Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım. Çünkü Allah’ın c.c yeryüzündeki gerçek halifesi sensin.
İnsanlık âlemi cehalet karanlığında boğulurken, savaş ateşinde yanarken, yoksulluk cehennemindeyken yüce Allah insanlara minnet koyup kendi nefislerinden olan bir zat seçti ki: onları bu karanlık vadiden aydınlık ve nura, savaş ateşinden barış esenliğine, yoksulluk ve fakirlikten zenginlik refah ve imparator olmaya çıkarsın. Allah tebarek ve teala Kur’an-ı Kerim’de birçok yerde iman edenlere minnet koyup kendilerinden olan elçiler gönderdiğini vurgulamaktadır. Gerçekten çok büyük bir nimettir din ve risalet nimeti, Arap yarım adasının o günkü ekonomik, sosyal, siyasi ve coğrafi durumunu göz önüne alarak bir tahlil ve değerlendirme yaparsak bu nimetin büyüklüğü ve minnetin hak edilirliği net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Allah insanlara minnet koyup son elçisini seçmeden önce elçisinin yaşamış olduğu toplumda inanç bakımından halk kendi elleriyle taştan veya ağaçtan yonttukları putlara tapıyor, onlardan yardım ve şefaat bekliyorlardı. Gelirleri savaş yapıp ticaret kervanlarını yağmalamak, doğan kız çocuklarını diri, diri gömmek, murdar hayvanların etini yemek irin gibi suları içmek, babalarının hanımlarını mal gibi miras almak ve… Coğrafya olarak öyle bir coğrafyada yaşıyorlardı ki zamanın iki büyük imparatoru (Rum ve Pars) hem kendilerini hem de topraklarını hiç saydıkları için kendi topraklarına katma hevesine bile düşmemişlerdi. Kendi aralarında bütün kabileler birbirleriyle düşman idiler. Kendilerinin kabul ettiği haram aylarda bile savaş yapma alçaklılığına düşebiliyorlardı.
Gelmiş geçmiş insanların en kâmili Allah’ın son elçisi sevdiği kulu Muhammed Mustafa peygamberlik makamına ulaşıp halkı davete başladıktan çok kısa bir süre sonra, daha doğrusu dâhili bazı sorunları giderdikten sonra o iki büyük imparatorlara mektup yazarak onları İslam’a davet etti, kabul etmediklerim takdirde savaş ile tehdit etti. Fars imparatorluğuna elçi gönderdiğinde İran şahı Husrev Perviz olayın ciddiyetine inanmayıp Yemen’deki valisine Muhammed’i tutuklaması için birkaç görevli göndermesini ve O’nu tutuklayıp kendisine getirmelerini emretti. Rumlarla bilfiil savaş yaptı.
Hepsi birbiriyle düşman olan toplumu birbiriyle kardeş yaptı. Savaşta şehit olmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı. Dün birbirine düşman gözüyle bakan bu gün artık kardeş olmuştu. Bir toplumda iç barışı sağlamak gerçekten çok zordur, bu günler acısını yaşadığımız iç meselemiz ve terör meselesi bunun en güzel kanıtıdır.
Kadının bir mal gibi alınan satılan miras bırakılan o cahiliye toplumunda kadınlara öyle değer verdi ki, içinde yaşadığımız 21nci asrın kadın ve aile anlayışı onun yanında çok çömez kalmaktadır. Kıyamete kadar kadının hakkını koruyacak ve onu ahlak, edep, sosyal, ekonomik, inanç, gurur ve şahsiyet bakımından en yüksek derecede tutacak, gerçek insani ve ilahi değerlere sahip olacak bir program sunmuş ve yüce kadın şahsiyetler eğitmiştir. Ezcümle kendi kızı Fatıma’tü z-Zehra (Allah’ı selamı ona ve babasına olsun) dünya ve ahiret kadınlarının hanımefendisidir.
Murdar hayvan eti yiyen ev bark bulamayan o bedevi insanlar şehirleştiler sanat öğrendiler, ticaret ve ziraat yaptılar her birisi bir devlet kadar zenginledi, büyük bağlar imaretler ve diğer sosyal tesisler yaptırdılar.
Okuma yazma oranı parmak sayını geçmezken hepsi okuyan yazan, tercüme eden keşifler yapan ilim irfan sahibi oldular.
Onlara sözün en güzeli olan Kur’an-ı getirdi, insanı insan yapan bidat ve saçma inançlardan kurtaran kıyamete kadar hükümleri yürürlükte olan, dertlerin devası gönüllerin şifası Allah’ın kitabını sundu. Şu an insanlığı kurtaracak tek şey Allah’ın kitabı Kur’andır. Eğer hükümlerine uyulursa şeytanların elleri kırılır yerine adalet, insaf, hoşgörü ve güzelliklerin Allah’ın kitabıyla gelir. Allah bize kendi kitabına tam manasıyla uyulacak o günü göstersin inşallah.
İş bilir düşman bizim o yüce ve manevi Allah tarafından bizlere sarkılan kulpu tutmamızı asla istemez ve istememiştir de cahil dost ise bilmediğinden aynen onlar gibi Kur’an’a sarılmamıza engel olmaya çalışıyor.
Bu gün 27 Recep 1431(hicri kameri) peygamber efendimizin hira dağında Cebral-i Eminin kendisine indirdiği ayetlerle yüce risalet makamına eriştiği gündür. Kur’an ayetlerinin indirilmeye başlandığı kutsal bir gündür. Bu gün ilahi bir şiar günüdür, Kur’an-ı Kerim ilahi şiarları tazim etmenin takvanın alametinden olduğunu buyurur. Bu ilahi şiarı gelin hep beraber tazim edip analım, bu sefer toplantılara gidip kek yeyip meyva suyu içerek değil belki kendimiz ve çocuklarımız Kur’an okumasını öğrenmeye karar vererek. En büyük ibadet ilim öğrenmektir, en büyük ilim ise Kur’anın ilmidir. Tüm camilerimizde alimlerimiz Kur’an öğretmek için hazırlık yapmışlardır, büyük-küçük, genç-yaşlı, kadın-erkek herkes bu Kur’an öğrenme kampanyasına katılabilir. Kadınlar için bayan üstat vardır. Halkımızdan bu konuda katılım bekliyoruz. Allah yardımcınız olsun.
İnsanlık âlemi cehalet karanlığında boğulurken, savaş ateşinde yanarken, yoksulluk cehennemindeyken yüce Allah insanlara minnet koyup kendi nefislerinden olan bir zat seçti ki: onları bu karanlık vadiden aydınlık ve nura, savaş ateşinden barış esenliğine, yoksulluk ve fakirlikten zenginlik refah ve imparator olmaya çıkarsın. Allah tebarek ve teala Kur’an-ı Kerim’de birçok yerde iman edenlere minnet koyup kendilerinden olan elçiler gönderdiğini vurgulamaktadır. Gerçekten çok büyük bir nimettir din ve risalet nimeti, Arap yarım adasının o günkü ekonomik, sosyal, siyasi ve coğrafi durumunu göz önüne alarak bir tahlil ve değerlendirme yaparsak bu nimetin büyüklüğü ve minnetin hak edilirliği net bir şekilde ortaya çıkacaktır.
Allah insanlara minnet koyup son elçisini seçmeden önce elçisinin yaşamış olduğu toplumda inanç bakımından halk kendi elleriyle taştan veya ağaçtan yonttukları putlara tapıyor, onlardan yardım ve şefaat bekliyorlardı. Gelirleri savaş yapıp ticaret kervanlarını yağmalamak, doğan kız çocuklarını diri, diri gömmek, murdar hayvanların etini yemek irin gibi suları içmek, babalarının hanımlarını mal gibi miras almak ve… Coğrafya olarak öyle bir coğrafyada yaşıyorlardı ki zamanın iki büyük imparatoru (Rum ve Pars) hem kendilerini hem de topraklarını hiç saydıkları için kendi topraklarına katma hevesine bile düşmemişlerdi. Kendi aralarında bütün kabileler birbirleriyle düşman idiler. Kendilerinin kabul ettiği haram aylarda bile savaş yapma alçaklılığına düşebiliyorlardı.
Gelmiş geçmiş insanların en kâmili Allah’ın son elçisi sevdiği kulu Muhammed Mustafa peygamberlik makamına ulaşıp halkı davete başladıktan çok kısa bir süre sonra, daha doğrusu dâhili bazı sorunları giderdikten sonra o iki büyük imparatorlara mektup yazarak onları İslam’a davet etti, kabul etmediklerim takdirde savaş ile tehdit etti. Fars imparatorluğuna elçi gönderdiğinde İran şahı Husrev Perviz olayın ciddiyetine inanmayıp Yemen’deki valisine Muhammed’i tutuklaması için birkaç görevli göndermesini ve O’nu tutuklayıp kendisine getirmelerini emretti. Rumlarla bilfiil savaş yaptı.
Hepsi birbiriyle düşman olan toplumu birbiriyle kardeş yaptı. Savaşta şehit olmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı. Dün birbirine düşman gözüyle bakan bu gün artık kardeş olmuştu. Bir toplumda iç barışı sağlamak gerçekten çok zordur, bu günler acısını yaşadığımız iç meselemiz ve terör meselesi bunun en güzel kanıtıdır.
Kadının bir mal gibi alınan satılan miras bırakılan o cahiliye toplumunda kadınlara öyle değer verdi ki, içinde yaşadığımız 21nci asrın kadın ve aile anlayışı onun yanında çok çömez kalmaktadır. Kıyamete kadar kadının hakkını koruyacak ve onu ahlak, edep, sosyal, ekonomik, inanç, gurur ve şahsiyet bakımından en yüksek derecede tutacak, gerçek insani ve ilahi değerlere sahip olacak bir program sunmuş ve yüce kadın şahsiyetler eğitmiştir. Ezcümle kendi kızı Fatıma’tü z-Zehra (Allah’ı selamı ona ve babasına olsun) dünya ve ahiret kadınlarının hanımefendisidir.
Murdar hayvan eti yiyen ev bark bulamayan o bedevi insanlar şehirleştiler sanat öğrendiler, ticaret ve ziraat yaptılar her birisi bir devlet kadar zenginledi, büyük bağlar imaretler ve diğer sosyal tesisler yaptırdılar.
Okuma yazma oranı parmak sayını geçmezken hepsi okuyan yazan, tercüme eden keşifler yapan ilim irfan sahibi oldular.
Onlara sözün en güzeli olan Kur’an-ı getirdi, insanı insan yapan bidat ve saçma inançlardan kurtaran kıyamete kadar hükümleri yürürlükte olan, dertlerin devası gönüllerin şifası Allah’ın kitabını sundu. Şu an insanlığı kurtaracak tek şey Allah’ın kitabı Kur’andır. Eğer hükümlerine uyulursa şeytanların elleri kırılır yerine adalet, insaf, hoşgörü ve güzelliklerin Allah’ın kitabıyla gelir. Allah bize kendi kitabına tam manasıyla uyulacak o günü göstersin inşallah.
İş bilir düşman bizim o yüce ve manevi Allah tarafından bizlere sarkılan kulpu tutmamızı asla istemez ve istememiştir de cahil dost ise bilmediğinden aynen onlar gibi Kur’an’a sarılmamıza engel olmaya çalışıyor.
Bu gün 27 Recep 1431(hicri kameri) peygamber efendimizin hira dağında Cebral-i Eminin kendisine indirdiği ayetlerle yüce risalet makamına eriştiği gündür. Kur’an ayetlerinin indirilmeye başlandığı kutsal bir gündür. Bu gün ilahi bir şiar günüdür, Kur’an-ı Kerim ilahi şiarları tazim etmenin takvanın alametinden olduğunu buyurur. Bu ilahi şiarı gelin hep beraber tazim edip analım, bu sefer toplantılara gidip kek yeyip meyva suyu içerek değil belki kendimiz ve çocuklarımız Kur’an okumasını öğrenmeye karar vererek. En büyük ibadet ilim öğrenmektir, en büyük ilim ise Kur’anın ilmidir. Tüm camilerimizde alimlerimiz Kur’an öğretmek için hazırlık yapmışlardır, büyük-küçük, genç-yaşlı, kadın-erkek herkes bu Kur’an öğrenme kampanyasına katılabilir. Kadınlar için bayan üstat vardır. Halkımızdan bu konuda katılım bekliyoruz. Allah yardımcınız olsun.