdâ, Muaviye’nin yanına giderek Ali aleyhisselam’ın bütün buyurduklarını ve onları şahit tuttuğunu halkın da bunu onayladığını bildirdiler.
KİTABI SÜLEYMDEN
Yorum