Kur'an başta nokta, hareke ve vakıf işaretlerine sahip olmaksızın yazılıp okunuyordu. Araplar bunu rahatça okuyorlardı. Hareke bir derece; noktalar bile yoktu. Ama ana dili Arapça olanları bunları rahatça okuyorlardı.
Ancak o dönem Arap toplumunu bu günkü şartlarda düşünmemek gerek. Herkes yazılı bir belgeden okuyor değildi. Her sure ve ayeti de okuyor değildi. Bir çok insan ezberden okuyor ezberi ise yine ezberlemiş birinden dinliyordu. İnsanlar hayatında yazıyı çok kullanmadıklarından hafızalarını bu güne oranla daha çok geliştirmişlerdi. Dolayısıyla bu günkü kadar bireysellik de olmadığından insanlar Peygamber (s.) ya da bilenlerden dinliyorlar öyle okuyorlardı. Öğretim kitap merkezli olmaktan daha çok insan merkezli idi.
Hareke aslında çok sorun değil. Hareke Türkçedeki sesli harflerin yerine geçer. Biz özellikle SMS alışkanlığından sonra harekesiz bir metnin rahatça okunabileceğini bu gün görebiliyoruz. Örneğin şu harekesiz şu metni okumayı deneyelim:
"Bn b gn kl gttm" (Ben bu gün okula gittim)
Bir çoğunuz bunu okumuştur. İşte ana dili Arapça olanlar da harekesiz arapça metni rahatça okuyabiliyorlardı.
Ancak ana dili Arapça olmayan insanlar Kur'an'ı yazıdan okuma konusunda sıkıntı yaşadılar. Tevbe suresindeki Rasulüh kelimesini Rasüleh diye okunup da anlamı Allah müşriklerden uzaktır Resulü (s.) de iken Allah müşriklerden uzaktır, Raslünden de (Haşa) gibi korkunç anlama dönüşünce Kur'an'ın harekelenmesi ihtiyacını doğdu ve Kur'an harekelendi. Ama bu harekelenme rastgele değildi ve kapalı bir şeyi birinin kendi okumasına göre olmadı.
Zaten okunan, herkesçe bilinen bir metni, usta ve güvenilir biri, okunduğu şekliyle harekeledi. Yani Peygamber s.a.a.'ten aynen duyulduğu şekliyle. Çünkü okunuş ve yazılışı da dahil olmak üzere Kur'an'ın korunuşu Allah'ın garantisi altında idi..
Kur'an'ın okunuşu gibi yazılışı da mütevatirdir. Şu an elimizdeki Kur'an'lar aynen Peygamber s.a.a. zamanındaki gibi yazılmış olup, ne bir harf eksik ne bir harf fazla yazılmıştır. Daha sonra hiç bir değişiklik olmamış ancak okumaya uygun şekilde nokta, hareke ve durak işaretleri eklenmiştir. Bu da Kur'an'a bir ekleme değil, var olan metni okumanın kolaylığı için bir işarettir.. Yine sure başlarındaki Hurufu Mukattalar da ne yazıldığı gibi okunur ne harekelidir. İşte bunlar da, harekelenmemiş olsaydı yine Kur'an'ın mütevatir okunuşunun yaşayacağı, ve bozulmadan günümüze kadar geleceği konusunu ispatlayabilecek bir örnektir.
Biz bunun gibi örneklere bakarak, Kur'an'ın nokta ve harekelerinin aslında Kur'an'ın yok olacağı ya da zamanla bozulacağı endişesinden değil; bireysel büyük hataları engelleme amacından doğduğunu söylememiz daha doğru olacaktır.
Bunu bu gün bizim test etme imkanımız vardır. Kur'an'da okunduğu gibi yazılmayan kelimeler vardır. Örneğin Allah kelimesi. Allah kelimesi okunduğu gibi yazılması için bir elif bir lam ve bir h den oluşması gerekirken bir elif, iki lam ve bir h den oluşmuş şekilde yazılmaktadır. Kur'an bilginleri zaman zaman bu Kur'an'ı aynen okunduğu gibi yazılmasını harfleri ona göre düzenlenmesini teklif ederler, ancak bu konuda bir birlik sağlanamaz ve her defasında sonuçsuz kalır. İşte bu nokta Kur'an'ın ilahi müdahale ile korunduğunun en kesin kanıtlarından biridir...
Kur'an'ın okunduğu gibi yazılmamasının hikmetleri vardır. Ancak burda şu noktayı hiçbir zaman gözden uzak tutmamalıyız: Kur'an'ın yazılışı da okunuşu da hiç değişmemiş Peygamber zamanındaki gibi olup bize mütevatir olarak gelmiştir.. Tüm bozuk fırkalar da dahil olmak üzere bu inanç herkeste vardır ve kat'idir.
Kur'an'daki bazı kelimelerin yazıldığı gibi okunmamasının ayrıca hikmetleri vardır. Örneğin Saffat Suresi 130. ayeti açıp inceleyin.
"Selamun ala ilyasin."
سلام علي ال ياسين burdaki ilyasin kelimesi tek kelimedir anlamı İlyaslara selam olsun'dur. oysa yazılışında bu kelime tek kelime olarak yazılmamış. Çünkü Arapçada kelimelerde harfler bitişik yazılır. eğer kendinden sonrakilere birleşmeyen harflerden olan 6 harf gelmemişse kelimenin tüm harfleri birbirine bitişir. Ancak burda "ilyasin" kelimesi okunduğu gibi yazılmamaktadır. Eğer yazıldığı gibi okunacak olsa kelime iki kelime olup "Âli Yasin" şeklinde okunması gerekmektedir. Bu durumda ayetin anlamı "Yasin ailesine selam olsun" şeklinde değişmektedir. Bazı şia alimleri ayette yazılıştaki bu farklılığın bir mucize olarak, Peygamber s.a.a.'in sıfatı olan Yasin kelimesi ile birlikte, "Peygamber s.a.a. ailesine selam olsun" şeklinde bir anlama geldiğini okunuşta ise ayetlerin akışı içerisinde "Selam olsun ilyaslara ya da ilyasilere" dendiğini ifade ediyorlar... bu müthiş bir mucizedir. Bunda da değişik hikmetler bulunmaktadır...
Kur'an ilimlerini okudukça bilhassa işin ehli Ehlibeyt alimlerinden ve İmamların a.s. hadislerinden okudukça Kur'an'a olan saygınız ve güveniniz kat kat artmakta ve bu muhteşem eserin karşısında saygıyla eğilmenizi gerektirecek yüceliği görmektesiniz..
İmam Rıza (a.s ) :
Allah, bu konuda Muhammed ve Al-i Muhammed'e (s.a.a) öyle bir fazilet vermiştir ki, hiç kimse vasfının hakikatine erişemez. Çünkü Allah, Peygamberlerin dışında, başka hiç kimseye selam vermemiştir. Allah buyurmuştur ki: Alemler içinde Nuh'a selam olsun (Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun. (Saffat : 79 ). İbrahim'e selam olsun (Selam olsun İbrahim'e... . (Saffat : 109 ). Musa’ya ve Harun’a selam olsun (Selam olsun, Musa ile Harun'a. (Saffat : 120).
Ama Allah Nuh'un âl'ine selam olsun veya İbrahim’in âl'ine selam olsun. veyahut Musa ve Harun'un âl'ine selam olsun. buyurmamıştır. Sadece Âl-i Yâsîn'e selam olsun.(saffat : 130 ) diye buyurmuştur. Yani Muhammed’in Ehl-i Beyt’ine
İbni Hacer'in nakline göre İbn-i Abbas şöyle dedi: "Al-i Yasin' den maksat, Al-i Muhammed'dir.
- Sevaik-ul Muhrike 11 bab
Al-i Yasin den kasıt Al-i Muhammed olduğu konusunda alimler ittifak etmişlerdir ve onlardan bazıları:
-Sahih Müslim c. 2 s. 231
-Mustedrek Alal Sahiheyn c. 3 s. 146
-Sahih Tirmizi c. 2 s. 393 ve 467
-Müsned İbni Hanbel c. 6 s. 313
-Tefsir-ul Keşşaf c. 2 s. 329
-Manakib Harezmi s. 35
-Sevaikul Muhrike s. 87
-Reşfet-ul Sadi s. 16
Yorum