Yıllardır kalemi elime aldığımda ya da herhangi bir şey yazıp sizlerle paylaşmak istediğimde özgür duyguları, Leyla- Mecnun aşkını ve aşıkların dillere destan hikayelerini, doğaya hakim renk ve güzellikler cümbüşünü yazmak ve akşam yatağıma uzandığımda rahat uyumak isterdim ancak ne mümkün?
Kalemim kağıtla buluştuğu zaman kurşun ve bomba sesi veriyor
kalemimden akan boya kan renginde akıyor. Neden mi?
Yaşadığımız dünyada herkese bolca yetecek yiyecek ve kalacak yer ve mekan varken kardeş kanı akıtıp içmeyi ve kendi geniş yerlerini bırakıp başkalarının yerlerine göz diken kana susamışların komşumuz, sınıf arkadaşlarımız, alış veriş yaptığımız insanlar olduğunu bildiğimiz halde başka ne sesi duyulabilir ve hangi renk görülebilir ki?
Aynı okulda okuyup mezun olduktan sonra eline kitap ve kalem alıp ilim ve irfandan bahsetmesi gerekenler silah ve bomba alıp dağa çıkarak ve binlerce masum insanı katleden bizim sınıf arkadaşlarımız değil mi? Daha tuhaf olansa aynı ders ve aynı eğitimi almış olmamız değil mi?
Yolda yürürken kamyon dolu patlayıcılarla kendi cinsinden ve aynı soydan olan onlarca insanı bir anda havaya uçuran her hangi birimizin komşusu değil mi? Daha tuhaf olan aynı milliyeti paylaştığımız soydaşlarımız değil mi onlar?
Bir sabah vakti televizyonlarımızı açtığımızda mutlu insanların etrafa gülücükler saçan yüzlerini görmek isterken canlı canlı insanların ikiz kulelerde yandığını canlı yayınlarda seyretmemiz kimi mutlu edebilir ? ve hangi vicdanın insanlara sunduğu görsel şölendir? Daha tuhaf olan bunu vicdan adına yapmaları değil mi?
Baskılara ve açlıklara bile dayanabilecek güce sahip olanlar özgür değiller bahanesiyle bir sabah uyandıklarında sözde talebeler (Taliban) operasyonuyla ölümün ebedi özgürlüğüne uğurlanmıyorlar mı? Daha tuhaf olan bunu cihat adı altında yapmaları değil mi?
Hiçbir kural ve kaide tanımayan, dünyanın başına bela ve jandarma kesilen süper gücün kendi eliyle oluşturduğu "El-Kaide"nin kaidesini bozguna uğratmak amacıyla başlattığı terörizmle mücadele savaşında ölenlerin sayısı teröristlerin öldürdüklerinden daha çok değil mi? Maksat insanların ölümlerini engellemek yada en az zayiatla kapatmaksa bunalımı, teröristleri mi tercih etmeli insan yoksa terörist avcılarını mı(!)?.
Daha tuhaf olan bunca cinayet ve katliam, havai fişek gösterisiyle bir bayram kutlamasını andırır şekilde tüm dünya kamuoyu önünde yapılmıyor mu?
İki kutuplu bir dünya yaşanırken daha masum (!) kalan köleliğe son vermekle övünenler iki kutbun dışında kalanları daha acımasız ve vahşi köleliğe mahkum etmiyorlar mı? Daha tuhaf olan yanı ise bunu dünyaya çeki düzen vermek adına yapıyor olmaları değil mi?
Bir deli ve diktatörün başlatıp 8 yıl ve yüz binlerin canına ve milyarlarca dolar insanlığın ortak sermayesine mal olan savaşa tüm dünya seyirci olmakla kalmayıp alkış tutmadılar mı? Daha tuhaf olan bugün o zalimi bir delikten şike kokusu veren şekilde çıkartıp hapse atanlar onu en modern silahlarla donatanlar değiller mi?
İsrail hapishanelerinde (tüm Filistin) yaşanan soykırım, işkence, vahşet ve vahşilik 50 yıldır yaşanmıyor mu? Daha tuhaf olan evlerini ve vatanlarını savunanların terörist ve onca insanlık dışı operasyonlara imza atan katiller ise kendilerini savunuyorlar aldatmacası ile kamuoyuna lanse edilmiyor mu? Bundan daha acayip olan tüm bunların yapılmasına alet olanlar, halkı gerçeklerle bilgilendirme görevini üstlenen medya değil mi? Bu sömürge ve vahşet operasyonlarında, Ölüm makinesi gibi çalışan çöl ayıları ve dünyevi çıkarları için kalemşörlük yapan kovboy görünümlü çölü aşan silahşörler değil mi?
Skandal mefhumunu bile sevimli kılan Ebu Gurayb cezaevinde (tüm Irak) ya da Guantanamo’da yaşanan barbarlıklar dünyanın sözde en demokratik ve özgür ülkelerinin (milletlerinin) aynaya yansıyan maskesiz yüzleri değil mi?
Daha tuhaf olan ise bunları yapanların insan haklarını(!) savunanlar ve ötekilerin insan haklarına saygı karnelerini denetleyenler oluşu değil mi?
Tüm bunlar içimizde ve yanı başımızda (dünya) yaşanırken kalem hangi aşkın yazılarını yazabilir ki?
Milyonlarca insanın kanını birinci ve ikinci ve daha nice cili savaşlarda akıtıp daha sonra sevinç çığlıkları içinde puroyla ve savaş oyuncağı tanklara astıkları haçlarla poz verenler ya da çok büyük başarı elde etmişcesine gaddarca kafa kesip internette yayınlayanların yaşadığı bir dünyada yaşayıp kalemi ele aldığımızda doğal güzellikleri yazabilmek hangi hür vicdanın ortaya koyabileceği bir eylem olabilir ki?
İşte bu yüzden yine içleri acıtan ve vicdanları feryat ettiren ve uykuları kaçıran yazı yazıyorum. Umut ederim ki siz de en az benim kadar incinirsiniz, mideniz bulanır ve kusarsınız insanlığın bu haline ve tükürürsünüz maskesi düşmüş demokrasi (!) ve modern dünyanın yüzüne.
Yine on binlerin dökülen kanına, öksüz çocukların gözyaşına ve açlıktan telef olan milyonların haberine sadece birkaç saniye vakit ayırıp, zevkine adam öldüren gerçek manada hastaların stadyum terörüne saatlerce vakit ayırarak insanların gündemini saptıran medya kuruluşlarından iğrenirsiniz.
Ya da dünyanın bir çok yerinde kaybolan ve yıllardır bulunamayan binlerce Zeyneb'in kayboluşunu haber bile yapmayan ama iç yüzü belli olmayan bir Zeynep olayı için koparılan canlı fırtınalardan?
Top ve tankların nerede kimi öldürdüğüne bakmayan ama kimin topu kimin kalesine nasıl girdilerle eğlenen toplumların zavallı hallerine ne demeli? İşte bunun için iğreniyorum yaşadığım dünyadan.
Yazıyorum ki hem içimdeki birikmiş dertlerimi sizinle paylaşayım hem de başarabilirsem birkaç insanı aydınlatayım.
Çünkü tüm bu dertlerin çaresi aydınlıktır. Ya da aydınlık (!) karanlığından kurtulup nur ülkesine ulaşmaktır.
Şuna emin olmalıyız ki tüm bu vahşeti yok edecek en güçlü silah, insanların, milletlerin ve devletlerin yöneticilerinin aydınlanması ve bilinçlenmesidir yoksa kafasının içi boş (Bush) olanları seçebilecek kadar boş olanlar var oldukça dünyamız Bush-tlardan temizlenmeyecektir.
Satılmış bir Saddam ya da Sadam’lar insanlığa çok pahalıya mal olabiliyor
Satılan, Saddam'ın şahsında bölgenin menfaatleri ve İslam coğrafyasının zenginlikleri ve buna paralel aşiret (ülke) reisleri / Arap şeyhleri ve top yekün cehalete sürüklenmiş/ koyunlaştırılmış Müslümanlar.
Satın alan ise A.B.D 'in şahsında tüm emperyalist ve haçlı güçler.
Satın alanlar aldıkları koyunu yeni bir kurban bayramında kurbanlık etmek için önce besleyip sonra keserler. Tabii ki bu kurban kesildikten sonra yeni bir bayrama yeni bir kurban gerek Yeni kurban ise kaidesizliğin kaidesi ve uzantısı olan Zerkavi ve onunla amaç birliği eden Saddam'dan geri kalan kurban derileri (Saddamcılar) Irak'ın geleceği için beslenmesi gereken semiz kurbanlıklar.
Bu gün Irak’ta yaşananlar bir çok insanı şaşkına çevirmiş durumdadır.
olayları nasıl yorumlamak gerekir konusunda bile fikir birliği edilemiyor.
Irak’ta neler oluyor? Kim karlı kim zararlı şu ana kadar yaşananlardan? Gelecek neler getirecek Irak ve halkı için? Bir iç savaş korkusu yaşanabilir mi? Şii ve Sünnilerin konumları ne ve gelecekte rolleri ne olacak? Sünni Kürtlerin başından beri A.B.D ile işbirliği içinde oluşları daha ötesi iddia edilen İsrail ile olan stratijik ortaklıkları doğru mu? Doğruysa gelecekte Irak,İran, Suriye ve Türkiye için bu durum nasıl değerlendirilmeli?
Tüm bu sorular siyasal gözlemciler ve yorumcuları yormuş durumda bölge üzerinde siyasi hesapları olan ülkeleri ise nasıl bir siyasi tavır takınma konusunda çaresiz kılmıştır.
Ancak tüm yazarların ve yorumcuların şunu bilmesi gerekir ki tarih boyunca hep halklar ve haklılar kazanmıştır.Kısa süreli dayanılmaz vahşiliklere maruz kalan halk er geç hak ettikleri yere ve konuma ulaşacaklardır ve uzun süreli bir savaş ve mücadelede kaybeden taraf zorba güçler olacaktır. Bu kısa süreli vahşete maruz kalındığında sabır ve direniş ruhunu tarihten ve yaşadıkları kültürden miras alamayanlar çabucak amaca ulaşabilmek için her türlü araca tevessül etmeye başlar ve bunu teşvik ederler ancak şunu bilmezler ki hak tüm boyutlarıyla hak olmalı hem amaç hem araç hem de bunları niyet edenler temiz kalpli ve hak niyetli olmalıdırlar.
A.B.D' ye karşı savaşan herkese destek verilmesi gerektiğini ve böylece Amerikan belasından kurtulmalı görüşünü savunan Müslümanlar ve bölge halkı bu görüşün ne kadar yanlış olduğunu defalarca denemiştir ve bir daha yaşamak şansı da kalmamıştır.
Rus ayısına karşı Taliban'ı ve Mücahid(!)leri savunanlar bugün gelinen noktayı göz ardı edebilecek kadar basiretsiz olmamalıdırlar.
İsrail işgaline karşı Rus desteğine ihtiyacımız var diyenlerin acı akibetini her kes gördü sanırım.
Irak halkı, Sünnisi Şiisiyle kahır ekseriyet birlik ve beraberlik içinde A.B.D ve işgal güçlerine karşı halk ve hak silahını aynı zamanda dünya kamuoyunu arkalarına almayı başarmış bir şekilde tavır birliği etmiş ve geleceğin Irak’ın geleceğini şekillendirmekte ve işgal güçlerini en kısa zamanda nasıl ülkelerinden def edeceklerini hesaplarken ve bu yolda haylı başarılar elde etmişken bir anda Afganistan’da Ruslarla savaşsınlar diye A.B.D eliyle kurulan El-kaide’nin kollarından biri Zarkavi önderliğinde Irak’ta ortaya çıkmakta ve anti Amerikancı duyguları yaptıkları eylemlerle yanlarına çekmeye çalışmaktadırlar.Bu, Irak halkının kahır ekseriyetinden ister Sünni olsun ister Şii destek görmezken nedense özellikle Irak dışındaki anti Amerikancı insanların sempatisini kazanmıştır.Tarih boyunca ve günümüzde İslam ülkelerinde sürekli birliğin baltalayıcısı olan Selefî- Vahhabî akımı nedense özellikle Şiileri kendisine öncelikli düşman seçmiş durumda.
Irak halkının en az %60'ını temsil edecek manevi otoriteye sahip olan Ayetullah Sistanî'nin A.B.D ile işbirliği yapıyor bahanesiyle katlini vacip bilen ve fetva verenler ne kadar anti Amerikan olabilirler ki sorarım bazı basiretsiz ve samimi Müslümanlara. Irak halkının diğer kesimini oluşturan Sünnilerle birlik ve beraberlik içinde yaşamayı ilke edinen ve bunun için tüm gayretlerini sarfedenler ne zamandan beri A.B.D işbirlikçisi ve A.B.D'nin eliyle kurulan El-Kaide ise Anti-Amerikancı olmuş?Basiretsiz hatta amaçsız bir kördüğüme dönüşen Zerkavi, yandaşları, Saddamcı ya da kontrolleri kendi ellerinden çıkmış samimi Müslümanların veya şucu bucuların direniş (!)lerine silahlı destek vermediği için Şiiler'i nasıl ve hangi amaca hizmet için hain ilan edebilir? Kaldı ki Şiiler her zaman haklı halkların yanında oluşlarını isbatlamış olduklarından bunu belgelendirmeyi gerekli görmüyorum nitekim saydığım tüm bu olumsuzluklara rağmen lojistik destek yanında çok ciddi siyasi ve diplomatik destekte verilmektedir onlara. Tarih boyunca zorbalığa boyun eğmeyen Şii ulemaya işbirlikçi yakıştırması saf ve basiretsizlerden başka kimin vicdanında kabul görebilir ki? Ayrıca Irak'ta hatırı sayılır hangi İslamî- Sünni hareket Zerkavi ve yandaşlarını destekliyor ki? ya da kuzey Irak'ta yaşayan Kürt halkı Sünni değil mi? onların ihanetinden bahseden samimi Müslüman kardeşlerimiz neden Sünni ön ekini kullanmıyorlar
Biz Irak'ta olup bitenlerin Sünni-Şii meselesi olmadığına inanıyoruz.
A.B.D' nin tam da istediği böyle olması değil mi?. Bazı kalemşörlerin vasıtası ile direniş bile Sünni ve Şii olarak vasıflandırılıp işgalcilere karşı gücü parçalamak hedeflenmiyor mu.?
A.B.D ve Zerkavi'nin hesaplaşmaları olmayacak Irak toprakları buna Irak halkı Sünni – Şii otoritelerinin tavırlarıyla izin vermeyecektir. Tarih bunun en büyük kanıtıdır.
%60'ı yönlendiren otorite ve Sünni kesimin ulema ve bilinçli otoriteleri tam bir işbirliği içinde bu güne dünyanın engelliyemediği vahşice saldırı ve işgali en az kayıpla getirmeyi başardılar Böyle devam ederek de Irak halkını A.B.D ve Zerkavi belasından kurtaracaklardır. İnşallah…
Yazımın son bölümünde Veliyi emr-i Müslimin Ayetullah Hameneî’nin Felluce olaylarıyla ilgili yayımladığı bildiriye yer vereceğim.
VELİYY-İ EMR-İ MÜSLİMİN AYETULLAH HAMENEİ'NİN MAZLUM FELLUCE HALKINA REVA GÖRÜLEN CİNAYETLER HAKKINDAKİ ÖNEMLİ BİLDİRİSİ
Bismillahirrahmanirrahim
Ey İslam Ümmeti!
Irak'ın musibet dolu olayları, öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, Müslüman olan, hatta birazcık insanî duygular taşıyan her insanı kahretmeye ve üzüntülere boğmaya yeter.
Felluce'de binlerce çocuk, kadın ve sivil halkın katliamı, yaralıların bile idam edilişi, suçsuz günahsız insanların tutuklanması, evlerin, camilerin ve ibadet yerlerinin yerle bir edilmesi, evlerin harimine şaşılacak derece tecavüz edilmesi, hamiyetli insanların gözlerine uykuyu haram etmekte ve kalpleri titretmektedir!
Şimdi Felluce'nin ardından aynı faciaların Musul, Samerra, Bakube ve diğer şehirlerde de tekrarlanmasından söz ediliyor! İşgalcilerin bütün bu cinayetleri için ileri sürdükleri yegane bahane, halkın arasında bir grup teröristin bulunduğu iddiasıdır! Acaba halk arasında bir grup teröristin bulunduğu bahanesi -ki bu konuda da ciddi tereddütler var- faraza doğru bile olsa, suçsuz günahsız insanların katliam edilmesine, yaralıların tedavisine imkan tanınmamasına, çocukların aç ve susuz bırakılmasına gerekçe teşkil edebilir mi?!
Canilerin idamının lağvedilmesini (Saddam ve avanesi) kendileri için bir iftihar vesilesi olarak takdim edenler, suçsuz insanların toplu halde idamlarına gelince, rahatlıkla buna göz yumabiliyor ve seyirci kalabiliyorlar nedense?!!
Müslüman ve Arap devletleri, nasıl bunca cinayete pasif bir seyirci olarak kalabiliyorlar? Iraklı ailelerin ve mazlum halkın "Ya lel-Müslimin" (İmdat ey Müslümanlar) feryat ve çığlığı, her yerde yankılanmakta! Bu durum, devletler ve milletlere en azından suskun kalmamaları ve tecavüzcü ve işgalci zorba müstekbirler tarafından bir grup mazlum Müslümana reva görülen bu büyük zulme karşı itiraz seslerini yükseltmeleri ve lanetlemeleri için yeterli bir sebep değil mi?
Ben, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, bütün İslam Ümmet'inden, özellikle devletlerden, kuruluşlardan ve seçkin şahsiyetlerden, İslam Ümmeti için hayatî bir önem taşıyan ve kaderlerinin çizildiği bu şartlarda ısrarla görevlerini ifa etmelerini bekliyorum.
La Havle Vela Kuvvete İlla Billah
Seyyid Ali Hameneî
5 / Şevvâl / 1425
Kalemim kağıtla buluştuğu zaman kurşun ve bomba sesi veriyor
kalemimden akan boya kan renginde akıyor. Neden mi?
Yaşadığımız dünyada herkese bolca yetecek yiyecek ve kalacak yer ve mekan varken kardeş kanı akıtıp içmeyi ve kendi geniş yerlerini bırakıp başkalarının yerlerine göz diken kana susamışların komşumuz, sınıf arkadaşlarımız, alış veriş yaptığımız insanlar olduğunu bildiğimiz halde başka ne sesi duyulabilir ve hangi renk görülebilir ki?
Aynı okulda okuyup mezun olduktan sonra eline kitap ve kalem alıp ilim ve irfandan bahsetmesi gerekenler silah ve bomba alıp dağa çıkarak ve binlerce masum insanı katleden bizim sınıf arkadaşlarımız değil mi? Daha tuhaf olansa aynı ders ve aynı eğitimi almış olmamız değil mi?
Yolda yürürken kamyon dolu patlayıcılarla kendi cinsinden ve aynı soydan olan onlarca insanı bir anda havaya uçuran her hangi birimizin komşusu değil mi? Daha tuhaf olan aynı milliyeti paylaştığımız soydaşlarımız değil mi onlar?
Bir sabah vakti televizyonlarımızı açtığımızda mutlu insanların etrafa gülücükler saçan yüzlerini görmek isterken canlı canlı insanların ikiz kulelerde yandığını canlı yayınlarda seyretmemiz kimi mutlu edebilir ? ve hangi vicdanın insanlara sunduğu görsel şölendir? Daha tuhaf olan bunu vicdan adına yapmaları değil mi?
Baskılara ve açlıklara bile dayanabilecek güce sahip olanlar özgür değiller bahanesiyle bir sabah uyandıklarında sözde talebeler (Taliban) operasyonuyla ölümün ebedi özgürlüğüne uğurlanmıyorlar mı? Daha tuhaf olan bunu cihat adı altında yapmaları değil mi?
Hiçbir kural ve kaide tanımayan, dünyanın başına bela ve jandarma kesilen süper gücün kendi eliyle oluşturduğu "El-Kaide"nin kaidesini bozguna uğratmak amacıyla başlattığı terörizmle mücadele savaşında ölenlerin sayısı teröristlerin öldürdüklerinden daha çok değil mi? Maksat insanların ölümlerini engellemek yada en az zayiatla kapatmaksa bunalımı, teröristleri mi tercih etmeli insan yoksa terörist avcılarını mı(!)?.
Daha tuhaf olan bunca cinayet ve katliam, havai fişek gösterisiyle bir bayram kutlamasını andırır şekilde tüm dünya kamuoyu önünde yapılmıyor mu?
İki kutuplu bir dünya yaşanırken daha masum (!) kalan köleliğe son vermekle övünenler iki kutbun dışında kalanları daha acımasız ve vahşi köleliğe mahkum etmiyorlar mı? Daha tuhaf olan yanı ise bunu dünyaya çeki düzen vermek adına yapıyor olmaları değil mi?
Bir deli ve diktatörün başlatıp 8 yıl ve yüz binlerin canına ve milyarlarca dolar insanlığın ortak sermayesine mal olan savaşa tüm dünya seyirci olmakla kalmayıp alkış tutmadılar mı? Daha tuhaf olan bugün o zalimi bir delikten şike kokusu veren şekilde çıkartıp hapse atanlar onu en modern silahlarla donatanlar değiller mi?
İsrail hapishanelerinde (tüm Filistin) yaşanan soykırım, işkence, vahşet ve vahşilik 50 yıldır yaşanmıyor mu? Daha tuhaf olan evlerini ve vatanlarını savunanların terörist ve onca insanlık dışı operasyonlara imza atan katiller ise kendilerini savunuyorlar aldatmacası ile kamuoyuna lanse edilmiyor mu? Bundan daha acayip olan tüm bunların yapılmasına alet olanlar, halkı gerçeklerle bilgilendirme görevini üstlenen medya değil mi? Bu sömürge ve vahşet operasyonlarında, Ölüm makinesi gibi çalışan çöl ayıları ve dünyevi çıkarları için kalemşörlük yapan kovboy görünümlü çölü aşan silahşörler değil mi?
Skandal mefhumunu bile sevimli kılan Ebu Gurayb cezaevinde (tüm Irak) ya da Guantanamo’da yaşanan barbarlıklar dünyanın sözde en demokratik ve özgür ülkelerinin (milletlerinin) aynaya yansıyan maskesiz yüzleri değil mi?
Daha tuhaf olan ise bunları yapanların insan haklarını(!) savunanlar ve ötekilerin insan haklarına saygı karnelerini denetleyenler oluşu değil mi?
Tüm bunlar içimizde ve yanı başımızda (dünya) yaşanırken kalem hangi aşkın yazılarını yazabilir ki?
Milyonlarca insanın kanını birinci ve ikinci ve daha nice cili savaşlarda akıtıp daha sonra sevinç çığlıkları içinde puroyla ve savaş oyuncağı tanklara astıkları haçlarla poz verenler ya da çok büyük başarı elde etmişcesine gaddarca kafa kesip internette yayınlayanların yaşadığı bir dünyada yaşayıp kalemi ele aldığımızda doğal güzellikleri yazabilmek hangi hür vicdanın ortaya koyabileceği bir eylem olabilir ki?
İşte bu yüzden yine içleri acıtan ve vicdanları feryat ettiren ve uykuları kaçıran yazı yazıyorum. Umut ederim ki siz de en az benim kadar incinirsiniz, mideniz bulanır ve kusarsınız insanlığın bu haline ve tükürürsünüz maskesi düşmüş demokrasi (!) ve modern dünyanın yüzüne.
Yine on binlerin dökülen kanına, öksüz çocukların gözyaşına ve açlıktan telef olan milyonların haberine sadece birkaç saniye vakit ayırıp, zevkine adam öldüren gerçek manada hastaların stadyum terörüne saatlerce vakit ayırarak insanların gündemini saptıran medya kuruluşlarından iğrenirsiniz.
Ya da dünyanın bir çok yerinde kaybolan ve yıllardır bulunamayan binlerce Zeyneb'in kayboluşunu haber bile yapmayan ama iç yüzü belli olmayan bir Zeynep olayı için koparılan canlı fırtınalardan?
Top ve tankların nerede kimi öldürdüğüne bakmayan ama kimin topu kimin kalesine nasıl girdilerle eğlenen toplumların zavallı hallerine ne demeli? İşte bunun için iğreniyorum yaşadığım dünyadan.
Yazıyorum ki hem içimdeki birikmiş dertlerimi sizinle paylaşayım hem de başarabilirsem birkaç insanı aydınlatayım.
Çünkü tüm bu dertlerin çaresi aydınlıktır. Ya da aydınlık (!) karanlığından kurtulup nur ülkesine ulaşmaktır.
Şuna emin olmalıyız ki tüm bu vahşeti yok edecek en güçlü silah, insanların, milletlerin ve devletlerin yöneticilerinin aydınlanması ve bilinçlenmesidir yoksa kafasının içi boş (Bush) olanları seçebilecek kadar boş olanlar var oldukça dünyamız Bush-tlardan temizlenmeyecektir.
Satılmış bir Saddam ya da Sadam’lar insanlığa çok pahalıya mal olabiliyor
Satılan, Saddam'ın şahsında bölgenin menfaatleri ve İslam coğrafyasının zenginlikleri ve buna paralel aşiret (ülke) reisleri / Arap şeyhleri ve top yekün cehalete sürüklenmiş/ koyunlaştırılmış Müslümanlar.
Satın alan ise A.B.D 'in şahsında tüm emperyalist ve haçlı güçler.
Satın alanlar aldıkları koyunu yeni bir kurban bayramında kurbanlık etmek için önce besleyip sonra keserler. Tabii ki bu kurban kesildikten sonra yeni bir bayrama yeni bir kurban gerek Yeni kurban ise kaidesizliğin kaidesi ve uzantısı olan Zerkavi ve onunla amaç birliği eden Saddam'dan geri kalan kurban derileri (Saddamcılar) Irak'ın geleceği için beslenmesi gereken semiz kurbanlıklar.
Bu gün Irak’ta yaşananlar bir çok insanı şaşkına çevirmiş durumdadır.
olayları nasıl yorumlamak gerekir konusunda bile fikir birliği edilemiyor.
Irak’ta neler oluyor? Kim karlı kim zararlı şu ana kadar yaşananlardan? Gelecek neler getirecek Irak ve halkı için? Bir iç savaş korkusu yaşanabilir mi? Şii ve Sünnilerin konumları ne ve gelecekte rolleri ne olacak? Sünni Kürtlerin başından beri A.B.D ile işbirliği içinde oluşları daha ötesi iddia edilen İsrail ile olan stratijik ortaklıkları doğru mu? Doğruysa gelecekte Irak,İran, Suriye ve Türkiye için bu durum nasıl değerlendirilmeli?
Tüm bu sorular siyasal gözlemciler ve yorumcuları yormuş durumda bölge üzerinde siyasi hesapları olan ülkeleri ise nasıl bir siyasi tavır takınma konusunda çaresiz kılmıştır.
Ancak tüm yazarların ve yorumcuların şunu bilmesi gerekir ki tarih boyunca hep halklar ve haklılar kazanmıştır.Kısa süreli dayanılmaz vahşiliklere maruz kalan halk er geç hak ettikleri yere ve konuma ulaşacaklardır ve uzun süreli bir savaş ve mücadelede kaybeden taraf zorba güçler olacaktır. Bu kısa süreli vahşete maruz kalındığında sabır ve direniş ruhunu tarihten ve yaşadıkları kültürden miras alamayanlar çabucak amaca ulaşabilmek için her türlü araca tevessül etmeye başlar ve bunu teşvik ederler ancak şunu bilmezler ki hak tüm boyutlarıyla hak olmalı hem amaç hem araç hem de bunları niyet edenler temiz kalpli ve hak niyetli olmalıdırlar.
A.B.D' ye karşı savaşan herkese destek verilmesi gerektiğini ve böylece Amerikan belasından kurtulmalı görüşünü savunan Müslümanlar ve bölge halkı bu görüşün ne kadar yanlış olduğunu defalarca denemiştir ve bir daha yaşamak şansı da kalmamıştır.
Rus ayısına karşı Taliban'ı ve Mücahid(!)leri savunanlar bugün gelinen noktayı göz ardı edebilecek kadar basiretsiz olmamalıdırlar.
İsrail işgaline karşı Rus desteğine ihtiyacımız var diyenlerin acı akibetini her kes gördü sanırım.
Irak halkı, Sünnisi Şiisiyle kahır ekseriyet birlik ve beraberlik içinde A.B.D ve işgal güçlerine karşı halk ve hak silahını aynı zamanda dünya kamuoyunu arkalarına almayı başarmış bir şekilde tavır birliği etmiş ve geleceğin Irak’ın geleceğini şekillendirmekte ve işgal güçlerini en kısa zamanda nasıl ülkelerinden def edeceklerini hesaplarken ve bu yolda haylı başarılar elde etmişken bir anda Afganistan’da Ruslarla savaşsınlar diye A.B.D eliyle kurulan El-kaide’nin kollarından biri Zarkavi önderliğinde Irak’ta ortaya çıkmakta ve anti Amerikancı duyguları yaptıkları eylemlerle yanlarına çekmeye çalışmaktadırlar.Bu, Irak halkının kahır ekseriyetinden ister Sünni olsun ister Şii destek görmezken nedense özellikle Irak dışındaki anti Amerikancı insanların sempatisini kazanmıştır.Tarih boyunca ve günümüzde İslam ülkelerinde sürekli birliğin baltalayıcısı olan Selefî- Vahhabî akımı nedense özellikle Şiileri kendisine öncelikli düşman seçmiş durumda.
Irak halkının en az %60'ını temsil edecek manevi otoriteye sahip olan Ayetullah Sistanî'nin A.B.D ile işbirliği yapıyor bahanesiyle katlini vacip bilen ve fetva verenler ne kadar anti Amerikan olabilirler ki sorarım bazı basiretsiz ve samimi Müslümanlara. Irak halkının diğer kesimini oluşturan Sünnilerle birlik ve beraberlik içinde yaşamayı ilke edinen ve bunun için tüm gayretlerini sarfedenler ne zamandan beri A.B.D işbirlikçisi ve A.B.D'nin eliyle kurulan El-Kaide ise Anti-Amerikancı olmuş?Basiretsiz hatta amaçsız bir kördüğüme dönüşen Zerkavi, yandaşları, Saddamcı ya da kontrolleri kendi ellerinden çıkmış samimi Müslümanların veya şucu bucuların direniş (!)lerine silahlı destek vermediği için Şiiler'i nasıl ve hangi amaca hizmet için hain ilan edebilir? Kaldı ki Şiiler her zaman haklı halkların yanında oluşlarını isbatlamış olduklarından bunu belgelendirmeyi gerekli görmüyorum nitekim saydığım tüm bu olumsuzluklara rağmen lojistik destek yanında çok ciddi siyasi ve diplomatik destekte verilmektedir onlara. Tarih boyunca zorbalığa boyun eğmeyen Şii ulemaya işbirlikçi yakıştırması saf ve basiretsizlerden başka kimin vicdanında kabul görebilir ki? Ayrıca Irak'ta hatırı sayılır hangi İslamî- Sünni hareket Zerkavi ve yandaşlarını destekliyor ki? ya da kuzey Irak'ta yaşayan Kürt halkı Sünni değil mi? onların ihanetinden bahseden samimi Müslüman kardeşlerimiz neden Sünni ön ekini kullanmıyorlar
Biz Irak'ta olup bitenlerin Sünni-Şii meselesi olmadığına inanıyoruz.
A.B.D' nin tam da istediği böyle olması değil mi?. Bazı kalemşörlerin vasıtası ile direniş bile Sünni ve Şii olarak vasıflandırılıp işgalcilere karşı gücü parçalamak hedeflenmiyor mu.?
A.B.D ve Zerkavi'nin hesaplaşmaları olmayacak Irak toprakları buna Irak halkı Sünni – Şii otoritelerinin tavırlarıyla izin vermeyecektir. Tarih bunun en büyük kanıtıdır.
%60'ı yönlendiren otorite ve Sünni kesimin ulema ve bilinçli otoriteleri tam bir işbirliği içinde bu güne dünyanın engelliyemediği vahşice saldırı ve işgali en az kayıpla getirmeyi başardılar Böyle devam ederek de Irak halkını A.B.D ve Zerkavi belasından kurtaracaklardır. İnşallah…
Yazımın son bölümünde Veliyi emr-i Müslimin Ayetullah Hameneî’nin Felluce olaylarıyla ilgili yayımladığı bildiriye yer vereceğim.
VELİYY-İ EMR-İ MÜSLİMİN AYETULLAH HAMENEİ'NİN MAZLUM FELLUCE HALKINA REVA GÖRÜLEN CİNAYETLER HAKKINDAKİ ÖNEMLİ BİLDİRİSİ
Bismillahirrahmanirrahim
Ey İslam Ümmeti!
Irak'ın musibet dolu olayları, öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, Müslüman olan, hatta birazcık insanî duygular taşıyan her insanı kahretmeye ve üzüntülere boğmaya yeter.
Felluce'de binlerce çocuk, kadın ve sivil halkın katliamı, yaralıların bile idam edilişi, suçsuz günahsız insanların tutuklanması, evlerin, camilerin ve ibadet yerlerinin yerle bir edilmesi, evlerin harimine şaşılacak derece tecavüz edilmesi, hamiyetli insanların gözlerine uykuyu haram etmekte ve kalpleri titretmektedir!
Şimdi Felluce'nin ardından aynı faciaların Musul, Samerra, Bakube ve diğer şehirlerde de tekrarlanmasından söz ediliyor! İşgalcilerin bütün bu cinayetleri için ileri sürdükleri yegane bahane, halkın arasında bir grup teröristin bulunduğu iddiasıdır! Acaba halk arasında bir grup teröristin bulunduğu bahanesi -ki bu konuda da ciddi tereddütler var- faraza doğru bile olsa, suçsuz günahsız insanların katliam edilmesine, yaralıların tedavisine imkan tanınmamasına, çocukların aç ve susuz bırakılmasına gerekçe teşkil edebilir mi?!
Canilerin idamının lağvedilmesini (Saddam ve avanesi) kendileri için bir iftihar vesilesi olarak takdim edenler, suçsuz insanların toplu halde idamlarına gelince, rahatlıkla buna göz yumabiliyor ve seyirci kalabiliyorlar nedense?!!
Müslüman ve Arap devletleri, nasıl bunca cinayete pasif bir seyirci olarak kalabiliyorlar? Iraklı ailelerin ve mazlum halkın "Ya lel-Müslimin" (İmdat ey Müslümanlar) feryat ve çığlığı, her yerde yankılanmakta! Bu durum, devletler ve milletlere en azından suskun kalmamaları ve tecavüzcü ve işgalci zorba müstekbirler tarafından bir grup mazlum Müslümana reva görülen bu büyük zulme karşı itiraz seslerini yükseltmeleri ve lanetlemeleri için yeterli bir sebep değil mi?
Ben, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, bütün İslam Ümmet'inden, özellikle devletlerden, kuruluşlardan ve seçkin şahsiyetlerden, İslam Ümmeti için hayatî bir önem taşıyan ve kaderlerinin çizildiği bu şartlarda ısrarla görevlerini ifa etmelerini bekliyorum.
La Havle Vela Kuvvete İlla Billah
Seyyid Ali Hameneî
5 / Şevvâl / 1425