HZ. PEYGAMBER'İN (S.A.A) ÜMMÎ'LİĞİ HAKKINDA
Allah-u Teala Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
"Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûra (Kuran'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır."
"De ki: "Ey insanlar, ben Allah'ın sizin hepinize gönderdiği bir elçisi (peygamberi)yim. Ki göklerin ve yerin mülkü yalnız O'nundur. O'ndan başka ilah yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyleyse Allah'a ve ümmî Peygamber olan elçisine iman edin. O da Allah'a ve O'nun sözlerine inanmaktadır. Ona iman edin ki doğru yolu bulasınız."(1)
Âlimler, ÜMMÎ sözcüğünün kavramı hakkında üç ihtimal vermişlerdir:
[color=rgb(0, 112, 192)]1- Ders okumamış, yani mektep ve medrese görmemiş. [/color]
Hz. Peygamber'in (s.a.a) mektep ve medrese görmediğinde tarihçiler arasında herhangi bir şüphe yoktur. Kuran-ı Kerim Hz. Peygamber'in bisetten önceki durumu hakkında şöyle buyuruyor: "Sen daha önce bir kitabtan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi."(2)
Hicaz bölgesinde okuma ve yazması olan insanlar çok az olduklarından yazıp okuma bilenleri herkes tanıyordu. Hicaz'da erkeklerden sadece 17 kişi, kadınlardan ise sadece bir kişi okuma ve yazma biliyordu.(3)
Eğer Hz. Peygamber (s.a.a) böyle bir yerde, bir muallimin yanında okuma ve yazmayı öğrenmiş olsaydı mutlaka belli olur ve getirmiş olduğu kitabında (Kuran) artık böyle bir şeyi inkar edemezdi? Demek ki Hz. Peygamber'in (s.a.a) bisetten önce okuma ve yazması olmadığı kesindir.
Nitekim Kuran şöyle buyuruyor: "Sen daha önce bir kitabtan okumuş ve elinle de onu yazmış değildin. Öyle olsaydı, batıl söze uyanlar şüpheye düşerlerdi."(4)
Tarih kitaplarında hiç kimsenin Hz. Peygamber'e okuma yazma öğrettiği nakl edilmemiştir. Ama İlahi bir eğitimle okuma yazmayı bilmesinin de herhangi bir sakıncası yoktur, hatta Hz. Peygamber'in bisetten sonra ilahî lütufla okuma yazma bilmesi nübüvvet makamını da güçlendirmektedir.(5)
Nitekim Kuran-ı Kerim, Hz. Peygamber'i kitabı öğreten biri olarak nitelemektedir: "Kitapsız kimseler arasından, kendilerine ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Onlar, daha önce, şüphesiz apaçık bir sapıklık içinde idiler."(6)
[color=rgb(0, 112, 192)]2- Mekke bölgesinde doğan ve oralı olan.(7) [/color]
Eskiden Mekke'ye "Ümm'ül-Kura" yani köylerin anası-merkezi diyorlardı. Hz. Peygamber'e de oralı olduğundan dolayı Ümmî yani Ümmül'Kura'lı (Mekkeli) denilmiştir.
Ayyaşî şöyle naklediyor: İmam Muhammed Baqır'dan (a.s), "Neden Hz. Peygamber'e ümmî denilmiştir?" diye sorduklarında İmam (a.s); "Mekke'ye nisbet verildiğinden dolayıdır. Zira Allah Teala; "İşte bu, önündekileri doğrulayıcı ve Ümm'ül-Kura (Mekke) ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu kitaptır"(8 ) buyurmaktadır. İşte bundan dolayı Hz. Peygamber'e ümmî denilmiştir."(9)
İmam Muhammed Taqî'ye (a.s), “Neden Hz. Peygamber “Ümmi” olarak adlandırıldı?" diye sorduklarında İmam (a.s) şöyle buyurdular: "Halk bu konuda ne diyor?"
Cevabında; "Ümmî denilmesinin sebebi, okuması ve yazması olmadığından dolayıdır" diyorlar, dediler.
İmam (a.s) rahatsız olduğu halde şöyle buyurdular: "Yalan söylüyorlar! Allah'ın laneti onların üzerine olsun. Oysa Allah Teala şöyle buyurmaktadır: "Kitapsız kimseler arasından, kendilerine ayetlerini okuyan, onları arıtan, onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur."(10)
Okuması ve yazması olmayan bir kimse nasıl onlara kitabı öğretebilir. Andolsun ki Resulullah (s.a.a) yetmiş iki (ravi: veya buyurdular ki yetmiş üç) dille hem okuyor, hem de yazıyordu. Kendisine "ümmî" denilmesinin sebebi, Mekke halkından olduğu içindir. Zira Mekke şehri diğer şehirlerin anası (merkezi) konumundaydı. Nitekim Allah Teala şöyle buyurmaktadır: "İşte bu, önündekileri doğrulayıcı ve Ümm'ül-Kura (Mekke) ile çevresindekileri uyarman için indirdiğimiz kutlu kitaptır"(11)
[color=rgb(0, 112, 192)]3- Ümmetin ve halkın içinden kıyam eden.(12)[/color]
Bu üç ihtimalin hepsinin bir arada olması da mümkündür. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenler tefsir kitaplarına başvurabilirler.
*
Bazı rivayetlerden Hz. Peygamber'in okuma ve yazması olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. Örneğin: Taberi kendi tarihinde Hudeybiye olayını anlatırken Hz. Peygamber'in bizzat kendisinin "Bismillahirrahmanirrahim" yazdığını nakletmiştir.
Buhari kendi sahihin 2. cildinin Kitab’ul-Cihad ve’s-Seyr adlı bölümünün 118. sayfasında kendi senediyle İbn-i Abbas’tan şöyle dediğini nakleder: “Perşembe günü, ne de Perşembe günüydü!” Daha sonra şiddetle ağlamaya başladı. Öylesine ağladı ki yer onun gözyaşlarıyla ıslandı. Sonra şöyle dedi: “Evet, Perşembe günü Peygamber'in (s.a.a) hastalığı ağırlaşınca şöyle buyurdular: “Bana kağıt getirin de benden sonra asla sapıklığa düşmemeniz için size bir ferman yazayım.”
Yine Müslim, Vasiyet kitabında Said b. Cübeyr’den, İbn-i Abbas’tan başka bir yolla şöyle dediğini rivayet ediyor: “Perşembe günü! Ne de Perşembe günüydü!” Daha sonra öylesine ağladı ki, gözyaşları yüzünden akmaya başladı. Sonra şöyle dedi: “Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Bir koyunun omuz kemiği ile mürekkep veya bir levha ve mürekkep getirin de size öyle bir söz yazayım ki, benden sonra asla sapıklığa düşmeyesiniz.”
Ashap: “Peygamber (s.a.a) sayıklıyor!” dedi.(13)
Taberani’nin “Evsat” adlı kitapta(14) Ömer’den naklettiği hadiste Ömer şöyle diyor:
“Peygamber hastalandığı vakit şöyle dedi: “Bana kağıt kalem getirin de size öyle bir ferman yazıyım ki benden sonra asla sapıklığa düşmeyesiniz.”
-Perde arkasında bulunan kadınlar, “Peygamber'in (s.a.a) ne söylediğini duymuyor musunuz?” dediler.
-Ömer: Ben dedim ki: “Siz kadınlar, aynen Yusuf’un karşısında duran kadınlar gibisiniz. Peygamber hastalandığında gözlerinizi sıkıyorsunuz ama sıhhatine kavuştuğunda boynuna biniyorsunuz!”(15)
O sırada Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Onlarla işiniz olmasın; onlar sizden daha iyidirler!”
Bu rivayetler de Hz. Peygamber’in okuma yazması olduğunu gösteriyor. İlk inen ayetlerden bu anlaşılmaktadır.
_________________
Kaynakça:
1 - A'raf/157-158
2 - Ankebut/48
3 - Feth'ul-Buldan, Belazurî, s. 459, b. Mısır
4 - Ankebut/48
5 - Tefsir-i Numune, c. 6, s. 400
6 - Cuma/2
7 - Tefsir-i Burhan, c. 4, s. 332, Tefsir-i Nur'us-sekaleyn, c. 2, s. 78
8 - En'am/92
9 - Tefsir-i Safi, c. 2, s. 242
10 - Cuma/2
11 - En'am/92
12 - Tefsir-i Numune, c. 6, s. 400
13 - Ahmed b. Hanbel bu hadisi aynı lafızlarla Müsnedinde (c. 1, s. 355’de) nakletmiştir.
14- Kenz’ul-Ummal, c. 3, s. 138’de de nakledilmiştir.
15- Hz. Peygamber'in (s.a.a) huzurunda ve o hassas anda efendimizin hanımlarına karşı saygısızlıkta bulunmak, İslam dünyasının Müslümanların halifesi olarak tanıdığı bir adamın ahlak ve edebinin ne seviyede olduğunu açıkça göstermektedir.
Yorum