Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

ADİYAT SURESİ

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    ADİYAT SURESİ


    Medinede inmiştir. 11 ayettir. Adiyat "koşan at" demektir.
    [color=green]
    Bu sürede Yabis Vadisinde geçen savaştan ,

    insanoğlunun nankörlüğünden,

    kiyamet günü ortaya çıkacak acıklı durumdan söz edilir.



    [b]1.Soluk soluğa koşan (at)lara andolsun,

    2.(Tırnaklarıyla) Ateş saçanlara,

    3.Sabah vakti baskın yapanlara.

    4.Derken, orada tozu dumana katanlara,

    5.Bununla bir (düşman) topluluğun orta yerine kadar dalanlara.

    [b]6.Gerçekten insan, Rabbine karşı nankördür.

    7.Ve gerçekten, kendisi buna şahiddir.

    8.Muhakkak o, mal sevgisinden dolayı (bencil ve cimri tutumundan) çok katıdır.


    9.Yine de bilmeyecek mi? Kabirlerde olanların 'deşilip dışa atıldığı,'

    10.Göğüslerde olanların derlenip-devşirildiği zamanı?

    11.Şüphesiz, o gün Rableri, kendilerinden gerçekten haberdardır.




    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    #2
    Ynt: ADİTAY SURESİ



    Yabis Vadisinde Ne Geçti?

    Ebu Besir diyor ki, Hz. Sadık (a.s)'a: "Adiyat suresindeki geçen Yabis (Kumsal çöl) Vadisinin macerası ve Hicri 8. Yılda (o mekanda) İslam ordusunun kahramanlıklarıyla ilgili olay nedir? dediğimde İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdular:

    "Yabis çölünün halkı on iki bin süvari nizam idi, ölüm anına kadar Hz. MUHAMMED (s.a.a) ve Hz. Ali (a.s)'a karşı savaşacaklarına dair ahdedip el ele verdiler.

    Cebrail onların bu antlaşmasını Resulullah'a haber verdi. Resullullah (s.a.a) de Ebu bekri, daha sonra Ömer'i bir orduyla onlara doğru gönderdi. Bunlar bir netice elde etmeksizin geri dönüyorlar.

    Peygamber (s.a.a) bu kez Hz. Ali'yi, muhacir ve ensardan oluşan dört bin kişiyle Yabis Vadisine doğru gönderiyor. Hz. Ali (a.s), ordusuyla birlikte Yabis Vadisi'ne doğru hareket etti. İslam ordusunun Hz. Ali'nin komutasında onlara doğru yürüdüğü düşmana bildirildi. Düşman silahçılarından iki yüz kişi savaş alanına doğru koştular. Hz. Ali (a.s) da bir grup ashabıyla birlikte onlara doğru yürüdü. Düşmana ulaştıklarında onların tarafından: "Siz kimsiniz, nereden gelmişsiniz, ne yapmak istiyorsunuz ?" diye soruyorlar.


    Hz. Ali (a.s) onların cevabında şöyle buyurdu:

    "Ben Resulullah'ın amcasının oğlu, Onun kardeşi ve elçisi Ebu Talip oğlu Ali'yim, sizi, ALLAH'ın birliğine ve Hz. MUHAMMED'in peygamberliğine iman etmenizi davet ediyorum, eğer iman ederseniz yarar ve zararda Müslümanlarla ortak olursunuz."

    Onlar Hz. Ali'nin sözüne karşılık şöyle dediler:

    "Senin sözünü işittik, savaşa hazır ol ve bil ki, biz seni ve ashabını öldüreceğiz! Bizim vaadimiz yarın sabahtır."

    Hz. Ali (a.s) da onlara cevaben şöyle buyurdu:

    "Yazıklar olsun size, beni ordunuzun çok olmasıyla mı tehdit ediyorsunuz? Bilin ki, biz ALLAH'tan, meleklerden ve Müslümanlardan sizin aleyhinize yardım alacağız. Yüce ALLAH'ın gücünden başka bir güç ve kudret yoktur."


    Düşman kendi yerine dönüp mevzisini pekinleştirdi. Hz. Ali (a.s) da ordusuna dönüp savaşa hazırlanmaya koyuldu. Hz. Ali (a.s) Müslümanlara, gece vakti bineklerinin cihazlarını hazırlamalarını, kuşanmalarını ve sabah erken düşmana saldırmak için hazır bir vaziyette olmalarını emretti.

    Sabah şafağı söktüğünde Ali (a.s) ordusuyla birlikte namaz kılıp düşmana saldırdılar. Düşman öyle gafil avlandı ki, Müslümanların onlara nereden saldırdığını anlayamadı. İslam ordusunun geride kalanı henüz yetişmemişken onlardan çoğu öldürülüp neticede bir çokları da esir alındı ve malları ise Müslümanların eline geçti.


    Cebrail-i Emin, Hz. Ali ve İslam ordusunun muzaffer olduğunu Hz. Peygambere haber verdi. Resulullah (s.a.a) minbere çıkıp ALLAH'a hamt ettikten sonra Müslümanların düşmana galip olduğunu ve İslam ordusundan sadece iki kişinin şahadete eriştiğini halka duyurdu.

    Daha sonra Peygamber (s.a.a) ve ashabı Medine'den çıkıp Hz. Ali'yi istikbal etmeğe koştular. Medine'nin bir fersahlığında Hz. Ali'nin ordusuyla karşılaşıp onlara hoş geldiniz dediler. Hz. Ali (a.s) Peygamber (s.a.a)'i görünce bineğinden aşağı indi, Peygamber (s.a.a) de bineğinden aşağı inip Hz. Ali'nin alnından öptü. İslam ordusunun istikbaline gelen Müslümanlar da Hz. Peygamber gibi Hz. Ali'yi kutlayıp bu fethi tebrik ettiler, düşmandan elde edilen bolca ganimeti ve esirleri görerek daha çok sevindiler.


    Bu esnada Cebrail-i Emin gök yüzüne inerek ve bu zaferden dolayı "Âdiyât" suresini Resulullah'a getirdi:

    "Soluk soluğa koşan atlara ant olsun, (tırnaklarıyla) ateş çakıp saçanlara, sabah vakti baskın yapanlara, derken orada tozu dumana katanlara, bununla bir (düşman) topluluğun orta yerine kadar dalanlara..."

    Peygamber (s.a.a)'in gözlerinden sevinç yaşları boşandı, işte burada o meşhur sözü Hz. Ali'ye buyurdular:

    "Eğer ümmetimden bir grubun, Hıristiyanların Hz. İsa hakkında dedikleri söz gibi senin hakkında söylemesinden korkmasaydım, senin hakkında öyle bir söz söylerdim ki, her nereden geçseydin ayağının altındaki toprağı götürür onunla teberrük ederlerdi!" [1]

    [color=maroon]2- Resulullah'dan Duymamışsam Dilsiz Olayım!

    Ebu Müslim şöyle diyor:

    Bir gün ben, Hasan-ı Basri ve Enes bin Malik birlikte Ümmü Seleme'nin ( Peygamberin zevcesi) evine gittik. Enes evin kapısı önünde oturarak içeri girmedi. Ama benle Hasan-ı Basri içeriye geçtik. Hasan-ı Basri Ümmü Seleme'ye selam verdi, o da de selamın cevabını verdi.

    Daha sonra Ümmü Seleme: "Evladım sen kimsin?" diye sordu.

    Hasan-ı Basri: "Ben Hasan-ı Basri'yim."

    Ümmü Seleme: "Ne için gelmişsin?"

    Hasan-ı Basri: "Resulullah (s.a.a)'in Ali bin Ebu Talib hakkındaki hadisini bana söylemen için gelmişim."

    Ümmü Seleme: "ALLAH'a ant olsun ki, bu iki kulağımla Peygamber'den duyduğum bir hadisi sana söyleyeceğim; eğer yalan söylemiş olursam sağır olayım! Bu iki gözümle gördüm, görmemiş isem kör olayım! Kalbim onu almıştır, eğer buna tanıklık etmese ALLAH onu mühürlesin! Eğer Resulullah (s.a.a)'den duymamış ise dilsiz olayım. Resulullah (s.a.a) Ali bin Ebu Talib'e şöyle buyurdular:

    "Ya Ali! Kim kıyamet günü ALLAH'ın huzurunda hazır olduğu gün senin velayetini inkar ederse, müşrik ve puta tapanların safında yer almış olacaktır."
    Hasan-ı Basri bu hadisi duyunca şöyle dedi:

    "Allâh-u Ekber, tanıklık ediyorum ki, gerçekten Ali bin Ebu Talib benim ve bütün müminlerin mevlasıdır."

    Ümmü Seleme'nin evinden dışarı çıktığımızda, Enes bin Malik, Hasan-ı Basri'ye; Neden tekbir getirdin?diye sordu. O da sebebini ona açıkladı. Bunun üzerine Peygamber'in hizmetçisi Enes bin Malik şöyle dedi: "Bu Hadisi, Resulullah (s.a.a) üç, dört defa buyurmuştur."[2]

    1** - Bihar'ul-Envar, c.21, s.72
    2** - Bihar'ul-Envar, c.42,s.143



    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #3
      Ynt: ADİTAY SURESİ

      Kerbela44 kardeşim Allah razı olsun güzel paylaşımınız için. Her okuduğumda beni heyecanlandıran bir süre ve rivayet... Ancak başlıkta küçük bir hata var düzeltirseniz iyi olur inşallah.


      (adiyat olacağına aditay yazılmış)


      Yorum


        #4
        Ynt: ADİTAY SURESİ

        Allah c c razı olsun emeğinize sağlık başarılıranızın devamına selamlar

        Yorum


          #5
          Ynt: ADİYAT SURESİ

          [quote author=selmani_can link=topic=9558.msg61323#msg61323 date=1258045193]
          Kerbela44 kardeşim Allah razı olsun güzel paylaşımınız için. Her okuduğumda beni heyecanlandıran bir süre ve rivayet... Ancak başlıkta küçük bir hata var düzeltirseniz iyi olur inşallah.


          (adiyat olacağına aditay yazılmış)



          [/quote]

          ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM.


          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            #6
            Ynt: ADİYAT SURESİ


            "Aşk ile yak Ali’m gönlü aşkla yar
            Yabis’te esen bir tufan’dı Haydar
            Hak ile yak Ali’m nesli bahtiyar"



            Dünyada var mıdır? Böyle bir yiğit ;
            Düşmana dar eder, cengi zülfikar.
            Allah’a yar olur, can verir şehit;
            Gönlüme kâr odur, dengi nerde yâr?
            Dünyada var mıdır? Böyle bir yiğit.


            Canlara can olur, elde zülfikar.
            Merhab’ı yerle bir etti, zülfikar.
            Düşmana korkudur, dilde zülfikar!
            Hayber’i aşkla fethetti zülfikar.
            Canlara can olur, elde zülfikar.


            Merdane şah odur, aslı zülfikar.
            Mürteza ismidir, nesli zülfikar.
            Haydar-ı Kerrar’ım,ismi gönle yar.
            Evliya cismidir; halka , Hakk’a yar.
            Merdane şah odur, aslı Zülfikar



            "Aşk ile yak Ali’m gönlü aşkla yar
            Hayber'de esen bir tufan’dı Haydar
            Hak ile yak Ali’m nesli bahtiyar"





            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #7
              Ynt: ADİYAT SURESİ


              Vuslat hasretiyle yanarken ruhum
              Cihad meydanlarında olmak sururum
              Ben savaşta bir afet, bir acı rüzgar
              Yanımda bir eski dost, bir vefalı yar


              Can düşmanlarıma, kan kusturmuştu
              Bir anda sardı bizi, bir kutlu muştu


              Eşim, dostum yetmez, tüm alem duysun
              Vuslat vakti geldi, davullar vursun
              Satın aldım canını, dedi bir ulu seda
              Biçilmez böyle cana, cennetten başka paha...



              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                #8
                Ynt: ADİYAT SURESİ



                CANAN ALİ


                Can Ali, canan Ali
                Her derde derman Ali
                İlimde umman Ali
                Can sana kurban Ali.


                Ay Ali, hilâl Ali
                Güzel bir cemâl Ali
                Edepte kemâl Ali
                Can sana kurban Ali.


                Şebboy Ali, gül Ali
                Engin bir gönül Ali
                Şakıyan bülbül Ali
                Can sana kurban Ali.


                Kemâlatta fert Ali
                Varlıkta cömert Ali
                Yiğitlikte mert Ali
                Can sana kurban Ali.


                Kevserde sâki Ali
                İlimde bâki Ali
                Yüzümün akı Ali
                Can sana kurban Ali.


                Şah Ali, sultan Ali
                Zalime yaman Ali
                Mazluma aman Ali
                Can sana kurban Ali.


                Resule kardaş Ali
                Nebiye sırdaş Ali
                Hızır’a yoldaş Ali
                Can sana kurban Ali.


                Din Ali, iman Ali
                Aşk Ali, irfan Ali
                Kerbela’ya ferman Ali
                Can sana kurban Ali.


                Halit ÖZDÜZEN

                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum

                YUKARI ÇIK
                Çalışıyor...
                X