Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve cagdas Bilim

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Kuran ve cagdas Bilim

    Cagdas tefsirciler, ayni yorumu tekrar ele alirlar. Yusuf Ali (1934), yaratilis safhalarindan bahseden bütün ayetlerin tefsirinde, -baska yerlerde "günler" diye aciklanan- eyyam kelimesinin, gercekte "uzun devreler", "caglar" manasina alinmasi gerektigi üzerinde israr eder.

    Su halde, kainatin yaratilis safhalari hususunda Kuranin alti rakamiyla ifade ettigi uzun zaman devrelerini gözönünde bulundurdugu kabul edilebilir. süphe yok ki, cagdas bilim, kainatin olusumuyla sonuclanan karmasik sürecin cesitli devrelerinin, alti devre oldugu iyice ortaya koymus degildir. Fakat, bizim bildigimiz günlerin, yanlarinda hicbir deger ifade etmeyecegi cok uzun zaman devrelerinin söz konusu oldugunu kesinlikle ispat etmistir.

    Yaratilisi konu edinen Kuran pasajlarinin en uzun olanlarindan biri, yer ve gökle ilgili olarak cereyan etmis olan hadiseleri yan yana zikrederek yaratilisi anlatir. Burasi, 41. surenin 9-12. ayetleridir:
    Allah, Hz. Peygambere, söyle hitap ediyor:
    "De ki: siz yeri iki günde (devrede) yaratani mi tanimiyor ve O'na esler kosuyorsunuz? iste alemlerin Rabbi O'dur"

    "yeryüzüne sabit daglar yerlestirdi, onda bereketler yaratti, riziklarini arayanlar icin, oradaki gidalari ölcü ile tam dört günde (devrede) takdir etti"

    "Ayrica duman halinde bulunan göge yöneldi, ona ve yere: 'isteyerek veya istemeyerek gelin!' dedi. Her ikisi de: 'isteyerek geldik' dediler"

    "Böylece onlari, iki günde (devrede) yedi gök yapti ve her gögün isini kendisine bildirdi. En yakin gögü lambalarla ve koruma ile (yani koruyucu güclerle) donattik. iste bu, O Aziz, Alim (Allah)in takdiridir"

    Meali verilen ayetler, cesitli yönlere temas etmektedirler ki, onlarin üzerinde ileride durulacaktir: Gök maddesinin baslangictaki gaz hali ve göklerin, sembolik olarak yedi sayisiyla bildirilmesi gibi. sayinin delaleti de ileride görülecektir. Keza Allah ile baslangic halindeki yer ve gök arasinda karsilikli konusma da semboliktir. burada sadece meydana getirilen göklerin ve yerin, ilahi buyruklara boyun egmeleri anlatilmak istenmistir.

    Bazi tenkitciler bu pasajla, yaratilisin alti devrede oldugunu bildiren ifade arasinda celiski bulundugunu sanmislardir. yerin iki devrede meydana getirilmesini, yeryüzü sakinleri icin riziklarinin dört devredeki takdir ve taksiminin ve göklerin iki günde teskil edilmesini toplamak suretiyle sekiz devrelik bir sayi elde edilir ki, bu da yukarida belirtilen alti devre ile celisir.

    Gercekten, yeryüzünden baslayarak göge yükselen bir tefekkürle Allahin kudreti hakkinda; insani düsünmeye cagiran bu metin, Arapca "Summe" kelimesiyle birbirine bitistirilmis iki bölüm ortaya koyar. "Summe" kelimesini biz "ayrica (de plus&quot diye tercüme ettikse de, bu kelime ayni zamanda "müteakiben" yahut "arkasindan", "üstelik" gibi manalara da gelebilir. su halde burada zikrolunan hadiselerin birbirinin ardindan gerceklestigi manasi cikabilecegi gibi, bu hadiseleri düsünen insanin zihnindeki bir siralanis manasi da cikabilir.

    Keza ard arda gelis kastedilmeksizin, sadece bu hadiseler yan yana zikredilmis de olabilir. ne olursa olsun, gögün yaratilis devreleri, pek ala yerin yaratilis devreleri ile ayni zamanda gerceklesmis olabilir. Kainatin baslangictaki olusum sürecinin kuranda nasil bildirildigi ve cagdas bilgilere tam uygun olarak bu sürecin göklere ve yere, birlikte olmak üzere nasil uygun geldigi biraz sonra incelenecektir. burada söz konusu edilen hadiseler arasinda es zamanlilik görmenin, tamamen yerinde oldugu da o zaman anlasilacaktir.

    bundan ötürü, burada zikrolunan pasaj ile kainatin alti safhada veya devrede yaratildigini bildiren öteki kuran metinleri arasinda, herhangi bir catisma bulunmadigi anlasilmaktadir


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #32
      Kuran ve cagdas Bilim

      Kuran, Göklerin ve Yerin yaratilisinda ard arda gelis sirasi belirlemez

      Az önce zikrolunan iki Kuran pasajinda yer alan bir ayette, göklerin ve yerin yaratilisindan (7:54), bi baska yerde de yerin ve göklerin (41:9-12) yaratilisindan bahsedilir. Su halde, öyle anlasiliyor ki Kuran, göklerin ve yerin yaratilisindaki öncelik sirasini belirlememektedir.

      Yerin birinci sirada zikredildigi cok az ayet vardir: 2:29 ile "yeri ve gökleri yaratan'a" isaret olunan 20:4 ayetlerinde bu durum görülür. buna karsilik "göklerin", "yer"den önce anildigi ayetlerin sayisi hayli fazladir: 7:54; 10:3; 11:7; 25:59; 32:4; 50:38; 57:4; 79:27-33; 91:5-10.

      Dogrusunu söylemek gerekirse 79. sure disindaki hicbir Kuran pasaji, kesin bir sira belirlemez: "gökler ve yer" seklindeki iki kelimeyi, Fransizca'da et anlamina gelen Vav baglaci (atif edati) birbirine baglar. bazen de summe edati bu isi yapar ki, yukarida nakledilen bir parcada oldugu gibi bu edat, ya sadece yan yana zikretmeyi, ya da ard arda gelisi ifade eder.

      Anladigima göre, yaratilisin cesitli olaylari arasinda kesin bir siralama yapan, yalniz bir KUran metni olup, o da 79. surenin 27-33 ayetleridir:

      "sizi yaratmak mi daha zordur, yoksa gögü yaratmak mi? Ki Allah onu bina edip yükseltmis ve ona sekil vermistir. Gecesini karanlik yapmis, gündüzünü aydinlatmistir. Bundan sonra da (ba'de zalike) yeri düzenlemistir. suyunu ondan cikarmis ve orada otlak yer meydana getirmistir. daglarida sapasaglam (sabit olarak) yerlestirmistir. bütün bunlari sizin ve hayvanlarinizin gecimi icin yapmistir.

      Ziraatla ugrasanlara ve Arap yarimadasinin göcebelerine uygun gelen bir üslupla ifade edilen ve Allahin, insanlara ihsan ettigi dünya nimetlerini sayan bu parcanin ön tarafi, gögün yaratilisi hakkinda düsünmeye davet etmektedir. fakat Allahin yeri düzenleyip onu ziraata elverisli kilmasina dair olan safha, zaman yönünden gece ve gündüz deveraninin gerceklestirilmesinin hemen pesinden zikredilmektedir. Demek ki, burada iki grup olay anlatilmaktadir: Bunlardan bir kismi gökle ilgili olup, öteki kismi zaman icine yerlestirilen yerle ilgili olaylardir. Burada yerden bahsedilmesi, bizzarure onun düzenlenmesinden önce var olmasi ve dolayisi ile, Allahin gögü bina ettiginde mevcut olmasini gerektirir. O halde, hadiselerin birbiri icinde olmasiyla, gögün ve yerin evriminin birlikte cereyan ettigi sonucu cikmaktadir.

      Öyleyse, Kuran metninde yerin göklerden veya göklerin yerden önce yaratilmis oldugu konusunda, hicbir surette, özel bir delalet aramamak gerekir. Baska yerlerde kesin bilgi verilmedigi müddetce, kelimelerin önce veya sonra zikredilmis olmasi, yaratilisin gerceklestigi sira hakkinda bir fikir veremez.


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #33
        Kuran ve cagdas Bilim

        Kainatin olusumundaki esas gelisme süreci ve Onun, Alemlerin kurulmasiyla sonuclanmasi

        Kuran, iki ayetinde, kainatin olusumunun esas gelisme sürecini teskil eden olaylarin kisa bir sentezini verir:
        "inkar edenler görmedilermi ki göklerle yer bitisik idi. Biz onlari ayirdik ve her canli seyi sudan yarattik! hala inanmiyorlarmi?" (enbiya 21,30)

        yerin yaratilmasi konusunda düsünmeye davet ettikten sonra Allh, Hz. Peygambere söyle demesini emrediyor:
        "Sonra duman halinde bulunan göge yöneldi, ona ve yere dedi ki..." (fussilet11). Ayetin bundan sonraki kisminda, yukarida isaret edilmis oldugu üzere, yerin ve gögün boyun egmelerini isteyen emir gelir.

        Kuranda bildirilen öteki biyolojik meselelerle birlikte, hayatin sudan kaynaklandigi konusunun incelenmesi de, ileride gelecektir. ancak simdilik sunlari hatirda tutmak gerekir:

        a) son derece kücük zerreciklerle gaz halinde olan bir kitlenin varligi bildirilmektedir. zir "duman" diye tercüme edilen kurandaki duhan kelimesi, böyle anlasilmalidir. genellikle duman, kti ve hatta sivi hldeki maddelere ait olabilen ve az veya cok yüksek sicaklikta bulunabilen, az veya cok stabil vaziyette suspension halindeki cok kücük zerreciklerin bir gaz ortaminda bulunmasi halidir


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #34
          Kuran ve cagdas Bilim

          b) Baslangicta unsurlari birbirine bitisik (ratk) olan, ilkin yekpare olan kitlenin ayrilma (fatk) islemi zikrolunuyor. belirtmemiz gerekir ki Arapcada fatk kelimesi koparmak, lehimini cikarmak, ayirmak anlamlarina; ratk ise kaynastirmak yahut cesitli unsurlari homojen bir bütün tesil etmek üzere tutturmak, bitistirmek anlamlarina gelir.

          Bir bütünün muhtelif parcalara ayrilmasi kavrami, müteaddit alemlerin zikrolunmasiyla, kitabin baska yerlerinde de bildirilir. Kuranin birinci suresinin ilk ayeti, "Rahman ve Rahim olan Allahin adiyla" baslangicindan sonra, sunu ilan eder: "Hamd, Alemlerin Rabbi Allaha mahsustur"

          "Alemler" tabiri kuranda onlarca defa gecer. gökler ise, sadece cogul olarak gecmekle kalmaz, ayrica sembolik bir deger belirten 7 rakamiyla da nitelendirilir.

          7 rakami, bütün kuranda, muhtelif hususlar icin 24 defa kullanilir. bu rakam ekseriya "müteaddit" anlamina gelirse bilinmemektedir. yunanlilarda ve romalilarda da, 7 rakaminin, ayni müphem bir cokluk manasini ifade ettigi anlasiliyor. kuranda 7 rakami, 7 defa göklerle ilgilidir (semavat); bir yerde üstü kapali (tahtinda müstetir) olarak gökleri niteler. bir defasinda da gökteki yedi yoldan bahsedilir:

          "O Allah ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin icin yaratti. sonra göge yöneldi, onlari yedi gök olarak düzenledi. o her seyi bilir." (bakara 2,29)

          "üstünüzde yedi yol yarattik. ve biz, yaratmadan gafil degiliz" (müminun 23,17)

          "O, yedi gögü birbiri üzerinde (ve birbirine uygun tabakalar olarak) yaratti. Rahmanin yaratmasinda bir aykirilik, bir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü döndür de bak, bir bozukluk görüyormusun?" (Mülk 67,3)

          "Görmediniz mi Allah nasil yedi gögü, birbiri üstünde tabaka tabaka yaratti? ve nasil ayi bunlarin icinde bir nur ve günesi de bir lamba yapti?" (Nuh 71, 15-16) dipnot:75

          "üstünüzde yedi saglam gök bina ettik. ve orada cok parlak ve cok kizgin bir lamba yerlestirdik" (nebe 78, 12-13)

          ck parlak ve cok kizgin lamba, burada günestir.

          Bütün bu ayetlerde, 7 rakaminin kesinlik bildirmeyen bir cokluk ifade ettigi konusunda, kuran müfessirleri ittifak ederler

          su halde müteaddit gökler vardir. nitekim yerler de müteaddittir. zamanimizda insanlar, henüz gercekligini ispat edememislerse de, cagdas bir kuran okuyucusunun, o devre ait bir metinde, kainatta bizimkine benzeyen yerlerin bulunabilecegine dair bir isarete rastlamasi, onu hayrete düsüren yerlerden sadece birisidir.

          dipnot aciklamasi:
          75-su hususa dikkati cekmek gerekir ki Tevratta günes ve ay, ısık kaynagi olarak nitelendirildigi halde, - bu ayette oldugu gibi, zikrolunduklari bütün ayetlerde de- kuranda bunlar farkli bir bicimde bildirilir: ay hakkinda aydinlik (nur) tabiri kullanilirken, bu ayette günes, ısık sacan bir lambaya (sirac) benzetilir


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #35
            Kuran ve cagdas Bilim

            Allah O'dur ki yedi gögü ve yerden de (sayica) onlar kadarini yaratti. Allahin emri (Allahin yaratma isi), bunlar arasinda (yukaridan asagiya dogru, Allahtan yaratiklara doru) iner durur ki, Allah'in her seye kadir oldugunu ve Allah'in ilminin herseyi kusattigini bilesiniz

            Görüldügü gibi 7 rakami belirsiz bir cokluk ifade ettigine göre Kuran metninden acikca su sonuc cikarilabilir: insanlarin yasadiklari yerden (arz) baska, kainatta ona benzer baska yerler de vardir. MIladi 20. yüzyilda Kuran okuyucusunu sasirtan bir baska konu da sudur: Ayetler, yaratilan üc grup varlik zikrederler ki onlarda sunlardir:

            -göklerde bulunan yaratiklar
            -yerde bulunan yaratiklar
            -göklerle yer arasinda bulunan yaratiklar
            iste bu ayetlerden bazilari:
            "göklerde, yerde, ikisinin arasinda ve topragin altinda bulunanlar hep O'nundur" (taha 20,6)
            "O'ki gökleri, yeri ve ikisinin arasinda bulunanlari alti günde (devrede) yaratti" (Furkan 25,59)
            "O'ki gökleri, yeri ve bunlar arasinda bulunanlari alti günde (devrede) yaratti" (secde 32,4)
            "Celalim hakki icin biz gökleri, yeri ve ikisi arasinda bulunanlari alti günde (devrede) yarattik, bize hicbir yorgunluk dokunmadi" (kaf 50, 38)
            "Gökler ve yer arasinda bulunanlar"dan, ayrica kuranin su ayetlerinde bahsedilir: 21:16, 44:7 ve 38; 78:37, 15:85, 46:3, 43:85

            Bircok defa zikredilen "göklerin ve yerin disinda kalan bu yaratiklar" ilk nazarda pek tasavvur olunamaz. bu ayetlerin manasini anlayabilmek icin, galaksi ötesi kozmik bir maddenin valrigi hakkindaki en son beseri gözlemlere basvurmak gereklidir. bunun icin de, en basitten en karmasik olana dogru giderek, kainatin olusumu konusundaki cagdas bilimin ortaya kkoydugu kavramlari göz önünde bulundurmak icap eder.

            Fakat sirf bilimsel olan bu incelemelere gecemden önce, yaratilis konusunda kuranin bize bildirdigi belli basli noktalari özetlemek faydali olacaktir. simdiye kadar anlatilanlara göre bu noktalar sunlardir:
            1. Genel olarak yaratilis icin alti devrenin varligi
            2. Göklerin yaratilis safhalariyla yerin yaratilis safhalarinin birbirinin icine girmis olmasi
            3. sonradan bölünecek olan yekpare bir tek ilk kitleden kainatin yaratilmis oldugu
            4. hem göklerin hem de yerlerin coklugu
            5. "Gökler ve yer arasinda bulunan" bir "ara yaratik"in bulunmasi


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #36
              Kuran ve cagdas Bilim

              KAINATIN OLUSUMU HAKKINDA CAGDAS BILIMIN ULASTIGI BAZI SONUCLAR

              Günes Sistemi
              Günes etrafinda dönen dünya ile öteki gezegenler organize bir alem teskil etmekte olup bu sistemin boyutlari bizim beseri ölcülerimize göre son derece büyük kalmaktadir. Dünya, Günesten yaklasik olarak 150.000.000 kilometrelik bir uzaklikta degilmidir? bu mesafe insan icin cok uzak ise de, ayni sistem icerisinde, günese en uzak olan gezegenin ona olan ortalama uzakligi yaninda oldukca kücük kalir. yuvarlak hesapla, günesle dünya arasindaki mesafenin 40 misli, yani takriben 6 milyar kilometre. Bu mesafenin iki kati, yani 12 milyar kilometre, bizim günes sistemimizin en büyük boyutunu teskil eder. Günes isini, bu Platon gezegenine ulasmak icin yaklasik 6 saatlik zaman harcar. halbuki günes isini bu yolculugu, saniyede 300.000 kilometre gibi korkunc bir hizla kat etmektedir. fakat gök aleminin en uzaklarinda bulunan yildizlarin isigi bize ulasma icin ise milyarlarca sene harcayacaktir.


              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

              Yorum


                #37
                Kuran ve cagdas Bilim

                Galaksiler
                cevresindeki öteki gezegenler gibi dünyamizin da birer uydusu bulundugu günesin kendisi de, galaksi adi verilen yüz milyarlarca yildizin teskil ettigi bir bütün icerisinde kücük bir unsurdan baska bir sey degildir. "Samanyolu" adi verilen bu galaksinin genisligi, güzel bir yaz gecesinde görülebilir. Bu grup, son derece büyük boyutlar arz eder. IsIK , saat birimleriyle, bütün günes sistemini kat edebildigi halde, bizim galaksimizi olusturan en yogun yildiz grubunun bir ucundan öbür ucuna gidebilmek icin 90.000 yillik bir zaman ölcüsüne muhtac olacaktir.

                Halbuki kendisine mensup oldugumuz bu galaksi de, -ne derece olaganüstü bir genislige sahip olursa olsun-, gögün kücük bir unsurundan baska bir sey degildir. bizim galaksimizin disinda, samanyoluna benzeyen, dev yildiz kümeleri vardir. Astronomik kesifler - Amerika birlesik Devletlerindeki Wilson tepesi teleskopu capindaki bir teleskop gibi- oldukca ileri düzeydeki optik cihazlardan faydalanma imkani bulunca, son elli yili asan bir zamandan beri, bu yildiz kümeleri kesfedilmistir. Böylece sayilari son derece fazla olan galaksi kümeleri ile birbirinden hayli uzak mesafede bulunan münzevi (tek basina kalmis) galaksiler meydana cikarilabildi. Bu mesafeler o derece fazladir ki parsec denilen özel bir ISIK yili birimi ortaya koymaya ihtiyac hissettirmistir (parsec, saniyede 300.000 kilometre hizla giden isigin 3,26 ISIK yilinda kat edecegi mesefeye denir)


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #38
                  : Kuran ve cagdas Bilim

                  Galaksilerin, yildizlarin ve Gezegen sistemlerinin olusumu
                  Galaksilerin isgal ettigi son derece genis uzayda baslangicta ne vardi? Cagdas bilim, bu soruya kainatin evriminin ancak belirli bir döneminden itibaren cevap verebilir; kaldi ki o dönemi bizden ayiran zaman süresinin ne kadar oldugunu da söyleyemez!

                  Hakkinda söz söyleyebilecegi en uzak devirde, kainatin, esas itibariyle hidrojenden ve kismen de helyumdan olusan ve kendi etrafinda yavasca dönen bir gaz kitlesinden meydana geldigini düsünmek icin, cagdas bilimin dayanacagi her türlü sebep vardir. Bu nebülöz, müteakiben son derece büyük boyutlari ve kitleleri olan müteaddit parcalara bölünmüstür. Bu parcalar öylesine büyüktür ki, astrofizikciler, onlarin, simdiki günes kitlesinden 1-100 milyar daha büyük oldugunu tahmin etmektedirler (ki bu, yer kitlesinden 300.000 defa daha büyük bir kitle demektir). Bu rakamlar, galaksileri meydana getirecek olan ilk gaz kitleleri parcalarinin büyüklüklerini aciklamaktadirlar.

                  Yeni bir parcalanma, yildizlari olusturacaktir. O zaman isin icine genel cekim güclerinin (cünkü bu kitleler hareket halinde olup son derece hizla dönmektedirler), basinclarin, magnetik alan etkilerinin ve radyasyonlarin girecegi bir yogunlasma süreci bas gösterir. yildizlar büzülerek ve genel cekim güclerini termik enerjiye dönüstürerek parlak hale gelirler. Termonükleer reaksiyonlar isin icine girer ve ergime (fusion) yoluyla hafif atomlarin zararina olarak agir atomlar meydana gelir. iste böylece hidrojenden helyuma, daha sonra karbona ve oksijene gecis olur ve nihayet madenlere ve madensilere varilir. Böylece yildizlarin da bir hayati oldugu anlasiliyor ve modern astronomi, gelisme dönemlerine göre onlari siniflamaya tabi tutar. Ayni sekilde yildizlar ölürler de sonunda, gercek "kadavralar" haline gelecek olan bazi yildizlarin gelisme evrelerinin son asamasinda, siddetli bir yavaslamaya maruz kaldiklari müsahade edilmistir (implosion brutale)


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #39
                    : Kuran ve cagdas Bilim

                    Gezegenler ve özellikle yerküresi de, baslangicta ilkel bir nebülöz olan bir ilk unsurda bas gösteren bir ayrilma sürecinden meydna gelmislerdir. Artik bir ceyrek asirdan beri, itirazsiz olarak kabul ediliyor ki günes, bir tek nebülöz ortasinda yogunlasmis, gezegenler de ayni isi onu cevreleyen nebülöz diskinde yapmislardir. Dikkat edelim ki (burada mesgul oldugumuz konu bakimindan bu, son derece önemlidir) günes gibi gök cisimleriyle yer unsurlarinin olusumunda, herhangi bir surette ard arda gelis söz konusu degildir. Asildaki bir aynilikla birlikte evrimde de beraberlik vardir.

                    Bu noktada bilim, az önce bahsedilen olaylarin cereyan ettigi dönem hakkinda bize bilgi verebilmektedir. bizim galaksimizin yasi yaklasik on milyar yil tahmin edildigi halde, bu hipteze göre, bundan bes milyar yil kadar bir zaman sonra günes sisteminin meydana geldigi düsünülmektedir. tabii radyo-aktivite incelemesi, yerin yasini ve günesin olusmaya basladigi zamani 4,5 milyar sene önceye yerlestirme imkani vermektedir; bazi bilginlerin hesaplamasina göe yapilan tespit, bu rakamda en fazla 100 milyon yillik bir oynama olabilecegini kesin olarak göstermistir. Bu tespit hayranlik uyandiricidir, zira 100 milyon yillik zaman cok uzun ise de, ölcülecek toplam zamandaki azami hata nispeti 0,1/4,5 seklinde olup, bu da sadece %2,2 olmaktadir.

                    Böylece Günes sisteminin olusmasi hakkinda, astrofizik uzmanlari, genel gelisme süreci konusunda yüksek bir bilgi düzeyine ulasmislardir ki, bu bilgileri söylece özetlemek mümkündür: Dönüs halindeki bir gaz kitlesinin yogunlasip büzülmesi, günesin ve dünyanin da aralarinda bulundugu gezegenleri yerinde birakarak parcalara ayirmasi. Baslangictaki nebülöz ve onun galaksiler halindeki kümelenmis, sayilamayacak kadar cok yildizlara bölnme bicimi konusunda bilimin elde ettigi bu sonuclar, alemlerin coklugu fikrinin hakliligi hususunda en ufak bir süpheye yer birakmamaktadir. Fakat bu bilgiler, kainatta, -uzaktan veya yakindan- yere benzeyen bir cismin bulunabilecegi konusunda, hcibir kesinlik getirmemislerdir.


                    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                      Alemlerin coklugu fikri

                      Bununla beraber, cagdas astrofizikciler, kainatta yere benzeyen gezegenlerin bulunabilecegini, büyük ölcüde imkan dahilinde görürler. Günes sistemi ile ilgili olarak, bu sistemin herhangi bir gezegenin, dünyadaki genel sartlara benzer sartlari tasiyabilecegini, artik hicbir kimse makul olarak düsünemez. su halde böyle bir alemi, günes sisteminin disinda aramak gerekecektir. simdi bildirecegimiz sebeplere dayanilarak, günes sistemi disinda böyle alemlerin bulunmasinin ihtimal dahilinde oldugu düsünülmektedir.

                      Bizim galaksimizde, 100 milyar yildizin yarisinin, günes gibi, bir gezegenler sistemize sahip oldugu düsünülüyor. gercekten bu elli milyar kadar yildiz da, günes gibi yavas bir dönüs icindedir; bu özellik de onlarin cevresinde uydu seklinde ki gezegenlern bulundugunu düsündürüyor. bu yildizlarin uzakligi o kadar fazladir ki, varliklari farz edilen bu uydu gezegenler gözlemlenememektedirler, fakat onlarin yörüngelerine ait bazi özellikler nedeniyle varliklarina hükmedilmektedir. yildizin yörüngesindeki hafif bir dalgalanma, refakat eden bir uydu gezegenin bulundugunun belirtisidir. iste böylece Barnard yildizina fefakat eden ve kütlesi Jüpiterinkini gecen en az bir ve belki de iki uydu gezegenin bulundugu söylenmektedir. P. Guerin söyle yaziyor: "iyice belli oldugune göre, gezegenler sistemi, kainatta coklukla yaygin bir durumdadir. günes sistemi ve yer, tek gezegen sistemi degildirler..."

                      ve bunun mantiki bir sonucu olarak sunlari söylüyor: "Hayat, onu barindiran gezegenler gibi, kendisinin inkisafi ve gelismesi icin gerekli -fizikosimik sartlari buldugu- kainatin her tarafinda yayilmistir"


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                        Yildizlar arasi madde

                        Anlasildigi üzere kainatin olusumundaki esas sürec, baslangictaki nebülöz maddesinin yogunlasip daha sonra onun, galaksi kütlelerinin temelini teskil etmek üzere parcalara bölünmesinde bulunmaktadir. Sira kendilerine gelince galaksiler de, yildizlar halinde parcalara ayrilarak bunlardan da, bu imalatin yan ürünleri olarak, gezegenler meydana geldi. Bu ard arda bölünmeler, temel unsur gruplarinin arasinda "kalintilar" denilebilecek unsurlari birakmistir. Daha bilimsel bir deyimle onlara, "yildizlararasi galaktik madde" denilmektedir. Bu madde muntelif yönlerden tavsif edilir. Bazen, öteki yildizlardan gelen bir isigi yayan ve astrofizikcilerin deyimleriyle "tozlar" dan veya "dumanlar"dan meydana gelmis olan parlak nebülözler olarak bazen de yogunlugu cok zayif olan karanlik nebülözler yahut da -astronomide fotometrik - ölcülerin isini güclestirmekle meshur olmus olan belli belirsiz yildizlararasi bir madde olarak.

                        Bizzat galaksiler arasinda da, madde "köprüleri"nin bulundugunda süphe yoktur. bu gazlarin yogunlugu az da olsa, -galaksilerin birbirlerinden son derece uzak olmalari sebebiyle- seyrek yogunluklarina ragmen galaksilerin kütlelerinin bütününü asabilecek büyüklükteki bir maddeye tekabül edebilirler. A. Boichot, bu galaksiler arasi kütlelerin varligina, birinci dereceden bir önem atfeder; ona göre bu madde "kainatin evrimi konusundaki fikirleri önemli ölcüde degistirebilecek" niteliktedir.

                        Simdi, bu cagdas bilimsel verilerin isiginda, kainatin yaratilisi hakkinda Kuran'dan özetlenen temel fikirleri, yeniden ele almak gerekir.


                        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                          Yaratilis hakkinda Kurandaki Bilgilerle karsilastirma

                          Yaratilis hakkinda, Kuranin kesin bilgi verdigi bes esas noktayi inceleyelim:

                          1. Göklerin ve yerin yaratilisinin alti devresi, Kurana göre: Gök cisimlerinin ve yern yaratilmasini ve yerin, ("Gidalariyla" birlikte) insanlar tarafindan yerlesilebilir hale gelmesine kadarki gelismesini kapsamaktadir. Bu son safhadaki olaylar, Kurana göre, dört zamanda cereyan etmistir. Bunda -bilindigi gibi, insanin dördüncü zamanda zuhur ettigini bildiren cagdas bilim tarafindan belirtilen "jeolojik zamanlar"i bulabilirmiyiz? bu sadece basit bir hipotezden ibarettir. hic kimse bu soruya kesin cevap veremez

                          Fakat su hususa dikkat etmek gerekir ki, Kuranin 41. suresinin 9-12. ayetlerinin acikladigi üzere gök cisimleri gibi yeri de meydana getirmek icin, iki safhanin gecmesi gerekiyordu. imdi, bilimin bize ögrettigine göre, misal olarak günes ile onun yan ürünü olan yeri alirsak, glisim süreci, baslangictaki nebülözün yogunlasmasi ve bölünmesi seklinde gerceklesmistir. iste kuranin tam bir aciklikla bildirdigi sürec de budur. Gök "duman"indan baslayarak önce bir bitisiklik, sonra da bir bölünme. su halde bu konuda, kuranin bildirdigi ile bilimin tespiti arasinda mükemmel bir uyum görülmektedir.

                          2. Bilim, (günes gibi) bir yildizla, onun (yer gibi) uydusunun veya uydularindan birinin olusumunun beraber cereyan ettiginii ispatlamistir. görüldügü üzere bu beraber cereyan etme durumu kuran metninde de ortaya cikmakta degilmidir?

                          3. Kuranda 7 rakamiyla bildirilen ve hangi anlama geldigi yukarida aciklanan göklerin coklugu, galaksi sistemleri ve onlarin müteaddit olduklari konusunda astrofizikciler tarafindan yapilan gözlemlere dayanilarak, cagdas bilimce de dogrulanmaktadir. buna karsilik, -hic degilse bazi yönlerden bizim oturdugumuz yere benzeyen- yerlerin coklugu fikride kurandan cikmaktadir; fakat bilim bunlarin gercekligini henüz ispatlamis degildir. bununla birlikte uzmanlar bunun, tamamen ihtimal dahilinde oldugunu kabul ederler.


                          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                            4. Kainatin baslangic deresinde, Kuranin -gaz durumunun agir bastigini belirtmez üzere- kendisinden bahsettigi "o zamanki katinadi teskil eden" "duman" ile cagdas bilimin düsündügü baslangictaki nebülöz "bulutsu" arasindaki uygunluk meydandadir.

                            5. Kuranda ifade edilen gökler ile yer arasindaki vasita mahluklarin varligi ile organize astronomik sistemlerin disinda, bulundugu kesfedilen bu madde köprüleri arasinda bir iliski kurulabilir.

                            Demek ki, Kuran metninin ortaya koydugu bütün meseleler, bugün bilimsel olarak bütünüyle ispatlanmis olmasa bile, kuranin yaratilis hakkinda verdigi bilgilerle, kainatin olusumu konusundaki cagdas bilgiler arasinda, hicibr surette, en ufak bir aykirilik bulunmamaktadir. bugün elimizde bulunan Eski Ahitin, bu meseleler hakkinda, bilimsel yönden kabul edilmesi mümkün olmayan bilgiler verdigi, acikca ortaya ciktigi halde, kuranin bilimle uyum icinde olmasi hadisesi, iyice üzerinde durulmayi gerektirir. Tevrattki yaratilis kissasinin "din adamlari metni"ne dayandigi ve Babil esareti zamanindaki din adamlarinca yazildigi bilinirse,bunda sasilacak taraf kalmaz.

                            Bu din adamlari, belirtilmis oldugu üzere sekilci gayeler güdüyorlardi ve bu zihniyetle, kendi dini görüslerine uygun gelen bir riayet düzenlemislerdi. yine tekrar edelim ki yaratilis konusunda, tevratin anlatimiyla kuranin verdigi bilgiler arasindaki bu uyusmazligin varligi, üzerinde israrla durulmaya deger bir konudur. Zira islamin baslangicindan beri, Hz. Muhammedin Tevrat kissalarini kopya ettigi seklindeki ithamlar, hicbir esasa dayanmaksizin, rast gele ileri sürülmüstür. yaratilis konusunda, bu ithamin en ufak bir dayanagi yoktur. bundan yaklasik ondört asir önce, nasil olurda bir adam kalkip herkesce muteber olan bir metni, bilimsel yönden yanlisliklarini ayiklayarak düzeltebilirdi? Nasil olur da, cagimizda, bilimin netice itibariyle dogrulugunu ispatlayacagi bilgileri, kendiliginden aciklayaiblirdi? böylesi bir faraziyenin tutar tarafi yoktur. Kuran, yaratilis konusunda, tevratinkinden tamamen farkli bir anlatim ortaya koyar.


                            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                              Bazi itirazlara cevaplar

                              BAska konularda, özellikle dini tarihle ilgili hususlarda Terat kissalari ile kuran kissalari arasinda benzerliklerin bulundugu tartisma götürmez. Bu bakimdan, su durumu müsahede etmek, cok tuhaftir. Hz. isanin ayni nevinden meseleleri zikredip, Tevratin bildirdiklerini tekrar ele almis olmasindan dolayi, Bati ülkelerinde hicbir rahatsizlik duyulmadigi ve ona sitem edilmedigi halde, tebligatinda onlari konu edinen Hz. Muhammed, bundan dolayi kinanmakta ve o meseleleri bir vahiy diye takdim etmesi sebebiyle onun bir sahtekar oldugu düsüncesi telkin edilmektedir. fakat öyleyse, hahamlarin, kendisine ögrettigi veya dikte ettirdigi ileri sürülen hususlarin, Hz. Muhammed tarafindan Kuranda aynen alindiginin delili nerede? Bir Hristiyan rahibinin, ona esasli bir dini formasyon kazandirmis oldugu iddiasindan baska, bunun herhangi bir mesnedi yoktur. R. Blachere'in Le Problem de Mahommet kitabinda, bu "masal" hakkinda yazdiklari yeniden okunup incelensin.

                              Ayni sekilde, cok seki, -süphesiz ki Tevrattan da epeyce önceki- birtakim inanclarla bazi kuran ifadeleri arasinda da aynilik gibi bir sey oldugu ileri sürülür. cok genel olarak, Kutsal kitaplarda, bazi kozmgonk efsanelerin izi görülmek istenmistir; mesela; Polinezyalilarin karanliklara gömülmüs olup isigin ortaya cikmasi üzerine birbirinden ayrilan "baslangictaki sular"a olan inanislari gibi.

                              Onlara göre bundan sonra gök ve yer meydana gelir. bu efsane, Tevratin yaratilis konusundaki kissasi ile karsilastirilacak olursa, muhakkak ki arada bir bakima bazi benzerlikler bulunacaktir, fakat buna dayanarak tevrati bu kozmogonik efsaneyi kopya etmis olmakla itham etmek, hafiflik ve düsüncesizlik olur.

                              Baslangic safhasinda kainatin esasini olusturan ilk maddenin bölündügünü bildiren Kuran ifadesine de -ki cagdas bilimin anlayisi da budur-, su veya bu sekilde benzeyen bir taraf ihtiva ediyor bahanesiyle, cesitli kozmogonik efsanelerden cikmis nazariyla bakmak da, aynen onun gibi bir düsüncesizliktir.


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                                Bu inanclari ve efsanevi hikayeleri daha yakindan tahlil etmek ilgi cekicidir. zira onlarin cikis noktasinda cogunlukla, haddi zatinda mümkün ve hatta bazi durumlarda -bizim simdi bildigimiz veya bildigimizi tahmin ettigimiz sekliyle- gercege uygun bir fikir var oldugu anlasilir; fakat efsanede, o fikrin üzerine birtakim akil almaz tasvirler gelip eklenir. baslangicta gök ile yerin bitisik olup sonradan ayrildiklari seklindeki cok yaygin telakki bunlardandir. ne zaman ki, Japonya'da oldugu gibi, bu fikre bir yumurta imaji - ve her yumurtada bulundugu üzere- onun icerisine bir tohum yerlestirmek suretiyle karmakarisik bir ifade katilirsa bu hayali ilavenin fikrin bütün ciddiyetini kaybettirdigi görülür. bazi ülkelerde ise bu telakkiye yerden cikan bir agac imaji katilir, bu agacin gögü yükseltip onu yerden ayirdigi tasavvur edilir; bunda da efsaneye özel damgasini vuran husus, fikre eklenen bu uydurma ayrintidir. buna ragmen ortak nitelik surada bulunur: Kainatin olusma sürecinin baslangicindaki yekpare bir kitle bölünmek suretiyle, neticede bildigimiz muhtelif "alemler"i meydana getirecektir.

                                Bu kozmogonik efsaneleri burada zikretmemizin sebebi, insan hayalinin onlari allayip pulladigini belirtmek ve böylece, bu konuda kuranin ifadeleriyle onlar arsindaki derin farki göstermektir. cünkü kuranin anlatimi, bu inanclara refakat eden her türlü hayali ayrintidan uzaktir. onlarin aksine olarak onun anlatimi, bir yandan ifadelerindeki yalinlik ve ölcülülük, öbür yandan bilimin ulastigi cagdas sonuclara uygunluk ile dikkati cekmektedir.

                                Kuranin, on dört asir kadar önce yaratilis hakkinda ifade etmis oldugu bilgilerin, beseriyete mal edilmesi mümkün degildir.


                                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X