Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

İlk Kur'an Tefsiri... Olarak Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    #16
    Ynt: İlk Kur'an Tefsiri... Olarak Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı


    Zaman Akışı İçinde Ali (a.s)'ın Mushafı

    Zamanın halifesi ve halk, Hz. Ali (a.s) tarafından toplanmış Kur'an'ı kabul etmedikleri için İmam Ali (a.s) toplamış olduğu Kur'an'ı evine götürdü. Ancak bu mushafın ne olduğu hakkında, bazı rivayetlerin dışında, elde doğru düzgün bir bilgi yoktur. Bazı rivayete göre, İmam Ali (a.s) yazmış olduğu Kur'an'ı kabul etmediklerinde; "Allah'a andolsun, bundan sonra onu bir daha görmeyeceksiniz! Benim görevim Kur'an'ı toplamak ve sizi bundan haberdar etmek idi."[49] buyurdular.


    İbn-i Nedim şöyle diyor: "Ali (a.s)'ın mushafını Hz. Hasan (a.s)'ın çocukları birbirlerine miras bırakıyorlar."[50]

    Şunu belirtmekte yarar var: Ravi ya yanlışlıkla Hz. Hüseyin (a.s) yerine Hz. Hasan (a.s)'ı zikretmiş veya ayrı bir kitabı kastetmektedir. Zira Şia kaynaklı rivayetlerde, Hz. Ali (a.s)'ın mushafını, o hazretten sonra vasilik ve imamlık makamını haiz kimselerin -on iki imamın- birbirlerine miras bıraktıkları ve onu hiç kimseye göstermedikleri belirtilmiştir. Yine açıktır ki, Ehl-i Beyt İmamları İmam Hasan (a.s)'ın değil, İmam Hüseyin (a.s)'ın soyundandır.

    Geçen bölümde İbn-i Sirin'in de; "Bu kitabı araştırmaya koyuldum; Medine'ye mektup yazdım, ancak ona ulaşamadım." dediğini ve devamında o kitabı görmeye çok iştiyaklı olduğunu da her hâliyle belli ettirmeye çalıştığını okumuştuk.


    İbn-i Ebu Nasr Bezentî'den şöyle dediği rivayet ediliyor: "İmam Rıza (a.s)'ı Kûfe'ye doğru götürdüklerinde benim yanıma bir mushaf (kitap) gönderdi. Onu açtığımda "Beyyine" suresini onda gördüm. Çok geniş yazılmıştı. Kureyş'ten yetmiş kişinin adının, babalarının adlarıyla yazılı olduklarını gördüm. Bir müddet sonra İmam'ın kitabı geri istediği haberini aldım..."[51]

    Bazıları bu kitabın Hz. Ali (a.s)'ın mushafı olabileceği kanısındadırlar. Çünkü bu mushaf, İmamların ellerinde korunmaktaydı. Özellikle de Bezentî, İmam'ın sır ashabındandı ve İmam (a.s)'ın yanında özel bir makama sahipti. Fakat bu konuyu kesin delil ve senetlere dayalı olarak ispat etmek mümkün değildir.


    Feyz-i Kaşanî bu rivayetle ilgili olarak şöyle yazıyor: "Belki o kitapta olan, vahiy yoluyla elde edilmiş tefsirlerden ibaretti."
    Dünyanın bazı kütüphanelerinde ve müzelerinde görüldüğü gibi, bazı Kur'an'ların Hz. Ali (a.s)'ın hattıyla yazılmış olduğu iddia edilmektedir. Ama bu iddiaların hiçbirisi ispatlanabilmiş değildir. Bazıları, bu Kur'an'ların özellikleri hakkında tafsilatlı beyanlarda bulunmuşlardır.[52]


    Sonuçta rivayetlerden elde edilen, Masum İmamlar tarafından bu mushafın birbirlerine miras bırakıldığı ve şimdi de İmam Mehdi (a.f)'in yanında olduğu ve zuhur ettiği zaman onu halka sunacağı konusudur.[53]

    Birçok rivayette İmam (a.s)'ın, üzerinden halka ders verdiği Kur'an ile bu mushafa işaret edildiği belirtilmiştir.
    Bazı rivayetlerde, Ömer'in Hz. Ali (a.s)'dan mushafını kendisine vermesini istediği, ancak İmam’ın bunu kabul etmediği ifade edilmiştir.[54]


    Ebuzer-i Gıfarî'den şöyle rivayet ediliyor: "Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra, Peygamber (s.a.a)'in isteği ve emri üzerine Hz. Ali (a.s) Kur'an'ı Muhacirler ve Ensar topluluğuna getirip sundu. Ebu Bekir bu kitabı açınca kavmin ayıplarını da onda gördü. Ömer kalkıp dedi: “Ey Ali, onu geri götür, bizim ona ihtiyacımız yoktur!” Ali (a.s) da onu alıp gitti. Sonra kari ve Kur'an kâtiplerinden olan Zeyd b. Sabit'i getirdiler. Ömer; “Ali (a.s) Kur'an'ı bize getirdi. Ensar ve Muhacirlerin suç ve ayıpları da o kitapta yazılı idi. Biz ise Kur'an'ı kendi bildiğimiz şekilde toplamak ve böylesi şeyleri ondan atmak istiyoruz.” dedi. Zeyd, bu teklifi kabul etti ve; “Eğer ben sizin istediğiniz gibi Kur'an'ı yazsam, sonra da Ali (a.s) koymuş olduğu Kur'an'ı ortaya koysa acaba bu plânınız suya düşmeyecek mi?” dedi. Ömer; “Çaresi nedir?” deyince Zeyd; “Siz daha iyi bilirsiniz.” diye cevap verdi. Ömer; “Onun elinden rahat olabilmek için onu öldürmekten başka çare yoktur.” dedi. Daha sonra Halid b. Velid'in eliyle o hazreti öldürtme plânları yapıldı. Fakat o, böyle bir şeye cesaret edemedi. Ömer hilâfete geldiğinde Ali (a.s)'dan yazmış olduğu Kur'an'ı -onda değişiklikler yapmak için- istedi. Ali (a.s) buyurdu ki: “Kesinlikle, onu elde etmeniz mümkün değildir. Ben, hüccet size tamamlansın ve mazeret yolu kapansın diye onu Ebu Bekir'in yanına getirdim; kıyamet günü ‘Biz görmedik veya bilmiyorduk’ demeyesiniz diye. Bu Kur'an'a benim temiz halifelerim ve evlâtlarımdan başkası el süremeyeceklerdir.” Ömer; “Acaba belli bir zaman sonra açığa çıkacak mı?” diye sorduğunda, Ali (a.s) şöyle buyurdu: "Evet, benim Ehl-i Beyt'imden Kaim -Mehdi (a.f)- kıyam ettiği zaman onu açığa çıkaracak, halkı ona uymaya mecbur edecek ve sünnet, bu temel üzerinden icra edilecektir."[55]



    Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
    Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

    Yorum


      #17
      Ynt: İlk Kur'an Tefsiri... Olarak Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı


      Bir rivayette şöyle nakledilmiştir: "Mushafların çeşitliliği Osman döneminde bir hayli arttığı için Talha, Hz. Ali (a.s)'dan, önceleri halka sunmuş olduğu Kur'an'ı niçin tekrar halka sunmadığını sordu. İmam bu soruyu cevapsız bıraktı. Talha soruyu tekrar edip; "Benim cevabımı vermedin!" diye üsteleyince İmam şöyle buyurdu: "Ey Talha, kasıtlı olarak cevap vermedim. Acaba halkın bu okuduklarının hepsi Kur'an mıdır, yoksa onda Kur'an'dan olmayan bir şey de var mı?" Talha; "Hepsi Kur'an'dandır." dedi. İmam; "Eğer bu kitabı alıp ona amel edecek olursanız, ateşten kurtulmuş ve cennettekilere karışmış olursunuz." buyurdu. Talha; "O hâlde, bu Kur'an bana yeterlidir." dedi.”[56]

      Burada şöyle bir soru akla gelmektedir: Halk, İmam Ali (a.s)’a biat edip kendisini hilâfet makamına getirdikleri zaman niçin kendi yazmış olduğu Kur'an'ı halka sunup onları bunu okumaya davet etmedi?!

      Denilebilir ki İmam (a.s), Osman tarafından çoğaltılan Kur'an'ı onaylatmıştı. Hatta bazı rivayetlerde İmam şöyle buyuruyor: "Eğer kudret bulsaydım -mushaflar arasında birlik oluşturma işinde- Osman'ın yaptığını yapardım." Bunun nedeni, halkın arasında bölücülük ve gruplaşmaya neden olacak şeylerden onları uzak tutup Müslümanlar arasında birlik sağlamak amacıydı. Bu yüzden İmam, Talha'nın isteğine cevap vermemişti. Bu nedenledir ki, diğer İmamlar da Kur'an'ın iniş sırasına göre okunmasını yasaklamışlardır.


      Salim b. Seleme diyor: "Bir kişi İmam Sadık (a.s)'ın yanında Kur'an okudu. Ondan birtakım şeyler duydum ki, halkın okuduğu Kur'an'da yoktu. Bunun üzerine İmam şöyle buyurdu: "Böyle okumaktan sakın ve Kaim'in kıyamına dek halkın okuduğu gibi oku. O gün geldiğinde Kur'an gerektiği gibi -Hz. Ali (a.s)'ın mushafında olduğu üzere- okunacak."[57]

      Allâme Tabatabaî bu konuda şöyle yazıyor: "Ali (a.s) gerçi daha önceleri Kur'an'ı nüzul sırasına göre toplamış ve topluma sunmuş, lâkin kabul görmemiştir. Hatta bundan sonraki Kur'an'ın toplanılma işinde her iki defasında da davet edilmemiş olmasına rağmen hiçbir muhalefette bulunmamış, revaçta olan mushafları kabul etmiş ve hayatı boyunca hatta hilâfeti döneminde dahi ihtilâflı bir söz zikretmemiştir.”

      “Ehl-i Beyt İmamları (a.s) da, Hz. Ali (a.s)'ın evlâtları ve halifeleri unvanıyla aynı davranış biçimini sergilemiş, Kur'an'ın itibarını sarsacak hiçbir şey söylememişlerdir. Hatta sırdaşları olan ashaplarına ve Şia'nın ileri gelenleri sayılan kişilere dahi özel olarak böyle bir şey söylememişlerdir. Konuşmalarında daima eldeki kitabı göstererek sözlerini ona dayandırmışlardır. Şia’ya halkın okuyuş ve kıraatini takip etmelerini emretmişlerdir. Burada cüretle diyebiliriz ki, Ali (a.s)’ın kendi mushafıyla tertip yönüyle muhalif olmasına rağmen bu mushaf karşısında susmasının nedeni, Ehl-i Beyt'in prensibine uygun ve onlar nezdinde muteber olan, Kur'an'ın Kur'an ile tefsiri yöntemiydi. Bu yöntemde surelerin tertibinin, Mekkî ve Medenî ayetlerin sıralanış şeklinin Kur'an'ın yüce hedeflerine ulaşması yönünden hiçbir tesiri yoktur. Dolayısıyla her bir ayetin tefsiri için Kur'an'daki diğer bütün ayetlerin nazarda tutulması gerekmektedir."[58]


      Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
      Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

      Yorum


        #18
        Ynt: İlk Kur'an Tefsiri... Olarak Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı


        Hz. Ali (a.s)'ın Mushaf'ı ve Tahrif Efsanesi

        Tarih ve rivayetlerin şehadeti ile Ali (a.s)'ın mushafı, yöntem ve tertip-düzen açısından Kur'an'ın bugünkü şeklinden farklıydı. Hatta geçen konularda zikredildiği gibi, günümüzdeki Kur'an'a nispeten tefsir ve açıklamalar yönünden fazlalıkları vardı. Bununla ilgili birçok rivayetler de nakledilmiştir.
        Bu tarihî gerçek, bazı kötü düşünceli veya kısa görüşlü kimselerde Kur’an’ın tahrif edildiğine dair bir fikir uyandırmış ve Kur'an'ın eksildiği veya tahrif edildiği üzerinde saplantıya düşmelerine neden olmuştur. Şia muhaddislerinden birisi, tahrif konusunda bir şüphe icat ederek yukarıda zikredilen hususun Kur'an'ın tahrif edildiği yolunda bir delil sayabileceğini ileri sürüp bu konuyu enine boyuna irdelemiştir.[59]


        Bu şüpheye büyük bilim adamları tarafından geniş ve açıklamalı cevaplar verilmiştir. Bu konuyla ilgili şahit getirilebilecek rivayetler üzerinde derin incelemelerde bulunulmuştur.

        Şeyh Müfid elde bulunan Kur'an ile Ali (a.s)'ın mushafını şöyle karşılaştırıyor: "Ali (a.s)'ın mushafında olan ayetlerin manalarının tefsir ve tevili Kur'an'ın nüzul sırasına göre düzenlenmiş olup, bugünkü Kur'an'dan atılmıştır. Bu tefsir ve açıklamaların Kur'an'ın bir cüz’ü olmadığı, ancak vahiy kanalıyla geldiği ve semavî olduğu bir gerçektir."[60]

        Bu tahlilin bir benzeri de Feyz-i Kaşanî'nin sözünde Bezentî'nin rivayetinde geçmişti. Allâme Fanî, bu konuyla ilgili tafsilatlı bir konuşma yapmıştı. O, bu konuşmasında şöyle diyordu: "Hadislerden anlaşıldığı kadarıyla Hz. Ali (a.s)'ın yazdığı Kur'an'da ilâhî vahiy olarak nazil olan ayetlerin yanında onların tefsir ve tevilleri de zikredilmiş, ayrıca dinî ahkâmın detaylarına da inilmişti. Şimdi bu hadisleri, nasıl Kur'an'ın tahrif olunduğuna veya eksiltildiğine atfedebilirsiniz?!"[61]

        Ayetullah Hoî de şöyle yazıyor: "Hz. Ali (a.s)'ın, bugünkü Kur'an'dan farklı bir düzene sahip başka bir mushafının olduğu şüphesizdir. İlim sahiplerince bu konunun kabul edilmiş olması, bu konuda bizleri delil getirmekten gani kılmaktadır. Zira bazı fazlalıkların o mushafta varlığı doğrudur. Yalnız, bunlar kesinlikle Kur'an'ın aslından bir tahrif veya eksiltmeye delâlet etmemektedir. Sözün doğrusu şudur ki, bu zikredilen fazlalıklar, tevil ve tefsir unvanıyla Hak Tealâ’nın kelâmın yorumları veya bazı ayetlerin açıklanması maksadıyla vahyolunmuş sözlerdi... Buna göre, Allah (c.c) tarafından vahiy unvanıyla gelen her şey, Kur'an'dan bir cüz olacak diye bir kural yoktur. Rivayetlerden elde edilen de şudur: Ali (a.s)'ın fazladan yazdıkları, ayetlerin tevil veya tefsirinden ibaretti. Hiçbir rivayet, bu fazlalıkların da ayet olduğuna delâlet etmemektedir. Bazı rivayetlerde münafıkların, Hz. Ali (a.s)'ın mushafında isimleriyle zikredildiği nakledilmiş ise, bundan maksat, bu grubun isimlerinin ayetlerde değil, tefsir bölümünde zikredilmiş olduğudur."[62] Ayetullah Hoî, bu sözün devamında bu konuyla ilgili şahitler de zikretmektedir.


        Şeyh Saduk ise şöyle yazıyor: "Kur'an'dan başka birtakım konular da vahyedilmiştir ki, eğer Kur'an'ın yanına konulsaydı, on yedi bin ayeti geçerdi." O bu sözden sonra bir numune ve örnek de getirmek suretiyle bu açıklamaların vahiy olduğunu, ama Kur'an'dan bir ayet olmadığını ispat ediyor.[63]


        Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
        Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

        Yorum


          #19
          Ynt: İlk Kur'an Tefsiri... Olarak Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı


          Son Söz

          Hz. Peygamber (s.a.a)'in vefatından sonra halkın yoldan çıkması, onun hak halifesinden yüz çevirmesi, İslâm'ın gidişatını asıl hedefinden saptırdı ve ümmetin rehberliği ehil olmayanların eline düştü. İşte İslâm ümmetinin başına ne geldiyse bu yüzden geldi. Aynı şekilde Ali (a.s)'ın mushafını kabul etmemeleri de, Hak Tealâ’nın kelâmının tefsirinin saptırılmasına, saf ve berrak vahyin gelecek kuşaklar nazarında karanlık görünmesine, anlaşılmamasına sebep oldu. Öyle ki, bugün her bir ayetin tefsirine baktığımızda bir yığın yorumlar ve ihtimaller zikredilmiştir. Peygamber (s.a.a)'in Sakaleyn (Kur’an ve Ehl-i Beyt) konusundaki vasiyetlerini görmezlikten gelenler ve "Kur'an bize yeter!" diye sesini yükseltenler, Peygamber'den sonra Kur'an'ı da görmezlikten gelmiş ve onu ucuz bir değere (dünya makamı karşılığında) satmışlardır. Ayette buyurduğu gibi, "Onu arkalarına attılar ve az bir fiyata sattılar."[64] Onun içindeki bilgileri, ona aşinalığı olmayanların yanında elde etmek yoluna gittiler ve gönüllerini vahiyden habersiz kimselere verdiler. Bu yüzden de vahye gerçek imanı olmayanlar, Kur'an'ı yalan yanlış görüşleriyle karıştırıp nice saf gönülleri bu vahyin ruhuna yabancı olan tefsirler ve İsrailiyat ile doldurdular.

          Böylece İslâm ümmetine telafi edilemeyecek büyük zararlar verildi, bütün sapıklıkların, yanlışlıkların, Kur'an'ı yalan yanlış anlamaya neden olan şeylerin hepsinin temeli atıldı ve doğru olmayan tefsirlere, yakışmayan tevillere kapılar açılmış oldu. İslâm ümmeti o günden beridir dağınık bir hâlde, yetmiş iki millete bölünmüş ve hurafeler kurbanı olarak yaşamaktadırlar.

          Bu yüzden de Kur'an, çeşitli fırkaların elinde, kendi görüşlerini ispatlamak için bir vesile olmuş, ehliyetsiz kimseler ehil oldukları iddiasıyla öne çıkarak bu ilâhî vahiyden binlerce görüş ve yol türetmişlerdir. Böylece insanlık namına büyük bir zulüm ve cinayet işlenmiştir.

          Bu arada az bir grup yolu tanımış ve bu yola can koymuşlardır. Bunlar canları pahasına ve bütün zorlukları göğüsleyerek onun gerçek tefsirini ehlinden almış, onu bu yolun kendilerinden sonra gelecek yolcularına miras bırakmışlardır. Her ne kadar bu değerli mirası yığınlar arasından bulup teşhis etmek o kadar kolay değildir ama, yine de zahmetine değer.


          Evet, Kur'an'ın korunması yolunda ilk günden beri büyük çabalar sarf edilmiş, bu çabalar sonucunda değiştirilme, azaltılıp çoğaltılmaya karşı korunabilmiştir. Ancak, bu arada gerçekten ifade edilmek istenen manalar gizli kalmıştır. İmam Bâkır (a.s), "Kur'an'ı arkalarına attılar..." ayetinden sonra buyuruyor: "Kur'an'ı arkalarına atmaları şöyle olmuştur: Onun harflerini korumuş, ama sınırları bırakmışlardır. Yani onlar, Kur'an'ın rivayet edicileridirler, riayet edicileri değil. Cahiller rivayetleri ezberlemekle hoşturlar, ama bilginler o vahy-i ilâhî'nin emrine gerçekten riayet edemediklerinin üzüntüsü içindedirler."[65]


          Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
          Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

          Yorum


            #20
            Ynt: İlk Kur'an Tefsiri... Olarak Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı


            DİPNOTLAR - AÇIKLAMALAR

            [1] - Haskanî, Abdullah, Şevahid'ut-Tenzil, c.1, s.400, Vizaret-i İrşad-ı İslâmî, Tahran; Kunduzî, Yenabî'ul-Mevedde, c.1, s.307, Beyrut basımı, A’lemî Müessesesi; İbn-i Şehrâşub, Serv-i Mazenderanî, Menakıb-i Ali b. Ebî Talib, c.2, s.255, Tahran basımı, Mustafevî Müessesesi.
            [2] - Hâkim Nişaburî, el-Müstedrek Ale's-Sahiheyn, c.3, s.124 ve 134, Beyrut basımı, Dar'ul-Marifet; Taberanî, el-Mucem'us-Sağir, c.1, s.255, Kahire basımı, Dar'un-Nasr Matbaası.
            [3] - İbn-i Asakir, Tarih-u Medinet-i Dimaşk, c.3, s.45-46.
            [4] - Aynı eser, c.3, s.25-26.
            [5] - Suyutî, Celaludddin, el-İtkan Fî Ulum'il-Kur'an, c.4, s.233, Beyrut basımı, el-Mektebet'us-Sakafiyye; Zehebî, Muhammed Hüseyin, et-Tefsir ve'l-Müfessirun, c.1, s.90, Beyrut basımı, Dar-u İhya'it-Turas'il-Arabî.

            [6] - Şehristanî, Muhammed b. Abdulkerim, Mefatîh'ul-Esrar ve Mesabîh'ul-Ebrar, elyazması nüshasının fotoğrafı.
            [7] - Haskanî, Abdullah, Şevahid'ut-Tenzil, c.1, s.34-50.
            [8] - Hilalî Kûfî, Süleyman b. Kays, s.313; Saduk Kummî, Muhammed b. Ali b. Babeveyh, Kemal'üd-Din, s.284, Kum basımı, Neşr-i İslâmî Müessesesi.
            [9] - İbn-i Asakir, Tarih-u Medinet-i Dimaşk, c.3, s.22-25.
            [10] - İbn-i Nedim, el-Fihrist, s.41-42, Beyrut basımı, Dar'ul-Marife.

            [11] - Suyutî, Celaluddin, el-İtkan, c.1, s.58; İbn-i Sa’d, et-Tabakat'ul-Kubra, c.2, s.101, Liden basımı ve c.2, s.338, Beyrut basımı, Dar-u Sadır; Endülüsî, İbn-i Abdulbirr, el-İstîab Fî Marifet'il-Ashab, el-İsabe’nin hamişinde, c.2, s.253; Zerkanî, Abdulazim, Menabi'ul-İrfan, c.1, s.247, Beyrut, Dar-u İhya'il-Kutub'il-Arabiyye; Sadr, Hasan, Tesis'uş-Şîa Li Ulum'il-İslâm, s.317, Tahran basımı, A’lemî; Heytemî, İbn-i Hacer, es-Sevaik'ul-Mahrika, s.126, Kahire basımı, Dar'ut-Tabaet'il-Muhammediyye; Zencanî, Ebu Abdullah, Tarih'ul-Kur'an, s.48, Beyrut basımı, A’lemî Müessesesi; Marifet, Muhammed Hadî, et-Temhid Fî Ulum'il-Kur'an, c.1, s.289, Kum basımı, Neşr-i İslâmî Müessesesi.
            [12] - Kelbî, İbn-i Cezzî, et-Teshil Li Ulum'it-Tenzil, c.1, s.4.
            [13] - Şeyh Müfid, Muhammed b. Muhammed b. Numan, el-Mesail'us-Serviye, s.79, Kum basımı, Kongre-i Şeyh Müfid; Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.88, hadis: 27, Beyrut basımı, el-Vefa Müessesesi.
            [14] - İbn-i Şehrâşub, Serv-i Mazenderanî, Menakıb-ı Ali b. Ebî Talib, c.2, s.40; Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.95, s.51.
            [15] - Aynı kaynak.

            [16] - Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.48; Tefsir-i Kummî, s.2451; Mukaddeme-i Tefsir-i Burhan, s.36; Feyz-i Kaşanî, Muhammed b. Murtaza, el-Meheccet'ül-Beyzâ, c.2, s.264; Suyutî, el-İtkan, c.1, s.57; es-Sırat'ul-Mustakîm, s.366; Feyz-i Kaşanî, el-Vafî, c.2, s.273-274; Zencanî, Tarih'ul-Kur'an, s.44-64; Askalânî, İbn-i Hacer, Feth'ul-Bari, c.9, s.10; Aynî, Umdet'ul-Kari, c.20, s.16 vs...
            [17] - Mutezilî Hanefî, İbn-i Ebi'l-Hadid, Nehc’ül-Belâğa Şerhi, c.1, s.27, Kahire basımı.
            [18] - Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.88.
            [19] - İbn-i Şehrâşub, Serv-i Mazenderanî, Menakıb-i Ali b. Ebî Talib, c.2, s.40-41.
            [20] - Saduk, Kummî, Muhammed b. Ali b. Babeveyh, el-İtikadat, el-İtikad Fî Mebleğ'il-Kur'an, s.93.

            [21] - Tabersî, Fazl b. Hasan, el-İhticac, c.1, s.227; Saffar Kummî, Muhammed b. Hasan, Besair'ud-Derecat, s.196, Kum basımı, Mektebet-ü Ayetillah Mer’aşî Necefî; Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.92, s.42-43.
            [22] - Bu konuyu işleyen bazı Sünnî tefsirci, tarihçi ve yazarları zikredelim:
            Belâzurî, Ensab'ul-Eşraf, c.1, s.586; İbn-i Ebî Davud, el-Mesahif, s.10; İbn-i Nedim, el-Fihrist, s.30; Abdurrezzak, el-Musannef, c.5, s.45; Ebu Nuaym İsfahanî, Hilyet'ül-Evliyâ, c.1, s.67; İbn-i Sa’d, et-Tabakat, c.2, s.38; İbn-i Ebî Şeybe, el-Musannef, c.1, s.545; İbn-i Cezzî, et-Teshil Li Ulum'it-Tenzil, c.1, s.4; Hâkim Nişaburî, el-Müstedrek, c.2, s.611; Teyalisî, Müsned, s.270; İbn-i Abdulbirr, el-İstîab, el-İsabe’nin hamişinde, c.2, s.253; Sahih-i Buharî, İlim Kitabı, s.39, Cihad Kitabı, s.171 ve Cizye Kitabı, s.10; Tarih-i Yakubî, c.2, s.154; Hâkim Haskanî, Şevahid'ut-Tenzil, c.1, s.26-28; Askerî, el-Evail, c.1, s.214; Harezmî, el-Menakıb, s.49; Sibt b. Cevzî, Tezkiret'ul-Havas, s.148; Taberî, Muhibuddin, er-Riyaz'un-Nazıra, c.1, s.242; Kunduzî, Yenabî'ul-Mevedde, c.1, s.149; İbn-i Ebi'l-Hadid, Nehc'ül-Belağa Şerhi, c.1, s.27; İbn-i Haym, el-Fasl, s.3; İbn-i Kesir Tefsiri, c.4, s.28-29; MuttakîHindî, Kenz'ül-Ummal, c.2, s.373; İbn-i Hacer Heytemî, es-Savaik'ul-Muhrika, s.126; Kandehlevî, Hayat'us-Sahabe, c.3, s.355; Suyutî, el-İtkan, c.1, s.57 ve 72 ve Tarih’ul-Hulefa, s.185; Nuveyrî, Nihayet'ul-İrb, c.5, s.104; Tarih-i Şam, c.7, s.210; Kastalânî, İrşad'us-Sarî, c.7, s.459; Askalânî, İbn-i Hacer, Feth'ul-Bari, c.9, s.10; Aynî, Umdet'ul-Kari, c.20, s.16; İbn-i Nizamuddin Ensarî, Fevatih'ur-Rahamât, el-Mustesfa'nın şerhi, c.2, s.12; Ebyarî, Tarih-i Kur’an, s.84 ve 106; Zerkanî, Menabi'ul-İrfan, c.1, s.247; Abdussebur Şahin, Tarih'ul-Kur’an, s.71.
            Şia alimlerinden de büyük bir grup Ali (a.s)'ın mushafından bahsetmişlerdir. Örnek olarak:
            Şeyh Müfid, el-İrşad, s.365 ve el-Mesail'us-Serviyye, s.79; Şeyh Saduk, el-İtikadat, s.93 ve Kemal'ud-Din, c.1, s.284; Saffar Kummî, Besair'ud-Derecat, s.193, 198; Kuleynî, el-Kafî, c.1, s.178; Tabersî, el-İhticac, c.1, s.223, 228; İbn-i Şehrâşub, Menakıb, s.41, 402 ve Mealim'ul-Ulema, s.2; Seyyid b. Tavus, Sa’d'us-Suud; Feyz-i Kaşanî, el-Vafî, c.2, s.130, 273-274 ve el-Meheccet'ül-Beyzâ, c.2, s.264; Bihar'ul-Envar, c.92, s.40, 74; Behranî, Tefsir-i Burhan, c.1, s.16; Muhaddis-i Kummî, Sefinet'ul-Bihar; Seyyid Şerefuddin Amulî, el-Müracaat, s.411 ve Müellifi'ş-Şia Fî Sadr'ıl-İslâm, s.13; Seyyid Muhsin Emin, A’yan'uş-Şia, c.1, s.89; Seyyid Hasan Sadr, Tesis'uş-Şia, s.316-317; Allâme Tabatabaî, Kur'an Der İslâm, s.165; Allâme Fanî İsfahanî, Ârâ’un Havle'l-Kur'an, s.97, 100; Zencanî, Tarih'ul-Kur'an, s.26, 44, 48, 64; Allâme Belâğî, Âla'ur-Rahman, s.19; Ayetullah Hoî, el-Beyan, s.242-243; Muhammed Hadî Marifet, et-Temhid, c.1, s.288-296 ve Siyanet'ul-Kur'an An'it-Tahrif, s.211; Seyyid Cafer Murtaza Amulî, Hakaik-u Hamme Havl'el-Kur'an'il-Kerim, s.153-172; Tefsir-i Kummî, c.2, s.451; Süleym b. Kays'ın Kitabı, s.99.



            Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
            Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

            Yorum


              #21
              Ynt: İlk Kur'an Tefsiri... Olarak Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı


              [23] - Şerefuddin Amulî, Abdulhüseyin, el-Müracaat, Beyrut basımı, Hüseyin Razî Tahkikiyle, s.411; Müellifi’ş-Şia Fî Sadr'ıl-İslâm, s.14, Necef basımı, Matbaat'un-Numan.
              [24] - Kummî, Tefsir'ul-Kummî, c.2, s.451; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.48.
              [25] - Ayyaşî, Muhammed b. Mes’ud, c.1, s.47, Tahran basımı, Dar'ul-Kutub; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.55.
              [26] - Numanî, el-Gaybet, s.318-319, Tahran basımı, Mektebet'us-Saduk; Şeyh Müfid, el-Mesail'us-Serviyye, s.79, 81 ve el-İrşad, s.356.
              [27] - Celalî Hüseynî, Muhammed Cevad, Tevhid'us-Sünnet'iş-Şerife, s.52-61, Kum basımı, Mektebet-u A’lâm'ul-İslâm.

              [28] - Aynı kaynak, s.62-76; Bu kitapta Ali (a.s)'ın bu iki kitabı geniş ve tafsilatlı bir araştırmaya tâbi tutulmuştur.
              [29] - Tabersî, Fazl b. Hasan, el-İhticac, s.155; Meclisî, Muhammed Bâkır, Bihar'ul-Envar, c.44, s.100.
              [30] - Şerefuddin Amulî, Abdulhüseyin, el-Müracaat, s.411.
              [31] - Zerkeşî, Bedruddin, el-Burhan Fî Ulum'il-Kur’an, c.1, s.242-243, Beyrut basımı, Dar'ul-Marife.
              [32] - Allâme Seyyid Cafer Murtaza Amulî, bu konudaki rivayetleri, Müsned-i Ahmed, c.2, s.173, Kenz’ül-Ummal, c.1, s.477, el-İtkan, c.1, s.108, el-Burhan, c.1, s.462, Mucem-i Taberanî, Beyhakî'nin Şuab'ul-İman'ı, Heysemî'nin Mecma'uz-Zevaid'i, ve Ebu Nuaym İsfahanî'nin Hilyet'ul-Evliyâ'sı, Hâkim'in Nevadir'ul-Usul ve Müstedrek'i, Sahih-i Müslim, c.6, s.30 ve Sahih-i Buharî, c.2, s.109, Malik'in Muvatta'sı, c.2, s.5 ve diğer kaynaklardan bir araya toplamıştır. Bu konuyla ilgili olarak yine bkz: Hakaik-u Hamme Havl'el-Kur’an'il-Kerim, s.82, 86, Kum basımı, Neşr-i İslâmî Müessesesi.
              [33] - Zerkeşî, Muhammed Bedruddin, el-Burhan, c.1, s.281; Suyutî, Celaluddin, el-İtkan, c.1, s.58; Sicistanî, el-Mesahif, c.11, s.14.

              [34] - Marifet, Muhammed Hadî, et-Temhid, c.1, s.288.
              [35] - Bu zikredilen özelliklerin bazıları şu kaynaklarda görülmektedir:
              Şeyh Müfid, Evail'ul-Makalât, s.55 ve el-Mesail'us-Serviyye, s.79; Aştiyanî, Muhammed Hasan, Behr'ul-Fevaid, s.99, Kum basımı, Mektebet-u Ayetillah Necefî Mer’aşî,; Hoî, Ebulkasım, el-Beyan, s.244; Şerefuddin Amulî, Abdulhüseyin, el-Müracaat, s.411; Marifet, Muhammed Hadî, et-Temhid, c.1, s.292; Amulî, Cafer Murtaza, Hakaik-u Hamme Havle'l-Kur'an'il-Kerim, s.160-161.
              [36] - Ahmed Emin, Fecr'ül-İslâm, s.202, Beyrut basımı, Dar'ul-Kitab'il-Arabî.
              [37] - Yakubî, Ahmed b. Ebî Yakub, Tarih-i Yakubî, c.2, s.22-23, Beyrut basımı, A’lemî Müessesesi.
              [38] - Marifet, Muhammed Hadî, et-Temhid, c.1, s.294-295.

              [39] - Şehristanî, Muhammed b. Abdulkerim, Mefatîh'ul-Esrar, elyazması nüshasının fotoğrafı.
              [40]- Sağir, Muhammed Hüseyin Ali, Tarih'ul-Kur'an, Kum baskısı, Mektebet'ül-Alâm'il-İslâmî, s.69
              [41]- Hoî, Ebu’l-Kasım, el-Beyan, Beyrut baskısı, Dar'uz-Zehra, c.1, s.239-253; Belâğî, Muhammed Cevad, Âlâ'ur-Rahman fî Tefsir'il-Kur'an, s.19
              [42]- Hoî, el-Beyan, s.249-251



              Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
              Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

              Yorum


                #22
                Ynt: İlk Kur'an Tefsiri... Olarak Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı


                [43]- Suyutî, Celâluddin, el-İtkan, Beyrut, Dar'ul-Kütüb, c.1, s.135
                [44]- Tefsir-i Kummî, c.2, s.451; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.485; Feyz-i Kaşanî, el-Vafî, c.5, s.274; Behranî, Haşim, el-Burhan fi Tefsir'il-Kur'an, c.1, s.15; Muttaki Hindî, Kenz'ül-Ummal, c.2, s.373; Saffar Kummî, Muhammed b. Hasan, Besair'ud-Derecat, s.193; Kuleynî, Muhammed b. Yakub, el-Kafî, c.1, s.78

                [45]- Hâkim Nişaburî, el-Müstedrek, c.2, s.228; Suyutî, el-İtkan, s.126-130
                [46]- Zerkeşî, el-Burhan, Kahire baskısı, c.1, s.273; Beyrut baskısı, Dar'ul-Marife, c.1, s.331
                [47]- Zerkanî, Muhammed Abdulazim, Menahil'ul-İrfan, Beyrut baskısı, Dar'ul-Kütüb'il-İlmiye, c.1, s.240
                [48]- Tabatabaî, Muhammed Hüseyin, Kur'an Der İslâm, Tahran baskısı, Bonyad-ı Kur'an, s.173-174; Asifî, Ali Muhammed, Dirasatun fi’l-Kur'an'il-Kerim, Necef baskısı, Matbaat'un-Numan, s.246-249; Ramyar, Mahmud, Tarih-i Kur'an, Tahran baskısı, İntişarat-ı Emir Kebir, s.211, 212
                [49]- Feyz-i Kaşanî, Muhammed b. Murtaza, Tefsir-i Safî, c.1, s.25

                [50]- İbn-i Nedim, el-Fihrist, s.42
                [51]- Kuleynî, Muhammed b. Yakub, el-Kafî, c.2, s.631; Feyz-i Kaşanî, el-Meheccet'ül-Beyza, c.2, s.262; el-Vafî, c.5, s.273; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.54
                [52]- Daha fazla bilgi için bkz: Zencanî, Tarih'ul-Kur'an; Ramyar, Tarih-i Kur'an, s.373-379
                [53]- Saffarî Kummî, Besair'ud-Derecat, s.193; Kuleynî, el-Kafî, c.2, s.263; Tabersî, el-İhticac, c.1, s.228; Feyz-i Kaşanî, el-Meheccet'ül-Beyza, c.2, s.263; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.42-43; Hemedanî, Rıza, Misbah'ul-Fakih, s.275; Amulî, Cafer Murtaza, Hakikatun Hamme, s.160
                [54]- Meclisî, Bihar'ul-Envar, s.92, s.42

                [55]- Kitab-ı Selim b. Kays, s.110; Tabersî, el-İhticac, s.81; Feyz-i Kaşanî, Tefsir-i Safî, c.1, s.27, 6. Mukaddime; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.43
                [56]- Kitab-ı Selim b. Kays, s.110; Meclisî, Bihar'ul-Envar, c.92, s.42
                [57]- Kuleynî, Muhammed b. Yakub, el-Kafî, c.1, s.633
                [58]- Tabatabaî, Muhammed Hüseyin, Kur'an Der İslâm, s.165-166
                [59]- Nurî, Mirza Hüseyin, Fasl'ul-Hitab, Taş basması, s.120-134; Marifet, Muhammed Hadî, Siyanet'ul-Kur'an An'it-Tahrif, Kum baskısı, Neşr'ül-İslâmî Müessesesi, s.211

                [60]- Şeyh Müfid, Evail'ul-Makalât, s.55; Aştiyanî, Muhammed Hasan, Bahr'ul-Fevaid, s.99
                [61]- Fanî İsfahanî, Ali, Âraun Havl'el-Kur'an, Beyrut baskısı, Dar'ul-Huda, s.102
                [62]- Hoî, Ebu’l-Kasım, el-Beyan, s.223-225; Sağir, Muhammed Hüseyin Ali, Tarih'ul-Kur'an, s.172
                [63]- Şehy Saduk, Muhammed b. Ali Babeveyh, el-İtikadat, s.93
                [64]- Âl-i İmrân, 3
                [65]- Kuleynî, Muhammed b. Yakub, Ravzat'ul-Kafî, c.8, s.53; Feyz-i Kaşanî, Tefsir-i Safî, c.1, s.34



                Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                Yorum


                  #23
                  Ynt: İlk Kur'an Tefsiri... Olarak Hz. Ali (a.s)'ın Mushafı



                  Allahım! işlerimizin sonunu saadete yakın kıl; ma'rifet konusunun akibetini ve Allah'ı sevmeyi elimize ver; taşlanmış devin ve şeytanın isyan elini kalbimizden çektir; bir coşku hâsıl olabilmesi için kendi muhabbet ateşinden bir koru yüreğimize at; benlik ve kendini beğenmişlik harmanımızı, senden başkasını görmememiz ve istemememiz ve kalblerin yükünü senin sokağından başkasına boşaltmamamız için aşk ateşinin nuruyla yak.

                  Mahbubum! Ömrün kalan kısmının telafi ile geçebilrnesi için kerim elin tasarrufta bulunmadıkça ve kalın hicabları ortadan kaldırmadıkça şu an senden uzağız ve cerrial-i cemüinden mehcûruz. Muhakkak ki sen nimetlerin velisisin.

                  */*/*/*/*/

                  ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ALİ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM...
                  ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ALİ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM...
                  ALLAHUMME SALLİ ALA MUHAMMED VE ALİ MUHAMMED VE ACCİL FERECEHUM...



                  Sürgünümüz hep çöle, sırr-ı hikmet ne ola?
                  Sahra-yı KERBELA'da, Hüseynî Fermân'a sor...

                  Yorum

                  YUKARI ÇIK
                  Çalışıyor...
                  X