Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler


    "el meveddete: sevgi, muhabbet, dostluk[/size]
    [/color][/size]fî el kurbâ: yakınlıkta"[color=rgb(68, 68, 68)]
    ayette üzerinde durmak istediğimiz kelimeler bunlardır. Özellikle de el Qurba kelimesi. bu kelime Türkçe'de akraba diye geçen kelimeyle aynı köktendir. Yakınlık, akraba demektir. kelimede temel hafler g(kaf) re(ra)b(be)dir. yakın olmak anlamına gelmektedir. kelimenin sonundaki "ye" aitlik "ye"sidir. yani "benim" anlamına gelmektedir. "gurbayi" şeklinde kastedilen bu kelime, sonundaki "ye"nin illet harfi olması nedeniyle okunmamakta ve "gurbâ" diye telaffuz edilmektedir.


    Peygamberimiz'e s.a.a Rabbimiz emretmektedir ki: Söyle onlara: "Ben bu tebliğim karşılığında sizden hiç bir ücret istemiyorum, akrabalarıma sevgi beslemeniz hariç!


    Ayetin meali böyle verilmesi gerekirken bu doğru anlamın gideceği yer de Ehlibeyt olduğundan hemen (gerek bilerek gerek alet olarak) Ehlibeyt düşmanı olan damar harekete geçiyor ve kelimeye yanlış anlam verdirtiyor. yakınlara sevgi!


    hangi yakınlar? okuyucu doğal olarak bunu kendi yakın akrabaları olarak anlıyor. hiç kimse de durup da ya ne alaka, neden Peygamberimiz onca Peygamberlik çilesi olarak benim akrabalarıma sevgi bedeli istiyor. oysa akrabalarımdan sevilmemesi gereken münafıklar kafirler zorbalar da var!


    aynı eleştiri Peygamberin akrabalarından diye bizdeki akraba ilişkisiyle kastedilenleri anlayan meal vericilere de yöneltilmesi kaçınılmazdır. bu kelimedeki akrabalardan kastın Peygamberle kan ya da düğüne bağlı akrabalıklar kastedilmemiştir. Çünkü Peygamberin amcası Ebu Leheb var ki sevilmesi küfürdür, nerede kaldı Peygamberlik ücreti olsun! Ayetle kastedilen Peygamberin akrabaları zorunlu olarak diğer ayet ve hadislerde geçtiği gibi O hazretin Âl'i Ehlibeytidir. Çünkü Peygamber s.a.a kan ya da yakın ilişki bağında olduğu kimselere torpil istemez. neden onlara sevgi istesin ki! Ayetin anlamı Peygamberin Ehlibeytine sevgi ve Peygamber s.a.a'ten sonra onlara itaattir ki bu sayede Peygamberlik ücreti, ecri gerçekleşmiş olsun. Peygamberin s.a.a peygamberlik çabaları sonuçsuz kalmasın, din risaletin bitimiyle sona ermesin. İmamet yoluyla Peygamberin yakınları yoluyla kıyamete kadar korunsun. Bu sayede Peygamberlik ücreti tahakkuk etmiş olur. Sanki benim bir soy olarak Peygamberin evladı İbrahim'i sevmeme O Hazretin ne ihtiyacı var! Benim kendi fasık akrabamı semem nasıl Peygamberlik ücreti, sonucu olabilir!


    İşte bu ayet de öncekiler gibi Kur'an'da Ehlibeytin faziletini anlatan yüzlerce ayetten biridir. Ancak Ehlibeyt düşmanları bu ayetlerin anlamlarını tahrif ederek Kur'an'da Ehlibeytin yüceliğine dair ayetleri unutturmayı diliyorlar.

    Yorum


      #32
      Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

      Bu ayeti Kerimedeki incelediğimiz kelimeye doğru meal verenler:


      Abdülbaki Gölpınarlı: Yakınlarıma sevgi

      Hayrat Neşriyat:akrabâlıkta (âl-i beytime) muhabbet


      Ömer Öngüt: yakınlarıma (Ehl-i beyt'ime) muhabbet


      Yaşar Nuri Öztürk. yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz




      ayetin nahiv bakımdan incelendiğinde en bozuk meal verenler ise:



      Ahmed Hulusi: yakınlığın sevgisi

      Ahmet Tekin: Allah’a yaklaşmanızı, beni, yakınlarımı, ashabımı, benim yolumdan gidenleri, İslâm’ın hizmetkârlarını, sizlerin, müminlerin birbirinizi sevmenizi

      Ahmet Varol: yakınlıktan dolayı olan sevgi

      A. Fikri Yavuz: Allah’a ibadet ve yakınlıkta, sevgiden başka bir mükâfat

      Muhammed Esed: yol arkadaşlarınızı sevmeniz

      Şaban Piriş: yakınlık arzu etmekten başka bir ücret

      Süleyman Ateş: (Allah'a) yaklaşma

      Yorum


        #33
        Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

        üstteki mesajımda sitenin teknik sorunları nedeniyle çıkan size ve küçük puntolar nedeniyle okurlardan özür diliyorum. elimden bir şey gelmedi. bu sorunu daha önce çok kez yaşadım ve yöneticileri de çok kez uyardım. ama ilgilenen olmadı. mesajda doğru ve bozuk mealleri ayırıncaya kadar çok zamanın gitti. ama bir de bu durumu düzeltmek için zaman harcamaktan canım sıkıldı. inşaAllah anlayışla karşılarsınız...

        Yorum


          #34
          Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

          sırada meallerini inceleyeceğimiz ayetler şunlar:


          9- Ali İmran 61
          10- Ahzab 33
          11- Bakara 189
          12- Bakara 124
          13- İsra 71-72

          Yorum


            #35
            Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler






            Bismihi Teala
            Hamd Alemlerin Rabb'i Allah'a Salat Ve Selamı Hz. Muhammed (s.a.a) Ve Pak Ehl-i Beyt'ine (a.s) Olsun
            Rabbimden Ecirlerinizin Yüce Olmasını Dua Ederim

            Selamun Aleykum Azizim;

            Selamun Aleykum Azizim;Öncelikle bu önemli nükte üzerinde ki çalışmalarınızdan dolayı Allah razı olsun... Eğer vaktiniz varsa ayetlerdeki çarpıtmaları ya renkli olarak belirtiniz ya da kalın yazabilirmiisniz?



            ][color=rgb(0, 0, 0)]İmam İskender Ali Mihr[/color]:İşte Allah'ın, âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) ve salih amel (nefs tezkiyesi) işleyen kullarını müjdelediği budur. De ki: “Ben, ona (tebliğe) karşı bir ücret istemiyorum,yakınlıkta sevgiden başka. Ve kim hasene işlerse onun için güzellikleri artırırız. Muhakkak ki Allah, Gafûr'dur (mağfiret eden), Şükredilen'dir.
            Diyanet İşleri:İşte bu, Allah’ın, inanıp salih ameller işleyen kullarına müjdelediği şeydir. De ki: “Ben buna (yaptığım tebliğ görevine) karşılık sizden, akrabalıktan doğan sevgiden başka bir ücret istemiyorum.” Kim güzel bir iş yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.
            Abdulbaki Gölpınarlı:Bu, Allah'ın, inanan ve iyi işlerde bulunan kullarını müjdelemesidir işte. De ki: Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir ve kim güzel ve iyi bir iş yaparsa onun güzelim mükâfâtını arttırırız; şüphe yok ki Allah, suçları örter, iyiliğe, mükâfatla karşılık verir.
            Adem Uğur:İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. De ki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.
            Ahmed Hulusi:İşte bu, Allâh'ın, iman edip imanın gereğini uygulayan kullarına müjdelediğidir. . . De ki: "Sizden yakınlığın sevgisi dışında, bu tebliğim nedeniyle bir karşılık istemiyorum". . . Kim bir güzellik kazanırsa, onda, onun için bir güzellik de biz arttırırız! Muhakkak ki Allâh Ğafûr'dur, Şekûr'dur.
            Ahmet Tekin:İşte Allah, iman edip, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçiren, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayan, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olan, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyen kullarını bununla müjdeliyor.
            'Ben tebliğ görevime karşılık, sizden bir ücret istemiyorum. Yalnızca aramızdaki yakın ilişkilere saygıylariayeti, sevgiyle itaat ederek Allah’a yaklaşmanızı, beni, yakınlarımı, ashabımı, benim yolumdan gidenleri, İslâm’ın hizmetkârlarını, sizlerin, müminlerin birbirinizi sevmenizi, desteklemenizi istiyorum.' de. Kim bir iyilik yaparsa, onun sevabını, kendisine artırarak veririz. Allah samimi kullarını koruma kalkanına alır, çok bağışlayıcıdır. Şükrün kıymetini bilir, bol bol verir.
            Ahmet Varol:İşte bu Allah'ın, iman edip salih ameller işleyen kullarını müjdelediği şeydir. De ki: 'Ben buna karşılık sizden yakınlıktan dolayı olan sevgiden başka bir ücret istemiyorum.' Kim bir iyilik kazanırsa biz onun ondaki iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını bolca verendir.
            Ali Bulaç:İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa, biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir.
            Ali Fikri Yavuz:İşte bu sevabdır ki, Allah iman edib salih ameller işliyen kullarını (onunla) müjdeliyor. (Ey Rasûlüm, tebliğde bulunmakta olduğun kimselere) de ki: “- Ben, (bu tebliğimden dolayı) sizden Allah’a ibadet ve yakınlıkta, sevgiden başka bir mükâfat istemiyorum.” Kim iyi bir amel kazanırsa, biz onun bu iyiliğinin sevabını artırırız. Muhakkak ki Allah Gafûr’dur= çok bağışlayandır, Şekûr’dur= az amele çok sevab verendir.
            Bekir Sadak:Allah, inanip yararli isler isleyen kullarini bununla mujdeler. De ki: «Ben sizden buna karsi yakinlara sevgiden baska bir ucret istemem.» Kim guzel bir is islerse onun guzelligini arttiririz. Dogrusu Allah bagislayandir, sukrun karsiligini verendir.
            Celal Yıldırım:İşte bununla Allah, imân edip iyi-yararlı amellerde bulunan kullarını müjdeler. De ki: Ben, (Allah'ın buyruklarını tebliğ hususunda) yakınlıkta, hısımlıkta sevgiden başka sizden bir ücret istemiyorum. Kim çalışıp iyilik kazanırsa, ona, ondaki iyiliği artırırız. Çünkü Allah, gerçekten çok bağışlayandır ve şükredene nîmetini artırandır.
            Diyanet İşleri (eski):Allah, inanıp yararlı işler işleyen kullarını bununla müjdeler. De ki: 'Ben sizden buna karşı yakınlara sevgiden (veya Allah'a yaklaşmaktan) başka bir ücret istemem.' Kim güzel bir iş işlerse onun güzelliğini arttırırız. Doğrusu Allah bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.
            Diyanet Vakfi:İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği nimet budur. De ki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.
            Edip Yüksel:ALLAH, inanıp erdemli davranan kullarını böyle müjdeler. De ki 'Ben sizden, akrabalık sevgisi dışında herhangi bir ücret istemiyorum.' Kim bir iyilik işlerse onun iyilğini arttırırız. ALLAH Bağışlayandır, takdir edendir.
            Elmalılı Hamdi Yazır:İşte bu müjdedir ki Allah iyman edip iyi iyi işler yapan kullarına tebşir buyuruyor. De ki; buna karşı sizden yakınlıkta sevgiden başka bir ecir istemem ve her kim çalışır bir güzellik kazanırsa ona onda daha ziyade bir güzellik veririz, çünkü Allah gafurdur, şekûrdur.
            Elmalılı (sadeleştirilmiş):İşte bu müjdeyle Allah, iman edip iyi iyi işler yapan kullarını müjdeliyor. De ki: «Buna karşı sizden yakınlıkta sevgiden başka bir karşılık istemem.» Her kim çalışır da bir güzellik kazanırsa ona orada daha fazla bir güzellik veririz; çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, çokça şükrün karşılığını verendir.
            Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2):İşte Allah iman edip salih amel işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Muhammed! De ki: «Ben bu tebliğime karşı sizden akrabalıkta sevgiden başka hiçbir ücret istemiyorum.» Her kim bir iyilik yaparsa biz onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını verir.
            Fizilal-il Kuran:Allah, inanıp salih ameller işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Muhammed! De ki: «Ben sizden buna karşı yakınlara sevgiden başka bir ücret istemem.» Kim güzel bir amel işlerse onun güzelliğini arttırırız. Doğrusu Allah bağışlayandır. Şükrün karşılığını verendir.
            Gültekin Onan:İşte Tanrı, inanıp salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik kazanırsa biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Tanrı bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir.
            Hasan Basri Çantay:İşte bu, Allahın — îman edib de iyi iyi amel (ve hareketlerde bulunan — kullarına müjdelemekde olduğu (seâdet) dir. (Habîbim) de ki: «Ben bu (teblîğıma) karşı akrıbalıkda sevgiden başka hiçbir mükâfat istemiyorum». Kim bir güzellik kazanırsa biz onun bu hususdaki güzelliğini artırırız. Çünkü Allah çok yarlığayıcıdır. (Güzel amellere karşı güzel sevab ve) mükâfat ile mukaabele edicidir.
            Hayrat Neşriyat:İşte Allah’ın, îmân edip sâlih ameller işleyen kullarına müjdelediği (mükâfât), budur!(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: '(Ben) sizden buna (size olan teblîğ vazîfeme) karşı, akrabâlıkta (âl-i beytime) muhabbetten başka bir ecir istemiyorum!' Kim bir iyilik yaparsa, kendisine onda bir iyilik artırırız. Şübhesiz ki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Şekûr(iyiliklere çok mükâfât veren)dir.
            İbni Kesir:İşte Allah'ın iman edip salih ameller işleyen kullarına müjdelediği budur. De ki: Ben, sizden buna karşılık; akrabalıkta sevgiden başka bir ücret istemem. Kim, bir iyilik kazanırsa; Biz onun iyiliğini arttırırız. Muhakkak ki Allah; Gafur'dur, Şekur'dur.
            Muhammed Esed:Allah onu iman edip doğru ve yararlı işler yapan kullarına bir müjde olarak vermektedir. De ki (ey Muhammed): "Bu (mesaj) karşılığında sizden yol arkadaşlarınızı sevmenizden başka bir şey beklemiyorum". Kim güzel bir iş yap(ma erdemine ulaşır)sa ona daha büyük güzellikler bağışlarız ve gerçek şu ki Allah, çok bağışlayıcıdır, şükrün karşılığını verendir.
            Ömer Nasuhi Bilmen:İşte bu, o (haber)dir ki, Allah imân eden ve sâlih sâlih amellerde bulunan kullarına tebşir eder. De ki: «Ben bunun üzerine sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum.» Ve kim bir güzellik kazanırsa onun için onda bir güzelik arttırırız. Şüphe yok ki Allah gafûrdur, şekûrdur.
            Ömer Öngüt:Allah'ın iman eden ve sâlih ameller yapan kullarına müjdelediği işte budur. Resulüm! (İlâhî ahkâmı tebliğ ettiğin kimselere) de ki: "Ben sizi hidayete dâvet ettiğim için hiçbir ücret istemiyorum. Ancak yakınlarıma (Ehl-i beyt'ime) muhabbet etmenizi isterim. " Kim bir iyilik yaparsa, onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz ki Allah çok bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.
            Şaban Piriş:Allah’ın, iman eden ve doğruları yapan kullarına müjdelediği işte budur. De ki: -Buna karşılık sizden, yakınlık arzu etmekten başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik kazanırsa, ona iyiliği artırırız. Gerçekten Allah, bağışı bol ve şükredenlere karşılığını verendir.
            Suat Yıldırım:İşte bu, Allah’ın iman edip makbul ve güzel işler yapan kullarına verdiği mutluluk müjdesidir. De ki: Ben bu risalet ve irşad hizmetinden ötürü, sizden akrabalık sevgisinden başka beklediğim hiçbir karşılık yoktur. İşte kim böyle bir sevgi olsun, başka iyi işler olsun gerçekleştirirse, Biz de onun o iyiliğinin sevap ve mükâfatını kat kat artırırız. Çünkü Allah gafurdur, şekûrdur (çok affedicidir, kullarının az işlerini fazlasıyla ödüllendirir).
            Süleyman Ateş:Allâh'ın, inanan ve iyi işler yapan kullarını müjdelediği (büyük lutuf). De ki: "Ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Ancak (Allah'a) yaklaşmayı arzu ediyorum." Kim bir iyilik yaparsa onun iyiliğini artırırız. Şüphesiz Allâh bağışlayan, (iyiliğe) karşılık verendir.
            Tefhim-ul Kuran:İşte Allah; iman edip de salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: «Ben, buna karşılık sizden hiçbir ücret istemiyorum, ancak akrabalık sevgisi hariç.» Kim bir iyilik kazanırsa, biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir.
            Ümit Şimşek:İşte bu, iman eden ve güzel işler yapan kullarına Allah'ın müjdelediği şeydir. De ki: Tebliğime karşılık sizden yakınlık sevgisi dışında birşey istemiyorum. Kim bir iyilik yaparsa, Biz onun güzelliğini daha da arttırırız. Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır; iyilikleri ise fazlasıyla ödüllendirir.
            Yaşar Nuri Öztürk:Allah'ın, iman edip hayra ve barışa yönelik iyi işler yapanlara müjdelediği, işte budur. De ki: "Ben, buna karşılık sizden, yakın akrabamı/Ehlibeytimi sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum." Kim bir iyilik/güzellik üretirse onun için, o ürettiğine bir güzellik daha ekleriz. Çünkü Allah Gafûr'dur, çok affeder; Şekûr'dur, iyiliğe karşılık verir/teşekkür eder.

            Allah'ın hidayeti ile olun...

            Yorum


              #36
              Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

              [quote author=selmancan link=topic=24791.msg168807#msg168807 date=1373625466]
              üstteki mesajımda sitenin teknik sorunları nedeniyle çıkan size ve küçük puntolar nedeniyle okurlardan özür diliyorum. elimden bir şey gelmedi. bu sorunu daha önce çok kez yaşadım ve yöneticileri de çok kez uyardım. ama ilgilenen olmadı. mesajda doğru ve bozuk mealleri ayırıncaya kadar çok zamanın gitti. ama bir de bu durumu düzeltmek için zaman harcamaktan canım sıkıldı. inşaAllah anlayışla karşılarsınız...
              [/quote]

              Aldığınız metin başka bir siteden kopyalandığı için oluşmaktadır. Düzeltme İşlemi İse 3 Saniyemi Aldı. Tüm üyülerimiz her zaman dikkate alınmıştır.

              Yorum


                #37
                Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                Serkan admine açıklaması ve düzeltmesi için teşekkür ederim. Rabbim çalışmaları ve hizmetlerini en güzeliyle ödüllendirsin.


                Hz. Ahlulbayt (a.s)'a da renklendirme için teşekkür ediyorum. Rabbim hassasiyeti için onu ödüllendirsin. Eğer vaktim olsa bunu yaparım. Ama vaktim olmadığından diğer bir çok ayeti daha burada paylaşamadım. Görüldüğü gibi ayetler duruyor ve düzenli olarak paylaşmam vakitsizlik nedeniyle mümkün olmuyor...

                Yorum


                  #38
                  Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler




                  9- Ali İmran 61


                  Değerli velayet dostları;
                  Kur'an en önemli kitabımızdır. Temek kaynağımızdır. Bu ilkelerde tüm İslam Ümmeti birleşmiştir. Herkes aynı görüştedir. Ancak yine de ümmetin Kur'an çerçevesinde tek vücut şeklinde birlik olamamasının nedenleri vardır. Bu nedenlerden biri belki de en önemlilerinden birisi Kur'an ayetlerindeki kelimelere verilen yanlış meallerdir. Biz sizin en doğru meali seçmeniz için bu çalışmamızda yardımcı oluyoruz. Sizlere Kur'an ve ayrılmazı Ehlibeyt'in, Ümmetin birleşmesinde ve yeniden yaşam bulmasında etken olan ayetlere işaret ediyoruz. Bu ayetler hakkında kuranmeali.org sitesinde var olan 30'un üzerindeki mealden ayetin meallerini alıyoruz. Bu ayetlerde yanlış anlam verilen kelimelere işaret ediyoruz. Yanlışın Ehlibeyti unutturmaya yönelik biçimine ve başka nedenlerine işaret ediyoruz. Böylece Ehlibeyt mektebinin: "Kur'an'da 300 ayet Ehlibeytle onların fazileti ve onlara itaatle ilgilidir" haberinin doğruluğunu ortaya koymaya çalışıyoruz. Bu Ali İmran Suresi 61. ayet net olarak Ehlibeytin fazileti ve kimler olduğunu ortaya koyması bakımından incelediğimiz 9. ayet. Ayetin meallerdeki durumunu alalım. Kardeşimizin önerisi üzerine incelediğimiz kelimelerini renkli yaptım. Doğru mealleri mor, yanlışları da kırmızı ile vurguladım. kelime meallerinde incelediğimiz kelimeleri de kestane rengiyle vurguladım. Siz kendiniz de meallarden doğru anlamlarla yanlışlarını çıkarabilirsiniz.


                  Öncelikle bu istatistiki çalışmanın ardından yanlışın nedeni ve bu kelimelerin ayette ne anlama geldiğini belirmeye çalışacağız bi iznillah. Buyrun:



                  فَمَنْ حَآجَّكَ فِيهِ مِن بَعْدِ مَا جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ فَقُلْ تَعَالَوْاْ نَدْعُ أَبْنَاءنَا وَأَبْنَاءكُمْ وَنِسَاءنَا وَنِسَاءكُمْ وَأَنفُسَنَا وأَنفُسَكُمْ ثُمَّ نَبْتَهِلْ فَنَجْعَل لَّعْنَةُ اللّهِ عَلَى الْكَاذِبِينَ


                  Fe men hâcceke fîhi min ba’di mâ câeke minel ilmi fe kul teâlev ned’u ebnâenâ ve ebnâekum ve nisâenâ ve nisâekum ve enfusenâ ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netallâhi alel kâzibîn(kâzibîne).


                  1. fe men : o zaman, artık kim
                  2. hâcce-ke : seninle tartıştı
                  3. fî-hi : onun hakkında
                  4. min ba'di : sonradan, sonra
                  5. mâ câe-ke : sana gelen şey
                  6. min el ilmi : ilimden
                  7. fe kul : o zaman de, söyle
                  8. teâlev : gelin
                  9. ned'u : çağıralım, davet edelim
                  10. ebnâe-nâ : bizim oğullarımız
                  11. ve ebnâe-kum : ve sizin oğullarınız
                  12. ve nisâe-nâ : ve bizim kadınlarımız
                  13. ve nisâe-kum : ve sizin kadınlarınız
                  14. ve enfuse-nâ : ve kendimiz, bizler
                  15. ve enfuse-kum : ve sizler
                  16. summe : sonra
                  17. nebtehil : dua edelim
                  18. fe nec'al : o zaman, böylece kılalım
                  19. la'nete allâhi : Allah'ın lânetini
                  20. alâ el kâzibîne : yalancıların üzerine


                  İmam İskender Ali Mihr : Artık kim sana gelen ilimden sonra, onun hakkında seninle tartışırsa o zaman de ki: ”Gelin, sizler ve bizler de dahil olmak üzere oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım (bir araya toplanalım). Sonra dua edelim, böylece Allah'ın lânetini yalancıların üzerine kılalım.”
                  Diyanet İşleri : Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de, Allah’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.”
                  Abdulbaki Gölpınarlı : Sana iyice bildirildikten sonra da gene bu hususta seninle tartışan olursa de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, biz bizzat gelelim, siz de gelin. Ondan sonra da dua edelim ve Allah'ın lânetini yalancılara havale edelim.
                  Adem Uğur : Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lânet dileyelim.
                  Ahmed Hulusi : Sana gelen ilimden sonra, her kim bu hakikat hakkında tartışırsa, de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, yandaşlarımızı ve yandaşlarınızı çağıralım; sonra dua edelim; Allâh lâneti hakikati yalanlayanların boynuna olsun!"
                  Ahmet Tekin : Sana bu kadar bilgi geldikten sonra, deliller getirerek seninle bu konuda tartışanlara:
                  'Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, biz oğullarımızı, siz de oğullarınızı, biz hanımlarımızı, siz de hanımlarınızı çağıralım. Sonra ihlas ve samimiyetle dua ve niyazda bulunarak, Allah’ın lânetinin yalancılar üzerine olmasını dileyelim' diye ilan ederek söyle.
                  Ahmet Varol : Kim sana gelen ilimden sonra bu konuda seninle tartışmaya girerse de ki: 'Gelin, bizim çocuklarımızı da sizin çocuklarınızı da, bizim hanımlarımızı da sizin hanımlarınızı da kendimizi de çağıralım ve sonra lanetle dua ederek, Allah'ın lanetinin yalancıların üzerine olmasını dileyelim.' [10]
                  Ali Bulaç : Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle 'çekişip tartışmalara girişirlerse' de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım."
                  Ali Fikri Yavuz : Îsâ (aleyhisselâm’ın) Allah’ın kulu ve Rasûlü olduğuna dâir sana ilim geldikten sonra onun hakkında kim seninle münakaşaya kalkışırsa şöyle de: “- Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, bizleri ve sizleri çağıralım; sonra hepimiz dua edip yalvaralım da Allah’ın lânetini yalancıların üzerine okuyalım.”
                  Bekir Sadak : Sana ilim geldikten sonra, bu hususta seninle kim tartisacak olursa, de ki: «Gelin, ogullarimizi, ogullarinizi, kadinlarimizi, kadinlarinizi, kendimizi ve kendinizi cagiralim, sonra lanetleselim de, Allah'in lanetinin yalancilara olmasini dileyelim".
                  Celal Yıldırım : Sana (gereken) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: Haydi gelin de oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı ve kendimizi, kendinizi çağıralım, sonra da lânetleşelim ; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim.
                  Diyanet İşleri (eski) : Sana ilim geldikten sonra, bu hususta seninle kim tartışacak olursa, de ki: 'Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra lanetleşelim de, Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim'.
                  Diyanet Vakfi : Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lânet dileyelim.
                  Edip Yüksel : Sana gelen bu bilgiden sonra her kim bu konuda seninle tartışırsa, de ki: 'Gelin, çocuklarımızı, çocuklarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı çağırarak bizlerle sizler bir araya gelelim ve sonra ALLAH'ın lanetinin yalancıların üzerine olması için lanetleşelim.
                  Elmalılı Hamdi Yazır : Sana gelen ilimden sonra artık her kim seninle münakaşaya kalkarsa haydı de: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı kadınlarımız ve kadınlarınızı kendilerimizi ve kendilerinizi çağıralım sonra can-u gönülden ibtihal ile duâ edelim de Allahın lâ'netini yalancıların boynuna geçirelim
                  Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Sana gelen ilimden sonra artık her kim seninle tartışmaya kalkarsa de ki: «Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı, kadınlarımızı, kadınlarınızı çağıralım, kendimiz ve kendiniz de onlarla bir araya gelelim. Sonra can u gönülden dua edip Allah'ın lanetini yalancıların boynuna geçirelim!»
                  Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: «Gelin, [color=rgb(128, 0, 128)]oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi [/color]çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim».
                  Fizilal-il Kuran : Sana gelen bilgiden sonra kim bu konuda seninle tartışacak olursa de ki; 'Geliniz, evlatlarımızı ve evlatlarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendinizi ve kendimizi biraraya çağıralım; sonra karşılıklı lânetleşerek Allah'ın lânetinin yalancıların üzerine olmasını dileyelim.
                  Gültekin Onan : Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle 'çekişip tartışmalara girişirlerse' de ki : "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Tanrı'nın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım".
                  Hasan Basri Çantay : Artık sana (bu) ilim geldikden sonra kim seninle onun hakkında çekişirse de ki: «Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimiz ve kendinizi çağıralım, sonra (hepimiz bir arada olarak) düâ ve niyaz edelim de Allahın lanetini yalancıların üstüne okuyalım».
                  Hayrat Neşriyat : Artık sana ilim geldikten sonra, kim onun (Îsâ’nın) hakkında seninle tartışırsa, bunun üzerine de ki: '(İddiânızda samîmî iseniz) gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra gönülden duâ edelim de Allah’ın lâ'netini yalancıların üzerine kılalım!'
                  İbni Kesir : Sana ilim geldikten sonra; kim seninle tartışırsa de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım. Sonra la'netleşelim. Allah'ın lanetinin yalancıların üstüne olmasını dileyelim.
                  Muhammed Esed : Sana gelen asıl bilgiden sonra, kim seninle bu (hakikat) hakkında tartışırsa de ki: "Gelin! Oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, bizim yandaşlarımızı ve sizin yandaşlarınızı çağıralım; sonra (birlikte) tevazu içinde ve gönülden yalvaralım ve Allah'ın lanetinin (aramızdan) yalan söyleyenlerin üzerine olmasını dileyelim."
                  Ömer Nasuhi Bilmen : Artık sana ilim geldikten sonra her kim onun hakkında seninle münakaşada bulunursa, de ki: «Geliniz, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendi şahıslarımız ve şahıslarınızı davet edelim, sonra tazarru ve niyazda bulunalım, Allah Teâlâ'nın lânetini yalancılar üzerine kılalım.»
                  Ömer Öngüt : Resulüm! Sana ilim geldikten sonra seninle bu hususta tartışmaya kalkarlarsa de ki: “Geliniz! Sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi oğullarınızı biz de kendi oğullarımızı, siz kendi kadınlarınızı biz de kendi kadınlarımızı çağıralım. Sonra da duâ edelim ve Allah'ın lânetinin yalancıların üzerlerine olmasını dileyelim. ”
                  Şaban Piriş : Sana ilim geldikten sonra, bu hususta seninle kim tartışacak olursa, de ki: -Gelin, oğullarımızı, oğullarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı; bizi ve sizi çağıralım. Sonra tevazu içinde gönülden yalvaralım da Allah’ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim.
                  Suat Yıldırım : Artık sana bu ilim geldikten sonra, kim seninle Îsâ hakkında tartışmaya girerse de ki: "Haydi gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, hanımlarımızı ve hanımlarınızı ve bizzat kendimizi ve kendinizi çağırıp, sonra da gönülden Allah’a yalvaralım da bu konuda kim yalancı ise Allah’ın lânetinin onların üzerine inmesini dileyelim!"
                  Süleyman Ateş : Kim sana gelen ilimden sonra seninle tartışmaya kalkarsa, de ki: "Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra gönülden la'netle du'â edelim de, Allâh'ın la'netini yalancıların üstüne atalım!"
                  Tefhim-ul Kuran : Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle 'çekişip tartışmalara girişirlerse' de ki: «Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın lanetini yalan söyleyenlerin üstüne kılalım.»
                  Ümit Şimşek : Sana gelmiş olan ilimden sonra kim seninle tartışmaya girerse, onlara de ki: Gelin, çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağırıp toplanalım; sonra dua edelim de Allah'ın lâneti yalancılar üzerine olsun.
                  Yaşar Nuri Öztürk : Sana ilimden bir nasip geldikten sonra, hak konusunda seninle tartışana de ki: "Gelin; oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, öz benliklerimizi ve öz benliklerinizi çağıralım, mübâhele edelim de Allah'ın lanetini yalancılar üzerine salalım."

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                    "ebnâe-nâ : bizim oğullarımız

                    11. ve ebnâe-kum : ve sizin oğullarınız
                    [/size]12. ve nisâe-nâ : ve bizim kadınlarımız
                    [/size]13. ve nisâe-kum : ve sizin kadınlarınız
                    [/size]14. ve enfuse-nâ : ve kendimiz, bizler
                    [/size]15. ve enfuse-kum : ve sizlerAyette bu kelimeleri inceliyoruz. Ebna çocuklar, nisa kadınlar, enfus nefisler yani "kendi" anlamlarına gelmektedir. Ayeti okuduğumuzda demiyor ki taraftarlarınızı çağırın biz de taraftarlarımızı çağıralım! tek tek kelimeleri sayıyor. Çocuklarımızı, çocuklarınızı; kadınlarımızı, kadınlarınızı; nefislerimizi, nefislerinizi çağıralım. Evet ayetin ilgili bölümünün doğru anlamı bu şekilde.


                    Görüleceği gibi meallerde genelde doğru anlam verilmiş. Çünkü doğru anlam vermemek için dil bilgisi gremer (nahiv) ve sarf (kelime bilgisi) bakımından hiç bir neden yok. Ancak yine de ayetin meal vericilerce anlaşıldığını hiç sanmıyoruz. Çünkü ben de Ehlibeyt mektebini tanımadan bu ayette ilgili kelimelerin neden tek tek sayıldığını ve iki taraf için tekrarlandığını anlamamıştım. bu konuda yapılacak tefsilerden Ehlibeyt mektebi dışındakilerin tutarlı olması ve akılla vicdanı tatmin etmesi mümkün değildir. İsterseniz bu ayetle hocalarınızı da deneyebilirsiniz. Çok güvendiğiniz alim/hoca/üstad/şeyh/seyda/efendi hazretleri/abi mi diyorsunuz ne derseniz işte bu Âli imran ayetinin numarasını verin ve ayetin anlamla tefsirinin ne olduğunu sorun. Aldığınız cevapları buradaki paylaştığımız bilgilerle karşılaştırın. En az iki bakımdan karşılaştırın:


                    1- Doğru meal veriyorlar mı?


                    2- Ayette tek tek kelimelerin tekrarlanmasının nedeni nedir? Anlamı nedir?


                    Biz önce doğru meali verdikten sonra şimdi bu ayette Rabbimiz bize neyi anlatıyor ona bakalım:
                    [size=11px]

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                      Ben Admin Serkan kadar teknik beceriye sahip olmadığım için bir üstteki mesajdaki sizeleri ve bozulan biçimi düzeltmek için 5 dk ayırdım. Admin üç saniyemi aldı diyor ama, benim sadece sayfayı yeniden değiştir komutunu vermemle birlikte sayfanın açılması 4 saniye tutuyor.


                      Yanlış anlaşılmasın amacım şikayet değil. Kendimi pazarlamam hiç değil. Ancak biçimle uğraştığımda yapmayı planladığım, yapabileceğim bir çok işten sadece çok az kısmını yapabiliyorum. Eğer vakti olan arkadaşlarım varsa ve bana renklendirme biçimlendirme konusunda yardımcı olmak isterlerse beraber çalışabiliriz, katkılarını seve seve kabul ederim. Böylece velayet dostlarına daha kaliteli paylaşım ve rahat anlaşılır metinler iletmiş oluruz.

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                        Ali İmran 61. ayeti Peygamberimiz s.a.a'in Necranlı Hristiyanlarla Hz. İsa konusunda tartışmaları sonucunda anlaşamamalarına işaretle bu tartışmanın sonuçlanması için çözümü belirtiyor. Peygamberimiz Kur'an ve İncil ayetleri ile Hz. İsa a.s'ın bir tanrı değil bir insan ve Peygamber olduğunu ortaya koymuştu. Necran Hristiyanlarının din adamları bunları reddederek İncil'deki ayetin gizlemeye anlamı tahrif etmeye koyuldu. Allah, onların bu samimiyetsizlik ve hilekarlıklarını ortaya koymak için onları teste tabi tuttu. Samimi ve iddianızda doğru iseniz buyrun lanetleşin. Peygamberine buyurdu onlara de ki: ...


                        "Çocuklarımızı çocuklarınızı, kadınlarınızı, kadınlarımızı, nefislerimizi, nefislerinizi çağıralım! Beddua edelim Allah'ın lanetini yalancılara yağdıralım!" Hadi bakalım gelin samimiyseniz! Yazıklar olsun size!


                        Bu meydan okumaya karşılık Necranlı hey'et içlerinde istişare yaparak ve teklifi kabul etti.


                        Değerli velayet dostları hayır iş bildiğiniz gibi değildir! Bu tarihi olarak anlatılan ayetin asıl hedefi değildir. Evet bunlar doğrudur, ama Ayetin gerçek nedeni daha büyüktür: Ehlibeytin ne büyük ve otorite olduğunu ortaya koymak! Onların kimlerden oluştuğunu ve onların dünya üzerindeki ağırlığını, ciddiyetini kıyamete kadar dost düşman tüm insanlığa iletmek! İşte bu yüzden ayette tek tek kelimeler tekrarlanıyor. Tek tek sayılması, maddeleştirmesi önemli olduğundan dolayıdır. Yoksa Rabbimiz: "camianızı toplayın gelin biz de öyle yapalım" derdi. Ama öyle demiyor. ve yine demiyor ki yakınlarınızı çağırın biz de yakınlarımızı çağıralım. Eğer yukarıda belirttiğimiz gibi gerçekten mesele Necranlı Hristiyanlara meydan okumam ve onların samimiyetsizliğini ortaya dökmekten ibaret olsaydı ifadenin böyle olması ve tek tek Ehlibeytin sayılmaması gerekirdi.


                        Necranlı rahiplerde çocuklar kadınlar ve nefisler diye mana ve otorite sınıflarının olup olmadığını bilmiyorum. Ancak ayetle ilgili sünni şii ve sair tüm kaynakların aktardığı mütevatir rivayetlere göre Peygamberimiz bu lanetleşme yerine Ehlibeyti olan Hasan Hüseyin; Fatıma; ve Ali a.s'ı götürüyor.


                        Allah'ın emri Ey Muhammed! lanetleşme için çocuklarını, kadınlarını ve nefsini çağır!


                        Allah emirlerini eksiksiz uygulayan Rasül s.a.a bu emri, yukarıda fertlerini saydığımız Ehlibeytini meydana götürerek yerine getiriyor. Lanetleşme günü olan ertesi sabah oraya bunlarla gidiyor. Yanında bunlardan başka ne akrabaları olan Ebubekir ve Ömer var ne de eşleri! Hiç biri yok! O zaman Peygambere çocuklarını götür diyen Rabbimizin emrinin uygulanması sonucunda Peygamberimizin Hasan ve Hüseyn dışında oğullarının olmadığını görüyoruz. Kadınlarımız deniyor ayette , uygulamada sadece Fatıma s.a. götürülüyor. Peygamberin hiç bir eşi yok! Kadınlar diye çoğul geçmesi Arapça'da çoğul ekinin büyüklüğü ve saygıdeğer konumu ifade etmesi sebebiyle olduğunu düşünmekten başka hiç bir açıklamada bulunamıyoruz. Allah Fatıma'nın o kadar yüce olduğunu ortaya bize haber veriyor ki, tek kadın ama çoğul ifade kullanıyor. ve Ayetin belki de en önemli vurgusunun olduğu kelime: nefislerimiz!


                        Nefis demiyor, nefislerimiz. bir insan bir karşılaşma toplantısı için kendimizi çağıralım der mi! falanı falanı çağıralım bir de kendimiz çağıralım deyin bakalım, size ava aval bakmazlar mı! hem de ilmi tutarlılık tartışmasında bu söyleniyor. İşin ilginç tarafı ayetle ilgili ne necran heyeti ne de ashab soru sormuyor açıklama istemiyor, kim bu nefislerimiz demiyor. Peygamber despot soru sorulmayan, konuştuğunda anlaşılmayan yerlerle ilgili yanına yaklaşılmayan kral değildi ki, ashabın anlamadığı bir çok yeri sorduğunu görüyoruz. ama rivayetlerde bu ayetin nefislerimiz kelimesinin anlamı hakkında bir soruya bir açıklamaya, "burada ne denmek isteniyor" diye bir iletiye rastlamıyoruz. buradan çıkardığımız sonuç, Ashabın "nefislerimiz" kelimesinden gerekeni doğru olarak anladıkları! Peygamberimiz ertesi gün oraya götürdüklerinden geriye sadece kendisi ve Ali a.s kalıyor. Çocuklar kadınlar belli oldu. tek nefsün kelimesi geçmiyor ayette yani tek nesis, tek kişi değil. nefislerimiz "enfusena" diyor. ve geriye lanetleşme yerinde iki kişi kalıyor: Peygamber ve Ali! O halde Allah'ım emrini eksiksiz uygulayan Peygamberin bu tablosundan, Ali ile Peygamberin s.a.a aynı nefisler olduğudur! Ali Peygamber s.a.a için Peygamber de Ali a.s için aynı nefistir. onlar ayrı bedenlerde aynı ruh/nur/durlar.


                        Ayette ifade edilen büyük mesaj işte budur!:


                        1- Peygamberin o zamanda Ehlibeyti Hasan Hüseyin Fatıma ve Ali'den ibarettir başkası yoktur!


                        2- Ali Peygamberle nefis birliğine sahiptir.


                        3- Ehlibeyt Peygamber s.a.a'ten sonra tek otoritedir, itaatinden tüm insanlar sorumlu, zıtlaşmaktan da korkulacak kişilerdir. inkar ve küçümsenmeleri büyük, altından kalkılamayacak azabı oluşturur/getirir.


                        Bu üçüncü maddeyi, Necranlı hey'etin, Peygamberin ayetin uygulaması için getirdiği kimseleri görünce korkarak lanetleşmekten kaçmalarından anlıyoruz. Peygamberin böyle bir meydan okumaya bir büyük azabı getirmeye Ehlibeytiyle birlikte gücünün yettiğini görüyoruz. İşte Rabbbimiz bu yüzden ayeti böyle ince bir şekilde beyan ediyor, Resulü de böyle hassas şekilde uyguluyor ve Peygamberle Ehlibeytin hafife alınamayacağı açıkça görülüyor gösteriliyor ve bu da görünüyor.


                        Varın Peygamberin yanından eşleri ve ashabı olaydı lanetleşirdik diyerek Ehlibeytten korkan Necranlılarla, Ehlibeyti unutan, onlarla savaşanları alim değerli insanlar gören ve kitaplarını, dini bilgileri onlardan gelen rivayetlerle dolduran ve adı Müslüman olanların farkını siz düşünün! bu iki grubun farkını, karşılaşacakları sonucu siz kıyaslayın! Hristiyanlar korkup Ehlibeyti karşısına alamıyor onların beddualarından titriyor, adı Müslüman olan ümmet ayetin farkında değil yanlış anlam veriyor, anlamadan meal veriyor, Ashab Ehlibeyti katlediyor, katledenleri koruyor onlara vatandaş oluyor onları kral yapıp omuzlarında büyütüyor, onlara asker oluyor! Birer birer "çocuklarımız" "kadınlarımız" ve "Peygamber Nefsi" katlediliyor.

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                          biz bu incelememizde ele aldığımız ayetlere tamemen nahiv ve sarf kurallarına göre anlam veriyor, bu anlamın tarihi rivayetlerle eksik kalan yerlerini tamamlamakla birlikte bu "mütevatir" (doğruluğundan kuşkuya hiç neden kalmamış) rivayetlerle test ediyor, bu işlem sırasında mezhep, mektep farkı gözetmiyoruz. İşte çalışmanın bu bölümü bunun ispatıdır. Ehlibeytten olan Abdülbaki Gölpınarlı bile bu eleştiri ve incelememizde istisna kalmıyor. Görüldüğü gibi bu ayete onun da yanlış mael verdiğini vurguladık ve bundan çekinmedik. Gölpınarlı (rahmetli) bu ayete yanlış meal vermiştir şöyle ki:


                          "Abdulbaki Gölpınarlı : Sana iyice bildirildikten sonra da gene bu hususta seninle tartışan olursa de ki: Gelin, [color=rgb(128, 0, 128)]oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım,[/color][color=rgb(255, 0, 0)]biz bizzat gelelim, siz de gelin[/color]. Ondan sonra da dua edelim ve Allah'ın lânetini yalancılara havale edelim."

                          Yanlış büyük ama yine de yanlış yanlıştır. bu mealde biz bizzat gelelim siz de gelin derken enfusena kelimesine anlam verilmeye çalışılmış. Ancak çok ince düşünüldüğünde bu anlamın bu şekilde verilmesi doğru değildir. ayette "enfusena" (nefislerimiz) kelimesi çocuklar ve kadınlarla birlikte ve aynı nahiv kuralları içinde geliyor dolayısıyla mealde de bu aynılık yansıtılmalı ve "biz" ayrılmamalıydı. biz bizzat gelelim dendiğinde çocuklar ve kadınlar ile Peygamber s.a.a anlaşılıyor. Dolayısıyla bu mealde Ali a.s'ın yeri görülmüyor. Bizzat kelimesinden de bunun çıkması imkansız. bizzat yani ben geleyim anlamına geliyor. biz ikimiz gelelim deseydi belki kastedilen anlam ifade edilmiş olacaktı ama bu şekilde çok kapalı ve neredeyse Ali a.s'ın Peygamberle aynı nefis olduğu mümkün değil görülmüyor. oysa diğer meallerde olduğu gibi kadınlarınızı dedikten sonra nefislerinizi ve nefislerimizi denmeliydi...

                          yanlış anlaşılmasın, demiyoruz ki Abdülbaki Gölpınarlı yanlış mealdir ondan yararlanmayın! Hayır yiğidi öldür hakkını ver derler, Gölpınarlı meali, mealler içerisinde en doğru mealdir. Zaten incelememizin tamamından bunu görmek zor olmayacaktır.. En doğru meal diye onu eleştiri dışı bırakamayız. bizim çalışmamız kişi ve mezhep, mektebe göre değil kriterlere göredir.

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler


                            10- Ahzab 33

                            وَقَرْنَ فِي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْأُولَى وَأَقِمْنَ الصَّلَاةَ وَآتِينَ الزَّكَاةَ وَأَطِعْنَ اللَّهَ وَرَسُولَهُ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنكُمُ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا


                            Ve karne fî buyûtikunne ve lâ teberrecne teberrucel câhiliyyetil ûlâ ve ekımnes salâte ve âtînez zekâte ve atı’nallâhe ve resûleh(resûlehu), innemâ yurîdullâhu li yuzhibe ankumur ricse ehlel beyti ve yutahhirekum tathîrâ(tathîran).


                            1. ve karne : ve karar kılın, oturun
                            2. fî : içinde
                            3. buyûti-kunne : sizin (bayanların) evleriniz
                            4. ve lâ teberrecne : ve (ziynetlerinizi, süslerinizi) açığa vurmayın
                            5. teberruce : açığa vurma, belli etme
                            6. el câhiliyyeti : cahiliyye, cahillik
                            7. el ûlâ : evvelki, önceki
                            8. ve ekımne es salâte : ve namazı ikame edin
                            9. ve âtîne ez zekâte : ve zekâtı verin
                            10. ve atı'nallâhe (atı'ne allâhe) : ve Allah'a itaat edin
                            11. ve resûle-hu : ve onun resûlü
                            12. innemâ : sadece, yalnız
                            13. yurîdullâhu (yurîdu allâhu) : Allah istiyor
                            14. li yuzhibe : gidermek
                            15. an-kum : sizden
                            16. er ricse : günah
                            17. ehle el beyti : ehli beyt, ev halkı
                            18. ve yutahhire-kum : ve sizi temizliyor
                            19. tathîren : temiz, tertemiz olarak


                            İmam İskender Ali Mihr : Ve evlerinizde karar kılın (oturun). Evvelki cahiliyye zamanındaki gibi (ziynetlerinizi) açmayın. Namazı ikame edin ve zekâtı verin. Allah ve O'nun Resûl'üne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sadece sizden günahları gidermek ve sizi tertemiz temizlemek istiyor.


                            Diyanet İşleri : Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah’a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.


                            Abdulbaki Gölpınarlı : Ve evlerinizde oturun ve ilk câhiliyet devrinde olduğu gibi sokaklara çıkmayın ve namaz kılın ve zekât verin ve itâat edin Allah'a ve Peygamberine. Ancak ve ancak Allah, ey Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz bir hale getirmek diler.


                            Adem Uğur : Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.


                            Ahmed Hulusi : Evlerinizde oturun. . . Önceki cahiliye anlayışındaki gibi (işveli cazibeli tahrik edici şekilde) kendinizi teşhir ederek yürümeyin. . . Salâtı ikame edin, zekâtı verin, Allâh'a ve Rasûlüne itaat edin! (Ey Rasûlün) hane halkı, Allâh sizden yalnızca ricsi (kiri, maddi şeylere bağlılığınızı, bedensel şeyler ile kayıtlanmanızı) gidermek ve sizi tertemiz yapmayı diler!


                            Ahmet Tekin : Vakarınızla evlerinizde oturun.Meşru ihtiyaçlarınızın dışında, İslâm dışı, ilkel cahiliyye âdetlerine benzer şekilde açılıp saçılarak, süslenip püslenerek piyasa yapmayın. Namazı âdâbına riâyet ederek, aksatmadan kılın. Vicdanınızı, servetinizi, sosyal bünyenizi arındıran, berekete vesile olan zekâtı verin. Allah’a ve Rasulüne itaat edin. Kur’ân’ı ve sünneti uygulayın.
                            Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, haramı, günahı, çirkin amelleri, basitliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz yapmak istiyor.


                            Ahmet Varol : Evlerinizde onurla oturun ve ilk cahiliye dönemindeki açılıp saçılma gibi açılıp saçılmayın. [2] Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey ehli beyt! [3] Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz etmek istiyor.


                            Ali Bulaç : Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allah'a ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.


                            Ali Fikri Yavuz : Hem evlerinizde oturun ve evvelki cahiliyyet (zamanında süslenerek, ince elbiseler giyerek, açılıb saçılarak sokağa çıkan kadınların) çıkışı gibi çıkmayın. Namazı gereği üzre kılın, zekâtı verin, Allah’a ve Rasûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt= Peygamber ailesi! Allah sizden sırf günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.


                            Bekir Sadak : Evlerinizde oturun; eski Cahiliyye'de oldugu gibi acilip sacilmayin; namazi kilin; zekati verin; Allah'a ve peygamberine itaat edin. Ey peygamberin ev halki! suphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister.


                            Celal Yıldırım : Evlerinizde vakarla oturun; eski cahiliyyet günlerindeki gibi kırıtarak (sokaklarda) süs ve güzelliklerinizi dışarı atmayın; namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Ehl-i beyt (=Peygamber hanedanı, O'nun ev halkı). Allah, elbette sizden her türlü çirkinliği gidermek ve sizi tertemiz (pâk ve nezih) yapmak ister.


                            Diyanet İşleri (eski) : Evlerinizde oturun; eski Cahiliyye'de olduğu gibi açılıp saçılmayın; namazı kılın; zekatı verin; Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! (ehl-i beyt) Şüphesiz Allah sizden kusuru giderip sizi tertemiz yapmak ister.


                            Diyanet Vakfi : Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.


                            Edip Yüksel : Evlerinizde oturun ve eski cahiliyye dönemindeki gibi halkla fazla içiçe olmayın. Namazı gözetin, zekatı verin ve ALLAH ve elçisine uyun. Ey Kabe'nin çevresinde oturanlar, ALLAH sizden günahları gidermek ve sizi tamamıyla arındırmak istiyor.


                            Elmalılı Hamdi Yazır : Hem vekarınızla evlerinizde durun da evvelki cahiliyyet çıkışı gibi süslenib çıkmayın, namaz kılın, zekât verin, Allah ve Resulüne itaat edin, Allah sâde şunu istiyor: sizden kiri uzaklaştırsın da ey ehli beyt sizi tertemiz, pampâk etsin!


                            Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyyet devri çıkışı gibi süslenip çıkmayın, namaz kılın, zekat verin, Allah'a ve peygamberine itaat edin! Ey Ehl-i Beyt (peygamberin ev halkı), Allah yalnızca sizden kiri uzaklaştırıp tertemiz, pampak etmek istiyor.


                            Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Hem vakarınızla evlerinizde durun da önceki cahiliyet devrinde olduğu gibi süslenip çıkmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah ve Resulü'ne itaat edin. Ey ehli beyt! Allah sizden kiri gidermek ve sizi tertemiz, pampak yapmak istiyor.


                            Fizilal-il Kuran : Evlerinizde oturun, ilk cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçılması gibi açılıp saçılmayın. Namaz kılın, zekat verin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin. Ey ehl- i beyt (Ey Peygamberin ev halkı) şüphesiz Allah sizden pisliği giderip sizi tertemiz yapmak ister.


                            Gültekin Onan : Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Tanrı'ya ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten Tanrı sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.


                            Hasan Basri Çantay : (Vakaar ile) evlerinizde oturun. Evvelki câhiliyyet (devri kadınlarının kırıla döküle, süslerini göstere göstere) yürüyüşü gibi yürümeyin. Namazı dosdoğru kılın. Zekâtı verin. Allaha ve Resulüne itaat edin. Ey ehl-i Beyt, Allah sizden ancak kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak diler.


                            Hayrat Neşriyat : Hem evlerinizde (vakarınızla) oturun ve evvelki câhiliye devri (kadınlarının) açılıp saçılması gibi, ziynetlerinizi ızhâr etmeyin; namazı hakkıyla edâ edin; zekâtı verin; Allah’a ve Resûlüne itâat edin! Ey Ehl-i Beyt! Allah (bu emirleriyle), sizden ancak kiri (günâhı)gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.


                            İbni Kesir : Evlerinizde oturun, ilk cahiliyye devrinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Namaz kılın, zekat verin, Allah' a ve Rasulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt; Allah, muhakkak ki sizden eksikliği gidermek ve sizi tertemiz temizlemek ister.


                            Muhammed Esed : Evlerinizde sessizce oturun, eski cahiliye günlerindeki gibi cazibenizi sergilemeyin; namazlarınızda dikkatli ve devamlı olun, arındırıcı yükümlülüklerinizi ifa edin, Allah'a ve Elçisi'ne itaat edin. Ey (Peygamber'in) ev halkı, Allah sizden yalnızca çirkinlikleri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.


                            Ömer Nasuhi Bilmen : Ve hanelerinizde karar ediniz ve evvelce câhiliye zamanındaki açılış gibi açılıvermeyiniz ve namazı dosdoğru kılınız ve zekâtı veriniz ve Allah'a ve Peygamberine itaat ediniz. Ve ey Ehl-i beyt, Allah sizden ancak kiri götürmek ve sizi tertemiz kılmak dilemektedir.


                            Ömer Öngüt : Vakar ile evlerinizde oturun. İlk cahiliye çağı kadınlarının açılıp saçılması gibi açılıp saçılarak yürümeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin. Ey Ehl-i beyt! Allah sizden kiri, günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister.


                            Şaban Piriş : Evlerinizde oturun, eski cahiliye zamanındaki gibi süslü püslü salınmayın. Namazı kılın, zekatı verin, Allah’a ve peygambere itaat edin. Ancak Allah sizden günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor, ey ev halkı !


                            Suat Yıldırım : Hem vakarla evinizde durun da, daha önceki Cahiliye döneminde olduğu gibi süslenip dışarı çıkmayın, namazı hakkıyla ifa edin, zekâtınızı verin, hülasa Allah ve Resulüne itaat edin. Ey Peygamberin şerefli hane halkı, ey Ehl-i beyt! Allah sizden her türlü kiri giderip sizi tertemiz yapmak istiyor.


                            Süleyman Ateş : Evlerinizde oturun, ilk câhiliye (çağı kadınları)nın açılıp kırıtması gibi açılıp kırıtmayın. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resûlüne itâ'at edin. Ey Ehl-i Beyt (ey peygamberin ev halkı), Allâh sizden, kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.


                            Tefhim-ul Kuran : Evlerinizde vakarla oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın, dosdoğru namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a, Resulü'ne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.


                            Ümit Şimşek : Evlerinizde ağırbaşlılıkla oturun, eski Cahiliyet döneminin açılışı gibi açılıp saçılmayın, namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, Allah sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.


                            Yaşar Nuri Öztürk : Evlerinizde de vakarlı oturun. İlk cahiliye teşhirciliği gibi kendinizi teşhir etmeyin. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve resulüne itaat edin. Allah sizden kiri/lekeyi gidermek istiyor ey Ehlibeyt, sizi tam bir biçimde temizlemek istiyor.

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                              Ayette mercek altına alacağımız bölüm ve buranın doğru meali şu şekilde:


                              "Y[color=rgb(128, 0, 128)]alnızca, ([/color]Ey) Ehlibeyt Allah sizden pisliği gidermek ve sizi tertemiz temizlemek ister"

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: Doğru Türkçe Meali Tespit Etmede Kilit Rolü Oynayan Ayetler

                                Bu durumda doğru meal yapan isimler şunlar:



                                İskender Ali Mihr
                                Abdulbaki Gölpınarlı
                                Adem Uğur
                                [/size]Ahmet Varol
                                Ali Bulaç
                                Ali Fikri Yavuz
                                [/size]Celal Yıldırım
                                Diyanet İşleri (eski)
                                Diyanet Vakfi
                                [/size]Elmalılı Hamdi Yazır
                                Elmalılı (sadeleştirilmiş)
                                Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)
                                Fizilal-il Kuran
                                Gültekin Onan
                                Hasan Basri Çantay
                                Hayrat Neşriyat
                                İbni Kesir
                                Muhammed Esed
                                Ömer Nasuhi Bilmen
                                Ömer Öngüt
                                Şaban Piriş
                                Suat Yıldırım
                                Süleyman Ateş
                                Tefhim-ul Kuran
                                Ümit Şimşek
                                Yaşar Nuri Öztürk


                                görüldüğü gibi hemen herkes aynı ve doğru meali vermiş. Bu ayette yanlış meal veren diğer isimlerin ise yaptığı yanlışlar, Ehlibeyt kelimesini türkçede anlamını yitirecek biçimde türkçeleştirmiş olmaları, ya da Ehlbeyt olmayanlara da genişletilebilecek biçimde meal vermeleridir.


                                Kavramlar bir düşüncenin anahtarlarıdır. Bunlar tercüme edilirken başka dile olduğu gibi aktarılır ve tercüme edilmezler. Çünkü kavram tek anlama bire bir anlama gelmez. İçinde o ilim dalında kazandığı özel anlamı ve bir çok kelimeyle çevrilebilecek bir anlamı barındırır. Bu yüzden kavramların çevirilmesi doğru değildir. Örneğin salat bir kavramdır. Türkçesi dua anlamına gelir. Şimdi Kur'an'daki egimu's-salat namaz kılmak tabirini biz dua diye mi çeviriyoruz yoksa dilimizde bu kelimenin anlamının bozulmaması için farça'daki namaz kelimesi ile mi çeviriyoruz. İşte bu kavram değerini, gerçek anlamını yitirmesin diye türkçeleştirilmiyor. Bir çok kelime de böyledir. Kafir kelimesi örten demektir. Ama kafirler diye değil de örtenler diye türkçeleştiriyor muyuz? hayır.
                                İşte Ehlibeyt de böyle bir kavramdır. Doğru türkçe sözcük olarak Ev halkı demek ama siz bunu ev halkı diye çevirseniz bu kelimenin anlamını bozmuş olursunuz. Çünkü Ehlibeyt mütevatir hadislerin bize bildirdiğine göre Peygamber hayatındayken Ali Fatıma Hasan ve Hüseyin a.s dan oluşuyordu. İşte siz Ehlibeyti ev halkı diye tercüme ettiğinizde anlaşılan bunlar olmuyor. Peygamberimizin çocukları ve eşleri olarak anlaşılıyor. ve gerçekte Ehlibeyt olanlar bu kapsamın dışında kalıyor. Bu bakımdan bu ayette Ehlibeyte hane halkı çevirisini Allah'ın kastının yansıtılmadığı kesindir.


                                Ayetteki bir diğer yanlış çeviri ise günah kir temizlik konusundadır. Allah pislik anlamına gelen rics kelimesini kullanıyor. Bu kelimeyi marife olarak el takısıyla kullanıyor. Bu ise belli bir pislik anlamına geliyor, genel bir pislik değil. her pislik değil. bilinen bir pislik. Yutahhira kelimesi ise temizliyor demektir. bu fiilin(eylemin) mefulü (nesnesi) belirtilmeden mef'ulün tekidi getirilmiştir. Daha doğrusu bu fiil iki meful(nesne) alan fiillerdendir. birinci mefulü belirtilmiş fiilin çinsinden olması gereken ikinci mef'ul belirtilmemiş ancak onun tekidi ifade edilmiştir, biz bu anlamı tertemiz diye verdik. bu hem temizlikte zirve hem de her tür temizlik anlamına geliyor. böylece belli olan bir pislik (rics)'ten tam anlamıyla temizleniyor ki bu temizlik ondan tüm kirleri gideriyor. Tathiran kelimesi nekra olduğu için her türlü temizliği kapsamaktadır. Maddi manevi her tür pislik.


                                Ayette dikkat çeken bir başka kelime de cümlenin başındaki innema kelimesidir. bu kelime istisna yapan bir anlamda kullanılmaktadır. Yani bu cümleden önce bir kimseler daha var onlardan ayrı olarak Ehlibeyte ayrı bir istisna konuyor. Yani Allah temizlik işini ayetin önceki cümlelerinde kullandığı Peygamberin eşleri için ayırım için bu kelimeyi kullanıyor. Peygamber eşleriyle karıştırmayın sadece siz Ehlibeytten kiri gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor buyuruyor Allahu Teala. Ayetin bu ifadesinden Ehlibeyt ile hane halkı olan eşlerin farklı kimseler olduğunu da anlıyoruz. Bu, innema kelimesinden çıkardığımız zorunlu anlamdır. son cümledeki Ehlibeyt kelimesi geçmeseydi bu durumda temizlik etkinliğinin Peygamberin eşleri için de olduğu anlaşılabilirdi, ama Ehlibeyt diye ayrıca hitap edilmesi bunu olanaksız kılıyor.


                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X