Duyuru

Daraltma
Henüz duyuru yok.

KILIÇLARIN EFENDİSİ \Zeki Tümay

Daraltma
X
 
  • Filtre
  • Zaman
  • Göster
Hepsini Temizle
yeni gönderiler

    KILIÇLARIN EFENDİSİ \Zeki Tümay

    Bismillahirrahmanirrahim

    Hani bazen çok merak ediyorum. Acaba yüce ALLAH bize neden yeryüzünde seyredin, dolaşın dedi?(Enam) suresi ayet.11. ve devam ediyor. Sonra ayetleri (gerçekleri yalanlayanların) sonlarının ne olduğunu görün. Sonra aynı benzerlikte bir ilahi sözde Ali İmran Süresi ayet 137’de karşımıza çıkmaktadır. Burada asıl olan yüce ALLAH’INI yalanlayanların dolayısıyla da hepimizin dikkatini çok çok önemli bir şeye çekmiş olmasıdır. Yani durup dururken gezmeye tozmaya ilahi bir daveti, hâşâ anlamsızlığından söz edebilir miyiz? Diyebilir miyiz ki, bu gezi sırf trustik amaçlı ve terfih nitelikli bir geziden öteye geçmez. Hâşâ ne haddimize öyle yersiz ve mesnetsiz ahkâm keselim ve ilahi sözleri hâşâ basite indirgeyelim. Evet, iman öylesine güzel ve alımlı bir şeydir ki insana tabiri caizse, kılı kırk yardırır, cihanı arşınlatır, kâh krallık tacı giydirir ve kimi zamanda inziva hayatına zorlar seni. Düşüncene dikkat et ağzından döküleni analiz et ve gırtlağından aşağı gidenin hesabını ver. Bütün bunlar iman gülistanında yükselen birer abidedirler. Ekol diyemem, zira ondan şahsiyetçilik kokuları alıyorum. O tür kavramlar ancak ve ancak bölmeye ve parçalamaya yararlar. Zira onlar iş bitirici, sonuca gidici ve asıl hedefi göstericiler değillerdir. Biz öylesine bir imandan bahsediyoruz ki sonuçlardan çok sebeplerle ilgilenir. Din bezirgânlığı yapmaz ve doğrulardan asla ve asla taviz vermez yani dinini dinlere satmaz, saltanat uğruna hakkı görmemezlikten ve duymamazlıktan gelemez.
    İşte yüksek frekanslı bir iman ile yoğrulmuş olanlarla olmayanların hayatlarını, geçirdikleri serüvenleri ve gerçekleri ayakları altına almalarını ve sonunda ne hale geldiklerini gidin gezin ve görün ibret alın. Zulüm ile kavramlaşmış ve özelleşmiş.Belli şahsiyetlerin geride braktıkları eserlerden geçmişte ne kadarda büyük bir güce sahip olduklarını görürüz.Örneğin Firavunların piramitlerindeki safredilen emeğin karşılığında meydana çıkan eserlere insanların şöyle bir ibret gözüyle bakması yerinde olur.Kötü figüranların eserlerini say sayabildiğin kadar.Onların yanı başında bir de (Evliyaullah)’ın o mütevazı yaşam ortamlarına isterseniz gelin şöyle bir kanat açalım.Ah keşke herkesin yolu Küfe’ye düşsede orada (Darulimare) Hükümet konağı ve Kufe Camilerinin hemen yanı başlarında Hz. Ali(a.s.)’in yaşadığı ortamı yani evini görebilse herkesler. Evin aslına uygun olarak onarılmamış o halini görseler. Bir İslam halifesi unvanıyla yaşadığı evdi orası. İçerisinde ki çıkrıkla suyu çekilen kuyusundan tutunda evin her köşesine varıncaya kadar. Her tarafından kulluk kokusu alırsınız. Çocukların eğitim gördükleri yerden tutunda banyolarını yaptıkları yere varıncaya kadar o evde günahın işlendiği bir köşe bulamazsınız o evde. Halifenin hâşâ iyşü işret yaptığı bir mekan yoktu.Hani gelenektir ya devlet adamları o günün şartlarında öyle yaparlardı ya. İşte öyle bir şey. O evde hiçbir haksız karar ne alındı nede altına imza koyuldu. Ne dostuna kıyak yaptı, nede düşmanının hakkından mahrum bıraktı. Böylesi bir iman ile yoğrulmuş Âliyi mürtezanın 13 Recep Fil senesinin 30.uncu yılıydı. Allah’ın beyti Kâbe de annesi Fatıma Binti Esed onu doğurmuştu. Olağanüstülük arz eden bir durumdu olay. Annesi Fatımayı doğum sancıları tuttuğunda Kâbe Rabbine bu doğumu kendisi için kolaylaştırması için yalvarıp yakarmak üzere beytin yanı başına gelip yalvarıp yakarmaya başlayan Fatıma Hanım’a Hecerül Evsedin arka hizasındaki köşeden duvar yarılır ve gaybi bir ses şöyle seslenir: Ey Fatma benim velimi gel benim evimin içinde doğur. Zira Fatma Hanım yakarışlarından onları hep dile getirmişti. Ey Allah’ım! Şu karnımdaki çocuk sürekli benimle konuşuyor. Onun senin velilerinden birisi olacağına inanıyorum demişti. Kâbe onun doğum yeri ve beşiği. Hani insan Kabede tavaf edenlere bakarken adeta şöyle bir hisse kapılıyor. Beşikteki çocuğu kaldırıp kenara atmış ve boş beşiğin etrafında döner olmuşlar. İşte bu bir sonuçtur. Sebep ise üzerinde pek durulmayan ve öyle bir şeye duyulmayan bir vurdumduymazlıkla karşılaşırız. Bize âlemi seyredin sonuçları görün ve daha sonra sebepleri irdeleyin. Diye emir veren yüce Allah acaba sadece İslam’dan önceki dönemlere mi gidin inceleyin? Demektedir. Yoksa kendi gülistanımızda mı gezmeyi tozmayı ve dolayısıyla sebep ve sonuç ilişkilerini araştırmamızı mı istemektedir. İsterseniz gelin kılıçların efendisinin İslam ile küfrün yaptıkları savaşlarda o hazretin yaptığı devasa katkılardan biraz söz edelim ve buralardaki başarılarından dolayımıydı ki bunca istemeyeni ve düşmanı olduğu? Hani kendisinden önceki halifelere karşı bayrak açıp ordular düzenleyip muntazam bir savaş hiç yaşanmadı. Fakat ne zaman ki o hazret hilafet koltuğuna oturdu. İslam’da hiç muhalefet ve savaşlar birer birer baş göstermeye başladılar. Doğrusu insanların bunu araştırmaları gerekir. Neyse fedakârlıklarına birkaç örnek vermek gerekirse (leyletülmebit) yani peygamber efendimiz hicret ederken onca tehlikeye rağmen onun yatağında yatması bedir savaşında düşmanın teke tek savaşlarında meydan sürdüğü üç ünlü savaşçısı olan (Ukbe, Şeybe ve Velid)e karşılık Ali, Hamza ve (ubeydet ibniharis) onların karşısına çıkar Hz. Ali (a.s) kendi rakibi olan velidi kısa sürede hakladıktan sonra amcası Hamza’nın yardımına koşar ve onun rakimi olan (Şeybe) yine hakladıktan sonra Ubeyde’nin yardımına koşarlar ve onun rakibi (Ukbe’yi de ) haklarlar. İşte bu savaşta müşriklerden 70 kişi öldürülür ki bunların yarıya yakını bizzat Hz. Ali’(a.s.) tek tek başına öldürmüştür. Uhud savaşındaki ve Hayber kalesinin fethindeki unutulmaz fedakârlıklarını unutmak mümkün müdür? İşte siz ve Kılıçların Efendisi kararı siz verin saygılarımla.

    Iğdır Ehlibeyt Âlimleri Derneği adına…
YUKARI ÇIK
Çalışıyor...
X