Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

HULASA - Mizan’ul Hikmet

Daraltma
Bu sabit bir konudur.
X
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

    1322. Bölüm

    Süleyman (a.s)


    “Süleyman Davud’a varis oldu: “Ey insanlar! Bize kuş dili öğretildi ve bize her şeyden bolca verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur” dedi.”*10269
    bak. Nisa, 163; En’am, 84; Enbiya, 81, 82; Sebe, 12-13; Sad, 30-40; Neml, 17-44; Bakara, 102


    Süleyman (a.s) eşine şöyle diyen erkek bir serçe gördü: “Neden kendini benden esirgiyorsun? Eğer istersen (veya istersem) Süleyman’ın kubbesini gagamla kaldırır onu denize atarımЮ” Süleyman gülümser bir halde o serçeye şöyle dedi: “Gerçekten de bu şeyi yapabilir misin?” Serçe ona şöyle dedi: “Hayır, ey Allah’ın Resulü! Ama bazen erkek, eşi için kendini göstermeye çalışır ve kendini onun yanında büyük göstermek ister. Aşık insanı söylediğinden dolayı kınamak doğru değildir.” Süleyman dişi serçeye şöyle buyurdu: “Neden kendini ondan esirgiyorsun, oysa o sana aşık olmuştur.” Serçe şöyle dedi: “Ey Allah’ın Resulü! O aşık değildir, sadece aşk sözünü etmektedir. Çünkü benimle birlikte benden başkasını da sevmektedir.” Dişi serçenin bu sözü Süleyman’ın kalbini etkiledi. Şiddetle ağladı. Kırk gün insanların yanından ayrıldı ve bu müddet boyunca Allah-u Teala’dan kalbini kendisinden başkasının sevgisinden boş kılmasını ve sevgisini başkalarının sevgisiyle karıştırmamasını diledi.” *10270


    4770.Süleyman (a.s): “İnsanlara verilen veya verilmeyen herşey bize verilmiştir. İnsanlara öğretilen ve öğretilmeyen herşey bize öğretilmiştir. Ama gizli ve açıkta Allah’tan korkmaktan, zenginlik ve fakirlikte iktisatlı olmaktan, hoşnutluk ve gazap anında hak sözü söylemekten ve her durumda aziz ve celil olan Allah’ın dergahına yalvarıp yakarmaktan daha üstün bir şey bulmadım.” *10271


    4771.İmam Ali (a.s): “Eğer bir kimse bekaya tırmanmak için bir merdiven, ölümü kendinden savmak için bir yol bulabilseydi; cinlerin ve insanların hükümeti uhdesine verilen ve nübüvvetle birlikte büyük yakınlığa mazhar olan Davud oğlu Süleyman (a.s) bulurdu. Allah, dünya üze¬rindeki rızkını tamamladığı ve müddetini doldurduğu zaman, Süleyman'ı yokluk yaylarından atılan ölüm okla¬rıyla okladı. Böylece dünya onsuz kaldı ve evleri yurtları sahipsiz kaldı da onları başka toplumlar miras aldı.” *10272


    4772.İmam Sadık (a.s): “Süleyman (a.s) misafirlerine et ve beyaz ekmek kendi ailesine ise kepekli buğdaydan ekmek yedirtirdi. Kendisi ise pişmemiş arpa ekmeğinden yerdi.” *10273


    4773.İmam Sadık (a.s): “Peygamberlerden cennete en son girecek olan Süleyman bin Davut’tur (a.s) ve bu kendisine dünyada bağışta bulunulduğu içindir.” *10274


    4774.İmam Sadık (a.s): “Bir gün Süleyman bin Davud ashabına şöyle buyurdu: “Allah Tebareke ve Teala bana benden sonra hiç kimseye layık olmayan bir saltanat bağışladı. Rüzgarı, insanı, cinni, kuşu ve vahşi hayvanları bana müsahhar (egemenliğimde) kıldı. Bana kuşların dilini öğretti ve bana herşeyden bağışta bulundu. Ama bana verdiği bütün bu saltanatına rağmen bir gün bile akşama kadar sevinç içinde olamadım. Dolayısıyla da yarın sarayıma girmeyi, damına çıkmayı ve (egemenliğimin altındaki) ülkeleri seyretmeyi istiyorum. Dolayısıyla hiç kimsenin yanıma gelip günümü acı ve hüzünlü kılacak bir haber getirmesine izin vermeyin.” Ashabı, “Olur” dediler. Ertesi gün Süleyman asasını aldı. Sarayının damının en yüksek noktasına çıktı. Asasına dayandı ve kendisine verilen şeye sevinerek (egemenliği altındaki) ülkelere baktı. Aniden gözü güzel yüzlü ve güzel giyimli bir gence ilişti. Bu genç sarayının bir köşesinden ona doğru geliyordu. Süleyman onu görünce şöyle dedi: “Seni kim bu saraya soktu, oysa ben bu gün yalnız kalmak istemiştim. Kimin izniyle saraya girdin?” O genç şöyle dedi: “Bu sarayın Rabbi beni bu saraya soktu ve onun izniyle girdim. Süleyman şöyle dedi: “Elbette bu sarayın Rabbi, bu saraya benden daha layıktır. Sen kimsin?” O şöyle dedi: “Ben ölüm meleğiyim.” Süleyman şöyle dedi: “Niçin geldin?” O şöyle dedi: “Ben senin canını almak için geldim.”Süleyman şöyle buyurdu: “Görevini yerine getir, zira bu gün benim sevinç günümdür. Aziz ve celil olan Allah bana kendisini görmekten başka bir sevincin olmamasını istemiştir. Bunun üzerine Süleyman asasına dayandığı bir halde ölüm meleği onun canını aldı. Süleyman uzun bir müddet bir ölü gibi asasına dayandı, insanlar onu görüyor ve hayatta olduğunu sanıyordu. Bir süre sonra onun hakkında şüpheye ve ihtilafa düştüler. Bazıları şöyle dediler: “Uzun günlerdir Süleyman asasına dayanmış durumdadır, ne yorulmuş, ne uyumuş, ne bir şey içmiş, ne de bir şey yemiştir. O ibadet etmemiz gereken rabbimizdir.” Bir grubu da şöyle dedi: “Süleyman sihirbazdır. Sihirle gözlerimize asasına dayandığını göstermektedir, ama gerçek bu değildir.”Müminler ise şöyle dediler: “Süleyman Allah’ın kulu ve Peygamberidir, Allah onu kendi isteği ile tedbir ve idare etmektedir.” Süleyman hakkında bu farklı görüşler ortaya çıkınca aziz ve celil olan Allah, bir güve gönderdi. Bu güve Süleyman’ın asasını içerden kemirdi, asa kırıldı ve Süleyman (a.s) sarayının üzerinden yüz üstü yere düştü.” *10275


    10269* Neml, 16
    10270* el-Bihar, 14/95/3
    10271* el-Hisal, 241/91
    10272* Nehc’ul-Belağa, 182. hutbe
    10273* ed-Deavat lir-Ravendi, 142/363
    10274* Mustedrefat-u Serair, 41/7
    10275* İlel’uş-Şerayi’, 73/2



    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

      1323. Bölüm

      Zekeriyya (a.s)


      “Zekeriyya da: “Rabbim! Beni tek başıma bırakma, sen varislerin en hayırlısısın” diye nida etmişti. Biz de ona icabet ederek, Yahya’yı bahşetmiş, eşini de doğum yapacak hale getirmiştik. Doğrusu onlar iyi işlerde yarışıyorlar, korkarak ve umarak bize yalvarıyorlardı. Bize karşı gönülden saygı duyuyorlardı.” *10276
      bak. Al-i İmran, 38-41; Meryem, 1-12


      4775.Resulullah (s.a.a): “İsrailoğulları Zekeriyya’yı öldürmek için aramaya koyuldular. Zekeriyya çöle kaçtı. Bir ağaç ağzını açtı ve Zekeriyya içine girdi. Ama elbisesinin bir parçası dışarıda kaldı. İsrailoğulları da gelip ağacın üstüne çıktılar ve onu testereyle biçtiler.” *10277


      4776.Resulullah (s.a.a): “Zekeriyya marangoz idi.” *10278


      10276* Enbiya, 89-90
      10277* Kenz'ul-Ummal, 32330
      10278* a. g. e. 32329


      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

        1324. Bölüm

        Yahya (a.s)


        “Ey Zekeriyya! Sana, Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bu adı daha önce kimseye vermemiştik” buyurdu. “Ey Yahya! Kitab’a kuvvetle sarıl” deyip daha çocukken ona hikmet, katımızdan kalp yumuşaklığı ve temizlik verdik. O, Allah’tan sakınan ve anasına babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, baş kaldıran bir zorba değildi.
        Doğduğu günde, öleceği günde ve dirileceği günde ona selam olsun.” *10279


        4777.Resulullah (s.a.a): “Allah kardeşim Yahya’ya rahmet etsin! Daha bir çocuk olan Yahya’yı oyuna davet ettiklerinde o şöyle buyurmuştur: “Ben oyun için mi yaratıldım?” Böyle bir kimse buluğ yaşına geldiğinde neler söyler!” *10280


        4778.İmam Kazım (a.s): “Yahya b. Zekeriyya (a.s) sürekli ağlıyor, asla gülmüyordu. İsa b. Meryem ise hem ağlıyor hem de gülüyordu. İsa’nın (a.s) yaptığı iş Yahya’nın (a.s) yaptığı işten daha üstündü.” *10281


        4779.İmam Sadık (a.s) babalarından naklen şöyle buyurmuştur: “Yahya (a.s) ile şeytan arasındaki konuşmada Yahya (a.s) şöyle buyurdu: “Bana bir an olsun galip gelebildin mi?” Şeytan şöyle dedi: “Hayır ama sende hoşlandığım bir sıfat vardır.”Yahya, “O haslet nedir?” diye sorunca Şeytan şöyle dedi: “Sen çok yiyen bir kimsesin, “İftar edince o kadar yiyorsun ki sonunda sindirim bozukluğuna mübtela oluyorsun ve bu iş seni bazı namazlardan gece ibadet için kalkmaktan alı koymaktadır.” Yahya şöyle buyurdu: “Allah’a söz veriyorum ki bundan sonra hayatta kaldığım müddetçe hiçbir yemekten doyasıya yemeyeceğim.” İblis şöyle dedi. “Ben de Allah’a söz veriyorum ki bundan sonra hayatta kaldığım müddetçe asla bir Müslüman’a nasihat etmeyeceğim.” Ardından dışarı çıktı ve ondan sonra artık Yahya’nın (a.s) yanına geri dönmedi.” *10282


        10279* Meryem, 7 ile 12-15
        10280* Kenz’ul-Ummal, 32425
        10281* el-Kafi, 2/665/20
        10282* Emali’et-Tusi, 340/692


        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

          1325. Bölüm

          İsa (a.s)


          “Allah katında İsa’nın misali kendisini topraktan yaratıp sonra ol demesiyle olmuş olan Adem’in durumu gibidir.” *10283


          “Ve, “Meryem oğlu İsa Mesih’i, Allah’ın elçisini öldürdük” demelerinden ötürüdür. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü. Ayrılığa düştükleri şeyde doğrusu şüphededirler, bu husustaki bilgileri ancak sanıya uymaktan ibarettir, kesin olarak onu öldürmediler. Bilakis Allah onu kendi katına yükseltti. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir. Kitab ehlinden, ölmeden önce, İsa’ya inanmayacak yoktur. O, gerektiği gibi inanmadıklarından, kıyamet günü onların aleyhine şahit olur.” *10284
          bak. Al-i İmran, 45-58, Meryem, 16-34; Bakara, 87, 253; Maide, 110-118; Müminun, 50; Zuhruf, 57-65; Sad, 6, 14; Hadid, 27


          4780.Mesih (a.s): “Hizmetçim iki elimdir, merkebin iki ayağımdır, yeryüzü yatağım, taşlar yastığımdır. Kışın bana sıcaklık veren güneş alan yerlerdir. Geceleyin fakirlik içinde ve gündüz de yokluk içinde yaşarım. Buna rağmen yeryüzünde benden daha zengin birisi yoktur.” *10285


          4781.Resulullah (s.a.a): “İsrailoğullarının altıyüz Peygamberi vardı. Bunların ilki Musa (a.s) sonuncusu ise İsa (a.s) idi.” *10286


          4782.Resulullah (s.a.a): “İsa’nın (a.s) göğe götürülünceye kadar yemeği bakla idi. İsa gökyüzüne götürüldüğü zamana kadar ateşte pişirilmiş bir yemek yemedi.” *10287


          4783.Resulullah (s.a.a): “Ey Ümmü Eymen! Kardeşim İsa’nın kahvaltı için akşamdan kalan bir yemeği ve akşam için de kahvaltı dan kalan bir şeyi saklamadığını bilmiyor musun? O ağaç yapraklarından besleniyor, yağmur suyundan içiyor, palas giyiyor ve nerede gece olursa orada sabahlıyor ve şöyle diyordu: “Hergün kendi rızkını getirir.” *10288


          4784.Resulullah (s.a.a): “Ben İsa b. Meryem-i gördüm. O beyaz tenli ve kılıç gibi ince belli zayıf biriydi.” *10289


          4785.İmam Ali (a.s), İsa’nın (a.s) sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: “İstersen İsa b. Meryem (a.s) hakkında söz edeyim. O da taşı yastık yapıyor, sert şeyler giyiyordu ve katıksız kuru yiyecekler yiyordu. Azığı açlık, gece lambası ay, kışın barınağı yeryüzünün doğusu ve batısıydı. Meyveleri ve sebzeleri, yeryüzünde canlılar için biten şeylerdi. Ne onu fitneye düşürecek bir hanımı, ne hüzünlendirecek bir çocuğu, ne kendisini meşgul edeceği bir malı, ve ne de kendisini hor kılacak bir tamahı vardı. Bineği iki ayağı, hizmetçisi de iki eliydi.” *10290


          4786.İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala’nın, İsa’dan (a.s) naklen: “Beni nerede olursam olayım bereketli karar kılmıştır” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Yani çok faydalı.” *10291



          10283* Al-i İmran, 59
          10284* Nisa, 157-159
          10285* el-Bihar, 14/239/17
          10286* el-Hisal, 524/13
          10287* Kenz'ul-Ummal, 32357
          10288* a. g. e. 32358
          10289* a. g. e. 32359
          10290* Nehc’ul-Belağa, 160. hutbe
          10291* Mean’il-Ahbar, 212/1


          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

            İsa’nın (a.s) Kıssası Hakkında Bir Söz

            1-İsa (a.s) ve Annesinin Kıssası Kur’an’da Nasıl Geçer?

            İmran’ın karısı, Mesih’in annesi İmran kızı Meryem’e hamile kalır. Karnındaki bebeği, doğurduğu zaman özgür kılınmış olarak mescide hizmet etmek üzere adar. O karnındaki bebeğin erkek olduğunu sanır. Çocuğu doğurup kız olduğunu anlayınca üzülür, iç geçirir. Sonra ona, “hizmet eden kadın” anlamına gelen “Meryem” adını verir. Meryem doğmadan önce babası ölür. Annesi onu mescide getirir ve kahinlere teslim eder. Hz. Zekeriyya da aralarındadır. Onun sorumluluğunu yüklenme hususunda birbirleriyle tartışırlar. Sonunda kura çekme hususunda anlaşırlar. Kura amacıyla oklar çektiklerinde kura Zekeriyya’ya çıkar. Bunun üzerine Zekeriyya onun sorumluluğunu üstlenir. Erginlik çağına gelince, onu diğer kahinlerden ayıracak şekilde araya bir perde çekerler. Meryem bu özel bölmede Allah’a ibadet ederdi. Sadece Zekeriyya yanına girebilirdi. Zekeriyya mihrapta onun yanına her girişinde yanında bir rızık bulurdu. Zekeriyya, “Bunlar sana nereden geldi ey Meryem?” diye sorardı. O da, “Allah katından, Allah dilediğine hesapsız rızık verir” cevabını verirdi. Meryem (s. a) doğru sözlüydü. Allah tarafından günahlardan korunmuştu, masumeydi. Tertemizdi, arınmış ve seçilmişti. Meleklerin konuştuğu bir muhaddese idi. Melekler ona; “Allah seni seçti ve arındırdı” demişlerdi. O rabbine gönülden boyun eğendi ve Allah’ın alemlere olan ayetlerindendir.” *10292


            O, kendisine ayrılan özel bölmesinde bulunduğu bir sırada yüce Allah ona Ruh’u (Cebrail) gönderdi. Ruh ona normal bir insan olarak göründü. Ruh, Allah tarafından kendisine elçi olarak gönderildiğini ve görevinin Allah’ın izniyle ona babasız olarak bir çocuk bahşetmek olduğunu söyledi. Çocuğunun göstereceği göz kamaştırıcı mucizeleri müjdeledi. Yüce Allah’ın, onun oğlunu Ruh’ul-Kudüs’le destekleyeceğini, ona kitabı, hikmeti, Tevrat’ı ve İncil’i öğreteceğini, yüce Allah’ın apaçık ayetler desteğinde onu İsrailoğullarına elçi olarak göndereceğini haber verdi. Onun misyonunu ve kıssasını anlattı. Sonra Ruh ona üfledi. Böylece normal bir şekilde gebe kalan bir kadın gibi çocuğuna gebe kaldı. *10293


            Sonra Meryem, onunla ıssız bir yere çekildi. Doğum sancıları onu bir hurma dalına doğru sürükledi. “Keşke bundan önce ölseydim de hafızalardan silinip unutuluverseydim” dedi. Altından bir ses ona şöyle seslendi: “Üzülme, Rabbin senin ayağının altında bir ark akıtmıştır. Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülüverir. Ye, iç gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen, ona, “Ben Rahman olan Allah’a oruç adadım, bugün hiç kimseyle konuşmayacağım” de. Böylece onu taşıyarak kavmine geldi.”*10294 Meryem’in İsa’ya hamile kalması, onu doğurması, İsa’nın konuşması ve diğer varoluşsal özellikleri diğer insanlardan farklı değildi.


            Kavmi onu bu halde görünce, onu kınamaya, ayıplamaya başladılar. Çünkü karşılarında gördükleri manzara, bir kadının kocasız olarak gebe kalıp bir çocuk doğurmuş olmasıydı. Dediler ki: “Ey Meryem! Sen gerçekten şaşılacak bir iş yaptın. Ey Harun’un kız kardeşi, senin baban kötü bir kişi değildi ve annen de azgın, utanmaz bir kadın değildi” Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. Dediler ki: “Henüz beşikte olan bir çocukla biz nasıl konuşabiliriz?” Çocuk şunları söyledi: “Şüphesiz ben, Allah’ın kuluyum. Allah bana kitap verdi ve beni Peygamber kıldı. Nerede olursam olayım, beni kutlu kıldı ve hayat sürdüğüm sürece, bana namazı ve zekatı vasiyet etti, anneme itaati de. Ve beni mutsuz bir zorba kılmadı. Selam üzerimedir doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak yeniden kaldırılacağım gün.” *10295


            Sonra İsa (a.s) büyüdü, delikanlılık çağına geldi. O ve annesi, herkes gibi yiyip içiyorlardı. Yaşadıkları sürece diğer insanlarda bulunan varoluşsal arazlar, özellikler onlarda da vardı.


            Sonra Hz. İsa’ya İsrailoğullarına tebliğ etmek üzere risalet, Peygamberlik verildi. O da bu misyonu yüklenir yüklenmez, onları tevhit dinine davet etti. Şöyle diyordu: “Ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben sizin için kuş şeklinde çamurdan bir şey yapar, sonra onun içine üflerim ve o Allah’ın izniyle bir kuş oluverir. Allah’ın izniyle doğuştan körü, alacalıyı iyileştiririm, ölüleri diriltirim. Yediklerinizi ve evlerinizde depoladıklarını size haber veririm. Bunda sizin için bir ayet vardır. Hiç kuşkusuz, Allah, benim de, sizin de Rabbinizdir. Şu halde O’na ibadet edin.”…


            ...İsrailoğullarının iman etmelerinden ümidini kesinceye kadar onları Allah’ın birliğine ve yeni şeriatına davet etti. Soydaşlarının dik başlılıklarını, inatlarını, kahinlerin ve hahamların büyüklük taslamalarını görerek inanmalarından ümidini kesince, kendisine inanan bir avuç havariyi Allah’ın dininin yardımcıları olarak seçti.


            Sonra Yahudiler onu öldürmek amacıyla ayaklandılar. Bunun üzerine Allah onu aldı ve katına yükseltti. Yahudiler birilerini ona benzettiler. Bazıları, “Biz onu öldürdük” , bazıları da, “Biz onu astık” dediler. Oysa onlar yanlışlığa düştüler.” *10296


            10292* Al-i İmran, 35-44; Meryem, 16; Enbiya, 91; Tahrim, 12
            10293* Al-i İmran, 45-51
            10294* Meryem, 20-27
            10295* Meryem, 27-33
            10296* Tefsir’ul Mizan, 3/279


            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet


              1326. Bölüm

              İrmeya –Uzeyr- (a.s)


              “Yahut altı üstüne gelmiş bir kasabaya uğrayan kimseyi görmedin mi? “Allah burayı ölümünden sonra acaba nasıl diriltecek?” dedi” *10297


              4787.İmam Bakır (a.s), kendisine, “Bir şahıs karısıyla cinsel ilişkiye geçti ve kadın ikiz çocuğa hamile kaldı. Bu ikizlerin her ikisine de aynı anda hamile kaldı ve onları aynı anda doğurdu. O ikisi aynı anda öldüler ve her ikisi bir mezara koyuldular, ama onlardan biri yüz elli yıl yaşadı, diğeri ise elli yıl, bu iki kimse kimlerdir?” diyen Hıristiyan alime şöyle buyurmuştur: “Onlar Uzeyr ve Uzre idiler. Anneleri söylediğin gibi onlara aynı anda hamile kaldı ve söylediğin gibi onları aynı anda doğurdu. Uzeyr ve Uzre kaç yıl birlikte yaşadılar, ardından Allah Tebarek ve Teala Uzeyr’i yüz yıl öldürdü, ardından yeniden diriltti ve elli yıl daha Uzre ile yaşadı ve her ikisi de aynı anda öldüler.” *10298


              4788.İmam Sadık (a.s): “İrmeya Peygamber Buht’un-Nassar’ın Yahudiler ile yaptığı savaşta yıktığı Beyt’ul-Mukaddes’e ve etrafına bakıp, “Allah bunları ölümünden sonra nasıl diriltecek?” deyince, Allah onu yüz yıl öldürdü ve yeniden diriltti ve o organlarının yeniden nasıl birleştiğini, yeniden etinin bittiğini, eklemlerinin ve damarlarının nasıl da birleştiğini gördü. Bunun üzerine ayağa kalkınca şöyle buyurdu: “Allah’ın her şeye kadir olduğunu biliyorum.” *10299


              10297* Bakara, 259
              10298* el-Kafi, 8/123/94
              10299* İhticac, 2/230/223


              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

                1327. Bölüm

                Yunus (a.s)


                “Doğrusu Yunus da peygamberlerdendir. Dolu bir gemiye kaçmıştı. Gemide olanlarla karşılıklı kura çekmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebeple denize atılmıştı.Kendini kınarken onu bir balık yutmuştu. Eğer Allah’ı tespih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı. Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık. Onun için, geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik. Onu, yüz bin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. Sonunda ona inandılar, bunun üzerine biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.” *10300
                bak. Yunus, 98; Enbiya, 87, 88; Kalem, 48-50;


                4789.Resulullah (s.a.a): “Hiçbir Peygambere “Ben Allah katında, Yunus b. Metta’dan daha iyiyim” demesi yakışmaz.” *10301


                4790.İmam Ali (a.s), kendisine, “Mahkumunu yeryüzünde gezdiren zindan hangisiydi?” diye soran Yahudilerden birine şöyle buyurmuştur: “Ey Yahudi adam! Mahkumunu yeryüzünde gezdiren zindan, Yunus’un karnında hapsolduğu balinaydı.” *10302


                10300* Saffat, 139-148
                10301* Kenz’ul Ummal,32423
                10302* el-Bihar, 14/382/22


                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

                  Yunus’un (a.s) Kıssası Hakkında Bir Söz

                  Yunus (a.s) peygamberlerden biriydi ve Allah onu yüz bin den fazla bir topluluk olan kavmine gönderdi. O kavmini Allah’a davet etti ama ona karşılık olarak sadece yalanladılar ve davasını reddettiler. Sonunda Yunus’un kendilerini tehdit ettiği azap çepeçevre onları kuşattı ve Yunus onların arasından dışarı çıktı.


                  Yunus’un kavmi azap ile karşı karşıya geldiğinde ve azabı da açık olarak gördüklerinde tümüyle iman ettiler ve münezzeh olan Allah’ın dergahına tevbe ettiler. Allah da kendilerini dünyada hor ve hakir kılan azabı onlardan kaldırdı.


                  Yunus (a.s) kavminin halini sordu ve azaplarının bertaraf edildiğini anladı. Ama adeta onların imanından ve tevbe ettiklerinden habersiz idi. Bu hal üzere kavmine geri dönmedi onlara karşı gazap halinde yoluna devam etti. Adeta efendisine kızıp kaçan ve kendisini bulamayacağını hayal eden kimsenin halini andırıyordu. Ardından Yunus (a.s) yük ve yolcu dolu bir gemiye bindi.


                  Yolda bir balina geminin yolunu kesti. Balinanın yemesi ve böylece de geminin kurtuluşu için birini denize atmaları gerekiyordu. Bu maksatla aralarında kura çektiler ve kura Yunus’un (a.s) adına çıktı ve onu denize attılar. Balina Yunus’u (a.s) yuttu ve gemi böylece kurtulmuş oldu.


                  Münezzeh olan Allah bir kaç gece ve gündüz Yunus’u (a.s) sağ salim balinanın karnında tuttu. Yunus (a.s) yaptığı şey dolayısıyla bunun ilahi bir azap olduğunu biliyordu. Dolayısıyla da balinanın karnından şöyle seslendi: “Senden başka ilah yoktur, sen
                  münezzehsin, şüphesiz ben zalimlerden oldum.”


                  Allah da Yunus’un (a.s) duasına icabet buyurdu ve balinaya Yunus’u (as.) dışarı atmasını emretti ve balina Yunus’u (a.s) hasta olduğu bir halde karaya attı. Münezzeh olan Allah yapraklarının gölgesinde dinlenmesi için bir kabak fidesi bitirdi. Yunus’un (a.s) durumu düzelince de Allah onu kavmine geri gönderdi. Bu defa insanlar onun davetine icabet ettiler ve kendisine iman ettiler. Ve Allah da onları bir süreye kadar (her türlü nimetten) faydalandırdı. *10303



                  10303* Tefsir’ul Mizan, 17/165



                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum


                    Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

                    371. Konu: Nübüvvet (3)

                    Allah’ın Resulü Muhammed (s.a.a)


                    1328. Bölüm


                    Allah’ın Resulü Muhammed (s.a.a)


                    “Muhammed Allah’ın Resulü’dür.” *10304


                    “And olsun ki, içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size düşkün, iman edenlere şefkatli ve merhametli bir Peygamber gelmiştir.” *10305


                    “Biz seni şâhid, müjdeci, uyarıcı; Allah’ın izniyle O’na çağıran, nurlandıran bir ışık olarak göndermişizdir.” *10306

                    4791.Resulullah (s.a.a), kendisinin Muhammed, Ahmet, Ebu’l-Kasım, Beşir, Nezir ve Dai olarak adlandırılmasının sebebini soran Yahudi’ye şöyle buyurmuştur: “Muhammed olarak adlandırılmamın sebebi, şüphesiz yeryüzünde övüldüğüm içindir. Ahmed olarak adlandırılmamın sebebi, gökyüzünde övüldüğüm içindir. Ebu’l-Kasım olarak adlandırılmamın sebebi ise aziz ve celil olan Allah’ın kıyamet günü ateşin bir bölümünü ayırması, ilk ve son insanlardan bana küfredenleri ateşe koyması ve cenneti de bir bölüme ayırması ve bana iman edenleri ve nübüvvetimi ikrarda bulunanları cennete koyması hasebiyledir. Dai olarak adlandırılmamın sebebi ise şüphesiz, insanları aziz ve celil olan Rabbimin dinine davet etmemden dolayıdır. Nezir olarak adlandırılmamın sebebi ise bana isyan edenleri ateş ile uyarmam sebebiyledir. Beşir ile adlandırılmamın sebebi de bana itaat edenleri şüphesiz cennetle müjdelemem sebebiyledir.” *10307


                    10304* Fetih, 29
                    10305* Tevbe, 128
                    10306* Ahzab, 45-46.
                    10307* Mean’il-Ahbar, 52/2


                    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                    Yorum


                      Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

                      1329. Bölüm

                      Peygamberlerin Sonuncusu


                      “Muhammed içinizden her hangi bir adamın babası değil, Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir.” *10308


                      4792.Resulullah (s.a.a): “Ben, kendimden sonra Peygamber olmayan son kimseyim.” *10309


                      4793.İmam Sadık (a.s): “Şüphesiz zikri aziz olan Allah sizin Peygamberinizle nübüvvet zincirine son verdi. O halde ondan sonra asla Peygamber gönderilmeyecektir ve aynı şekilde kitabınızla da bütün semavi kitaplara son verdi. O halde sizin kitabınızdan sonra da asla bir kitap nazil olmayacaktır.” *10310


                      4794.İmam Sadık (a.s): “Sonunda Muhammed (s.a.a) geldi, Kur’an, şeriat ve yöntemini getirdi. O halde onun helali, kıyamet gününe kadar helaldir ve onun haramı da kıyamet gününe kadar haramdır.” *10311


                      10308* Ahzab, 40
                      10309* Tabakat’il-Kubra, 1/105
                      10310* el-Kafi, 1/269/3
                      10311* a. g. e. 2/17/2


                      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                      Yorum


                        Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

                        1330. Bölüm

                        Muhammed’in (s.a.a) Diliyle Muhammed (s.a.a)


                        4795.Resulullah (s.a.a): “Ben Allah’ın terbiye ettiği bir kimseyim ve Ali de benim terbiye ettiğim bir kimsedir.” *10312


                        4796.Resulullah (s.a.a): “Ey insanlar! Ben hakikatte (Allah tarafından) hediye edilmiş bir rahmetim.” *10313


                        4797.Resulullah (s.a.a): “Ben, İbrahim’in Kabe’nin temellerini yükselttiğinde yaptığı şu duasıyım: “Ey Rabbimiz! Onlar arasında onlardan bir Peygamber gönder…” *10314 *10315


                        4798.Resulullah (s.a.a): “Övünmek için söylemiyorum, ben Ademoğullarının efendisiyim.” *10316


                        4799.Resulullah (s.a.a): “Övünmek gibi olmasın, ben Peygamberlerin önderiyim. Övünmek gibi olmasın, ben Peygamberlerin sonuncusuyum ve övünmek gibi olmasın ben ilk şefaat eden ve şefaati ilk kabul edilenim.” *10317


                        4800.Resulullah (s.a.a): “Kıyamet günü aziz ve cebbar olan Allah’ın huzuruna varan ilk kimse benim. Sonra O’nun kitabı, Ehl-i Beyt’im, daha sonra ümmetimdir. Daha sonra onlara Allah’ın kitabı ve Ehl-i Beyt’ime ne yaptıklarını sorarım.” *10318


                        4801.Resulullah (s.a.a): “Sizin en takvalınız ve Allah’ı en çok tanıyanınız benim.” *10319


                        4802.Resulullah (s.a.a): “Allah kendi katında benden daha üstün ve yüce olan bir varlık yaratmamıştır.” *10320


                        4803.Resulullah (s.a.a): “Benden önceki Peygamberlere verilmeyen beş şey bana verilmiştir: “Ben beyaz, siyah ve kızıla gönderildim. Yeryüzü benim için temizleyici ve secde yeri kılınmıştır. Korku ve dehşet ile yardım edildim. Benim için ganimetler helal kılınmıştır. Oysa benden önce hiç kimseye –veya hiç bir Peygambere diye buyurmuştur- helal kılınmamıştır. Kelimelerin toplamı (Kur’an) bana bağışlanmıştır.” *10321


                        10312* Mekarim’ul-Ahlak, 1/51/19
                        10313* et-Tabakat’il-Kubra, 1/192
                        10314* Bakara, 129
                        10315* Kenz'ul-Ummal, 31833
                        10316* el-Bihar, 8/48/51
                        10317* a. g. e. 31883
                        10318* el-Kafi, 2/600/4
                        10319* Kenz’ul Ummal, 31991
                        10320* Uyun-u Ahbar’ir-Rıza (a.s), 1/262/22
                        10321* Emali’et-Tusi, 484/1059


                        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                        Yorum


                          Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

                          1331. Bölüm

                          Ali’nin (a.s) Diliyle Muhammed (s.a.a)


                          4804.İmam Ali (a.s), Kufe mescidinde kılıcını kuşandığı bir sırada kendisine Peygamberin (cismani) özelliklerini soran birisine şöyle buyurmuştur: “Allah Resulü’nün (s.a.a) kırmızıya çalan beyaz bir yüzü, iri ve siyah gözleri, düz ve yumuşak saçları, gür sakalı, dolgun olmayan ve kemikli yanakları, kulak memesine kadar uzanan saçları, gümüş bir ibriği andıran boynu vardı, boğazının altından karnına kadar ney gibi biten kıldan ince bir çizgi vardı. Ondan başka göğsünde ve karnında bir kıl yoktu. El ve ayakları kalın ve kemikli idi. Yol yürüdüğünde yokuştan aşağı iner gibi yürür, kalktığında da seri ve çabuk davranırdı. Bir yöne dönünce bütün bedeniyle dönerdi. Yüzündeki ter taneleri bir inci gibiydi. Bedeninin teri miskten daha güzel kokuyordu, ne kısa boyluydu, ne de uzun. Ne aciz idi ne de sefil. Onun gibi birini ne ondan önce gördüm ve ne de ondan sonra.” *10322


                          4805.İmam Ali (a.s): “(Halk dalalet içindeydi.) Derken Allah Muhammed'i (s.a.a) şahit, müjdeleyici ve korkutucu olarak ümmetine gönderdi. Çocukluğunda insanların en hayırlısı, olgunluğunda en seçkini idi. Ahlak bakımından temizlerin en temiz kılınmışıydı. Cömertlik bakımından kendisinden hayır umulanların en cömerti idi.” *10323


                          4806.İmam Ali (a.s): “Peygamber için iki iş ortaya çıktığında mutlaka onların en zor ve şiddetli olanını tercih ederdi.” *10324


                          4807. İmam Ali (a.s): “Allah Muhammed’den (s.a.a) daha iyi bir insan yaratmamıştır.” *10325


                          4808.İmam Ali (a.s): “...O (Peygamber), dertlerine deva bulmak için tıp bilgisiyle hastalarını dolaşan bir hekimdir. İlaçlarını hazırlamış, tıp malzemelerini ısıtmış, ihtiyaç duyulduğunda onlarla kör gönülleri, sağır kulakları, söylemez dilleri iyileştirir. Gaflet ve şaşkınlık içinde olanları ilaçlarıyla iyileştirmek için arar bulur.


                          Ama (Ümeyyeoğulları) hikmet nuruyla nurlanmamış, nurlu ilimlerin ışığıyla aydınlanmamış kimselerdir. Onlar bu durumda otlayan dört ayaklı hayvanlara benzemekte, katılıkları ise kayaları, taşları andırmaktadır.” *10326


                          4809.İmam Ali (a.s): “Şüphesiz ben Muhammed’in (s.a.a) kölelerinden biriyim.” *10327


                          10322* et-Tabakat’il-Kubra, 1/410

                          10323* Nehc’ul-Belağa, 105. hutbe
                          10324* Mekarim’ul-Ahlak, 1/61/55
                          10325* el-Kafi, 1/440/2
                          10326* Nehc’ul Belağa, 108
                          10327* et-Tevhid, 174/3


                          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                          Yorum


                            Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

                            1332. Bölüm

                            Muhammed (s.a.a)’ın Risaletinin Evrenselliği


                            “Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndermişizdir; fakat insanların çoğu bilmez.” *10328


                            4810.Resulullah (s.a.a): “Ben beni hayatta derk eden ve benden sonra dünyaya gelen kimselerin Peygamberiyim.” *10329


                            4811.Resulullah (s.a.a): “Benden önce her Peygamber kavminin diliyle ümmetine gönderilmiştir. Ama Allah beni Arapça dille, siyah ve kızıl herkese göndermiştir.” *10330


                            10328* Sebe, 28
                            10329* et-Tabakat’il-Kubra, 1/191
                            10330* el-Bihar, 16/316/6


                            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                            Yorum


                              Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

                              1333. Bölüm

                              Resullah’ın (s.a.a) Ailesi


                              4812.İmam Ali (a.s): “Ailesi en hayırlı aile, soyu en iyi soydur. Dalları düzgündür, meyveleri kolay toplanır. Doğduğu yer Mekke, göçtüğü yer tertemiz Medine’dir. İsmi orada yücelip sesi orada duyuldu.” *10331


                              4813.İmam Ali (a.s): “Ve yine şahadet ederim ki Muhammed de O’nun kulu ve elçisi, kullarının efendisidir. Allah kullarını her ne zaman iki bölüğe ayırmışsa, pey¬gamberini o iki bölükten en iyisinde karar kılmıştır.” *10332


                              10331* Nehc’ul Belağa, 161
                              10332* a.g.e, 214. hutbe


                              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                              Yorum


                                Ynt: HULASA - Mizan’ul Hikmet

                                1334. Bölüm

                                Resulullah’ın (s.a.a) Hususiyetleri


                                1-Yüce Ahlak Sahibi


                                “Şüphesiz sen yüce bir ahlaka sahipsindir.” *10333


                                4814.İmam Ali (a.s), Peygamber’in sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: “O, el açısından insanların en cömerdi, yürek açısından insanların en kahramanı, dil açısından insanların en doğru söyleyeni, zimmet açısından insanların en vefalısı, huy açısından insanların en yumuşağı, davranış açısından insanların en yücesi idi. Onu ilk defa gören kimse heybetine kapılır, onunla birlikte olan kimse, onu tanır ve severdi. Onun bir benzerini, ne önce ne de sonra görmedim.” *10334


                                4815.Aişe’ye Peygamber’in (s.a.a) evdeki ahlakı sorulunca şöyle buyurmuştur: “O ahlak açısından insanların en güzeliydi, ne söver ne kötü bir laf ederdi. Çarşı pazarda kalabalık etmez, kötülüğe kötülükle karşılık vermezdi, aksine affeder ve (insanların hatalarını) görmezlikten gelirdi.” *10335


                                4816.Aişe hakeza şöyle demiştir: Allah Resulü (s.a.a), en çok yalan atma huyundan nefret ederdi.” *10336


                                4817.Aişe (a.s) hakeza şöyle demiştir: “Allah Resulü (s.a.a) insanların en yumuşak huylusu ve en yüce olanıydı. O da sizin erkeklerinizden bir erkek gibiydi. Şu farkla ki o sürekli gülümser ve tebessüm ederdi.” *10337


                                4818.Muhammed b. Hanefiyye: “Allah Resulü (s.a.a) hiçbir zaman bir şeye hayır demezdi. Ondan bir şey yapması istendiğinde, eğer yapmak isterse “Evet” diye buyururdu. Eğer yapmak istemezse susardı ve neticede muhatabı Peygamberin o şeye meyletmediğini anlardı.” *10338


                                4819.Abdullah b. Haris: “Ben Allah Resulü (s.a.a) kadar tebessüm eden bir başkasını görmedim.” *10339


                                10333* Kalem, 4
                                10334* Mekarim’ul-Ahlak, 1/51/20
                                10335* et-Tabakat’il-Kubra, 1/365
                                10336* a.g.e. s. 378
                                10337* a. g. e. s. 365
                                10338* et-Tabakat’il-Kubra, 1/368
                                10339* a.g.e, 1/372


                                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X