Ynt: AYET VE HADİSLERDE KUR'AN
Kur’an Okumak, Gönüle Parlaklık Verir
Kur’an-ı Kerim zikirdir. Kur’an bu alanda şöyle buyurmaktadır:
“Şüphe yok ki Zikr’i (Kur'ân'ı) biz indirdik ve şüphe yok ki onu mutlaka koruyacağız.”[14]
Bu alandaki bir diğer ayet şöyle buyurmaktadır:
“Ve biz, ona şiir belletmedik ve bu, ona yakışmaz da; bu, ancak bir zikirdir (öğüttür) ve her şeyi açıklayan Kur’ân.” [15]
Zikir konusuna girmeden önce bir giriş bölümü sunmak durumundayım: İlahi bir ayna konumunda olan gönül, ancak günah pasından arındıktan sonra gaybı yansıtma gücüne sahip olabilir. Kur’an-ı Kerim, kiyamet de dahil olmak üzere hakikatlerin kafirler tarafından yalanlanmasının günah kökenli olduğunu ve bunun da hak ve hakikati görmemeye neden olduğunu şöyle buyurmaktadır:
“Vay hallerine o gün yalanlayanların. Onların ki yalanlarlardı cezâ gününü. Ve o günü, yalnız haddini aşan ve boyuna suç işleyip duran kişiler yalanlarlar. Onlara âyetlerimizi okuyunca derler ki: Öncekilere âit masallar. İş öyle değil, hayır, kazandıkları şeyler, üstüste kalplerine yığılmıştır da kalpleri pas tutmuştur. İş öyle değil, hayır, şüphe yok ki onlar, o gün elbette Rablerinin lütfünden, bir perdeyle, bir engelle uzak kalırlar.” [16]
Bilir misin aynan niye berrak değil?
Çünkü yüzündeki kir-pas alınmamıştır
Saf bir göğüse sahip olan
Gaybî resimlere ayna olur
Bizim sırrımız şüphesiz ki kesindir
Çünkü mümin Mümin’in aynasıdır.[17]
Gönüle işleşmiş pası temizlemenin ve arındırmanın etkenleri şöyle sıralanabilir:
a) Gönüle parlaklık kazandırma vesilesi olan “takva”:
Müminler Emiri İmam Ali (a.s) bu hususta şöyle buyurmaktadır:
«“Kuşkusuz ki ilahi takva (Allah’ın emirlerine uyma ve yasaklarından sakınma), gönüllerinizdeki hastalığının ilacıdır; kalplerinizdeki körlüğün basiretidir/görüş gücüdür; bedenlerinizdeki hastalığın şifasıdır; göğüslerinizdeki fesadın islahıdır; canlarınızdaki pisliklerin temizleyicisidir; gözlerinizdeki karanlığa aydınlıktır; kalplerinizin ıstırabına emniyet vericidir ve (cahillik) karanlığınızın siyahlığına nur yansıtıcıdır...” [18]
b) Gönül pasını gideren etkenlerden bir diğeri; “nefsini arındırmış erlerin nasihatını dinlemek, onların maiyetinde bulunmak, görüşmek, konuşmak ve haşır neşir olmaktır”.
Mevlana bu hususta şöyle demektedir:
Gönül gıdasını şimdi ver bir gönül ehlinden
Git de devleti devlet sahibi nezdinde ara [19]
Hafız-ı Şirazî şöyle demektedir:
Şahlık aynası olan gönül tozlanır bazen
Allah’tan dilerim aydınlıkla birlikteliği
Müminler Emiri Ali’nin (a.s) bu alandaki buyruğu şöyledir:
“Nasihatler, canların berraklığı ve gönüllerin parlaklığıdır.” [20]
Yüce Peygamberimizin (s.a.a) buyruğu ise şöyledir:
“Birbirlerinizle müzakere edin, görüşün ve konuşun; çünkü (semavî) söz, gönüllere parlaklık verir. Şüphesiz ki gönüller de kılıçlar gibi paslanır ve onların parlaklığı ise konuşmakladır.” [21]
c) Gönüllere berraklık ve parlaklık veren bir diğer etken ise “zikirdir”.
Yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Demirin paslandığı gibi gönüller de paslanır.”
Allah Resulüne (s.a.a) sordular: “Ey Allah’ın Resulü (s.a.a)! Peki, gönüllerin parlaklığı ne iledir?”
Allah Resulü (s.a.a) buyurdu: “Kur’an okumak ve ölümü anmak.” [22]
Müminler Emiri Ali (a.s), konuyla ilintili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Zikir; aklın nuru, canların hayatı ve göğüslerin parlaklığıdır.” [23]
Mevlana’nın bu husustaki dizeleri şöyledir:
Demir kadar kararmış isen de
Kendini temizle, parlat, arındır ki
Gönlün resimli bir ayna olsun
Onun içine her güzel altın taşısın
Demir kararmış ve ışıksız olsa da
Celâ bu kararmışlığı giderir
Demir celâyı görünce yüzü açıldı
Çünkü artık resimler gösterecekti
Hâki beden de katı ve kararmıştır
Parlat onu, çünkü parlayabilir
Böylece gaybî resimler belirir
Hûri ve melek resmi de ona yansır
Aklının celâsı ona vermiştir hak
Ki onunla aydınlanır ve yumuşar gönül[24]
Demirin tuttuğu pasın giderilerek parlatılacağı gibi gönülün tuttuğu pas da Kur’an zikri ile giderilebilir.
Gönülün, alemin hakikatlerinin gerçek anlamıyla algılayabilmesi için düştüğü heva ve heves hastalığından kurtulması ve bu pastan arındırılması gerekmektedir.Gönül gözünü hastalıktan temiz tut
İşte o zaman köşke çıkmaya göz dik
Her kim canını heveslerden arındırdıysa
O hazreti ve arı eşiğini çabuk görmüştür
Muhammed (s.a.a) bu ateş ve dumandan arındı diye
Nereye yöneldiyse Allah’ın yüzü oradaydı
Kötü amaçlı vesvese dostu isen
Nerden bilirsin “Allah’ın yüzü ordadır” sözü nedir?[25]
İnsan gönül gözünü hastalıklardan ve pisliklerden arındırdığı vakit her yerde Allah’ı görebilecektir.
Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:
«“Kuşkusuz ki münezzeh olan Allah, kimseyi Kur’an gibisiyle öğütlememiştir; gerçek şu ki Kur’an, Allah’ın sağlam ipi ve emin vesilesidir. Gönülün baharı ve ilim pınarları ondadır ve Kur’an dışında bir şey gönüle berraklık kazandıramaz.” [26]
Müminler Emiri Ali’nin (a.s) bu husustaki bir diğer buyruğu şöyledir:
“Şüphesiz münezzeh Allah, kendini anmayı gönüllerin parlaklığı kılmıştır; (gönüller) sağırlık sonrası bu anma/zikir aracılığıyla duyar, körlük sonrası bu anma/zikir aracılığıyla görür ve hakla düşmanlık sonrası bu anma/zikir aracılığıyla boyun eğerler. Kuşkusuz bir zikir ehli vardır ki onlar, dünyaya bedel olarak zikri almışlardır; ne ticaret ve ne de alış-veriş onları zikirden alıkoymaz. Allah’ı anarak dünya hayatını katederler; gafillerin kulaklarına Allah’ın yasaklarından sakınmayı ulaştırırlar; adaleti buyurur ve adalet üzere hareket ederler; kötülükten sakındırır ve kendileri de sakınırlar. Adeta dünya hayatını katetmiş ve ahirete yönelmişlerdir; adeta dünya ötesini görmekteler; adeta berzah aleminde konaklayanların ikamet ettikleri andan başlayan gizli haberlerini ve kiyametin onlar için verdiği vaatlerin gerçekleştiğini bilmekteler. İşte bunlar, bu perdeyi dünya ehli için aralamışlardır; adeta dünya ehlinin görmediklerini görüyor ve duymadıklarını duyuyorlardır.” [27]
İmam Ali’nin (a.s) bu buyruğunda dikkat çeken nokta şudur:
İmam Ali (a.s) zikri, gönülün “celâ” vesilesi bilmektedir. “Celâ” iki anlama gelmektedir: Parlatmak ve göç ettirmek. Göründüğü kadarıyla İmam Ali (a.s) bu hutbede, her iki manada kullandığı için zikir ehlinin zikir ve Kur’an aracılığıyla mülk aleminden melekût alemine, tabiat aleminden gayb alemine kanat açtıklarını, alemin hakikatlerini orada gördüklerini ve duyduklarını, bu göç ve hakikatlerin keşfi sayesinde de gerçek anlamıyla teslimiyet sunduklarını buyurmaktadır.
Kur’an Okumak, Gönüle Parlaklık Verir
Kur’an-ı Kerim zikirdir. Kur’an bu alanda şöyle buyurmaktadır:
“Şüphe yok ki Zikr’i (Kur'ân'ı) biz indirdik ve şüphe yok ki onu mutlaka koruyacağız.”[14]
Bu alandaki bir diğer ayet şöyle buyurmaktadır:
“Ve biz, ona şiir belletmedik ve bu, ona yakışmaz da; bu, ancak bir zikirdir (öğüttür) ve her şeyi açıklayan Kur’ân.” [15]
Zikir konusuna girmeden önce bir giriş bölümü sunmak durumundayım: İlahi bir ayna konumunda olan gönül, ancak günah pasından arındıktan sonra gaybı yansıtma gücüne sahip olabilir. Kur’an-ı Kerim, kiyamet de dahil olmak üzere hakikatlerin kafirler tarafından yalanlanmasının günah kökenli olduğunu ve bunun da hak ve hakikati görmemeye neden olduğunu şöyle buyurmaktadır:
“Vay hallerine o gün yalanlayanların. Onların ki yalanlarlardı cezâ gününü. Ve o günü, yalnız haddini aşan ve boyuna suç işleyip duran kişiler yalanlarlar. Onlara âyetlerimizi okuyunca derler ki: Öncekilere âit masallar. İş öyle değil, hayır, kazandıkları şeyler, üstüste kalplerine yığılmıştır da kalpleri pas tutmuştur. İş öyle değil, hayır, şüphe yok ki onlar, o gün elbette Rablerinin lütfünden, bir perdeyle, bir engelle uzak kalırlar.” [16]
Bilir misin aynan niye berrak değil?
Çünkü yüzündeki kir-pas alınmamıştır
Saf bir göğüse sahip olan
Gaybî resimlere ayna olur
Bizim sırrımız şüphesiz ki kesindir
Çünkü mümin Mümin’in aynasıdır.[17]
Gönüle işleşmiş pası temizlemenin ve arındırmanın etkenleri şöyle sıralanabilir:
a) Gönüle parlaklık kazandırma vesilesi olan “takva”:
Müminler Emiri İmam Ali (a.s) bu hususta şöyle buyurmaktadır:
«“Kuşkusuz ki ilahi takva (Allah’ın emirlerine uyma ve yasaklarından sakınma), gönüllerinizdeki hastalığının ilacıdır; kalplerinizdeki körlüğün basiretidir/görüş gücüdür; bedenlerinizdeki hastalığın şifasıdır; göğüslerinizdeki fesadın islahıdır; canlarınızdaki pisliklerin temizleyicisidir; gözlerinizdeki karanlığa aydınlıktır; kalplerinizin ıstırabına emniyet vericidir ve (cahillik) karanlığınızın siyahlığına nur yansıtıcıdır...” [18]
b) Gönül pasını gideren etkenlerden bir diğeri; “nefsini arındırmış erlerin nasihatını dinlemek, onların maiyetinde bulunmak, görüşmek, konuşmak ve haşır neşir olmaktır”.
Mevlana bu hususta şöyle demektedir:
Gönül gıdasını şimdi ver bir gönül ehlinden
Git de devleti devlet sahibi nezdinde ara [19]
Hafız-ı Şirazî şöyle demektedir:
Şahlık aynası olan gönül tozlanır bazen
Allah’tan dilerim aydınlıkla birlikteliği
Müminler Emiri Ali’nin (a.s) bu alandaki buyruğu şöyledir:
“Nasihatler, canların berraklığı ve gönüllerin parlaklığıdır.” [20]
Yüce Peygamberimizin (s.a.a) buyruğu ise şöyledir:
“Birbirlerinizle müzakere edin, görüşün ve konuşun; çünkü (semavî) söz, gönüllere parlaklık verir. Şüphesiz ki gönüller de kılıçlar gibi paslanır ve onların parlaklığı ise konuşmakladır.” [21]
c) Gönüllere berraklık ve parlaklık veren bir diğer etken ise “zikirdir”.
Yüce İslam Peygamberinin (s.a.a) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
“Demirin paslandığı gibi gönüller de paslanır.”
Allah Resulüne (s.a.a) sordular: “Ey Allah’ın Resulü (s.a.a)! Peki, gönüllerin parlaklığı ne iledir?”
Allah Resulü (s.a.a) buyurdu: “Kur’an okumak ve ölümü anmak.” [22]
Müminler Emiri Ali (a.s), konuyla ilintili olarak şöyle buyurmaktadır:
“Zikir; aklın nuru, canların hayatı ve göğüslerin parlaklığıdır.” [23]
Mevlana’nın bu husustaki dizeleri şöyledir:
Demir kadar kararmış isen de
Kendini temizle, parlat, arındır ki
Gönlün resimli bir ayna olsun
Onun içine her güzel altın taşısın
Demir kararmış ve ışıksız olsa da
Celâ bu kararmışlığı giderir
Demir celâyı görünce yüzü açıldı
Çünkü artık resimler gösterecekti
Hâki beden de katı ve kararmıştır
Parlat onu, çünkü parlayabilir
Böylece gaybî resimler belirir
Hûri ve melek resmi de ona yansır
Aklının celâsı ona vermiştir hak
Ki onunla aydınlanır ve yumuşar gönül[24]
Demirin tuttuğu pasın giderilerek parlatılacağı gibi gönülün tuttuğu pas da Kur’an zikri ile giderilebilir.
Gönülün, alemin hakikatlerinin gerçek anlamıyla algılayabilmesi için düştüğü heva ve heves hastalığından kurtulması ve bu pastan arındırılması gerekmektedir.Gönül gözünü hastalıktan temiz tut
İşte o zaman köşke çıkmaya göz dik
Her kim canını heveslerden arındırdıysa
O hazreti ve arı eşiğini çabuk görmüştür
Muhammed (s.a.a) bu ateş ve dumandan arındı diye
Nereye yöneldiyse Allah’ın yüzü oradaydı
Kötü amaçlı vesvese dostu isen
Nerden bilirsin “Allah’ın yüzü ordadır” sözü nedir?[25]
İnsan gönül gözünü hastalıklardan ve pisliklerden arındırdığı vakit her yerde Allah’ı görebilecektir.
Müminler Emiri Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:
«“Kuşkusuz ki münezzeh olan Allah, kimseyi Kur’an gibisiyle öğütlememiştir; gerçek şu ki Kur’an, Allah’ın sağlam ipi ve emin vesilesidir. Gönülün baharı ve ilim pınarları ondadır ve Kur’an dışında bir şey gönüle berraklık kazandıramaz.” [26]
Müminler Emiri Ali’nin (a.s) bu husustaki bir diğer buyruğu şöyledir:
“Şüphesiz münezzeh Allah, kendini anmayı gönüllerin parlaklığı kılmıştır; (gönüller) sağırlık sonrası bu anma/zikir aracılığıyla duyar, körlük sonrası bu anma/zikir aracılığıyla görür ve hakla düşmanlık sonrası bu anma/zikir aracılığıyla boyun eğerler. Kuşkusuz bir zikir ehli vardır ki onlar, dünyaya bedel olarak zikri almışlardır; ne ticaret ve ne de alış-veriş onları zikirden alıkoymaz. Allah’ı anarak dünya hayatını katederler; gafillerin kulaklarına Allah’ın yasaklarından sakınmayı ulaştırırlar; adaleti buyurur ve adalet üzere hareket ederler; kötülükten sakındırır ve kendileri de sakınırlar. Adeta dünya hayatını katetmiş ve ahirete yönelmişlerdir; adeta dünya ötesini görmekteler; adeta berzah aleminde konaklayanların ikamet ettikleri andan başlayan gizli haberlerini ve kiyametin onlar için verdiği vaatlerin gerçekleştiğini bilmekteler. İşte bunlar, bu perdeyi dünya ehli için aralamışlardır; adeta dünya ehlinin görmediklerini görüyor ve duymadıklarını duyuyorlardır.” [27]
İmam Ali’nin (a.s) bu buyruğunda dikkat çeken nokta şudur:
İmam Ali (a.s) zikri, gönülün “celâ” vesilesi bilmektedir. “Celâ” iki anlama gelmektedir: Parlatmak ve göç ettirmek. Göründüğü kadarıyla İmam Ali (a.s) bu hutbede, her iki manada kullandığı için zikir ehlinin zikir ve Kur’an aracılığıyla mülk aleminden melekût alemine, tabiat aleminden gayb alemine kanat açtıklarını, alemin hakikatlerini orada gördüklerini ve duyduklarını, bu göç ve hakikatlerin keşfi sayesinde de gerçek anlamıyla teslimiyet sunduklarını buyurmaktadır.
Yorum