Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Kuran ve cagdas Bilim

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #61
    Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

    Ay'in yörüngesi

    Yer'in uydusu olan ay'in, kendi cevresinde yirmi dokuz günde bir dönüsünü tamamladigi seklindeki bilgi, zamanimizda cok yayilmistir. bununla beraber, yörüngenin tam yuvarlakligi konusunda bir düzeltme yapmak gerekir, zira cagdas astronomi onda bir miktar dismerkezlik bulmaktadir dolayisiyla 384.000 km. olarak hesaplanan yer-ay uzakligi, sadece ortalama mesafeyi gösterir.

    yukarida görülmüs oldugu zere kuran (bugölümün bas tarafinda zikredilen 10. surenin 5. ayetinde) ay'in hareketlerinin gözlemlenmesinin zamani ölcmeye yaradigini belirtmisti.

    Yerin günes etrafinda dönüsü esasina göre düzenlenen ve cagimizda julien takviminde ifadesini bulan bizim sistemimize göre bu hesap sistemi "eski, pratik olmayan, bilimsel olmayan" diye elestirilmistir.

    Bu elestiri, su iki noktaya dikkati cekmeyi gerektirir:

    a) Kuran bundan on dört asir kadar önce, arap yarimadasinin, ay takvimine göre zamani hsaplayan halkina hitap ediyordu. onlara, ancak anlayabilecekleri bir ifade tarzi kullanmak ve onlarin, mekan ve zaman belirleme konusundaki aliskanliklari hususunda -hem sonra tamamen faydali olan aliskanliklari hususunda- fikirlerini karistirmamak gerekiyordu. bilindigi üzere cöl ahalisi gögü gözlemlemekte, yildizlara göre yol bulmakta ve ay'in safhalarina göre zamani tesbit etmekte ustalasmislardir; bunlar da, onlar icin en kolay ve en güvenilir vasitalardir.

    b) Bu konunun uzmanlari bir tarafa birakilacak olursa, julien takvimi ile kameri takvim arasindaki mükemmel uyum, genellikle bilinmez: 235 kameri ay, 365 1/4 günlük 19 julien takvimi senesine tam tamina uymaktadir; bizim 365 gnlük yillarimizin sresi tam degildir, zira her dört senede bir (artik yillar) düzeltilmeye muhtactir. kameri takvimde ise ayni olaylar, her 19 julien takvimi yilinda bir defa olarak tekrarlanr. günes yillariyla ay yillarinin birbirine uydugunu ilk kesfeden, i.ö. 5. yüzyilda yasamis olan yunan astronomu Meton olup, bu 19 yilda bir tekrarlanma olayina "meton devresi" denilir.


    Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

    Yorum


      #62
      Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

      Günesin yörüngesi

      Günes sistemimizin, kendisinin etrafinda organize edildigini düsünmeye aliskin olan bizler icin, gnese ait bir yörüngenin bulunacagini düsünmek hayli zordur. kuranin bu konudaki ayetini anlamak icin günesin, galaksimizdeki durumunu incelemek ve dolayisiyla cagdas bilimin verdigi bilgilere basvurmak gerekir.

      Galaksimiz cok sayida yildizi ihtiva etmekte olup bunlar cevresinden ziyade, merkezinde yogunlugun fazla oldugu bir teker (disque) halinde dagilmistir. Bu teker görünümümde olan galaksimizde günes, tekerin merkezinden uzak bir durumda yer alir. Galaksi, kendi merkezini mihver alarak kendi kendisinin etrafinda döndügünden, haliyle günes de yuvarlak bir görüngeye göre bu ayni merkezin etrafinda döner. cagdas astronomi onun elemanlarini da hesaplamistir. Shapley tarafindan 1917'de hesaplandigina göre günes, galaksinin merkezinden 10 kiloparsecs, yani kilometreye cevirirsek yaklask olarak 3 rakaminin önüne 17 sifir koymakla ortaya cikan sayi kadar kilometre uzakta yer alir. kendi cevresinde tam bir dönüs yapmak icin hem galaksi hem de ügnes, takriben 250 milyon yil harcarlar ve bu hareket icerisinde günes, saniyede yaklasik 250 kilometrelik bir hizla döner

      iste kuran tarafindan on dört asir kadar önce bildirilen ve hem varligi hem de koordinatlari, ancak cagdas astronomi tarafindan ortaya konulan günesin yörüngesel (orbital) hareketi budur.


      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

      Yorum


        #63
        Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

        Ay ve Günesin Uzayda kendilerine mahsus bir hareketle dönüslerine dair isaretler

        Bu kavram, edebiyatcilar tarafindan yapilan Kuran meallerinde görünmez; onlar astronomiyi bilmediklerinden, bu hareketi ifade eden arapca kelimeye, onun belirttigi manalardan biri olan "yüzmek" manasini verirler. Bu durum Fransizca meallerde oldugu gibi -Yusuf Ali'nin- üstün nitelikli ingilizce mealinde böyledir.

        Özel bir hareketle yapilan bir dönüse isaret eden Arapca kelime sabaha fiilidir (her iki ayet metninde muzari sekliyle yasbahune diye gecer). fiilin bütün anlamlari, yer degistiren cismin özel hareketini ihtiva ederler. eger yer degistirme yerde, bacaklarla yapilan bir hareket olursa "yürümek" olur. uzayda meydana gelen yer degistirme hakkinda, bu kelimenin ihtiva ettigi manayi ifade edebilmek icin onun ilk anlamini kullanmaktan baska cikar yol bulunmuyor. böyle yapmakla -su iki sebepten dolayi- bir ters anlam verildigini sanmiyoruz:

        -Ay, kendi cevresinde yaptigi dönüs ile dünya etrafindaki dönüsünü ayni zaman zarfinda, yani yaklasik olarak 29,5 günde tamamlar, böylece ay, bizim bakisimiza her zaman ayni tarafini gösterir;

        - günes, kendi cevresinde takriben 25 günde döner. ekvator ile kutuplar bakimindan, bazi dönüs özellikleri varsa da, onlar üzerinde pek durulmayacaktir, fakat bu yildiz, bütünüyle bir dönme hareketi ile dolasmaktadir.

        Su halde kurandaki bir kelimenin tasidigi bir nüansin, günes ve ay'in özel hareketlerine isaret ettigi anlasiliyor. bu iki gök cisminin hareketleri, cagdas blimin ulastigi sonuclarla da dogrulanmistir. bizim (miladi) takvimimize göre 7. asirda yasamis bir insanin -devrinde ne büyük bilgin olursa olsun, kaldi ki Hz. Muhammed'in durumu böyle degildir- bunlari kendiliginden tasavvur etmis olmasi düsünülemez.

        Antikitenin bazi byük düsünürlerinin itiraz edilemeyecek surette bazi meseleleri bildirdikleri ve cagdas bilimin de bunlarin dogrulugunu kabul ettigi söylenerek, bu görüsümüze karsi cikilabilir. Ayrica, onlar bilimsel sonuclara dayanamazlardi, daha ziyade felsefi yönden akil yürüterek meseleleri ele aliyorlardi. Böylece ekseriya, i.ö. 6. yüzyilda yerin kendi etrafinda döndügünü ve gezegenlerin de günesin etrafinda hareket ettiklerini savunan Ptagorcularin durumu öne sürülür.

        sayet hz. Muhammed'in durumu Pitagorcularinkine yaklastirilacak olursa, cagdas bililmin kendisinin vefatindan asirlarca sonra kesfedecegi konulari, kendiliginden tasavvur eden "dahi düsünür Hz. Muhammed" hipotezi rahatlikla ortaya atilabilir. bu yapilirken, felsefi düsünce dahilerinin, fikir ürünlerinin öbür yönlerini ve eserlerini öbek öbek dolduran kocaman hatalarini zikretmek hemencecik unutuluyor. bu cümleden olarak unutmamalidir ki Pitagorcular, ayni zamanda günesin uzayda sabit oldugunu kabul ediyorlar ve onu, kainatin merkezi sayarak gök nizaminin ancak onun etrafinda düzenlenmis oldugunu düsünüyorlardi. Antik dönemin bu büyük filozoflarinda, kainat hakkinda dogru ve yanlis fikirler karisimina rastlanir. bu beseri eserlerin ihtiva ettigi ileri görüslerdn meydana gelen göz alicilik, yine o eserlerin bize miras biraktigi yanlis anlayislari unutturmamalidir. sadece tabiat bilimleri alaninda bile, cagdas bilgilerle ilgili bircok konuya kuranda temas edildigi halde, bunlardan hicbiri, cagimiz biliminin kesinlikle ispatladigi herhangi bir husus ile celismemektedir. iste kurani, öteki eserlerden ayiran önemli nokta budur.


        Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

        Yorum


          #64
          Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

          Gece ve gündüzün ard arda gelmesi

          Yer'in kainatin merkezi, günesinde ona bakarak hareket ettiginin sanildigi bir dönemde, gündüz ve gecenin ard arda gemesi konusunda günesin hareketini zikretmeyecek hicbir insan düsünülebilirmi? Oysa bu konuyu, su gelecek ayetleriyle ele alan Kuranda böylesi bir ifadeye rastlanmaz.

          "O (Allah) geceyi, durmadan onu kovalayan gndüze bürüyüp örter.." (A'raf 54)

          "gece de onlar icin bir delildir. gündüzü ondan cikarip aliriz da karanlikta kaliverirler" (yasin 37)

          "görmedinmi Allah, geceyi gündüzün icine sokuyor; gündüzü gecenin icine sokuyor" (lokman 29)

          "...geceyi gndüzün üzerine doluyor, gündüzüde gecenin üzerine doluyor" (zümer 35)

          Birinci ayet, aciklamayi gerektirmez. ikinci ayet ise sadece bir imaj vermek gayesini tasir.

          Gecenin gündüze girmesi ve özellikle geceyi gündüzün üzerine, gündüzüde gece üzerine dolamak ile ilgili hususlar sebebiyle, bilhassa ücüncü ve dördüncü ayetler ilgi cekerler.

          Arapcadaki kavvara fiili, Fransizcaya en iyi bir sekilde, R Blachere'in tercümesinde yapildigi gibi, enrouler diye cevrilebilir. Bu fiilin ilk anlami, sarigi helozoni (spirale) bir tarzda yuvarlayarak basa sarmaktir; kelimenin bütün öteki manalarinda da isbu "dolamak, yuvarlamak" anlami muhafaza edilmistir.

          imdi, gercekte isin uzayda cereyan edis tarzi nasildir?
          Amerikan uzay adamlarinin iyice görüp uzay araclarindan da fotograflarini cektikleri gibi, özellikle dünyadan cok uzak mesafeden -mesela ay'dan- bakildiginda, (tutulma hali disinda) günes, sürekli olarak, yer küresinin ona bakan yarisini aydinlattigi halde, öbür yari küre karanliga gömülmektedir. Aydinlatma sabit kaldigi halde, dünya kendi cevresinde döndügünden, yari kre seklindeki aydinlik bölge, yirmi dört saatte bir dünya etrafinda dönerken, karanlikta kalan öbür yari kürede, ayni zaman boyunca ayni geziyi tamamlamaktadir.

          gündüz ile gecenin bu kesintisiz yuvarlak dilimi, kuran tarafindan mükemmel bir bicimde tasvir edilmistir. günümüzde bu tasvir, insan anlayisinin kkolayca nüfuz edebilecegi bir durum arzeder, zira biz günesin (nisbi bir sekilde) sabit olup, dünyanin ise döndügünü biliyoruz. U devamli dolama ve sürekli olarak bir bölümün, öbür böüme girmesi süreci, kuranda da belirtilirken insana, o devirde dünyanin yuvarlakligi biliniyormus gibi gelir, halbuki böyle olmadigi bellidir.


          Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

          Yorum


            #65
            Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

            gündüzlerle gecelerin ard arda gelisi hususundaki bu bilgilere, kuranin bazi ayetlerinde bildirilen, dogularin ve batilarin coklugu hakindaki ifadeleri de ilave etmek gerekir. gerci bu ayetler sirf tasviridirler, zira dogularin ve batilarin coklugunu en basit bir gözlem de ortaya cikarabilir. kuranin bu konu hakkinda ihtiva ettigi her hususu, imkan ölcüsünde yansitmak düsüncesiyle, bu ayetlerden bir kismini nakledelim:

            "dogularin ve batilarin Rabbi" (Mearic: 70, 40) tabiri
            "iki dogunun ve iki batinin Rabbi" (Rahman: 55, 17) tabiri
            " iki dogu arasindaki mesafe" ( Zuhruf: 43, 38) deyimi, bu iki nokta arasindaki meafenin cok fazla oldugunu ifade eder.

            Günesin doguslariyla batislarini gözlemleyen kimse onun, mevsimlere göre, dogunun farkli noktalarindan dogup batinin farkli noktalarinda battigini bildirir. dogu ve bati ufuklarindan her birinde isaretlenen noktalar, iki dogu ile iki bati arasindaki en uc noktalari gösterir, bu iki nokta arasinda ise bütün sene boyunca ara noktalar yerlesir. burada tasvir olunan hadise, tabir caiz ise, siradan bir seydir. fakat dikkate deger baslica hususlar, bu bölümde incelenen öbür konularla ilgili olan, yani kuranda anlatilan astronomik hadiselerin, cagdas bilgilere tam uygunluguna dair olan hususlardir.


            Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

            Yorum


              #66
              Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

              İki Doğu ve İki Batı
              Doç.Dr. Halil MURAD
              “O, hem iki doğunun, hem iki batının Rabbi'dir.”
              (Rahmân, 17)


              * Güneş'in her gün doğudan, fakat sürekli değişen noktalardan doğması, mevsimler ve iklimlerin meydana gelmesi hangi sebeplere bağlıdır?
              * 14 asırdır Kur'ân-ı Kerim müfessirlerinin açıklamakta zorlandıkları 'doğular, batılar' ve
              'iki doğu, iki batı' tâbirlerine farklı bir yorum…


              Dünya'nın Güneş çevresinde dönerken izlediği yola yörünge, meydana getirdiği düzleme de yörünge düzlemi (ekliptik düzlem) denir. Dünya’mızın yörüngesi elips şeklindedir.

              Ekvator düzlemi ile ekliptik arasında 230 27', yer dönme ekseni ile ekliptik arasında 660 33'’lık açı vardır (Şekil 2). Bu açı sebebiyle yerküremizin farklı bölgeleri, Güneş ışığını farklı açılarla alır. Bu durum, Ekvator’un kuzey ve güneyindeki "dönenceler" olarak bilinen aralığı meydana getirir. Dönence; Kuzey ve Güney Yarımkürelerde Güneş ışınlarının dik geldiği en son noktalara denir. Bu hususi yerleşime göre iklim kuşakları takdir edilir. Güneş ışınları yıl içinde dönencelere birer defa, dönenceler arasına da ikişer defa dik açıyla düşürülür. Dönenceler dışındaki hiçbir yere Güneş ışınları dik düşmez.

              İnsana ev sahipliği yapacak olan Dünya'nın yaratılışında konan, her an Allah'ın tasarrufunda olan kanunlar gereği, Güneş ışınlarının Dünya'ya düşme açısında yıl boyunca değişiklik olması mevsimlerin meydana gelmesini sağlar. Dört mevsimin yaşandığı tek kuşak ise, ılıman kuşaktır. Aynı tarihlerde Kuzey ve Güney Yarımkürelerde farklı mevsimler yaşanır.

              Gece-gündüz uzunluğu sürekli değişir. Bu değişim en az Ekvator'dadır. Dünya bir günde, 23 saat 56 dakika 4 saniyede kendi ekseni etrafında bir tur atar. Bu dönme gece ve gündüzün meydana gelmesine vesile olur. Dünya’nın ekseni yerküre ile Güneş arasındaki doğruya dik olmayıp, buna dik olan aydınlanma düzlemine 23,5 derece eğik yerleştirildiği için, gece ile gündüz uzunluğu yalnız Ekvator üzerinde her zaman eşittir. Diğer yerlerde eşit olmayıp her gün değişmektedir. Ekvator’dan kutuplara doğru gidildikçe gece ile gündüz arasındaki fark artar. Kutuplarda altı ay gündüz, altı ay gece sürer. Gece de zifiri karanlık değil, yarı karanlıktır. Son yapılan ölçümlerde, günün uzatılması ve kısaltılması, Ay'ın çekim kuvvetinin tesiriyle Dünya'nın dönüş hızında ortaya çıkan yavaşlamaya bağlanmıştır. Güneş’in, Ay'ın ve diğer gezegenlerin çekim kuvvetlerinin bileşkesiyle 41.000 senelik bir periyotta, Dünya'nın eğimi 23,5 derece ile 22 derece arasında değişir. Dünya'nın dönme ekseni eğimi her mevsim farklılık gösterir. Dönencelerin ve iklim kuşaklarının oluşmasında bu eksen eğikliği rol oynamaktadır.

              Güneş her gün doğudan, fakat sürekli olarak değişen noktalardan doğar. Eğer sabahları evimizin doğuya bakan penceresinden Güneş’in doğuşunu izlersek, her gün Güneş’i doğu ufkunda farklı bir noktadan çıkarken görebiliriz. Haftalık, aylık ve mevsimlik değişim seyrine baktığımızda, yıl içinde Güneş'in doğu ufkunda doğduğu en uç iki nokta arasındaki açının otuz derece olduğunu tespit edebiliriz. Bu değişim, yıl boyunca Oğlak ve Yengeç dönenceleri arasındaki güzergâhta, 21 Haziran ve 21 Aralık tarihleri arasında, ikişer defa tekrar etmektedir (Şekil 4).

              Bunun sebebi, yukarıda da belirtildiği gibi, Dünya'nın kendi etrafında dönüş (ekliptik) ekseninin yaklaşık 23,50'lik bir eğime sahip kılınmış olmasıdır. Ekvator'dan Kutuplara doğru gittikçe, Dünya'nın küre biçimli yaratılmasının da tesiriyle, Güneş ışınlarının her bölgeye farklı gün ve mevsimlerde, farklı açılarla düşürüldüğü görülür (Şekil 4).

              "O, hem göklerin, yerin ve ikisi arasında olan bütün varlıkların, hem de Güneş’in bütün doğuş yerlerinin Rabb’idir." (Saffat, 5). "O hem iki doğunun hem de iki batının Rabb’idir." (Rahmân, 17). "... Doğuların ve batıların Rabb’ine yemin ederim ki, Biz onların yerine kendilerinden daha hayırlı insanlar getirmeye kâdiriz..." (Mearic, 40)

              Kur’ân-ı Kerim'de yukarıdaki âyetlerden ikisinde (Saffat, 5 ve Mearic, 40) doğulardan (çoğul), bir âyette ise, iki doğu ve iki batıdan bahsedilmektedir. Her üç âyette de doğu (meşârik) ve batıların (megârib) çoğul olarak kullanılmış olması, 14 asır boyunca Kur’ân tefsircilerini oldukça zorlamıştır. Çünkü, meşârik ve megârib kelimeleri çoğuldur; “doğular ve batılar” mânâsına gelmektedir. Bundan dolayı, âyetlerdeki iki doğu, iki batı veya doğular ve batıların mânâsını Güneş’in doğuş ve batışıyla irtibatlandırmak ve yorumlamak daha isabetli olabilir.

              Yukarıdaki âyetlerde "iki doğu ve iki batı" ile dünyanın Kuzey ve Güney Yarımküresi’ndeki "dönenceler", "doğular ve batılar" ile de, bu dönenceler arasındaki kuşakta, Güneş'in sürekli olarak farklı açılarla doğması kastedilmiş olabilir.

              Sebepler plânında, bu yaratılış düzenine göre akıl yürütür ve bir kıyaslama yaparsak, Dünya'nın eksen eğikliği olmasaydı, yani Ekvator düzlemiyle ekliptik (yörünge) düzlemi üst üste çakışsaydı veya yer dönme ekseni, ekliptiği dik kesseydi, bu durumda dönenceler oluşmaz, mevsim değişmesi olmazdı. Dolayısıyla, Güneş ışınları sadece Ekvator’a dik gelirdi, aydınlanma dairesi kutup noktalarına teğet geçerdi, gece-gündüz süreleri dâima birbirine eşit olurdu, Güneş’in doğuş-batış konumu ve saati dünyanın hiçbir yerinde yıl boyunca değişmezdi. Kur'ân-ı Kerim, yukarıdaki âyetlerle bu mucizeye dikkat çekmektedir. Ayrıca bu âyetler Allah’ın (cc) her şeyde bir hikmet ve adalet gözettiğini, hiçbir şeyi başıboş yaratmadığını beyân buyurarak, bizleri tefekküre yöneltmektedir.

              "Semâvat ve Arz'ı böyle muntazam halk eden bir Kadîr-i Mutlak'ın, elbette devâir-i masnuatından olan manzume-i Şemsiye bilbedâhe O'nun kabza-i tasarrufundadır. Madem o Kadîr-i Mutlak, Şems'i, seyyaratıyla kabza-i tasarrufunda tutuyor ve tanzim ve teshir ve tedvir ediyor. Elbette, o manzume-i Şemsiye’nin bir cüz'ü ve Şems ile bağlanan küre-i Arz dahi kabza-i tasarrufunda ve tedbir ve tedvirindedir." (Otuz İkinci Söz)

              Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
              Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

              Yorum


                #67
                Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                katilim icin tesekkür ederim
                Allah razi olsun


                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                Yorum


                  #68
                  Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                  mehmet kardesim

                  affiniza siginiyorum
                  bu agnostik .....nin yazilarini silerken sizin yazilarida silmek zorunda kaldim

                  agnostik panter
                  canim konuyu kirletmisti


                  Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                  Yorum


                    #69
                    Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                    En iyisini yapmışsınız? Elinize sağlık.
                    Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                    Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                    Yorum


                      #70
                      Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                      Gökyüzü aleminin gelismesi

                      Kainatin olusumu hakkinda cagdas bilgileri hatirlatirken, ilk nebülözden galaksilerin ve yildizlarin meydana gelmesine dogru bir gelismenin oldugu gösterilmisti. ayni sekilde günes sistemi bakimindan da, günesin gelismesinin herhangi bir safhasindan itibaren de, gezegenlerin günesten ayrildigi bildirilmisti. cagdas bilgiler, hem günes sisteminde hem de genel olarak kainatta, gelismenin hala devam ettigini düsünmemize imkan verir.

                      bu bilgileri edinince, bu tezlerle, Allahin mutlak kudretinin tezahürlerinin bildirildigi bazi kuran ayetleri arasinda bir ilgi kurmamak elden gelmiyor.

                      Kuran defalarca hatirlatir ki "(Allah) günesi ve ay'i boyun egdirmistir, onlardan her biri sabit (belirlenmis) bir zamana kadar dolasir"

                      Bu cümle suralarda gecer: "Ra'd: 13,2; lokman 31,29; Fatir 35,13; zümer 39,5)

                      Fakat bundan da fazla olarak, belirlenmis zaman fikri, su ayette, varilacak bir yer fikri ile de birlestirilir.

                      "günes de kendisi icin belirlenmis bir yere dogru dolasir. bu, mutlak güclü ve her seyi bilenin takdiridir" (yasin 36,38)

                      "belirlenmis bir yer", metnin aslindaki mustakarr kelimesinin tercümesidir. muayyen bir yer fikrinin, bu kelimeye bagli oldugunda hicbir süphe yoktur.

                      Bu ifadelerle cagdas bilimin kesinlikle ortaya koydugu sonuclari karsilastirinca ortaya cikacak durum nedir?

                      Kuran, günesin, bir yandan bir gelisme sinirinin, öbür yandan bir varis yerinin oldugunu bildiriyor ayni sekilde ay'in da bir siniri oldugunu söylüyor. bu ifadelerin mümkün olan manalarini anlayabilmek icin, genel olarak yildizlarin, özel olarak da günesin gelismesini ve bunun tabii bir sonucu olarak da -ay'in da aralarinda bulundugu- günesi, uzaydaki hareketinde zorunlu olarak takib eden gök cisimlerinin olusumunu hatirlatmak gerekir.


                      Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                      Yorum


                        #71
                        Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                        EVRENİN VAROLUŞU

                        20. yüzyılın başlarına dek hakim olan görüş, evrenin sonsuz boyutlara sahip olduğu, sonsuzdan beri var olduğu ve sonsuza kadar da var olacağı şeklindeydi. "Statik (durağan) evren modeli" adı verilen bu anlayışa göre, evren için herhangi bir başlangıç veya son söz konusu değildi.
                        Materyalist felsefenin de temelini oluşturan bu görüş, evreni sabit, durağan ve değişmez bir maddeler bütünü olarak kabul ederken, bir Yaratıcının varlığını da reddediyordu. Oysa 20. yüzyılda gelişen bilim ve teknoloji, materyalistlere zemin sağlayan durağan evren modeli gibi ilkel anlayışları kökünden yıkmıştır.
                        21. yüzyılın başlarında olduğumuz şu dönemde, evrenin bir başlangıcı olduğu, yok iken bir anda büyük bir patlamayla var olduğu modern fizik tarafından pek çok deney, gözlem ve hesapla ispatlanmış durumdadır. Ayrıca, evrenin, materyalistlerin iddia ettikleri gibi sabit ve durağan olmadığı, tam tersine sürekli bir hareket ve değişim içinde olduğu, genişlediği de saptanmıştır. Bugün bu gerçekler bütün bilim dünyası tarafından kabul edilmektedir.
                        Kuran-ı Kerim'de evrenin ortaya çıkışı şöyle açıklanır:

                        O gökleri ve yeri yoktan var edendir... (Enam Suresi, 101)

                        Kuran'da verilen bu bilgi, çağdaş bilimin bulgularıyla tam bir uyum içindedir. Başta da belirttiğimiz gibi astrofiziğin ulaştığı kesin sonuç, tüm evrenin madde ve zaman boyutlarıyla birlikte, bir sıfır anında, büyük bir patlamayla var olduğudur. "Büyük Patlama", orijinal adıyla "Big Bang" teorisi, tüm evrenin yaklaşık 15 milyar yıl önce tek bir noktanın patlamasıyla yokluktan meydana geldiğini kanıtlamıştır.
                        Big Bang'den önce madde diye bir şey yoktur. Maddenin, enerjinin, hatta zamanın dahi bulunmadığı, tamamen metafizik olarak tanımlanabilecek bir yokluk ortamında, madde, enerji ve zaman bir anda yaratılmıştır. Modern fiziğin ortaya koyduğu bu büyük gerçek, Kuran'da bize 1400 yıl önceden haber verilmektedir.

                        Kuran ve Bilim
                        Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                        Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                        Yorum


                          #72
                          Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                          EVRENİN GENİŞLEMESİ
                          [img width=165 height=229]http://kuranvebilim.com/k_mucizeleri/images/hublee.jpg[/img]
                          Edwin Hubble, dev teleskobuyla.
                          Astronomi biliminin henüz gelişmemiş olduğu bir dönemde, 14 asır önce indirilen Kuran-ı Kerim'de evrenin genişlediğinden şöyle bahsedilir:

                          Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)

                          Yukarıdaki ayette geçen "sema (gök)" kelimesi Kuran'ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır. Nitekim burada da bu anlamda kullanılmıştır ve evrenin genişleyici olduğu bildirilmiştir. Türkçeye "Şüphesiz Biz genişleticiyiz (genişleteniz/genişletmekte olanız)" olarak çevrilen Arapça "inna le musiune" ifadesindeki "musi'une" kelimesi, "genişletmek" anlamına gelen "evsea" fiilinden türemiştir. "Le" ön-eki de takip ettiği isim ya da sıfata vurgu ekleyerek "çok fazla" anlamı katmaktadır. Dolayısıyla bu ifade "Biz göğü veya evreni çok fazla genişletiyoruz" anlamı taşımaktadır. Bilimin bugün varmış olduğu sonuç da Kuran'da bize bildirilenle aynıdır. 1
                          [img width=125 height=177]http://kuranvebilim.com/k_mucizeleri/images/lemaitre.jpg[/img]
                          Georges Lemaitre
                          20. yüzyılın başlarına dek bilim dünyasında hakim olan tek görüş, "evrenin durağan bir yapıya sahip olduğu ve sonsuzdan beri süregeldiği" şeklindeydi. Ancak, günümüz teknolojisi sayesinde gerçekleştirilen araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenin bir başlangıcı olduğunu ve sürekli olarak "genişlediğini" ortaya koydu.
                          Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, 20. yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar.
                          Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Bu buluş astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden biri sayılmaktadır. Hubble bu incelemeler sırasında yıldızların, uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı.
                          Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti. Kısacası yıldızlar sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar. Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Herşeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli "genişleyen" bir evren anlamına gelmekteydi. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı.
                          Konuyu daha iyi anlamak için, evreni şişirilen bir balonun yüzeyi gibi düşünmek mümkündür. Balonun yüzeyindeki noktaların balon şiştikçe birbirlerinden uzaklaşmaları gibi, evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Aslında bu gerçek 20. yüzyılın en büyük bilim adamlarından biri sayılan Albert Einstein tarafından da teorik olarak keşfedilmişti. Fakat Einstein, o devrin genel kabul gören "durağan evren modeli" ile ters düşmemek için, bu buluşunu bir kenara bırakmıştı. Einstein bu davranışını daha sonra, "kariyerinin en büyük hatası" olarak adlandıracaktı. 2
                          Bu bilimsel gerçek, henüz hiçbir insan tarafından bilinmezken, Kuran'da asırlar önce açıklanmıştır. Çünkü Kuran, tüm evrenin yaratıcısı ve hakimi olan Allah'ın sözüdür.

                          KURAN VE BİLİM
                          Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                          Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                          Yorum


                            #73
                            Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                            EVRENİN SONU VE BIG CRUNCH
                            [img width=220 height=195]http://kuranvebilim.com/k_mucizeleri/images/6a(1).jpg[/img]
                            Big Crunch teorisi, Big Bang'le başlayarak genişlemekte olan evrenin, gittikçe hızlanarak içine çökeceğini öne süren bir teoridir. Teoriye göre evrendeki bu çöküş, evren tüm kütlesini kaybedip sonsuz yoğunluktaki bir noktaya dönüşene dek sürecektir.
                            Evrenin yaratılışı, önceki konuda da belirttiğimiz gibi Big Bang denilen büyük bir patlama ile başlamıştır ve o zamandan beri evren genişlemektedir. Bilim adamları evrenin kütlesi yeterli miktara ulaştığında, çekim kuvvetleri nedeni ile bu genişlemenin duracağını ve bunun evrenin kendi içine çökmeye, büzülmeye başlamasına sebep olacağını bildirmektedirler. Büzülen evrenin de, sonunda "Big Crunch" denilen çok yüksek bir ısı ve sıkışma ile sonuçlanacağını ifade etmektedirler. Bu ise, bildiğimiz tüm yaşam şekillerinin yok olması anlamına gelir. 3
                            Big Crunch olarak ifade edilen bu bilimsel varsayıma Kuran'da şöyle işaret edilmektedir:
                            Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız. (Enbiya Suresi, 104)

                            Bir başka ayette ise göklerin bu durumu şöyle tarif edilmektedir:

                            Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Oysa kıyamet günü yer, bütünüyle O'nun avucu (kabzası)ndadır; gökler de sağ eliyle dürülüp-bükülmüştür. O, şirk koştuklarından münezzeh ve yücedir. (Zümer Suresi, 67)

                            Big Crunch teorisine göre başlangıçta olduğu gibi önce yavaşça, fakat gittikçe hız kazanarak evren çökmeye başlayacaktır. Tüm bunların devamında ise, evren sonsuz yoğunluk ve sonsuz ısıda, sonsuz küçüklükte bir nokta haline gelecektir. Tarif edilen bu bilimsel teori, Kuran ayetleri ile parelellik içindedir. (En doğrusunu Allah bilir.)



                            KURAN VE BİLİM
                            Beşşar Esad bir İslam Kahramanıdır.
                            Suriye İmtihanında İran İslam Cumhuriyetinin yanında yer almayanlar amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizminin yanındadırlar. Ve İslamın karşısındadırlar.

                            Yorum


                              #74
                              Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                              Allahim
                              bize imani bahsettigin ve yanilan degisen süreclere hayatimizin anlamini baglamadigin icin sana sükürler olsun


                              Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                              Yorum


                                #75
                                Ynt: Kuran ve cagdas Bilim

                                Günes, astrofizikciler tarafindan yasi 4,5 milyar yil olarak hesaplanan bir yildizdir. bütün yildizlar gibi günes icin de, bir evrim asamasi belirlenebilir. günes simdi, hidrojen atomlarinin helyum atomlarina dönüsmesiyle karakterize olunan birinci asamasindadir. bu simdiki safha, teorik olarak daha 5,5 milyar yil sürmelidir. Zira günesin durumundaki bir yildiz icin bu ilk asamanin, toplam olarak 10 milyar yil sürecegi hesaplanmistir. ayni tipten olan baska yildizlar hakkinda da düsünüldügü gibi, bu safhanin arkasindan gelecek ikinci safha, hidrojenin helyuma dönüsmesinin tamamen sona ermesiyle karakterize olacak olan asama olup, dis tabakalarin genlesmesi ve günesin sogumasiyla neticelenecektir. son asamada parlaklik iyice azalir, yogunluk ise fazlasiyla yükselir: kendilerine naines blanches (beyaz cüceler) adi verilen yildiz tiplerinde gözlemlenen durum budur.

                                Bütün bunlardan hatirda tutulmasi gereken husus, sadece zaman faktörü bakimindan yaklasik bir tahmin vermek icin ilgi uyandiran süreler degil, ortaya cikan sonuc, özellikle, bir gelisme kavramidir. mevcut bilgiler, günes sisteminin sartlarinin, birkac milyar sene sonra, bugünkünden cok farkli olacagini, simdiden söylemeye imkan verir. son safhalarina varincaya kadar maruz kaldiklari degisiklikler tesbit edilen öteki yildizlar gibi, günes icin de bir sonun bulundugu kestirilebilir.

                                Burada nakledilen ikinci ayet (yasin suresi 38), gnesin kendisi icin belirlenmis bir yere dogru dolastigini bildiriyordu. cagdas astronomi, onu iyice yerine yerlestirmis, hatta ona günes Apex'i (Apex solaire) adini vermistir. gercekten günes sistemi uzayda, koordinatlari iyice tespit olunan vega yildizi yakinindaki herkül burcunda bulunan bir noktaya dogru ilerlemektedir. bu hareketin, iyice belirlenmis bir hizi olup saniyede 19 kilometredir.

                                Astronominin bütün bu bilgileri, cagdas bilimsel bulgularla mükemmel bir uyum icinde oldugu söylenebilecek olan iki kuran ayeti vesilesiyle hatirlatilmaya deger.


                                Biliyorsan buyur konus...konusta feyiz alsinlar...bilmiyorsan tut dilini seni bir adam saysinlar

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X