Hasan Tahsin Feyizli Feyzül Kur’an Açıklamalı Kur’an-ı Kerim Meali Eleştirisi:
1- Tahrim 4: Mü’minlerin iyileri değil Mü’minlerin iyisi olacak (tekil)
2- Maide 67: indirileni (tamamen) burada ve bir çok yerde parantezle esas anlam saptırılmıştır.
3- Şura 23 te yakınlar (Allah’a) kelimesiyle anlam sapmasına uğratılmıştır. Oysa bu yakınlar hadislere göre Peygamberin (s.) yakınlarıdır.
4- Furkan 43. Hevalarını … kendilerine ilah edinenler değil; ilahını heva edinenlerdir. Çünkü ittehaza iki meful alan fiillerdendir. Burdaki birinci mef’ul heva değil ilahehu dur. Bu nedenle hevasını ilah edinen yerine ilahını heva edinen doğrudur..
5- secde 13 Burdaki şâe (şi’na) kelimesine Kur’an’ın her yerinde olduğu gibi yanlış olarak, erade fiilinin anlamı verilmiştir. Dolayısıyla tüm mealde şae kelimeleri yanlış tercüme edilmiştir. En kritik olduğu ve anlaşılması kolay olduğu için biz burayı örnek olarak seçtik. Allah güya hidayet verecekmiş ama cehennemi doldurma sözünden dolayı bunu dilememiş! Böyle bir anlam olabilir mi oysa ayetin doğru çevirisi şöyle olmalıydı: “Şayet hidayeti herkese vermemiz bir kuralımız olsaydı, Cehennemi insanların ve cinlerin tamamıyla dolduracağıma dair sözüm hak olmazdı.”
6- Enfal 41: ganimtum kelimesi kazanç anlamına gelmektedir. Ancak burada ganimet diye bir kez yanlış yapılmış, sonra da parantezli savaşla iyice anlam daraltılmıştır. Oysa hadislerde (Kütübü sitenin tamamında) Hz. Peygamberin (s.) savaş dışında bulunan madenlerden humus aldığı kesin olarak rivayet edilmiştir.
7- Maide 6: dipnot açıklamada mesh için …e kadar denmez deniliyor. Oysa Ehlisünnete göre başın dörtte birini mesh diyerek mesh için sınır çizilmiştir. Dolayısıyla buradaki ifade şartlı yazılmıştır. Dier yandan ehlisünnetin kabul ettiği 10 kıraattan bazıları buradaki harekeyi esre okumaktadırlar. Böylece burada eksik bilgi verilmiş olduğu açıktır.
8- Ahzab 33 dipnotta Ali Hasan Hüseyn de dahil diyerek fatıma dışındaki ehlibeytin tamamını sayarak Peygamber (s.) eşlerini de ehlibeytten sayıyor olmalı.. Oysa annelerimiz Ehlibeytten değildir. Hadisler bunu açıkça ortaya koymaktadır.
9- Abese 1-2 Parantezdeki Peygamber (s.) kelimesiyle Peygambere iftira edilmiştir. Burda yüz çeviren Peygamber (s.) değil, onun tebliğ etmeye çalıştığı müstağni müşriktir. Allah, Peygamberine diyor ki: (Ey Habibim, siz konuşurken senin konuştuğun şahıs) kendine (bulundukları ve seçkin hissedip yanlarına kimseyi almadıkları yönetim makamına) ama (ayak takımı diye görüp horladıkları) geldi diye yüzünü ekşitti ve yüz çevirdi. Resul (s.) a zaten söylemek istediğinde sen der ve üçüncü tekil şahıs kullanmaz çünkü zaten vahyin muhatabı alıcısı O Hazrettir.. Yani buradaki yanlışa göre Allah en yakın sevdiği olan habibini uyarmak ve örnek göstermek için gönderdiği insanlara şikayet mi ediyor?
10- Yasin 12: her şeyi apaçık kütük, levhi mahfuzda değil apaçık bir imamda. Çünkü imam kelimesinin kütük, levhi mahfuz anlamına geldiği açık bir sapmadır.
11- İsra 60 da Kur’anda lanetlenmi olan ağacı parantezle cehennemdeki zakkum ağacı denerek anlam saptırılmıştır. Cehennemdeki zakkum ağacı dünyada insanlar için nasıl fitne kılınır?
12- Enfal 67 de Hz. Peygamber (s.) a büyük iftira edilmiştir. Ve sonra gelen büyük azapla tehdidin muhatabı edilmiştir. Dipnotta ise uydurma rivayetle, Hz. Ömer, Peygamber (s.) gibi dini en iyi bilen ve insanların en zekisinden daha iyi düşündüğü iftirası atılmıştır, o kutlu Elçiye. Oysa olay şöyledir: Peygamber (s.) savaş sonunda esirleri sahabelere dağıtmış ve hükmü beklemelerini söylemiştir. Ancak onlar bunu dinlememişler fidye karşılığı esirleri serbest bırakmışlar, Resul (s.) e de gelip onun da böyle yapmasını istemişlerdir. Ayetler bunun üzerine gelerek durumu açıklamış, Resul (s.) in asla böyle bir şey yapmayacağını söylemiş ve yapanlara da (daha önce verilmiş söz olmasaydı) büyük azap dokunacağını söylemiştir.
13- Ali İmran 74: Allah rahmetini (peygamberliği, kitap ve mucizeyi) dilediğine tahsis eder cümlesinde parantez içi ile okur yanlış yönlendirilip yok yere sınırlandırılıyor.
14- Nisa 34: hafifçe/sembolik olarak... burda hafifçe veya sembolik kelimeleri ayette yok..
15- Nisa 34: aldatma, nüşuz kelimesinin anlamı değil. dikbaşlı olmalıdır.
16- Nisa 41: (Biz) her ümmetten (kendilerine) bir şahit (peygamber) ve (Resulüm) seni de onların (hepsi) üzerine şahit olarak getirdiğimiz zaman halleri nice olur? ayetinde parantezler, anlatılmak isteneni iyice anlaşılma kılmış. Her ümmetten bir şahit olarak peygamber tutulduğuna dair bilgi kişisel görüştür. kişisel görüşler meale sokulmamalı.
17- 16. maddedeki nisa 41de referans gösterilen Nahl 84. ayette de şahidin Peygamber olduğuna dair kişisel bilgi yine parantezle verilmiştir..
18- Bakara 249: Şüphesiz Allah, siz bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan (kana kana) içerse benden değildir. Eliyle sadece bir avuç alanlar dışında kim ondan tatmazsa bendendir.. cümlesi karma karışık ve anlam bozukluğuna sahiptir. Oysa bu cümleler ayette şu şekildedir: Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse, artık o benden değildir. Ve kim de onu tadmazsa bendendir. Eliyle bir avuç alanlar başka."
1- Tahrim 4: Mü’minlerin iyileri değil Mü’minlerin iyisi olacak (tekil)
2- Maide 67: indirileni (tamamen) burada ve bir çok yerde parantezle esas anlam saptırılmıştır.
3- Şura 23 te yakınlar (Allah’a) kelimesiyle anlam sapmasına uğratılmıştır. Oysa bu yakınlar hadislere göre Peygamberin (s.) yakınlarıdır.
4- Furkan 43. Hevalarını … kendilerine ilah edinenler değil; ilahını heva edinenlerdir. Çünkü ittehaza iki meful alan fiillerdendir. Burdaki birinci mef’ul heva değil ilahehu dur. Bu nedenle hevasını ilah edinen yerine ilahını heva edinen doğrudur..
5- secde 13 Burdaki şâe (şi’na) kelimesine Kur’an’ın her yerinde olduğu gibi yanlış olarak, erade fiilinin anlamı verilmiştir. Dolayısıyla tüm mealde şae kelimeleri yanlış tercüme edilmiştir. En kritik olduğu ve anlaşılması kolay olduğu için biz burayı örnek olarak seçtik. Allah güya hidayet verecekmiş ama cehennemi doldurma sözünden dolayı bunu dilememiş! Böyle bir anlam olabilir mi oysa ayetin doğru çevirisi şöyle olmalıydı: “Şayet hidayeti herkese vermemiz bir kuralımız olsaydı, Cehennemi insanların ve cinlerin tamamıyla dolduracağıma dair sözüm hak olmazdı.”
6- Enfal 41: ganimtum kelimesi kazanç anlamına gelmektedir. Ancak burada ganimet diye bir kez yanlış yapılmış, sonra da parantezli savaşla iyice anlam daraltılmıştır. Oysa hadislerde (Kütübü sitenin tamamında) Hz. Peygamberin (s.) savaş dışında bulunan madenlerden humus aldığı kesin olarak rivayet edilmiştir.
7- Maide 6: dipnot açıklamada mesh için …e kadar denmez deniliyor. Oysa Ehlisünnete göre başın dörtte birini mesh diyerek mesh için sınır çizilmiştir. Dolayısıyla buradaki ifade şartlı yazılmıştır. Dier yandan ehlisünnetin kabul ettiği 10 kıraattan bazıları buradaki harekeyi esre okumaktadırlar. Böylece burada eksik bilgi verilmiş olduğu açıktır.
8- Ahzab 33 dipnotta Ali Hasan Hüseyn de dahil diyerek fatıma dışındaki ehlibeytin tamamını sayarak Peygamber (s.) eşlerini de ehlibeytten sayıyor olmalı.. Oysa annelerimiz Ehlibeytten değildir. Hadisler bunu açıkça ortaya koymaktadır.
9- Abese 1-2 Parantezdeki Peygamber (s.) kelimesiyle Peygambere iftira edilmiştir. Burda yüz çeviren Peygamber (s.) değil, onun tebliğ etmeye çalıştığı müstağni müşriktir. Allah, Peygamberine diyor ki: (Ey Habibim, siz konuşurken senin konuştuğun şahıs) kendine (bulundukları ve seçkin hissedip yanlarına kimseyi almadıkları yönetim makamına) ama (ayak takımı diye görüp horladıkları) geldi diye yüzünü ekşitti ve yüz çevirdi. Resul (s.) a zaten söylemek istediğinde sen der ve üçüncü tekil şahıs kullanmaz çünkü zaten vahyin muhatabı alıcısı O Hazrettir.. Yani buradaki yanlışa göre Allah en yakın sevdiği olan habibini uyarmak ve örnek göstermek için gönderdiği insanlara şikayet mi ediyor?
10- Yasin 12: her şeyi apaçık kütük, levhi mahfuzda değil apaçık bir imamda. Çünkü imam kelimesinin kütük, levhi mahfuz anlamına geldiği açık bir sapmadır.
11- İsra 60 da Kur’anda lanetlenmi olan ağacı parantezle cehennemdeki zakkum ağacı denerek anlam saptırılmıştır. Cehennemdeki zakkum ağacı dünyada insanlar için nasıl fitne kılınır?
12- Enfal 67 de Hz. Peygamber (s.) a büyük iftira edilmiştir. Ve sonra gelen büyük azapla tehdidin muhatabı edilmiştir. Dipnotta ise uydurma rivayetle, Hz. Ömer, Peygamber (s.) gibi dini en iyi bilen ve insanların en zekisinden daha iyi düşündüğü iftirası atılmıştır, o kutlu Elçiye. Oysa olay şöyledir: Peygamber (s.) savaş sonunda esirleri sahabelere dağıtmış ve hükmü beklemelerini söylemiştir. Ancak onlar bunu dinlememişler fidye karşılığı esirleri serbest bırakmışlar, Resul (s.) e de gelip onun da böyle yapmasını istemişlerdir. Ayetler bunun üzerine gelerek durumu açıklamış, Resul (s.) in asla böyle bir şey yapmayacağını söylemiş ve yapanlara da (daha önce verilmiş söz olmasaydı) büyük azap dokunacağını söylemiştir.
13- Ali İmran 74: Allah rahmetini (peygamberliği, kitap ve mucizeyi) dilediğine tahsis eder cümlesinde parantez içi ile okur yanlış yönlendirilip yok yere sınırlandırılıyor.
14- Nisa 34: hafifçe/sembolik olarak... burda hafifçe veya sembolik kelimeleri ayette yok..
15- Nisa 34: aldatma, nüşuz kelimesinin anlamı değil. dikbaşlı olmalıdır.
16- Nisa 41: (Biz) her ümmetten (kendilerine) bir şahit (peygamber) ve (Resulüm) seni de onların (hepsi) üzerine şahit olarak getirdiğimiz zaman halleri nice olur? ayetinde parantezler, anlatılmak isteneni iyice anlaşılma kılmış. Her ümmetten bir şahit olarak peygamber tutulduğuna dair bilgi kişisel görüştür. kişisel görüşler meale sokulmamalı.
17- 16. maddedeki nisa 41de referans gösterilen Nahl 84. ayette de şahidin Peygamber olduğuna dair kişisel bilgi yine parantezle verilmiştir..
18- Bakara 249: Şüphesiz Allah, siz bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan (kana kana) içerse benden değildir. Eliyle sadece bir avuç alanlar dışında kim ondan tatmazsa bendendir.. cümlesi karma karışık ve anlam bozukluğuna sahiptir. Oysa bu cümleler ayette şu şekildedir: Doğrusu Allah sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse, artık o benden değildir. Ve kim de onu tadmazsa bendendir. Eliyle bir avuç alanlar başka."
Yorum