Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #31
    Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

    Bir giriş olarak önce şunu söyleyelim ki, böyle bir iddia ne dine, ne de akla uyar. “İmametin ilahî makam” olduğunu söylemekle ne kast ediliyor? Eğer gerçekten imamet Allah’ın makamı ise, o zaman ne kadar müçtehit imam varsa hepsinin uluhiyete -haşa- iştirak etmeleri gerekir ki, bunu ne mümin ne de gayri müslim kabul edebilir...
    Bu çok fasit bir akıl yürütme olmuş. Şiaya göre İmamet kelimesinin anlamını almış, Sünniliğe göre imam kabul edilenlere uygulanmış. Böyle olur mu? Ben şimdi Sünniliği değerlendirirken Sünniliğe göre namazın şartlarını kabul edip, sonra da bu şartlara aykırı olarak şiaya göre namazı bozan şeyleri bağlasam bu haliyle Sünniliği eleştirsem olur mu! Hayır. Bir sistem kendi içinde değerlendirilir. İmametin anlamı şiaya göre alınacaksa, kimlerin imam olduğu da şiaya göre alınmalı ve varsa sorun o zaman şia eleştirilmeli. Ama böyle olmaz. Bu hiç ilmi, hiç adil değil.
    Şimdi ilgili ayetin mealini yazalım ve sonra da ayetin açıklamasına devam edelim:

    “Şunu da hatırda tutun ki: Bir vakit Rabbi İbrâhim’i birtakım emirlerle sınamıştı. O da onları hakkıyla yerine getirdiğinden Rabbi kendisine: “Seni insanlara imam (önder) yapacağım.” dedi. İbrâhim: “Ya Rabbî, neslimden de (önderler çıkar!)” deyince, Allah: “Zalimler ahdime (nübüvvete) nail olamazlar.” diye buyurdu.”(Bakara, 2/124).

    Bu ayetten açıkça anlaşılıyor ki, Hz. İbrahim (as) gibi bir peygamberin neslinden de takva sahipleri yanında, zalim ve fasık olanları da olacaktır.

    “Kendisine de İshak’a da feyiz ve bereketler verdik. Onların neslinden gelenler arasında iyi davranan da var, kendi nefsine açıkça zulmeden de!”(Saffat, 37/113)
    mealindeki ayette bu gerçeğe vurgu yapılmıştır.

    Burda geçenlere şia hayır demiyor ki! Yazar neden bunu zikretmiş! Çünkü şia kabul etsin reddetsin birkaç doğru alacak okura gösterecek ki ben doğruyu savunuyorum bana inanın. Bu sağladığı güvenle şiayı eleştirmeye çalışacak. Hangi şia İbrahim a.s. soyundan zalim çıkmayacak , tüm soyu masum olacak diyor ki bunu eleştiriyor! Bu da açıkça bir saptırmaca ve beleş puan toplama kaygısı!
    Demek ki takva sahipleri, peygamber manasındaki imam olabilirler, fakat onlardan zalim olanlar, önder, lider anlamındaki imam olsalar bile, peygamber olamazlar.(bk. Taberî, Razî, İbn Kesir, Alusî, Bakara, 124. ayetin tefsiri).
    İşte bunu desin. Çünkü Şia ile bu konuda Sünnilik farklı düşünüyor. Zaten yazarın amacı da şiayı eleştirmek değil mi! Öyle boş atışlarla puan almak yok! Okurlar aptal değil. Önce okura saygı gerekir.
    Peygamber manasında İmam da nereden çıktı? Bu ayette geçmiyor ki? Peygamber anlamında İmam kavramı bakara 124’te yok. Tam tersine Peygamberken İmam olmama hali, sınava alınma ve sınavı geçince imam atanma hali var. İmametin şartları ile peygamberliğin şartlarının farklı olduğu vurgulanmaktadır. Zalim olanların İmam olmasından söz etmiyor ki, ayet! Tersine onları ben imam yapmayacağım diyor. Burada mutlak imameti konuşmuyoruz, tamam kafirlerden de İmam var, küfrün İmamları! Ama ayette sözü edilen peygamber anlamında imam değil, imanın önderliği anlamında bir imam. Bunun dışında İbrahim soyunda olsun olmasın küfürde de imamlar olabilir ama ayette bundan hiç söz edilmiyor. Sadece İbrahim soyundan zalimlerin çıkabileceği bunların İbrahim a.s’ın soyumdan imamlar çıkar duasına icabet kapsamında olmadığı açıklanıyor. Yoksa ayetin söz ettiği Peygamberlik anlamında Peygamberliğe eşit bir imamet değil. Aksi halde İbrahim a.s Peygamberken İmam vasfına sahip olduğu açıklanır ve sınava alınmazdı. Burada kilit soru, İbrahim a.s’un bu bahsedilen sınava alındığı sıra, onun Peygamber olduğu sıra mıdır Peygamberlik öncesi midir. Şüphesiz ki Peygamber olduktan sonra sınava alılndığıdır. Çünkü başka ayetlerden anlıyoruz ki bu İbrahim a.s’ın alındığı sınavlar oğlunu kurban etmek gibi ağır sınav. İbrahim a.s onu da geçiyor. İbrahim a.s oğlunu kurban emriyle peygamberlik sonrasında karşılaştı. Ee sınavı kazandığı zaman ne zaman? İmamet öncesi. Demek ki Peygamberken sınava alınıyor bu sınav konularından biri de oğlunu kurban etme emri, bunları geçince İmam atanıyor. Bu şimdi nasıl Peygamberliğe eş ya da Peygamber anlamında İmam oluyor?

    Yorum


      #32
      Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

      -2-

      b. Bu ayette yer alan “İmam/imamet” kavramı her şeyden önce bizzat peygamberlik manasında kullanılmıştır. Çünkü, Hz. İbrahim (as)’in âli peygamberlerdir. Bu sebepledir ki, teşehhüdde “İbrahim âline salat ve selam ettiğin gibi Muhammed’in âline de salat-u selam eyle!” manasındaki dua okunuyor. Yani burada Hz. İbrahim (as)’in âli, Hz. Muhammed (asv)’in âlinden daha üstün gösterilmiştir. Çünkü, Hz. İbrahim (as)’in âli peygamberlerdir.

      1- Salli barik ayet değildir, ayetin anlamı bununla kat’i olarak belirlenemez. (Bu eleştiri Sünni hadis kur’an değerlendirmesi bağlamında yaşılmıştır.)
      2- salli barik kati olarak doğru olduğunu söylesek bile, (Sünni hadis kur’an ilişkisi bağlamında) buradan bu anlam çıkmaz. Peygamberimizin İbrahim a.s’dan üstün olduğunu kabul etmeyen de bilmeyen de yoktur. Buradaki anlam, onlara verdiğin gibi, soy bakımında. İbrahim a.s bir İmam mıydı, her ümmet (müşrik Yahudi hristiyan) hepsi kendini İbrahim a.s’a izafe ediyor onun kendilerinden oluğunu sahipleniyor mu? Evet! İbrahim a.s’ın alemlere imam yapılmasının anlamı da budur. Herkes onu lider görecek. İşte salli barikteki İbrahim ve ailesine verdiğin gibiden kasıt budur. Önceden böyle yaptın, onları alemlere sevdirdin bizi de sevdir alemlere gibi… bir nevi İbrahim a.s.’ın soyumdan da İmamlar çıkar duasının Muhammed ümmetince tekrarıdır ve Peygamberimiz s.a.a da biz İbrahimin duasının ürünüyüz diyerek bu duanın vuku bulduğuna işaret etmiştir. Vuku bulan bir olay için dua edilir mi, edilir bu alemlerin sevgsiinin daha da artması ve Muhammed ümmetine bizim de dahil olmamız içindir… İbrahimin ali peygamberlerdir ama onların arasında İmamlar da var. İbrahim a.s’ın duası da zaten bu! İmamlar çıkar!
      Bir başka nokta biz örneğin İmam Ali a.s’ın peygamberlik ehliyetine yeterli değil demiyoruz ki. Onda bu yeterlilik vardı çünkü o Peygamberle ayetin ifade ettiği gibi (Ali İmran 61) nefis birliğine sahiptir. Onun peygamber olmaması Peygamberliğin Muhammed s.a.a ile sona ermesi sebebiyledir yoksa İmam Ali as.’ın ehil olmadığından değil.
      “Biz İbrâhim’e (evlat ve torun olarak) İshak ile Yâkub’u ihsan ettik. Onun neslinden gelenlerde, peygamberliği ve vahyi devam ettirdik. Ona dünyada mükâfatını verdik. O âhirette de elbette salihlerden olacaktır.”(Ankebut, 29/27)

      mealindeki ayette bu gerçeğin altı çizilmiştir.
      İbrahim a.s soyundan İmamlar çıkar duası kabul olduğuna göre demek ki başka İmamlar da var ve bu sadece Peygamberlikle sınırlanamaz.
      c. “İmam” kelimesi, önder manasında olup her mümin için kullanılabilir. Nitekim;
      “Ve (O takva sahibi müminler) şöyle niyaz ederler: “Ey keremi bol Rabbimiz! Bize gözümüzün, gönlümüzün süruru olan temiz eşler ve nesiller ihsan eyle, bizi müttakilere /takva sahiplerine imam/önder eyle!”(Furkan, 25/74)

      mealindeki ayette yer alan “imam” kelimesi, peygamberler için ve âl-i beyt imamaları için kullanılmamıştır. Bilakis takva sahibi müminler için kullanılmıştır.

      Eğer imamet nübüvetten üstün ise, takva sahibi bütün müminlerin peygamberlerden üstün olmaları gerekir ki, böyle bir düşünce ne akla, ne dine, ne de vicdana sığar.

      İmam kelimesinin elbette önde olan anlamı da vardır. Ama şia imamet ilkesi bu anlamda değildir. İslam’da bir kelimenin birden fazla anlamı vardır. Zekat ve sadaka kelimesinde olduğu gibi. Zekat, farz olarak da nafile olarak da yapılan infak anlamında kullanılıyor Kur’an’da. Şimdi tüm anlamları farz zekat olarak alsak o zaman bazı ayetlerin içinden çıkamayız. İmam kelimesi kitaba İmam deniyor, küfrün İmamları deniyor yine İmanın İmamları deniyor, hidayet İmamları. Ancak Allah’ın kabul ettiği ve insanları uymakla zorunlu tuttuğu İmamlar İbrahim a.s gibi Allah’ın atadığı İmamlardır. Çünkü İbrahim a.s’ı imam yapan kullar ya da kendisi değil ki Allah! Cailuke linnasi İmama diyor. Yani insanlara seni ben imam kılacağım. Allah insanlara imam kılacaksa bu süs olsun diye, ya da herkese dendiği kabilden imam anlamında mıdır? Öyle olsaydı bu peygambere, peygamberlikten sonra bir rütbe indirmesi olmaz mıydı? Peygamberken neden imam kılınmaya yeterli görülmedi de sınava alında onları başarıyla geçtikten sonra imam kılacağım dendi?
      Buradaki dua, bulunduğu toplumda İmamların temsilcisi olacak nitelikte önde olan lider anlamında bir istektir. Kaldı ki bir insan Peygamberden üstün bir ilim ve amel istese bunda ne sakınca olabilir? Sünniler Hızır a.s’ın peygamber olmadığına inanıyorlar. Ama Hızır a.s peygamberlerden üstün ilme sahip değil midir? Lokman a.s için de aynı şey geçerlidir. Onun tıp ilminde peygamberlerden üstün bir ilmi istemesinde ne sakınca olabilir. Bu Peygamberliği küçümsemek midir yoksa Allah’ın sevdiği yüce makamı sevmek onu talep etmek midir?

      Yorum


        #33
        Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

        -3-

        d. Sözlük manası itibariyle imamlık, önderlik demektir. Sözleri, fiilleri, yazıları, kitapları rehber kabul edilen her önder konumundaki insana “imam” denilir. Bu imam hak üzere olan bir kimse olabildiği gibi, batıl üzere olan kimse de olabilir.(Rağıb, ilgili madde). Aşağıdaki ayetlerde bu gerçeği görmek mümkündür:
        “Gün gelir, her sınıftan insanları (zalimleri, mazlumları, kâfirleri-müminleri), tâbi oldukları imamlarına / önderlerine nispet ederek çağırırız. Kimin hesap defteri sağından verilirse işte onlar defterlerini emin olarak okur ve kıl kadar olsun, haksızlığa uğratılmazlar.”(İsra, 17/71).

        “Biz onları (Firavun ve onun gibileri) insanları ateşe çağıran imamlar / önderler yaptık. Bu dünyada halkı çalıştırıp desteklerini sağlasalar da, kıyamet günü en ufak bir yardım bile görmeyeceklerdir.”(Kasas, 28/41).

        burası da beleş puan toplama usulü olmuş. Yukarıda dediğimiz gibi. Ucuz kahramanlık. Ve şia bunu da mı kabul etmiyor gibisinden okurun aklına kuşku ekici yönü de var. Oysa şia bunlara inanıyor. Sünnilik bundan farklı inanıyor değil ki bu satırlar şiaya eleştiri olarak yazılsın! Ama okurlar bunu fark etmezler Şiileri kötü görürler diye çamur at izi kalsın türünden yöntem bu…
        e. Bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki, Âl-i beyt imamları, her ne kadar çok büyük bir velayet ve haşmetli bir imamete sahipseler de, ancak bu imamet diğer mezhep imamları ve müçtehit olanlar için de kullanılır. Bu gerçek, Şianın maksadına hizmet etmeyecektir. Çünkü, eğer imamet nübüvetten daha üstün ise, bu takdirde İmam-ı azam, İmam-ı Şafii de üstündür. Çünkü bu zatların milyonlarca insana imam ve önder olduğu inkârı kabil olmayan bir gerçektir.
        görüldüğü gibi değişik bir şey yok! Şia İmameti peygamberlikten üstün görüyor. Ebu hanifeyi Şafiyi sıradan bir insandan bile aşağı görüyor. Ama adam şiadaki imametin anlamını alıyor sanki Şiiler bu adamların İmam olduğuna inanıyormuş gibi ya da bu adamlara Kur’an İmam demiş gibi hava estiriyor. Ayıptır günahtır. İnsanları yanıltmayın! Yapmayın. Önce yazdığınıza kendiniz inanın. Şia eleştirilecekse o kime hangi anlamda imam dediyse o haliyle eleştirin. Şia bu adamların imam değil İmamete engel kimseler olarak bu işin mağdurudur. Hem şianın onca aykırı feryadına karşın bu adamlara İmam diyeceksiniz hem de bu yüzden şiayı bir daha eleştireceksiniz. Tıpkı hırsız adamın evini soymuş. Adam mağdur. Bir de adama diyorsunuz ki hırsızlık kötü değil mi neden hırsız evini soydu! Sen hırsızlığı iyi bir şey mi görüyorsun misali bir şey!
        İmamet kavramını sadece Ehl-i beyte tahsis etmek delilsiz bir iddiadan öteye geçemez. Kaldı ki, başta İmam-ı Ali (r.a.) olmak üzere, hiçbir imam peygamberlerden daha üstün olduğunu söylememiş ve Sünnî hiçbir kaynakta böyle bir şey yer almamış ve hiçbir dayanağı da söz konusu olmamıştır. bu bir sayfalık yazıda görüyorsunuz aynı üçkağıtçılık (artık kusura bakmayın başka ad veremiyorum) üçüncü kez yapılıyor! Ayıptır günahtır dedim. Şiayı eleştiriyorsunuz, Sünni kaynakta yok diye eleştiriyorsunuz! Şianın İmamet inancını eleştiriyorsan Şianın İmam Ali a.s’a verdiği konumu Sünni kaynaklardan mı arayıp şiayı eleştirmen gerekir yoksa şii kaynaklardan mı? Ayıptır bu kadar mı basitsiniz. Şii diyecek İmam Ali diğer peygamberlerden üstündür. Eee. Sen de Sünni kaynaklarda İmam Ali böyle demedi o zaman sen haksızsın diyeceksin! Yuh artık! Şia Sünni hadislere mi muhtaç yoksa siz kafanızı kuma soktunuz da Sünni hadislerden başka hadis yok mu sanıyorsunuz. Yoksa Sünni halkı zavallı yaptınız da onlar şii hadis diye bir hadisin olduğunu bilmiyorlar mı . buna mı güveniyorsunuz.. ayıptır günahtır. Akıl var vicdan var.
        Şia imametin peygamberlikten üstün olduğuna inanıyor. Bunu bakara 124 ayeti ve kendi hadis kitaplarından yüzlerce hadislerle destekliyor. Bunu eleştirsenize! Desenize şii kitaplarda bunun delili yok! Ama diyemezsiniz. Çünkü siz açıkça ahlak yoksunusunuz kendi kitlelerinize şia diye bir olguyu var gösteremiyorsunuz. Şia yok, birkaç sapık hadisi yok kuranı yok tutarlılığı yok demeye kalkıyorsunuz. Ama yalancının mumu yatsıya kadar yanar!
        Bilakis, hayatları boyunca bütün imamlar, başta Hz. Muhammed (a.s.m) olmak üzere bütün peygamberleri insanların en üstünü, en saygını, onların rehberliklerinde yürümenin tek kurtuluş reçetesi olduğunu, hem sözlü hem de fiilî olarak ortaya koymuşlardır.
        ee yine aynı sahtekarlık! Şia farklı mı söylüyor. Sanki şia Muhammed s.a.a’in tek kurtuluş reçete vereni olduğunu reddediyor sanki şia Muhammedi en üstün görmüyor! Ee şiayla Sünnilik arasındaki fark ne o halde? Şia diyor en büyük Muhammedi en büyük Masum Ali bize anlatabilir, yaşamının yarıdan fazlası putperestlikle geçmiş Müslüman olduktan sonra da bu gafları ve isyanı hep sürmüş olanlar değil diyor. Ayrıldığı nokta bu. Burayı eleştirsenize. Yine şianın kabul ettiği hatta Sünnilerden daha çok kabul ettiği bu doğruyu neden şiayı eleştiriyormuş gibi sunuyorsunuz! Sünniler yeri geliyor Ömeri Peygambere akıl öğretirken gösteriyorlar, yeri geliyor bir sahabe Peygamberi düzeltirken resmediyorlar, bu mu en büyük reçeteci Muhammed anlayışı! Neden bunu gizliyor Sünniler? Biz En büyük Muhammedi görüyoruz diye! Sahebenin yaptığı bir çok şirreti Peygamber yaptı diye çarpıtmıyorlar mı! Peygamber çalgıcılara ses çıkarmamış onlar da ondan korkmamış ama Ömerden korkmuş, Peygamber akıl edememiş Musa ona 50 vakit namazı indirtmiş, Peygamber ezanı bilememiş sahabe ona öğretmiş, Peygamber örtünün lüzumunu tam kavrayamamış ama Ömer bunu Allahtan sağlamış demiyorlar mı! Bu konuda eleştiriyi hak eden şia mı Sünnilik mi! Vallahi Peygamberin yüzüne bakamayacaksınız!.. çünkü Sünniliğin Peygambere attığı iftiralar yerle göğe sığmaz!

        Yorum


          #34
          Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

          -4-

          Hiç doğrudan Allah’tan vahiy alan peygamberlerle, o peygamberler sayesinde manevi makam kazanan imamlar, önderler, veliler ve halifeler bir olur mu?
          Hadi bunu yazan Sünni (güya) hocanın şiayı bilmemesi mazur görülebilir. Ama ya Sünniliği de bilmemesi, Sünni kitapların içinde yazanlardan habersiz olması! Bu af edilecek bir olay mı! bu adamlar İmam Ali a.s hakkında hadisçilerinin ne rivayetlerde bulunduğunu biliyorlar mı? biliyorlar biliyorlar ama alçaklık yapıp hakikati gizliyorlar. Ve sanıyorlar ki Şiiler bu hakikatleri onların koyun yerine koyduğu insanlara bir gün ulaştıramaz! Örneğin öyle rivayet var ki ! bunu bilmeyen zaten şiayı eleştirmemesi lazım oturup kendi kitaplarını okuyup öğrenmesi lazım.

          Vahiy almıyor diyor. Aracı yoluyla vahiy alma mı üstündür yoksa Allah’ın direk kendisiyle konuşması mı?
          “Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla, yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Şura 51.
          Bu ayette Allah’ın direk konuşmayla vahyetmesi en üstün vahiy türü olarak geçiyor. Şimdi sıkı durun İmam Ali hakkında Sünni hadis kitaplarında ne var:
          Tebuk gününde Peygamberin s.a.a İmam Ali a.s ile özel konuşması çok uzadı. Bunun dedikodusunu yapan ashabı duyunca Peygamber s.a.a bir hutbe irad etti dedi ki: Ali ile özel konuşan (görüşen) ben değildim. Allah onunla özel görüştü!
          Özel görüşme! Özel ileti demiyor. Tek taraflı bir bilgi iletimi ya da aracıyla vahiy gönderme olayı değil daha üsün olan Musa a.s ile bir şekilde konuştu (ve kellemallahu musa teklima) dediği gibi Allah İmam Ali a.s ile özel olarak görüşüyor. Şimdi Allah hangi Peygamberle böyle özel görüştüğünü ve üstelik bu görüşmenin bilinen görüşmelerden farklı olarak çok çok uzadığını söylüyor!
          Eğer üstünlük ölçüsü olarak vahiy almaksa buyurun en üst düzeyde vahiy aldığı için İmam’ın Muhammed s.a.a hariç tüm peygamberlerden üstün olduğunu itiraf edin! Çünkü bu rivayet Sünni kütübü sitte içinde! Niye gizliyorsunuz niye çarpıtıyorsunuz. Niye yalan söylüyorsunz! Hiç mi Allah’tan korkmuyorsunuz. Allah katından bir ilme sahip olup da onu gizleyenler Bakara suresi ayetlerine göre Kıyamette karınlarına ateş tıkınmayacaklar mı! Allah’tan korkun !


          Böyle bir iddia aşırı sevgiden ileri gelen ölçüsüz bir değerlendirme ürünüdür.
          Hayır görüldüğü gibi ortada sadece sizinkilerin iddia olarak kaldığı şianın Sünni kitaplardan da delillendirdiği hakikatlerin olduğu net! Bu sizin cehli zannınız, ve hakikati saklama çabanız, iftira dolu zehirinizden başka hiçbir şey değil!

          Yorum


            #35
            Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

            -5-

            Bu aşırı ve de ölçüsüz sevgi yüzünden Hz. İsa (as)’ı -haşa- Allah’ın oğlu olarak değerlendirmek ne kadar yanlış ise, imamlara olan aşırı sevgi yüzünden hilafeti nübüvvetten daha üstün görmek -o kadar olmasa da- ciddi bir yanlıştır, mesnetsizdir, Bu sevginin aşırı olmadığı naslarla sabit olduğu şiaca net olarak hem şii hem Sünni kaynaklardan ispatlanmaktadır. Ölçüsüz hatta hiç olmayan sevgi Sünniliktedir İmamete ve Ehlibeyte karşı. Bu yüzden Ehlibeyt katili Ebu Hureyre Muaviye hatta Busr bin Ertattan bile hadis alabilmiş Sünniler. Onları adil, yalan söylemeyen masum saymış ama Ehlibeytten olan İmamlardan almamışlar. İmam Zeynül Abidinden kaç hadis var! Ebu Hureyre İmam Ali a. S ile savaştı diye mi ondan hadis adlınız! İbn ömer Ali a.s’a biat etmedi yezide biat etti diye mi 1300 hadisini aldınız din diye kitaplarınıza koydunuz! Bu mu Ehlibeyti ölçülü sevmek!
            İsa a.s ile ilgili hadisin gerçeği şudur: Peygamberimiz şia hadislerinde kaydedildiğine göre kendisinden sonra çok fitnelerin çıkacağı İmam Ali a.s’a zulümler edileceği üzerinde duruyor. Ahiretteki tabloyu anlatıyor. Ben Kevser havuzumun başında dururum. Sahebemden ümmetimden (her iki kelime Sünni kitaplarda da geçiyor) önde gelenler havuzda bana ulaşacaklarken meleklerce sürüklenir cehenneme götürülür. Ben bunlar benim sahabeciklerim derim. Allah onlar senden sonra neler yaptılar, senden sonra birbirinin boynunu vuran mürtetler oldular, senden sonra nasıl gerisin geri çark ettiler, denir. Bir başka rivayette senden sonra onların … nasıl ettiklerini biliyor musun! Bunun üzerine ben İsa’nın dediğini derim.
            “Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: “Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin, dedin?” İsa da şöyle diyecek: “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin.” “ Maide 116. Peygamberimiz bu ayete atıfla devam ediyor. Ben de onların (sahabemin) arasında olduğum sürece onlara şahittim benden sonra yol değiştirenler benden uzak olsun. Ve başka bir hadiste
            Ey Ali senin benzerin İsa benzeridir. İnsanlar onun hakkında üçe ayrıldılar. Ona tanrı diye taptılar, onu normal sevdiler ona düşman oldular. İkisi helak oldu.
            Bu mealdeki hadiste Ali a.s’a tapanlar aşırı gidenlerdir, normal sevenlerse Şiilerdir, sevmeyenlerse onun düşmanlarıyla işbirliği yapıp onlardan din öğrenen onları başlarına hoca olarak geçirenler ve Ali a.s ile savaşanlardır.
            “alimlerin cumhurunun görüşüne aykırıdır, risaletin ruhuna terstir.”
            Sünniler hakikate değil cumhur (çoğunluk) güç belirtirtisi olan çoğunluğa inanırlar. Oysa Kur’anda çoğunluğun hep saptığına dair ayetler doludur. Der ki insanların çoğu hakikati bilmezler, onların çoğu şükretmezler . çoğu doğru yoldan çıkmıştır. çoğu akletmezler… böyleyken cumhur (çoğunluk) demek Ayetlere aykırıdır. Demokrasinin akılları iğdiş edişinden başka bir şey değildir.
            Kur’an’da peygamberler için kullanılan “ıstıfa / seçmek” kavramı (Ali İmran, 3/33; Araf,7/144; Hac, 22/75; Neml, 27/59), onların Allah tarafından özel olarak seçilen, başka insanlardan üstün kılınan seçkin insanlar olduğunun göstergesidir…
            Evet doğru. Peygamberler seçilmiş kimseler olarak halklarından elbette üstün ve seçkindirler. Şia bunu red mi ediyor. Ama Sünninin burada kafasının çalışmadığı şey, bu seçilenlerden bir daha seçimin olabileceği! Bu olamaz mı! Allah İbrahim a.s’ı önce seçiyor ümmetine peygamber yapıyor. Ardından onu imtihan etmeye devam ediyor. İbrahim a.s imtihanları başarıyla geçince bu kez insanlığa imam kılıyor. Ne oldu? Önce seçildi, (ıstıfa) ardından imam kıldı (cailuke imama) . ama bunu görecek göz lazım. Bu göz ise sadece kendini gerçekte hak kabul ettiği şiaya laf yetiştirmek zorunda gören şaşırmış Sünnilerde hiç olmaz! Ben hiç görmedim.
            Allah, cümlemizi hakkı bilen ve ona tabi olan kullarından eylesin.(Amin).


            Allah zalimler topluluğuna hidayet etmez. Ehlibeyt katillerine Allah razı olsun (sünniler iki Ehlibeyt İmamı Ali ve Hasan a.s'ın katili olan Muaviyeye, Fatıma katillerine de r.a yani Allah ondan razı olsun derler) yağdırmakla ömrünü geçmiş, Ehlibeytle savaşanları hoca hadisçi emir diye başına geçirmiş onların kitaplarından iman ve amellerini öğrenmişse bunların doğruyu bulma ihtimalleri hiç yoktur. Peygamber size iki emanet bıraktım onlara … Kuran Ehlibeyt demesine rağmen Peygambere iftirayla Kur’an sünnet diye tahrif edenleri hiç hidayet edecek değildir. Çünkü Peygamber s.a.a bana söylemediğim bir sözü iftira eden Cehennemdeki yerine hazırlansın demiştir.
            bitti

            Yorum


              #36
              Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

              Umarım o kırmızıların bana ait olmadığını alıntı olduğunu biliyorsunuzdur ?
              açıkcası cevaplar güzeldi tatmin ediciydi lakin sanırım bitane soruma cevabı yine alamadım onada alırsam tamamdır
              ayrıyetten İmam Ali(as) ile Allahın görüşmesi sünni kaynaklarda geçiyor dediniz kaynağı tam yazarmısınız ?

              sorum şudur Kendisine Risalet verilen kişimi üstündür yoksa risalet verilmeyenmi ? sizin dediklerinizden anlaşılıyorki risalet verilmeyen yani imam ali üstündür ? ama kendisine yeni bir kitap din şeriat verilen kişi daha üstün olmamalımı sizce ? biri varolanı devam ettiriyor diğeri ise yeni din şeriat getiriyor ?

              Yorum


                #37
                Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                evet can, senin paylaşımının alıntı olduğunun, ve senin araştırma niyetinde olduğunu biliyorum. zaten yazımda seni (şayet kınama varsa) bunun sana olmasından Allah'a sığınırım. sen gayet doğal olarak araştırıyorsun büyük bir saygıyı hak ediyorsun. ancak bizim sitemimiz bilerek gerçeği tahrif edenlere, üzerine alınmayasın...

                velayette daha önce bu hadis defalarca paylaşıldı. işte bunlardan biri. bu linkte şianın sünni kitaplardan delilleri yer alıyor. İlgini çekeceğinden eminim. bunları paylaşan üye, bu hadisleri bizzat sünni kitaplarda görerek paylaştığını belirtiyor. bu bakımdan önemli ve tam güvenilir.
                22- Taif gününde Özel konuşma uzayınca... sahabe ileri geri konuştu, Resul bunu duyunca, "Ali ile özel konuşan ben değildim, Allah onunla özel konuştu. "

                Kütübü Sitte (Hadis ansiklopedisi, İbrahim Canan) Cilt 12, Sayfa 292, Hadis no: 4409. Sahabelerden bazılarının faziletleri bölümü
                http://www.velayet.com/Forum/ben_gor...-t12247.0.html

                "Kendisine Risalet verilen kişimi üstündür yoksa risalet verilmeyenmi ? sizin dediklerinizden anlaşılıyorki risalet verilmeyen yani imam ali üstündür ? ama kendisine yeni bir kitap din şeriat verilen kişi daha üstün olmamalımı sizce ? biri varolanı devam ettiriyor diğeri ise yeni din şeriat getiriyor ?"

                nebi mi üstün resul mü şeklindeki bir soruya tam cevap veremem. aslında konunun böyle değerlendirilmesinden yana olmamak gerekir. çünkü yeni şeriat getirmiştir ama şeriat getirmeyen birisi ondan üstün olabilir. Peygamber farsça bir kelime. bunun arapçada karşılığı nebi ve resul kelimeleri. bundan dolayı peygamber kelimesini kullandığımızda tam oturmayabiliyor kafada. İbrahim Peygamber dendiğinde İbrahim Resul mü İbrahim Nebi mi anlamı tam belirmiyor kafalarda. bunu demek istiyorum. Peygamberlerin üstünlük ölçütünün ne olduğunu Yakup Peygambere soran bir öğrencisine O Hazret şu cevabı veriyor: eğer bir peygamberin başaramadığı bir zorluğu diğer başarmışsa başaranın diğerinden daha faziletli olduğu anlamına gelir. konu Oğlun Yusuf mu Sen mi daha faziletlisin anlamında soruluyor. O da bu cevapla ben Zindana gidip oradan Mısır ve kıtlığı idare edebilecek o kadar karmaşık konulardan başarıyla çıkabilecek biri değilim anlamında bunu söylüyor. Zaman olur yeni bir şeriat ve kitap getirmek gerekmez gelen Peygamber öncekinin şeriatı ve kitabıyla amel eder ancak bu Peygamber öyle güçlüklere göğüs gerer ve onlardan başarıyla çıkar ki kendisiyle amel ettiği kitap ve şeriatın Peygamberinden daha üstün olabilir.

                İmamlar da böyledir. Kendileri yeni bir kitap getirmediler. İmam Ali a.s yeni bir kitap getirmedi. Buna rağmen öyle güçlüklerle mücadele etti ki kendi deyimiyle 25 yıl gözünde diken boğazında kemik (şu ifadeye bakın bu her dillendiğinde boğazımda bir kemiğin tıkanıp nefes alamadığımı hissederim, gözümde dikeni tahayyül edemem çok ağır çünkü) olduğu halde sabrettim. kim sabredebilir söyler misiniz, kim direnebilir. İmam Ali a.s'ın bir hadisi var, neden diğer peygamberlerden üstün olduğu sorusuna cevap niteliğinde... hadis sitede daha önce geçmişti bilenler paylaşabilir ya da siz bakabilirsiniz... bu hadiste geçiyordu Nuh a.s kavmine sabrediyor ama bir noktaya geliyor ki ben yenildim diyor, İmam Ali a.s'da bunu görmüyoruz. Adem a.s cennette buğdaya yaklaşmadan duramıyor ama İmam Ali a.s yaşamı boyunca hiç bir beis olmadığı halde buğday ekmeği yemiyor. vs.

                İmamların üstünlüğü Allah'ın adaleti gereğidir. şartların getirdiği değil. bir Peygamber güzel dünya şarlarına göre kral olmuş hükümran olmuş olabilir. ama bu onun hiç bir (dünyevi zafer) elde edememiş İmamlardan üstün olacağı anlamına da gelmez. Süleyman a.s mı üstün yoksa İmam Naki a.s mı bunu anlayabilmek için Süleyman a.s'ın İmam Ali Naki a.s'ın şartlarına koyduğunda o ne yapabilir bunu düşünmek lazım.

                Yorum


                  #38
                  Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                  Değerli garipturap paylaşımlarınızı ilgi ile okuyorum Allah razı olsun._Ehli Beyt_ kardeşimizle olan yazışmanızıda heyecanla takip ediyorum sohbetinizi ve münzaranızı bölmekte istemiyorum.
                  Değerli _Ehli Beyt_ kardeşim konuya yön vermesi için minik bir soru yöneltmek istiyorum size.,değerli dostum abdestte ayakların yıkanması gerektiğini söyleyen bir sünni mealden teyemmüm ayetini buraya kopyalarmısınız.?
                  Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
                  İmam Ali (a.s)

                  Yorum


                    #39
                    Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                    Hadise baktım buldum lakin o manada denilmemişki direk Allah ile konuşulmamış,Allahın emri ile Resulullah(s.a.a) Ali(as) ile konuşmuş ?
                    [img width=1000 height=302]http://s1308.hizliresim.com/1d/g/rgntl.jpg[/img]

                    [quote author=mikdat bin esved link=topic=25101.msg170234#msg170234 date=1376424789]
                    Değerli garipturap paylaşımlarınızı ilgi ile okuyorum Allah razı olsun._Ehli Beyt_ kardeşimizle olan yazışmanızıda heyecanla takip ediyorum sohbetinizi ve münzaranızı bölmekte istemiyorum.
                    Değerli _Ehli Beyt_ kardeşim konuya yön vermesi için minik bir soru yöneltmek istiyorum size.,değerli dostum abdestte ayakların yıkanması gerektiğini söyleyen bir sünni mealden teyemmüm ayetini buraya kopyalarmısınız.?
                    [/quote]

                    Tabiki
                    -[color=rgb(0, 51, 0)]Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın. Cünüb iken de yolcu olanlar müstesna gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur, veya yolculukta bulunursanız veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince veya cinsî münasebette bulunup, su da bulamazsanız o zaman tertemiz bir toprak ile teyemmüm edin. Niyetle yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.[/color]
                    [img width=1 height=4]http://meal.ihya.org/rsm/blank.gif[/img]
                    -[color=rgb(0, 51, 0)]Ey iman edenler! Namaz kılmaya kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedin, iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüp iseniz temizlenin. Hasta iseniz, yahut yolculukta iseniz, yahut biriniz abdest bozmaktan gelmişse yahut kadınlara dokunmuşsanız, su da bulamamışsanız, temiz bir toprağa teyemmüm edin. Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin. Allah size bir güçlük çıkarmak istemiyor, fakat sizi temizlemek ve şükredesiniz diye de üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor.[/color]

                    Yorum


                      #40
                      Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                      [quote author=_Ehli Beyt_ link=topic=25101.msg170280#msg170280 date=1376473551]
                      Hadise baktım buldum lakin o manada denilmemişki direk Allah ile konuşulmamış,Allahın emri ile Resulullah(s.a.a) Ali(as) ile konuşmuş ?
                      [img height=302 width=1000]http://s1308.hizliresim.com/1d/g/rgntl.jpg[/img]

                      [/quote]

                      evet ortada bir farklılık var bizim paylaşımımızla sizin alıntı arasında. peki kim haklı?
                      sizce parantez içindeki ifade hadisin esas metninde mi var yoksa çevirenin kendi ifadesi mi?
                      eğer çevirenin eklemesi ise bu durumda bunu neden yaptı acaba?

                      Yorum


                        #41
                        Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                        Değerli _Ehli Beyt_ kardeşim teyemmüm ile ilgili bölümde "Bunun için de yüzlerinizi ve ellerinizi o toprakla meshedin" bu bölüm geçmektedir.Allah(CC) sadece yüz ve ellerin teyemmünü murad etmiştir.Yani abdsette yıkanan kısımların toprakla meshedilmesini buyrumuştur.Abdestte mesh edilen kısımlar ise teyemmümde yoktur.Teyemmüm ayetinde Allah(CC) ayakların toprakla mesh edilmesini emretmemiştir.Bu konu üzerinde tefekkür buyrumanızı istirham edicem.
                        Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanızın bir anlamı yoktur
                        İmam Ali (a.s)

                        Yorum


                          #42
                          Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                          selamlar,
                          abdestin nasıl alınması gerektiği ile ilgili google'da arama yaparken bu site çıktı karşıma.
                          benim islam ile ilgili konularda bilgim burada yazan kimselere göre çok çok az.
                          sormak istediğim mesh tam olarak nedir? arapça bir kelime sanırım. internette biraz araştırdım ama farklı açıklamalar var.
                          ayağı mesh edin denince,
                          - altını üstünü sıvazlamamız yeterli mi? sadece üstünü sıvazlasak yeterli olur mu? (bazen terlikle dışarda oluyorum, ayağın altı kirli oluyor, sıvazlayınca elim de kirleniyor, sabun olmuyor her şadırvanda)
                          - sıvazlarken ellerin kuru veya ıslak olması fark eder mi?
                          - ayağımızda çorap varken sıvazlarsak oluyor mu? çıplak ayağa mı sıvazlamak lazım? (burda bi şeyler yazmış arkadaşlar ama çoğu arapça kelime dolu, bir şey anlamadım )


                          son olarak da, buralara yazan arkadaşlar daha sade bir dil kullanın lütfen. herkes sizin gibi bilgili değil, heveslenen var, öğrenmek istiyor ama bu kadar anlaşılmaz kelime içinde soğuyabilir konudan.


                          saygılarımla.

                          Yorum


                            #43
                            Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                            Peygamberlerin üstünlük ölçütünün ne olduğunu Yakup Peygambere soran bir öğrencisine O Hazret şu cevabı veriyor: eğer bir peygamberin başaramadığı bir zorluğu diğer başarmışsa başaranın diğerinden daha faziletli olduğu anlamına gelir.

                            Ehli Beyt, Hz. Ali'ye biri soruyordu ya sırayla Hz. Musa,İsa, İbrahim, Adem Ve Nuh mu üstünsün seni mi diye, o da cevap verirken yukardaki alıntılı yerdeki Hz. Yakup(as)'dan rivayet edilen bilgiye göre vermiş oluyor dikkat ettiysen. Bu durum aktardığım rivayetin doğru olduğuna bir + delil.

                            Yorum


                              #44
                              Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                              Yazdığın neydi ki

                              Yorum


                                #45
                                Ynt: Maide 6 da ayaklarınızı mesh-edin mi deniliyor?

                                İbni Abdül Ber “İstiab”, İbni Sa’d “Tabakat” ve İbni Kuteybe “Maarif” adlı kitaplarında, Sa’sa’a Bin Suhan’ın alim, fazıl, sadık ve dindar kişi olduğunu yazarlar.)Kufe’nin ünlü hatiplerinden Sa’sa’a Bin Suhan, İbni Abbas’a dayanarak şöyle rivayet eder:
                                “Sa’sa’a İbin Suhan, imam Ali’ye (a.s) der ki: Ahberni, ente efdal em Adem? Bana haber ver, sen mi efdalsın (büyük, değerli) yoksa (peygamber) Adem mi?
                                Hazret-i Ali (a.s): İnsanın kendisini övmesi kabihtir. Fakat, ‘Allah’ın sana verdiği nimetleri say’ buyurulduğu için söyleyeyim: Ben, Adem’den efdalım.
                                Sa’sa’a Bin Suhan: Ya Emir’ül Mü’min’in, hangi delille Adem’den efdalsin?
                                Hazret-i Ali (a.s): Adem, cennetteydi, fakat buğdaydan yemesi yasaklanmıştı, yasak olan buğdaydan yedi, hakkın rahmeti civarından ve cennetten kovuldu. Fakat, Cenabı Hak, beni buğday yemekten men etmemiş, yasaklamamıştır. Ben, kendi irademe göre dünya ile alakam olmadığı için buğday yemedim. Herkesin yasaklanan şeyden çekinmesi lazımdır.”
                                “Sa’sa’a Bin Suhan: Ente efdal en Nuh? Sen mi efdalsın yoksa (peygamber) Nuh mu?
                                Hazret-i Ali (a.s): Kale ene efdal min Nuh. Ben, Nuh’tan daha efdalım.
                                Sa’sa’a Bin Suhan: Lem zalik? Niçin, sen Nuh’tan daha efdalsın?
                                Hazret-i Ali (a.s): Nuh, kendi tarafını Allah tarafına davet ediyordu, itaat etmediler, ona eziyet ettiler. Nuh peygamber mecbur oldu, onlara nifrin (lanet) etti. Fakat ben, Hatemül Enbiya’dan sonra bu ümmetten gördüğüm eziyetlere, sademelere rağmen asla onlara nifrin (lanet) etmedim.
                                İmam Ali (a.s), Nehc-ül Beleğa’nın “Şıkşıkıyye” hutbesinde buyuruyor ki: “Gözüme diken batmış, boğazımda kemik kalmış gibi olmama rağmen sabrettim.”
                                “Sa’sa’a Bin Suhan: Ente efdal em İbrahimü? Sen mi efdalsın yoksa (peygamber) İbrahim mi?
                                Hz. Ali (a.s): Kale, ene efdal min İbrahimü. Ben, İbrahim’den daha efdalım.
                                Sa’sa’a Bin Suhan: Lem zalik? Siz, niçin İbrahim’den daha efdalsınız?
                                Hz. Ali (a.s): İbrahim (a.s) buyurdu ki:“Kale İbrahimü, rebbi erini keyfe tuhil mevta.Kale, evelem temin?Kale, bela, velakin biyetmeinne kalbi” ‘Rabbim, bana göster, sen ölüleri nasıl diriltiyorsun!?’Cenab-ı Hak buyurdu: ‘Bana, inanmıyor musun?’Cevap verdi: ‘İnanıyorum, fakat kalbime itminan gelsin diye söyledim...’,Fakat, benim imanım o dereceye erişti ki ‘Lev keşfel kata ma ezeddet yakinen’, yani: Perdeler yukarı kalksa, hicap keşfolunsa bile benim yakinim, inancım artmayacaktır.”
                                Sa’sa’a Bin Suhan: “Onun derecesinin yüceliği o kadar ki Hakku-l Yakine varmıştı.”
                                “Sa’sa’a Bin Suhan: Ente efdal em Musa? Sen mi efdalsın yoksa (peygamber) Musa mı?
                                Hz. Ali (a.s): Kale, ene efdal min Musa. Ben, Musa’dan daha efdalım.”Sa’sa’a Bin Suhan: Lem zalik? Siz, niçin Musa’dan daha efdalsınız?Hz. Ali (a.s): Allah, onu, memur ederek ‘git Fir’avn’u davet et’ dedi, çünkü Fir’avn, tuğyan halindedir.” “İzhep ila Fir’avne innehü teğa” Cenab-ı Hak, Musa’ya, Mısır’a gitmesi için emir buyurdu, Musa cevap verdi: “İnni kateltü minhüm nefsen fe ehafe enyektilüne ve ahi narune hüve efsehu minni lisanen fe erselehu ma’iyye redden yusaddikeni inni ehafü en yükezzibun”“Ya rab, ben onlardan bir kişi öldürdüm, korkuyorum ki kinlerinden dolayı ve kan davasından dolayı beni öldürürler, bununla beraber, risalette başka çarem yoksa, kardeşim Harun’un natıkası benden üstün, benden fasihtir, risalette onu bana şerik yap ki beni tasdik etsinler”Ancak, benim Mekke’ye gitmemi Allah emredince, ki orada hiç bir aile yoktu ki babası, kardeşi veya amcası, ya da akrabasından biri benim elimle ölmüş olmasın.Bununla beraber, ben hiç bir korku duymadım Allah’a itaat ettim, ve Ebu Bekir’in elinden Beraat suresini alarak tek başıma Mekke’ye gittim. Düşmanların arasına ve Kabe’yi Muazzeme’nin damı üzerine çıkarak korkmadan Beraat suresini okudum.”
                                Sa’sa’a Bin Suhan: “Şahsın fazileti Allah’a tevekkülle olur. Kimin tevekkülü fazla ise fazileti daha çok olur. Musa, kardeşine dayandı ve inandı. Fakat Emir’ül Mü’minin Allah’a dayandı ve ona itimad etti.”
                                “Sa’sa’a Bin Suhan: Ente efdal em İsa? Sen mi efdalsın yoksa (peygamber) İsa mı?
                                Hz. Ali (a.s): Kale, ene efdal min İsa. Ben, İsa’dan daha efdalım.Sa’sa’a Bin Suhan: Lem zalik? Siz, niçin İsa’dan daha efdalsınız?Hz. Ali (a.s): Meryem anamız, Allah’ın emriyle hamile kaldıktan sonra, doğum anı yaklaşınca kendisine vahy geldi: “Ki uhrici anil beyt fe inne haze beytül ibade la beytül velade” “Mukaddes evden dışarı çık ya Meryem, çünkü burası ibadet mahallidir, doğum evi değildir.” Meryem, Beytül Mukaddes’ten dışarı çıktı. Çölde kuru bir ağacın altında İsa dünyaya geldi. Ama, benim annem Fatıma Binti Eset, doğum hali gelince Mescüdül Haram’ın ortasındaydı, arz etti: İlahi, bu beyt’in, Kabe’nin sahibi hakkı için benim doğum ağrımı kolaylaştır. Beyt’in duvarı aynı saatte yarıldı, annem Fatıma: “Ya Fatıma uhdulül beyt” “Ya Fatıma içeri gir” diye bir ses duyunca, hemen Beytullah’ın içine girdi. Ben, Beytüllah’ın içinde dünyaya geldim. Bu emirden anlaşılıyor ki, İsa’nın, Beytül Mukaddes’te doğmasına Cenab-ı hak razı olmamıştır, fakat Beytül Mukaddes’ten üstün olan Kabe’de benin doğmamı Cenab-ı Hak istedi.”
                                Sa’sa’a Bin Suhan: “Fatıma’nın ve Ali’nin Şerafeti bundan malum oluyor.”

                                Yorum

                                YUKARI ÇIK
                                Çalışıyor...
                                X