Vahidi Behbehani, Hicri 1118 yılında İsfahan'da dünyaya geldi.Babası dönemin müçtehitlerinden ve Şeyh Tusi'nin torunlarındandı. Annesi Allame Muhammed Taki Meclisi'nin damadı Molla Salih Mazenderani'nin torunlarındandı. Vahidi Behbehani (r.a), böyle ilim ehli bir hanedanda dünyaya geldi.
[justify]
Vahidi Behbehani küçük yaşta babasını kaybetti. Siyasi durumların kötüleşmesiyle ailesi hicri 1135 tarihinde Necef'e hicret etti. O, mukaddes ve emniyetli Necef şehrinde Seyyid Muhammed Tabatabai Burucerdi ve Seyyid Sadruddin Kummi gibi büyük fakihlerin derslerine katılarak ilmini geliştirdi. Üstadı Seyyid Muhammed Tabatabai Burucerdi öğrencisindeki zekâyı ve yeteneği görünce kızını onunla evlendirdi.[/justify]
[justify][/justify]
Muhammed Bakır (r.a), gün geçtikçe ilmi kariyerini ilerletiyor, büyük üstatlar ve fakihler safında yer alıyordu. Yılmak bilmeyen Muhakkik ilahi vazifesini ifa etmek için Necef'ten doğum yeri olan Behbehan'a gitti. O dönemlerde Behbehan'da iki türlü inanç yaygındı:
[justify]a)-Ahbariler[/justify]
[justify]b)-Kanevatiler[/justify]
[justify]Ahbariler ve Kanevatiler arasında eskiden beri süre gelen bir kin ve düşmanlık vardı. Bu büyük fakih Behbehan'a geldiğinde Kanevatiler mahallesinde ikamet ederek cemaat namazı ve Ehlibeyt (a.s) kültür ve ahlakını tedris etmeye başladı. Seyyid yöre halkının isteği üzerine Mescid-i Emir İbrahim-i ilim merkezi yaptı. Vahid Behbehani (r.a) birçok bölgeyi hidayet nuruyla aydınlatarak öğrenciler yetiştirdi. Gece gündüz yılmadan eşsiz bir mücadale örneği göstererek iki grup arasındaki buzları eritti. Ahbarilik inancının kökünü tamamıyla bölgeden silip yok etti. Fakat bu o kadar da kolay olmadı. O büyük zat ömrünün en güzel baharı olan ilk 30 yılını bu yolda sarfetti. Behbehani (r.a) ilahi vazifesini başarıyla ifa ettikten sonra Ahbarilerin Necef ve Kerbela'da baş göstermesiyle onlarla mücadele etmek için oraya hicret etti. Bu büyük müçtehit birkaç gün Necef fakihlerinin derslerine katılarak istifade edemediğini görünce şehitler diyarı Kerbela'ya gitti. O dönemlerde Kerbela çok hassas dönemlerini geçiren Kerbela Ahbarilerin merkezi konumundaydı. Usul dersleri orada haram edilmişti. Behbehani (r.a) Ahbarilerin itikatlarını detaylı bir şekilde öğrenmek için Ker-bela'nın meşhur üstatlarından olan Şeyh Yusuf Beh-rani'nin (r.a) derslerine katıldı. Ancak onunda Ahbari olduğunu görünce derslerine katılmadı. Hidayet meşalesi Vahidi Behbehani (r.a) ders ve tedrisin müsait olduğu bir ortama hicret ederek öğrenci yetiştirmek istiyordu. Dolayısıyla Kerbela'yı terk etmek istiyordu. Fakat gördüğü sadık rüyayla bu düşüncesinden vazgeçti. Bu büyük fakih bir gece rüyasında İmam Hüseyin'i (a.s) görür, İmam Hüseyin ona rüyasında şöyle buyurur: ''Şehrimden gitmene razı değilim. ''Vahidi Behbehani (r.a) Kerbela'nın mahalle mescitlerinden birinde cemaat imamı olarak halkı hidayet ve irşada başladı.
[/justify]
[justify]Bu büyük fakih Ahbariler karşısında sessiz kalamazdı. Ama nereden ve nasıl başlamalıydı?[/justify]
[justify]Bu önemli soruya şöyle cevap verdi: ''İşe en başından başlamlıyım. Ahbarilerin büyük üstadı Şeyh Yusuf'la uygun bir zamanda tartışma ortamını yaratmalıyım.'' Bu düşüncesi gördüğü sadık rüyayla güçlendi. Behbehani üstadı Şeyh Yusuf'un evine giderek dedi: ''Bu gece rüyamda İmam Hüseyin'i (a.s) gördüm; bana ''Tırnağını kısalt'' diye buyurdu.[/justify]
[justify]Uykudan uyandığımda rüyayı şöyle tabir ettim: "Tırnağını kısaltmaktan maksat Ahbarilik inancını yok etmek ve onlarla tartışmaktır. Bu konuda seninle tartışmaya geldim.'' Ahbarilerin üstadı bu teklifi kabul etti. Tatrtışma toplantıları kuruldu ve günlerce münazara ettiler.[/justify]
[justify]
Vahidi Behbehani küçük yaşta babasını kaybetti. Siyasi durumların kötüleşmesiyle ailesi hicri 1135 tarihinde Necef'e hicret etti. O, mukaddes ve emniyetli Necef şehrinde Seyyid Muhammed Tabatabai Burucerdi ve Seyyid Sadruddin Kummi gibi büyük fakihlerin derslerine katılarak ilmini geliştirdi. Üstadı Seyyid Muhammed Tabatabai Burucerdi öğrencisindeki zekâyı ve yeteneği görünce kızını onunla evlendirdi.[/justify]
[justify][/justify]
Muhammed Bakır (r.a), gün geçtikçe ilmi kariyerini ilerletiyor, büyük üstatlar ve fakihler safında yer alıyordu. Yılmak bilmeyen Muhakkik ilahi vazifesini ifa etmek için Necef'ten doğum yeri olan Behbehan'a gitti. O dönemlerde Behbehan'da iki türlü inanç yaygındı:
[justify]a)-Ahbariler[/justify]
[justify]b)-Kanevatiler[/justify]
[justify]Ahbariler ve Kanevatiler arasında eskiden beri süre gelen bir kin ve düşmanlık vardı. Bu büyük fakih Behbehan'a geldiğinde Kanevatiler mahallesinde ikamet ederek cemaat namazı ve Ehlibeyt (a.s) kültür ve ahlakını tedris etmeye başladı. Seyyid yöre halkının isteği üzerine Mescid-i Emir İbrahim-i ilim merkezi yaptı. Vahid Behbehani (r.a) birçok bölgeyi hidayet nuruyla aydınlatarak öğrenciler yetiştirdi. Gece gündüz yılmadan eşsiz bir mücadale örneği göstererek iki grup arasındaki buzları eritti. Ahbarilik inancının kökünü tamamıyla bölgeden silip yok etti. Fakat bu o kadar da kolay olmadı. O büyük zat ömrünün en güzel baharı olan ilk 30 yılını bu yolda sarfetti. Behbehani (r.a) ilahi vazifesini başarıyla ifa ettikten sonra Ahbarilerin Necef ve Kerbela'da baş göstermesiyle onlarla mücadele etmek için oraya hicret etti. Bu büyük müçtehit birkaç gün Necef fakihlerinin derslerine katılarak istifade edemediğini görünce şehitler diyarı Kerbela'ya gitti. O dönemlerde Kerbela çok hassas dönemlerini geçiren Kerbela Ahbarilerin merkezi konumundaydı. Usul dersleri orada haram edilmişti. Behbehani (r.a) Ahbarilerin itikatlarını detaylı bir şekilde öğrenmek için Ker-bela'nın meşhur üstatlarından olan Şeyh Yusuf Beh-rani'nin (r.a) derslerine katıldı. Ancak onunda Ahbari olduğunu görünce derslerine katılmadı. Hidayet meşalesi Vahidi Behbehani (r.a) ders ve tedrisin müsait olduğu bir ortama hicret ederek öğrenci yetiştirmek istiyordu. Dolayısıyla Kerbela'yı terk etmek istiyordu. Fakat gördüğü sadık rüyayla bu düşüncesinden vazgeçti. Bu büyük fakih bir gece rüyasında İmam Hüseyin'i (a.s) görür, İmam Hüseyin ona rüyasında şöyle buyurur: ''Şehrimden gitmene razı değilim. ''Vahidi Behbehani (r.a) Kerbela'nın mahalle mescitlerinden birinde cemaat imamı olarak halkı hidayet ve irşada başladı.
[/justify]
[justify]Bu büyük fakih Ahbariler karşısında sessiz kalamazdı. Ama nereden ve nasıl başlamalıydı?[/justify]
[justify]Bu önemli soruya şöyle cevap verdi: ''İşe en başından başlamlıyım. Ahbarilerin büyük üstadı Şeyh Yusuf'la uygun bir zamanda tartışma ortamını yaratmalıyım.'' Bu düşüncesi gördüğü sadık rüyayla güçlendi. Behbehani üstadı Şeyh Yusuf'un evine giderek dedi: ''Bu gece rüyamda İmam Hüseyin'i (a.s) gördüm; bana ''Tırnağını kısalt'' diye buyurdu.[/justify]
[justify]Uykudan uyandığımda rüyayı şöyle tabir ettim: "Tırnağını kısaltmaktan maksat Ahbarilik inancını yok etmek ve onlarla tartışmaktır. Bu konuda seninle tartışmaya geldim.'' Ahbarilerin üstadı bu teklifi kabul etti. Tatrtışma toplantıları kuruldu ve günlerce münazara ettiler.[/justify]
Yorum