Bu Kur’an, dini ve dünyayı ıslah ederek insanlara kefil olan, onlar için ahiret ve dünya saadetinin güvencesini veren ilahî bir sırdır. O’nun ayetlerinden her bir ayet yol göstericiliği sayesinde eli açık olan bir menbâ, irşad ve rahmet kaynaklarından bir kaynaktır. Din ve dünya yollarında kalıcı bir saadet ve başarı elde etmek isteyen kimse, Allah’ın yüce Kitab’ına gecenin bir kısmında ve gündüzün iki kısmında taahhüt etmeli, O’nun ayet-i kerimelerini hafızasına kaydetmeli, düşüncesine mizâç kılmalıdır. Ta ki hikmetli olan bu zikrin ışıltısı sayesinde vakti geçmemiş olan bir başarıya, asla zarar etmeyen bir ticarete doğru ilerlesin.
Kur’an okumanın fazileti hakkında, hidayet imamlarında (aleyhimusselam) ve yüce dedelerinden (Sallallahu aleyhi ve Alihî) varid olmuş hadisler ne çoktur.
Bunlardan biri İmam Bakır (Aleyhisselam)’dan şöyle buyurduğuna dair bir rivayettir:
“Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Alihî) şöyle buyurdu: “Kim bir gecede on ayet okursa gafillerden sayılmaz. Elli ayet okuyan ise zikredenlerden (ذاكرين) sayılır. Yüz ayet okuyan ise itaatkarlardan (قانتين) sayılır. Üç yüz ayet okuyansa kazanmış olanlardan (فائزين) sayılır. Beş yüz ayet okuyan ise çokça gayret edenlerden (مجتهدين) sayılır. Bin ayet okuyana ise hadsiz sevap yazılır…”[1]
Bunlardan bir diğeri de İmam Sadık (Aleyhisselam)dan şöyle buyurduğuna dair bir rivayettir: “Kur’an, Allah’ın kullara olan emridir. Müslüman olan kimsenin de, kendisine yollanan emirler hakkında düşünmesi ve her gün ondan( en az ) elli ayeti okuması gerekir.”[2]
Aynı şekilde İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Sizden tacir olanlar, pazarında çalışan kimseyi evine döndüğünde Kur’an’dan bir sure okumadan uyumamasından menetmesin. Zira o çalışanın okuduğu her ayet karşılığında ona on iyilik yazılır. Ondan da on kötülük silinir.”[3]
(Allah’ın selamı onun üzerine olsun.) şöyle de buyurmuştur: “Kur’an okumayı terk etmeyin. Cennetin dereceleri Kur’an’ın ayetlerine göredir. Kıyamet günü Kur’an oku-yan kimseye “Oku ve yüksel.” Denildiğinde; O ayet okudukça derece olarak yükselir.”[4]
Toplanmış hadislerden, bu mübarek eserlere benzeyen, ashaba ait bir çok yazıyı derledim. Arzulayan kimse talep etsin. Bihar’ul Envar kitabının 19. cildinde[5] bunların bir çoğu bulunmaktadır.
Bu eserlerin bir kısmı ise, Mushaf’tan okumanın, ezbere okumadan daha faziletli olduğuna işaret etmektedir. Bu hadislerden İshak bin Ammar’ın, İmam Sadık ( a.s )’a söylediği şu söz de buna işaret etmektedir. “Sana kurban olayım. Kur’an’ı ezbere aklımda tutanım. Bu sebeple onu ezbere mi okusam daha faziletlidir, yoksa Kur’an’a bakarak mı?” Sonra İmam’ın ona şöyle buyurduğunu söyledi: “Hayır, bilakis onu oku ve mushafa bak. Bu daha faziletlidir. Mushaf’a bakmanın ibadet olduğunu bilmiyor musun?”[6]
(Allah’ın selamı onun üzerine olsun.) Aynı şekilde şöyle buyurdu:“Kur’an’ı Mushaf’-tan okuyanın gözü gönlü açılır. Ana babasından kafir olsalar bile (azap) hafifletilir.”[7]
Okumanın bizzat Mushaf’tan olması konusunda dikkat edilmesi gereken önemli bir nükte vardır. O da Kur’an’ın nüshalarının çoğaltılması sayesinde Kur’an’ın bozulmadan korunmasına ima vardır. Eğer ezbere okumayla yetinilseydi kitabın nüshaları bırakılacaktı. Bu da nüshaların azalmasına neden olacaktı. Bu ise belki de O’nun eserlerinin en sonunda silinmesine yol açacaktı.
Bununla birlikte hadislerin belirlediği ve Mushaf’tan okumadan elde edilemeyen bir çok eser vardır. Bunlardan birisi “gözü gönlü açılır” sözüdür. Bu kelime ise özlü sözlerden sadece biridir.Bundan maksat, Mushaf’tan okumanın insanın bakışını (cehalet ve helaktan korumasıdır.) Yada Mushaf’tan okumanın, okuyucunun yüce manalarından ve ince nükte-lerinden faydalanmasına neden olacağı kastedilmiştir. Çünkü insan, görünen şeylerin çekici olanına bakınca hoşlanır. Bakışında ve basiretinde bir canlanma bulacaktır. Aynı şekilde Kur’an okuyan, bakışlarını onun lafızlarına yöneltirse, düşüncesini manalarında yoğunlaştırırsa, yüksek bilgi ve değerli öğretilerinde derinleşirse, onunla ilgilenme hususunda kendisinde haz duyacak, O’na karşı umutlanacaktır. Ruhunda bir mutluluk, kalbinde ise bir vakîfiyyet gözlemleyecektir.
Hadis-i şerifler, evlerde okumanın faziletini de anlamamızı sağlamıştır. Bunun sırlarından bazıları ise; İslam’ın emrinin duyurulması; Kur’an okumanın yayılmasıdır. Bir adam O’nu evinde okursa, hanımı da O’nu okur, çocukları da O’nu okur. Böylece O’nun buyruğu duyurulur ve yayılır. (Ancak Kur’an’ı okumak için belli başlı yerler tahsis edilirse okumaya herkes her vakit gelemez.) İslam’ın yayılmasının en önemli sebeplerinden birisi de budur. Belki de bunun sırlarından birisi de evlerde sabah-akşam okunan Kur’an sayesinde sesler yükseldiğinde ilahî şiarların diriltilmesidir. İşitenlerin nefislerinde, -beldenin çeşitli yerlerinden Kur’an okuyan kimselerin sesi yükseldiğinde- kapıldıkları dehşet nedeniyle İslam gerçeği yücelecektir.
Evlerde Kur’an okumanın tesiri hakkında varid olan hadislerden birinde şöyle denilmektedir:
“Şüphesiz Kur’an’ın okunduğu ve Allah-u Teala’nın zikredildiği evin bereketi artar. Melekler o evi ziyaret eder; şeytanlar ise o evden uzaklaşırlar. Parlayan yıldız nasıl yeryüzü sakinlerini aydınlatıyorsa, o ev de gökyüzü sakinlerini aydınlatır. Kur’an’ın okunmadığı, Allah-u Teala’nın da zikredilmediği evde ise bereket azalır. Melekler oradan uzaklaşır; şeytanlar ise o evi ziyaret ederler.”[8]
Evet; hadislerde Kur’an’ın fazileti ve Allah’ın Kur’an’ı okuyan kimseye tahsis ettiği cömertlikler hakkında idrak sahiplerini şaşırtan, saf akıl sahiplerini hayrete düşüren şeyler varid olmuştur. Resulullah (Sallallahu Aleyhî ve Alihî) şöyle buyurmuştur:
“Allah-u Teala’nın kitabından kim bir harf okursa onun için bir hasene vardır. Bu hasene ise on mislidir.[9] “الم”’in bir harf olduğunu söylemiyorum. Elif, bir harf; lam da bir harf; mim de bir harftir.”
Bu hadis müşterek kanallardan varid olmuştur. Kurtubî[10] bunu Tirmizî’den, o İbn-i Mes’ud’dan nakletmiştir. El-Kuleynî ise buna yakın bir hadisi İmam Sadık (Aleyhisselam)-’dan rivayet etmiştir. Şüphesiz hadis kitaplarının ve müfredatlarının tümünü araştıran kimse, bu hadise benzeyen (Kur’an’ın okunmasının fazileti, sure ve ayetlerinin nitelikleri hakkında) birçok hadis görecektir.
Bu konuda varid olan hadislerin eksik olduğu vehmine kapılan, bu sebeple kendilerinden hadisler ortaya atan yalancı ravilerin bıraktığı tortular da vardır ki; bunlar hakkında ne vahiy inmiş, ne de sünnette bir şey varid olmuştur. Bu raviler, Ebî İsmet Ferec b. Ebî Meryem El-Mervezî, Muhammed b. Ukaşe El-Kermanî ve Ahmed b. Abdullah El-Cuybarî gibilerdir.
Ebû İsmet El-Mervezî bunu, kendisine “İkrime’nin, İbn-i Abbas’dan Kur’an’ın surelerinin faziletinin sure sure olduğuna dair haber sana nereden ulaşmıştır?” denilince şöyle söyleyerek itiraf etmiştir:
“Doğrusu insanların Kur’an’dan yüz çevirip, Ebî Hanife’nin fıkhıyla, Muhammed b. İshak’ın savaş destanlarıyla ilgilendiklerini gördüm. Bundan dolayı bu hadisi tedbir niyetiyle ortaya attım.”
Ebû Amr Osman b. Salah, Ubeyy b. Ka’b’dan Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Alihî)’den Kur’an’ın faziletinin sure sure olduğuna dair rivayet edilen hadis hakkında şöyle söylemiştir:
“Doğrusu insanların Kur’an’dan yüz çevirip, Ebî Hanife’nin fıkhıyla, Muhammed b. İshak’ın savaş destanlarıyla ilgilendiklerini gördüm. Bundan dolayı bu hadisi tedbir niyetiyle ortaya attım.”
Ebû Amr Osman b. Salah, Ubeyy b. Ka’b’dan Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Alihî)’den Kur’an’ın faziletinin sure sure olduğuna dair rivayet edilen hadis hakkında şöyle söylemiştir:
“Araştırmacılar bu hadisin kaynağını araştırdılar. Sonunda kendisinin ve bir grubun bu hadisi koyduğunu itiraf eden kimselere ulaştılar. Vahidî ve müfessirlerden bir grup bunu tefsir kitaplarına alarak hata etmişlerdir.[11]
Allah’a karşı cüretkar olan şu kimselere bakınız. Hadis konusunda Allah’ın Resulü (Sallallahu Aleyhi ve Alihî)’nin üzerine böyle bir iftira atabiliyorlar. Sonra da bu iftirayı Allah’a yaklaşmak için tedbir sayıyorlar.
“İşte aşırı gidenlere, yapmakta oldukları şeyler böyle süslü gösterildi.” (10:Yunus,12)
Kur’an Hakkında Tedebbür etme ve Tefsir etme (metodunu) Kavrama
Yüce kitapta ve sahih olan sünnette yoğun olarak, Kur’an’ın manaları, amacı ve hedefleri üzerinde tedebbür etme konusunda teşvikler varid olmuştur.
“Kur’an’ı hiç tedebbür etmiyorlar mı Yoksa kalpler(inin) üstünde kilitleri mi var?” (47:Muhammed,24)
Bu ayet-i kerimede, Kur’an hakkında tedebbürü bırakan kimselere zorlu bir kınama vardır. Bir hadiste de, İbn-i Abbas’dan, Resulullah’ın şöyle buyurduğu söylenmiştir: “Kur’an’ı açıklayın, anlaşılmayan kelimelerini bulmaya çalışın.”[12]
Ebû Abdurrahman Es-Selemî’nin şöyle söylediği rivayet edilmiştir.
“Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Alihî)’den on ayet alıp, diğer on ayete o ayette bilgi veya amel kabilinden bulunan şeyleri öğrenmeden geçmeyen kimselerden hadis rivayet ettik.”[13]
Osman, İbn-i Mes’ud ve Übeyy’den şöyle rivayet edilmiştir:
“Şüphesiz Resulullah(Sallallahu Aleyhi ve Alihî) onlara on ayet okurdu. Diğer on ayete, o ayette bulunan amelleri öğrenmeden geçmezlerdi. Onlara, Kur’an’la birlikte amel etmeyi öğretirdi.”
Ali b. Ebû Talib (Aleyhisselam)’ın, Cabir b. Abdullah’ı zikrettiği ve O’nu ilmiyle övdüğü rivayet edilmiştir. O esnada orada bulunan bir adam “Kurbanın olayım. Cabir’i ilimle vasfediyorsun. Ya sen, ya sen.” Deyince İmam şöyle cevap vermiştir: “Şüphesiz o Allah-u Teala’nın şu ayetinin tefsirini biliyordu: “Şüphesiz ki Kur’an’ı sana farz kılan seni dönülecek yere iade edicidir.” (28:Kasas, 85)[14]
Kur’an’ı tedebbür etmenin fazileti hakkında hadisler çoktur. Bu hadislerin büyük bir kısmı Bihar’ul Envar’ın on dokuzuncu[15] cüzünde bulunmaktadır. Bundan dolayı bize ulaşan hadis ve haberleri peş peşe sıralamaya ihtiyaç yoktur. Şüphesiz Kur’an, öyle bir kitaptır ki Allah O’nu bir nizam olarak indirmiştir; ta ki insanlar O’nu dünyalarında kendilerine rehber edinsinler. O’nun nuruyla, ahîrete doğru izledikleri yolda aydınlansınlar. Bu neticeler ise, O’nu tedebbür etmeden ve manalarını düşünmeden elde edilemez. Bu aklın hükmettiği bir gerçektir. Tedebbürün fazileti hakkında varid olan tüm hadisler ve ayetler de buna işaret etmektedir.
El-Kâfî’de, Zührî’ye isnaden şöyle denmektedir: Ali b. Hüseyin (Aleyhisselam) şöyle buyurmuştur: “Kur’an’ın ayetleri hazinelerdir. Ne zaman bir hazineyi açarsan, O’nun içinde ne bulunduğuna bakmalısın.”[16]
——————————————————————————–
[1] El-Kâfî, c.2, sh. 612, 5. hadis
[2] El-Kâfî, c.2, sh. 609, 1. hadis
[3] El-Kâfî, c.2, sh. 611, 2. hadis
[4] El-Kâfî, c.2, sh. 606, 10. hadis; Bihar’ul Envar, c.8, sh. 187, 56. hadis.
[5] Eski baskısına göre. Yeni baskının 89 ve 92. cildinde.
[6] El-Kâfî, c.2, sh. 613, 5. hadis.
[7] Usul-u Kâfî, c.2, sh. 613, Kur’an’ın Fazileti Kitabı, 1. hadis
[8] Usul-u Kâfî, c.2, sh. 497, 1. hadis ve Kur’an’ın Fazileti Kitabındaki 3. hadis.
[9] “Kim bir iyilikle gelirse, kendisi için onun on misli vardır.” (6:En’am, 160) –çeviren-
[10] Tefsir-i Kurtubî’ye müracaat ediniz: c.1, sh. 612; El-Kâfî, c.2, sh. 612; Kur’an’ın Fazileti Kitabı, 6. hadis.
[11] Aynı kaynak: c.1 sh.78,79.
[12] Bihar’ul Envar, c.92, sh.106, 9. bab, 1. hadis.
[13] Tefsir-i Kurtubî, c.1, sh. 6
[14] Tefsir-i Kurtubî, c.1, sh.26
[15] Bihar’ul Envar’ın yeni baskısından c.6, sh.92’e müracaat ediniz.
[16] Usul-u Kâfî, c.2, sh. 609, 2. hadis.
——
Ayetullah Hoi
alıntıdır..