Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İŞTE O İTİRAFLAR:AYETULLAH HASAN AMULİ:KARABAĞ-HOCALI-İRAN-ERGENEKON HAKİKATI

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    İŞTE O İTİRAFLAR:AYETULLAH HASAN AMULİ:KARABAĞ-HOCALI-İRAN-ERGENEKON HAKİKATI



    İŞTE O İTİRAFLAR:

    AYETULLAH HASAN AMULİ
    ERDEBİL CUMA İMAMI VE UZMANLAR MECLİSİ ÜYESİ
    İran-Azerbaycan-Ergenekon üçlemi
    Son dönemlerde verdiği önemli ve yerinde beyanatları ile adından sık sık söz ettiren İran’ın Erdebil Eyaleti Cuma İmamı Hüccet ul İslam Seyyid Hasan Amili, bu yılın Mart ayında vefat eden Azerbaycan Cumhuriyeti İslam Partisi'nin eski başkanı Hacı Alikram Aliyev’in anma merasiminde İran ve Azerbaycan arasındaki yaşanan huzursuzluğun nedenlerine değindi.
    Konuşmasının başında Hacı Alikram Aliyev hakkında konuşan Seyyid Hasan Amili şöyle dedi; Merhum Hacı Alikram öyle bir inanca sahipti ki, o inanç yolunda kendini kurban etti. Hiç şüphesiz onun hastalıkları inancı yüzünden uzun yıllar boyu yatmak zorunda kaldığı hapis hayatından kaynaklanmaktadır. Biz onun burada saygı ile anmaktayız.
    Değerli büyüğümüz Merhum Hacı Alikram’ın ideolojisini birkaç nokta üzerinde beyan edebiliriz;
    1. O, şuna inanmaktaydı; Azerbaycan Cumhuriyeti'nin İsrail'le ilişkileri büyük, bariz bir hatadır ve bu halkın haklarını hiçe saymaktan başka bir şey değildir.
    2. Rahmetli şöyle düşünürdü, Azerbaycan devleti kendi elinde olan iletişim ve haberleşme araçları ile halkı zehirlimekte. Görünüşte bu Tv çetelerinin bazıları devlete bağlı sayılmasa da sürekli İran aleyhine propaganda yapıyor, Azeri halkının kalbinde komşu İran ve İranlılara karşı nefret tohumları ekiyor. Bu stratejik bir hatadır.
    3. Ahlak, kültür ve din alanında dine, ahlaka, kültüre aykırı yayınlar ve icraatlar ülkeyi uçurumun kenarına götürmektedir. Hal böyleyken herkes hükümete itirazını bildirmelidir. Azerbaycan halkı, dinsiz hükümet ve kültürlerce yok edilemeyecek kadar asildir.
    4. Ülke zenginlikleri, ekonomi, imkan açısından doğru taksim yapılmaması yüzünden Azerbaycan halkı yoksulluk çekmektedir. Halbuki ülkenin her yerinde büyük enerji kaynakları bulunmaktadır. Ülke petrolünün yabancıların tekeline geçmesi, Amerikan şirketlerine “Yüzyılın Anlaşması” adı altında 1994 yılında büyük pay ayrılması, halka çok büyük ihanettir ve buna tahammül etmek mümkün değildir.
    5. Hacı Alikram şuna inanıyordu; dünyadaki tüm Azeriler bir araya gelmelidir. Dünyadaki tüm Azerilerin kalbi İslam, Allah Resulü (saa), Ehl-i Beyt (as), ve Kuran-ı Kerim nuruyla aydınlanmalıdır.
    Şimdi yukarıda belirtilen konulara açıklık getirmek için birkaç önemli noktayı anlatmak zorundayız;
    Henüz Sovyetler Birliği dağılmadan birkaç yıl önce Batı ülkelerine mensup stratejik araştırma merkezleri bu birliğin dağılacağını, aynı zamanda genellikle Sovyetleri çökertip, parçalamak için yüklü meblağlarla kurulan işlem merkezleri tarafından ciddi projeler gerçekleştirilmiştir. Böyle bir olay veya planı her açıdan dikkatle inceleyen bu merkezler bu cumhuriyetler birliğinin dağılmasından sonra ne gibi tehlikelerin ortaya çıkacağını da derinden analiz etmişlerdir.
    O dönemlerde belirlenmiş yirmiye yakın ihtimali tehlikelerden biri de stratejik önem taşıyan İran-Azerbaycan ilişkileridir. Çünkü İran'la Azerbaycan tarihi, kültürü, coğrafi, ulusal, dini ve mezhebi açıdan aynı kökene sahip oldukları için kısa zaman zarfında bu ülkenin ilhak, daha sonra ise ideolojik ittihat meselesi öne çıkacaktı. Emperyalist güçlerin İslam Devrimi'ni kuşatmaya alması, diğer Müslüman ülkelere bu devrimin ulaşmasına her şekilde engel oldukları takdirde, onun Azerbaycan gibi stratejik bir yere, enerji bölgesine sirayeti onlar için dayanılmaz bir hal olacaktı. Dolayısıyla, söz konusu merkezler gelecekte karşılaşabilecekleri tehlikeyi zamanında teşhis edebilmek için birçok sinsi planlar hazırladılar. Bugün de uygulaması devam eden planın da, tam olarak burada açıklanması programa sığacak gibi gözükmemektedir.
    Bu planın önemli bir parçası ve konumuzla alakalı olanı Karabağ meselesi idi. Elimizde bulunan verilere göre kararlılıkla söyleyebilirim ki; Karabağ sorunu Sovyetler Birliği dağılmadan yıllarca önce, muhtemel İran-Azerbaycan ittifakının önüne geçmek için tasarlanmış bir oyun idi. Batı'da yazılmış bu senaryoyu Ruslar çok büyük hevesle sahneye koydular. Çünkü bu sorun onların Kafkasya'da otoritesini korumak, çıkarlarını sağlamak için elverişli bir ortam yaratacaktı.
    Peki, Karabağ meselesi İran-Azerbaycan ilişkilerine nasıl olumsuz etkileye bilirdi? Bu soruya verilecek cevap şu olur; İran'ı kardeşten de çok seven Azerbaycan halkı ondan beklediğini hiçbir ülke ve halktan beklemiyorsa, büyük güçlerin çerçevesinde vahşi Ermeni saldırısına uğramış ve bir başına bırakılmış Azerbaycan haklı olarak İran'dan yardım talep edecekti. Yapılan planlara göre İran iki seçenek ile yüz yüze kalacaktı; ya Askeri müdahale yoluyla Ermeni tecavüz ve işgalini önlemek ya da çekimser bir tavır takınarak aynı bir gözlemci gibi olayları seyretmek.
    Eğer bu iki şıktan ilki seçilirse; İran'ın Rusya ile karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz olacaktı. Bu ise İran için uluslararası güçler arasında yerini yitirmesinden ziyade, ikinci bir cephenin açılması demek olacaktı. İslam ümmetinin emperyalizme, görünüşte Siyonist İsrail'le Filistin-Lübnan cephesinde maharetle çarpışan, bu savaşı son derece soğukkanlılık ve ustalıkla yöneten İran ikinci ve çok ağır bir savaşa sevk ediliyordu. Arkadan Rus cephesinin açılması ile birinci cephede denge bozulacak, dünya ile tek başına savaşmak mümkün olmayacaktı. Bu seçenek İslam Devrimi'nin mukadderatı ile oynamak, onun kutsal hedeflerini tehlikeye atmak olacaktı.
    İkinci şık seçilseydi, yani İran Ermeni saldırılarına duyarsız kalarak, olayları uzaktan seyretseydi ne olabilirdi? Böyle bir ortamda İran kınanacak, kardeşlik, dindarlık iddialarını da asılsız ve boşa çıkaracaktı. onun İslami ve insani değerlere çağrısı siyasi bir renge bürünecekti. Burada sadece vefasız kardeş değil belki de hain komşu damgası yiyecekti.
    Bu plan başarıya ulaşırsa ​hem belirtilen İran-Azerbaycan ittifakı tehlikesi bertaraf edilmiş olunur hem de İran'ı zayıflatmak için Azerbaycan bir düşman cepheye dönüşürdü. Böyle olunca da onlar için İran-Azerbaycan ittifakı tehdidi artık bir uygun bir fırsata çevrilecekti. Yani ilk pozisyonda İran'ın mahvolması, ikincisin de ise onun kendi Müslüman kardeşleri önünde rezil olması hesaplanmıştı.
    Günümüzde benzer bir kader de Bahreyn’de yaşanıyor. Arabistan'ın vahşi Vahhabi canileri, Bahreyn’e sokulup Şiileri öldürüyor, camilerini yerle yeksan ediyor, kadınlara tecavüz ediyor, hatta Şii kabirlerini viran edip, cesetlerini yakıyorlar. İran bu cinayetler karşısında dayanamayıp askeri müdahale ederse, Amerika, İsrail, Avrupa, ek olarak Arap dünyası ve Sünni halkları onun üzerine hücum edecekler. Ama yüreği yana yana uzaktan bakarsa, sen nasıl Müslüman kardeşsin, sen nasıl Şii ülkesisin ki, Şiilerin katliama uğramasına ancak uzaktan seyrediyorsun iftirası ile yüz yüze kalarak rezil olacaktır. Nasıl derler; karanlıkta bir taş var, alan da pişman, koyan da!
    Sohbetimize dönelim isterseniz. İran İslam Cumhuriyeti ne yapmalıydı? Bir tarafta on binlerce şehidin kanı pahasına meydana gelmiş İslam Devrimi'ni korumak zorunluluğu, diğer tarafta ise vahşi Ermeni saldırısına maruz kalmış kan kardeşlerimiz, canlarımız olan insanları savunma isteği. Ortak bir yol seçildi, ne açık askeri müdahale ve ne de gözlemci olarak izleyici konumu. Azerbaycan'a ordu için acil yardımlar yapmak, direniş birlikleri kurmak, onlara savaş tatbikatları, silah-mühimmat ve genelde savunma sistemini kurmak için gereken her yardımı göstermek.
    Geniş çaplı, aynı zamanda yarı açık, yarı gizli çalışmalar başlandı. Azeri gençler İran'a askeri eğitim görmek için getirildi. Şuşa’nın Azeri mahallelerini korumak için birkaç silah arzusunda olan savaşçı insanlara kamyonlarla silah götürüldü. Mevcut hükümetin onayı, Rahim Kazıyev, Rövşen Cavadov’un talebi üzerine savunma sistemi kurmak için ortak karargâhlar oluşturuldu. Bu ordunun başına da Tebrizli, Erdebilli generaller getirildi ki; kendi Azeri kardeşlerine yardım eder, gece-gündüz ellerinden geleni yapıp tecavüzün önüne almayı başarsınlar diye. Hatta canlı kuvvet getirilmesi kaçınılmaz olan bir zamanda İran'ın yardımı ve teşkilatçılığı ile Afganistan'dan binlerce savaşçı getirilip cephe hattına yerleştirildi. Yapılan askeri yardımlar yazılsa bir kitap olur şüphesiz. Henüz insani yardımlar, mülteci kampları ve bu gibi diğer konulara değinmiyorum bile.
    Bugün de biz Ermeni’ye silah vermekte suçlanıyoruz. Ne kadar kötü ve dayanılmaz bir iftiradır bu. Elbette, bizler Azeri kardeşlerimi kınamıyoruz. Onlar Batı casus şebekelerinin yarattığı propaganda bombardımanının altında yaşıyorlar. Her gün yeni yeni şüphe ve iftiralar duyarlar kardeş ülke ile ilgili. Onların bilgileri her gün gazetelerden okudukları, televizyon ve radyodan duydukları Siyonist bilgilerin temelinde şekillenmektedir. İran’la yapılan olumlu adımlar zaten bu yayın organları tarafından hep görmezlikten gelindi zaten. Ama şunu söylemeliyim ki, ben bir Cuma İmamıyım, ben konuşma kürsüsünde oturup, Müslüman kardeşlerimin şüphe ve sorularına cevap vermeliyim. Eğer Müslüman Şii halkı, kendi din kardeşleri konusunda karamsar olup, İsrail gibi saldırgan bir rejimin bilgi yağmurunda ıslanıyorlarsa, onlara hakikati söylemek görevim.
    Biz Ermeniy’e değil, kendi Azeri kardeşlerimize silah ve cephane veriyorduk. Bizim Ermenistan'da değil, Azerbaycan'da askeri eğitim merkezlerimiz vardı. Azerbaycan'da belirttiğim konuların binlerce canlı şahitleri var, onlar daha ölmemiş hayattadırlar. Zerrece insafları olsa benim söylediklerimi teyit ederler zaten.
    Peki, sonuç ne oldu? Bu kadar zahmet ve telaşların sonu ne ile bitti? Azerbaycan cephelerinde İran'ın gizli katılımını gören Batı ülkeleri kendi planlarının sekteye uğrayacağını anladılar. Acil önlemler alındı; bölgede İslam Devrimi dalgasına karşı oluşmuş Ergenekon'a gizli görevler gönderildi. Evet, kardeş Türkiye'de, askerler arasında Mossad'ın son derece ustalıkla yarattığı Ergenekon örgütü Azerbaycan cephelerinde İran'ın faaliyetlerine son vermek için özel talimat aldı. Dönemin tutanaklarında şöyle kayıt olunmuştur; güya İran, Karabağ’a yardım adıyla Azerbaycan'da Hizbullah örgütü kuruyor. İran'ın bu hareketi Lübnan'da Hizbullah örgütünün kurulması ile mukayese edilir, bu iş durdurulmazsa, az bir zaman sonra orda da onlara göre önü alınamayacak bir tehlike baş gösterecektir.
    Bu misyonu gerçekleştirmek için Veli Küçük’e bir görev verildi ve çok kısa bir zamanda proje hazırlandı. Veli Küçük'ün önderliğinde Azerbaycan'da özel kurum oluşturulup, darbe planı hazırlandı. Bu darbenin hayata geçmesi için de cephede büyük kayıplar verilmeliydi, gerçek anlamda ağır bir trajedi yaşanmalı idi. İşte böyle bir ortamda Hocalı faciası maalesef gözler önüne serildi. Hocalı faciası konusunda konuşulacak çok söz vardır. Hocalı faciasının yıldönümü ile ilgili cuma hutbelerinde bu konuda çok konuşmuşumdur. Ve bu yüzden itham dahi edilmişimdir, güya Azerbaycan halkını suçlu buluyormuşum. Allah İnsaf versin, hain politikacıların cinayetini halkın boynuna yığmayın ve ben halkı değil, malum güçleri kast etmişimdir.
    Yüreğimizi kana çeviren bu katliamı, biz Azerilere namus lekesi getiren bir musibeti Ermeniler yaptı ve bunda da hiçbir kuşku yoktur. Ama kimin himayesi ve kontrolü ile?! Rusların mı? Belli ki, Hocalı katliamından birkaç gün sonra Ayaz Mütallibov devrildi. Mütallibov Rusların himayesinde değil miydi, onlar kendi adamlarını devirip, Batı yanlısı Elçibeyi mi getirmek istiyorlardı? Bu olay gün gibi açıktır, konu hiç de görüldüğü gibi değildir. Darbe Rusların himaye ettiği iktidara karşıydı. Ama onların tabirince Karabağ cephesinden İran'ın elini kesmek için tasarlanmış, masum insanların kanı üzerine kurulmuş bir sinsi, hain plan vardı. Onun arkasında Ergenekon, aslında Mossad duruyordu.
    Şükürler olsun ki, elleri binlerce Müslüman kanına bulaşmış Ergenekon generalleri Erdoğan'ın kudretli kolları arasında can vermekte şimdi. Binlerce sayfadan oluşan Ergenekon suç klasörü bugün sayfa sayfa okunuyor, ihanetler ifşa ediliyor. Ama onun Azerbaycan'a ait kara kutuları devamlı kapalıdır. Hocalı katliamına imza atan bu planın katılımcıları bugün parlamentoda, Cumhurbaşkanı Aliyev’in yanında büyük görevlerde yer alıyor. Gerçekten acınacak bir durum bu. Hocalı katliamına ortam hazırlayanlardan bazıları bu facianın dünyada anılması için öyle hummalı çalışıyorlar ki, şaşkınlıktan dona kalırsınız.
    İran Yüksek Mahkemesi başkanı Sayın Musevi Erdebili, halk harekâtının en ateşli çağlarında Azerbaycan'a sefere gitmişti. O, rahmetli Hacı Alikram’ın aracılığı ile halk hareketi liderlerinden biri ile görüşmüş, çeşitli konularda yakın işbirliği teklif etmişti. Bildirmişti ki, İran'ın Irak'la 8 yıllık savaş tecrübesine dayanarak Karabağ meselesini kısa zamanda çözebiliriz. Tek kelime “Hayır!” cevabı almıştı. Sayın Erdebili maalesef bilmiyordu, harekatta öyle insanlar vardı ki, onların amacı Karabağ'ı kurtarmak değil, İran'ı etkisiz konama getirmekti. Sayın Erdebili’nin teklifleri karşısında hareket yetkilisi şöyle demişti; “Ben İran'a sadece Tebriz’i Azerbaycan'ın başkenti ilan etmek için gelirim!” Bu cevaba lütfen dikkat edin.
    Artık bundan sonra her şey değişti. Evvela ortak işbirliklerine son verildi, yardımlardan vazgeçildi. Daha sonra Azerbaycan'a özel davetle gelmiş ortak harekât kurmaya çalışan İranlı askerler utanmadan tutuklandı.
    Zaman geçtikçe zor günlerde gösterilmiş kahramanlıklar ihanet gibi aksettirildi. İran'da eğitim almış kişiler yakalanarak hapishanelere atıldı. İşkence altında onlardan ifade alınıyor ve “Siz Karabağ'ı serbest bırakmak için değil, güya İran'ın çıkarlarını korumak için Hizbullah örgütü oluşturmak istiyorsunuz” diye olmak işkencelere maruz bırakıldı.
    Ben Azerbaycan kamuoyuna sormak istiyorum; Kaç ülkeyi aşıp Lübnan Şiilerine yardım eden İran neden kendi Azerbaycan Müslümanlarına yardım etmemeli? Filistin'de Sünni kardeşlere elinden gelen yardımı yapan İran, neden Azerbaycan Şialarından kendi yardımını esirgemelidir?! Hatta bazen de Ermenilere askeri yardım eden gibi gösterilmek istenmektedir? Bu insafsızlık değil de nedir? Biz kendimizi hep kınamışızdır, Karabağ işgal edildi diye hep azap çekmişizdir. Ama ne yapabiliriz? Veli Küçükler ve onlardan görev alan Azerbaycan yetkilileri eninde sonunda adalet mahkemesinde cevap vereceklerdir.
    Gerçekten de Lübnan'ın işgal altındaki topraklarını, İsrail gibi güçlü bir düşmandan geri almaya muvaffak olan bir ülke, bir avuç silahsız Ermeni’nin karşısında nasıl aciz kaldı? Ne yapılabilir ki, arabuluculuk çabaları sonuç vermeye başladığında bir grup Azerbaycanlı komutanlar Rus hilelerine uyarak Şuşa’yı devrediyor ve İran'ı kötülemek istiyordu. Cephelerde İran’ın etkisi fark edilmeye başladığında bir grup politikacı toplanıyor, İsrail ve dönemin Türkiye’sine uyarak Hocalı faciasını yaratıyor ve bu şekilde cephelerden İran'ın elini ayağını kesmek istiyorlardı.
    Bugün Azerbaycan hükümeti Karabağ'ın işgal planını hazırlayıp hayata geçiren İsrail ile sıkı ilişkiler içerisindedir. Kendi topraklarında İsrail'e ait casus şebekelerinin yerleştirilmesine, büyükelçiliğin açılmasına izin veriyor. İsrail politikacıları utanmadan, İran'a darbe indirmek için Azerbaycan bize en uygun cephedir diyebiliyorlar. Onlar apaçık söylüyorlar, eğer İran Lübnan Şialarını askeri yönden silahlandırıp, bizim karşımıza çıkardıysa, biz de Azerbaycan Şialarını siyasal ve ideolojik açıdan silahlandırıp, İran'ın üzerine kışkırtırız. Bu acınacak bir durumdur. Bugün İran-Azerbaycan Şiileri arasında oluşan bu tuhaf durumu Siyonist Yahudiler kendilerinin en büyük başarısı sayıyorlar. Onların kanaatine göre son 20 yıl içinde bu iki halk arasında o kadar derin ihtilaflar, şüphe ve ayrılıklar oluşturuldu ki, yüz yıl geçse de bu iki kardeşin arasında dostluktan söz edilemez.
    Acaba Azerbaycan hükümeti kanımıza susamış İsrail'le işbirliği yapıp Karabağ'ı serbest bırakmaya mı çalışıyor? Güya İsrail hiçbir devletin bize satmadığı silahları satıyormuş? Ne kadar gülünç?! Onların Azerbaycan'a sattığı silahlar, kendi ülkelerinde kullanımdan düşen ikinci el silahlardır. Onlar bir zaman Türkiye'ye insansız uçaklar sattılar. Sonradan Malum oldu ki, pilotsuz uçaklar iki kontrol sistemi ile üretilerek güncellenmiş. Asıl yönetim sitemlerini Tel Aviv merkezli askeri bölge oluşturmakta. Yani ilişkiler bozulursa, pilotsuz casus uçakları Tel-Aviv’deki daha üstün sistemlerle kendimize karşı yönlendirilebilir.
    Dünyanın gidişatına kafa yoranlar çok iyi bilirler; İsrail ile Azerbaycan arasında silah ticareti yok, kara paraların aklanması eğilimi var. Aslında Azerbaycan halkına ait mahsus bütçeden milyarlar hiç ediliyor. Elbette, onun az bir bölümü Azerbaycan'ın hükümet adamlarına, büyük bir kısmı Yahudi askeri yetkililerinin cebine akıyor. Azerbaycanlı memurlar kazandığı kara paraları da bu Yahudi bankerlerin bankalarında bulundurmalıdırlar - bu şarttır. Bu, dünyada Yahudilerin oluşturduğu kara borsanın ilan edilmemiş yasasıdır.
    Onlar şimdilik İsrail'i Azerbaycan halkına dost gibi gösterip, rüyalarında Yahudi bankalarındaki milyarlarını görüyorlar. Bir gün İran’ın devrik şahı Muhammed Rıza Pehlevi, Bin Ali, Hüsnü Mübarek, Kaddafi ve diğer diktatörler gibi o paraların halk önünde hesabını verecekler…
    Hacı Alikramı öldüren de bu dertler idi, o bu ihanet ve cinayetleri görüyordu. Tüm bu oyunları anladığı için cezalandırılıp, hapishaneye atılıyor ve her zaman olduğu gibi işkencelere maruz kalıyordu.
    Bir gün halk, Hacı Alikram’ın yaşadığı bu dertleri anlayacak. Onun gerçek anma merasimi o zaman olacak ve onun ruhu halkın gerçek uyanışı ile huzur bulacak.
    Bugün Azerbaycan'da onun yolunda gidenler var, onun sözlerini anlayıp, uyananlar var. Onun sloganını haykırıp hapse atılanlar var. Bugün Hacı Alikram’ın kaldırdığı bayrağa sarılıp, muhkem bir şekilde yere basanlar var. Özgürlük yolunda şehit olmaya hazır olanlar var!
    RAST HABER

    #2
    Ynt: İŞTE O İTİRAFLAR:AYETULLAH HASAN AMULİ:KARABAĞ-HOCALI-İRAN-ERGENEKON HAKİKATI

    3. SORUYE EN GÜZEL CEVAP DAHA 1-2 AY EVVEL YAYINLANAN ŞU HABER YETERLİDİR:

    HABERİN KAYNAĞI: ABNA.İR İLE RASTHABER

    Ayetullah Amuli: "Ayetullah Hamanei'nin fetvasıyla Karabağ Özgürlük Ordusunun öncüsü olurum





    İran’ın Azerilerin yoğunlukta yaşadıkları Tebriz şehrinde Azerbaycan Cumhuriyetinin İslamcıları ile dayanışma programına katılan Erdebil’in İmam Cuması Seyit Hasan Amuli çok önemli açıklamalarda bulunmuştur.
    “Şariat Mahkumları” adlı programda konuşmacı olan Ayetullah Amuli “İslam İnkılabı uluslar arası ilişkileri yeni bir döneme ulaştırdı ve bu dönemde ABD ve Siyonistlerin gayri-kanuni çıkarları sorunla karşılaştı. Şu nedenledir ki onlar tüm güçler ile inkılap tefekkürünün gelişmesi yolunda engeller yaratmağa çalışıyorlar. İran ve İslam inkılabını düşünsel ve fiziki kuşatmaya aldılar. Bu süper güçlerin Irak, Afganistan, Orta Asya ve Fars körfezi gibi ülkelerde bulunmalarının da asıl sebepleri budur.” Diye konuşmasına konuşmaya başladı.

    Azeri kökenli Ayetullah Amuli Azerbaycan’ın son dönemler anti-İslam politikalarına değinerek şunları söyledi: “ Sovyetlerin yıkılmasından sonra Azerbaycan Cumhuriyeti İran’ın komşularından birine çevrildi. İslami İran ile mezhebi ve kültürel ortaklığı olduğu için ABD ve Siyonistlerin ilgi odağı oldu. Bu ülke yöneticileri de İslam İnkılâbının manevi nüfuzundan korktukları için onlara katıldılar. Azerbaycan’ın özgürlük kazanmasın ilk yıllarından iki paralel politika: anti İran ve anti-İslam bu ülkede kök attı ve bu iki kategori için çeşitli senaryolar çizildi. İnkılabın düşmanlarının Azerbaycan’daki gayretleri İran’ı Azerilerin zihninde kötüleştirmeğe yöneldi. Şu amaçla da Karabağ sorununu bir araç gördüler. Azerbaycan’ın bazı generalleri Azerbaycan’ın Ermenistan’a mağlup olması için güzel koşullar yarattılar ve Karabağ’ı bu ülkenin siyasilerinin emri ile Ermenilere sundular. Sonra ise İran’ı esas suçlu gibi tanıtmaya çalıştılar. Oysa ki İran, Karabağ savaşında Azerbaycan’a hiç bir zaman yardımını esirgememiştir. İran 70 binden fazla Azeri’ye sığınak verdi. Azerbaycan’a yardım eden İran subayları Haydar Aliyev’in önünden bile askeri yürüş yaptılar. Bu askeri yürüyüşün video bantları mevuttur ve resmi Bakü şu gerçekliği inkar edemez.”
    Konuşmasının devamında Ayetullah Amuli “O kadar ki Azeri gençleri tanıyorum ki eğer Azerbaycan yönetimi izin verse onların hepsi Karabağ’ı özgürleştirmek için savaşmağa hazırdırlar. Ama yazıklar olsun ki Azerbaycan’ın yöneticileri Karabağ’ı işgalden kurtarmak düşüncesinde değil ve ondan İran aleyhinde bir araç olarak kullanıyor.”
    Seyit Hasan Amuli İran’ın Ermenistan’la olan ilişkilerine değinerek şunları söyleyip: “ Her kes biliyor ki Türkiye, Rusya, ve ABD’nin Ermenistan’la olan gerçek ilişkileri İran’ın Ermenistan’la olan ilişkilerinden daha fazladır. Ama Bakü yönetimi İran-Ermenistan ilişkilerini daha fazla öne çekerek Karabağ savaşında kendi mağlubiyetlerinin suçlusu olarak garip de olsa İran’ı görüyor. Oysaki Amerika direk kukla Karabağ Ermeni devletine yardım ediyor. Tabi, Azerbaycan’ın kendisinin de Ermenilerle geniş ilişkileri vardır. Ermenilerin kullandıkları benzin Azeri benzinidir.”
    Kum ilmi merkezinin üstadı Ayetullah Amuli Azerbaycan’ın eski cumhurbaşkanlarından Ebülfez Elçibey’in bir cümlesini kullandı “Anti-İran tutumu olan Elçibey aşikar olarak söylüyordu: Biz hazırız Karabağ’ı Ermenilere teslim etmeğe ama yeter ki İran’dan yardım istemeğim”.

    Azerbaycan yönetiminin anti-İran politikalarına değinen Ayetullah bu yönetimin anti-İslam politikalarından bazı ilginç noktalara işaretle “Dini siyasetten ayırmak, din ve dini alimi toplumdan tecrit etmek, camileri yıkmak, ezanı yasaklamak, İran’da eğitim görmüş din adamlarının faaliyetlerini yasaklamak ve camilerin yönetimini “saray mollalarına” devir etmek, İslami hicabı yasaklamak, toplu olarak dindarları hapis etmek Siyonistler tarafından emir edilmiştir ve ne yazık ki Azerbaycan cumhuriyeti de bu emirlere boyun eğmiştir”.

    Ayetullah Amuli tüm dünya Azerilerinin esas kimliklerinin Şiilikle bağlaştığına işaretle söyleyip “Dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Azeriler bana telefon açarak Azerbaycan’ın Evroviziyon şarkı yarışmasına hazırlanmasına itirazlarını ifade ediyorlar. Biz de her zaman onların itirazlarını yetiştirmek istedikçe Azerbaycan’ın iç işlerine müdahile etmekle suçlanıyoruz. Oysa ki ben dini mevkiden konuşuyorum ve din adamlarının da vazifesi dünyanın her yerinde dini inançları savunmaktır”.

    Konuşmasının sonunda Ayetullah Amuli şunları söyledi “Biz Azerbaycan’la dostluk ilişkilerinin olmasını istiyoruz. Biz Karabağ konusunda bu ülkenin yanındayız. Bu gün ben ilan ediyorum taklit mercilerin fetvası ile Karabağ Özgürlük Ordusunun önünde gitmeğe hazırım. Ama yazıklar olsun ki Azerbaycan devleti Siyonistlerin tahriki ile aramızı bozuyorlar. Tabi, bu onların kendilerine zararlıdır. Onlar bazı etnik konuları irdeliyorlar. Oysa ki beşer bu gün fikri yetkinliğe ulaşmıştır ve bu tür konuların etkisi altında kalmıyorlar. Bu gün Azeriler tüm dünyada o rehberle iftihar ediyorlar ki Amerikan’ı diz çöktürdü e Obama’nı 3 defa mektup yazmağa mecbur etti. Bu gün Azeriler kendi yönetici kabiliyeti ile İslami uyanışın temelini atmış İslam İnkılabının Ali Rehberi ile iftihar ediyorlar. Dilerim Allah’ın lütfu ile Azerbaycan’ın Müslüman halkı problemlerini çözüp rahatlığa kavuşurlar.

    RAST HABER

    Yorum


      #3
      Ynt: İŞTE O İTİRAFLAR:AYETULLAH HASAN AMULİ:KARABAĞ-HOCALI-İRAN-ERGENEKON HAKİKATI

      YİNE 3. CÜ SORUYA CEVAP VE HATTA 4.CÜ SORUYADA CEVAP NİTELİĞİNDEDİR:


      Azerbaycan’ın yöneticileri Karabağ’ı işgalden kurtarmak düşüncesinde değil

      [color=rgb(0, 0, 128)][/color]Seyyid Hasan Amuli: PJAK işgal edilmiş Karabağ'da askeri eğitimden geçiriliyor[color=rgb(0, 0, 128)]

      [/color][color=rgb(0, 0, 128)][/color]
      Erdebil Cuma İmamı Seyyid Hasan Amuli PEJAK konusunda önemli ve ilginç açıklamalarda bulundu.

      Seyyid Hasan Amuli’nin açıklaması Azerbaycan’ın gündemine bomba gibi düştü.

      Seyyid Hasan Amuli konuşmasında Devrim Muhafızları Ordusu’nun PEJAK’a yönelik başarılı operasyonlarından söz ederek teröristlerin etkisiz hale getirdiklerini belirtti.

      Seyyid Hasan Amuli PEJAK örgütünün Batı’dan destek gördüğünü ve elebaşlarının da Almanya’da saklandığını ve Alman hükümeti tarafından korunduğunu beyan etti.

      PEJAK ve PKK örgütü militanlarının nerede eğitildiğine de değinen Amuli bu yasadışı ve eli kanlı örgüt üyelerinin Azerbaycan’ın işgal olunmuş Karabağ bölgesinde askeri eğtimden geçirildiğini söyledi.

      Erdebil Cuma İmamı açıklamasının devamında şöyle dedi: “Azerbaycan zannediyor ki Dağlık Karabağ Ermeni’nin elindedir. Bilinmesi gerekir ki şu an Karabağ ABD ve Siyonist rejimin elindedir; ABD ve Siyonist rejim PEJAK’lı teröristleri Karabağ’da barındırarak askeri eğitimden geçirmekte ve İran’a yönelik terör faaliyetlerinde kullanmaktadırlar.”


      Seyyyid Hasan Amili konuşmasının devamında Ermenistan 18 senedir barış görüşmelerine engel oluyor. Bu o anlama geliyor ki onlar bir karış Azeri toprağını Azerbaycan’a geri vermek niyetinde değildir. Çünkü arkalarında güçlü bir destek var ve bunun için böyle davranıyorlar.


      Rusya ABD ve Batı Ermenilerin arkasında durararak her türlü lojistik desteği sağlıyorlar ve sorunun çözülmesi ve barışın sağlanmasına asla izin vermezler.

      AGİT’te Minsk gurubu adında bir yapılanma kurmuşlar, güya Azeri topraklarını geri verecekler ama Rusya ve Batılı ülkeler Azerbaycan’ı aldatıp oyalıyorlar.

      Azerbaycan, Karabağ’ı işgalden kurtarmak istiyorsa bunun yalnızca bir yolu vardır: Kendine güven ve askeri seçenekdir. Ama bunu kabul etmezler çünkü Karabağ’ı kurtarmak için gereken cesaret yoktur. Bu durumda Azerbaycan kiminle Karabağ’ı geri almak istiyor? Şarkıcılarla, şarapçılarla, sarhoşlarla Karabağ’ı işgalden kurtarmak mümkün mü? Karabağancak ve ancak imanlı dindar vatandaşların mücadelesiyle kurtarılır. Ama gel gör ki, Azerbaycan hükümeti inançlı insanları ya hapise atıyor, ya da haklarını ellerinden alarak dışlıyor.

      Çok ilginçdir ki NATO Azerbaycan’ı savaşla topraklarını geri alamazsın diye tehdit ederken Rusya dabuna izin vermiyor.

      Azerbaycan’ın yegane kurtuluş yolu kendine, dindarlara ve bu Cuma namazlarında bulunan gibi insanlara güven göstermesiyle mümkündür.”

      RAST HABER - İSLAM AZERİ

      Yorum


        #4
        Ynt: İŞTE O İTİRAFLAR:AYETULLAH HASAN AMULİ:KARABAĞ-HOCALI-İRAN-ERGENEKON HAKİKATI

        BU HABER İSE ÇOK ÖNEMLİ:



        Karabağ gerçeği yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor

        Rasthaber’in de konuşmanın tam metnini verdiği geçtiğimiz günlerde Erdebil Cuma İmamı Seyyid Hasan Amili’nin “İran ve Azerbaycan arasındaki huzursuzluğun perde arkası” adlı konuşmasının ardından bölgede hararetli tartışmalar devam ediyor.

        Seyyid Hasan Amili’nin bu konuşmasına göre, Müslüman Azerbaycan halkının onlarca yıldır kandırılmış ve İran'da köklü bir düşmanmış gibi gösterilmiştir.

        Seyyid Amili’nin dediği ve bazı eski Azerbaycan’ın önemli isimlerinin de teyit ettiğine bilgilere göre, Şuşa'da askeri operasyonlara gidildiği zaman İran, Azerbaycan’a yüklü miktarda silah ve mühimmat göndermiş ve hatta ortak askeri karargâh dahi kurulmuş. İranlı siyasiler de şimdiye değin bazı diplomatik nedenlerden dolayı bu yardımlar konusunda hiçbir zaman konuşmamışlar.

        İran’ın Erdebil Eyaleti Cuma İmamı Seyyid Hasan Amili’nin bu açıklamasından sonra Ermenistan tarafı da tutumunu açıkladı. Ermeni Savunma Bakanı Seyran Ohanyan parlamentodaki konuşması sırasında Karabağ'daki savaşta Azerbaycan ordusunun yanında Afganların da savaştığını söyledi.

        Söz konusu dönemde başkanlık yapan Azeri Parlamentosu eski Başkanı Yakup Memmedov da; “Benim, İran yönetimi ile yaptığım görüşmelerde silah meselesini çokça konuştuk. Bununla ilgili düzenlemeler vardı. Devlet kanalıyla değil de resmi olmayan yollardan zaten bize önceden de silah veriyorlardı. Savunma Bakanlığı bu silahları aldı. Daha sonra yetki sürem bittiği için bu anlaşmanın akıbetinin nasıl olduğunu bilmiyorum…” dedi.

        Dağlık Karabağ'a mücahitlerin getirilmesi konusuna da değinen Azerbaycan Parlamentosu eski Başkanı Yakup Memmedov şöyle dedi; Bizlere Afganistan, Pakistan, Çeçenistan vb. ülkelerden yardıma gelen insanlar vardı ama bu görüşmeler gizlidir. Özel kişiler bu işle uğraşıyordu. Ben de sonradan öğrendim ki, Ermenilerle savaşmak için İran destekli Pakistan ve Afganistan'dan gelenler varmış.”

        Öte yandan 1992 yılında Cumhurbaşkanlığı danışmanlığını da yapmış olan Yakup Memmedov İran’ın Karabağ konusunda Ermeni tarafında olmasının yalan olduğunu da sözlerine ekledi.

        Memmedov söylediklerine göre, o sırada Azerbaycan Cumhuriyeti dâhilinde belirli güçler, aynı zamanda bazı dış güçler İran'ı gözden düşürmek ve onun bölgedeki etkisini azaltmak için Şuşa’nın işgaline bile izin verdiler.

        Bazı kaynaklar, bir Azeri şehri ve aynı zamanda Karabağ’ın merkez vilayeti olan Şuşa’nın Ermeniler tarafından işgaline Rusya'nın yeşil ışık yatlığı ve Amerikalıların bu işgale destek verdiğini söylüyorlar.

        RAST HABER

        Yorum


          #5
          Ynt: İŞTE O İTİRAFLAR:AYETULLAH HASAN AMULİ:KARABAĞ-HOCALI-İRAN-ERGENEKON HAKİKATI

          AYETULLAH HASAN AMULİNİN KARABAĞ DERDİ

          hasan amili karabağ derdi

          Yorum


            #6
            Ynt: İŞTE O İTİRAFLAR:AYETULLAH HASAN AMULİ:KARABAĞ-HOCALI-İRAN-ERGENEKON HAKİKATI

            Seyid Həsən Ameli: Qarabağ müharibəsində Azərbayсana maşınlarla silah vermişik

            Yorum


              #7
              Ynt: İŞTE O İTİRAFLAR:AYETULLAH HASAN AMULİ:KARABAĞ-HOCALI-İRAN-ERGENEKON HAKİKATI

              “Karabağ Savaşında Savaşarak Şehit Düşen İranlılar Bakü’de Defnedilmiştir”



              İran İslam Cumhuriyeti Eski Devrim Muhafızları Komutanı Muhsin Rızai yaptığı açıklamada Karabağ savaşına açıklık getirdi. Muhsin Rızai, İran Devrim Muhafızlarının Karabağ Savaşında Ermenilere karşı savaştığını açıklayarak şunları söyledi: “Karabağ savaşına çok sayıda İranlı katılarak şehit düştü. Savaşta yaralananlar İran’a intikal edilirken şehit düşenlerin bir çoğu şu anda Bakü’de yatmaktadır.”

              Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Düzenin Yararını Teşhis Konseyi Genel Sekreteri Muhsin Rızai, İran’dan yayın yapan Sahar TV’ye verdiği röportajda Karabağ savaşına dair bilinmeyenleri açıkladı.
              Eski Devrim Muhafızları Komutanı Muhsin Rızai, şunları söyledi: “Karabağ bölgesinin durumunun net olarak anlaşılması, Azerbaycan ordusunun gerekli askeri teçhizatlarla donatılması ve gerekli askeri eğitimlerin verilmesi için bizzat emir verdim. Hatta o zaman Azerbaycan Silahlı Kuvvetlerinin özel olarak eğitilmesi için gerekli emirleri vermiştim.”
              Eski Devrim Muhafızları Komutanı General Muhsin Rızai, Karabağ savaşında şehit düşen İranlılara değinerek şunları söyledi: “Karabağ savaşına çok sayıda İranlı katılarak şehit düştü. Savaş sırasında yaralananlar İran’a intikal edilerek tedavi altına alındı. Şehit olanların bir çoğu ise Bakü’de defnedildi.”
              Muhsin Rızai, Karabağ’ın İslam toprakları olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bizler Azerbaycan’ın zor günlerinde yanında olduğumuz gibi bugünde onların yanındayız. Karabağ’ın geri alınmasında da onlara yardıma hazırız. Karabağ toprakları İslam topraklarıdır ve barışçıl yöntemlerle Azerbaycan Cumhuriyetinin tüm toprakları temin edilmelidir.”
              Karabağ savaşı sırasında İran İslam Cumhuriyetinin Devrim Muhafızları Komutanı olan General Muhsin Rızai’nin açıklamaları Azerbaycan medyasında geniş yankı buldu.
              Batı ve uluslar arası Siyonizm’e bağlı medya yayın organları Azerbaycan ve Türkiye gibi ülkelerde Karabağ savaşında İran’ın Azerbaycan’ı himaye etmediğini ve hatta Ermenistan’a yardım ettiği iddiasında bulunarak İran’ı karalamaya çalışmaktadırlar. Şu ana kadar Türkiye ve Azerbaycan medyası her platformda İran İslam Cumhuriyetini kötülemek için Karabağ savaşında İran’ın Azerbaycan askerlerini eğittiğini, askeri malzeme verdiğini hatta savaşta ön safta bizzat savaştığını anlatmadıkları gibi İran’ın Ermenistan’a yardım ettiği iftirasını atarak Müslüman kamuoyunda İran’ı kötülemeye çalışmaktadırlar. Karabağ savaşının ilk dönemlerinde İran Devrim Muhafızları askerlerinin başarısıyla Karabağ’ın bir karış toprağı bile kaybedilmemişti, ancak Amerika’nın oyunları ile ve Azerbaycan’a Türklük ve milliyetçilik duyguları ile girerek Ermenilere karşı savaşan İran Devrim Muhafızlarını bölgeden çıkardıklarında artık Karabağ kaybedilmeye başlanmıştı. İran bölgeden çıkarıldıktan sonra Karabağ savaşı kaybedilmiştir. Daha doğrusu Karabağ birileri tarafından bizzat satılmıştır. İran İslam Cumhuriyetinin savaş dönemindeki Devrim Muhafızları Komutanı olan Muhsin Rızai’nin bu açıklamalarıyla gerçekler bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu. Ama işin ilginç yanı İran’la birlikte cephede Ermenilere karşı savaşan bir çok Azerbaycanlı yiğit ülke içinde ortadan kaybolmuş ve yok edilmiştir. Bazıları hapislere atılmış bazıları da suikastlara uğrayarak şehit edilmiştir.
              İran İslam Cumhuriyetinin Karabağ’da Ermenilere karşı ön cephede savaştığını, şehit verdiğini, milyarlarca dolarlık silah ve askeri teçhizat verdiğini şu ana kadar Azerbaycan’ın Amerika ve İsrail güdümlü yönetimi açıklamadığı gibi sessizliğe bürünerek İran aleyhine atılan iftiraları üstü kapalı tasdik etmeğe çalışmıştır.

              Yorum

              YUKARI ÇIK
              Çalışıyor...
              X